Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Su Saki By: reyyan Date: 28 Ekim 2010, 13:51:37

SU, SAKÝ

Dr. Senai Demirci


Fuzulî,  ünlü Su Kasidesi’nin berceste mýsrasýnda, Sevgili’nin dudaðýna tüm varlýðýyla sakilik etme arzusunu ifade eder. “Dest-bûsi arzusuyla ölürsem ger dostlar/Kuze eylen topraðým sunun anýnla yare su”

“Sevgili’nin elini öpmeden ölürsem eðer, topraðýmdan testi eyleyin Sevgili’ye onunla su sunun.” Ýnsanlarýn suya bir pet þiþede paketlenmiþ olarak muhatap olmadýðý dönemlerde, su sunmanýn özel bir ayin özelliði vardý. Çeþmelerin þehrin merkezine hükmettiði çaðlarda, hayatýn bir þadýrvandan þýrýl þýrýl dökülür gibi ete-kemiðe deðdiði zamanlarda, suyu daðýtan da, suyu içen de bir eþsiz lûtfa muhatap olduklarýný, bitimsiz bir ihsan denizinin orta yerinde bulunduklarýný gayet iyi bilirlerdi. Su bir materyal deðildi, bir iletiþim iksiriydi; su satýlýk deðildi, “ölülerin ruhlarýna deðesice” mücessem ve akýþkan bir þefkatti. Onun içindir ki, suyu ya da içeceði sunmak, çok özel, çok özenli bir tabirle ifade edilirdi. O zamanlar su sunan sâkîler, ihtimal ki þairler kadar muteberdi, çünkü týpký bir þair gibi, göklü olan ve illâ ki kasden, lûtfen “indirilen” suyu, topraktan testilerinde cisimleþtiriyor, elle tutulur, gözle görülür, tadýlabilir kýlýyorlardý. Deðil mi ki, þair de, göklü olan manayý yerli olan kelamýn içinde tutmaya, manaya biçim vermeye çalýþýyor, sâkî de göklü olan ve biri  yanýcý (hidrojen) biri yakýcý (oksijen) iki ateþ arasýndan gönderilen suyu da avucundan insan dudaðýna doðru yudum yudum kafiyeleþtiriyor, elinde sunduðunun “elinde olmadan” geldiðini biliyor, hissediyor. Ve týpký þiir gibi su da dudaða deðdiðinde bir varoluþu ateþliyor, içe doðru ilerleyen hayat ateþini harlýyor, tâ ruhlara deðen yumuþacýk bir lûtfu besliyor. Hal böyle olunca, Fuzulî’nin bir þairken nihayet þiiriyle ulaþamadýðý sevgiliye bir sâki’nin elinde testi olarak varmayý ummasý hiç de þaþýlasý deðildir. Þair suyu þiirleþtirip okuyanýn dudaðýna ve dimaðýna deðdirirken, þiiri ve anlamý da su gibi billurlaþtýrarak sâkînin eline vermiþtir Su Kasidesi’nde...

Buradan bakýnca, Fuzulî’nin suyu anlamlandýrmada bir adým öte geçmek isteði aþikâr olur. Fuzulî’nin derdi suyu tasvir etmek deðildir, suyun kývrýmlarýnda Resûlullah aþkýna yer bulmak, suyun hallerinden kendi ruh hallerini rasad etmektir. Fuzulî’nin derdi suyu içmek de deðildir; suyun taþýdýðý ve elçilik ettiðine kalbini deðdirmektir. Su Kasidesi’ni sürekli canlý ve diri tutan þiirin içinde hâlâ daha akýp duran su olduðu gibi, kasidenin kalbimizde  hemen yer bulmasýný ve ruhumuzda aþina bir serinlik oluþturmasýný saðlayan da suyun yüzüne yüklenen, suyun özünde keþfedilen aþk ve hasret þerbetidir. Günlük hayatýmýzda nasýl herþey bir suyun içinde buluþup kaynaþýp eriyip öyle dilimize geliyorsa, aþkýn ve þefkatin, merhametin ve lûtfun derin iç çekiþleri suyun içinde kývamlanýr, nefeslenir, ýsýnýr.

Güzel olaný suyun da En Sevgili’nin bize kendini anlatma vesilesi olmasýdýr. Fuzulî, suyun akýþýnda nasýl En Sevgili’ye elçilik eden Resûle(asm) götüren yolu arýyorsa, En Sevgili de ruhlara ab-ý hayat olan kelâmýnda “su üzerine” konuþuyor, “su üzerinde” tecelli ettiðini beyan ediyor. Böylece suyun da bir elçi olduðunu, týpký suyu sunan sâki gibi sâkilik ettiðini kavrýyoruz. Su, Resûlullah’ýn muhabbetini bize sunan sâkidir, Rahman’ýn rahmetini bize indirme vesilesi eylediði elçidir.

Kur’ân’da hele de yaðmurun görünüþte düþüyor olduðu halde, illâ “indiriliyor” diye tasvir ediliþi, suda kendi baþýmýza eriþemeyeceðimiz, kendi elimizle ulaþamayacaðýmýz bir sýr olduðunun habercisidir. Zira bir þey “indiriliyor” ise, bizden “yukarýda”, elimizden “ötede”, kazanabileceðimizin “ilerisinde” demektir. Zira suyun bizzat kendisine eriþmek onu bize su etmeye yetmiyor: Su bize “nimet” ediliyor, su bizim için “rahmet”e dönüþtürülüyor. “Ýndirilen” ile kastedilen su deðil, suyla gelen, suya tecelli eden, suyun elçilik ettiði, suyun sâkilik ettiðidir. Öyle olmalý ki, su bile özündeki pâklýðýný tarik-i Ahmed-i Muhtar’ýn (asm) yoluna girmeye borçludur Su Kasidesi’nin þiir pýnarýnda: “Rûþen kýlmak için tînet-i pâkini ehl-i aleme/Ýktidâ kýlmýþ tarik-ý Ahmed-i Muhtar’e su”. Bu beyte göre âlemde hiçbir þey kendi doðasýndan dolayý temiz ya da güzel deðildir; ancak ona yüklenen ilâhî emirle bu sýfatý kazanýr. Deðil mi ki, su bile güyâ özünde paklýðýn simgesiyken, paklýðýný Resulullah’ýn(asm) yoluna girmekle kazanýyor. Gerçekten de Resûl’e(asm) ittiba niyetimiz olmasa, dünyanýn bütün sularý bizi pâk eylemeye yetmez! Hakikat-i hâlde, suyla deðil Resûlle(asm) abdest alýyoruz biz..

Nitekim, suyun “doðasý” da, suya atfettiðimiz bütün olumlu sýfatlarý inkâr eder, asýl sahibine iade eder, üzerinde olan güzelliði sahiplenmez, kaynaðýna iþaret eder. “Su hayat verir” diyenlere inat su hayatsýzdýr. Herþey rengini sudan alýr göründüðü halde, su renksizdir. Su güzel kokularý taþýdýðý halde, kokusuzdur. Herþey biçimini suyun varlýðýna borçlu gibi göründüðü halde, su biçimsizdir, ele avuca gelmez. Tatlar suda buluþtuðu halde, su tatsýz tuzsuzdur. Su bu haliyle, sadece bir elçi, bir sâkî olduðunu anlatýr. “Bende gördüðünüz benden deðil, bende bulduðunuz bana ait deðil, bende tattýðýnýz benim deðil.” der, su akýp giderken yanýmýzdan ya da damaðýmýza dokunup bedenimize süzülürken.

Týpký çeþmelerin þehrin merkezine hükmettiði çaðlarda, hayatýn bir þadýrvandan þýrýl þýrýl dökülür gibi ete-kemiðe deðdiði zamanlarda, suyu daðýtanýn da, suyu içenin de bir eþsiz lûtfa muhatap olduklarýný, bitimsiz bir ihsan denizinin orta yerinde bulunduklarýný bilmeleri gibi..

Su iddiasýz ve mutevazi bir sâkidir. En baþta rahmetin serin dokunuþunu kalbimize taþýyan bir elçidir. Ve her zaman esmâ-i hüsnânýn semâsýndan damaðýmýza indirilen bir kudsî yaðmurdur.

Fuzulî gibi bizim de Sevgili’nin elini öpmek arzusuyla öleceðimiz kesin… Zira þu fani dünya hayatýnda gölgelerden ötesi yok… Öyleyse, bir toprak testi olan bedenimizde þimdilik aðýrladýðýmýz kalbimize su misali doldurabildiðimiz kadar esmâ tecellisi dolduralým. Böylece hali hazýrda bir kabir olan gövdemizden dost dudaklara hakikat busesi gönderebiliriz. Þimdi, burada…

Suskun bir sâki gibi yudumlayýn suyunuzu.


radyobeyan