Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Allaha Teslim Ol! By: reyyan Date: 31 Ekim 2010, 18:36:06
Allah'a Teslim Ol!

Prof. Dr. M. Yaþar Kandemir


Çevremizde olup bitenler yüzünden bunalýyoruz. Olaylar dayanýlmaz aðýrlýðý ile üzerimize abandýðýnda kalbimizin sýkýþtýðýný hissediyoruz. Sabrýmýz iyice tükenince hayatý çekilmez buluyor, hatta yerin altý acaba daha mý huzurlu diye düþünebiliyoruz.

Çaresizliðin bizi içine ittiði bu ruh hâli teslimiyet azlýðýndan kaynaklanmaktadýr. Teslimiyet güçlü bir imanýn tezâhürü olup insana yaþama, baþa gelene tahammül etme gücü veren rýzâ ve tevekkül halidir. Allah Teâlâ kendisine tam bir teslimiyet içinde bulunmamýzý, "Baþýmýza, asla Allah'ýn bizim için yazdýðýndan baþka bir þey gelmez" [Tevbe sûresi (9), 51] diye düþünmemizi, sadece kaderimize yazýlan þeyin gerçekleþeceðine [Hadîd sûresi (5), 22] inanmamýzý, Allah izin vermedikçe hiçbir fenalýðýn bize dokunamayacaðýný [Tegâbün sûresi (64), 11] bilmemizi istemektedir.

Nebiyy-i Muhterem Efendimiz Kur'ân-ý Kerîm'in bu yöndeki buyruklarýný bize açýklamýþ, amcazâdesi Abdullah Ýbni Abbas'ýn þahsýnda þöyle buyurmuþtur:

"Þunu bil ki, bütün bir ümmet elbirliðiyle sana bir fayda saðlamaya çalýþsalar, Allah'ýn sana yazdýðýndan fazlasýný veremezler.

Þunu da bil ki, bütün bir ümmet elbirliðiyle sana bir zarar vermek isteseler, Allah'ýn sana yazdýðýndan fazlasýný yapamazlar" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 307).

Allah'ýn istemediði bir hayrýn veya þerrin, bir fayda veya zararýn baþa gelmesi mümkün deðildir. Zira veren de O'dur, alan da O'dur. Zengin eden de O'dur, fakir kýlan da O'dur. Bahtý veren de O'dur, mutsuz eden de O'dur. Þu âlemde olup biten her þey Allah'ýn bilgisi dahilinde meydana gelmektedir. Ýþte bu sebeple kendisine el açýlacak ve yardýmý istenecek tek zengin, yegâne varlýk sahibi O'dur. Hal böyle olunca yaratýlmýþlardan korkmanýn, ürkmenin, endiþelenip tedirgin olmanýn da bir anlamý yoktur. Kendisinden korkulacak, acaba bir buyruðunu ihmal mi ettim, yapma dediði bir þeyi mi yaptým, kendisine karþý bir kusur mu iþledim diye endiþe duyulacak varlýk da sadece O'dur.

Bütün bu bilgiler ve duygular insaný Allah'a teslim olmaya, kâinatta sadece O'nun sözünün geçtiðine inanmaya, O'nun yazdýðýnýn olacaðýný kabul etmeye, yazmadýðý bir þeyin de kesinlikle olmayacaðý þuuruyla huzurlu yaþamaya götürecektir. Bu inanç ve zihniyete sahip olan müslümaný Allah katýnda deðerli kýlan da iþte bu teslimiyetidir.

Allah'a teslim olmak, baþkasýndan bir þey ummamak suretiyle hürriyet ve istiklâlini ilân etmek demektir. Böylesine hür düþünceli bir müslüman bilir ki, Allah'ýn insanlar için açacaðý rahmet kapýsýný kimse kapatamaz ve O'nun kapattýðýný da kimse açamaz [Fâtýr sûresi (35), 2], Allah, kulunun baþýna bir darlýk, bir sýkýntý verecek olursa, O'ndan baþkasý bu sýkýntýyý gideremez. Eðer Allah bir kimse hakkýnda iyilik, geniþlik diliyorsa, O'nun lutuf ve cömertliðini kimse engelleyemez. O lutuf ve cömertliðini kullarýndan dilediðine nasip eder [Yûnus sûresi (10), 107]. Burada Nûh aleyhisselâm'ý ve onun teslimiyetini hatýrlayalým. Allah'ýn buyruklarýný teblið etmesine kýzan soydaþlarýnýn kendisini tehdit ettiklerini görünce, teslimiyetin zirvesinde olduðunu gösteren bir tavýrla onlara ellerinden geleni artlarýna koymamalarýný, hatta taptýklarý sahte tanrýlarý da yanlarýna alarak kendisine hiç soluk aldýrmamalarýný söylemiþti [Yûnus sûresi (10), 71). Hûd aleyhisselâm da ?Senin canýna okuyacaðýz' diyen kavmine ayný þekilde meydan okumuþtu. Bütün bir kâinatý elinde tutan Allah'a güvenip dayandýðýný söyleyerek "Haydi bana karþý topunuz tuzak kurun, elinizden geleni ardýnýza koymayýn" demiþti [Hûd sûresi (11), 55].

 Müslümaný Allah'a tam teslimiyete, mükemmel bir güven ve emniyet duygusuna götüren þey, Peygamber Efendimiz'in söylediði gibi kaderi yazan kalemin kaldýrýlmýþ, artýk yazýlarýn kuruyup kesinleþmiþ olmasýdýr. Yani baþa gelmesi takdir edilen þey mutlaka olacak, baþa gelmeyecek olan da, bütün dünya elbirliði etse kesinlikle meydana gelmeyecektir. Ýþte müslümaný böylesi bir teslimiyet güçlendirecek, baþa gelen dert ve sýkýntýlar karþýsýnda ezilmeyip ayakta durmaya, kötü niyetli ve zâlim kiþilerin kendisine revâ gördüðü haksýzlýklar karþýsýnda yiðitçe direnmeye götürecektir. Hiçbir üzüntü onun yaþama arzusunu kýramayacak, hiçbir fenalýk onu yýldýrmayacaktýr. Baþýna gelen her þeyin Allah'tan olduðunu bilecek, bazý olaylarý izah edemese bile, her þey de bir hayýr bulunduðunu düþünecektir. Hoþuna giden olaylara sevinecek ve bundan dolayý sevap kazanacak, hoþuna gitmeyen olaylara sabredecek, bundan dolayý da hayýr ve sevap kazanacaktýr (Müslim, Zühd 64). Allah'ýn ve Resûlullah'ýn kendisine tavsiye ettiði hayatý yaþama hususundaki azmi asla sarsýlmayacaktýr. Fâni hayata vedâ edip giderken, elinden geleni yapmanýn ona saðladýðý kuþ hafifliðiyle Rabbine doðru huzur içinde uçup gidecektir.

Sabýrda Hayýr Vardýr

Her þeyi Allah'ýn yarattýðýna inanan kimse, baþa gelen her olayýn Allah'ýn takdiriyle meydana geldiðini kabul edip haline razý olmalýdýr. Âdil halife Ömer Ýbni Abdülaziz hazretleri "Allahým! Baþýma gelen iþlere razý olmamý saðla ve takdir buyurduðun þeyi benim için hayýrlý kýl. Böylece ben sonraya býraktýðýn bir þeyin bir an önce olmasýný, öne aldýðýn bir þeyin de geriye kalmasýný arzu etmeyeyim" diye dua edermiþ.

Biz bir iþ yaparken Allah Teâlâ'dan onu bize hayýrlý kýlmasýný diliyoruz. Bunun anlamý þudur: Meydana gelen iþ bizim arzumuza uygun olsa da olmasa da, "hayýrlýsý bu imiþ" diyerek takdîr-i ilâhîye boyun eðmemiz gerekir. Doðrusu da budur. Hoþumuza giden þeyin hayýrlý olduðunu düþünmek yanlýþtýr. Belki de hayýr, bizim hoþumuza gitmeyen þeydedir [Bakara sûresi (2), 216]. Bunun böyle olduðunu zaman bize gösterecektir.

Ýyi kul kazâya rýzâ gösterir, baþa gelene razý olur. ?Rabbim bana hayýr verir, þer vermez; benim þer sandýðým þey belki de hayýrdýr' diye düþünür. Týpký yetkili bir doktora kendini teslim eden hastanýn, ?Doktor bey canýmý yakacak bir tedavi uygulasa da bunu benim iyiliðim için yapýyor' diye düþünmesi gibi, iyi bir kul da baþýna gelen her iþin kendi iyiliðine ve hayrýna olduðunu kabul eder ve Rabbine teslim olur.

Rýzâ, sabýrdan daha üstün bir meziyettir. Sabýr; acýyý hissederek dayanmak, olup bitenden dolayý öfkeye kapýlmamaktýr. Rýzâ ise elem hissedilse bile gönül huzuru içinde olmak ve böylece acýyý hafifletmektir. Sabreden kiþi içinde bulunduðu sýkýntýlý durumun iyiye gitmesini temenni ettiði halde, rýzâ mertebesindeki kiþi halinden memnun olup o halin deðiþmesini istemez. Sabýr, Efendimiz aleyhisselâm'ýn buyurduðu gibi, belânýn vurduðu anda gösterilmesi gerektiði halde, rýzâ belâ gelip çattýktan sonra gösterilir; iþte bu sebeple Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem "Allahým senden kazâdan sonra rýzâ nasip etmeni dilerim" diye dua ederdi (Nesâî, Sehv 62; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 264). Baþa gelene razý olmak büyük bir yiðitlik ve kâmil imanýn belirtisidir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz'in son hastalýðýnda bir insanýn katlanabileceðinin iki misli acý ve ýstýrap çektiðini (Buhârî, Merdâ 3; Müslim, Birr 41) unutmamak gerekir. Demek ki büyük dertler kötülere deðil, tam aksine iyilere verilir. Onlara bu dert ile birlikte rýzâ hali de ihsan edilir. Efendimiz bu gerçeði, hayrýný istediði kiþiyi Allah Teâlâ'nýn sýkýntýya soktuðunu (Buhârî, Merdâ 1), sevdiklerini belâya uðrattýðýný, iyiliðini istediði kulunun cezasýný dünyada verdiðini, baþýna gelene rýzâ gösteren kulundan hoþnut olduðunu, Allah'a günahsýz olarak kavuþuncaya kadar mü'minden, çocuklarýndan ve malýndan belânýn eksik olmayacaðýný (Tirmizî, Zühd 57; Ýbni Mâce, Fiten 23) ifade buyurmuþtur.

Biz her þeyden önce sabretmeyi öðrenmeliyiz. Sabretmeyi öðrenirsek Allah Teâlâ bize ondan da üstün olan rýzâ mertebesini ihsân edebilir. Bazý Ýslâm büyükleri belki de her an kazâya rýzâ halinde olabilmek için "Rabbi'nin hükmüne sabret! Çünkü sen gözetimimiz altýndasýn" [Tûr sûresi (52), 48] âyetinin yazýlý olduðu bir kâðýdý ceplerinde taþýr ve ona sýk sýk bakarlarmýþ. Þüphesiz sabrýn en güzeli halinden kimseye þikâyet etmemek anlamýna gelen sabr-ý cemîl'dir. Gözünün biri görme özelliðini kaybettiði halde kýrk yýl boyunca bundan kimseye söz etmeyip kazâya rýzâ gösteren büyüklerimiz vardýr. Ýki cihan saâdeti Allah'a teslim olmak ve kazâya rýzâ göstermekle mümkündür.


radyobeyan