Takva sahipleri ve Kuran By: hafýz_32 Date: 26 Ekim 2010, 11:18:12
5. BÖLÜM
MUTTAKÎLERÝN ÖZELLÝKLERÝ
A-Takva Sahipleri ve Kur'an:
1- Muttaki Kimdir? Ýttika edenlere, takva sahibi olanlara 'muttaki' denir.
Muttakiler, facirler gibi kulluk örtüsünü yýrtýp atan, Allah'tan çekinmeyen insanlar deðildirler.
Onlar, Allah'ýn koyduðu sýnýrlarý aþmaktan kaçman, nefislerine zarar verecek bütün isyanlardan ve günahlardan Allah'ýn korumasýna sýðýnan kimselerdir.
Muttakiler, öncelikli olarak 'takva kelimesine'[596] yani Tevhid'e baðlanýrlar. Nefislerinin gösterdiði 'fücur/günaha dalma' yoluna uymazlar. Kendilerini hataya ve isyana götürecek bütün tehlikelere, saptýrmalara, þeytanýn aldatmalarýna karþý Allah'tan ittika ederler.
Allah'ýn korumasýný isterler. Sonra onlar, günaha düþme korkusu taþýyarak haram olan þeyleri yapmazlar; hatta haramlarýn ve þüpheli þeylerin kenarýnda bile dolaþmazlar. Kalplerini, kendilerini hataya götürebilecek sevgi ve meþguliyetlerden temizlerler.
Kur'an muttakiyi þöyle tanýmlýyor:
"Allah'a karþý yalan söyleyenden ve kendisine gelen doðruyu (Kur'an'ý) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kâfirler için cehennemde konaklama yeri mi yok?
Doðruyu getiren ve doðrulayanlara (sadýklara) gelince,iþte onlar muttaki olanlardýr.
Rableri katýnda dileyecekleri her þey onlarýndýr. Ýþte bu, ihsanda bulunanlarýn (iyilik yapanlarýn) ödülüdür.
Çünkü Allah, onlarýn (dünyada) yaptýklarýnýn en kötüsünü temizleyip giderecek ve yapmakta olduklarýnýn en güzeliyle ecirlerini verecektir."[597]
Muttakiler, insan için hatalara, þeytana, aldatýcý her þeye karþý en güzel koruyucu elbisenin 'takva elbisesi' olduðunun bilincindedirler.[598]
Evet fâcir olanlar, kendilerini hata, günah, isyan ve azgýnlýklara karþý koruyan elbiseyi yýrtýp atan, korumasýz kalan, Allah'ýn korumasýný istemeyen, sonra da isyana ve günahlara dalanlardýr. Muttekiler ise, iþte o koruyucu elbiseyi ve bütün koruyucu tedbirleri kuþanan insanlardýr.
Muttakiler, tehlikeli ve zararlý þeylere düþmekten çekinirler. Onlar bilirler ki, günahlar ve isyanlar, kendilerine hem dünyada hem ahirette zarar verir. Onlar, 'takva kelimesi'ne baðlandýktan sonra, onunla kendilerini her türlü sapmadan korurlar.
"Kiþi, mahzurlu þeyleri yapma tehlikesine düþmeyeyim diye sakýncalý olmayan þeyleri terk etmedikçe muttakiler derecesine ulaþamaz."[599]
Muttakiler, hiç tereddüt etmeden hidayete tâbi olurlar. Onlar, Allah'ýn gazabýndan, O'nun emirlerine yapýþarak, yasaklarýndan da kaçýnarak sakýnýrlar. O'na itaatle gazabýný def ederler.
Ýbni Abbas (r.a), muttakileri, "Þirkten sakýnanlar ve Allah'a nasýl itaat edileceðini bilen kimselerdir." þeklinde tanýmlamýþtýr.
Hasan el-Basrî de þöyle demiþtir: "Size haram kýlýnanlardan ittika edin, size farz kýlýnanlarý da yerine getirin (muttaki olursunuz).”[600]
Kur'an-ý Kerim, öncelikli olarak, inkarcýlarý takvaya, yani kendilerine zarar verecek þirk ve küfürden, Allah'ýn korumasýna, O'nun Tevhid dinine girmeye davet ediyor. Mü'minlere de sürekli takvayý tavsiye ediyor.
Yeryüzünde fesat çýkaranla salih amel iþleyenlerin elde edecekleri karþýlýk ayný olmayacaktýr. Muttaki, putçuluðu ve hurafelerden kaynaklanan batýl inançlarý býraktýðý gibi, sosyal suçlar olan zina, hýrsýzlýk ve adam öldürmeyi de býrakýr. O bütün bu suçlarý iþleyen fâcir gibi deðildir. Kur'an bazen salih amel iþleyen mü'minin karþýsýna bozgunculuk yapan müfsidi, bazen muttakilerin karþýsýna da takva elbisesini yýrtýp attýktan sonra korkusuzca günahlara dalan fücur sahiplerini (fâcirleri) çýkarýr.[601] Bu örneklerde takvanýn, inanç ve davranýþta batýldan ve kötülüklerden sakýnmak olduðu bir kez daha anlaþýlýr.[602]
Ebu Muhammed Abdülðâni, Ýbni Mes'ud'dan þöyle rivayet ediyor:
Ýbni Mes'ud, birgün kardeþinin oðluna;
"Ey kardeþimin oðlu, insanlarýn hâlini görüyorsun, deðil mi?" deyince o,
"Evet, ne yazýk ki görüyorum" diye cevap verdi. Ýbni Mes'ud;
"Tevbe edenler ve muttaki olanlar dýþýnda onlarda hayýr yok" dedi. Sonra tekrar insanlarýn içinde bulunduðu durumu iþaret edip;
"(Ýlim) öðrenen ve öðretenlerin dýþýndakilerde de hayýr yok." diye ekledi.
Ebu Yezid el-Bestami; "Muttaki, konuþtuðu zaman Allah için konuþan, bir iþ yaptýðýnda o iþi Allah için yapan kiþidir." demiþtir.
Ebu Süleymen Darânî þöyle demiþ: "Muttaki olanlar, kalplerinden dünya sevgisini Allah'ýn, çýkarýp aldýðý kimselerdir."[603]
Allah'tan ittika edenler için, dünya hayatýnýn geçici nimetlerinin fazla bir deðeri yoktur. Onlar dünyalýklarý elde etmek için Allah'a karþý kulluk görevlerini ihmal etmezler, Allah'ýn kendileri için koyduðu ölçülere uyarlar, emredileni yerine getirmeye çalýþýrlar.
Kur'an, kendilerine Allah yolunda cihad farz kýlýndýðý zaman, düþmanlarýndan Allah'tan korkar gibi korkanlara, bu nedenle de dünyalýklara meyledenlere þöyle diyor:
"De ki: Dünyanýn metaý azdýr, ahiret ise muttakiler için daha hayýrlýdýr ve siz 'bir hurma çekirdeðindeki ipince bir iplik' kadar bile haksýzlýða uðratýlmayacaksýnýz."[604]
Muttakiler, Allah'a ortak koþmaktan þiddetle kaçýnan ve kulluða uygun iþ yapan Müslümanlardýr. Allah (cc) onlarý övmek ve yüceltmek için, "Kur'an'ýn onlarýn önünde 'hidayet/rehber' kýlýndýðýný haber veriyor. Muttakiler aslýnda 'Hidayet'e uyduklarý hâlde, tekrar 'Kur'an onlar için hidayettir" deniliyor. Bu aziz ve kerim (deðeri yüce) bir kiþiye, 'Allah seni aziz kýlsýn ve sana kerem ihsan etsin' demeye benzer. Böylece ondaki izzet ve keremin artmasý istenir, ya da bu sýfatlarýn devam etmesi temenni edilmiþ olur.[605]
Muttaki, Allah'ýn (cc) salih kullarýna taktýðý bir sýfat ve zinettir.[606]
Takva sahipleri, mescitleri kendileri için ev hâline getiren, oralarda bulunmaktan zevk alan, oralarda ibadet hâlinde iken sudaki balýk gibi rahat eden kimselerdir.
Ebu'd-Derdâ (r.a) Rasûlullah (s.a.v)'tan þöyle duyduðunu anlatýyor:
"Mescid her takva sahibinin evidir. Yüce Allah, camiyi kendine ev edindirerek rahatlýk ve rahmet vermeyi ve Sýrat'tan geçerek Allah'ýn rýzasýna, cennete ulaþmasýný saðlamayý üzerine almýþtýr."[607]
2- Allah (cc) Muttakilerle Beraberdir:
Allah (cc), muttakilerden razý olduðu ve onlarý sevdiði için her konuda onlarla beraberdir. Onlarý destekler, onlara rahmet eder, onlarý korur, onlarýn üzerine sekinesini (iç huzuru) indirir, onlara mükâfatlarýn en güzelini verir. Kur'an bu gerçeði þöyle ifade ediyor:
"Þüphe yok ki Allah, ittika edenlerle (kendine karþý mesuliyet duyanlarla) ve muhsinlerle (iyilik edenlerle) beraberdir."[608]
Çünkü onlar, kötü yollardan sakýnýrlar ve daima doðru bir davranýþ içinde olurlar. Onlar, eylem ve davranýþlarýnýn, kendilerine yapýlan kötülükler tarafýndan deðil, kendi doðruluk duygularýndan kaynaklandýðýný bilirler. Bu nedenle kötülüðe karþý iyilikle karþýlýk verirler.[609]
Müslümanlar, ya insanlara büyük zarar veren fitneye karþý, ya da kendilerine bir saldýrý olduðunda savunma ve kendilerini koruma amacýyla savaþýrlar. Ama her konuda olduðu gibi savaþ konusunda aþýrý gitmezler, haksýzlýk etmezler ve zulmetmezler. Bu ahlâkî ilkeyi ortaya koyan Kur'an, mü'minlere þöyle diyor:
"Allah'tan ittika edin ve bilin ki muhakkak Allah takva sahipleriyle (O'na karþý sorumluluk bilinci duyanlarla) beraberdir."[610]
Eðer onlar günahtan, zulüm ve haksýzlýktan, Allah'ýn koyduðu sýnýrlara tecavüzden sakýnýrlarsa, Allah (cc) onlarla beraber olacaktýr, onlarý destekleyecektir.
Þu âyette de benzeri bir uyarýyý görüyoruz:
"Ey iman edenler, küfre sapanlardan size en yakýn olanlarla (size saldýrýrlarsa) savaþýn; sizde 'bir güç ve caydýrýcýlýk' görsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir."[611]
3- Allah (cc) Muttakileri Bilir:
Kimileri kendi yaptýklarýyla övünürler, iþledikleri hayýrlarý gözlerinde büyütürler. Ya da bir hata yaptýklarý zaman suçu baþkalarýnýn üzerine atarlar, yaptýklarýnýn hata olmadýðýný savunurlar. Kimileri de kötüleri örnek göstererek, onlarýn yaptýklarýnýn yanýnda kendi yaptýklarýnýn daha hafif olduðunu iddia ederler. Ýnsana düþen, günahýn büyüðünden ve küçüðünden kaçýnmak, çirkin ve bayaðý davranýþlarý takva bilinciyle terk etmektir. Allah insanlarý kendilerinden daha iyi bilir. Hiç kimsenin, kendini temize çýkarmasýnýn veya her þeyi kendi nefsine göre iyi yaptýðýný iddia etmesinin bir anlamý yoktur.
Allah (cc), gerçek takva sahiplerini en iyi bilendir.
"Öyleyse kendinizi temize çýkarýp durmayýn. O, kendisine karþý sorumluluk bilinci duyaný daha iyi bilendir."[612]
"Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarýyla ve canlarýyla cihad etmekten (kaçýnmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini (muttakileri) bilendir."[613]
Takva bilinci kalpte olduðuna göre, onu en iyi bilen de elbette her þeyden haberdar olan Allah'týr. Kimin hangi niyetle amel iþlediðini, amelinin salih olup olmadýðýný, samimiyetinin derecesini sadece O bilir. Onlarýn ihlaslarý ölçüsünde, iþleyecekleri amellerin karþýlýðýný da en güzeli ile yine O verir.
"Allah takva sahiplerini bilendir." Burada bir müjde ile karþýlaþýyoruz. Siz Allah'a karþý sorumluluk bilinci ile amel iþleyin. Hep ihsan ahlâký ile davranýn, güzel iþler yapýn, amallerinizin salih ve sevap getirici olmasýna dikkat edin. Bütün bunlarý Allah (cc) bilir ve hepsinin karþýlýðýný size dünyada ve ahirette fazlasýyla öder.
Bu gerçek, insanlara bir baþka konuyu daha hatýrlatýyor: Ýnsan hangi þartta olursa olsun takva bilinciyle hareket etmekten sorumludur. Allah (cc) onu her yerde görmektedir ve hatta kalbinde olanlarý bile bilmektedir.[614] Ona bu kadar yakýn olan, yaptýklarýný, hatta düþündüklerini bile bu kadar ince detayýna kadar, hiçbir þey unutmaksýzýn bilen Rab karþýsýnda haþyet etmemek, titrememek, korkup sakýnmamak mümkün deðildir.
Bir baþka âyette ise þöyle buyruluyor:
"Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanýrlar, iyiliði (ma'rufu) emrederler, kötülüðe (münkere) engel olmaya çalýþýrlar, hayýr iþlerine koþarlar. Ýþte onlar, salih (iyi) kimselerdir. Onlar hayýrdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun býrakýlmazlar. Allah takva sahiplerini (muttakileri) bilendir."[615]
4- Allah (cc) Muttakileri Sever:
"Hayýr, kim ahdine vefa eder (verdiði sözü yerine getirir) ve ittika ederse, þüphesiz Allah muttakileri sever."[616]
Kim emanetleri yerine getirirse, Muhammed (s.a.v)'e ve O'nun getirdiklerine iman ederse, Allah'tan korkup-sakýnýrsa ve haramlarý terk ederse, Allah onu sever, ona þeref ve üstünlük verir.[617]
Kim yemin ettiði veya söz verdiði hâlde, az bir çýkar karþýlýðý veya bir dünyalýk uðruna sözünden cayarsa, yeminini bozarsa, onun ahirette ilâhî sevgiden ve ilâhî ikramdan yana bir nasibi olamaz. Böylelerinin amelleri kabul edilmez, onlar için bir arýnma da yoktur.
Burada ahde vefanýn takva bilincine baðlý olduðunu görüyoruz. Söz verilen kiþi ister dost olsun, ister düþman olsun, ister yakýn olsun, isterse yabancý olsun, farketmez. Bu, bir çýkar meselesi deðil, ebedî olarak Allah (cc)'ý hesaba katma bilinci ile beraber yerine getirilecek bir davranýþtýr. Ýslâm'ýn önem verdiði bu davranýþla hareket eden müttakiler, Allah'ýn azabýndan sakýnmaya ve O'nun rýzasýný kazanmaya çalýþýrlar.
Allah (cc) da bu þekilde davranan takva sahiplerini sever. Çünkü onlar, Allah'ýn razý olacaðý amelleri yaparlar. Kendisinden korkup sakýnýrlar. Onlar, insanlardan aferin almak için, onlarýn gözünde itibarlý görünmek için, ya da maddî bir karþýlýk bekleyerek hareket etmezler; sadece Allah'ýn vereceði karþýlýðý göz önüne alýrlar. Ýþleri düzgün, maksada uygun ve faydalýdýr.Yaptýklarý iþlerin sonunu iyice düþünürler, Allah'ýn gazap edeceði davranýþlardan sakýnýrlar.
Muttakiler, gayrimüslimlerle yaptýklarý anlaþmalara bile uyarlar. Onlarýn mallarýna, canlarýna, deðerlerine ve haklarýna dokunmazlar. Herkese iyi davranýrlar, herkese iyilik ederler. Bundan dolayý da Allah (cc) onlarý sever. Bir kul için de Allah'ýn sevgisini elde etmekten daha büyük kazanç ve mutluluk yoktur.
"Mescid-i Haram yanýnda kendileriyle anlaþtýklarýnýz dýþýnda, müþriklerin Allah katýnda nasýl bir ahdi olabilir? Þu hâlde o (anlaþmalý olanlar), size karþý bir tutum takýndýkça, siz de onlara karþý doðru bir tutum takýnýn. Þüphesiz Allah, muttaki olanlarý sever.”[618]
Peygamberimiz (s.a.v), Allah'ýn takva sahibi kullarýný sevdiðini haber veriyor:
Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a) diyor ki: Rasûlullah'ýn (s.a.v) þöyle söylediðini iþittim:
"Allah (cc) takva sahibi, kanaatkar ve ibadetle beraber kendi iþini de yapan kulunu sever."[619]
5- Allah (cc) ve Peygamberi Muttakilerin Velisidir/Dostudur:
"Allah, mü'minlerin düþmanlarýný çok iyi bilir. Allah onlara veli/dost olarak da yeter, yardýmcý olarak da."[620]
Allah (cc) mutlak anlamda velidir, dost ve yardýmcýdýr. Ancak bu velayet (velilik) sýnýrlý bir veliliktir. Ýnsanlardan bazýlarý Allah'ýn 'veliliðini' kazanamazlar. Onlar, kendi yanlýþ seçimleri ve yaptýklarý kötü ameller yüzünden bu ilâhî dostluðu elde edemezler.
Allah (cc), dalâlette olanlarýn[621], kendisine karþý büyüklük taslayan müstekbirlerin[622], kötülük yapanlarýn ve fenalýkta bulunanlarýn[623], Allah'tan gelen hakký ve dini inkâr eden kâfirlerin[624], kendilerine hakký batýldan ayýran bir ilim, hak bir davet geldikten sonra heva ve hevesine (tutku ve arzularýna) uyanlarýn[625], dinde iki yüzlü davranan münafýklarýn[626], inkâr ederek ya da þirk koþarak hak dinden yüz çeviren, Allah'ýn indirdikleriyle hükmetmeyen ve yeryüzünde haksýzlýk yapan zalimlerini[627], zalimlere meyledip onlarý onaylayan, ya da destek olanlarýn[628] dostu (velisi) deðildir.
Mü'minlerin velisi ve mavlasý Allah'týr.[629] Mü'minler de Allah'ý veli bilmek durumundadýrlar. Kur'an, mü'minlerin kimlere, nasýl veli olacaklarýný þöyle açýklýyor:
"Sizin veliniz, ancak Allah, (O'nun) Rasûlü, rükû' ediciler olarak namaz kýlan ve zekâtý veren mü'minlerdir."[630]
Allah muttakilerin de dostudur. Dünya hayatýnda kendilerini Allah'a muhtaç saymayan ve O'nun Rabliðine saygý duymayan zalimler birbirlerinin velisidirler. Zalimler, özellikle zulüm ve günah iþleme konusunda karþýlýklý dostturlar. Buna karþýn Allah (cc), kendisine karþý sorumluluk bilinci duyan, O'ndan hakkýyla korkup sakýnan takva sahibi kullarýnýn dostudur, velisidir:
"Sonra seni de bu emirden bir þeriat üzerinde kýldýk; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin hevalarýna (istek ve tutkularýna) uyma.
Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir þeye karþý kesin olarak seni baðýmsýz kýlamazlar. Hiç þüphesiz zalimler birbirinin velisidir. Allah ise, muttakilerin velisidir."[631]
Allah'ýn kendisine veli olarak seçtiði muttakiler için dünyada ve ahirette bir korku yoktur. Onlar, mahþer günü hesaplarý kendi aleyhlerine çýkmayacaði için üzülmeyecekler, periþan olmayacaklar. Yaptýklarý güzel ameller sebebiyle sevinecekler. Allah'ýn yakýn dostluðunu kazandýklarý için mutlu olacaklar.
"Haberiniz olsun; Allah'ýn velileri, onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olacak deðillerdir.
Onlar iman edenler ve Allah'tan ittika edenlerdir (korkup sakýnanlardýr)."[632]
Çünkü onlar, dünya hayatýnda takva bilinci ile hareket ederler. Ne yaparlarsa yapsýnlar, Allah'ý hesaba katarlar. Allah'ýn razý olmayacaðý ameller konusunda son derece dikkatlidirler. Kulluðu yalnýzca Rablerine yaparlar, sadece O'ndan korkarlar ve sadece O'na itaat edilmesi gerektiðinin bilincindedirler. Kibir ve gururdan uzak bir þekilde, tevazu ederek ve boyun bükerek Allah'ýn emrine teslim olurlar.
Allah (cc), kendisine karþý sorumluluk bilinciyle davranan kullarýný, sevgilerin en güzeli ile sever ve onlara deðer verir.[633]
6- Kabe'nin Velisi /Dostu Muttakilerdir:
Cahiliyye döneminde müþrikler, çýplak olarak, ýslýk çalarak veya el çýrparak Kabe'nin etrafýnda hoplayýp zýplarlardý. Güya bu edep dýþý hareketlerle ibadet ettiklerini, bu þekilde Kabe'ye saygý gösterdiklerini zannederlerdi. Kur'an, onlarýn bu davranýþlarýný kýnadýktan sonra, Kabe'ye dost olmanýn, onu sevmenin, ona hürmet etmenin þartýný takva bilincine baðlýyor:
"Onlar, Mescid-i Haram'dan (insanlarý) alýkoyarlarken ve onun (gerçek ve lâyýk) velileri (koruyucularý) deðilken, Allah ne diye onlarý azaplandýrmasýn? Onun (asýl) koruyucularý (velileri) yalnýzca muttakilerdir. Ancak onlarýn çoðu bilmezler."[634]
Þirkten korunan ve Allah'tan baþkasýna ibadet etmeyen takva ehlinden baþkasýnýn Beytullah'ta velayet hakký olamaz. Ona sahip olmak, ondan iþlerinde tasarruf etme hakký ve salâhiyeti, ancak orada tevhid ile ibadet edecek olan muttakilerindir.[635]
Muttakiler, imanlarýnda ihlâs sahibi olarak Beytullah'ýn önemini bilirler. Onun tevhid tarihindeki rolünden haberleri vardýr. Onun neyi ifade ettiðinin, neyi hatýrlattýðýnýn, neye davet ettiðinin þuurundadýrlar.
Muttakiler, Beytullah'ýn bir diriliþ, canlanýþ, kendine geliþ, þeytanî davetlere ve düzenlere karþý bir direniþ, kulluðu daha iyi yapabilme noktasýnda bir uyanýþ yeri kýlýndýðýný bilirler.[636] Kabe'nin hatýrasýna saygýlýdýrlar. Hz. Ýbrahim'in davetini iþitirler ve o davete samimiyetle karþýlýk verirler. Tavafýn, sa'yin anlamýnýn, Arafat'ta niçin vakfe yaptýklarýnýn, þeytaný hangi amaçla taþladýklarýnýn farkýndadýrlar. Muttakiler, Beytullah'ýn bütün mana ve görkemiyle fonksiyonunu yerine getirmesini arzu ederler. Onlar, orayý ziyaretin turistik bir gezi olmadýðýnýn bilincindedirler.
Muttakiler, Beytullah'ý çok severler. Ona kavuþmaya, onu görmeye, çevresinde Allah için dönmeye, siyah taþýný selamlamaya can atarlar. Onu bir defa gören bir daha görmek ister. Gözü ve gönlü onun yanýndadýr. Ondan ayrýldýklarý zaman, mutlaka yüreklerinin bir parçasýný onun yanýnda býrakýp ayrýlýrlar. Uzakta da olsalar, gönülleri ve ibadette yüzleri ona dönüktür. Onu kýble bilirler, onu Ýslâm'ýn merkezi bilirler, onu dost ve yâr bilirler. Öyle severler, öyle ilgi gösterirler...
Allah'tan hakkýyla korkup sakýnmayanlar, Beytullah'ýn manasýný bilmedikleri gibi, ona candan veli de olamazlar. Onlar için orasý tarihî bir mekân, hac için oraya gitmek de bir gezi veya birilerine para yedirmedir. Onlar ne bilsinler Kabe'nin büyüklüðünü? Çünkü onlar küçük insanlardýr ve küçük düþünürler. Onlar ne bilsinler Beytullah'ýn kudsiyetini? Çünkü onlar Ýslâm'a ait kutsallarý bilmezler, hayatlarýna kutsalý sokmak istemezler. Onlar ne bilsinler Hz. Ýbrahim'in ve Hz. Muhammed'in davetinin anlamýný? Çünkü onlarýn kulaklarý, þer üreten merkezlerden gelen çaðrýlara ayarlýdýr. Hayatý isler ve pis kokular arasýnda geçen bir kimseyi misk ve amber kokularý rahatsýz eder. Miski anlamak için miski tanýmak ve benimsemek gerekir.
Muttakiler, takva bilinciyle kuþandýklarý için, Allah'a ait olana, O'ndan gelene ve O'nun deðer verdiklerine deðer verirler. Kendi heva ve hevesini tanrý hâline getirenler, ya da Allah'tan korkup çekinmeyen azgýnlar ise bu zevkten ve üstün özelliklerden yoksun kalýrlar.[637]
7- Kur'an Muttakiler Ýçin Zikirdir:
"Çünkü o (Kur'an, Allah'tan sakýnan) muttakiler için kesin bir zikirdir (yoðun bir hatýrlatma, ya da öðüttür)."[638]
Kur'an, takva sahipleri için yollarýný gösteren bir hatýrlatýcý, onlar için bir öðüttür. Muttakiler, Kur'an'ýn hatýrlatmalarýndan ve öðütlerinden ders alarak takva duygularýný daha da geliþtirirler. Kur'an'ýn maksatlarýný daha iyi anlarlar. Allah'a karþý sorumluluk bilinci taþýmayanlar, Kur'an'ýn öðütlerine kulak vermedikleri gibi, ahiretle veya geçmiþ topluluklarýn baþlarýna gelenlerle ilgili hatýrlatmalarýna da aldýrmazlar. Onlar, Kur'an'ýn karþýsýnda saðýrlar, körler ve duygusuzlar gibidirler. Ne dediðine aldýrmazlar, tehditlerinden korkmazlar, hükümlerine uyma konusunda titizlik göstermezler.
“Andolsun, size açýklayýcý âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir örnek ve muttakiler için de bir öðüt indirdik."[639]
Kur'an'da, önceki topluluklarýn haberleri ve kalplerin hidayet bulmasý için öðütler, insanlarýn günahlardan sakýnmalarý için hatýrlatmalar vardýr. Kendilerinde gereði gibi korkup sakýnma ahlâký olmayanlar, akýllarýný baþlarýna almazlar, öðüt alýp dinlemezler. Takva bilincine sahip olanlar ise Kur'an’ýn hidayetine uyarlar, onun gösterdiði yoldan giderler. Allah'ýn emirlerini yerine getirememekten, haramlarýný iþlemekten korkarlar. Kur'an'ýn hem tavsiyelerine hem de hatýrlattýðý diðer konulara kulak verirler.
"Andolsun, biz bu Kur'an'da, belki öðüt alýp düþünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.
Çarpýklýðý (pürüzü) olmayan Arapça bir Kur'an'dýr (bu). Umulur ki ittikâ ederler."[640]
Kur'an'da bir çarpýklýk, bir bozukluk, bir karmaþýklýk yoktur. O apaçýk, anlaþýlabilir, insan aklýna hitap eden bir kitaptýr. Onun davetini sýradan insanlar bile anlayabilir. Bu kitapta neyin doðru neyin yanlýþ, neyin hak neyin batýl olduðu, neyin kabul edilmesi neyin reddedilmesi gerektiði ortaya konmuþ insanlarýn anlayabileceði þekilde izah edilmiþtir.
Bunun amacý da þudur: Belki insanlar Kur'an'dan öðüt alarak takva sahibi olurlar. Allah'a karþý nasýl kulluk yapýlacaðýný öðrenirler.
Hz. Musa'ya indirilen 'furkan' da muttakiler için bir zikirdir (öðüttür).
"Andolsun, biz Musa'ya ve Harun'a, takva sahipleri için bir aydýnlýk ve zikir (öðüt) olarak, hak va batýlý birbirinden ayýran (furkan) verdik."[641]
8- Kur'an Muttakiler için Hidayettir:
Muttakiler, en doðru olan ilâhî vahyi kabul eden, onu doðrulayan kimselerdir. Kur'an, muttakiler için bir hidayet rehberidir.[642] Bir baþka deyiþle, mü'minler Kur'an'la hidayet bulurlar, bu hidayet onlarý takva sahibi yapar. Allah'a hakkýyla baðlanmayan, O'nun himayesine (korumasýna) girmeyen kimseler, Kur'an'ýn hidayetine giremezler.
Kur'an'dan faydalanabilmenin birinci þartý muttaki, yani hakla batýlý birbirinden ayýran ve salih kimselerden olmak isteyen bir kimse olmaktýr. Ýyi niyetle ona yaklaþan, Allah'ý seven ve O'nun rahmetini umanlar ondan yararlanýrlar. Onun gösterdiði hedeflere ulaþabilirler. Dünya yolculuðu boyunca amaçsýz dolaþanlar, Kur'an'ýn ne dediðini anlamazlar. Kendi arzu ve tutkularýnýn kölesi olanlar, hakla batýlý birbirine karýþtýranlar onu idrak edemezler. Onun sunduðu güzelliklere ulaþamazlar.
Kur'an'da hidayetten baþka birþey yoktur. Onun bu özelliðini de ancak takva sahipleri anlarlar. Çünkü ondan faydalanarak arzu edilen amaca ulaþmak isteyenler, þüpheden ve þüpheli yollardan uzaklaþýrlar ve iyi bir sonuca ulaþmaya çalýþýrlar. Aslýnda Kur'an, 'bütün insanlar için hidayettir.' O, bütün insanlarý irþad etmek ve onlara doðru yolu göstermek için inmiþtir. Ýyilikle ve yumuþaklýkla yol göstermek demek olan hidayet, hedefi bakýmýndan geneldir. Fakat hidayetten hedeflenen asýl amaca; ancak Allah'a karþý sorumluk bilinci ile davrananlar ulaþýrlar.
Hidayet, yani doðru yola ulaþtýrmak; hidayetin yol göstermek ve istenen þeye ulaþtýrmak gibi iki anlamý vardýr. Biri Yüce Allah'a göre doðru yolu göstermek ve irþad etmek, diðeri de hidayeti yaratmak ve insanlarý onda baþarýlý kýlmaktýr. Kur'an'ýn muttakiler için hidayet olmasý, onlara hidayet konusunda Allah'ýn baþarý vermesi þeklinde anlaþýlabilir. Kur'an herkese doðru yolu göstermek için inmiþ olsa da, onu kabul etmede ve onu isteyerek seçmede herkes bir olmaz.
Kimisi ona uymak için çaba gösterirken, kimileri ona karþý çýkar. Buradaki hitap, bu bakýmdan doðru tercih yapma yeteneðine sahip muttakileredir.
Kur'an'ýn indirilmesindeki hikmet, bütün insanlara hidayet verilmesidir. Ancak bu hikmet, þartlarýn gerçekleþmesiyle sadece takva sahipleri hakkýnda meydana çýkar. Bununla beraber, bütün insanlar Allah'tan ittika ederek onun hidayetine uyabilirler. Hidayeti bulmanýn þartý, takvayý seçmek, Allah'tan gereði gibi korkup sakýnmaktýr.[643]
"Bu (Kur'an), insanlar için bir beyan (açýk bir teblið), muttakiler için de bir hidayet ve zikirdir (hatýrlatma ve öðüttür).”[644]
Hatta Ýncil de bir nûr olarak kendinden önceki Tevrat'ý doðrulayandýr; muttakiler için bir hidayet ve öðüttür, bir hatýrlatmadýr.[645]
9- Mü'minlerin Muttakilere Ýmam (Önder) Olma Ýstekleri:
Allah (cc), Furkan Sûresi'nde Müslüman kullarýn özelliklerini saydýktan sonra þöyle buyurmaktadýr:
"Onlar, kendilerine Rablerinin âyetleri hatýrlatýldýðý zaman, onun üstünde saðýr ve körler olarak kapanýp kalmayanlardýr.
Ve onlar, "Rabbimiz, bize eþlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydýnlýðý olacak (kimseler) armaðan et ve bizi takva sahiplerine (muttakilere) imam/önder kýl." diyenlerdir.
Ýþte onlar, sabretmelerine karþýlýk (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orada esenlik ve selâmla karþýlanýrlar."[646]
Bu âyete iki anlam vermek mümkündür: Birincisi: 'Bizi muttakilere imam kýl...' sözü, 'Bizi önderler yap ki hayýrda bize uysunlar.' þeklinde anlaþýlabilir. Onlar, takva sahiplerine hidayet önderleri olmayý istediler.[647] Diðeri, 'Bizi muttakilere uyanlar kýl.' Buna göre âyet, 'muttakileri bizim için imamlar/önderler yap' þeklinde anlaþýlabilir.[648]
Muttakiler, Allah'ýn indirdiði Kitab'a ve 'imam' olarak gönderdiði peygambere inandýklarý için hidayet üzerindedirler. Onlar, hayra davet etme, iyilikleri yaygýnlaþtýrma ve kötülüklerle mücadele açýsýndan, insanlar içerisinden çýkarýlmýþ hayýrlý bir 'ümmet' olurlar. Muhammed ümmeti arasýndan bu görevi yerine getirecek daha özel bir cemaatin/ümmetin olmasýný bizzat Kur'an emrediyor.[649] Ümmet kelimesinde 'önderlik' anlamýnýn olduðunu hatýrlarsak, Müslümanlarýn niçin muttakilere 'imam/önder' olmak istedikleri daha iyi anlaþýlýr.
Takva sahipleri, Allah'ýn korumasýyla, iman ve salih amelle cehennem ateþinden korunan kimselerdir. Rahman'ýn kullarý, dindarlýk ve salih amel bakýmýndan önde olmayý, muttakilere önder olmayý ve rehberlik yapmayý, dünyada fazilet ve takvayý yaymada öncülükte bulunmayý arzu ederler.
"Ýmam, kendisine uyulan, önde olan kimsedir. Yalnýz takva sahibi olmak deðil, takva sahiplerine önder olma arzusu gerçekten ulvî bir gayedir. Rahman'ýn kullarýnýn ruhundaki büyüklüðü gösteren bu duanýn içinde bulundurduðu mana, yüce ve toplayýcýdýr. Bundan yüksek bir fikrî ilerleme, bundan yüce bir gayret düþünülemez."[650]
Furkan Sûresi 74. âyetin tefsiri ile ilgili olarak S. Kutub þunlarý söylüyor:
"Ýþte bu þuur, kuvvetli bir imandan gelen fýtrî bir duygudur. Allah'a varan yolun yolcularýnýn artmasý isteði de fýtrata uygundur. Bu yola girenlerin öncelikli olarak eþlerinden ve kendi neslinden olmasýný istemek ise ayrý bir fýtrî istektir. Kiþi kendi yakýnlarýnýn durumundan sorumludur. Zira onlar kendisine birer emanettir. Doðal olarak onlarýn da ilâhî yolda olmasýný ister. Müslüman bir insanýn bir hayýr önderi olmayý arzu etmesi de imandan kaynaklanan tabii bir arzudur. Böylesine bir istek, yükselmek veya üstünlük elde etmek için deðildir."[651]
Allah'a itaat eden kullarýn bu durumuyla, kendi aralarýnda dünyalýklar, iktidar ve üstünlük saðlama rekabetine giren inkarcýlarýn durumu farklýdýr. Müslüman insan, baþkalarýyla servet, dünyalýk ve iktidar yarýþýna girmez. Onun arzusu, hidayette olmak ve insanlara takvada, güzel davranýþlarda rehberlik etmek, yol göstermektir.
Âyette geçen 'muttakilere imam olma...' duasýný, siyasal açýdan insanlara baþ olmak, onlara yönetici olmak, onlara bu anlamda üstünlük saðlamak anlamýnda almak isabetli deðildir.[652] Kuran, siyasal anlamdaki bir liderlikten deðil, takvada, hayýr yarýþýnda, salih amellerde bir örneklikten, yanlýþta ve dalâlette olanlara hidayeti gösterebilecek bir önderlikten söz etmektedir.[653][596] Al-i Ýmran: 3/114-115.
[597] Âl-i Ýmran: 3/134.
[598] Zariyât: 51/15-16.
[599] Fetih: 48/26.
[600] Zümer: 39/32-34.
[601] A'raf: 7/26.
[602] Ýbni Mace, Zühd/24, Hadis no: 4215,2/1409, Tirmizî, Kýyame/19, Hadis no: 2451, 4/634.
[603] M. A. Sabûnî, Safvetü't-Tefâsir, 1/21.
[604] Sâd: 38/26-28.
[605] M. El-Behiy, K. Kavramlar, s. 204.
[606] H. El-Bennâ, T. Ý. ve Fatiha Tefsiri, s. 70.
[607] Nisa: 4/77. Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 203-209.
[608] Zamahþerî, el-Keþþâf, 1/44.
[609] R. Altýntaþ, K. H. Ve Dalâlet, s. 103.
[610] Mecmu'z-Zevâid'den ve Tabaranî'den, S. Havva, el-Esas fi's Sünne, 3/307.
[611] Nahl: 16/128. Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 209-210.
[612] Bakara: 2/194.
[613] Tevbe: 9/123. Ayrýca bak. Tevbe: 9/36.
[614] Necm: 53/32.
[615] Tevbe: 9/44. Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 211-212.
[616] Mülk: 67/13.
[617] Âl-i Ýmran: 3/1l5.
[618] Âl-i Ýmran: 3/76.
[619] Sabûnî, Safvetü't-Tefâsir, 1/212. Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 212-214.
[620] Tevbe: 9/7. Ayrýca bak. Tevbe: 9/4.
[621] Müslim, Zühd/10, Hadis no: 2965, 4/2277. Ayrýca bak. Ýbni Mace, Fiten/17, Hadis no: 3989, 2/1320.
[622] Nisa: 4/45.
[623] Þûra: 42/44, Ýsra: 17/97.
[624] Nisa: 4/173, Casiye: 45/7-10.
[625] Nisa: 4/123.
[626] Fetih: 48/22, Ahzab: 33/64-65.
[627] Bakara: 2/120, Ra'd: 13/37.
[628] Tevbe: 9/74, Ahzab: 33/17.
[629] Þûra: 42/8, Hûd: 11/20.
[630] Hûd: 11/113.
[631] Þûra: 42/28, A'raf: 7/155.
[632] Maide: 5/55.
[633] Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 214-217.
[634] Casiye: 45/18-19.
[635] Yunus: 10/62-63.
[636] Enfal: 8/34.
[637] Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 217-219.
[638] Elmalýlý, Tefsir, 4/228.
[639] Maide: 5/97.
[640] Hâkka: 69/48.
[641] Nur: 24/34. Bir benzeri, Al-i Ýmran: 3/138. Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 219-221.
[642] Zümer: 39/27-28.
[643] Enbiya: 21/48.
[644] Bakara: 2/2.
[645] Özetle, Elmalýlý, Tefsir, 1/160. Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 221-223.
[646] Âl-i Ýmran: 3/138.
[647] Maide: 5/46.
[648] Furkan: 25/73-75.
[649] Ýbni Kesir, Tefsir, 2/642.
[650] S. Havva, Cündüllah, s. 309.
[651] Al-i Ýmran: 3/104.
[652] Elmalýlý, Tefsir, 6/89.
[653] Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayýnlarý: 223-225.
Ynt: Takva sahipleri ve Kuran By: zerdale Date: 25 Mayýs 2013, 09:20:09
"ALLAH'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarýyla ve canlarýyla cihad etmekten (kaçýnmak için) senden izin istemezler. ALLAH takva sahiplerini (muttakileri) bilendir."[613] onlarýn içine dahil eyle yarabbi...
Ynt: Takva sahipleri ve Kuran By: Hafsa Nur 6.D Date: 24 Ekim 2014, 20:57:30
allah razý olsun ödevimde yardýmcý oldunuz.paylaþým için teþekkürler
Ynt: Takva sahipleri ve Kuran By: cerendemir Date: 24 Ekim 2014, 22:53:22
Aleykümselam.Paylaþým için Allah razý olsun inþallah.Bu konuyu bilmiyordum,öðrenmiþ oldum...
Ynt: Takva sahipleri ve Kuran By: HALACAHAN Date: 05 Kasým 2016, 06:40:11
Hiç kimsenin, kendini temize çýkarmasýnýn veya her þeyi kendi nefsine göre iyi yaptýðýný iddia etmesinin bir anlamý yoktur.
Allah (cc), gerçek takva sahiplerini en iyi bilendir.
"Öyleyse kendinizi temize çýkarýp durmayýn. O, kendisine karþý sorumluluk bilinci duyaný daha iyi bilendir."[
Rabbim bizleri hakiki takva ehli kullarindan eyle..
Ynt: Takva sahipleri ve Kuran By: asudeB7 Date: 05 Kasým 2016, 11:13:00
ESSELAMU ALEYKÜM
PAYLAÞIMDAN DOLAYI ALLAH CC. RAZI OLSUN
Ynt: Takva sahipleri ve Kuran By: Sevgi. Date: 05 Kasým 2016, 16:13:11
Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Herdaim Allah'ýn emir ve yasaklarýna uyarak ve Rýzasýna uygun yaþýyanlardan oluruz inþaAllah. Amin ecmain
Ynt: Takva sahipleri ve Kuran By: Bilal2009 Date: 05 Kasým 2016, 16:16:22
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri takva sahibi kullarýndan eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Takva sahipleri ve Kuran By: üsveihasene Date: 16 Ekim 2018, 19:40:24
Rabbim sen bizi muttakilerden eyle Kendine layýk kul habibine layýk ümmet eyle...amin paylaþým için teþekkürler....