Müslüman Akaidi
Pages: 1
Kitaplara iman ve Kur'an By: hafýz_32 Date: 02 Kasým 2010, 11:59:20
KÝTAPLARA ÝMAN VE KUR’AN


·   Kitaplara Ýman
·   Suhuf (Sayfalar -Küçük Kitaplar-)
·   Büyük Kitaplar
·   Kitaplarýn Gönderiliþ Amacý
·   Vahy ve Vahyin Çeþitleri
·   Kitab; Anlam ve Mâhiyeti
·   Kur’an; Anlam ve Mâhiyeti
·   Kur’ân-ý Kerim’in Özellikleri
·   Kur’an Konularý
·   Kur’an’da Kur’an
·   Kur’an’ý Kim Göndermiþtir?
·   Kur’an Niçin Gönderilmiþtir?
·   Kur’an Neyi Anlatmaktadýr?
·   Gerçek Anlamda Çað Kapatýp Çað Açan Sadece Kur’an’dýr
·   Kur’an’ý Nasýl Nasýl Okumalý, Ona Nasýl Yönelmeliyiz?
·   Sorular

 

Bu üniteyi bitirdiðinizde aþaðýdaki   amaçlara ulaþmanýz beklenmektedir:

* Ýlâhî mesajýn peygamberler vâsýtasýyla kitap ve suhuf/sayfalar halinde

   insanlara ulaþtýrýlmasýnýn hikmetini dillendirebilmek.

* Suhuf hakkýnda bilgi verebilmek.

* Kur’ân-ý Kerim’de “Kitab” kavramýyla nelerin kast edildiðini belirtebilmek.

* Büyük Kitaplarýn hangi peygamberlere gönderildiðini listeleyebilmek.        

* Kur’an’ýn temel özellikleri ve gönderiliþ amacý hakkýnda doyurucu bilgi

   verebilmek ve günümüzdeki durumu tahlil edebilmek.

* Vahyin anlam ve çeþitlerini ifadelendirebilmek.

* Kur’an’ýn ana konularýný listeleyebilmek.

* Kur’an’ý nasýl okumamýz gerektiðini, ondan nasýl yararlanýlabileceðini
  Açýklayabilmek.

Kitaplara iman

“O takvâ sahipleri ki, onlar sana indirilene de, senden önce indirilene de iman ederler.”[1794]

Ýman esaslarýndan biri de Kur’an’a ve Kur’an’dan önceki kitap ve suhuflara (küçük kitaplara) inanmaktýr. O kitaplar ki ALLAH tarafýndan Rasullerine gönderilmiþ ve Rasuller de hiçbir kapalýlýk býrakmadan o kitaplardaki hükümleri insanlara teblið etmiþlerdir. Bu kitaplarda ALLAH insanlara emirlerini, yasaklarýný, mükâfatýný ve azâbýný açýklamýþtýr. Müslümanlar ALLAH’ýn indirdiði kitaba göre hayatlarýný düzenler.

Biz müslümanlar, peygamberlere gönderilen kitaplarýn hepsine inanýrýz. Ancak, Kur’ân-ý Kerim hâricindeki kitaplar sonradan insanlar tarafýndan bozulmaya uðramýþlardýr. Bu sebeple biz onlarýn bozulmuþ haline deðil bozulmamýþ haline inanýyoruz.

Mü’minlerin Kur’an’a ve önceki kitaplara inanmasý, Hz. Âdem’den kýyâmete kadar insanlarýn tek bir dini, tek bir Rabbi olduðunu ispatlýyor. Onun için de bu inanç büyük bir deðer taþýr. Bu akîde,  mü’minlerin  ruhlarýndan kötü taassubu kökünden söküp attýðý için büyük öneme sahiptir. Bu akîde sahibi her mü’min, hak olan geçmiþ bütün din ve peygamberlere inanýr.

Bu inanca sahip olan insanlar, peygamberden peygambere intikal eden tek dini (Ýslâm’ý) bulmuþ olurlar. Böylece saðlam bir akîdeye sahip olduktan sonra Kur’an’a uymalarý ve onu pratik hayatlarýnda yaþamalarý kaçýnýlmaz bir görevdir. Çünkü hayat tarzýný ancak Kur’an tesbit eder. Kur’an’ýn dýþýndaki bütün hayat modelleri yanlýþtýr ve sapýklýktýr. Eðer Kur’an ölçüsüne göre deðil de, insanlarýn akýllarýna göre hayat modelleri tesbit edilmeye çalýþýlýrsa, o zaman ne kadar insan kafasý varsa o kadar da hayat modeli ortaya çýkar. Bu modellerin hiçbiri vahye dayanmadýðý gibi, ayný zamanda her biri deðersizdir. Mü’minin hayat modeli, onu yaratan ALLAH tarafýndan çizilmiþtir. Mü’min ondan baþkasýný kabullenemez. Bu gerçeði ALLAH Teâlâ þöyle ifâde ediyor: “Kim Ýslâm’dan baþka bir din (yol) ararsa, o istediði din kendisinden kabul olunmayacaktýr. Ve o, âhirette de ebedî zarar çekenlerdendir.”[1795]

Mü’minler bilmelidir ki, Ýslâm dille söylenen laflardan ibâret olmadýðý gibi, sadece kalple tasdik edilen bir inanç da deðildir. Ýslâm, ALLAH’ýn dinine teslimiyet demektir. Bu teslimiyet pratik hayatta bizzat görülmelidir. Yukarýdaki âyette görüldüðü gibi, mü’minin dini sadece Ýslâm’dýr; Ýslâm’ýn ana kaynaðý da Kur’an’dýr.          

Kur’ân-ý Kerim, kendinden önceki kitaplarý tasdik eder, fakat onlarla amel etmeyi emretmez. Kur’an geldikten sonra  artýk önceki kitaplarýn hükmü tamamen neshedilmiþtir (kaldýrýlmýþtýr).

ALLAH Teâlâ hiçbir insaný tebliðsiz býrakmamýþtýr. Her topluma kendi dinini bildirmiþtir. Beþer hayatýný peygamberlerine gönderdiði kitaplarla tanzim etmiþtir. Her topluma itikad, þeriat, ahlâk ve edeplerini gösteren hak kitaplar göndermiþtir.

Tarih boyunca kimileri bu kitaplarý alýp kabul etmiþler, kimileri de  reddetmiþlerdir. Kimileri ise alýp kendilerine göre deðiþtirmiþlerdir. Bugün yahûdilerde bulunan Tevrat ve hýristiyanlarda  bulunan Ýncil tamamen deðiþikliðe uðratýlmýþtýr. Birçok kýsýmlar çýkartýlmýþ, birçok kýsýmlar da ilave edilmiþtir. Dolayýsýyla önceki Ýlâhî kitaplarýn aslý kalmamýþtýr. ALLAH Teâlâ da onlarý neshetmiþtir. Öyleyse bu kitaplara tabi olan hiç kimse hak yolda (Ýslâm’da) deðildir. Hatta bir defasýnda Hz. Ömer’in elinde Tevrat sayfalarýný veya Tevrat’ýn tefsiri kabul edilen rivâyetleri içeren Miþna kitabýný gören Rasûlullah (s.a.s.): “Ey Ömer, vallahi Hz. Mûsâ da aramýzda olsaydý bana uymaktan baþka bir þey yapmazdý.”[1796] diyerek  onun elindeki Tevrat (veya onun yorumunu içeren) sayfalarýný yok etmesini buyurmuþtur.

Öyleyse Mü’min de Kur’an’dan baþka hiçbir kaynaða baðlanamaz. Çünkü, Kur’an geldikten sonra -ister deðiþtirilsinler, ister deðiþtirilmesinler- hiçbir hükmüne uyulmaz. Onlarýn hükmü kalmayýp nesholunmuþlardýr.  

ALLAH’ýn peygamberlerine indirdiði kitaplar büyüklüklerine göre iki kýsýmda incelenirler: Suhuflar (Küçük Kitaplar) ve Büyük Kitaplar.

 

Suhuf (Sayfalar -Küçük Kitaplar-)

 
ALLAH tarafýndan gönderilen kitaplardan bazýlarý birkaç sayfadan meydana gelen küçük kitaplardýr. Bunlara sahifeler (sayfalar) anlamýna gelen “suhuf” denilir.

Kur’ân-ý Kerim’deaçýklanan bazý öðütlerin “es-suhufu’l-ûlâ (ilk suhufta/sayfalarda)” mevcut olduðu[1797] bildirilmiþtir. Yine benzer öðüt ve hükümlerin Ýbrâhim ve Mûsâ’nýn suhufunda/sayfalarýnda[1798] da bulunduðu bildirilerek suhuf denilen küçük ebatlý Ýlâhî kitaplarýn mevcûdiyeti Kur’ân-ý Kerim’de ifâde edilmiþtir. Sayfalar halinde kayda geçirildiði için Kur’an, Kur’an’a da suhuf der.[1799] Bununla birlikte hangi peygambere ne kadar suhuf verildiði açýklanmamýþtýr. Kur’ân-ý Kerim, Hz. Ýbrâhim’in soyundan Ýshak, Yakup, Süleyman, Yusuf, Zekeriyya, Yahya Peygamberler’e kitap verildiðini belirtir.[1800] Hadislerde de suhuf hakkýnda fazla bilgi yoktur. Bazý rivâyetlerde Hz. Âdem’e 10, Hz. Þit’e 50, Hz. Ýdris’e 30, Hz. Ýbrâhim’e 10 sayfa (suhuf) verildiði nakledilirse de, bu konuda kesin bilgi ifâde eden sahih hadisler mevcut deðildir.

Peygamberlerin sayýsýný bilemediðimiz gibi suhuf ve kitaplarýn tümünü ve hangi peygamberlere ne miktarda verildiði de Kur’an ve sahih sünnette tüm ayrýntýlarýyla bildirilmemiþtir. Peygamberlere indirilen küçük-büyük bütün kitaplara (suhuf ve büyük kitaplara) icmâlî olarak iman þarttýr.

 
Büyük Kitaplar

 
Kur’ân-ý Kerim’in haber verdiði büyük kitaplar dört tanedir. Bu kitaplar þu peygamberlere gönderilmiþtir:

1) Tevrat, Hz. Mûsâ’ya,

2) Zebûr, Hz. Dâvud’a,

3) Ýncil, Hz. Ýsa’ya,

4) Kur’ân-ý Kerim, Hz.Muhammed’e  indirilmiþtir.

 
Zebûr, Tevrat ve Ýncil’in aslý bozulmuþ, insanlar tarafýndan tahrif edilip deðiþtirilmiþlerdir. Kur’ân-ý Kerim, kendinden önceki kitaplarýn hükmünü nesh etmiþ, yani ortadan kaldýrmýþtýr.

Kitaplarýn Gönderiliþ Amacý

 
Kitaplarýn gönderiliþ amaçlarýnýn baþýnda insanlarýn dünya ve âhiret mutluluðunu saðlamak gelir. Ýnsaný yaratan ALLAH, insanýn hayatý boyunca takip edeceði itikat, ibâdet, ahlâk, emir ve yasaklarý içine alan kitap ve sahifeleri ilk insandan itibaren göndermiþtir. Bu kitaplar sayesinde insanlar hidâyeti, dünya huzuru ve âhiret saâdeti gibi pek çok gerçeði anlamýþlardýr.

 
Vahy ve Vahyin Çeþitleri

 
“Vahy”in sözlük anlamý: Bir þeyi gizli ve çabuk bildirmek demektir. Vahyin terim anlamý: ALLAH Teâlâ tarafýndan doðrudan doðruya, ya da elçi melek vasýtasý ile peygamberlere bildirilen ve kesinlik ifâde eden bilgilere vahiy denir.

Vahyin Çeþitleri

1) Sâdýk Rüya: ALLAH dilediði bilgileri doðru bir bilgi ile peygamberlerine bildirmiþtir. Peygamberlerin rüyalarýnda gördükleri þeyler aynen gerçek çýkmýþtýr. Peygamber Efendimize de  zaman zaman vahiy böyle gelmiþti.

 
2) Ýlham Yoluyla Vahiy: ALLAH’ýn dilediði þeyleri peygamberin kalbine koymasý þeklindeki vahiy çeþididir.

 
3) Perde Arkasýndan Vahiy: ALLAH ile peygamber arasýnda bir vasýta olmadan ve söyleyeni görmeden ALLAH kelâmýnýn iþitilmesidir.

 
4) Melek Aracýlýðý Ýle Gelen Vahiy: ALLAH Teâlâ’nýn, bildirmek istediði bilgileri bir melek ile peygamberine bildirmesi þeklidir. Bu melek Cebrâil (a.s.)’ dir.

 

Kitab; Anlam ve Mâhiyeti
 
Kur'an'ýn temel kavramlarýndan biri olan "kitab" Kitabýmýzda 255 yerde geçmektedir. Türkçedeki 'kitap' anlamý yanýnda; yazýlý þey, yazý, yazýlan ve yazdýrýlan anlamlarýna da gelir. "El-Kitab": ALLAH'ýn Kitabý demektir. Kur'an ýstýlahýnda Kitab; ALLAH tarafýndan yazdýrýlan þey anlamýnda kullanýlýr ve bu anlamda imanýn temel konularýndan biri de Kitaplara imandýr.

Kur'an'ýn  "kitab" la ilgili ifâdelerinden þunlarýn kast edildiði anlaþýlýr:

a-       Genel anlamda vahy[1801]
b-       Son Peygamber'e gelmiþ bulunan vahiyler toplamý[1802]
c-      Bütün kâinat
d-       Ýnsan
e-       Levh-ý Mahfuz'daki Evrensel kayýt kitabý (evrensel kompütür)[1803]
f-         Her ferdin fiillerinin kaydedildiði bireysel disket[1804]
 
Kur'an'a göre insanýn önüne, okunmak üzere konan üç temel kitap vardýr: Kâinat kitabý, vahy kitabý (Kur'an) ve insanýn bizzat kendisi. Kur'an, diðer iki kitabýn gereðince okunup deðerlendirilmesini kolaylaþtýran bir nurdur (ýþýk). Evren ve insan adlý kitaplarýn gerektiði þekilde okunabilmesi için, bizzat ALLAH, vahy kitabý aracýlýðýyla insana yardýmcý olmak için devreye girmektedir. Kur'an, bu üç kitabýn belirli pasaj ve parçalarýný "âyet" olarak anmaktadýr. Kur'an, bir âyetler topluluðu olduðu gibi, kâinat ve insan da âyetler topluluðudur.[1805] Ne vahy kitabý, insan ve eþyaya ait ilimler olmaksýzýn çözülebilir; ne de eþya ve insan, vahy kitabý olmadan layýkýyla anlaþýlabilir.

 
Kur’an; Anlam ve Mâhiyeti
 
Kur'an, ALLAH'ýn Kitabý'nýn özel adýdýr. Kur'an'da, Kur'an için birkaç isme daha yer verilmekle birlikte; en çok Kur'an adý geçmektedir. Bu ad Kur'an'da 70 defa geçer. Kur'an kelimesi için iki ayrý kök gösterilir. Bunlardan biri, okumak anlamýndaki kýraat; ikincisi toplamak, kompoze etmek anlamýndaki karn köküdür. Kur'an, ilk emri olan  "ikra' "  yani oku anlamýndaki kelimeyle ayný kökten bir isim taþýyarak okumaya ve ilme en büyük deðeri verdiðini belirttiði gibi, neyi ve nasýl okumamýz gerektiðini de gösterir. Birçok inceliði ve gerçeði topladýðý için de toplamak mânâsýndaki bir köke dayanmasý ayrý bir hikmet sergiler.  

Kur'an'ýn önsözü durumundaki Fâtiha'dan sonra, Kitab’ý ilk açan okuyucu için; "Bu Kitap kendisinde þek ve þüphe bulunmayan bir Kitaptýr. Müttakîler için rehber/kýlavuzdur (huden)."[1806] açýklamasý yapýlarak okuyucunun Kitap hakkýnda endiþe etmemesi gerektiði âdeta teyid edilmiþtir. Lâ raybe fih denilerek Kitabýn varlýðý; Huden denilerek de kitabýn ne amaçla gönderildiði anlatýlmaktadýr. Böylece Kitabý eline alan mü'min, ALLAH'tan olduðu kesin olan Bu Kitab'ý rehber/kýlavuz edinerek yolunu bulabilecektir.

Devam eden ikinci âyette yapýlmasý gerekenler topluca özetlenmiþtir. Gayb diye ifâde edilen çýplak gözle göremediði, kendini aþan birkaç konuya kesin iman edecek, Salât þeklinde anýlan amellerden ilkiyle bazý görevleri yerine getirmeye baþlayacaktýr. Ýnfak þeklinde ifâde olunan inandýðý ve baðlandýðý bir dine hizmet için çaba ve gayretlerini ilkiyle bu esaslarý baþkalarýna da götürecektir. Bunlara ilk kendisinin inanmadýðýný, devam edegelen tarihî mücâdelenin izleyicisi olduðunu hatýrlamasý için kendinden öncekilerle de irtibatýný kuracak, son olarak inzal olunan Bu Kitab'a, Kitabýn indiði þahsa (Hz. Muhammed (s.a.s.) ve önceden inzal olan Kitaplara ve Rasullere de iman edecektir. Bütün bu inanç, amel ve gayretleri hayatýn ikinci ve ebedi bölümü olan Âhiret için yapacak, onun varlýðýna sanki görüyormuþçasýna inanacaktýr. Eðer böyle yaparsa hayatýn dünyadaki bölümünün imtihanýný baþaracak ve kurtulmuþ olacaktýr.

 
"Bu o Kitaptýr ki, kendisinde hiçbir þüphe yoktur. Müttakîler için rehber/kýlavuzdur (huden)."[1807] Bu âyet, Kur'an açýldýðýnda Fatiha'dan sonra ilk okunan âyettir. Kur'an'ý eline alan okuyucu için elinde tuttuðu Kitabýn ne olduðu, ne iþe yarayacaðý ve kime fayda vereceðinin açýklanmasýyla baþlamaktadýr. Bu Kitap, "lâ raybe fih", kendisinde þüphe bulunmayan bir Kitaptýr. ALLAH’tan (c.c.) geldiði kesindir. Kitabý okuyan kiþinin ilk öðrenmesi gereken onun bir ALLAH kelâmý olduðunu þeksiz ve þüphesiz kabul etmesidir. ALLAH'tan geldiði konusunda meydana gelebilecek bir "acaba?" endiþesi, Kitap ile kul arasýndaki irtibatý zayýflatacaðýndan, öncelikle bu konudaki endiþenin giderilmesi ve tam bir güvenle ALLAH ile konuþuyormuþcasýna Kitapla uyum saðlanýlmalýdýr. Zira tüm Kitap boyunca birçok açýklama yapýlacak, yol gösterilecektir. Ona yaklaþan kiþinin, Kitabý bu bakýþla deðerlendirmesi gerekir.

Rayb; r-y-b kökünden þu anlamda kelimeler geliyor: Râbehû-rayben: Þüpheye düþürmek, þüphe vermek; Rayb: Zan, þüphe, töhmet; Ýrtâbe: Þüphe etti, itham etti. Âyette geçen "Lâ raybe fih (onda þek, þüphe yoktur)"un anlamý, "Bu Kitabýn ALLAH'tan olduðunda en ufak bir tereddüt bile geçersizdir" þeklinde olmalýdýr. Zira Kitabý eline alan bir okuyucu ilk önce bu Kitabý kimin yazdýðýný ve nereden geldiðini merak eder. Ýþte bu þüphe, daha ilk cümlede ortadan kaldýrýlýyor. Bu Kitap açýk, apaçýk bir hakikat olarak iþte elimizin altýndadýr.

“Lâ raybe fih” ifâdesiyle Kitabýn "hak" olduðu; “huden” ifâdesiyle "ne iþe yarayacaðý", “li'l-muttekýyn” ifâdesi ile de "kime" yarayacaðý açýklanmýþ oluyor.

H-d-y kökünden þu anlamlarda kelimeler geliyor: Hidâyet: Doðru yolu bulmak, yoluna girmek. Huden (li): Yol tarif etmek, yol göstermek; Ehda: Mekke'ye kurbanlýk sevketmek; Hâdâ: Hediyeleþmek, sulh yapmak; Ýhtedâ: Doðru yolu buldu, doðru yol üzerinde durdu; Hâdî: Yol gösteren, boyun, aslan; Hâdiye: Önde olan; Hudâ: Yol gösterme, itaat ve kulluk; Hedy: Saygýdeðer kiþi, hal ve gidiþ. Bu kitabýn ne iþe yarayacaðýnýn "Huden" lafzý ile anlatýlýþý genel bir yol gösterme ve rehberlik-kýlavuzluk fonksiyonuna iþaret etmektedir. Ayrýca þu veya bu konuda diyerek kýsýtlama yapýlmayarak sadece yol göstericidir denilmesi, akla gelebilecek her alaný kapsamaktadýr. Arapçada, devenin önünde yularýný tutup ona çölde yol gösteren kiþiye "Hâdî" denilmektedir. Bu Kitab'ýn yol gösteriþi genel ve temel esaslardadýr. O her þeyin genel rotasýný çizer. Temel yönleri belirtir. Meselâ; doðu, batý, kuzey, güney gibi temel yönleri bildirir. Rasuller, güneybatý, kuzeydoðu vb. ara yönleri gösterir. Bunlar doðrultusunda müttakî fakih de daha iç yönleri bulabilir.

Bu Kitabýn kime yararlý olacaðý ise li'l-muttekýyn (ALLAH'tan sakýnanlar için) ifâdesi ile açýklanýr. V-k-y kökünden þu kelimeler gelmektedir: Vekaa: Sakýnmak, korkmak, korumak, düzene koymak; Ýttikaa: Korku, saygý; et-takvâ: ALLAH'ýn emirlerini tutup yasaklarýndan kaçýnma; Muttekýy: ALLAH'tan sakýnan; Takýyye: Korkmak, gerçek durumunu gizlemek. Bu kitap ALLAH'tan sakýnan, O'nun koyduðu kurallarý çiðnemekten çekinen ve bu hissi taþýyan kiþilere fayda verecektir. Diðerleri için ise sadece okunan, ezberlenen, araþtýrýlan, bilgi sahibi olunan bir Kitap konumunda kalacaktýr.

Bu kitabýn gerçekten Huden olabilmesi, onu eline alan kiþinin niyet ve hisleri ile gerçekleþebilecektir. Zira burada canlý olan okuyucudur. Niyeti ne ise, ameli de ona göre olacaktýr. Kitabý eline almaktan, okumaktan maksadý ne ise, yararý da ona göre olacaktýr.

Bu Kitabýn fayda veriþi kiþinin kasdýna göre deðiþmektedir. Eðer kasdý kafasýnda önceden edindiði bir fikre delil bulmaksa, kasdý beðenmediði ve uymak istemediði bir ilkeyi, kuralý deðiþtirmekse, kasdý bilgi sahibi olmaksa, kasdý Bu Kitabý sermaye yapýp üzerinden geçinmekse, bu niyetler ona zarar vermeyecek; bu kasdý taþýyana zarar verecektir. Kasdý ALLAH'tan sakýnmak, kalbi titreyerek gerçekten hayatýna onunla yön çizmekse Bu Kitap iþte bu kiþiye huden olacak, fayda verecektir. Bütün bunlar Bu Kitaba hiçbir zarar vermeyecek, o tazeliðini ve zindeliðini daima koruyacak, ona yaklaþanlar eskiyecek, gelip geçecek; Bu Kitap ebediyete kadar yaþayacaktýr.

"Rablerinden korkanlarýn derileri ondan ürperir. Sonra derileri de kalpleri de ALLAH'ýn zikriyle yumuþar. Ýþte Bu Kitap ALLAH'ýn insanlar için gönderdiði bir rehberdir (huden). ALLAH onunla dilediðini hidâyete erdirir. Kimi de ALLAH saptýrýrsa ona hidâyet edecek yoktur."[1808]

 
Kur’ân-ý Kerim’in Özellikleri  

Kur'an; âlemlerin Rabbi tarafýndan son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e indirilen kitabýn en çok söylenen ismidir. Kur'an'ýn diðer isimlerinden bazýlarý da þunlardýr: Zikir, Furkan, Mushaf, Kitabu'l-Mübin, Kelâmullah, Nur, Hüdâ, Þifa, Mev'ize... Bazý müfessirler, Kur'an veya Kitaba sýfat olarak gelen tabirleri de sýralayarak, bu isimlerin sayýsýný yüze kadar çýkarmýþlardýr.

Kur'an-ý Kerim, yirmi üç senede peyderpey nazil olmuþtur. Kitab'ýn hepsi bir defada indirilmemiþtir. Kur'an, bölüm olarak 114 sûreye ayrýlýr. Bu sûrelerin hepsi ayný uzunlukta deðildir. Elli sayfalýk bir sûre olduðu gibi, bir satýrlýk sûre de vardýr. Sûreler de âyetlere ayrýlýr. En kýsa sûre üç âyet, en uzun sûre de iki yüz seksen altý âyettir. Âyetlerin uzunluklarý da eþit deðildir. Bir sayfalýk bir âyet olduðu gibi bir kelimelik âyetler de vardýr. Kur'an, sayfa adedine göre de cüzlere ayrýlýr. Her cüz yirmi sayfadýr. Kur'an, toplam otuz cüzdür. Her cüz de kendi içinde dört hizb'e ayrýlýr. Her hizb, beþ sayfadýr.

Kur’ân-ý Kerim, Peygamberimizin en büyük mûcizesidir. Kur’ân-ý Kerim ALLAH’ýn korumasý altýndadýr. O’nun bir kelimesi bile deðiþtirilmemiþtir ve deðiþtirilemeyecektir. Dünyanýn bir ucundaki  Kur’an (Mushaf) ile diðer ucundaki Kur’an aynýdýr. ALLAH, Kur’an’da þöyle buyuruyor: “O’nu Biz indirdik, O’nun koruyucusu elbette Biziz.”[1809]  

Kur’ân-ý Kerim’in Peygamberimize gönderilmesi 23 senede tamamlanmýþtýr. Kur’ân-ý Kerim, Hz. Ebû Bekir zamanýnda yazýlý sayfalar birleþtirilerek mushaf haline getirilmiþ, Hz. Osman zamanýnda çoðaltýlmýþtýr. Kur’ân-ý Kerim’de 114 sûre vardýr. Kur’ân-ý Kerim, yeryüzünde en çok okunan, ezberlenen ve yazýlýp basýlan kitaptýr.

Kur’an’ýn âyetleri ruhlarý çoþturur, kalplere huzur verir. Kur’an, insanlarý dalâlet ten hidâyete, karanlýklardan nûra, bâtýldan hakka kavuþturur. Kur’ân-ý Kerim baþtan sona hikmet hazinesidir. O’nun delilleri açýk ve ikna edicidir. Haberleri doðru, hükümleri saðlamdýr. Çünkü Kur’ân-ý Kerim ALLAH kelâmýdýr. Bu yüzden Kur’ân-ý Kerim’de çeliþki veya hatalar bulunmaz.  Kur’ân-ý Kerim insanlar için bir rehber, bir yol göstericidir. ALLAH Kur’ân-ý Kerim’de þöyle buyurmaktadýr: “Bu kitapta asla þüphe yoktur. O müttakîler (ALLAH’tan korkanlar) için yol göstericidir.”[1810]; “Sana indirdiðimiz bu kitap mübârektir; âyetlerini düþünsünler, aklý olanlar da öðüt alsýnlar.”[1811]

Kur’ân-ý Kerim’deki sûreler Mekki ve Medeni olmak üzere ikiye ayrýlýr. Mekki sûreler; Peygamberimiz Medine’ye hicret edene kadar nâzil olan sûrelerdir. Medeni sûreler; hicretten baþlayarak Peygamberimizin vefatýna kadar nâzil olan sûrelerdir.

Mekkî sûrelerde daha çok inancý kuvvetlendirici âyetler nâzil olmuþtur. Medenî sûrelerde ise, daha çok ahkâm âyetleri, yani dinin dünyada nasýl yaþanacaðýný gösteren âyetler nâzil olmuþtur.

Ýlk inen âyetler Alak sûresinin ilk 5 âyetidir. Son inen âyet ise (müfessir ve araþtýrmacýlarýn çoðunluðuna göre) Mâide sûresinin 3. âyetidir. Kur’ân-ý Kerim Fâtiha sûresi ile baþlar, Nâs sûresi ile sona erer.

Kur’ân-ý Kerim’in birçok ismi daha vardýr. Bu isimlerden bazýlarý þunlardýr: Furkan (hak ile bâtýlý ayýran), Hüdâ (hidâyet veren), Hakîm (hüküm koyan), Nûr, Þifâ, Rahmet, Zikir...

Kur’ân-ý Kerim ALLAH kelâmýdýr. Hiç kimse Kur’ân-ý Kerim’in dengi bir kitap meydana getirememiþtir ve getiremeyecektir. Kur’ân-ý Kerim bu konuda birçok âyette insanlara ve cinlere meydan okumaktadýr: “Bu Kur’an gibi bir kitap meydana getirmek için bütün insanlar ve cinler bir araya gelseler ve birbirlerine yardým etseler, yine O’nun bir eþini meydana getiremezler.”[1812]

 
Kur’an Konularý
 
Kur'an'ýn dýþ yapýsýyla ilgili bu bilgileri verdikten sonra iç yapýsýna, konularýna geçebiliriz. Kur'an, üluhiyet ve ubûdiyet konularýný içerir. Rabbimiz ve sýfatlarý, yaratýklar, özellikle de insan ve onun Rabbiyla ve diðer yaratýklarla iliþkileri Kur'an'ýn ana konusudur. Kur'an, Rabbimizýn bize mesajlarý olduðu için, konularý da kul ile Rab arasýndaki iliþkiler baðlamýnda, kulun varlýk alemindeki konumu, kendisini yaratan Rabbin özellikleri, insanýn iliþki içerisinde olduðu ve olabileceði her þeyi içermektedir. Kýsaca maddeler halinde sýralayacak olursak:          

a-       ALLAH Teâlâ,
b-       Ýnsanlar,
c-       Tabiat ve evren,
d-       Rasuller, Nebîler ve iyi kullarýn örnekliði,
e-       Toplum ve Tarih,
f-        Göremediðimiz, fakat etkilendiðimiz varlýklar (melek, cin),
g-      Kötülük örnekleri, isyancý kullar (þeytan, Fir'avun, Karun, Ebu Leheb, kâfirler, müþrikler, zâlimler, fâsýklar, münâfýklar...),
h-       Helaklar, kýyâmet, âhiret, cennet, cehennem,
i-        ALLAH'ýn gönderdiði kitaplar ve konularý,
j-        Ýnsandan yapmasý istenen emirler, tavsiyeler; yapmamasý istenen yasaklar, uyarýlar ve sakýndýrmalar,
k-      Dünya, evren ve hayatla ilgili hükümler.
 

Kur’an’da Kur’an
 
Kur'an, kendisini bir kýlavuz, rehber olarak tanýtýyor. Kur'an, insanlara hayatlarý boyunca takip etmeleri gereken esaslarý, yasalarý gösteren ve onlarý teþvik eden bir kitaptýr. Kur'an, akleden insanlar için bir öðüt ve hatýrlatmadýr. Kur'an'ý, kendi dilinden tanýmaya çalýþalým:

"Elif Lâm Râ; Bunlar, gerçeði açýklayan Kitab’ýn âyetleridir. Biz, onu anlayasýnýz diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Biz, bu Kur'an'ý sana vahyederek en güzel kýssalarý anlatýyoruz. Oysa, daha önce sen bunlardan habersizdin."[1813]

"Bu, ALLAH'ýn izniyle, insanlarý karanlýklardan aydýnlýða, güçlü ve hamde lâyýk olan, göklerde ve yerde olanlarýn sahibi ALLAH'ýn yoluna çýkarman için sana indirdiðimiz kitaptýr." [1814]

"Kur'an, âlemler için bir öðüt ve hatýrlatmadan baþka bir þey deðildir."[1815]

"Bu Kitap, hiç þüphesiz müttakîler için rehberdir."[1816]

"Bu Kur'an, onunla uyarýlsýnlar, tek bir ilah bulunduðunu bilsinler ve akýl sahipleri öðüt alsýnlar diye insanlara teblið edilmiþtir."[1817]

"De ki, Kur'an'ý Ruhul Kudüs (Cebrâil) Rabbinin katýndan mü'minlerin imanlarýný pekiþtirmek, müslümanlara doðruluk rehberi ve müjde olmak üzere hak olarak indirmiþtir." [1818]

"Bu Kur'an, insanlara bir açýklama, müttakîlere yol gösterme ve bir öðüttür."[1819]

"Doðrusu size ALLAH'tan bir ýþýk ve apaçýk bir Kitap gelmiþtir. ALLAH, rýzâsýný gözetenleri onunla selâmet yollarýna eriþtirir ve onlarý, izni ile karanlýklardan aydýnlýða çýkarýr, onlarý doðru yola iletir."[1820]

"O halde ALLAH'ýn indirdiði Kitap ile aralarýnda hükmet. ALLAH'ýn sana indirdiði Kur'an'ýn bir kýsmýndan seni vazgeçirmelerinden sakýn. Onlarýn heveslerine uyma. Eðer yüzçevirirlerse bil ki, ALLAH, bir kýsým günahlarý yüzünden onlarý cezalandýrmak istiyor. Ýnsanlarýn çoðu gerçekten fâsýktýrlar."[1821]

"Biz sana onu böyle Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlerde açýkladýk. Belki sakýnýrlar veya onlara bir öðüt olur."[1822]

"Andolsun, bu Kur'an'da insanlara her çeþit misali türlü þekillerde açýkladýk. Ama insanlarýn çoðu inkâr ederek yüzçevirirler."[1823]

"Âlemlere uyarýcý olsun diye kuluna hak ile bâtýlýn arasýný ayýran ölçüyü indiren ne yücedir!" [1824]

"De ki, bu, mü'minlere doðruluk rehberi ve þifâdýr." [1825]

"Kur'an'ý insanlara aðýr aðýr okuman için bölüm bölüm indirdik." [1826]

"Rabbinizdan size indirilen Kitaba uyun; ondan baþka veliler edinerek onlara uymayýn. Pek az öðüt dinliyorsunuz." [1827]

"O gün zâlim kiþi ellerini ýsýrýp 'keþke Peygamber'le beraber bir yol tutsaydým, vay baþýma gelene, keþke falancayý dost edinmeseydim, and olsun ki beni, bana gelen Kur'an'dan o saptýrdý. Þeytan insaný yalnýz ve yardýmcýsýz býrakýyor.'  der. Peygamber: 'Ey Rabbim, doðrusu kavmim/toplumum bu Kur'an'ý terk etmiþti.' der."[1828]

"Benim Kitabýmdan yüzçeviren bilsin ki, onun dar bir geçimi olur ve kýyâmet günü de onu kör olarak haþrederiz. O zaman,  'Rabbim, beni niye kör olarak haþrettin? Oysa ben gören bir kimseydim'  der. ALLAH: 'Ýþte böyle, âyetlerimiz sana gelmiþti de sen onlarý unutmuþtun (önemsememiþtin, arkana atmýþtýn) bugün de öylece unutulursun'  der." [1829]

"Gerçekten, indirdiðimiz belgeleri ve doðru yolu Kitapta insanlara açýkladýktan sonra, onu gizleyen kimselere hem ALLAH lânet eder, hem de bütün lânet edenler lânet ederler. Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler hâriç. Onlarýn tevbesini kabul ederim." [1830]

"Gerçekten, ALLAH'ýn indirdiði Kitaptan bir þeyi gizlemede bulunup da onu az bir deðere deðiþenler var ya, onlarýn karýnlarýna týkýndýklarý ancak ateþtir. ALLAH, kýyâmet günü onlarla konuþmaz ve onlarý günahlarýndan arýndýrmaz. Onlara elem verici bir azap vardýr." [1831]

"Kur'an'ý iþlerine geldiði gibi bölenlere de azabý indirmiþizdir. Onlar Kur'an'ý bölüp ayýranlardýr. Rabbine and olsun ki mutlaka yaptýklarýnýn hesabýný hepsine soracaðýz. Sana emrolunaný açýkça söyle ve müþriklerden yüzçevir!" [1832]

"Yoksa siz Kitab'ýn bir kýsmýna inanýp bir kýsmýný inkâr mý ediyorsunuz? Sizden öyle davrananlarýn cezasý dünya hayatýnda ancak rüsvaylýk; kýyâmet gününde ise en þiddetli azaba itilmektir. ALLAH sizin yapmakta olduklarýnýzdan asla gafil deðildir."[1833]

"Onlar Kur'an'ý düþünmezler mi, yoksa kalpleri mi kilitli?" [1834]              

 
Kur’an’ý Kim Göndermiþtir?
 
Þu âyetlere dikkatle göz atalým: "Bu Kur'an, ALLAH'ýndýr. O'ndan baþkasýna nispet edilemez. Ancak o daha önceki inen Kitaplarý tasdik edici ve hükümleri açýklayýcý, âlemlerin Rabbinden indirilmiþtir. Bunda hiç þüphe yoktur." [1835]

"Onlar hâlâ Kur'an'ýn ALLAH kelâmý olduðunu ve mânâsýný düþünmeyecekler mi? Eðer o, ALLAH'tan baþkasý tarafýndan olsaydý muhakkak ki içinde birbirini tutmayan çok söz ve ifâdeler bulurlardý."[1836]

 "Bu Kur'an, sana, hükmünde hikmet sahibi olup her þeyi bilen ALLAH katýndan veriliyor." [1837]

"Bu Kur'an, Rahman, Rahim tarafýndan indirilmedir." [1838]

“O, bir þâir sözü deðildir, bir kâhin sözü de deðildir. Siz pek az düþünüyorsunuz. O âlemlerin Rabbinden indirilmedir." [1839]

"Eðer o peygamber bazý sözler uydurup bize isnat etmeye kalkýþsaydý, biz onu kuvvetle yakalar ve ondan intikam alýrdýk. Sonra da onun kalp damarlarýný keserdik. O vakit, sizden hiç biriniz ona siper de olamazdýnýz." [1840]

"Kur'an'ý þeytanlar getirmedi; Kur'an'ý indirmek onlara uygun düþmez; hem de buna güçleri yetmez." [1841]    

Bu Kitab'ýn ALLAH'tan geldiðinde þüphesi olanlara lâ raybe fih ifâdesini teyid için yukarýdaki âyetlerle tafsilatlý açýklamalar yapýlmaktadýr. Kur'an'ýn ALLAH kelâmý olmadýðý, olamayacaðý yolundaki itirazlar þu noktalarda toplanýyordu: Onun bir þair sözü olabileceði, Onun bir kâhin sözü olabileceði, Onun bir þeytan ilhamý ve vesvesesi olabileceði, Peygamberin uydurmasý olduðu. Yukarýdaki âyetlerde bu iddialara bir bir cevap verilerek reddedilir. Ve doðru olan ortaya konur. Ýnanan inanýr; inanmayan inanmaz. "Bu Kur'an, bir Peygamberin (ALLAH'tan) getirdiði sözdür." [1842]    

Rasûlullah (s.a.s.) bir toplum içinde yaþýyordu. Onlardan biriydi. Ancak ona vahy olunuyordu. O da aldýðý vahyi açýklýyor, insanlarý buna çaðýrýyordu. Ona iman edenler, karþý çýkanlar oluyordu. Rasûl (s.a.s.) bu þekilde toplum içinde 23 yýl yaþadý. Bunun 13 yýlýný Mekke'de; 10 yýlýný Medine'de geçirdi. Kur'an bu süre içerisinde peyderpey nazil oldu. Onun ölümü ile birlikte Bu Kitap tamamlanmýþ oldu.

Kur'an'daki âyetlerin olaylarla iç içe nâzil olduðunu bilmemiz bize Kitabýn indiði toplum ve çevreden baðýmsýz anlaþýlmayacaðý gerçeðini öðretir. Zira o bir toplum hareketine öncülük etmiþ, yönlendirmiþ Kitaptýr. Onu masa baþý kitabý olarak ele almak yanlýþ sonuçlara götürür.

Ýlâhî vahy insana ve içinde yaþadýðý topluma hitap etmektedir. Onu anlayacak, hayata geçirecek, toplum düzeni olarak bir sisteme dönüþtürecek insandýr. Bu Kitap'ta insanýn düþünce, duygu, irâde ve ünsiyet gibi yeteneklerini harekete geçirici âyetler vardýr. Bu yeteneklerini kullanan insan, toplum içinde diðer insanlarý da etkileyecek, Þeytanýn ilhamýna kulak verenlerle ALLAH'tan gelen vahy ile mücâdele edecek; canýný, malýný bu yolda feda edecektir. Böylelikle Ýlâhî vahye olan baðlýlýðýný ve imanýný ispat etmiþ olacaktýr. Mücâdele, ALLAH'ýn sözünün Þeytanýn sözüne galebe çaldýðý, ilahi vahyin toplumda "ekber" hale geldiði âna kadar devam edecek, sonra dünyadaki tüm toplumlarda da bu ilahi hedef gerçekleþinceye kadar sürecektir. Ýþte ALLAH'ýn kitabý Kur'an, bütün bunlarý yapacak insana-topluma hitap etmektedir. Ýnsan bu mücâdele içinde yetiþecek, olgunlaþacak, kemal noktasýna ulaþacaktýr.

 
Kur’an Niçin Gönderilmiþtir?
 
"Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'an, öyle bir Kitaptýr ki, insanlarý Rablerinin izniyle zulumâttan nura, her þeye galip ve hamde layýk olan ALLAH'ýn yoluna çýkarmak için onu sana indirdik."[1843]

 "O (Kur'an) sizi zulumâttan nura çýkarmak için apaçýk âyetler olarak kuluna (Peygamber'e) indirilmiþtir."[1844]

"O bir peygamber gönderdi; ALLAH'ýn açýklayýcý âyetlerini sizlere okuyor ki iman edip sâlih amel iþleyerek zulumâttan nura çýkasýnýz."[1845]

Bu Kitab'ýn niçin gönderildiðini açýklayan birçok âyetten bazýlarý bunlar. Buna göre Kitabýn inzal amacýnýn þu esaslar üzerine kurulduðu söyleNebilir:

Âyetlere göre þeytanýn egemenliði altýna giren herhangi bir durum zulumât (karanlýklar) olarak vasýflandýrýlmaktadýr.

Rasuller bu zulumâttan nura çýkýþý gerçekleþtirmek (dönüþüm-deðiþim) için seçilmiþ-lerdir. Kitap ve âyetler bu ihrac (çýkýþ)ýn saðlanmasý için gönderilmiþlerdir.

 
3- Bu çýkýþ, ALLAH'ýn izniyle Kur'an ve sâlih amelle, yani çaba ile gerçekleþecektir. "Zulumâttan nura çýkarmak için" ifâdesi  bu Kitabýn niçin gönderildiðini en veciz bir þekilde açýklamaktadýr. Kur'an'a göre, aslolan toplumun karanlýklardan aydýnlýða çýkmasýdýr. Faziletli toplumun inþa edilmesidir. Bu arada fertler de bu mücâdele esnasýnda yetiþip ahlâkî faziletlerle donanacaklardýr.[1846]                  

 
Zulumât, karanlýklar demektir. Zulüm kelimesi de ayný kökten gelmektedir. Dolayýsýyla Nur kaynaðýndan gelen aydýnlýðý kendine veya baþkalarýna engelleyip karanlýklarý tercih, bir zulümdür ayný zamanda. O yüzden "ALLAH'ýn indirdiði ile hükmetmeyenler, zâlimlerin ta kendileridir."[1847] Nur, tek olduðu halde; karanlýklar, yanlýþlarýn sayýsý kadar çoktur. ALLAH, yeryüzünü maddî ýþýk kaynaðý güneþten mahrum yaratmadýðý, bir an olsun mahlukatýný ýþýksýz býrakmadýðý gibi; gönlümüzü ve yolumuzu aydýnlatan nur'dan da bizi mahrum býrakmamýþ, elçi ve Kitap göndermiþtir. Karanlýk, fýtrî deðil; ârýzîdir. Karanlýklar, ýþýk kaynaðýyla irtibatýn kesilmesi olduðundan zâlim insanýn nur düþmanlýðýnýn neticesi oluþturduðu zindanlardýr. Zindan; ýþýktan, nurdan uzak yaþansýn diye insanýn kendi eliyle ördüðü duvarlardýr.  Âhiretteki cezanýn sebebi, dünya hayatýný kendine ve baþkalarýna zindan etmektir. Ýnsan, asr-ý saadetteki insaný mutlu eden kurallarý deðil de; zindaný, zindanlarý tercih ediyorsa, kendisi bilir. Ama, baþkalarýna zindan hayatý yaþatmaya kimsenin hakký yoktur. Saâdet asrý insanýnýn saâdetine benzer bir mutluluðu, burada baþlayýp orada bitmeyen mutluluðu, insana çok gören tâðutlar tarafýndan binâ edilmiþtir zindanlar. "ALLAH, mü'minlerin dostudur, onlarý karanlýklardan nura (aydýnlýða) çýkarýr. Ýnkâr eden kâfirlere gelince, onlarýn dostlarý da tâðuttur. O, onlarý nurdan (aydýnlýktan) alýp karanlýða götürür." [1848] Zâlim insan, ýþýða karþý gözlerini kapatmýþ, karanlýklar içinde yaþamayý tercih etmiþ, ALLAH'ýn "gözleri vardýr, onlarla (görülmesi gerekeni) görmezler"[1849] dediði körlüðü seçmiþ, kendine de yazýk (zulüm) etmiþ insandýr. Zâlimlerin en büyükleri olan tâðutlar ise, gören göze düþman olan, baþkalarýný da körlüðe zorlayan ýþýk (nur) düþmaný vahþilerdir.

Karanlýklar, korkuyu meydana çýkarýr. Bu korku, yanlýþ bir korkudur. ALLAH korkusu, yani takvâ deðil; vehimlerden oluþan korkudur; fobidir, aç kalmaktan, insanlardan... kýsacasý korkulmamasý gerekenlerden korkmaktýr. Karanlýklar, þeytanlarýn faaliyetleri için uygun bir ortam oluþturur. Karanlýklar, insanýn önünü ve ilerisini (istikbalini) görmesine engeldir. Yolda ne gibi tehlikelerin olduðunu görüp bilemez karanlýklarýn insaný. Iþýðýn yardýmýný reddettiðinden, nurla, göz nuruyla görerek iþini yapamaz; yapýp ettiklerini ancak el yordamýyla yapar, körebe gibi tuttuðunu yakalar. Fili de tuttuðu yeriyle tanýr ve tanýtýr.  

Aydýn insan, münevver insan, câhiliyye karanlýklarýný reddedip, bir adý da "Nur" olan ALLAH'ýn Kitabýyla nurlanýp baþkalarýný aydýnlatmaya çalýþan insandýr. Kur'an'la baðý kopmuþ insan, aydýn deðil; olsa olsa kara karanlýklarýn kapkara adamýdýr. Kur'an'sýz hayat, karanlýklarýn nuru boðduðu vahþi bir hayattýr, zindan hayatýdýr, körlerin hayatýdýr. "Kim Benim zikrimden (Kur(an'dan) yüz çevirirse þüphesiz onun sýkýntýlý bir hayatý olacak ve biz onu, kýyâmet günü kör olarak haþredeceðiz. O: 'Rabbim! Beni niçin kör olarak haþrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!' der. (ALLAH) buyurur ki: Ýþte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onlarý unuttun. Bugün de ayný þekilde sen unutuluyorsun. Doðru yoldan sapaný ve Rabbinin âyetlerine inanmayaný iþte böyle cezalandýrýrýz. Âhiret azâbý, elbette daha þiddetli ve daha süreklidir." [1850]  

 Foto :D http://imgefun.com/photo.php?=00000000-0000-0000-0009-7a932286a3bd
Bugün fert ve toplumlarý Kitap yönlendirmiyor. Vatandaþa "Kitapsýz!" denildiðinde hemen herkes bu sözü büyük bir hakaret kabul eder ama, yaþayýþýyla bu sözü hak edip etmediðini düþünmez. Kitapsýz toplumdur câhiliyye toplumu. Devlet, Kitapsýz devlettir. Öldükten sonra sorulacak sorulardan birinin  "Kitabýn ne?" sorusu olacaðý hadis-i þeriflerde bildirilmiþtir. "O gün onlarýn aðýzlarýný mühürleriz; yaptýklarýný bize elleri anlatýr, ayaklarý da þâhitlik eder."[1851] Kitabýn ne, sorusuna o gün ellerimiz "falan gazete", "filânýn nutku", "falan anayasasý", ya da "þu kanal", "bu televizyon"... diyebilir. Yani, Kitabýmýz diye iddia ettiðimiz ALLAH'ýn Kitabý yerine, bize yön veren, bizim O Kitap'tan fazla okuyup baktýðýmýz, etkilendiðimiz, uyduðumuz ne ise vücudumuz yalan da söyleyemeden onlarý itiraf edecektir. "Kitabým Kur'an" sözü bir tekerleme ve bir iddiadan mý ibârettir, yoksa tümüyle yaþayýþýmýza yön veren gerçeði mi yansýtmaktadýr? Ýnanmak, inandýðýný yaþamaktýr. Ateþin yakýcý olduðuna inanan, kolay kolay elini ateþe uzatmaz.        

 
Kur’an Neyi Anlatmaktadýr?
 
Tüm peygamberler ve ALLAH'tan getirdikleri kitaplarýn anafikri insanoðlunu ulûhiyet ve ubûdiyet konusunda aydýnlatmaktýr. Hz. Adem ve Havva'nýn yeryüzüne indiriliþinden bu yana binlerce sene geçmiþ ve insan nüfusu altý milyara ulaþmýþtýr. Bu rakam þu anda diri olanlarýn sayýsýdýr. Geçmiþte yaþayýp ölenler de eklenince milyarlarý bulmaktadýr. ALLAH, yeryüzünü hiçbir zaman rehbersiz ve kýlavuzsuz býrakmamýþ, daima elçilerle kitaplar göndererek insanlara yol göstermiþtir. Kitaplar bu rehberliðin yazýlý metinleridir. ALLAH'ýn insanlara çaðrýsý ve onlar için gösterdiði hayat tarzý kitaplara kaydedilerek insanoðlunun elinde vesika olarak bulunmasý saðlanmýþtýr. Ancak bu rehberlik en son "Bu Kitap" ile sona ermiþtir. Bir daha Nebî seçilmeyecek, yazýlý metinlerden oluþan Kitap gönderilmeyecektir. Artýk insanlýk son Rasûl’ün (s.a.s.) getirdiði Kitapla yükümlü olacaklardýr.

Kur'an, Hz. Ýsa'dan 610 yýl sonra yeni ve son bir Rasûl (s.a.s.) ile baþlayan zulumâttan nura çýkýþ hareketinin kýlavuz kitabýdýr. 23 yýl süren bir devrim hareketinin yol gösterici metinlerinin (âyetlerinin) bir araya getirilmesiyle oluþmuþtur. Bu açýdan Kur'an 23 yýllýk bir toplumsal deðiþme mücâdelesi içinde anlaþýlabilir. Âyetlerin inmesiyle beraber Rasûlullah harekete geçmiþ, içinde yaþadýðý toplumu bu âyetlerle deðiþtirmek için gece gündüz çalýþmýþtýr. Nihâyet çaðrýsý kendi doðup büyüdüðü Mekke'de deðil; Medine'de yanký bulmuþtur. Orada toplumun lideri olarak Peygamberliðine devam etmiþ, 10 yýl içinde insanlýk için örnek bir toplum modeli kurulmuþtur. Bu esnada yüzlerce âyet nazil olmuþ, ilk günden son güne kadar harekete sürekli Kur'an rehberlik etmiþ, Rasûlullah da uygulamýþ, âyetlerin pratiðe geçirilmesinde Kur'an'ýn mücessem bir ifâdesi olmuþtur.  

Kur'an, Peygamberimiz'in en büyük mûcizesidir. Diðer mûcizeler, belirli bir zamanda ve belirli bir yerde yaþayan sýnýrlý sayýdaki insanýn þâhid olduðu olaðanüstülükler olduðu halde; Kur'an, her coðrafyada, Peygamberden sonra her tarih diliminde yaþayanlar için apaçýk görülen bir mûcizedir. Edebiyat yönüyle mûcizedir, benzerinin yazýlamayacaðý için mûcizedir, problemlere çözüm getirip ölümcül hastalýklara þifa olduðu için mûcizedir, evrensel hakikatleri ihtiva etmesi yönüyle mûcizedir. Deðiþtirilmesi gerekmeyen, eskimeyen ve en âdil kanunlarý içermesi yönüyle mûcizedir.

Tarih, coðrafya, cinsiyet, maddi farklýlýklara raðmen tüm insanlarý her yönüyle kuþatmasý, her topluma ve her bireye çýkýþ yollarý göstermesi yönüyle mûcizedir. Okunmasýyla, kolay öðrenilmesiyle, okunuþunda ruhlarý arýndýran, dinlendiren âhengi, musikisi ile, ruhlarý huzura kavuþturan, gönülleri titreten naðmeleriyle mûcizedir. En çok okunan kitap olmasý, en çok ve en kolay ezberlenen kitap olmasý yönüyle mûcizedir. Anlamlarýnýn derinliðiyle mûcizedir. En doðru, en güzel kelâm olmasý, býktýrmamasý, okundukça güzelliðinin artmasý yönüyle mûcizedir. Bitmeyen hazineleriyle, gaybdan verdiði haberlerle mûcizedir...    

Bütün mûcizelerinin yanýnda Kur'an, tarihin akýþýný deðiþtirmiþ, en köklü deðiþiklikleri gerçekleþtirmiþ, en saðlam nizamý oluþturmuþ, pratikte muhteþem meyvelerinin görüldüðü, her isteyene nimetlerini sunan bir aðaçtýr. Kendisine yönelenlere sýrlarýný açan, hazinelerini saçan gökten inen muazzam bir sofradýr. Göklere doðru týrmanmak, yükselmek isteyenlere ALLAH'ýn uzattýðý kopmaz bir iptir. Tarihin þâhid olduðu en büyük devrim, Kur'an'ýn gerçekleþtirdiði inkýlabdýr. Kur'an, kiþileri kýsa zamanda,  tepeden týrnaða deðiþtirdiði gibi; toplumlarý da nuruyla ihya etmiþ, diriltmiþ, deðiþtirmiþ, dönüþtürmüþtür.

Fert planýnda sözgelimi, Ebu Cehil'in samimi arkadaþý, eli silahlý katil adayý Ömer, Peygamber'i öldürmeye giderken kendisi dirilmiþ, dinlediði Kur'an onu bir anda deðiþtirivermiþtir. Kýzýný topraða diri diri gömen Ömer, Kur'an sayesinde insanlarý ihya eden, karýncayý ezmemek için yere dikkatli basan merhamet ve adâlet timsali Hz. Ömer oluvermiþ. Fert planýnda tek tek yaþanan bunun gibi sayýsýz örnekler yanýnda, Kur'an, toplumu da, düzeni de kökten deðiþtirmiþtir. Kabile halinde yaþayýp, sýk sýk birbirlerine saldýran,   o güne kadar tarihte ciddi varlýk gösteremeyen, devlet ve medeniyet nedir bilmeyen baldýrý çýplak insanlar, Kur'an'ýn gerçekleþtirdiði inkýlap sayesinde çok kýsa bir zaman içinde üç kýtada at koþturan, en büyük devlet ve medeniyet olmuþlar.

Gerçek Anlamda Çað Kapatýp Çað Açan Sadece Kur’an’dýr
 
Kur'an çað kapatýp çað açmýþtýr. Hemen her konuda olduðu gibi, câhiliyyenin çað anlayýþý da câhilcedir. Ýnsanlýðýn hattýndaki en büyük fay kýrýlmasýný da hakký görmek istemediði için görmezden gelir, farklý çað anlayýþýný zanna ve uydurmalara dayanarak deðerlendirir. Ýslâm'ýn çað anlayýþý, tevhid mücâdelesini yansýtan olaylarda, vahyin verdiði doðru haberler ýþýðýndadýr. Ýlk insan, ayný zamanda ilk peygamberdir. Ülü'l-azm denilen büyük peygamberler de çað kapatýp çað açmýþ devrimci liderlerdir. Nuh tufaný, o tarihte ve sonraki etkileriyle yeni bir çaðý belirler. Ýbrahim (a.s.) putperest çaða destansý meydan okumalarý ve mücâdeleleriyle tevhid çaðýný yeniden oluþturan inkýlabýn köþe taþýdýr. Mûsâ (a.s.) ve Ýsa (a.s.) da öyle. Ve en büyük inkýlab, Kur'an'ýn yaptýðý inkýlab; en büyük inkýlabçý da Hz. Muhammed (s.a.s.)'dir. Kur'an'la câhiliyye çaðý kapanmýþ; mutluluk çaðý baþlamýþtýr. Kur'an'la birlikte Kur'an'ýn oluþturduðu yeni çaðýn adý asr-ý saadet; inkýlabçý insanýn adý da müslüman'dýr artýk. Diðer devrimler, adýna inkýlab denilemeyecek basit, sýnýrlý, sahte, avutucu deðiþimlerdir. Daha doðrusu zindanlarý deðiþtirmenin adýna devrim denilmeye baþlanmýþtýr. Karanlýklar, zulümler, zindanlar arasýndaki deðiþikliðin adýna devrim; kaçük deðiþikliklerin veya tahmine ya da uydurmaya dayanan zaman dilimlerinin adý çað olamaz.          

Ýnsanlýk, bugün bilmem kaçýncý câhiliyye çaðýnýn karanlýklarýnda yaþýyor. Kur'an'da "câhiliyye" kelimesi dört yerde geçer. Bu dört âyet, câhiliyyenin dört özelliðini belirtir. Câhiliyye, Ýslâm'a zýt, putçu bir inanç sistemidir.[1852] Câhiliyye bir hayat felsefesi, taassup içeren bir yaþam biçimidir.[1853] Câhiliyye ahlâksýzlýk, hayâsýzlýktýr.[1854] Ve câhiliyye bir devlet anlayýþý, bir yönetim biçimidir: "Yoksa onlar, câhiliyye hükmünü, idaresini mi istiyorlar? Ýyi anlayan bir topluma göre, hükmü ALLAH'tan daha güzel kim var?"[1855] Câhiliyyenin temel vasýflarýndan kölelik hâlâ hükmünü sürdürmektedir. Ýnsanlar bugünkü modern câhiliyyede þeytanýn, nefislerinin, heva ve heveslerinin kölesi durumunda yaþarlarken; bir yandan da kullara kulluk-kölelik yapmaktalar. Yabancý emperyalistler ve yerli sömürücüler modern köleliði devam ettiriyorlar. Eski câhiliyye devrinde bazý insanlar kýzlarýný diri diri topraða gömüyorlar, kýzlarýnýn dünya hayatlarýný yok ediyorlardý. Günümüzdeki modern câhiliyyede kýz-erkek bütün çocuklar, öldürülmelerin en kötüsüne mahkûm ediliyor. Çocuklarýn fýtratlarý bozulduðu ve mü'mince yaþatýlmadýðý için âhiretleri, ebedî hayatlarý mahvediliyor (Tabii, kürtaj,  intihar, uyuþturucu gibi þeyleri saymaya gerek görmüyorum). Kýsaca, Kur'an gelip câhiliyyeyi deðiþtirmeden neler varsa, modern biçimde bugün de, buralarda da arz-ý endam etmektedir.  

Peki, Kur'an, ayný Kur'an olduðuna göre, bugünkü câhiliyyeyi niye deðiþtiremiyor? Bugünkü insanlar Kur'an okuduklarý halde, niçin karanlýklardan sýyrýlýp deðiþik bir kimliðe bürünemiyor? Yani Kur'an, niye artýk inkýlab yapamýyor? Kur'an deðiþmemiþtir ama, Kur'an okuyanlar baþkalaþmýþtýr. Kur'an anlayýþý, Kur'an'a bakýþ, Kur'an'a yaklaþým deðiþmiþtir. Kur'an, ayný Kur'an'dýr ama, Kur'an'a yönelmesi gereken insan, Kur'an'a sahabe gibi yönelmiyor. Çeþme, bindört yüz yýldýr akmaktadýr. Bu güne kadar onun hayat veren lezzetli suyunu içenleri suladýðý, nimetlendirip dirilttiði gibi, hâlâ canlandýran rahmet suyunu sunmaya devam etmektedir. Ama biz, kabýmýzý o çeþmenin altýna tutmuyor, çeþmeden yararlanmayý bilmiyorsak suç elbette çeþmenin deðil; bizimdir. Karanlýklarda yaþayan insan çeþmenin yolunu unutmuþ olabilir ama, çeþmenin suyundan az da olsa tatmýþ olanlarýn yapmalarý gereken büyük görevleri olmalýdýr. Hele o çeþmenin yaný baþýndaki yangýnlarý farkeden itfaiyeci (dâvet ve tebliðci) görevini yapmýyorsa, karanlýktan yararlanarak yangýný çýkaran ve deðiþik araçlarýyla yangýný körükleyenler kadar, o da suçlu deðil midir? Kendilerini ve toplumlarýný  deðiþtirmek isteyenlere Kur'an yardýma hazýrdýr; referanslarý, örnekleri ortadadýr. Deðiþim ve dönüþüm projelerini, kendisine yöneleceklere sunmaya, yol göstermeye, yollarýný aydýnlatmaya hazýr beklemektedir.            

Bir ilâcýn þifaya vesile olmasý için, o ilacýn kullanýlmasý gerekir. Sadece reçetenin veya  prospektüsün okunmasýyla þifa beklenemez.  "Kur'an þifadýr."[1856] Hem ferdî hastalýk, problem, stres ve buhranlarýmýza; hem de sosyal kargaþamýza. Ayný zamanda devlet yönetiminin ölümcül hastalýklarýna þifadýr. Bunun böyle olduðu sayýsýz deney ve tecrübelerle kanýtlanmýþ tarihî ve güncel bir vâkýadýr. Ayný ilaç, bayatlamadan bozulmadan duruyor. Raflarda, kabýndan açýlmadan tutuluyor. Uygulayacak hastalarý bekliyor.  

 
Kur’an’ý Nasýl Okumalý, Ona Nasýl Yönelmeliyiz?
 
Kur'an okuyor veya dinliyor olmamýz, tek baþýna, bizi aldatmasýn. O Ýlahi Kelâm'ý okurken, dinlerken, üzerinde düþünürken, sahih bir niyet taþýma gereði de unutulmasýn. Bilelim ki Kur'an'a gerçekten muhatap olmamýz, doðru bir niyetle, samimiyet ve ihlasla ona yönelme þartýna baðlanmýþ bulunuyor.

Bizatihi Kur'an'ýn tarifiyle, âlemlerin Rabbinden gelen;[1857] insanlarý hidâyete erdiren ve hakký bâtýldan ayýran;[1858] sonsuz hikmetler yüklü;[1859] sonsuz derecede kerim[1860] bir ezelî Kelâm'dýr Kur'an. "Onun ahlâký Kur'an'dý"[1861] diye tarif edilen Ümmî Nebî (s.a.s.) kendi hayatýyla, Kur'an'ýn bu sýfatlara hakkýyla mazhar olduðunun en birinci delilidir. Keza, ondan aldýklarý hidâyet dersiyle bütün insanlýk tarihine manidar ubûdiyet örnekleri sunan sahabiler de. Ve her biri ondan aldýðý hakikat nuruyla kemale eren milyonlarca asfiya ve sâlih kullar ile, hayatlarý onunla nurlanan yüz milyonlarca mü'min de onun tüm bu  özellikleri hakkýyla taþýdýðýnýn þâhidi ve delilidir.

Fakat, bizatihi Kur'an, muhatabý olan bizleri, kendisine sahih bir niyet ve saðlam bir itikad ile, samimiyet ve ihlas içinde muhatap olma konusunda uyarýr. Meselâ Âl-i Ýmran sûresinin yedinci âyetinde, kalbinde 'kaypaklýk'  taþýdýðý halde  'saptýrma ve fitne için'  onu okuyanlarýn varlýðýna dikkat çeker. Bir sonraki âyette ise, hidâyet bulduktan sonra kalbimizi eðriltmenin mümkün olduðunu bildiren bir duâyla yüz yüze geliriz. Böylesi dehþetli bir tehlikeye karþý insan, acziyet ve tevazu içinde Rabbine sýðýnma durumundadýr: "Ey Rabbimiz! Bize doðru yolu gösterdikten sonra kalbimizi kaydýrma, bize katýndan bir rahmet ver. Gerçekten her þeyi veren Sen'sin."[1862] Tüm bu hususlar þunu açýkça gösterir:

Kur'an, gerçekten âlemlerin Rabbi namýna bir ilahi hitaptýr. Bütün kâinatýn Sahibi, bütün mahlûkatýn Hâliký namýna bir ezelî konuþmadýr. Hakîm, Kerîm ve Rahîm bir Rabbin kelâm-ý Ezelîsi olarak sonsuz hikmet, kerem ve rahmet yüklüdür. Furkan'dýr ve mu'cizü'l-beyandýr. Dolayýsýyla onu okumak, okumalarýn en güzelidir. Onu dinlemek, dinlemelerin en güzelidir. Onunla düþünmek, tefekkürün en güzelidir. Ona göre yaþanan bir hayat, hayatlarýn en güzelidir. Tüm bunlarla birlikte, unutulmamasý gereken husus, eþsiz bir hidâyet rehberi olan Kur'an'ýn doðru bir niyetle okunmasýdýr.

Kur'an'dan öðrendiðimize göre, ona yönelirken dikkat edilecek hususlar þunlardýr: Ýyi niyet, istiaze, Kur'an'a temiz olarak dokunup yaklaþmak, Kur'an'a kulak verip susmak, onu tane tane, özümseyerek okumak.

Kur'an'a yönelirken dikkat edilecek ilk husus, recmedilmiþ þeytana karþý, Rabbimize sýðýnmaktýr: "Kur'an okumaya baþladýðýn zaman, kovulmuþ þeytandan ALLAH'a sýðýn."[1863] Ýlk iþ budur. Neden? Çünkü Kur'an'ýn defaatle ders verdiði üzere, þeytaný þeytan kýlan þudur: O, kendince bir  'üstünlük'  vehmi üreterek ALLAH'ýn yarattýklarýný iyi-kötü, eksik-mükemmel ayrýmýna tabi tutmuþtur. Bu þekilde, hem kendine bir üstünlük vermiþ, hem de ALLAH'ýn kudretine kusur ve noksan yüklemeye kalkýþmýþtýr. Kendince açtýðý bu yoldan yürüyerek, nefis ve esbab þirkine zemin hazýrlamýþ; böylece, Rabbine karþý isyan ve inkâr cür'etini bulmuþtur. Ýnsaný nefisperest olmaya sevkeden de, esbabperestliðe meylettiren de odur. Bütün kötülüklerin, bütün bâtýl düþünce ve hayat tarzlarýnýn gerisinde þeytanýn bir dahli vardýr. Bu bakýmdan þeytandan istiaze etmek, tüm kötülüklerden uzaklaþma anlamýný taþýr.

Kur'an'ý böylesi bir sýðýnma içinde okumak, onu bütün menfiliklerden ALLAH'a sýðýnarak okuma anlamýný barýndýrýr. Þahsi bir menfaat için okuma da bu anlama dâhildir; bir dünya menfaati için okumak da. Onu okurken nefsin aldatmalarýndan uzak durma da bunun içindedir; dünyevî bir ideolojinin gözlüðünü takmak da. Ona þöhret için muhatap olmak da bunun içindedir; kendi aklýna güvenip, aklýný doðrulama mercii, Kur'an'ý ise aklýn kölesi kýlmak da. Zaten istiaze'nin bir esprisi, acziyetin kabulüdür. Acziyetini kabul etmeyip sadece kendisine güvenen kimse, baþkasýna sýðýnmaz. Dolayýsýyla istiaze eder etmez, þeytanýn bacaðýný ALLAH'ýn izniyle kýrmýþ oluruz. Kendisi bir üstünlük vehmiyle ALLAH'a isyan eden, Kur'an'da belirtildiði üzere kibirlenerek kâfir olan þeytanýn ürettiði en büyük tuzak, bizde de böyle bir üstünlük vehmi ve bir kibir hali uyandýrmak; nefsimizi okþayarak, enaniyetimizi kamçýlamaktýr. "Þeytanlar ene'nin gaga ve pençesiyle akýllarý havaya kaldýrýp insaný dalâlet derelerine atýyorlar."  Ýstiaze sayesinde, bu tehlike,  yolun daha baþýnda bertaraf edilmektedir.

Ýkinci bir husus, ona  'temiz'  olarak yönelmektir. "Temizlerden baþkasý ona (Kur'an'a) dokunamaz."[1864] Yani  'ancak temiz olanlar ona dokunabilir.'  Bu âyetle emredilen bu temizlik, iki yönlü bir hazýrlýk niteliðindedir. En basit anlamýyla, bu temizlik þartý, insana sýradan bir kitap ve sýradan bir hitap ile yüzyüze olmadýðýný hatýrlatýr. O âna dek iþtigal olunan ve muhtemelen nefsânîlik ve dünyevîlik karýþmýþ hallerden arýnma tâlimi yapýlýr. Böylece, kalpler ve akýllar, Rabbin pak, saf, temiz, bozulmamýþ, münezzeh, mukaddes ve ulvi Kitab'ýna lâyýkýnca muhatap olmaya hazýrlanýr. Bu arýnma gerçekleþmeden o muhâtabiyetin saðlanmasý zaten mümkün deðildir. Onun nuruna açýlmamýz, ancak dünyevîlik ve nefsânîliklerden temizlenmemizle mümkün olacaktýr.

Âyette geçen 'dokunma'yý bu açýdan da dikkate almak gerekir. Bu ifâde, dünyevî kirlerden, nefsânî vehimlerden âzâde olamayan bir insanýn, okusa bile onun hakikatini kavrayamayacaðýný da ihsas eder. Temiz bir kalple, selim bir fýtratla ona muhatap olmayan, o hakikat okyanusundan maalesef hissesiz kalmaktadýr.

Kur'an' yaklaþým konusunda bir üçüncü husus: "O Kur'an okunduðunda ona kulak verin ve susun ki rahmet edilesiniz."[1865] Bu âyette,  'okuma'  ve  'dokunma' nýn yanýna, iki husus daha eklenir: 'Dinleme' ve 'susma.' Dinlemek, tüm Kur'an'da en çok sözkonusu edilen insanî fiillerden biridir. Anlamanýn ilk þartý odur. Kur'an okunurken dinlemeyen biri, onu nasýl anlayabilir ki? Yine dinleme, saygýlý olmanýn ve ciddiye almanýn iþaretidir. Kulun edebine yakýþan da budur. En küçük bir âmiri konuþurken dahi dinlemeye memur olan insan, bütün âlemlerin Rabbi, bütün yaratýklarýn yaratýcýsýnýn kelâmý karþýsýnda nasýl dinlemez, nasýl susmayýp konuþmayý sürdürür?

Âyette zikredilen  'dinleme'  ve  'susma'  yalnýz þu maddî kulaðýmýza ve dilimize ait deðildir. Ýstenen, ayný zamanda, her vakit þeytaný dinleyen nefsin, hep gelip geçici zevklerin zebunu olan hevâ ve hevesin susmasýdýr. Ayrýca, semavî bir hitap karþýsýnda dünyevî fikriyat ve felsefelerin asýl tutulmamasýdýr. Hüdâ'nýn karþýsýna dehâ(!) ile çýkmamaktýr. Bütün bir felsefe tarihinin ana tavrý olan, vahye sýrtýný çevirip yalnýzca kendi aklýyla hakikatý bulma iddia ve inadýnda olmamaktýr. Bilakis, bizi yaratan, bize bu sûreti, bu sîreti, bu fýtratý, bu aklý ve tüm bu duygularý veren; bizim yüz yüze olduðumuz, her bir mevcudundan gerek gözümüzle, gerek dilimizle, gerek fikrimizle, gerek kalbimizle istifâde ettiðimiz þu kâinatý da yaratan bir Rabbin bir âlet olarak yarattýðý aklý o þekilde kullanmaktýr. Onu sürücü deðil, binek; hâkim deðil, hizmetkâr yapmaktýr.

Diðer bir husus, tüm bu þartlara azamî derecede riâyet gayretiyle okumaya baþladýðýmýz Kur'an'ý, her bir harfine hakkýný vererek, tane tane okumaktýr. "Kur'an'ý tertil ile, tane tane oku."[1866] Her sûresi, her âyeti, her kelimesi ve her harfi böylesine i'cazlý ve îcazlý bir Kitab, ancak ve ancak tane tane okunur. Düþüne düþüne, sindire sindire okunur. Onu hýzla okuyup geçmek, dil kýpýrdarken aklý, kalbi ve pek çok duyguyu hissesiz býrakmak demektir. "Kur'an'ý tertil ile, tane tane oku" buyrulmasý; sözkonusu özümsemenin usûlünü de bildirmektedir. Hýzlýca okunup geçilen hangi þey özümsenir ki? Tane tane okuma, okunan þeyi özümseme, sindirme, benimseme ve hayatýnýn her anýný ona göre yaþama niyetini yansýtýr. Nitekim, Kur'an, nûrânî sýrlarýný, "fýtratýmýn kemâli sensiz olamaz" diyerek ona ciddiyetle muhatap olanlara açmaktadýr.[1867]

"Gerçekten bu Kur'an, insanlarý en doðru yola iletir. (Bildirdiði) hayýrlý amelleri yapan mü'minlere kendileri için pek büyük mükâfatýn olduðunu da müjdeler."[1868] Ýnanmak ve kanunlarýna göre yaþamak mecburiyetinde olduðumuz


Kur'an nedir?

Kur'an; ALLAH'ýn insanlýða son peygamber ve önder olarak gönderdiði Hz. Muhammed'in, Cebrail isimli melek aracýlýðý ile Yüce Rabbimizden vahiy yoluyla  alýp insanlýða sunduðu hayat nizamýdýr. Hayatýn baþlangýcý ve sonucunu açýklayan âyetleri, sunduðu hayat kanunlarý, felâket ve mutlulukla neticelenen yaþayýþ þekillerine ait tarihî belgeleri, kâinatla ilgili ilmî mûcizeleri ve Hakk'ý, bâtýllardan ayýrýcý düsturlarý ile Kur'an-ý Kerim bütün akýl sahipleri için hidâyet kaynaðýdýr.  

Kur'an; kâinat nizamýnýn son bulacaðý zamana kadar yaþayacak bütün insanlarýn muhtaç olacaklarý itikadî, ictimaî, iktisadî, hukukî ve ahlâkî en üstün hayat kanunlarýný ihtiva eden bir Hak Kitaptýr. Kur'an; bütün insanlýðýn bilginleri, aydýnlarý, teknokratlarý, sosyologlarý, hukukçularý, edebiyatçýlarý, ahlâkçýlarý ve devrimcileri ile bir araya gelseler dahi bir benzerini meydana getiremeyecekleri Ýlahî kanunlar manzumesidir. Kur’an; lafýzlarý ve insanlýðý kuþatýcý hayat düsturlarý ile Ýlâhî, edebî ve ebedî bir Hak Kitap olduðu içindir ki, zaman aþýmý, mekân deðiþimi onu eskitemez, yürürlükten düþüremez. O, her zaman yeni, her dem taze, her devirde eksiksiz ve mükemmeldir. Bunlara raðmen, yaþadýðýmýz câhiliyye toplumunda Kur'an'ýn sunduðu hayat düsturlarýna göre yaþanýlmasý, egemen güçlerce engellenmekte, otoritesi yýkýlmaya çalýþýlmakta ve o, nesillerimize bir mâzi ve ölü kitabý þeklinde tanýtýlmak istenmektedir.      

Mü'min, Kur'an insanýdýr. O'nu okumak, anlamak ve yaþamakla emrolunmuþtur. Ýnandýðý ve hayat nizamý edindiði Kur'an'a karþý mü'minin ilk vazifesi, O'nu sýk sýk okumaktýr. Kur'an'ýn ilk emri "oku"  iken O'nu okuyamamanýn mâzereti olamaz. Her mü'min, asgari olarak günde beþ defa namaz aracýlýðý ile Kur'an'la doðrudan doðruya bir baðlantý kuracaktýr. Ýslâm'ýn iman, ahlâk, iktisat, hukuk vs. düsturlarýný teþkil eden Kur'an âyetlerini, Rabbinin huzurunda, Rabbinden indirildiði þekliyle okuyarak ve dinleyerek ALLAH'a ibâdet edecektir. Kur'an'ý okumak, mü'min için ne derece lüzumlu ise, öðrendiklerini korumak ve unutmamak da o nisbette zarûrîdir. Kur'an'ý okumaktan asýl gaye, onu anlamaktýr. Ýslâm, ana kanunlarýný teþkil eden Kur'an'ýn anlaþýlmasýný belirli bir zümrenin tekeline býrakmamýþtýr. Kur'an, her bir kiþi için gönderilmiþtir ve Kur'an mesajý ana hatlarýyla herkes tarafýndan anlaþýlacak kadar açýktýr. "Andolsun ki Biz, Kur'an'ý anlaþýlmasý; üzerinde düþünülmesi için kolaylaþtýrmýþýzdýr. O halde bir düþünen (ibret alan) var mý?"[1869] Kur'an'ý biraz olsun anlayarak okumuþ olmak için, Kur'an'ýn orijinal harfleriyle yazýlmýþ metnini ihtivâ eden meal ve tefsirlerden sýra ile günlük dersler takip etmeliyiz. Bir sayfa metin, akabinde de okunan sayfanýn meal ve tefsirini okumalýyýz. Ayrýca, çeþitli konulardaki Kur'an âyetlerini açýklayan ilmî eserleri de ciddi bir gayretle takip etmeliyiz. Kur'an'ý okumanýn, onu anlamak için olacaðý gerçeðini kavrayamayan birçok mü'min, Kur'an'ý yýllarca okuduklarý, defalarca hatmettikleri halde, meal ve tefsirlere raðbet etmedikleri için, Kur'an'ýn mana zenginliklerinden feyz alamamýþlar, ellerindeki Kitab'ý hayatlarýna geçirememiþlerdir. Biz, bu duruma düþmemeliyiz.

Kur'an'ýmýzý okumak, anlamak için olacaðý gibi; anlamak da þüphesiz tatbik etmek için olacaktýr. Mü'minin Kur'an'a imaný, zaten onu yaþamak içindir. "Ýþte bu Kur'an, indirdiðimiz mübarek bir Kitabdýr. Artýk Kur'an'a uyun, (onun emir ve yasaklarýna aykýrý davranýþtan) sakýnýn ki merhamet olunasýnýz."[1870] Mü'min, Kur'an'ý, musikisinden yararlanmak ve kültürünü artýrmak için okumayacaktýr. Onu yaþamak için öðrenecek, okuyacak ve dinleyecektir. "ALLAH, þu Kur'an'la amel eden toplumlarý yükseltir. Onun izinden gitmeyenleri de alçaltýr." [1871]  

Tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat edinilemeyeceði gibi; inanýlan, okunan, anlaþýlan, fakat yaþanmayan Kur'an'dan da özlenen faydalar saðlanamayacaktýr. "Benim zikrimden (Kur'an'ýmdan) yüzçeviren kiþi(ler) için (buhranlarla dolu) dar bir hayat ve geçim sýkýntýsý vardýr."[1872]

Bir ilke, bir kanun fert ve cemiyet hayatýnda ilgi ve saygý görüyor, tatbik olunuyorsa onun varlýðýnýn anlamý ve deðeri vardýr. Yok sadece varlýðýna ve gerekliliðine inanýlmakla yetiniliyor da fertlerin irâdelerine ve toplum hayatýnýn akýþýna yön vermiyorsa onun mevcudiyetinin fiilî bir önemi yoktur. Ýnanýlan ve kabul edilen bu ana kaideyi iman ve amel hayatýmýza uygulayarak þu sorularý kendimize yöneltebiliriz:

Yüce ALLAH'ýn varlýðýna, birliðine, yaratýcýlýðýna, bilgisi ve gücü sýnýrsýz, ortaðý olmayan bir Rab olduðuna inanmamýzýn hayatýmýzdaki rolü nedir? Onun bildirdikleri, emirleri ve yasaklarýný ihtivâ ettiðine inandýðýmýz Kur'an-ý Kerim'in kiþisel ve sosyal hayatýmýzdaki etkinliði nedir? Kur'an-ý Kerim vicdanlarýn hâkim düzeni ve pratik hayatýn tatbik edilir nizamý olmadan mâziyi, hali, istikbali bilen ALLAH'ý fiil ve hayatýmýzda biricik ma'bud; ortaksýz ilâh tanýmamýz mümkün müdür? Elbette ki deðildir. Zira ALLAH'ýn haram kýldýklarýný helâl kýlan, helâl kýldýklarýný da haram kýlan kiþileri ve sosyal kurumlarý meþrû tanýmak, onlarý ma'bud edinmektir. Ýlâhî yasalarý yürürlükten düþürmek ve bu yasalarla çeliþen prensipleri yüceltmek ise ALLAH'a þirk koþmaktýr.

Devrimiz müslümanlarý, ilâhlar edinip ALLAH'a ortak koþmayý, sadece putlara tapmak gibi eksik ve kýsýr bir anlayýþ içinde kabul eder olmuþlardýr. Bu kabulden ötürüdür ki, ALLAH'ýn ferdî, ailevî ve ictimaî hayatý tanzim edecek emir ve yasaklarýný içeren Kur'an-ý Kerim, düzenleyicisi olmasý gereken günlük hayattan çekilmiþtir. Dirileri canlýlýða ve ebedîlik aþkýna erdirmesi gerekirken mezarlýk kitabý olmuþtur. "Ümmetimle ilgili olarak korktuklarýmýn en korkutucu olaný, ALLAH'a þirk koþmalarýdýr. Dikkat edin, ben size onlar aya, güneþe ve puta tapacaklar demiyorum. Fakat ALLAH'tan baþkasýnýn emirlerine ve arzularýna göre iþ yapacaklar. (Bu da onlar için ALLAH'a bir nevi þirk koþmak olacak.)" [1873]

ALLAH'ýn yaný sýra ilâhlar tanýmak, baðýþlanmayacak ve cehennem azabýna uðratacak pek büyük bir suç olduðu içindir ki, ilk mü'minler ilâhlar edinme anlamýna gelebilecek davranýþlardan þiddetle kaçýnýyorlardý. Bu sebepledir ki Kur'an'la bildirilen helâllar ve haramlarla çeliþen inançlarý, gelenekleri ve uygulamalarý hemen býrakýyorlardý. Kur'an-ý Kerim'in yasalarýna uymayý ALLAH'ý ma'bud tanýmanýn gereði görüyorlardý. Bu þuurlarýndan ötürüdür ki Rabbimizin Kur'an'da "Namaz kýlýnýz" emri gelince bütün mü'minler namaz kýlmaya baþlamýþtý. "Zekât veriniz" emri gelince, þartlarýný taþýyan mü'minler, vermeyi bir iman zevki ve vicdan neþesi haline getirmiþlerdi. "Savaþýnýz" buyruðu ise bütün mü'minleri iman saflarýnda savaþmaya hazýrlamýþtý.

ALLAH'ý biricik ma'

Ynt: Kitaplara iman ve Kur'an By: hafýz_32 Date: 02 Kasým 2010, 12:01:28
bud; ortaksýz ilah kabul etmeyi, O'nun kitabý Kur'an'ýn düsturlarýna göre yaþamak mânâsýna anlayan ilk mü'minlerin hayatýndan iki örnek verelim:

Asrýmýzýn câhiliyyeti gibi karanlýk bir câhiliyyet hayatý yaþayan miladi 6.-7. asýr Araplarýnda alkollü içkiler her dudaðýn sevgilisi, her merasimin protokol gereðiydi. Böyle bir cemiyetin insaný olan Ebû Büreyde þöyle nakleder: "Bir gün oturmuþ içki içmeye baþlamýþtýk. Ben bir ara kalktým, Peygamber'in huzuruna çýktým, selâm verdim ve orada içkinin haram edildiðini bildiren âyetin indirildiðini öðrendim. Derhal arkadaþlarýmýn yanýna döndüm ve alkollü içkileri içme yasaðýný bildiren âyetleri "... Artýk bu iptilâdan vazgeçersiniz deðil mi?" [1874] cümlesine kadar okudum. Arkadaþlarým hemen kadehlerindeki içkileri döktüler, küpleri devirdiler ve 'Vazgeçtik ya Rabbi! Vazgeçtik ya Rabbi!'  dediler." [1875]

Kur'an'ýn bu yasaðýndan sonra Medine yollarý günlerce içki aktý. Artýk Ýslâm toplumunun içki diye bir problemi kalmamýþtý. Annemiz Hz. Aiþe (r.a.) de þöyle anlatýyor: "Allah'a yemin ederim ki ben Allah'ýn Kitabýna iman ve onu tasdik etme bakýmýndan Ensar kadýnlarýndan daha gayretlisini görmedim. Nur sûresinin 'Baþ örtülerini yakalarýna vursunlar (baþlarýný, saçlarýný, kulaklarýný, gerdanlarý ve sinelerini sýmsýký örtsünler)'[1876] anlamýndaki âyeti nâzil olup da erkeklerin her biri evlerine dönerek karýsý, kýzý, kýzkardeþi ve akrabasýna Allah'ýn indirdiði âyeti okuyunca onlarýn her biri Allah'ýn Kitabýna iman ve onu doðrulamak için örtülerine büründüler. Bu âyetin nüzûlünü takip eden sabah örtülerine bürünmüþ olarak Hz. Peygamber'in arkasýnda namaza durdular. Örtülerine sýmsýký büründükleri için sanki baþlarýnda kargalar varmýþ gibiydiler."[1877]

Kýsaca kadýn ve erkek, Peygamber devrinin her mü'mini, Kur'an'ýn ferdî ve ailevî hayatý tanzim eden her emrini, sosyal, iktisadî ve hukukî münâsebetleri düzenleyen her düsturunu ayný iman ve þuurla derhal tatbik ediyor ve Kur'an'ý yaþanan bir nizam haline getiriyordu. Onlar biliyorlardý ki, Kur'an'ýn yüce emir ve yasaklarýný tatbik etmemek; þanlý Peygamber'in önderliðinde yaþamamak, imaný anlamsýz kýlmak, hayatý gayesiz bir mâceraya sürüklemek, âhiret saâdetini putperestliðe feda etmektir. Biz de bugün kiþilerin putlaþtýrýldýðý, düzenlerin ilâhlaþtýrýl-dýðý modern câhiliyette yaþýyoruz. Dünya ve âhirette hor ve hakir olmaktan kurtulmak için ashâbýn Kur'an'a yaklaþtýðý gibi yaþamalýyýz. Sadece Allah'a kul olabilmek, özgürlüðe kavuþup yükselmek için Kur'an'ý harfiyyen ve ayný heyecanla hayatýmýza geçirmeliyiz. "(Siz) O'nun Kitabý Kur'an'a uyun. O'nun emirleri ve yasaklarýna aykýrý gitmekten de sakýnýn ki merhamet olunasýnýz (da dünya ve âhirette mutluluða eresiniz)."[1878]

Ne mutlu Kur’an gölgesinde hayatýný sürdüren canlý Kur’an’lara!

SORULAR

 
1- Kitaplarýn ve suhufun gönderiliþ amaçlarý, hikmetleri nelerdir?

2- Suhuf ne demektir?

3- Kur’ân-ý Kerim’de “Kitab” kavramýyla neler kast edilmektedir, sayarak açýklayýn.

4- Kur’ân-ý Kerim’in özelliklerini açýklayýnýz.

5- Kur’ân-ý Kerim’in temel konularýný maddeler halinde açýklayýn.

6- Kur’an’ý nasýl okumamýz gerektiðini, ondan nasýl yararlanýlabileceðini izah ediniz.

7- Vahyin sözlük ve terim anlamlarýný açýklayýnýz.           

8- Vahyin çeþitlerini yazarak her birinin hakkýnda bilgi veriniz.

9- Aþaðýdakilerden hangisi vahyin çeþitlerinden deðildir?

a) Velîlerin elinden olaðan üstü olaylarýn meydana gelmesi

b) Meleðin görünmeden getirdiði hükümler

c) Cebrâil (a.s.)’ýn kendi þekliyle gelerek getirdiði hükümler

d) Arada hiçbir araç olmadan Peygamberimiz’in (s.a.s.) direkt Allah’tan aldýðý hükümler.

10- Tevrat, Zebûr, Ýncil, Kur’ân-ý Kerim; Bu dört büyük kitap, sýrasýyla hangi peygamberlere gelmiþtir?

a) Hz. Mûsâ, Hz. Ýsa, Hz. Dâvud, Hz. Muhammed.

b) Hz. Ýsa, Hz. Dâvud, Hz. Mûsâ, Hz. Muhammed.

c) Hz. Mûsâ, Hz. Dâvud, Hz. Ýsa, Hz. Muhammed.

d) Hz. Muhammed, Hz. Ýsa, Hz. Dâvud, Hz. Mûsâ         

 
11- Kur’ân-ý Kerim hakkýnda aþaðýdaki seçeneklerden hangisi yanlýþtýr?

a) Kur’an bizzat Allah’ýn korumasý altýndadýr.

b) Kur’an’da 114 sûre vardýr.

c) Kur’an Fâtiha sûresi ile baþlar, Ýhlâs sûresi ile sona erer.

d) Peygamberimiz’in en büyük mûcizesi Kur’an’dýr.



Ynt: Kitaplara iman ve Kur'an By: Fethiye Çopur Koü Date: 05 Aralýk 2018, 08:57:55
"De ki, bu, mü'minlere doðruluk rehberi ve þifâdýr."
Allah razý olsun...
Ynt: Kitaplara iman ve Kur'an By: ceren Date: 05 Aralýk 2018, 15:08:02
Esselamu aleyküm. Kur aný kerime inanan kitaplara iman eden ve kur anýn rehberliðinde yaþayýp hak yolu bulan kullardan olalým inþallah..
Ynt: Kitaplara iman ve Kur'an By: Bilal2009 Date: 03 Ocak 2019, 18:41:02
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Kur an ý anlayan ve yaþayan kullarýndan eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Kitaplara iman ve Kur'an By: Sevgi. Date: 04 Ocak 2019, 06:15:13
Aleyküm Selam.  Rabbim bizlere rahmet olarak gönderdiði Kur'ana inanýp  kitaplara iman eden kullarýndan eylesin
Ynt: Kitaplara iman ve Kur'an By: ceren Date: 04 Aðustos 2019, 15:02:16
Esselamu aleykum. Allahýn bizlere gönderdiði evrensel kitap olan kur ana iman eden kur anýn rehberliðinde yaþayan ve kurtulusa eriþen kullardan olalim inþallah. ..
Ynt: Kitaplara iman ve Kur'an By: gulsahkilicaslan Date: 05 Aðustos 2019, 00:34:10
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan