Kendin olabilmek By: sumeyye Date: 26 Ekim 2010, 14:34:49
Kendin Olabilmek
Ýnsanýn kendi olabilmesi; Ýlk duyulduðunda bu cümleye karþý belki sizlerde bir ön yargý oluþabilir. Yani diyebilirsiniz insanýn kendi olmasý kadar basit bir þey var mýdýr diye. Ama kýsaca bahsedeceðim bu konu hiç de göründüðü gibi basit ve geliþi güzel bir konu deðildir. Çünkü temelinde insanýn kendi olamamasý baþkalarýnýn istediði gibi olmasý yani diðer bir deyiþle ikiyüzlü olmasý ve karakterinden belki de farkýnda olmadan yaþamýndan bir þeyler kaybetmesidir. Aslýnda temelinde insanýn kendine yabancýlaþ- madan gerçekten ama gerçekten kendisi olmasý vardýr. Bu konuyla ilgili sizlerle kýsa bir hikâyeyi paylaþmak istiyorum.
Adamýn biri çok iyi bir piyano sanatçýsýymýþ. Ve ünlü bir orkestrada görev yapýyormuþ. Bütün bestecilerin eserlerini mükemmel bir þekilde yorumluyormuþ. Orkestra þefinin bir þey dikkatini çekmiþ. Adam iþinin ustasýymýþ, usta olmasýna ama piyano çalarken yüzü hiç gülmüyormuþ. Gülmemenin de ötesinde, inanýlmaz bir acý çekme ifadesi varmýþ adamýn yüzünde. Sanki baþýna kötü bir þey gelmiþ, çok sevdiði birini kaybetmiþ gibi... “Olabilir” diye düþünmüþ orkestra þefi: “Belki çok özel bir sorunu vardýr.” Ama adamýn yüzündeki bu acý ve sýkýntý çeken ifade, provalar boyunca hiç geçmemiþ. Orkestra þefi de bir anlam verememiþ buna. Çünkü adam her eseri olaðanüstü bir baþarýyla icra ediyormuþ. Belki konser günü neþesi yerine gelir diye düþünmüþ. Düþündüðü gibi olmamýþ. Konser günü de adam, yüzünden düþen bin parça þeklinde çalmýþ besteleri. Ama o kadar ustaca çalmýþ ki salon alkýþtan inliyormuþ. Artýk dayanamamýþ orkestra þefi ve yaklaþýp adamýn yanýna þöyle demiþ: Sen benim bu seçtiðim eserleri beðenmedin mi?” “Yoo!” demiþ adam, bilakis en sevdiðim bestecileri seçmiþsiniz. Bu konuda size teþekkür ederim” “Peki ben, baþarýsýz bir orkestra þefi miyim?” “Hayýr, tam tersi bence dünyanýn en baþarýlý orkestra þefisiniz. Sizinle çalýþmaktan onur duyuyorum” “Öyleyse nedir bu yüzündeki ifade, ne provalarda ne de konserde gülümsediðini hiç görmedim?” Ýþini iyi yapýyorsun, ona bir sözüm yok, ama neden bu memnuniyetsizliðin?” “Biliyor musunuz?” demiþ adam,“Ben aslýnda müziði ve iþimi o kadar da çok sevmiyorum.
Yaptýðý iþi sevmemek ama bir o kadar da doðru ve iyi yapmak. ”Yabancýlaþma” diyorlar bunun adýna. Yalnýzca iþte mi? Evlilikte, arkadaþlýkta, dostlukta, annelikte, babalýkta, evlatlýkta yani yaþamýn her konumunda, her durumunda yabancýlaþabiliyoruz. Sevmesek de seviyormuþ gibi, beðenmesek de beðeniyormuþ gibi, memnun olmasak da memnunmuþ gibi, mutlu olmasak da mutluymuþ gibi yapabiliyoruz. Mýþ, muþ gibi yaþarken sancýlar bassa da vazgeçmiyoruz... Neden peki? Belki yalnýz kalma korkusundan, çaresizlikten, özgüven eksikliðinden, belki de alýþkanlýktan. Kimsenin kimseyi suçlayacak durumu yok. Hepimiz birbirimize benziyoruz. Yalnýzca maskelerimizin sayýsý deðiþiyor. “Dünya kocaman bir sahne, bizler de birer oyuncuyuz” diyen þairi haklý çýkarýyoruz. Oyuna öylesine kaptýrýyoruz ki kendimizi, vardýðýmýz son nokta, kendimize yabancýlaþmak oluyor. Çok mu zor, gerçekten ne istediðimizi bilebilmek ve ona göre davranabilmek? Zor, ama bir o kadar da kolay. Bunun için önce “Ben” olabilmek gerekiyor. Yabancýlaþmamak için önce “Ben”, sonra “Biz” olabilmek...
Ama sebep her ne olursa olsun bence insanýn kendine yabancýlaþmasý diðer bir ifade ile sahte konumlara düþerek kendi olamamasý kadar kötü bir durum yoktur sanýrsam. Sonucunda kaybede- ceðimiz her ne olursa olsun onurumuz, þerefimiz ve karakterimizden daha da önemli deðil kanýsýndayým. Hayatta kendi olabilen insanlara selam olsun…Okan ÇELÝK