Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Nerden Nereye? By: reyyan Date: 31 Ekim 2010, 18:03:39
Modernist Çizgi: Nerden Nereye?

Ahmet Taþgetiren



Nihai planda, Ýslâm dünyasý içindeki modernist çizgi, "Kur'an ve Sünet'in yeniden deðerlendirilmesi ve yorumu"nu öngörüyor. Bu çerçevenin içine, vahyin anlamý, vahiy ve Peygamber iliþkisi, Kur'an'ýn zamana ve mekâna göre baðlayýcýlýðý, Hazreti Peygamber'in din içindeki konumu, söz ve davranýþlarýnýn Müslüman için deðeri gibi baþlýklar giriyor.

Bu da, Ýslâm'ýn bu ana kaynaklarýna "modern zamanlar"dan bakmaktan neþ'et ediyor.

Soru net olarak þöyle konuyor: Kur'an ve Sünnet, 19'uncu yüzyýlda da, 7'inci yüzyýlda taþýdýðý deðeri taþýyor mu, taþýmalý mý?

Cevap olarak da, dinin bir kurum olarak eskidiðinden, dolayýsýyla yeni insanýn herhangi bir konuda dini müracaat alaný görmesinin gereksiz olduðundan tutun da, Kur'an'a ve Hazreti Peygamber'e çok genel çerçeveler getiren deðerler olarak bakýp Ýslâm'ýn içini tamamen yeni yorumlarla doldurmaya, ya da dini sadece bir ahlâki referans, bir manevi doyum alaný olarak görmeye kadar uzanan görüþler serdedilmiþtir.

"Dini modern zamanlarýn dýþýna atan" görüþler, bir baþka çerçeve, yani din dýþý bir çerçeve oluþturuyorlar. O yüzden onlarý baþka yerde deðerlendirmek gerekiyor.

Diðerleri, yani dinin etki alanýna ve dinin temel kaynaklarýnýn deðerine yönelik yaklaþýmlar ise, din içinde farklý yorumlar olarak görülüyor ve din çerçevesinde tartýþýlýyor. Burada söz konusu olan, dinin reddi deðil, dinin farklý anlaþýlmasý olarak görülüyor. Dolayýsýyla ortaya bir "dini anlama tartýþmasý" olarak çýkýyor.

Problem, "Ýslâm'ýn ana kaynaklarýna modern zamanlardan bakmaktan neþ'et ediyor" dedik. Bunun anlamý þu:

Rasûlullah döneminde ve ona yakýn çaðlarda, ne Kur'an'ýn, ne de Sünnet'in baðlayýcýlýðý konusunda bir þüphe söz konusu deðildir. Bir þey ki Kur'an'da vardýr o baðlayýcýdýr. Yine bir þey ki, Rasûlullah tarafýndan "Bu dindendir" denilmiþ, ya da "Bu dinden deðildir" denmemiþtir, o da baðlayýcýdýr. Kur'an'da varolana ya da Rasûlullah'tan olduðu kesin olana, inkýyad ve teslimiyet söz konusudur.

Modern zamanlar, Batý'da pozitif bilimlerin ve aklýn, kiliseye karþý zafer kazandýðý, ardýndan da dinin alanýný önemli ölçüde sýnýrlandýrdýðý bir tarih kesitini ifade etmektedir. Zaman içinde Hristiyanlýk, bu konuma razý olmuþ, hatta bu konumun oluþturduðu iktidarlarla elele sömürge avýna çýkmýþtýr. Ýstiþrak faaliyeti, yani "Doðu Araþtýrmalarý" da bu sürecin parçasýdýr.

Bu dönem Ýslâm dünyasýnda, gerileme ve çözülüþün baþlangýcýna tekabül etmektedir. Bilim ve teknolojide gerilik, artý, siyasî ve mülki yapýda çözülme söz konusudur. Bu süreç, islâmî alana, bir yandan Batý'da din konusunda oluþan sorularý, bir yandan müsteþriklerin ürettiði þüpheleri, bir yandan da Ýslâm dünyasýnýn varlýðýný savunma kaygýsýný taþýmýþtýr.

Ýslâm'ýn ilim camiasý bu durum karþýsýnda önce savunma kaygýsý içine girer. Çözülüþün ve yýkýmýn sebeplerini arama, bunun bir Ýslâm toplumunun en belirleyici þahsiyet unsuru olan dinle iliþkisini kavrama ve Batý sömürgeciliði karþýsýnda Ýslâm varlýðýný koruma...

Bu arayýþ içinde sorgulamalar baþlar.

"Eðer gerileyiþ ve çözülüþte dinle iliþkinin bir etkisi varsa, bu nerede ve hangi seviyededir?" sorusu tayin edici bir sorudur. Bu sorunun sorulduðu dönemde, Ýslâm düþünce hayatýnýn önüne, Batý'da geliþen pozitivist görüþler ve müsteþrik sorularý çoktan gelmiþtir? Yani bu sorularýn cevabý, duru bir islâmî perspektifle deðil, Batý kaynaklý sorularýn oluþturduðu bir zihin karmaþasý içinde aranýr.

-Batý'daki pozitivist akýmlar, Ýslâm dünyasýna, "acaba din hayatýmýzda bu kadar belirleyici olmamalý mý? Maddî plandaki çözülüþümüzün altýnda, dinin hayatýmýzdaki müessir konumu mu vardýr? " þeklinde yansýr.

-Müsteþrik çalýþmalarý, Ýslâm dünyasýnda Kur'an'ýn vahyî karakteri ve Rasûlullah'ýn konumu üzerinde sorular üretir. Çünkü bizzat Hristiyanlýkta vahiy ve peygamberin statüsü çok sýnýrlanmýþtýr. Nerdeyse baðlayýcý bir vahiyden söz etmek mümkün deðildir. Ayrýca, Hazreti Peygamber'in peygamberliði de kabul edilmiþ deðildir. Dolayýsýyla müsteþrik çalýþmalarý, bu temel çerçeve üzerinde yükselir.

-Yaþanan çözülüþ, geçen zamanda yapýlan ilmî çalýþmalarýn derde deva olmadýðý tarzýnda kanaatleri besler.

Bu sürecin hemen peþinden, belki bu fikrî zeminin üzerine oturmak üzere, Ýslâm coðrafyasýnda, Batý güdümlü sistemlerin yapýlanmasý gelir. Bu hakim sistemler, Ýslâm'dan yola çýkmazlar, hatta Ýslâm'ý dýþlayarak oluþurlar ve buna baðlý olarak Ýslâm karþýsýnda tavýr belirlemek zorundadýrlar. Yani, Ýslâm toplumlarý nezdinde bu hakim sistemlere meþruiyyet tanýyan bir Ýslâm anlayýþý geliþtirmelidirler. O da, Ýslâm'ýn daha sýnýrlý alanlarý tanzime razý olmasýdýr.

Bunun için, iki yol vardýr:

Birisi, "Kur'an ve Sünnet ne derse desin bizim için önemli deðildir. O halkta varolabildiði kadar olsun, gerisi de bizi ilgilendirmiyor" tavrýdýr. Bu, jakoben bir pozitivizmdir.

Diðeri ise, "yeni bir din yorumu" üretmeyi amaçlar. Yöneteceði halkýn tepkilerini düþünür. Bu halkla din konusunda vuruþmak yerine, ona ayný dinin yeni bir yorumunu önermeyi tercih eder. Dini kökten dýþlamaz. Dini reforme etmek ister. Eðer bu yeni din çerçevesini benimseyip, halka empoze edecek ilim adamlarý bulabilirse, çok daha baþarýlý bir din-halk-devlet iliþkisi oluþturabilecektir.

Bu yeni din yorumunun özünü, reformist-modernist görüþler belirler. Nedir o? Bunun ana çerçevesi, "Kur'an'ýn ve Rasûlullah'ýn din içerisindeki konumunu sýnýrlamak"týr. Buradan þöyle sonuçlar çýkar:

1. Kur'an aslýnda bir ahlâk kitabýdýr. Evrensel olabilmesi için de baþka çare yoktur. Ahlâkî ilkeler dýþýnda, tüm zamanlarda ve mekânlarda uygulanacak bir ilke getirmez Kur'an.

2. Kur'an'ýn toplum hayatýný düzenlemeye yönelik hükümleri tarihîdir. Yani indiði zamana aittir. Bizi onlarýn sadece özü ilgilendirir.

3. Kur'an'ýn bütün zamanlarý ve mekânlarý baðlayacak bir yorumu yoktur, onu hangi zaman ve mekânda kim nasýl anladýysa, hüküm odur. Dolayýsýyla din de odur.

4. Hazreti Muhammed, Kur'an'ý teblið etmiþ ve yedinci asýrda bir din yorumu yapmýþtýr. Misyonu da bitmiþtir. Dolayýsýyla Hadislerin ve Sünnet'in sonraki zamanlara taþýnan bir baðlayýcýlýðý olamaz. Sünnetin baðlayýcýlýðýný sonraki zamanlarýn âlimleri, kendi görüþlerine kuvvet kazandýrmak için öne sürmüþlerdir.

Ýþte bu yaklaþým Ýslâm'a, kolayca dýþlanacak, budanacak ve hakim çevrelerin dilediði çerçeveye indirgenecek bir nitelik kazandýrýr. Hakim sistemle uyum saðlayan ilim adamý kisvesindeki bir kiþi, tam da onlarýn dilediði biçimde bir din yorumu yapar; hakim çevreler de onu halka pazarlar. Burada artýk, Asrý Saadet'te ve Hazreti Peygamber'in rehberliðinde öðrenilen, anlaþýlan ve yaþanan bir Ýslâm'dan deðil, hakim çevrelerin tanzim ettiði konuma indirgenen bir Ýslâm'dan söz edilebilir.

Ýslâm'a yönelik modernist yaklaþýmýn son bir biçimi de, Ýslâm'ý "son ilâhî din" konumundan indirip, dünya dinleri arasýnda eþit bir din haline getirmektir. Bu da, Ýslâm'ý bir hayat tarzý olmaktan çýkarmayý ve çok genel ahlâkî, belki akîdevî umdeler haline getirmeyi gerektirmektedir. Bu süreç de halen iþlemektedir.

Modernist çizgi, Müslümanlarýn maðlûbiyet ve savunma halet-i ruhiyesi taþýdýðý dönemde gündeme gelmiþtir. Savunma psikolojisi içinde dini yeniden anlama kaygýsý ile oluþmuþtur. Buradan dini yeniden ve Asrý Saadet heyecaný içinde anlama ve ayaða kalkma iradesi doðabilirdi. Ancak, zaman içinde maðlûbiyet statüsüne monte olunmuþ ve dine de o statü içinde bir kimlik kazandýrma yoluna gidilmiþtir. Bugün modernist çizgi, Ýslâm dünyasýndaki Batý uzantýsý seküler sistemlerin bir din yorumu halinde arzý endam etmektedir. Öyle ki, dinin, hakim sistemin kurallarýyla uyum arzetmeyen bölümleri, Ýslâm adýna konuþturulan ilim adamlarýnca budanmakta, ya tarihilik, ya yeni yorumlamacýlýk mezarlýðýna gömülmektedir. Kimi zaman ayetler hadisleri, kimi zaman fýkhî kanaatler âyetleri, kimi zaman þu âlim bu âlimi biçmekte, ama sonuç, mutlaka hakim sistemin keyfine denk düþmektedir.

Ýnkýyad ve teslimiyyet, samimi Müslümanlarýn vazgeçilmez vasfý olarak orada durmaktadýr. Onu, Allah'a ve Ahirete gerçekten inananlar, bir gönül libasý olarak giymektedirler. Ýnkýyad ve teslimiyyet... Belki modernistlerin de bir gün hatýrlayacaðý iki kavram...


radyobeyan