Tekfirde genelleme By: hafýz_32 Date: 27 Ekim 2010, 15:35:17
Tekfirde Genelleme
Þimdi bazý konularý yeniden düþünelim. Toplumun hepsine kafir demek hangi yöndendir? Eðer sebep onlarýn Ýslam'ýn bazý hükümlerine uymamasý ise bu her müslüman için geçerlidir. Toplumun þirk içinde olduðu konusu ise tartýþýlabilir. Evet, birçok toplum yapýlanma olarak þirk düzeni içindedir. Seyyid Kutub'un tespiti de budur, fakat bu düzen içindeki herkesi kafir saydýðýmýz zaman geriye kimse kalmayacaktýr. Çünkü müþrik düzenlerin yönetiminde yaþayan herkes þöyle ya da böyle, þu kadar, ya da bu kadar... bu düzenlerin emrindedir. Bir insanýn -müslümanýn- müþrik düzene "uluhiyet-ilahlýk" konusunda boyun eðmesiyle "rububiyet-rablik" konusunda boyun eðmesi arasýnda bir fark yoktur. Eðer, "ortada zorlama var. Zorlama olursa durum deðiþir, isteyerek yapýlýnca deðiþir" deniyorsa, yine "taðuta isteyerek boyun eðmekle, istemeden boyun eðmek farklýdýr" deniyorsa o zaman "itikad" konusunda zorlama meselesinin sadece ikrah-ý mülci (ölüm, azalarýn kesilmesi vs.) durumunda mubah olduðunun bilinmesi gerekiyor, örneðin; siz, bir insaný, toplumun kestiðini yediði için ( o kiþinin mümin olduðunu anlayabileceðiniz halde) onu kafir sayarsanýz ve fakat ayný zamanda bu toplumda taðuta memurluk yapan, öðretmen olan, akademisyen olan, medeni hukuka uyan, askerlik yapan kiþileri ale "ayný gruptansýnýz" diye kurtarmaya çalýþýrsanýz bu dürüst bir düþünüþ tarzý deðildir. "Dininizi bölük-pörçük etmeyin"; "Akrabanýz dahi olsa-aleyhlerindeki konularda adaleti elden býrakmayýn..." emirlerini unutmayalým.
Þüphesiz, Allah'ýn hükmünü gereksiz sayarak, inkar ederek, yahut bir kýsmýný inkar ederek uygulamamak kafirliktir. Buna, isteyerek ve gönülden baðlanmak da kafirliktir. Ancak küfre götüren tüm yollarý bazý insanlar anlamamýþ ya da bilmemiþ olabilirler. Peki günümüz insanlarýnýn durumu nedir? Yani onlara ne hüküm verilmeli? Onlara teblið ederken hangi bakýþ açýsýna sahip olmalýyýz? Örneðin, günümüz insaný, Allah'ýn kanunlarýnýn deðiþtirilmesi, yorumlanmasý gerektiðini söyleyen liderlerin partilerine oy vermektedir. Bu liderler müslüman olduklarýný söyleseler de, namaz kýlýp, oruç da tutsalar, hacca da gitseler resmen þeriatý inkar ediyorlar. Yani laikliði kabul edip Kur'an'ý anayasa yapmayý tercih etmiyorlar. Bunu, ekranlardan açýkça da haykýrýyorlar. Kur'an'ýn tüm ayetlerini dinin temeli yapmýyorlar. Kitabýn bir kýsmýný arkalarýna atýyorlar. Bu noktalarda bu hususlarý açýkça ilan eden liderler ve onlar gibi düþünenler de küfürlerinde ortaktýrlar. Peki onlarýn yönetimindeki halkýn durumu nedir? Dikkatlice incelenirse ve alimlerin görüþleri iyi anlaþýlýrsa (özellikle ibn-i Kayyým El-Cezvî) bir hükmün altýnda yaþamak ve o hükmü kabul etmek durumlarýnýn ayrý þeyler olduðu görülür. Mesela bir müslüman bu taðutî düzenlerin, liderlerin hükümleri altýnda yaþýyor ve onlarýn mahkemelerinde yargýlanýyor, onlarýn ticaret ve medeni hukukunu vs. uyguluyor yine onlarýn vatandaþlýk hukukuna tabi oluyor ve bunlarý da istemeden yapýyor. Bu durumda bu müslümana müþrik denebilir mi?
Taðutî düzen içindeki müslümanýn yanýnda bir de sýradan vatandaþ var. Vatandaþ da eðer Allah'a iman etmiþse, Kur'an'a inanmýþ ve þirke bulaþmayarak yaþamaya çalýþýyorsa, o kiþi "oy" verdiði zaman gerçekten liderlerin görüþlerini kabul ediyor mu, oy verirken hakimiyet noktasýnda þirke düþtüðünü biliyor mu, anlýyor mu, unutmuþmu?... Bu noktalar tartýþýlmalý ve acele yargýya varýlmamalý. Yani, teblið ve davet denen þey sadece kafire yapýlmaz ki. Gidersiniz tevhidi anlatýrsýnýz adam müslüman çýkabilir. Teblið yaptýðýmýz her kiþiyi her vatandaþý müþrik olarak görmek hatadýr. Adam zahiren müslüman ise müslüman muamelesi yapýlýr. Eðer þirkini görürsek o zaman da müþrik sayarýz. "Darý-Harpte herkese kafir muamelesi yapýlýr" görüþü ise asýlsýzdýr. Buna ileride deðineceðiz. Ýnsanlarýn davetçi olmasý ile yargýç -kadý- olmasý ayrý þeylerdir. Bize düþen yargýç deðil (kadý deðil) davetçi olmaktýr. Davet götürdüðümüz her toplum her fert müþrik olmak zorunda deðildir.
"Allah'ýn indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerin, fasýklarýn, zalimlerin ta kendileridirler." Maide suresinin bu ayetlerinden hareketle yapýlan tefsirlere bakýldýðý zaman bu ayetlerdeki hükümleri uygulamama konusunun Allah'ýn hükümlerine inanmamakla beraber oluþan bir uygulama olduðu anlaþýlýr. Yani kafir olan kiþi. Allah'ýn hükümlerini inanmayarak uygulamadýðý için kafirdir. Yoksa bir müslüman, müslümanlýðýyla beraber Allah'ýn tüm hükümlerine inanýyorsa ve gerekli olduðunu kabul ediyorsa ama bazýlarýný uygulamýyorsa o zaman -yine de- kafir olmaz.
Çünkü Allah'ýn hükümleri demek nihayetinde "Allah'ýn emirleri" Allah'ýn emrettiði ameller demektir. Bu amelleri inkar ederek, gereksiz görerek yapmamak ayrý ama inkar etmeden bazýsýný yapýp bazýsýný da yapmamak ayrýdýr. Allah en iyisini bilir ki eski müctehid imamlar da kendi devirlerindeki hükümetleri, sultanlarý bunun için kafir saymamýþlardý. Çünkü onlar þirk denen þeyi dinlerinin temeli yapanlarý ve böyle yapmayýp sadece amelde þirke bulaþanlarý ayrýyorlardý.
2- Tekfirde aþýrý gitmekle oluþan bir baþka görüþ: "kafire kafir demeyen kafirdir." Delil olarak Ýmam-ý Azam'm sözü veriliyor. Ýmam-ý Azam'ýn eserinde [11] talebesi sorar: "Bir kiþi kafiri kafir olarak bilmem derse durumu ne olur." Ýmam-ý Azam'da "kendisi de kafir olur" cevabýný verir. Ýmam-ý Azam'ýn cevabý güzeldir ve hakikattir. Fakat dikkat edilirse talebesi "kafiri kafir olarak bilmem" derse diyor, yani bir insanýn kafir olduðu her haliyle belli ise kafir olduðu zahiren görülüyorsa durum o zaman geçerlidir. Yine dikkat edilirse "kafiri kafir olarak bilmem” ifadesi de ilginçtir. Yani bir insanýn kafir olduðunu bildiði halde, ona yüzüne karþý "sen kafirsin, müþrik ve necissin" demek ayrý fakat onun böyle olduðunu bildiði halde ayrý bir üslup kullanmak da ayrýdýr. Bu yöntem konusuyla ilgili ayet ve hadislerin sayýsý çoktur. "Onlarla en güzel þekilde tartýþ..."[12]; "Ona yumuþak söz söyleyin.”[13] Ýmam-ý Azam'ýn sözleri iyi anlaþýlmalýdýr. Onun, "amelleri imandan ayrý saymasý" Arap müþriklerindeki Allah inancýný, müslümanlardaki Allah inancýyla eþ görmemesi ilgi çeken tesbit ve görüþleridir. Ýmam-ý Azam'ýn görüþlerine bakýlýrsa Arap dönemi müþrikleriyle günümüz insanýnýn Allah inançlarý arasýnda uçurumlar vardýr. Mesela Ý. Azam Arap müþriklerinin temelde bizim inandýðýmýz Allah inancýna sahip olmadýklarýný söyler. Yani Allah'a saðlam inanýp þirk koþma" durumundan daha ayrý bir durumdur bu. Ve Arap cahiliyesinin kullandýklarý "Allah yarattý, Allah yaðdýrdý vs..." sözlerininde müslümanlardan duyduklarý için alýþageldikleri bir söylem olduðunu söyler Ýmam-ý azam.
Ýma' Azam'ýn "Beþ Eser"inde bilinmesi gereken bir noktada þudur.
Talebesi El-Munkatýl sorar: "Darul Harpte bir insaný namaz kýldýðý zaman görürsek ona nasýl hüküm veririz."
Ýmam-ý Azam "ona müslüman hükmü veririz" der.
Bu misali öðrendikleri zaman tekfirde aþýrý gidenler bu defa Daru'l Harbi tartýþma konusu yapmaktadýrlar. Hatta "dar" konusunda belli, kesin fikirlere sahip bulunmamaktadýrlar. Yazdýklarýna ve söylediklerine bakýlýrsa onlardan bazýlarýna göre toplum yapýsý "cahiliyye" bazýlarýnca "Daru'1-Harp" bazýlarýnca "Daru'r Ridde" bazýlarýnca "Daru'þ-Þirk vs"dir. Haliyle tekfirde aþýrý gidenler de kendi aralarýnda görüþ ayrýlýðýna düþüyorlar.
3- Bir cemaate tabi olup fikirlerini kabul etmek doðrudur. Bu hakikat olmakla beraber tüm fertlerin her konuda ayný görüþleri paylaþmasý mümkün olmayabilir. Tekfir'de aþýrý gidenler bunu kabul etmediklerini, her fertlerinin ayný söyleme sahip olduðunu söylerler veya bunu zorunlu kýlarlar. Bu konuda sadece Hucurat suresi'nin ayetlerini ve Peygamber (A.S)'ýn Mekke müþriklerine haber gönderen Hatib B. Ebi Beltaa olayý konusu ile ilgili olaylarý hatýrlatmak yeterlidir. Elbette temel itikadi konularda müminler görüþ ayrýlýðýna düþemezler. Çünkü onlarýn görüþlerinin üstünde "Allah ve Resülü'nün sözü vardýr. Yine bununla beraber temelden kopmamak þartýyla müminler arasýnda fikir ayrýlýklarý bulunabilir. Halifeler dönemindeki tartýþmalarý, Musa ile Harun (a.s) arasýndaki tartýþmayý mezhep imamlarý arasýndaki tartýþmalarý hatýrlamak gerekir. Kýsa bir örnek vermek gerekirse; namaz kýlmayan ve bunda ýsrar eden biri için bazý alimlerin "küfür" hükmünü vermesi Ýmam-ý Azam ve diðer bazýlarýnýnda bu hükmü vermemesi gibi.
4- Kesilen etlerin yenmesi ve selam konusu -çoðunlukla- kiþilerin topluma bakýþ açýlarýyla ilgili bir konudur. Yani toplumun hepsini müþrik sayýp saymamayla ilgili bir konudur. Eðer toplumu müþrik-kafir sayarsanýz o zaman tabiki kestiklerini yememeniz ve selam konusunu yeniden düþünmeniz gerekir. Fakat, toplumu (son devir ulemasýnýn tavrý gibi) cahiliyeye benzeyen toplum olarak kabul eder, karmaþýk bir düþünce ortamý içinde kabul ederseniz o zaman et, selam vs. konular tartýþýlýr ve ortaya deðiþik sonuçlar çýkar. Kesilen etlerin yenip yenmemesi ve bu konuyla ilgili -En'am, Bakara ve Ma'ide- surelerindeki ayetlerin tefsiriyle ilgili çok deðiþik fetvalar ve yaklaþýmlar mevcuttur. Ýleride buna tekrar deðineceðiz.
5- Günümüz toplumlarýna mürted gözüyle bakýlmasý meselesi iyi tartýþýlmalýdýr. Mürted önce müslüman olduðu halde inancýný reddederek dinden çýkan kiþidir. Mürtede yönelik uygulamalarla ilgili bilgiler alimlerimizin kitaplarýnda mevcuttur. Günümüz toplumunda Ýslam'ý bilinçli bir þekilde reddeden mürtedler ve bunlarýn kitleleri tabi ki vardýr. Ancak tüm bireyleri mürted kabul etmek demek onlarýn irtidat etmeden önceki hallerinin Ýslam olduðunu kabul etmek demektir. Þu halde günümüzün tüm bireylerine mürted dersek -o zaman- o bireylerin daha önceki halleri için "Ýslam idiler" hükmü vermiþ olmaz mýyýz?
6- Tüm mezhep imamlarý ve müctehid ulemanýn, tekfirde aþýrý gidenlerin görüþlerini savunduklarý meselesi:
Mezhep imamlarý, müctehid ulemanýn çoðu yaþadýðý sistemle anlaþamamýþ, hapse düþmüþ, hatta bazýsý da þehid olmuþlardýr. Bu durum daha çok onlarýn zamanýnda meþhur olan kelam tartýþmalarýnýn bir sonucudur. Ýstisnalarý mevcut olmakla birlikte bu durum ayný zamanda saltanatlara, krallýk ve zorbalýklara karþý çýkmanýn da bir sonucudur. Bütün bu eziyet ve iþkence çekmelere raðmen acaba hangi mezhep aliminin kitabýnda þu iddialara rastlayabiliriz:
a- "Allah'ýn hükümlerine -iman ettiði halde- bir kýsmýný uygulamayanlar kafirdir. Bu hükümlere uymak zorunda kalan herkes de kafirdir." Burada bir örnek olarak Yezidi hatýrlayalým: Alimler tarafýndan Yezid gibi birisi bile asla kafir sayýlmamýþtýr. Oysa Yezid'in ne yaptýðý ortadadýr. Yezid'le günümüz liderlerini kýyaslamayalým. Fakat bir an Yezid'le günümüz tevhidi müslümanlarýndan birini kýyaslayýn, acaba hangisi daha temizdir.
b- Toplumlarýn hepsi kafirdir.
c- Tasavvufçularýn hepsi kafirdir.
d- Bizim bu sözlerimize katýlmayan herkes kafirdir.
e- Darü'l-Ýslam olmayan bir belde de herkese kafir gözüyle bakýlmalýdýr.
Evet hangi güvenilir alimin eserlerinde bu iddialar vardýr?
Bu görüþlerde hakkla-batýl biribirine karýþmýþtýr. Bu görüþlerin aynýsýný hangi alimin kitaplarýnda bulabiliriz? Ahmed Bin Hanbel'de mi, Ebu Hanife'de mi, Þafii, Maliki, Ý. Cafer, Teymiyye, S. Kutub, Mevdudî... Hangi birisi yaþadýðý toplumun her ferdini mürted saymýþtýr. Dikkat edelim ki "toplumun hepsini" diyoruz. Yoksa herkesi temize çýkarmak da batýrmak da görevimiz deðildir.
Ýnsanlar -günümüzde- tekfir meselesinde aþýrý gidince belli baþlý kaynaklarý þu oluyor:
a) Ýbn-i Teymiyye
b) S. Kutub
c) Ýbn-i Hacer
d) Ýmam Suyutî
e) Mevdudî
f) Heytemî
g) Ýmam-ý Azam
h) Ýbn-i Hanbel
i) Muhammed Kutub...
Ayrýca Seyfuddin el-Muvahhid, Ziyaeddin el-Kudsi adlý yazarlar da okunmakta ve çoðu kez bunlarýn görüþleri baþtacý edilmektedir. Þimdi aynen bu alim veya yazarlarýn kitaplarýný inceleyip okuduðu halde tekfirde aþýrý gidenlerle ayný noktaya ulaþmayan müslümanlarýn durumu ne olacaktýr? Buna yerilecek cevap, bu durumun tamamen makul bir durum olduðudur. Ayný kaynaklardan beslendikleri halde bazýlarý ayrý bazýlarý daha ayrý düþüncelere ulaþabilirler. Bu sonuç bazýlarýnýn bazýlarýný aþaðýlamasýna sebep olmamalýdýr. "Sizden bazýlarýnýz bazýlarýnýzla alay etmesin..." Aslýnda tekfirde aþýrý gitme meselesi biraz da insanlarýn halet-i ruhiyeleri (psikolojik-sosyal) ortamlarýyla ilgilidir. Bu konuyu Y. el-Kardavî geniþçe açýklamaktadýr. [14] Bu arada bazý yazarlar da tartýþma konusu ediliyor. Tekfirde aþýrý gidince, taðuta memur ve krallarýn yanýbaþýnda yaþayan alim ve yazarlardan bazýlarý delil alýnmýyor (M. Kutub). Yine ayný ortama sahip bazý alim, yazarlar da delil alýnmýyor (Kardavi gibi). Bu bir çeliþkidir. "Allah için adaleti ayakta tutanlar olun..." Çalýþmamýzýn baþýnda tekfirde aþýrý gidenlerin görüþlerini altý maddede özetlemiþtik. Þimdi bu görüþlerine kattýklarý yeni görüþlerine de göz atalým. Deniyor ki:
1- "Peygamberler kendilerine peygamberlik görevi gelmeden önceki halleriyle müþrik sayýlabilirler." Bu sözleri defalarca -birinci rivayetle kendileri- söylemiþler ve delil olarak da Kur’an'da çeþitli yerlerde geçen þu ayeti göstermiþlerdir:
"Bana böyle emrolundu ve ben müslümanlarýn ilkiyim."[15]
Bilinen Ýslam kaynaklarýnýn hiçbirinde yukarýdaki -talihsiz- görüþ mevcut deðildir, ayetler yanlýþ yorumlanmakta, bazen hepsinin birlikte ele alýnmasý gereken ayetler ayrý ayrý ele alýnmakta, yöntem yanlýþý yapýlmaktadýr. Bu iddiaya cevaben kýsaca Kur'an'da çok yerde geçen peygamberlerin çocukluk-gençlik hallerinde de korunduðu-yetiþtirildiði yolundaki ayetleri hatýrlatmak yeterlidir. Yine peygamberimizin çocukluktaki mucizelerini (kendisine Allah'ýn lütfettiði) hatýrlamak yeterlidir.
2- Ortaya atýlan diðer iddialardan biri de Mekke Daru'l-Ýslam olmadýðý için orada herkese müþrik gözüyle bakýldýðýdýr. Hatta bundan dolayý Mekkî ayetler, hep "ey müþrikler" hitabýyla baþlar... Mekkî ayetlerin çoðunda yukarýdaki hitap vardýr, ancak hepsinde deðil.
Mekke ortamýnýn darul-Ýslam olmadýðý doðrudur. Ancak orada Peygamber dahil herkese kafir gözüyle bakýlabileceði kesinlikle ayetlerden çýkarýlacak bir sonuç deðildir. Örneðin ayetler diyor ki; "Ey Muhammed de ki ey müþrikler..." Yani müslüman olaný ayýrýyor ve müþriklere sesleniyor. Bir akide davasýnýn baþlangýcýnýn yaþandýðý Mekke'de tabii ki müþriklere öyle seslenilecekti. Ama müþriklere -ey müþrikler- diye seslenilince Mekke'de ki müslümanlarý da "daru'l-harpte" olduðu için müþrik kabul etmek alimlerin eserlerinde olmayan bir tesbît ve Allah'ýn verdiði akla ve izana da muhaliftir. Yine "Medine de de herkese müslüman gözüyle bakýlmýþtýr" meselesi var. Medine daru'l-Ýslam'dýr. Fakat orada herkese müslüman gözüyle bakýlmamýþtýr. Ýman ettiði zahir olanlara mümin diye bakýlmýþtýr. Ayrýca Ýslam devletinde halklara eþit muamele için herkese müslüman muamelesi yapmak ayrý bir olaydýr. Bazýlarý bu noktayý iyi anlayamamaktadýr. Anlayamadýklarý için de Daru'l-Ýslam'da yaþayan herkesi müslüman, Daru'l-Harp'teki herkesi de kafir saymaktadýrlar.
Günümüz dünyasýnda, insanlara önce tevhîd akidesini anlatmaya çalýþmak ile bütün insanlarý kafir saymak ayrý þeylerdir. Teblið ve davet müþriklere de yapýlýr müslümanlara da. Ýnsanlarý davetle tanýþtýrmak ayrý, ömür boyu kimlik yapýþtýrmakla uðraþmak da ayrý þeylerdir. [16][11] Ýmam-ý Azam, Ýnanç Esaslarý, Ýhtar Yay.
[12] Ankebut: 29/46.
[13] Taha: 43-44.
[14] Yusuf El-Kardavi, Çaðdaþ Meseleler Fetvalar, Merve Yay. c. L.
[15] En'am: 6/163.
[16] Hüseyin Yunus, Tekfir Meselesi, Ahenk Yayýnevi:18-28.
Ynt: Tekfirde genelleme By: Sevgi. Date: 23 Mayýs 2021, 11:20:24
Esselamü aleyküm. Bilgiler için Allah razý olsun kardeþim
Ynt: Tekfirde genelleme By: ceren Date: 24 Mayýs 2021, 22:23:24
Esselamu aleyküm.rabbim razý olsun paylaþým dan kardeþim...
Ynt: Tekfirde genelleme By: Bilal2009 Date: 25 Mayýs 2021, 11:39:15
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri ilim öðrenen kullarýndan eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun