Rahiplik By: ayten Date: 28 Ekim 2010, 00:15:27
5. 6- Rahiplik
Budistler arasýnda en büyük ayrýlýk rahiplerle, normal hayat süren halk arasýndadýr. Rahiplik, Budizm'in çekirdeðini teþkil eder. Esasýnda yüksek hedefe yönelik þartlara, ancak rahipler uyabilir. Rahipler, toplu halde veya münzevî olarak yaþarlar. Rahipliðe “Sangha” denir. Sangha, tabii olarak Budist cemaatýnýn bir kýsmýný teþkil eder. Aradaki oran çeþitli zamanlara ve ülkelere göre deðiþmektedir. Mesela Çin'de m.s. 450 yýllarýnda 77258 rahip ve rahibe varken, 75 sene sonra m.s. 525 yýlýnda 2.000.000 olmuþtur. Seylan'da m.s. 450 yýlýnda yalnýz 2500 rahip varken, bu rakam 3901 yýlýnda 7300 olmuþtur.
Rahipler, Budizm'in üstün sýnýfýný teþkil ederler. Kelimenin açýk ifadesiyle, yalnýz bunlar hakiki Budistlerdir. Rahip olmayanlarla rahipler arasýndaki hayat farkýnýn uzlaþmasý mümkün deðildir. Her ne kadar rahip olmayanýn daNirvana'ya ulaþabileceði ifade edilirse de, arkasýndan ya tarikata girmesi veya hayatý terk etmesinin zorunlu olduðu ilave edilir. Rahip olmayan bir kimse mevcut hayatýyla, ancak daha önceki hayatýnda rahip hayatý yaþadýysa, NÝrvana'ya ulaþabilir. Fakat, Mahayana Mezhebi daha ileri giderek, rahip olmayanýn da gayretiyle müstakbel Buda olabileceðini kabul eder. Yalnýz, bu kimsenin dað baþýnda haydutlar arasýna düþmüþ, korkudan titreyen ve bu durumdan kurtulmak isteyen birisi gibi, nefsi hayattan nefret etmesi, kurtulmaya çalýþmasý gerekir.
Manastýr hayatý, Hinayana kaideleri ile tespit edilmiþtir. Tabir, “Vinayati”den (kötülükten iyiliðe, kargaþadan düzene götürmek anlamýndan) gelmektedir. Rahipler , Hinayana kaidelerini yerine getirmeye çalýþýrlar. Manastýr nizamý, “Pratimoksha” kaidelerinde tespit edilmiþtir. Çeþitli mezhepler, bu kaidelerin sayýsýný 227 ve 253 arasýnda verirler. Bunlar, çeþitli kaynaklarda bir birine yakýn olarak tekrar edilirler. Prati-moksha kelimesi “Günahlardan dönmek veya techizatlanmak ve zýrh” anlamlarýna gelir.
Rahip hayatýnýn üç temel esasý: fakirlik, bekârlýk, sükûnettir. Rahiplerin hiç bir malý yoktur. Yalnýz kendilerinin geniþ ve uzun, yünden yapýlmýþ bîr entari, bir sadaka tasý, bîr iðne, bir tespih, iki haftada bir defa baþýný kazýyabilmesi için bir ustura ve küçük hayvancýklarý içme suyundan süzebilmesi için bîr filtre taþýmasýna izin verilmiþtir. Baþlangýçta elbiseleri, köylerin süprüntülüklerinden toplanan çaputlarýn bir birine yamanarak, safranla boyanmasýyla yapýlýrdý. Daha sonralarý, entarilik kumaþlar mümin halk tarafýndan sadaka olarak verilmeye baþlandý. Nazarî olarak rahipler evsiz, yurtsuz yaþamak zorundadýrlar. Önceleri, onlarýn ormanlarda, göðün altýnda, bir aðaç dibinde yaþamalarý isteniyordu. Ancak sonralarý manastýrlarda, mabetlerde, evlerde ve maðaralarda yaþamalarýna istenmeyerek izin verildi ve yeni hayat tehlikelerle dolu, lüks hayat olarak vasýflandýrýldý. Yiyeceklerini ise, sadece dilenmekle temin ederler. Para sahibi olmalarý uzun zamanlar boyunca yasaktý. Tarikatýn kurulmasýndan sonra, bir kaç Vaisheli bu kaideyi bozmaya teþebbüs ettiler. Bu husus, tarikat içerisinde tehlikeli bir krize sebep oldu. Önceleri kaide lehine karar verildi ise de, sonralarý rahiplerin para, toprak vs. gibi mülk sahibi olmalarýna önem verilmedi.
Tarikattaki sadaka taþý, Buda'mn ulviyet iþaretidir. Pek çok heykeller Buda'yý sadaka taþýyla gösterirler ki bu, onun dünyevi hakimiyetten içtinap uzak durduðunun sembolüdür. Pek çok Budist büyüðü de, haleflerine otorite teslimlerinin alameti olarak, sadaka toplamak için kullandýklarý çanaklarýný vermiþlerdir. Rahipler, geçim kaynaklarýnýn dilencilik olduðuna inanýr ve hiç bir aþaðýlýk duygusuna kapýlmazlar. Bunun tembellik, miskinlik olduðu hissini duymazlar. Bilakis, nefsi körlettiðine ve tefekkür temrinlerine yardým ettiðine inanýrlar. Yine, ikramýn en yüksek bir fazilet olduðunu, sadaka kabulünün ise, sadaka sahiplerine kazanç saðladýðýna inanýrlar. Dilencilik sebebiyle çok kere aþaðýlayýcý olaylarla da karþýlaþýrlar. Kendilerine dazlak kafa vs. gibi hakaretler de
eksik olmaz. Ancak onlara göre gururu sindirmenin en güzel yolu dilenciliktir. Yine, az bir þey ile yaþamayý, bununla memnun olmayý, ümitsizlikleri ve öfkeyi sindirmeyi öðrenirler. Dilencilerin dünyevî mallara karþý olan kayýtsýzlýklarý, sakinlikleri, faziletli davranmalarý; pek çoklarýnýn bu dine girmesine neden olur ve müminleri güçlendirir.
Ýlk zamanlardan itibaren kadýnlar tarikatý da kurulmuþtur. Rivayete Buda dadýsý Mahapajapati ve öðrencisi Ananda'nýn ýsrarýna dayanamayarak kadýnlar tarikatýnýn kurulmasýna izin vermiþtir. [218]
Bekârlýk, rahiplik hayatýnýn temelini teþkil eder. Bir rahibin yolda karþýlaþtýðý kadýnlar ve rahibeler karþýsýndaki davranýþlarý kesin kaidelere baðlanmýþtýr. Kaide dýþý iliþkiler, tarikattan atýlmaya sebep olur. Bekaret (Brahmacarya), en yüksek idealdir, ölüm tehlikesinde dahi, bundan vazgeçilmesine izin verilmez. Ancak Tantra Mezhebi daha hoþ görülü bakar ve rahiplerinin evlenmelerine izin verir. 1200 yýlýnda kurulan Shin Mezhebi de rahiplerine evlenme izni vermiþtir. Mezhebin korucusu Shonim Shinran evlenmiþ, diðer insanlar gibi yaþamýþtýr.
Sulh ve sükûnet, Caynizim gibi hiç bir canlýyý incitmemeyi emreder ve iki temel esasa dayanýr: Birincisi, tüm canlýlarýn bir birine akraba olduklarý inancýdýr. Bu inanç, tenasüh öðretisiyle kuvvetlendirilmektedir. Bugün bir canlý varlýk bir insansa, yarýn bir tavþan, sonra bir güve, daha sonra tekrar bir at vs. olabilir. Kim bir hayvana kötü davranýrsa, belki bir zaman sonra kendisi de, o hayvanýn kötü durumuna düþebilir. Ölmüþ annesine veya en iyi bir arkadaþýna kötü davranmýþ olabilir. Baþkalarý ile ayný hissi duya-i bilelim ki baþkalarý da bizim duyduklarýmýzý duysunlar. Biz hissetme faziletimizi geliþtirirsek, baþkalarýna fenalýk yapma hissini duymayýz. Nasýl ki biz, kendi kendimize fenalýk yapmazsak, diðerlerine de yapmayýz. Kendimize olan sevginin sýnýrlarýný geniþleterek, baþkalarýný da kendi þahsiyetimiz içine sokmuþ, bizi baþkalarýndan ayýran duvarlarý yýkmýþ oluruz.
Budizm'in bu tutumu, insani iliþkilerin geliþmesine de büyük tesir etmiþtir. Burma gibi, Budizm'in tamamen yerleþtiði ülkelerde insanlarýn iyilik severliði ve dostluðu bütün gözlemcilerin dikkatini çekmektedir.
Hatýra þöyle bir sual geliyor: Acaba küçük hayvanlarý dahi öldürmekten çekinmeleri telkin edilen Budistler arasýnda, dinsel kavgalara rastlanmýyor mu? Ne yazýk ki, insan, dünyanýn her yerinde aynýdýr. Budizm'in öðretisinin bir dogma deðil, bir yol, bir felsefe olmasýna raðmen, diðer dinlerde olduðu gibi hoþ görüsüzîüklere rastlanmaktadýr. Öðretisi dogmatik olan dinlerde, doðmanýn dýþýna çýkan sapýk sayýlýr. Aralarýndaki aþýrýlýklar kýsmen makul sayýlabilir. Fakat öðretisi bir yol, bir metot olan görüþün, mutlak olarak doðruluðunu veya yanlýþlýðýný savunmak çok güçtür. Bununla birlikte Budizm'in yayýlmasýnda en büyük rolü hükümdarlar ovnamýþ ve zor kullanmýþlardýr. Hatta rahipler, hoþlarýna gitmeyen devlet baþkanlarýný tahttan indirmiþlerdir. m.s. 900 yýllarýnda Tibet'te hüküm süren Lang Darma, bir rahip tarafýndan öldürülmüþtür. Resmi Tibet tarihleri, katili “Hükümdarýna merhamet ederek, günahlarýnýn çoðalmasýna mani olduðu için” överler. Suçlamak yerine, bu hareketinden dolayý katil rahibi kutsal insanlardan sayarlar. XI. yüzyýlda Burma Kralý Anuruddha, komþu ülkenin kralý Thatan'da bulunan kutsal yazýyý ele geçirebilmek için, komþu ülkeye harp ilan etmiþtir. Yine Burmalýlar 1930 yýlýnda, Saya San baþkanlýðýnda Ýngilizlere karþý ayaklanmýþlar ve mücadeleye baþlamýþlardýr. Vietnam ve Kamboçya savaþlarýný hatýrlayarak, misalleri daha da çoðaltmak mümkündür.