Hz. Mevlana diyor ki edeb bedendeki ruh gibidir By: sumeyye Date: 31 Ekim 2010, 15:09:19
Hazreti Mevlana Diyor ki; "Edeb Bedendeki Ruh Gibidir"
Hak Dostlarýndan Nasîhatler -II-
“Bilesiniz ki, Allâh’ýn dostlarýna korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.”(Yûnus, 62)
Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh- Mesnevî’sinde Hak dostlarýnýn nasî hatlerine gönül verilmesi husûsunda þöyle îkazda bulunur:
“Allâh; nebîleri ve velîleri âlemlere rahmet olarak dünyaya göndermiþtir. Bu yüzden halka býkmadan, usanmadan nasihatte bulunurlar. Bu nasihatleri dinlemeyip kabul etmeyenler için de; “Yâ Rabbi! Sen bunlara acý, rah met kapýsýný bunlara kapatma!” diye yalvarýrlar.
Sen aklýný baþýna al da, velîlerin öðütlerini canla baþla dinle! Dinle de, üzüntüden, korkudan kurtul, mânevî rahata kavuþ, eminliðe eriþ!
Fýrsatý kaçýrmadan ve tereddüde düþmeden, bu fânî âlemin aldatmacala rýndan sýyrýlmýþ, ken dini tamamýyla Hakk’a teslim etmiþ olan kâmil insanýn eteðini tut ki, âhir zamanýn, þu bozulmuþ dünyanýn fitnelerinden kurtulasýn!
Velîlerin sözleri âb-ý hayatla dolu, saf, dupduru bir ýrmak gibidir. Fýr sat elde iken ondan kana kana iç de gönlünde mânevî çiçekler, güller açýlsýn.”
*
Abdülkâdir Geylânî (d. 1077, v. 1166) -kuddise sirruh-’tan:
Ey oðul! Sana takvâ gerek. Bu sebeple takvânýn îcablarýný îfâya gayret et ki; kalbin iç düþmanlýklardan ve çirkin huylardan kurtulsun. Hayýrla istikâmetlensin.
Ey oðul! Dünyâlýk toplarken, gece odun toplayan fakat eline ne geldiðini bilmeyen kiþi gibi olma. Eline geçen dünyâlýðýn helâl mi haram mý, meþrû mu yoksa gayr-i meþrû mu olduðuna dikkat et. Bütün fiillerinde tevhîd ve takvâ güneþi ile berâber ol.
Ey oðul! Kur’ân ile amel etmek seni Kur’ân’ýn mevkiine yükseltir; oraya oturtur. Sünnet ile amel etmek ise, seni Allâh’ýn Resûlü’ne yaklaþtýrýr. Rasûlullâh’ýn kalbî ve mânevî himmetiyle, Allâh dostlarýnýn kalbleri çevresinden bir an dahî ayrýlmazsýn. Allâh dostlarýnýn kalblerini güzelleþtiren odur.
Ey oðul! Haram yemek kalbini öldürür. Helâl yemek ise ihyâ eder. Lokma vardýr seni dünya ile; lokma vardýr seni âhiretle meþgul eder. Yine lokma vardýr, seni dünyâ ve âhiretin Yarataný’na raðbet ettirir.
Ey oðul! Nefsinle cihâd husûsunda sana yardým edenle arkadaþ ol. Onun sohbetlerinde bulun. Nefsinin azmasýna yardým edenle arkadaþ olma. Önce kendi nefsinle meþgûl ol, kendi nefsine faydalý ol ve kendi nefsini düzelt. Sonra baþkalarýyla meþgul ol. Baþkalarýný aydýnlattýðý hâlde kendini eritip bitiren mum gibi olma. Ey Allâh yolunda güzel ameller iþlemek isteyen kiþi! Ýhlâslý olmalýsýn. Aksi hâlde, boþuna yorulmuþ olursun.
Ýnsanlarý irþâd etmek, lafla deðil, gönülden hâlis bir inanýþ ve iþtiyâkla gerçekleþir. Yine bütün bunlar; halvet, ibâdet, zikir, riyâzât ve murâkabe ile alýnacak neticelerdir. Yoksa, þekilcilikten ve zâhirî gösteriþten öteye geçmeyen ve rûha asla iþlemeyen bir takým davranýþlarla elde edilecek netîceler deðildir. Bu sebeple, Allâh yolunun yolcusunun dili ile kalbi, içi ile dýþý, sözü ile özü bir olmalý ve ayný þeyi terennüm etmelidir.
*
Ahmed er-Rifâî (d. 1118, v. 1182) -kuddise sirruh-’tan:
Efendiler! Evliyâullâh’a yakýnlýk peydâ etmeye çalýþýn. Çünkü Allâh’ýn velîsini seven, Allâh’ý sevmiþ; O’na düþmanlýk eden, Allâh’a düþmanlýk etmiþ olur.
Zikre devam ediniz. Çünkü zikir, vuslat-ý ilâhî için bir mýknatýs, kurb-i ilâhî için saðlam bir iptir. Zikrullâha devam edenler, Allâh ile hoþtur. Allâh ile hoþ olan, O’na kavuþmuþtur. Zikrin kalbe yerleþmesi sohbetin bereketiyle mümkün olur. Çünkü kiþi dostunun yolundadýr.
Tefekkür, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ilk amelidir. Nitekim bütün farzlardan önce O’nun ibâdeti Allâh’ýn mahlûkatýný ve nimetlerini düþünmekten ibâretti. Öyleyse siz de tefekküre iyi sarýlýn ve ibret vesîlesi yapýn.
Dikkat edin! Elek gibi, unun incesini döküp, kepeðini kendinize koymayýn. Sakýn aðzýnýzdan hikmet dökülürken kalblerinizde hîle ve fesâd olmasýn. Yoksa, “Ýnsanlara iyiliði emredip kendinizi unutur musunuz?” (el-Bakara, 44) âyetince hesâba çekilirsiniz.
Kalplerinizi tertemiz yapýnýz, çünkü kalp temizliði üst-baþ temizliðinden daha önemlidir. Zaten Allâh-u Teâlâ elbiseye deðil, kalplere nazâr eder. Ýstikâmet hudûdunu gözetip Allâh’tan baþkasýný taleb ve ihtiyâr etmeyin.
Efendiler! Tevâzû ve sükûnetle kapýyý çalana kapý açýlýr. Ýçeriye kabul edilir. Boynu bükük olarak içeriye giren izzetle aðýrlanýr.
*
Muhyiddîn ibnü’l-Arabî (d. 1165, v. 1240) -kuddise sirruh-’tan:
Kalbini Allâh’ýn zikrine alýþtýrýrsan, mutlaka kalbin zikrin vereceði nûrla nûrlanýr. O nûr, kalb gözünün açýlmasýný saðlar.
Allâh’ýn kullarýna, þefkat ve merhametle muâmele et. Merhametini bütün canlýlara bolca saç. Þöyle deme: “Bu ottur, cansýzdýr, faydasý yoktur.” Evet onlarýn faydasý ve bir çok da hayrý vardýr. Yaratýlmýþý kendi hâline býrak ve ona, yaratýcýnýn merhametiyle merhamet et.
Ýsteyeni boþ çevirme, güzel bir sözle dahî olsa onun gönlünü al, güler yüz göster. Ýleride Allâh’a mülâki olacaðýný düþün.
Dünyâlýk için Allâh’tan baþkasý seni kul edinmesin. Çünkü sen, ancak seni kul olarak kabul eden Allâh’ýn kulusun.
Allâh’ýn mümin kullarýna selâm vermek, yemek yedirmek, iþlerini görmek sûretiyle muhabbet göstermelisin. Þunu iyi bil ki, müminlerin tümü, tek bir insan, tek bir vücûd gibidir.
Kendini cemâate alýþtýr. Allâh korkusundan aðlamaya çalýþ. Allâh’ýn ipine sarýl. Allâh’ýn sevip hoþnut olacaðý þeylere raðbet göster.
*
Hazret-i Mevlânâ (d. 1207, v. 1273) -kuddise sirruh-’tan:
Efendi, bilmiþ ol ki edeb, insanýn bedenindeki rûh gibidir. Aslýnda edeb, Allâh dostlarýnýn gözü ve gönül nûrudur.Eðer þeytanýn baþýný ezmek dilersen, gözünü aç gör ki, þeytanýn kâtili edebdir.
Gözünü aç da, baþtan baþa Allâh kelâmý olan Kur’ân-ý Kerîm’e bak! Kur’ân’ýn bütün âyetleri edeb tâlim eder, edeb öðretir.
Sen varýný, yoðunu, malýný, mülkünü ver de bir gönül al. Al da, o gönül, mezarda, o kapkara gecede, sana ýþýk versin, nûr versin...
Hak dostu olan bir insan ile bir an beraber bulunmak, bir ömre bedeldir. Ondan düþen bir kýl ise kýymetli bir madene bedeldir. Fakat Hak dostlarýnýn zýddý olan öyle katý kalbli insanlar da vardýr ki, onlarla bir arada bulunmak ve konuþmak þöyle dursun, onlarý görmemek ve onlardan uzak olmak cihân mülküne bedeldir.
Gönlüme dedim ki: “Önde olmaya heves etme, lütûf merhemi ol. Ýnciten diken olma, kimseden sana bir kötülük gelmesini istemiyorsan, kötü sözlü, kötülük öðreten, kötülük düþünen olma. Her hâlinle amel-i sâlih içinde ol.
*
Ýbrâhim Desûkî (v. 1277) -kuddise sirruh-’tan:
Oðlum! Sana gereken odur ki, evliyâ zümresinin duâsýný alasýn. Teberrüken onlarýn himmetine nâil olmayý arzulayasýn.
Ey Kur’ân-ý Kerîm’i okuyup ezberleyen kimse!.. Onu okuyup ezberlediðin için fazla övünme... Hâline bir bak: Onun gereði ile amel ediyor musun? Yoksa etmiyor musun?
Ey oðlum! Cedel, nakil, yaldýzlý sözler gibi faydasýz þeylerle meþgûliyeti býrakarak sükût ehli ol. Ýhlâsý seç, bu yolda sâlih amel iþle nefsine uyma.
O kimse ile otur kalk ki, þerîati ve hakîkati özünde toplamýþ ola. Þunu unutma ki, bu yolda sana en çok yardýmý dokunan kiþiler, bu gibi insanlar olacaktýr.
Oðlum! Ýsterim ki, dâimâ sünnetle amel edesin... Bu yolda lüzûmlu olan edeb esâsýna da riâyet edesin.
Cesur olmalýsýn. Gölgesinden bile ürken korkaklardan olmamalýsýn. Herhangi bir sýkýntý, ilk anda seni yere sermemeli.
Mevlânýn sevgisi ile dol; hattâ onunla vecd hâlinde ol.
Evladlarým! Gýybet etmek için birini ararsanýz; babanýzýn, ananýzýn gýybetini ediniz. Çünkü onlar; iyiliklerinizi almaya, diðerlerinden daha lâyýktýr.
Allâh Teâlâ bir gün ve gecede yetmiþ iki kere kullarýnýn kalbine nazar eder. O hâlde, kalbinizi temiz tutunuz, güzel ve parlak kýlýnýz. Çünkü orasý, Rabbinizin nazargâhýdýr.
Ey kardeþim! Sakýn kendi baþýna bir þey yaptým zannetme. Bil ki; oruç tuttuðunda onu sana Allâh tutturmuþ, namaz kýldýðýnda onu sana Allâh kýldýrmýþ, bir iþ yaptýðýnda onu sana Allâh yaptýrmýþtýr. Takvâ derecesine ulaþmýþsan Allâh seni ulaþtýrmýþ, maddî-manevî bir þeye mazhar olmuþsan Allâh seni mazhar kýlmýþtýr.
Ey oðulcuðum! Ýnsanlarýn ve cinlerin ameli kadar amelin olsa bile “ben” demekten sakýn! Zîra Allâh, “ben” iddiasýnda bulunanlarý acziyet içerisinde býrakýr. Benlik davasýnda isen maddî ve manevî derecen düþer, bunu unutma!
*
Bahâüddîn Nakþibend (d. 1318, v. 1389) -kuddise sirruh-’tan:
Bizim yolumuz, Allâh Teâlâ’nýn gösterdiði kurtuluþ yoludur. Çünkü bu yol, sünnete uymak ve ashâb-ý kirâma tâbî olmaktýr. Bu sebeple yolumuzda az zamanda çok kazanç elde edilir.
Yolumuz, sohbet ve muhabbet yoludur. Sahabe-i kirâmýn yolunun sohbet olduðu gibi... Hayýr ve bereket, beraberliktedir; beraberlik de sohbetle olur. Yalnýzlýða (inzivâya) çekilmekte þöhret tehlikesi de olabilir. Þöhret ise âfettir.
Bizim yolumuzda olan kimselerin þu üç þeye dikkat etmesi gerekir:
Birincisi; Allâh Teâlâ’ya karþý edebdir. Yani zâhiri ve bâtýný ile tamamen kulluk içinde olmalý, Allâh Teâlâ’nýn bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarýndan sakýnmalý, Allâh Teâlâ’dan baþka her þeyi gönülden çýkarmalý ve nîmetleri Allâh yolunda seferber etmelidir.
Ýkincisi; Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e karþý edebtir. Bu da; ibâdet, muâmelât ve bütün davranýþlarda muhabbetle O’na uymaktýr.
Üçüncüsü; seni irþâd eden Hak dostuna karþý edebdir.
Yenilecek bir gýdâ, bir yiyecek, her ne olursa olsun gafletle, öfke ile veya istemeyerek hazýrlanmýþ ve tedârik edilmiþse, onda hayýr ve bereket yoktur. Zîrâ ona nefis ve þeytan yol bulmuþtur. Böyle bir yiyeceði yiyen kimsede, mutlaka feyiz ve huzurunu bozacak bir netice meydana gelir. Gaflete dalmadan yapýlan ve Allâh Teâlâ’yý düþünerek yenen helâl ve hâlis yiyeceklerden hayýr meydana gelir. Ýnsanlarýn hâlis ve sâlih ameller iþlemeye muvaffak olamamalarýnýn sebebi; yemede ve içmede harama, þüpheli þeylere ve kul haklarýna dikkat etmemeleridir. Her ne hâl olursa olsun, bilhassa namazda huþû ve huzur hâlinde bulunmak, zevkle ve gözyaþý dökerek namaz kýlabilmek; helâl lokma yemeye ve yemeði Allâh Teâlâ’yý hatýrlayarak piþirip O’nun huzurunda imiþ gibi yemeye baðlýdýr. Vücûdu haram lokma ile beslenmiþ olan bir kimse, namazdan bir neþve duyamaz.
Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in:
“Namaz, müminin mîrâcýdýr.” (Süyûtî, Þerhu Ýbn-i Mâce, I, 313) ifâdesinde hakîkî namazýn derecelerine iþâret vardýr. Namaza duran kimsenin, iftitâh tekbîrini söylerken, Allâh Teâlâ’nýn azametini, yüceliðini düþünerek, huþû ve huzur hâlinde olmasý gerekir. Öyle ki, bu hâlini istiðrak, yâni kendinden geçme hâline eriþtirmelidir. Bu hâlin zirvesi, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dedir.
“Lâ ilâhe illallâh” kelimesini söylemenin hakîkati, Allâh Teâlâ’dan baþka ne varsa hiçbirini kalbde put hâline getirmemektir. Ýslâm dîninin hükümlerini îfâ etmek, yâni emirleri yapýp yasaklardan sakýnmak; haramlarý, þüpheli þeyleri, hattâ mübahlarýn fazlasýný terk etmek, ruhsatlardan uzak durmak, mübahlarý zarûret miktarýnca kullanmak, tamâmen nûr ve safâdýr. Ayný zamanda evliyâlýk derecelerine kavuþturan bir vâsýtadýr. Velâyet derecelerine bunlarla ulaþýlýr. Uzak kalanlarýn hepsi, bunlara dikkat etmediklerinden uzak kalýrlar ve kendi arzularýna uyarlar. Yoksa Cenâb-ý Hakk’ýn feyzi her an gelmektedir.
*
Mevlânâ Hâlid-i Baðdâdî (v. 1826) -kuddise sirruh-’tan:
Sana Allâh’a tâati ve takvâ üzere bulunmaný, nerede olursan ol, insanlara ezâ ve cefâ vermemeni, özellikle Harameyn-i Þerîfeyn’de daha fazla titiz davranmaný tavsiye ederim.
Gýybetini yapsalar dahî sen kimsenin gýybetini yapma. Hiç kimsenin dünya malýndan bir þey alma. Þerîatýn alýnmasýný helal kýldýðýný al ve onu hayýr yollarda harca. Mümin kardeþlerin aç ve yoksul durumda bulunurken, þehvetin için harcama yaparak lezzetlenme. Kesinlikle yalan söyleme. Hiç kimseyi hakîr görme. Hiç kimseden nefsinin üstün olduðunu düþünme. Kalbî ve bedenî ibâdetlerde tüm kuvvetini sarfet. Bunun yanýnda nefsine “Hiçbir zaman makbul olacak hayýr iþlemedim.” düþüncesini kabul ettir. Çünkü ibâdetlerin ruhu niyettir. Niyet ise ancak ihlâs ile mümkündür. Senden daha büyük olanlara ihlâs gerekirse sana nasýl gerekmesin. Allâh Teâlâ’ya yemin ederim ki; annem beni doðurduktan bugüne kadar, Allâh katýnda makbûl ve mûteber olup hesabý sorulmayacak bir tek hayýr iþlediðime inanmýyorum.
Eðer kendi nefsini bütün hayýr iþlerde iflâs etmiþ olarak görmüyorsan bu, cehâletin en son noktasýdýr. Eðer iflâs etmiþ olarak biliyorsan Allâh’ýn rahmetinden de ümitsiz olma.
*
Velîlerin nazarýnda günahkâr insan, yaralý bir kuþ gibidir. Ona fayda verecek olan, öfke, þiddet ve kabalýk deðil; þefkat ve merhametle dolu nasîhattir. Zîrâ maksat ýslahtýr; cezâlandýrmak deðildir. Bu sebeple Hak dostlarýnýn îkâz ve öðütte bulunurken taþýdýklarý hissiyât, hastahânede hastalarýn arasýnda dolaþan müþfik bir doktorun þifâ tezvî ederken sâhip olduðu hâlet-i rûhiyeye benzer. Lâkin bu gönül doktorlarýnýn hastalara þefkatle tedâvî çâreleri sunmalarý, bir kalbî eðitim ve öðretim netîcesindedir. Bu eðitimin özü, mânevî terbiyedir. Mânevî hastalýklar karþýsýnda bizler de eðitime muhtâcýz. Bu da ancak Hak dostlarýnýn himmet, îkâz ve nasîhatlerinden hisse alýp intibâha gelmekle gerçekleþebilir.
Nitekim eþsiz bir cihangir olan Yavuz Sultan Selîm Hân, sâhip bulunduðu ihtiþama, güce ve cihâna yön veren dirâyetine raðmen, dâimâ nefs engelini aþamamanýn dehþeti içindeydi. Lalasý Hasan Can’a; dünyevî zaferler netîcesinde nefsine maðlûb olabileceði ve rûhânî hayatýnýn zedelenebileceði endiþesi içinde, bir Hak dostunun irþâdýna olan ihtiyacýný, þu mýsralarýyla ne güzel ifâde eder:
Pâdiþâh-ý âlem olmak bir kuru kavgâ imiþ
Bir velîye bende olmak cümleden âlâ imiþ...
Ashâb-ý Kiram, îmân edip Rasûlullâh’a biat ederlerken birbirlerine nasihat etmeyi taahhüd ederlerdi. Nasîhatin ehemmiyeti bakýmýndan Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“Dîn nasîhattir, din nasîhattir, din nasîhattir!” (Bu hâ rî, Îmân, 42) buyurmuþtur.
Ey Rabbimiz! Hak dostlarýnýn gönüllerindeki muhabbet ateþinden bizlere de bir kývýlcým lutfeyle! Mânevî himmetleriyle perverde olduðumuz Hak dost larýnýn feyizli îkâz, irþad ve nasîhatleriyle istikâmetlenmemizi nasîb eyle!..
Âmin!..Osman Nuri Topbas
Ynt: Hz. Mevlana diyor ki edeb bedendeki ruh gibidir By: Gulinur Date: 03 Þubat 2011, 20:16:02
Bahâüddîn Nakþibend (d. 1318, v. 1389) -kuddise sirruh-�tan:
Bizim yolumuzda olan kimselerin þu üç þeye dikkat etmesi gerekir:
Birincisi; Allâh Teâlâ�ya karþý edebdir. Yani zâhiri ve bâtýný ile tamamen kulluk içinde olmalý, Allâh Teâlâ�nýn bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarýndan sakýnmalý, Allâh Teâlâ�dan baþka her þeyi gönülden çýkarmalý ve nîmetleri Allâh yolunda seferber etmelidir.
Ýkincisi; Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-�e karþý edebtir. Bu da; ibâdet, muâmelât ve bütün davranýþlarda muhabbetle O�na uymaktýr.
Üçüncüsü; seni irþâd eden Hak dostuna karþý edebdir. Rabbim ebeden razý olsun..Konunun tamamý çok güzeldi..
Ynt: Hz. Mevlana diyor ki edeb bedendeki ruh gibidir By: Sevgi. Date: 09 Ocak 2018, 04:27:20
Mevlam bizleri hak dostlarýnýn nasihatlarýyla istikametlenmeyi nasip eylesin inþaAllah
Ynt: Hz. Mevlana diyor ki edeb bedendeki ruh gibidir By: Eminegül Date: 21 Ekim 2018, 01:04:38
Selamün aleyküm...Haya imandan bir þubedir hayasý olmayanýn imanýda yoktur Buyurmuþtur sevgili Peygamberimiz.