Emanet By: meryem Date: 29 Ekim 2010, 22:01:25
Emanet (Vedia)
Toplu halde yaþayan insanlar, her zaman ve her yerde birbirine ihtiyaç duymuþlar ve bu ihtiyaçtan kendilerini azade kabul edememiþlerdir. Halk, birçok zamanlarda para veya mallarýný, muvakkat bir zaman için, koruyacak itimatlý kimse arar. Kendisine güven duyulan kimsenin emanet olarak býrakýlan malý, istenildiðinde sahibine vermesi, emanet kendi yanýnda bulunurken ihanette bulunmamasý, kiþinin kâmil imana sahip olmasý ve Allah'tan (cc) hakkýyla korkmasý ile izah edilmiþtir. Cenab-ý Hak, emanetleri sahibine vermemizi emretmiþ, Peygamber (sav) Efendimiz de bize güven duyana emaneti geri verip teslim etmemizi, bize ihanet edene bile hýyanette bulunmamamýzý tavsiye buyurmuþtur. Bu itibarla, emaneti koruma ve sahibine teslim, Ýslâmi ve içtimai bir vazife bulunmaktadýr.
Emanet, Ýslâm hukukunda, "Emin sayýlan kimsenin yanýnda baþkasýna mahsus bulunan para ve maldýr." Kendisine güven duyulan þahsa da "Emin" adý verilmektedir.
Vedia, bir kimseye korumasý için býrakýlmýþ olan mala denilmektedir.
Mudi, bir malý veya parayý korumasý için baþkasýna emanet eden kimseye denilmektedir. Mudâ ise, bir malýn muhafazasýný kabul edip korumayý üzerine alan þahýstýr.
Ýare, ariyet vermektir. Ýstiare ise, ariyet almak, bir malýn menfaatinin meccanen temlik edilmesini istemektir.
Emanetler, deðiþik yönlerden baþkasýnýn elinde bulunmasý itibariyle, çeþitli olabilir. Þöyle ki:
a) Fiyatý konuþulmaksýzýn, satýn almak düþüncesi ile, müþterinin elinde bulunan mal bir emanettir.
b) Görmek veya göstermek üzere alýnýp, müþterinin elinde bulunan mal bir emanettir.
c) Gasp eden kimsenin elinde bulunan þey, emanettir.
d) Vekâleti sebebiyle vekilin elinde bulunan mal emanettir.
e) Rehin býrakýlan þahsýn elindeki þeyin borç tutarýndan fazlasý da bir emanettir.
f) Batýl bir satýþ yolu ile satýlýp, bayiin izni ile, müþterinin elinde bulunan bir mal da bir emanettir.
g) Beyi bil-vefa yolu ile satýlýp alman ve borçtan fazla olarak müþterinin elinde bulunan þey de bir emanettir.
Vedianýn rüknü iki olup, icap ve kabul ile ifade edilmektedir. Bu icap ve kabul, sarahaten olabileceði gibi, kavli veya fý'li bir dalâlet ile de olabilir. Meselâ, bir kimse bir þahsa, "Þu malýmý sana idâ (emanet býrakma akdi) ettim" veya "Þu malýmý sana emanet ettim" dese, o þahýs da "Kabul ettim" diye mukabele etse, aralarýnda sarih bulunan bir icap ve kabul ile idâ akdi yapýlmýþ olur.
Bir kimse, dükkân sahibinin yanýna varýp, "Bu mal, sana vediadýr" diyerek býrakýp gitse, dükkân sahibi de bunu görüp ses çýkarmasa icap sarahaten kabul ise, delâlet yolu ile bulunmuþ ve idâ (emanet býrakmak akdi) yapýlmýþ olur.
Yukarýda açýklanan tablonun aksi olarak, icap delâlet yolu ile kabul ise sarahaten olabilir. Þöyle ki:
Bir kimse, malýný dükkân sahibinin yanýna býrakýp hiçbir þey söylemeden çekip gitmekte iken dükkân sahibi: "Senin bu malýný bir vedia olmak üzere kabul ettim" demesi gibi.
Bir þahýs, malýný dükkân sahibinin yanýna hiçbir þey söylemeden býrakýp gitse, dükkân sahibi de bunu görüp ses çýkarmasa, her iki taraf arasýnda fý'li bir delâlet ile icap ve kabul tahakkuk etmiþ olur.
Vedialarda icap ve kabul, akdi yapanlarýn yazmasý ile olabileceði gibi, dili söylemeyen kimselerin belirli iþaretleri ile de akdedilmiþ olur. Emanet býrakmakta icaptan sonra kabulün gerekli olmasý, emanet býrakýlan þahsýn üzerine muhafazanýn vacip olmasýndan dolayýdýr.
Bir þahýs, vedia olmak üzere bir malýný, birkaç kimsenin yanýna býrakýp gidecek olsa, onlar da görüp ses çýkarmasalar, o mal hepsinin yanýnda vedia olur. Bu sebeple, o þahýslarýn hepsi birden kalkýp gidecek olsalar ve o mal da zayi olsa, hepsi bu maldan sorumlu olup bedelini eþit olarak ödemek zorunda kalýrlar.
Bu þahýslar, oradan teker teker kalkýp gidecek olsalar, en sonraya kalan þahýs bu emaneti korumak için vazifelenmiþ olur ve bu mal onun yanýnda vedia haline gelir. Bu þahýs da kalkýp gidecek olsa ve bahsi geçen mal kaybolsa, en son giden þahýs, bu malý tek baþýna ödemek mecburiyetindedir.
Eðer bir kimse birden fazla kimsenin yanýna bir malýný emanet olarak býraktýðý halde onlar bunu görmüþ olmasalar, bu þahýslarýn ses çýkarmamasý ile kabul etmiþ olacaklarý anlaþýlmamalýdýr. Bu durumda o mal bu kimselerin yanýnda bir vedia olmaz.
Muhafazasýna muktedir olunca, vedianýn muhafazasýný kabul etmek müstehaptýr. Bu içtimai vazife ile ilgili fetvalarý aþaðýya almak suretiyle Ýslâmi hükümleri Müslümanlarýn ýttýlaýna arzetmeye çalýþacaðýz.
2933 - Netice Fetvalarýndan: "Zeyd, oda içinde olan eþyasýný Amr'a emanet ve teslim etse, Amr da onu korumaksýzýn kapýyý açýk býrakýp gittiði için eþya çalýnmýþ olsa, ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/103)
Açýklama: O kimse, teslim edilmiþ bulunan eþyayý, ihmal etmesi ve kapýyý açýk býrakýp gitmesi sebebiyle, ödemesi gerekmektedir. Zira kapýyý açýk býrakýp gitmesi, o þahsýn kusuru olmaktadýr. Kendisinin kusur veya tecavüzü sebebiyle zayi olan bir emaneti tazmin gerekir.
2934 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Zeyd'e ait olup, Amr'ýn elinde emanet olarak bulunan beygire Amr izinsiz olarak binip, kullanmýþ olsa ve bu yüzden de hayvan zayýflasa, (hayvanýn) kýymetindeki noksanlýðý Amr'ýn ödemesi lâzým gelir" (H.Ec. 2/104)
2935 - Netice Fetvalarýndan: "Zeyd, bir mahalde, bir þeyi Amr'ýn önüne koymuþ olsa, Amr da görüp sükût etse, Zeyd gittikten sonra Amr o þeyi korumasa (bu yüzden) zayi olsa Amr'ýn ödemesi lâzým gelir" (H.Ec. 2/104)
2936 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Bir malýn muhafazasýný kabul eden kimse, vediayý yanýma koymuþtum, onu unutup gittim kaybolmuþ, dese ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/104)
2937 - Netice Fetvalarýndan: "Bir malýn muhafazasýný kabul eden kimse, emanet olarak bulunan o parayý, kendi iþlerine sarf ve istihlâk ettikten sonra, o cins paranýn fiyatý yükselse mislini ödemesi lâzým gelir" (H.Ec. 2/104)
2938 - Ali Efendi Fetvalarýndan: "Emaneti býrakan kimse, onu korumayý kabul eden kimseden istediði zaman teslimi mümkün iken vermese, (sonunda) kaybolsa, ödemesi lâzým gelir" (H.Ec. 2/104)
2939 - Behce Fetvalarýndan: "Hamama giren Zeyd, korumasý için saatini natur olan Amr'a verse, o da çarþýya gitmesi gerektiðinde güven duyulan bir kimse olmayan dellâk Bekir'e verip gittiðinde saat kaybolsa (naturun) ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/104)
Açýklama: Natur, hamamda çalýþýp hizmet eden, dellâk (tellâk) da yýkananlarý keseleyip temizleyen kimselere denilmektedir. Hamam hizmetçisinin saati korumak üzere almasý halinde, onu güven duyulmayan bir kimseye vermemesi gerekirdi. Bu hareketi bir kusur olup, saatin kaybolmasýna sebep teþkil etmektedir. O, bu ihmal sebebiyle saati tazmin etmeye mahkum olmuþtur.
2940 - Feyziye Fetvalarýndan: "Ýki kiþi, bir mecliste paralarýný baþka baþka kimselere emanet etseler, ikisinden biri, diðeri yok iken kendi parasýný almaya güçlü (ve haklý) olur" (H.Ec. 2/104)
2941 - Netice Fetvalarýndan: "Mudi, bir malýn korunmasýný kabul eden kimseden, emanet býraktýðý malý istediðinde, nereye koyduðunu bilmiyorum, unuttum dese ödemesi lâzým gelir" (H.Ec. 2/104)
2942 - Feyziye Fetvalarýndan: "Emanetin sahibi vefat edip mirasçýlarý emaneti, emanet býrakýlan kimseden istediklerinde vermem, demeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/104)
2943 - Ali Efendi Fetvalarýndan: "Bir malý muhafaza etmeyi kabul eden kimse, emanet olunan þeyi, izinsiz olarak baþkasýna ariyet olarak verse, emanet (ikinci þahsýn elinde iken) helak olsa, malý muhafaza için kabul eden kimsenin ödemesi lâzým gelir" (H.Ec. 2/105)
2944 - Netice Fetvalarýndan: "Zeyd, Amr'dan vedia olarak aldýðý buðdayý kendi buðdayýna karýþtýrsa ödemesi lâzým olur" (H.Ec. 2/105)
2945 - Ali Efendi Fetvalarýndan: "Emaneti korumayý kabul eden kimse, emanet olarak aldýðý para ile izinsiz ticaret yapýp kâr elde etse, emaneti býrakan þahýs kârý ödetmeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/105)
2946 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Emanet, onu korumak için verilmiþ bulunan kimsenin elinde iken çalýnsa, ödemesi lâzým gelmez" (H.Ec. 2/105)
2947 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Zeyd'in, Amr'a emanet olarak teslim ettiði beygiri Amr, evinin kapý halkasýna baðlayýp içeri girse, onun görmediði sýrada beygir kaybolsa, Amr'ýn ödemesi lâzým gelir" (H.Ec. 2/106)
2948 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Emaneti korumayý üzerine almýþ bulunan kimse, emanet bulunan malý bir handa korumakta iken, han yanýp o eþya da bir tecavüze uðramaksýzýn yanmýþ olsa, ödeme lâzým gelmez" (H.Ec. 2/106)
2949 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Dükkân komþularý hazýr iken, Amr dükkânýný açýk koyup gittiðinde dükkânda bulunan emanet bal kaybolsa, Amr'ýn ödemesi lâzým gelmez" (H.Ec. 2/106
2950 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Zeyd, elinde emanet bulunan öküzlerden birini, sahibinin rýzasý olmaksýzýn enetse ve bu yüzden öküz helak olsa, Zeyd'in ödemesi lâzým gelir" (H.Ec.2/106)
2951 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Amr'ýn elinde emanet olarak bulunan Zeyd'in kumaþlarýndan birine, Zeyd'in bulunmadýðý bir sýrada, Bekir gelip benim malýmdýr dese, Amr da teslim ettikten sonra Bekir o kumaþý istihlâk etse, Amr'ýn ödemesi lâzým gelir" (H.Ec. 2/106)
Açýklama: Bir þahýs; kendisine emanet olunan bir malý þahitsiz, delilsiz ve hüküm verme merciinin kararý olmaksýzýn baþkasýna vermemelidir. Þayet o mal, bir baþkasýnýn ise, mal emanet olarak býrakýlan kimseden deðil, onu getirip teslim eden þahýstan istenmelidir.
2952 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Zeyd, "Baþka bir memleketteki Bekir'e ver" diyerek Amr'a teslim ettiði parayý götürürken, konakladýðý handa parayý baþýnýn altýna koysa, uyuduðunda para çalýnsa, Amr'ýn ödemesi lâzým gelmez" (H.Ec. 2/107)
Açýklama: Paranýn teslim edildiði kimse, onu korumakta gerekli tedbiri almýþ olduðu için, paranýn çalýnmasýndan dolayý ödemeye mahkum olmaz.
2953 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Mirasçý, murisinin emanet býraktýðý bir þahýstan, emanet olan þeyi istediðinde, önce tamamen inkâr edip daha sonra teslim etmiþtim diye yemin etse, sözü doðru olarak kabul olunmaz" (H.Ec. 2/107)
2954 - Abdürrahim Fetvalarýndan: "Zeyd, Amr'da emanet olarak bulunan þu kadar liranýn bir miktarýný alýp geri kalanýný talep ettiðinde, Amr inkâr etse, Zeyd, Amr'ýn "geri kalaný taksit taksit al" diye söylediðini isbat etse, geri kalaný almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/108)
radyobeyan