Muhabbet ve husumet By: sumeyye Date: 28 Ekim 2010, 22:00:22
Muhabbet ve Husumet
Beþerî hayatý yüceltmek veya alçaltmak husûsunda muhabbet ve husumet kadar müessir olan hiçbir þey mevcut deðildir. Layýk olana muhabbet, müstahakkýna husumet, hayatý alabildiðine yükseltip ulvîleþtirirken, bunun aksine hareket de hayatý, alabildiðine süflîleþtirir.Beþerî hayatý yüceltmek veya alçaltmak husûsunda muhabbet ve husumet kadar müessir olan hiçbir þey mevcut deðildir. Layýk olana muhabbet, müstahakkýna husumet, hayatý alabildiðine yükseltip ulvîleþtirirken, bunun aksine hareket de hayatý, alabildiðine süflîleþtirir.
Firavun, Hz. Musa'nýn (a.s.) tevhid mücadelesinden, saltanatýný kaybetme endiþesi ile korktu, ürktü, þaþkýnlýk içinde Mýsýr sihirbazlarýný topladý ve Musa (a.s.) ile müsabakaya çýkardý.
"Ya Musa, sen mi önce asaný atarsýn, yoksa biz mi atalým?" diyerek. Hz. Musa'ya (a.s.) hürmet ve nezaket gösterdiler.
Musa (a.s.) ise onlara:
"Siz atacaðýnýzý atýn!" dedi. (A'raf, 115-116)
Sihirbazlar, Firavun ve Mýsýr halkýnýn önünde yere bir kaç deðnek ve ip attýlar. Onlar da kývrýlýp yýlan gibi görülmeye baþladýlar. Sonra emr-i ilahi ile Musa (a.s.) asasýný attý. Asa, kocaman bir ejderha olup meydandaki sihir aletlerini yuttu. Sihirbazlar, bu halin beþerî bir sanat ve marifet deðil, ilahî bir mucize olduðunu anladýlar. Çünkü sihir olsaydý atýlan deðnek ve ipler, sihir bozulduðunda yerinde kalýrdý. Halbuki, sihirbazlarýn sihirleri bozulup iptal edildiði gibi, ayný zamanda deðnek ve ipler de tamamen ortadan kaldýrýlmýþtý. Ýþte bu mucizeyi gören sihirbazlar:
"Biz, Musa ve Harun'un Rabbine îman ettik!" diyerek secdeye kapandýlar.
Firavun buna çok öfkelendi:
"Benden izin almadan nasýl îman edersiniz? Demek ki, Musa sizin üstadýnýz imiþ: Siz bu iþi ondan öðrenmiþsiniz! O halde sizin el ve ayaklarýnýzý çapraz kestirerek sizi ölüme mahkum ediyorum!" dedi.
Sihirbazlar da Firavun'a tavýr koyarak:
"Seni, bize gelen apaçýk bir mucizeye tercih edemeyiz!. Sen fiilinde serbestsin. Dilediðin zulmü yapabilirsin, iþkencen bize zarar veremez. Hükmünse, yalnýz bu dünya hayatýnda geçerlidir. Oysa biz, Allah'a (c.c.) döndürüleceðiz." dediler.
Mevlana (k.s.) bu hadisenin derunî vechesini þu þekilde tahlil eder:
"Mel'un ve zalim Firavun, sihirbazlarý, îmanlarýndan dolayý ölümle tehdit ederek:
"Elinizi ve ayaðýnýzý çaprazlama olarak kestireceðim.. Sonra da sizi affetmeyip astýracaðým!" demiþti."
"Firavun, o anda sihirbazlarýn korkacaklarýný, ürkeceklerini ve titreyerek kendisine boyun eðeceklerini sanmýþtý."
"Ama Firavun bilmiyordu ki, o sihirbazlar, korku ve endiþeden kurtulmuþlar. Ýlahî esrar ve hakîkata vakýf olmuþlardý."
"Onlar, felek havanýnda yüz kerre dövülüp un haline gelseler dahi, artýk gölgelerini kendilerinden ayýrt etme irfan ve basîretini göstermiþlerdi." Yani, ruhun asýl, cesedin ise bir gölge olduðunu anlamýþlar ve bir an önce bu gölgeyi feda edip "fena fillah" makamýna ulaþmýþlardý.
"Ey insan, bu dünya bir uyku ve ru'yadan ibarettir. Sen oradaki cümbüþ ve debdebeye sakýn aldanma! Þayet ru'yada elin kesilse veya vücudun lime lime doðransa bile korkma! Zira Hz. Peygamber (s.a.):
"Bu dünya, bir ru'yadan ibarettir." buyurmuþtur."
Görülüyor ki, sihirbazlarýn Musa'ya (a.s.) birazcýk olsun tazim göstermeleri, kendilerine îmaný bahþetmiþtir. Firavun'un akýbeti ise, Kýzýldeniz'in girdaplarý içinde bir cehennem yolculuðuna dönüþmüþtür. Arkasýnda býraktýðý nam da, zulüm sembolü olmaktan baþka birþey deðildir.
Þu halde hayatýn temeli, davranýþlara vücud veren hayal, his ve fikirlerden ibarettir, insan, muhabbet ve husumet arasýnda bir meddü cezre me'murdur. Peygamber ve velîler, insana dünya ve ahiret saadetini kazandýrmak üzere, hayatý, hakîkî mecraýna oturtan güneþlerdir. Baharýn topraðý yeniden dirilttiði gibi onlar da beþeriyyetin ölü dimaðýna canlýlýk verir, ham kalblerini fuyuzat ile doldurup Hakk'a yöneltir. Beþerin muhtaç olduðu huzur ve yaratýlýþ gayesine yönelme böylece tahakkuk eder.
Ezelde, Cenab-ý Hakk'ýn yalnýz kendisi varken, bütün bu varlýklar alemi (alem-i kesret) muhabbet sebebiyle vücuda gelmiþtir. Varlýklar içinde imtihan þartlama tabi kýlýnarak yaratýlmýþ olan ins-ü cin (insanlar ve cinler), ancak ve ancak muhabbetullah ile tatmin bulan bir sevme istîdad ve iþtihasý ile hallendirilmiþlerdir. Geldiði yere nisbetle devamlý gurbette bulunan ins-ü cinnin elem ve ýzdýraplarýný dindirerek onlarý sükun ve huzura kavuþturacak olan asýl müessir, muhabbetullah olan sevme meylinin tatminidir.
Mevlana (k.s.) buyurur:
"Peygamberler ve onlarýn varisleri, yani insan-ý kamil olanlar, beþeriyet nikahý ile örtülmüþ birer güneþtir. Onlarýn himayesine sýðýn ki, seninle binbir pazarlýk yaparak sana düþmanlýk eden nefsinin elinden kurtulasýn!"
Bayezid-i Bistamî'ye (k.s.) müracaat eden bir derviþ:
"Beni Allah'a (c.c.) yaklaþtýracak bir amel tavsiye et." deyince. Bayezid (k.s.) ona, þu öðütte bulunur:
"Allah'ýn veli kullarýný sev! Onlarýn gönlüne girmeye çalýþ! Çünkü Allah (c.c.), her gün o ariflerin kalplerine 360 defa nazar eder. Bu nazarlar esnasýnda seni de orada bulsun!.." Süleyman (a.s.), Sebe melîkesi Belkýs'a îmana davet eden bir mektub gönderdi. O zaman putperest olan Belkýs mektubu okuyunca:
"Beyler, ulular! Bana þerefli bir mektup gönderildi. Mektup Süleyman'dandýr. Rahman ve Rahim olan Allah'ýn adý ile baþlamaktadýr." dedi. Bu tazim dolayýsýyla bazý alimler:
"Belkýs, Süleyman'ýn (a.s.) mektubuna hürmet edip deðer verdiði için îman ile þereflendi." demiþlerdir.
Yine Biþr-i Hafi de, sarhoþken yolunun üstünde kelime-i tevhîd yazýlý bir kaðýd buldu. O kudsî kelimenin yerde kalmasýna gönlü razý olmadý. Büyük bir hürmetle onu alarak sildi, temizledi. Güzel kokular sürdü. Ve binbir tazim içersinde evinin en güzel yerine astý. Bu sebeple Allah (c.c.) da ona hidayet ve velayet ihsan etti.
Yine, asr-ý saadette ashab-ý kiramdan Hakîm bin Hizam adýnda bir zat vardý. Hz. Hatice'nin (r.anha) akrabasý olan Hakîm, cömert, müþfik, hayr-u hasenat sahibiydi Cahiliyye devrinde kýzlarýný diri diri gömmek isteyen babalardan onlarý satýn alýr, himaye eder ve hayata kavuþtururdu. Hakîm bin Hizam, Hz. Peygamber'e cahiliyyedeki bu amellerin kendisine fayda verip vermeyeceðini sorduðunda Efendimiz (s.a.) ona
"Bu güzel amellerinin kendisini Ýslam'la þereflendirdiðini.." ifade etmiþtir.Þunu iyi bilmek icab eder ki, cihanýn sýr ve hikmetleri ancak hakîkî gönüllerde yeþerir. Osmanlý Ýmparatorluðunun, hiçbir Ýslam devletine nasip olmayan 600 küsür senelik bir ihtiþama nail olmasý, asýl maneviyata verdiði ehemmiyetten ileri gelmiþtir. Osman Gazi' nin, meþhur bir rivayete göre misafir kaldýðý bir evde, odada Kur' an-ý Kerim bulunmasý sebebiyle geceleyin ayaðýný uzatýp yatmamasý Yavuz Sultan Selim Han' in mukaddes emanetleri büyük bir tazim ile Ýstanbul' a getirip, 40 hafýz tayin ederek onlarýn baþýnda asýrlarca sürecek bir surette inkýtasýz olarak Kur' an-ý Kerim okutmasý bu ihtiþamýn temel saiklerindendir.
Allah (c.c) kendisine, peygamberlerine ve velilerine hürmet ve tazimde bulunanlarý abad eylemiþ, onlarýn dahil olduklarý topluma daima rahmet indirmiþtir. Nitekim Hz. Peygamber içlerinde bulunduðu müddetçe, Mekke müþriklerine dahi azab etmemiþtir. Bu durum, Enfal süresi 33. ayetinde þöyle bildiriyor.
"Habîbim! Sen aralarýnda bulundukça Allah onlara azab etmeyecektir."
Ancak, Rasûlullah ( a.s ) Medîne-i Münevvere ' ye hicret edince, Mekke ' de büyük bir kýtlýk baþlamýþ, müþriklerin, açlýktan baþlarýný kaldýrýp semaya bakacak takatleri kalmamýþtý. Adeta amalaþýp gökyüzünü beyaz bir bulut gibi görmüþlerdi. Çaresizlik içinde Medîne-i Munevvere'ye gelmiþ ve bu belanýn kalkmasý için Rasûlullah'tan (s.a.) yardým istemiþlerdi.
Ýkaz mahiyetindeki bu tecelliler Ýstîdadi olanlara hidayet vesîlesi, aksine istidadi bulunmayanlar için ise, iki cihan bedbahtlýðýna sebep olur. Þu hadise de oldukça ibretlidir:
Suriye'de Gassanî Devleti'nin hükümdarý Cebele,Hz. Ömer zamanýnda Medîne'ye gelip müslüman oldu. Hacc için ihrama girdi. Tavaf esnasýnda bir bedevî onun ipekli ihramýna bastý Cebele, hiddetinden bedevinin yüzüne bir tokat attý. Bedevi de Hz. Ömer'e (r.a.) gidip Cebele'yi þikayet etti. Hz. Ömer (r.a.) Cebele'ye:
"Ya hasmýna diyet vererek onu razý et! Ya da, o senin yüzüne ayný þekilde vurarak hakkýný alsýn!" dedi Cebele:
"Ben hükümdarým, o ise sýradan bir bedevidir." dedi
"Ýslam'da bunun yeri yoktur. ilahi adalet karþýsýnda her ikiniz de eþitsizin!" dedi Bu sefer Cebele:
"Öyle ise bu akþam düþüneyim!" dedi
Cebele, bedevîye bir kaç kuruþ diyet verip razý etmeyi gururuna yediremedi. O gece yanýndakilerle birlikte kaçtý. Bizans'a sýðýndý ve irtidat etti (dinden çýktý) Bir müddet sonra ise öldü. Gururu, kendisini Ýslam'ýn nurlu yolundan uzaklaþtýrdý. Hayvanî bir hayatýn nefsanî arzularýna aldandý ve böylece ebedî olarak cehenneme mahkum oldu.
Buna benzer bir misal de þudur:
Ýran kisrasý, Hz. Peygamberin (s.a.) mektubunu yýrttý. Edepsizce hakaret etti Allah (c.c.) da onun mülkünü ve saltanatýný paramparça etti. Harabe haline gelen saltanatý, tarihe bir ibret levhasý olarak geçti.
Peygamberlerin ve evliyanýn hakîkatinden uzak kalmýþ, onlardan feyz alamamýþ, esrar-ý ilahî'den nasipsiz olan ve þekilden öteye gidemeyen kimseler için Mevlana (k.s.) buyurur.
"Sen, solmuþ ve ruhu çürümüþ bir gönlü teneþir tahtasýna yatýrýp taraf-ý ilahî'ye götürüyorsun!.." Cenab-ý Hakk sana buyurdu ki:
"Ey küstah ve cür'etkar! Burasý kabir midir ki, huzuruma ölü bir kalb getiriyorsun?!."
"Git de huzuruma esrar-ý ilahî ile diri olan bir gönül getir ki, dünyanýn yeþillik ve gülistanlýðý onun sayesindedir..."
Mevlana (k.s.). insanýn bu incelik ve hassasiyete kavuþabilmesi için ruhî terbiyenin zarurî olduðunu bir çok beytinde tekrar eder Mesela bir beytinde.
"Kanatlarý henüz teþekkül etmemiþ bir kuþ yavrusu, uçmaya kalkýþacak olsa düþer ve yýrtýcý bir kedinin lokmasý olur... Kanatlarý teþekkül edince de yükseklere zahmetsizce uçar." buyurur.
Diðer bir beytinde de maddi yüksekliðin, sýrf hendesî bir gerçekten ibaret olduðunu, ruhî olgunluðun yanýnda çok cüce kaldýðýný þöyle ifade eder.
"Göklerin suret yüksekliði vardýr. Fakat manevî yükseklik ve hakîkî ulviyyet, temiz olan rühlara mahsustur..."
"Yüksekliðin sureti cisimlerdedir. Cisimler ise, manaya nispetle isimden ibarettir..."
Ya Rab! Kalblerimizi, Kuran'ýn nürundan, Habîb'inin ve velîlerinin muhabbetinden ayýrma!..
Osman Nuri topbas
Ynt: Muhabbet ve husumet By: Rüveyha Date: 11 Mart 2016, 20:50:42
Esselamu aleykum ve rahmetullah.Her iþin baþý muhabbet..Mevlam bizlere hakkýyla ,kendi rýzasý için muhabbet lütfeylesin..Rabbim razý olsun kardeþim.
Ynt: Muhabbet ve husumet By: Bilal2009 Date: 04 Mayýs 2016, 22:13:43
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Muhabbet insaný Allah a yaklaþtýracak en büyük yollardan biridir. Rabbim paylaþým için razý olsun.