Müntehab Ehadis
Pages: 1
Gayb'e iman By: hafýz_32 Date: 29 Ekim 2010, 17:34:17
GAYB’E ÝMAN


Allahu Teâlâ’ya ve bütün gaybî konulara iman etmek Hazreti Muâammed sallallahu aleyhi vesellem’in getirdiði her haberi, müþahede etmeksizin sadece o’na itimad ve güvenden dolayý kesin olarak kabul etmek, o’nun verdiði haberler karþýsýnda fâni lezzetleri, insani müþahedeleri ve maddi tecrübeteri terk etmek.

 

ALLAHU TEÂLÂ’YA, O’NUN YÜCE SIFATLARINA, O’NUN RASÜLÜ’NE VE KADERE ÝMAN

Kur’an Ayetleri
 

(Yahudi ve hristiyanlar, “Bizim ve müslümaniarýn kýblesi birdir. O halde biz nasýl azaba müstahak olabiliriz?” demiþlerdi. Allahu Teâlâ onlarýn bu görüþlerini red­detmek için þöyle buyurdu:)

“Ýyilik (ve kemâl) yüzlerinizi doðu ve batý tarafýna çe­virmeniz deðildir. Fakat iyilik, kiþinin Allahu Teâlâ’ya (O’nun Zât ve sýfatlarýna), ahiret gününe, meleklere, (semavi) kitaplara peygamberlere inanmasýdýr. Kendi ihtiyacýna raðmen, yakýnlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmýþlara, dilencilere ve köleleri azad etmeye mal harcar. Namazý gereði üzere kýlar, zekât verir. (Bu akide ve amellerle birlikte þu ahlaka da sahib olur:) Birde sözleþme yaptýklarý za­man sözlerini yerine getirirler. Sýkýntý, hastalýk ve savaþýn çetin anlarýnda sabre­derler. Ýþte bunlar doðru olanlardýr. Allah’tan korkanlar ancak onlardýr.” [92]

“Ey insanlar! Allah’ýn size olan nimetini hatýrlayýn. Allah’tan baþka size gökten ve yerden rýzýk verecek bir yaratýcý var mý? O’ndan baþka hakiki ma’bud yoktur, öy­leyse (Allah’ý býrakýp) nereye çevriliyorsunuz?” [93]                                           

“Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. O’nun eþi olmadýðý halde nasýl çocuðu olabilir? O her þeyi yaratmýþtýr. Ve her þeyi hakkýyla bilen de O’dur.” [94]

“Söyleyin bakalým! Döktüðünüz meni nedir?/Onu siz mi (insan olarak) yaratýyor­sunuz, yoksa yaratan Biz miyiz?” [95]                                                       

“Söyleyin bakalým ektiðiniz tohumu!/Onu yerden siz mi bitiriyorsunuz, yoksa biti­ren biz miyiz?”  [96]                                                                                 

“Þimdi söyleyin bakalým içtiðiniz suyu!/Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?/Dileseydik onu tuzlu yapardýk. Þükretmeniz gerekmez mi?/Söyleyin bakalým yaktýðýnýz ateþi!/Onun aðacýný (ve ateþ elde edilen diðer maddeleri) siz mi yarattýnýz, yoksa yaratan Biz miyiz?” [97]                                             

“Þüphesiz ki Allah, dâneleri ve çekirdekleri yaratandýr. Ölüden diriyi çýkarýr. Diriden ölüyü çýkaran da O’dur. Ýþte size evsafý anlatýlan O Zât Allah’týr. O halde (O’na imandan) nasýl çevriliyorsunuz?/Sabahý (gece karanlýðýndan) çýkaran O’dur. Geceyi istirahat için, Güneþ ile Ay’ý da vakitlerin hesabý için yaratmýþtýr. Ýþte bütün bunlar, çok güçlü ve herþeyi bilen Allah’ýn takdiridir./Kara ve denizin karanlýkla­rýnda kendileri ile yolunuzu bulaþýnýz diye sizin için yýldýzlarý yaratan O’dur. Ger­çekten Biz, bu alâmetleri, bilenler için beyan ettik /Sizi tek bir nefisten yaratan O’dur. Sizin için (bir müddet) kalma yeri (yeryüzüdür.) Bir de emânet olarak konu­lacaðýnýz yer (kabir) vardýr. Þüphesiz biz anlayan bir toplum için ayetleri ayrýntýlý bir þekilde açýkladýk./Gökten su indiren de O’dur. Onunla her çeþit bitkiyi (yerden) çýkardýk. Sonra o bitkiden bir yeþillik çýkardýk. Ondan birbiri üzerine binmiþ dâneler çýkarýyoruz. Hurma aðacýnýn tomurcuklarýndan birbirine yakýn salkýmlar, üzüm­lerden baðlar, bir kýsmý birbirine benzeyen, bir kýsmý da benzemeyen zeytin ve nar aðaçlan bitirdik. Meyve verirken ve olgunlaþtýðý vakit her birinin meyvesine bakýn! Þüphesiz bütün bunlarda iman edenler için büyük alâmetler vardýr.” [98]

“Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur./Göklerde ve yerde, büyüklük de O’na mahsustur. O güçlü ve hikmet sahibidir.” [99]

“(Ey Rasûlüm!) De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ým! Sen dilediðine mülkü verir­sin, dilediðinden de mülkü çeker alýrsýn. Dilediðini aziz edersin, dilediðini de zelil kýlarsýn. Hayýr, yalnýz Senin elindedir. Muhakkak sen herþeye kadirsin./Geceyi gündüze kadarsýn, gündüzü de geceye katarsýn. Ölüden diriyi çýkarýrsýn, diriden de ölüyü çýkarýrsýn. Dilediðine de hesapsýz verirsin.” [100]

“Gaybýn anahtarlarý Allah’ýn katýndadýr. Onlarý ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini yine O bilir. O’nun bilgisi olmadan bir yaprak düþemez ve yerin karanlýklarý içine bir dâne giremez. Yaþ ve kuru her ne varsa hepsi açýk bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da)dýr./Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan) O’dur. Bununla beraber gündüz kazandýklarýnýzý da bilir. Sonra takdir edilen ömür tamamlansýn diye sizi gündüzün içinde uyandýrýr. Nihayet dönüþünüz O’nadýr. Sonra O, size (dünyada) yapmýþ olduðunuz iþleri haber verecektir.” [101]                       

“(Ey Rasûlüm!) De ki: “Ben göklerle yeri yaratandan baþkasýný mý dost edineceðim? Halbuki O yediriyor, yediriimiyor.”  [102]

“Hiçbir þey yoktur ki, hazineleri Bizim yanýmýzda olmasýn! Fakat Biz, onu ancak (ihtiyaca göre) malum miktarda indiririz.”  [103]

“(O münafýklar) gücü ve kuvveti onlarýn yanýnda mý arýyorlar? Þüphe yok ki, bütün izzet ve kudret Allah’ýndýr.” [104]                                                                     

“Nice hayvanlar vardýr ki, (za’fýndan dolayý) rýzkýný taþýyamaz. Allah onlara da rýzýk veriyor, size de... Hakkýyla iþiten, hakkýyla bilen O’dur.” [105]

“(Ey Rasûlüm!) onlara de ki: “Söyleyin bakalým! Eðer Allah, kulaklarýnýzý ve gözle­rinizi alýr da, kalblerinize mühür vurursa, Allah’tan baþka onlarý size döndürecek ilah kimdir? Bak ayetlerimizi nasýl çeþitli yönleriyle beyan ediyoruz. Sonra da on­lar nasýl da yüz çeviriyorlar?” [106]

“(Ey Rasûlüm!) De ki; “Söyleyin bana! Eðer Allah, Kýyamet gününe kadar geceyi üzerinize devam ettirse, Allah’tan baþka hangi ilah size aydýnlýk getirebilir? Hâlâ dinlemeyecek misiniz?”/De ki: “Söyleyin bana! Eðer Allah, Kýyamet gününe ka­dar gündüzü üzerinize devam ettirse, Allah’tan baþka hangi ilah size içinde istirahat edeceðiniz geceyi getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?” [107]

“O’nun ayetlerinden biri de, denizde daðlar gibi akýp giden gemilerdir./Dilerse rüz­garý durduruverir de, gemiler suyun üstünde durakalýrlar. Þüphesiz bunda çok sa­býrlý, çok þükür eden herkes için birçok ibretler vardýr./Yahut dilerse kazandýklarý günahlar yüzünden onlarý helak eder. Ama Allah, çoðunu baðýþlar.” [108]

“Yemin olsun, Biz Davud’a tarafýmýzdan büyük üstünlük verdik. “Ey daðlar! Onunla beraber tesbih edin” dedik. Kuþlara da ayný þeyi emrettik. Ona demiri (hamur gibi) yumuþattýk.”  [109]                                                                                   

“Nihayet Biz Karun’u, hem de sarayý ile birlikte yere geçiriverdik. Artýk Allah’a kar­þý yardýmýna gelecek taraftarlarý da yoktu. Hâsýlý o, kendini kurtaranlardan deðildi.” [110]

“Sonra Biz Musa’ya, “Âsân ile denize vur!” diye vahyettik. Nitekim (âsâyý vurunca) deniz yarýldý. (Birçok parçalara ayrýldý.) Her parçasý kocaman bir dað gibi oluverdi.” [111]                                                                                                   

“Bizim emrimiz ancak bir göz kýrpmasý kadar kýsa bir andýr. (Hemen yerine gelir.)” [112]

“Dikkat edin ki, yaratmak ve emretmek yalnýz ve yalnýz O’na mahsustur.” [113]

“Sizin için O’ndan baþka hiçbir ilah yoktur.” [114]

“(Allahu Teâlâ’nýn yüce Zât’ýndaki güzellikler o kadar fazladýr ki,) þayet yeryüzün­deki aðaçlar kalem, deniz de mürekkeb olsa, hatta buna yedi deniz daha ek­lense, yine Allah’ýn kelimeleri (kemâlâtý) yazmakla tükenmez. Þüphe yok ki, Allah mutlak galib ve hikmet sahibidir.” [115]

“(Ey Rasûlüm!) De ki: “Bizim baþýmýza hiçbir zaman Allah’ýn yazdýðýndan baþka bir þey gelmez. O, bizim Mevlâmýzdýr. O’nun için mü’minler, yalnýz O’na tevekkül etsinler!” [116]                                                                                             

“Eðer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa bil ki, onu O’ndan baþka giderecek yoktur. Ama sana bir hayýr dilerse, O’nun ihsanýný geri çevirecek de yoktur. Onu kullarýndan dilediðine nasib eder. O, çok baðýþlayýcý, çok esirgeyicidir.” [117]

 

Hadisi Þerifler
 

70) Hz. Ýbni Abbas radýyallahu anhuma’dan rivayet edilmiþtir: Cebrail aleyhisselam Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e,

“Ýman nedir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Ýman; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere, öfüme ve öldükten sonra tekrar dirilmeye, Cennet, Cehennem, hesab ve mîzana iman etmen ve bir de kaderin tamamýna, hayrýna ve þerrine iman etmendir” buyurdu. Cebrail aleyhisselam,

“Ben bunlarýn tamamýna iman edince mü’min olur muyum?” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Eðer sen bu þeylerin tamamýna iman edersen mü’min olursun” buyurdu.   [118]

71) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurmuþtur: “Ýman; senin Allah’a, meleklerine, (ahirette) Allah’a ka­vuþacaðýna, O’nun peygamberlerine iman etmen, (öldükten sonra tekrar) diril­meye iman etmen (onlarýn hak olduðunu bilmen)dir.” [119]

72) Hz. Ömer bin Hattab radýyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in þöyle buyurduðunu iþitti: “Allah’a ve kýyamet gününe iman etmiþ olduðu halde ölen kimseye,

“Cennet’in sekiz kapýsýndan hangisinden dilersen gir” buyurulur.” [120]

73) Hz. Abdullah Ýbni Mes’ud radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah aleyhi vesellem þöyle buyurdu; “Þüphesiz Ademoðlu’nun kalbine bir düþünce þeytandan gelir, bir düþünce de melek tarafýndan... Þeytandan gelen düþünce Þerre tahrik ve Hakk’ý yalanlamaktýr. Meleðin verdiði düþünce ise hayra teþvik ve Hakk’ý tasdik etmektir. O halde kim kalbinde iyilik ve Hakk’ý tasdik etme düþüncesini bulursa, bilsin ki o Allah tarafýndan (hidayet)dir. O kimse bunun üzerine Allah’a hamd etmelidir. Kim de içinde diðer düþünceyi (þeytanî hayalleri) bulursa, kovul­muþ þeytandan Allah’a sýðýnmalýdýr”. Daha sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þu ayeti okudu: [121]

74) Hz. Ebû Derdâ radýyallahu anh’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu: “Allahu Teâlâ’nýn azametini kalbinize koyunuz ki, sizi baðýþlasýn.” [122]                                                                                 

“Þeytan sizi fakirlikle korkutur ve size günahý emreder.” [123]

75) Hz. Ebû Zerr radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi kudside Allahu Teâlâ’nýn þöyle buyurduðunu nakletti:

“Ey kullarým! Ben zulmü Kendime haram kýldým. Onu sizin aranýzda da haram kýldým. O halde birbirinize zulmetmeyiniz. Ey kullarým! Hepiniz dalâlettesiniz, ancak hidayet ver­diðim kimse müstesna. Öyleyse Benden hidayet isteyiniz ki, Ben size hidayet vereyim. Ey kullarým! Hepiniz açsýnýz, ancak yedirdiklerim müstesna. Öyleyse Benden yemek isteyiniz ki sizi yedireyim. Ey kullarým! Hepiniz çýplaksýnýz, ancak Benim giydirdiklerim müstesna. Öyleyse Benden elbise isteyiniz ki sizi giydireyim. Ey Kullarým! Siz gece ve gündüz günah iþliyorsunuz. Ben ise bütün günahlarýnýzý baðýþlýyorum. Benden maðfiret dileyiniz ki Ben de sizi affedeyim. Ey Kullarým! Siz Bana zarar vermek isteseniz asla zarar veremezsiniz. Bana fayda ulaþtýrmak isteseniz, asla ulaþtýramazsýnýz. Ey kullarým! Sizin evveliniz ve ahiriniz, insan ve cinleriniz, sizden kalbi Allah’tan en fazla korkan biri gibi olsa, bu durum Benim mülkümden bir þeyi arttýrmaz. Ey kullarým! Sizin evveliniz ve ahiriniz insan ve cinleriniz, sizden kalbi en fâcir ve fâsýk biri gibi olsa, bu durum Benim mülküm­den hiçbir þey eksiltmez. Ey kullarým! Sizin evveliniz, ahiriniz insan ve cinleriniz hepsi bir meydanda toplanýp Benden isteseler, Ben de her birine isteðine uygun olarak versem, bundan dolayý Benim hazinemde ancak bir iðnenin denize daldý­rýlýp çýkarýlýnca denizde meydana getirdiði eksiklik kadar eksilme olur. (Bu da bir eksiklik sayýlmaz.) Ey kullarým! Þüphesiz sizin bu amellerinizi Ben sizin için ko­ruyorum (saklýyorum). Sonra onlarýn karþýlýðýný tam olarak size vereceðim. O halde kim (Allah’ýn tevfiki ile) hayýrlý amel iþlerse Allah’a hamd etsin. Kimde bun­dan baþka bir þey (bir günah) iþlerse ancak kendini kýnasýn. (Çünkü onun günah iþlemesi, ancak nefsinin isteðinden dolayý olmuþtur.)” [124]

76) Hz. Ebû Musa el-Eþ’ari radýyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasýnda bize beþ þey buyurdu;

1- Allah Azze ve Celle uyumaz, zâten uyumak O’nun þanýna yakýþmaz,

2- Rýzký azaltýr ve bollaþtýrýr,

3- O’nun huzuruna gecenin ameli gündüzden önce ulaþýr,

4- Gündüzün ameli de geceden önce ulaþýr,

5- O’nunla yaratýklar arasýndaki hicab nurdur. Eðer o hicabý kaldirsa, Zât’ýnýn nurlarý yaratýklarýn görebileceði son noktaya kadar var olan her þeyi yakýp kül eder.”
[125]

77) Hz. Ýbni Abbas radýyallahu anhuma’dan rivâyet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Þüphesiz Allahu Teâlâ, Ýsrafil aleyhisselam’ý yarat­týðýndan beri o, ayaklarýný ayný hizada tutmakta ve gözünü yukarý kaldýrmamak­tadýr. Onunla Rabb Tebâreke ve Teâlâ arasýnda nurdan yetmiþ perde vardýr. Eðer Ýsrafil onlardan birine yaklaþýrsa yanýp kül olur.” [126]

78 ) Hz. Zürâre bin Evfa radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, Hz. Cebrail aleyhisselam’a

“Sen Rabbini gördün mü?” buyurdu. Cebrail aleyhisseiam bunu duyunca titredi ve

“Yâ Muhammed! Benim ile O’nun arasýnda yetmiþ hicab vardýr. Ben onlardan birine yaklaþsam elbette yanar kül olurum” dedi.  [127]

79) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Allah Azze ve Celle (bir hadisi kudside) þöyle buyuruyor:

“Sen infak et ki, Ben sana vereyim.” Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu:

“Allah’ýn eli (yani O’nun hazinesi) doludur. Gece ve gündüz devamlý sarfetmesi o hazineyi eksiltmez. Allahu Teâlâ’nýn yeri ve göðü yarattýðýndan beri ne kadar sarf ettiðini görmüyor musunuz? (Buna raðmen) O’nun hazinesinde eksilme olmadý. (Yer ve gök yaratýlmadan önce) O’nun Arþý su üzerindeydi. Takdirin (hayýr ve þer ile ilgili kararlarýn) ölçüsü O’nun elindedir. Onu (dilediði gibi) deðiþtirir.” [128]

80) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Kýyamet günü Allah celle celaluhu yeryüzünü kendi kabzasýna alacak. Gökleri de sað eliyle katlayacaktýr. Sonra “Hükümdar ancak Benim, yeryüzünün hükümdarlarý nerededirler?” buyuracaktýr. [129]     

81) Hz. Ebû Zerr radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Ben sizin görmediklerinizi görüyor, duymadýklarýnýzý duyuyo­rum. Gök (aðýrlýktan dolayý bir oturaðýn gýcýrdadýðý gibi, Allah’ýn azametinin aðýrlý­ðýndan) gýcýrdar. Gökyüzü böyle gýcýrdamakta haklýdýr. Göklerde herhangi bir meleðin, Allah’ýn huzurunda, alnýný secdeye koymadýðý dört parmak geniþliðinde hiçbir yer kalmamýþtýr. Vallahi eðer siz benim bildiðim þeyleri bilseydiniz, az güler çok aðlardýnýz. Yataklarýnýzda eþlerinizle lezzetlenemezdiniz. Allahu Teâlâ’ya feryad ederek daðlara ve ýssýz yerlere giderdiniz. Keþke ben (kökünden) kesilen bir aðaç olsaydým!” [130]

82) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallaiiahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu; “Allahu Teâlâ’nýn 99 yani yüzden bir eksik ismi vardýr. Kim onlarý güzel bir þekilde ezberlerse o, Cennete girer. (O’nun 99 sýfâtî isimleri þunlardýr:)” [131]                                                                                       

“O öyle bir Allah’týr ki, O’ndan baþka ibadet edilecek hiçbir ilah yoktur. Rahmeti bol, Merhameti sonsuz olan Bütün mevcudatýn gerçek padiþahý ve idarecisi Bütün ayýp ve noksanlýklardan arýnmýþ Her afete karþý selâmet ve esenlik veren Kullarýna emân ve iman veren Kullarýný tam olarak gözeten ve onlarýn amellerini, ecellerini ve rýzýklarýný kontrol altýnda tutan Her þeye galip olan Bozukluða uðramýþ þeyleri düzene sokan Büyüklük ve azamet sahibi Yaratan, Yerli yerinde, ayýpsýz yaratan, Þekil ve suret veren, Günahlarý çok baðýþlayan Bütün mahlûkatý kudret elinde tutan Gaybî hazinelerinden bol bol ihsan eden, Bütün canlýlara rýzýk veren, Herkes için rahmet kapýlarýný açan, Her þeyi bilen, Darlýk veren, Geniþlik veren, Aþaðý dereceye indiren, Dereceleri yükselten,  Ýzzet veren, aziz kýlan,  Zillet verip, zelil kýlan, Her þeyi iþiten, Her þeyi gören, Muhkem karar veren Adalet ve insaf sahibi,  Gizli sýrlara vakýf olan,  Her þeyden haberdar olan,  Son derece yumuþak davranan, Büyük, azamet sahibi, Çok baðýþlayan, Kadirþinas faz amel karþýlýðýnda çok sevab ve mükâfat veren)  Çok büyük,  Koruyan,  Mahlukatýn yaþamý için gerekli olan sebebleri ihsan eden, Herkese kâfi olan, yeten,  Yücelik ve azamet sahibi,  Kendisinden istenmeden ihsan eden,  Gözeten,  Dualarý kabul eden,  Rahmeti ve ihsaný geniþ olan,  Çok hikmetli,  Kullarýný çok seven,  Þâný yüce olan,  Ölüleri diriltip kabirlerinden çýkaran,  Her þeyi görüp, bilen þahid, Bütün sýfatlarýyla var olan,  Mahlukatýn iþlerini gören, Çok büyük güç ve kuvvet sahibi, Çok saðlam  Mü’minlerin iþlerini üzerine alan ve yardým eden,  Medih ve övgüye layýk olan, Bütün mahlûkat hakkýnda mükemmel derecede  malumatý olan,  Mahlûkati yoktan var eden,  Mahlûkati yok edip, ikinci kez yaratan  Hayat veren, yaþatan Hayata son veren, öldüren, Daima hayatta olan, Her þeyi yöneten ve ayakta tutan, Yanýnda her þeyi bulunduran (yani her þeyi hazinesinde  bulunduran), En yüksek þeref sahibi,  Bir olan Tek ve eþsiz olan, Hiçbir þeye muhtaç olmayan, her þey, Kendisine muhtaç olan, Her þeye gücü yeten, büyük kudret sahibi,  Her þeyin üzerindeki gerçek güç sahibi,  Dilediðini öne alan, ileri geçiren, Dilediðini geri býrakan, Varlýðý ezeli olan (yani hiçbir kimse ve hiçbir þey yok iken O vardý), Varlýðý ebedî olan (yani hiçbir Kimse ve hiçbir þey kalmayýnca da O kalacaktýr), Varlýðý aþikâr olan (yani O, varlýðýna delalet eden deliller  itibariyle tamamen aþikârdýr), Gözlere görünmeyen, Her þeyi intizam içinde yürüten, Yaratýklarýnda bulunan sýfatlarýn hepsinden uzak ve  münezzeh olan, Büyük iyilik ve ihsan sahibi, Tevbe etmeye tevfik veren ve tevbeleri kabul eden,  Suçlularýn cezasýný veren, Çok affeden, günahlarý tamamýyla silen, Pek þefkatli,  Bütün kâinatýn ve mülkün tek sahibi,  Büyüklük, yücelik ve ikram sahibi,  Haklýnýn hakkýný veren, Bütün mahlûkatý kýyamet günü bir araya toplayan, Zâtý ve sýfatlarý itibariyle kimseye muhtaç olmayan,  Kendi insanýyla kullarýný zengin eden,  Engelleyen önleyen (Hikmet ve iradesiyle) zarara uðratan, Fayda veren,  Nurlarýn kaynaðý, bütün her þeyi nurlandýran,  Doðru yolu gösteren ve o yolda yürüten,  Her þeyi örneði olmadan mükemmel bir þekilde yaratan, Varlýðý ebedî olan (varlýðýnýn sonu olamayan), Her þey yok olduktan sonra baki kalacak olan, Rüþd ve hikmet sahibi (O’nun her fiil ve kararý doðrudur), Çok büyük sabýr sahibi (kullarýnýn küçük-büyük isyanlarýný  gördüðü halde derhal azab gönderip de onlarý helak etmeyen)”

Ýzah: Allahu Teâlâ’nýn birçok isimleri vardýr. Bunlar Kur’an-ý Kerim ve diðer rivayetlerde zikredilmiþtir. Yukarýdaki hadiste bunlardan 99 tanesi geçmektedir. [132]

83) Hz. Übeyy bin Ka’b radýyallahu anh diyor ki: Bir defasýnda Müþrikler Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e,

“Ey Muhammed! Rabbinin nesebini bize haber ver” dediler. Bunun üzerine Allah Tebâreke ve Teâlâ þu sûreyi indirdi:

“De ki: “O Allah’týr, bir tektir./Allah Samed’dir (kimseye muhtaç deðildir)./O doður­mamýþ ve doðurulmamýþtýr./ Hiç kimse de O’na denk olmamýþtýr.” [133]

84) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu antidan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Allah Azze ve Celle (bir hadisi kudside) þöyle buyuruyor: “Ademoðlu Beni yalanladý, halbuki bu ona yakýþmazdý. O Beni kötüledi, halbuki du onun hakký deðildi. Onun Beni yalanlamasý þudur ki; Benim onu ilk yarattýðým gibi tekrar yaratamayacaðýmý söyler. Onun Beni kötülemesi ise Allah evlad edindi temesidir. Halbuki Ben kimseye muhtaç deðilim. Ne Benim bir evladým var, ne ben bir kimsenin evladýyým ne de Benim her hangi bir dengim var.” [134]

85) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in þöyle buyurduðunu iþittim;

“Ýnsanlar daima (Allahu Teâlâ’nýn Zâtý hak­kýnda) birbirlerine soracaklardýr. Hatta diyeceklerdir ki: “Allahu Teâlâ bütün mahlûkatý yarattý. (Ancak) Allahu Teâlâ’yý kim yarattý?” (Neûzü billahi) Ýnsanlar böyle konuþtuklarýnda siz þöyle deyiniz:

“Allah birdir. Allahu Teâlâ kimseye muhtaç deðildir. Herkes O’na muhtaçtýr. O kim­seyi doðurmamýþ ve kimseden doðmamýþtýr. Hiçbir kimse O’na denk olmamýþtýr.” Sonra üç defa sol tarafýnýza üfleyiniz ve kovulmuþ þeytandan Allah’a sýðýnýnýz.” [135]

86) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Allahu Teâlâ (bir hadisi kuside) þöyle buyuruyor:

“Ademoðlu bana eziyet vermek istiyor, zamaný kötülüyor. Halbuki zaman (hiç bir þey deðildir. O) Benim... (Zamanýn) bütün hadiseleri yalnýz Benim kudret elimdedir. (Dilediðim gibi) gece ve gündüzü çeviririm.” [136]

87) Hz. Ebû Musa el-Eþari radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurmuþtur;

“Kendsine eziyet ve üzüntü verecek bir þeyi duyduðu halde Allah’tan daha çok sabreden hiç kimse yoktur. Müþrikler O’na oðul isnad ettikleri halde O, onlara afiyet veriyor ve rýzýklandýrýyor.” [137]

88 ) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu vesellem buyurdu ki;

“Allahu Teâlâ mahlûkatý yarattýðýnda Levh’i Mahfuz’a þöyle yazdý:

“Þüphesiz rahmetim gazabýmý geçti”. Bu yazý, O’nun katýnda Arþ üzerinde bulunmaktadýr.” [138]

89) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Bir mü’min, Allah indindeki (isyankârlara verilecek) ce­zayý tam oiarak bilseydi, O’nun Cennetini asla ümid etmezdi. Eðer bir kâfir, Allah’ýn indindeki rahmeti tam olarak bilseydi. O’nun Cennetinden ümidini kesmezdi.”

90) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Allahu Teâlâ’nýn 100 rahmeti vardýr. Onlardan bir rah­metini cinler, insanlar, hayvanlar ve haþerâta indirmiþtir. O bir rahmet yüzünden onlar birbirine þefkat gösterirler. Onun sebebiyle birbirlerine merhamet ederler. Onun sebebiyle vahþi hayvanlar yavrularýna þefkat gösterirler. Allahu Teâlâ 99 rahmetini, kýyamet günü için ertelemiþtir. O gün kullarýna rahmet edecektir.”

Bir rivayette þöyle geçmektedir:

“Kýyamet günü olduðu zaman Allahu Teâlâ 99 rahmetini, o dünyevi rahmetle birleþtirerek 100’e tamamlar. (Sonra da 100 rahmetiyle kullarýna rahmet eder).” [139]                                                                       

91) Hz. Ömer bin Hattab radýyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanýna bazý esirler getirildi. Esirlerden bir kadýnýn kendi çocuðunu aradýðý gözüne iliþti. Bulduðu çocuðu alarak göðsüne yapýþtýrýyor ve emziriyordu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bize,

“Sizin görüþünüz nedir? Bu kadýn çocuðunu ateþe atabilir mi?” buyurdu. Biz,

“Hayýr. Vallahi atamaz, özellikle de çocuðunu ateþe at­mamaya kudreti varken (ve hiçbir mecburiyeti yokken) atamaz!” dedik. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu:

“Muhakkak Allahu Teâlâ bu kadýnýn çocuðuna olan merhamet ve sevgisinden daha fazla bir merhamet ve sevgi ile kullarýný sever ve onlara merhamet eder.” [140]

92) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh diyor ki: Bir defasýnda Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem namaz için kalktý. Biz de o’nunla birlikte kalktýk. (Yeni müslüman ol­muþ) bir köylü namazdayken,

“Allah’ým! (Sadece) bana ve Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’e rahmet et. Bizimle birlikte kimseye rahmet etme!” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem selam verince o köylüye,

“Sen çok geniþ olan bir þeyi da­ralttýn. (Endiþe etme, Allah’ýn rahmeti o kadar geniþ ki, herkesi içine alýr. Yine de onda darlýk olmaz. Halbuki sen onun dar olduðunu zannediyorsun)” buyurdu. [141]

93) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Muhammed’in caný, kudret elinde olan Zât’a yemin olsun ki; bu ümmetten hiç kimse, ister yahudi olsun ister hýristiyan, benim (peygamber­liðimi) duyar da, benim kendisiyle gönderildiðim dine iman etmeden ölürse, þüphesiz o Cehennemliklerden olur.” [142]

94) Hz. Câbir bin Abdullah radýyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem uyurken yanýna birkaç melek geldi. Bazýlarý,

“O uyuyor” dedi. Bazýlarý,

“Gözler uyuyor ama kalb uyanýk” dedi. Sonra aralarýnda,

“Sizin bu arkadaþýnýz (Muhammed sallallahu aleyhi vesellem) hakkýnda bir misal vardýr” dediler. Onlardan biri, “Öyleyse (onunla ilgili) misali, onun yanýnda beyan ediniz” dedi. Bazýsý,

“O uyuyor (o halde beyan etmenin faydasý nedir?)” dedi. Bazýsý,

“Þüphesiz gözler uyuyor ama kalb uyanýktýr” dedi. Sonra melekler birbirlerine þöyle dediler;

“Onun misali ev yapmýþ bir adama benzer ki, o, evde ziyafet hazýrlar ve insanlarý çaðýrmak için bir kiþi gönderir. Kim çaðýran kimseye icabet ederse, o eve girer ve yemekten yer. Kim de çaðýrana icabet etmezse, o eve giremez ve yemek yiyemez”. Melekler,

“Bu misali biraz açýklayýn, ta ki o anlasýn” dediler. Bazýlarý,

“O uyuyor (açýklama­nýn ne faydasý var?)” dediler. Bazýlarý,

“Gözler uyuyor ama kalb uyanýktýr” dediler. Sonra,

“O ev Cennet’tir. (Onu Allahu Teâlâ yaratmýþ ve ona çeþitli nimetler koyup ziyafet tertiplemiþtir) ve (Cennet’e) çaðýran ise Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem ‘dir. Kim Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’e itaat ederse Allah’a itaat etmiþ olur. (Cennet’e girer ve oranýn nimetlerini elde eder.) Kim de Muhammed sallallahu aleyhi vesellem ‘e isyan ederse o, Allah’a isyan etmiþ olur. (Dolayýsýyla Cennet nimetle­rinden mahrum kalýr.) Muhammed sallallahu aleyhi vesellem, insanlarý iki kýsma ayýr­mýþtýr (itaat edenler ve itaat etmeyenler).”  [143]                                                   

Ýzah: Enbiya-i Kiram aleyhimüsselam’ýn özelliklerinden biri de, onlarýn uyku­larýnýn diðer insanlarýn uykularýndan farklý olmasýdýr. Ýnsanlarýn genellikle uyku halindeyken hiçbir þeyden haberleri olmaz. Oysa peygamberler uyku halindeyken kendilerinden tamamen geçmezler. Onlarýn uykuyla olan iliþkileri sadece gözleriyle olur. Kalbleri uyku halinde dahi Allahu Teâlâ’nýn yüce Zâtýna yönelir, müte­veccih olur. [144]

95) Hz. Ebû Musa radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurmuþtur;

“Benim ve Allah’ýn beni kendisiyle gönderdiði dinin misâli bir adam gibidir ki, o kavmine gelip,

“Ey kavmim! Ben gözlerimle düþman askerini gördüm. Ben gerçek bir korkutucu ve uyarýcýyým. O halde bir kurtuluþ yolu düþünün!” Bunun üzerine kavminden bazýlarý ona itaat ederler. Gece vakti yavaþ yavaþ yürüyerek yola koyulurlar ve düþmandan kurtulurlar. Bazýlarý da onu yalan­lar ve sabaha kadar evlerinde kalýrlar. Düþman askeri sabah vakti onlara saldýrýr ve onlarý helak ve berbat eder. Ýþte bu, bana itaat edip, benim getirdiðim dine sarýlan (ve kurtulan) kimsenin misalidir. Ayný þekilde bu misal, benim sözümü tutmayan ve getirdiðim dini yalanlayan (ve helak olan) kimsenin misalidir” [145]

Ýzah: O devirde sabah erkenden baskýn yapmak Araplarýn âdetlerindendi. Bu sebeple düþmanýn saldýrýsýndan korunmak için sefere gece yarýsý çýkýlýrdý.

96) Abdullah bin Sabit radýyallahu anh diyor ki: Hz. Ömer bin Hattab radýyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin huzuruna geldi ve

“Yâ Rasûlallah! Ben, Benî Kureyza kabilesinden bir kardeþime uðradým. O (benim faydam için) Tevrat’tan manalarý geniþ olan birkaç söz yazýp bana verdi. Onlarý size arz etmeme izin ve­rir misiniz?” dedi. Hz. Abdullah radýyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yüzünün rengi deðiþti. Ben,

“Ey Ömer! Sen Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in yüzündeki öfke izlerini görmüyor musun?” dedim. Hz. Ömer radýyallahu anh (derhal kendi hatasýný anlayýp) þöyle dedi:

“Biz Rabb olarak Allah’tan, din olarak Ýslam’dan ve Rasûl olarak da Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’den razý olduk”. Bu kelimeleri duyunca Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’ýn yüzündeki öfke izleri daðýldý ve “Muhammed’in caný kudret elinde olan Zât’a yemin olsun ki, eðer Musa aleyhisselam sizin aranýzda olsa, siz beni býra­kýp da ona tâbi olsanýz, mutlaka sapýtýrýnýz. Ümmetler içinden siz benim hisseme düþtünüz. Ben de peygamberler içinden sizin hissenize düþtüm. (O halde sizin kurtuluþunuz bana tâbi olmaya baðlýdýr.)” [146]                                             

97) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurmuþtur; “Ümmetimin hepsi Cennet’e girecektir. Yüz çevi­renler müstesnadýr.” Sahâbe-i Kiram radýyallahu anhum,

“Yâ Rasûlallah! Cennetten kim yüz çevirebilir ki?” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Kim bana itaat ederse, o Cennet’e girer. Kim bana itaat etmezse, muhakkak o Cennet’e girmek­ten yüz çevirmiþtir” buyurdu. [147]                                                                         

98 ) Hz. Abdullah bin Amr radýyallahu anhuma’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Nefsâni istekleri, benim getirdiðim dine tâbi olmadýðý müddetçe sizden hiçbiri (kâmil) iman sahibi olamaz.” [148]

99) Hz. Enes bin Mâlik radýyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bana,

“Evladým! Eðer kalbinde kimse hakkýnda bir eðrilik olmadan sabahlayabilirsen ve akþamlayabilirsen (yani her vakit kalbini bu keyfiyette tutabilirsen) böyle yap” buyurdu. Sonra bana,

“Evladým! Bu benim sünnetimdendir. Kim benim sün­netimi ihya ederse, o beni sever. Kim de beni severse, o Cennet’te benimle be­raber olur” buyurdu. [149]                                                                                           

100) Hz. Enes bin Mâlik radýyallahu anh diyor ki: Üç kiþi Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in ibadeti hakkýnda sormak için Ezvâc’ý Mutahharât’ýn yanýna geldiler. Kendilerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in ibadet hâli bildirilince sanki onlar Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in ibadetini azýmsadýlar ve þöyle dediler: “Biz Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ile nasýl eþit oluruz. Þüphesiz ki Allahu Teâlâ o’nun (eðer varsa) geçmiþ ve gelecek bütün hatalarýný atfetmiþtir”. Onlardan biri,

“Ben devamlý gecelen namaz kýlacaðým” dedi. Ýkincisi,

“Ben devamlý oruç tutaca­ðým ve hiç aksatmayacaðým” dedi. Üçüncüsü,

“Ben kadýnlardan uzak duracaðým ve asla evlenmeyeceðim” dedi. (Onlarýn arasýnda bu konuþma geçerken) Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem geldi ve

“Bu sözleri söyleyenler sizler misiniz? Öyleyse iyi dinleyin! Allah’a yemin olsun ki, ben sizden daha çok Allah’tan korkuyorum. Ben hepinizden fazla takva sahibiyim. Ama buna raðmen ben bazen oruç tutarým, bazen tutmam. Bazen (geceleri) namaz kýlarým, bazen uyurum. Kadýnlarla evlenirim. (Ýþte bu benim yolumdur.) Kim benim yolumdan yüz çevirirse o benden deðildir.” [150]

101) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurmuþtur:

“Kim ümmetimin bozulduðu vakit benim yoluma sýmsýký yapýþýrsa, ona þehid sevabý verilir.” [151]                                       

102)
Hz. Mâlik bin Enes rahmetullahi aleyh diyor ki: Bana ulaþan rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Ben size iki þey býraktým. Siz on­lara sýmsýký sarýldýðýnýz müddetçe asla sapýtmazsýnýz. Onlar Allahu Teâlâ’nýn ki­tabý ve O’nun peygamberinin sünnetidir.” [152]

103) Hz. Irbâz bin Sâriye radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün sabah namazýndan sonra öyle tesirli bir nasihat bu­yurdu ki, gözler yaþardý, kalpler ürperdi. Bir þahýs,

“Yâ Rasûlallah! Bu vedalaþan birinin nasihatýna benziyor. Öyleyse bize neyi tavsiye edersiniz?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;

“Size Allah’tan korkmanýzý, Habeþli bir köle dahi olsa (emirin sözünü) dinlemeyi ve ona itaat etmeyi vasiyet ediyorum. Benden son­ra hayatta kalanlarýnýz çok ihtilaflar görecek. Siz dinde yeni yeni þeyler icad et­mekten sakýnýn. Çünkü dindeki her yenilik sapýklýktýr. Sizden kim böyle bir zama­na yetiþirse, benim sünnetime ve hidayet üzere olan Hulefâ-i Raþidîn’nin sünne­tine sýmsýký sarýlsýn.” [153]                                                                                             

104) Hz. Abdullah Ýbni Abbas radýyallahu anhuma’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir adamýn parmaðýnda altýndan bir yüzük görünce onu çýkarttý ve attý. Daha sonra,

“(Hayret!) Sizden biri ateþ korunu eline koymak istiyor (yani kim ellerine altýndan bir þey takýnýrsa, onun elleri Cehennem’e girecektir)” buyurdu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem gidince o þahsa,

“Yüzüðünü al (ve onu satarak yada hediye ederek) ondan faydalan” denildi. O,

“Hayýr, Allah’a yemin olsun ki, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’ýn attýðý bir þeyi asla almayacaðým” dedi. [154]                                                                                                                             

105) Hz. Zeyneb radýyallahu anha diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ‘in zevce’i muhteremesi olan Ümmü Habibe radýyallahu anha’nýn yanýna gittim. O vakit babasý Hz. Ebû Sûfyan radýyallahu ann vefat etmiþti. Hz. Ümmü Habibe radýyallahu anha güzel koku getirtti. Kokunun içinde Halûk ya da baþka bir þeyin karýþýmý olduðu için rengi sarýydý. Ondan biraz hizmetçisine sürdü. Sonra kendi yüzüne sürdü. Ondan sonra þöyle buyurdu;

“Allah’a yemin olsun ki benim güzel koku kullanmaya ihtiyacým yoktu. Ancak þu kadarý var ki, ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’dan þöyle iþittim:

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadýn için ko­casýndan baþka biri için üç günden fazla yas tutmasý caiz deðildir. Kocasý için (yas tutmasý) dört ay on gündür.” [155]

Ýzah: Halûk, çoðu Safran olan bir koku karýþýmýnýn adýdýr.

106) Hz. Enes bin Mâlik radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Bir adam Pey­gamber sallallahu aleyhi vesellem’e,

“Yâ Rasûlallah! Kýyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Kýyamet için ne hazýrladýn?” buyurdu. Adam,

“Ben kýyamet günü için çok fazla (nafile) namaz, (nafile) oruç ve sadaka hazýrlayamadým. Ancak þu var ki, ben Allah ve Rasûlü’nü seviyorum” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,

“Öyleyse sen (kýyamet günü, dünyada) sevdiklerinle beraber olacaksýn” buyurdu. [156]                                                                             

107) Hz. Aiþe radýyallahu anha diyor ki: Bir sahabî Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yanýna geldi ve

“Yâ Rasûlallah! Siz bana canýmdan daha sevimlisiniz. Ailemden daha sevimlisiniz. Çocuklarýmdan daha sevimlisiniz. Ben evimdeyken sizi hatýrlýyorum da, sizin yanýnýza gelip, sizi görünceye kadar sabredemiyorum. Bu dünyadan sizin ve benim ayrýlacaðýmý düþündüðümde biliyorum ki, siz enbiyâ aleyhimüsselam’in bulunduðu makama ulaþacaksýnýz, (ben ise Cennet’e girip gire­meyeceðimi bilemiyorum.) Eðer ben Cennet’e girersem (derecem sizden çok aþaðýlarda olacaðýndan) orada sizi göremeyeceðimden endiþe ediyorum. (O vakit ben buna nasýl dayanabilirim?)” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bu sözleri duyunca cevab vermedi. Nihayet þu ayet nazil oldu:

“Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, iþte onlar Allah’ýn kendilerine lütuflarda bulunduðu peygamberler, sýddýklar, þehidler ve salih kiþilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaþtýr.” [157]

108 ) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Ümmetimden, benden sonra gelecek olan bazý insanlar(da) bana karþý son derece sevgi besleyeceklerdir. Onlardan her biri, “Çoluk çocuðunu, malýný-mülkünü feda etmek karþýlýðýnda beni görebilmeyi arzu edeceklerdir.” [158]

109) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Ben altý þey ile diðer peygamberlerden üstün kýlýndým:

Bana geniþ manalarý içine toplayan kelimeler verildi.

Heybet ile yardým edildim. (Allahu Teâlâ düþmanlarýnýn kalbine benim heybet ve korkumu yerleþtirdi.)

Ganimet malý benim için helal kýlýndý. (Önceki ümmetlerde ganimet malýný, gök­ten bir ateþ gelip yakardý.)

Bütün yeryüzü benim için mescid (yani namaz kýlma yeri) yapýldý. (Önceki üm­metlerde ibadet sadece özel yerlerde edâ ediliyordu.) Bütün yeryüzü (topraðý) benim için temiz kýlýndý. (Teyemmüm yoluyla da taharetlenmek mümkün kýlýndý.)

Bütün mahlûkata peygamber olarak gönderildim. (Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’den önceki peygamberler özellikle yalnýz kendi kavimlerine gönderilirlerdi.)

Nübüvvet ve Risâlet benimle sona erdirilmiþtir. (Yani Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’dan sonra hiçbir nebi ve rasûl gelmeyecektir.)” [159]                               

Ýzah: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in “Bana geniþ manalarý içine top­layan kelimeler verildi” sözünden maksat; kýsa sözcüklerden oluþan ve pek çok manayý içinde bulunduran küçük cümlelerdir.

110) Hz. Irbâz bin Sariye radýyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in þöyle buyurduðunu iþittim;

“Þüphesiz ben Allahu Teâlâ’nýn kuluyum ve peygamberlerin sonuncusuyum.” [160]                                                               

111) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Benim ve benden önce geçen peygamberlerin misâli þöyledir: Bir adam ev yapmýþ, onu süslemiþ ve güzel bir görüntü vermiþtir. Ancak evin bir köþesinde bir tuðlayý eksik býrakmýþtýr. Artýk insanlar evin dört bir tarafýný gezmeye baþlamýþlar, evin güzel görüntüsünü beðenmiþler ve “Buraya niçin bir tuðla konulmadý ki?” demiþlerdir. Ýþte o eksik kalan tuðla benim... Ben, nebilerin sonuncusuyum.” [161]                                                                                                     

112) Hz. Ýbni Abbas radýyallahu anhuma diyor ki: Ben bir gün (binek üzerinde) Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in arkasýnda oturuyordum. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Ey çocuk! Sana birkaç (önemli) kelime öðreteceðim. Allahu Teâlâ’nýn (hükümlerini) koru ki Allah da seni korusun. Allahu Teâlâ’nýn haklarýný gözet ki, O’nu yanýnda bulursun (O’nun yardýmý seninle beraber olur). Ýstediðin zaman yalnýz Allah’tan iste. Yardým taleb ettiðin zaman yalnýz Allah’tan taleb et. Þunu iyi bil ki, bütün insanlar sana fayda vermek için toplansalar, Allahu Teâla’nýn senin için (takdirde) yazdýðý kadar fayda verirler. Eðer hepsi toplanýp sana zarar vermek isteseler, Allahu Teâlâ’nýn senin için (takdirde) yazmýþ olduðu kadar zarar verebilirler. (Takdir kalemleri ile her þey yazýlmýþ ve o) kalemler kal­dýrýlmýþtýr. (Takdirdeki) kaðýtlarýn mürekkebi kurumuþtur. (Yani takdirdeki kararlar da zerre kadar deðiþiklik mümkün deðildir).” [162]

113) Hz. Ebû Derda radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Her þeyin bir hakikati vardýr. Hiçbir kul þunu yakînen bilmeden imanýn hakikatine ulaþamaz; onun baþýna gelen her hâl, mutlaka ona ulaþacaktý. Baþýna gelmeyen bir hal de kesinlikle ona ulaþmayacaktý.” [163]

Ýzah: Ýnsanýn baþýna hangi hâl gelirse gelsin o, þuna kesinlikle inanmalýdýr ki; baþýma gelen her þey Allah tarafýndan takdir edilmiþtir. Kim bilir bunda benim için ne gibi hayýrlar gizlenmiþtir Ýnsanýn, kadere tam olarak inanmasý, imanýn ko­runmasýna ve vesveselerden kurtulup itminan bulmasýna vesiledir.

114) Hz. Abdullah bin Amr bin el-As radýyallahu anhuma diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in þöyle buyurduðunu iþittim:

“Allahu Teâlâ gökleri ve yeri yaratmadan 50 bin sene önce bütün mahlûkatýn kaderlerini yazmýþtýr. O vakit Allahu Teâlâ’nýn Arþ’ý su üzerindeydi.” [164]                                                                 

115) Hz. Ebû Derdâ radýyallahu anh diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in þöyle buyurduðunu iþittim;

“Allahu Teâlâ her kul hakkýnda beþ þeyi yazýp bitirmiþtir: Ölüm vaktini, (iyi veya kötü) amelini, defnolunacaðý yeri, ömrünü ve rýzkýný.” [165]                                                                                                                   

116) Hz. Amr bin Þuayb babasýndan, o da dedesinden rivayet etmiþtir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurmuþtur;

“Kiþi kaderin, hayýr ve þerrin (Allahu Teâlâ tarafýndan) olduðuna iman etmedikçe mü’min olamaz.” [166]

117) Hz. Ali radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Bir kul dört þeye iman etmedikçe mü’min olamaz:

1- Allah’tan baþka hiç kimsenin ibadete layýk olmadýðýna ve benim Allah’ýn Rasûlü olduðuma ve Allah’ýn beni Hakk ile gönderdiðine þehadet etmeli,

2- Ölüme iman etmeli,

3- Öldükten sonra dirilmeye iman etmeli,

4- Kadere iman etmelidir.
” [167]             

118 ) Hz. Ebû Hafsa rahmetullahi aleyh diyor ki: Ubâde bin Sâmit radýyallahu anh oðluna þöyle dedi;

“Evladým! Sen, þunu yakînen bilinceye kadar imanýn hakikatini asla tadamazsýn. Þöyle ki; Baþýna gelen bir hâl; sana mutlaka isabet edecekti. Baþýna gelmeyen bir hâl ise kesinlikle sana ulaþmayacaktý. Ben Rasulullah saiiai-lahu aleyhi vesellem’in þöyle buyurduðunu iþittim;

“Allahu Teâlâ’nýn ilk yarattýðý þey kalemdir. Sonra ona

“Yaz” diye emretti. O,

“Ya Rabbi ne yazayým?” deyince Allah celle celaluhu,

“Kýyamete kadar gelecek her þey hakkýnda takdir edilenleri yaz!” buyurdu”. Hz. Ubâde bin Sâmit radýyallahu anh þöyle devam etti:

“Evladým! Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in þöyle buyurduðunu iþittim;

“Kim bundan baþka bir inanç üzere ölürse, o benden deðildir.” [168]

119) Hz. Enes bin Mâlik radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Allahu Teâlâ ana rahmi için bir melek tayin etmiþtir. O melek þöyle der:

“Ya Rabbi! Þimdi bu nutfedir... Ya Rabbi! Þimdi bu pýhtýlaþmýþ bir kandýr... Ya Rabbi! Þimdi bu bir et parçasýdýr.” (Allahu Teâlâ her þeyi bilmesine raðmen melekler Allahu Teâlâ’ya çocuðun muhtelif þekillerini haber verirler.) Sonra Allahu Teâlâ onu yaratmayý dileyince melek,

“Ya Rabbi, ne yazayým? Kýz mý, erkek mi? Bedbaht mý, bahtiyar mý? Rýzký ne kadardýr? Ömrü ne kadar­dýr?...” Nitekim o, ana karnýndayken, onun (hayatýyla ilgili) bütün tafsilat yazýlýr.” [169]

120) Hz. Enes radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu; “Ýmtihan ve belâ ne kadar büyük olursa, onun karþýlýðý da o kadar büyük olur. Allahu Teâlâ bir kavmi sevdiðinde onlarý imtihana sokar. Kim bu imtihana razý olursa Allahu Teâlâ ondan razý olur. Kim de bu imtihana öfkele­nirse, Allahu Teâlâ ona gazab eder.” [170]

121) Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’ýn zevce-i muhteremesi olan Hz. Aiþe radýyallahu anha diyor ki:

“Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e tâûn hakkýnda sor­dum,” buyurdu ki;

“O, Allahu Teâlâ’nýn bir azabýdýr, onu dilediðine gönderir. (Ancak) Allah celle celaluhu, onu mü’minler için rahmet kýlmýþtýr. Eðer bir kimsenin beldesinde tâûn salgýný olur da, o kimse sabrederek ve sevabýný ümit ederek kendi belde­sinde kalýrsa ve þuna da kesin olarak inanýrsa ki, ancak Allah’ýn takdir ettiði olur (sonra da takdirde olan tâûn salgýnýna yakalanýrsa, o taundan ölse de, kurtulsa da), ona þehid sevabýna eþit sevab verilir.” [171]                                                           

Ýzah: Tâûn salgýn bir hastalýktýr. Hastalýk esnasýnda kalçada, boyunda veya koltuk altýnda acýsý þiddetli olan bir çýban çýkar. Bu hastalýða yakalananlarýn çoðu ikinci veya üçüncü gün ölürler. Tâûn her salgýn hastalýða da denilir. [172]

Bu hastalýkla ilgili hüküm þudur: Tâûn salgýný olan bölgeden kaçýlmamalýdýr. Bundan dolayý yukarýdaki hadisi þerifte sevabýný ümid ederek o yerde kalýnmasý söylenmiþtir.[173]

122) Hz. Enes radýyallahu anlý diyor ki: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’e sekiz yaþýmdayken hizmete baþladým. On sene hizmet ettim. Bu süre içinde elim­den bir zarar ve ziyan meydana geldiðinde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem asla beni kýnayýp azarlamadý. Eðer ev halkýndan biri beni kýnarsa ona,

“Býrakýn onu, (bir þey söylemeyin) çünkü eðer bir ziyan takdir edilmiþ ise, mutlaka oluverir” buyururdu. [174]

123) Hz. Abdullah bin Ömer radýyallahu anhuma’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Her þey kaderde yazýlmýþtýr. Hatta (insanýn) iþe yaramaz ve geri zekâlý olmasý ile zeki ve kabiliyetli olmasý da Allah’ýn takdiriyledir.” [175]

124) Hz. Ebû Hûreyre radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah. sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Kuvvetli mü’min, zayýf mü’minden daha hayýrlý ve Allah’a daha sevimlidir. Tâbi ki her mü’minde bir hayýr vardýr. (Unutma ki) sana fayda verecek olan þeye heveslen ve onu taleb et, Bu konuda Allahu Teâlâ’dan yardým iste. Gayreti elden býrakma, aciz olma. Sana zarar verecek bir þey ulaþtý­ðýnda,

“Ben eðer þöyle yapsaydým, þöyle þöyle olurdu” deme. Fakat,

“Allah’ýn takdiridir. O ne dilediyse öyle yapmýþtýr” de. Çünkü ‘Eðer’ lafzý þeytanýn iþine kapý açar.” [176]                                                                                                             

Ýzah: Ýnsanýn ‘Eðer ben þöyle yapsaydým, þöyle þöyle olurdu’ demesinin yasak olmasý, bu sözü, maksadý kadere karþý gelmek olan bir cümlede kullandýðý ve kendi tedbirlerine itimad edip, kaderi bir þey saymadý takdirdedir. Çünkü bu durumda, insaný kadere iman etmekten uzaklaþtýrmak için þeytana fýrsat ve im­kan doðmuþ olur. [177]

125) Hz. Ýbni Mes’ûd radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem þöyle buyurdu;

“Cebrail aleyhisselam (Allahu Teâlâ’nýn emriyle) benim kalbime þöyle vahyetti:

“Hiçbir kimse kendisi için takdir edilen rýzký tam olarak almadýkça asla ölmez.” O halde Allah’tan korkunuz. Rýzýk kazanma hususunda temiz bir yol seçiniz. Rýzkýn gecikmesi, rýzýk kazanma esnasýnda sizi Allah’a is­yana sevketmesin. (Çünkü rýzýk Allah’ýn kudret elindedir.) Allah’ýn kudret eünde bulunan rýzýk, ancak O’na itaatle elde edilebilir.”  [178]                                 

126) Hz. Avf bin Mâlik radýyallahu anh’dan rivayet edilmiþtir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem iki kiþinin arasýnda karar verdi. Aleyhine karar verilen kiþi dönüp gider­ken (üzüntü içinde),

“Hasbiyellahu ve ni’mel Vekil (Allahu Teâlâ bana yeter. O ne güzel Vekîl’dir)” dedi. Bunu duyunca Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem

“Allahu Teâlâ uygun tedbir almamayý kýnar. O halde iþlerinde daima akýllý hareket et. Sonra eðer iþlerin yolunda gitmezse, o zaman Hasbiyellahu ve ni’mel Vekîl (Bana Allah yeter. O, içine düþtüðüm þu hallerde de benim iþleri­mi yapar)” diyerek kalbini teselli et” buyurdu.  [179]



[92] Bakara: 2/177.

[93] Fâtýr: 35/3.

[94] En'am: 6/101.

[95] Vâkia: 56/58-59.

[96] Vâkýa: 56/63-64.

[97] Vâkýa: 56/68-72.

[98] En'am: 6/95-99.

[99] Câsiye: 45/36-37.

[100] Âl-i Ýmran: 3/26-27.

[101] En'am: 6/59-60.

[102] En'am: 6/14.

[103] Hicr: 15/21.

[104] Nisâ: 4/139.

[105] Ankebût: 29/60.

[106] En'am: 6/46.

[107] Kasas: 28/71-72.

[108] Þûrâ: 42/32-34.

[109] Sebe: 34/10.

[110] Kasas: 28/81.

[111] Þuarâ: 26/63.

[112] Lokman: 31/50.

[113] A'raf: 7/54.

[114] A'raf: 7/59.

[115] Lokman: 31/27.

[116] Tevbe: 9/51.

[117] Yunus: 10/107

[118] Müsned'i Ahmed

[119] Buhâri

[120] Müsned'i Ahmed, Mecma'uz Zevâid

[121] Tirmizi

[122] Müsned'i Ahmed

[123] Bakara: 2/268.

[124] Müslim

[125] Müslim

[126] Mesâbîh’us Sünneh

[127] Mesâbîh'us Sünneh

[128] Buhâri

[129] Buhâri

[130] Tirmizi.

[131] Tirmizi.

[132] Mezâhir'i Hakk.

[133] Ýhlas: 112. Müsned'i Ahmed.

[134] Buhâri

[135] Ebû Dâvûd, Miþkât'ul Mesâbîh

[136] Buhâri

[137] Buhâri

[138] Müsüm

[139] Müslim

[140] Müslim

[141] Buhâri

[142] Müslim

[143] Buharý

[144] Bezi ül Mechûd

[145] Buhâri

[146] Müsned'i Ahmed

[147] Buhâri

[148] Þerhüs Sünneh, Cami'ul Ulûm vel Hikem

[149] Tirmizi

[150] Buhâri

[151] Taberâni, Terðib

[152] Muvatta-Ýmam Mâlik

[153] Tirmizi

[154] Müslim

[155] Buhâri

[156] Buhâri

[157] Nisa: 4/69, Taberâni, Mecma'uz Zevâid

[158] Müslim

[159] Müslim

[160] Müstedreki Hâkim

[161] Buhâri

[162] Tirmizi

[163] Müsned'i Ahmed, Taberâni, Mecma'üz Zevâid

[164] Müslim

[165] Müsned'i Ahmed

[166] Müsned'i Ahmed

[167] Tirmizi

[168] Ebû Dâvûd

[169] Buhâri

[170] Tirmizi

[171] Buhâri

[172] Tekmilet'ü Feth'ül Mülhim

[173] Feth'ül Bârî

[174] Mesabih'üs Sünneh.

[175] Müslim

[176] Müslim

[177] Mezâhir'i Hakk

[178] Þerh'us Sünne

[179] Ebû Dâvûd




Ynt: Gayb'e iman By: ceren Date: 05 Kasým 2015, 21:50:48
Esselamu aleyküm.Gaybý yalnýzca Allah bilir.Ve Allaha iman etmek de gaybe iman etmektir.Allah geçmiþ ve gelecek için tevekkul edip,her iþimizi ona býrakan kullardan olalým inþallah...
Ynt: Gayb'e iman By: ceren Date: 28 Temmuz 2019, 18:57:25
Esselamu aleyküm. Gaybý ve geleceði yalnýzca Allah bilir. Ve allahdan gelen her þeye boyun egen þukur eden ve gayba iman eden kullardan olalým inþallah...
Ynt: Gayb'e iman By: gulsahkilicaslan Date: 29 Temmuz 2019, 11:39:27
Allah razý olsun hocam selam ve dua ile...

radyobeyan