Durdurulamayan Kafa By: Barla Date: 26 Ekim 2010, 00:34:41
Durdurulamayan kafa: Zübeyir Gündüzalp
Kafayý durduramamak..!
Tek parti devrinin inananlara uyguladýðý zulümler vardýr.
Eskiþehir, Denizli, Afyon hapisleri gibi.
Bunlarýn sonuncusunda bulunan genç ve cevval bir îman kahramaný olan Zübeyir Gündüzalp’in müdâfaasý meþhurdur.
O cesur, âteþîn, pervâsýz müdâfaasýnýn bir yerinde, sorgu hâkiminin, “Sen Risâle-i Nur talebesiymiþsin” sorusunu hatýrlatýr.
“Bedîüzzaman Said Nursî gibi bir dâhinin þâkirdi olmak liyâkatini kendimde göremiyorum” diye eþsiz bir tevâzu örneði sergiledikten sonra þöyle konuþur: “Eðer kabul buyururlarsa, iftiharla ‘Evet Risâle-i Nur þâkirdiyim’ derim.”
Aradan yýllar geçer, Üstad Hazretleri rahmet-i Rahmâna kavuþur. Nûr hizmetinin aðýrlýðýný omuzlarýnda hisseden, gece gündüz bütün vaktini Allah için çalýþmayla geçiren Zübeyir Gündüzalp, her zamanki gibi uykusuz geçen bir gecenin geç saatlerinde orta parmaðýný baþýna vurarak þöyle diyecektir birlikte kaldýðý arkadaþlarýna:
“Durduramýyorum bu kafamý. Durduramýyorum ki uyuyayým.”
Çileyle geçen bir ömür. Fakr u zârûret içinde geçen seneler..
Ve “hizmet için ne yapabilirim” diye her an düþünen, düþünmekten uyuyamayan bir kafa.
Yine bir gün, aðýr hastadýr bu îman kahramaný.
Süleymaniye’deki evin üst katýnda yatmaktadýr. Su içmek için elini uzattýðýnda testi devrilir. Boþalýncaya kadar akar. Vücudunda mecal yoktur ki, tutup kaldýrsýn.
Az sonra yanýna gelen ve durumu görünce, “Aman Aðabey” diye telâþa kapýlan bir kardeþini þöyle teskin eder:
“Merak etme kardeþim, ruh âsude.”
Görünüþ umurunda deðildir onun. Maddî hastalýða aldýrmadýðýný, ruh ve kalbinin rahat ve huzur içinde olduðunu söylemek ister.
Ýþte böyle bir zattýr, kendinde Asrýn Bedîine talebe olma liyâkatini göremeyen Zübeyir Gündüzalp.
Peki bu hususta Üstad ne düþünmektedir?
Ispartalý Þaban Aðabey vardýr. Bir hatýrasýndan dolayý “Vahþî Þaban” diye anýlýr. Sözde medenîlerden çok fazla medenî olan bu muhterem zâtýn, kendine has esprileriyle süslediði hatýralarýndan bir demet dinlemiþtim yýllar önce.
Bir gün kendisini Üstad Hazretleri çaðýrýr ve þöyle der:
“Þaban, ben Zübeyir’i kâinâta deðiþmem.”
Bir baþka hatýrada ise, “Ben Zübeyir’i 80 evliyâya deðiþmem” der.
Bunlar gösteriyor ki, o Risâle-i Nur talebeliðine kabul edilmiþ, talebeliðe bihakkýn liyakat kazanmýþtýr.
Demek ki o, Hizmet Rehberi’nde ve Mektûbat’ta geçen “talebeliðin þartlarý”ný hakkýyla yerine getirmiþtir.
Bu eserlerde kendisini ziyaret edenleri, “dost, kardeþ ve talebe” diye üçe ayýran Bediüzzaman Hazretleri, talebeliðin þartlarýný þöyle özetlemektedir: Sözler’i kendi malý ve te’lifi gibi hissedip sahip çýksýn ve en mühim vazife-i hayatiyesini, onun neþir ve hizmeti bilsin.”
Ayrýca, “Talebe ise, Kur’ân-ý Hakîm’in dellâlý cihetinde ve hocalýk vazifesindeki þahsiyetimle münâsebettardýr” dedikten sonra, talebenin her sabah ismiyle, bazen hayaliyle dahi yanýnda hazýr olduðunu belirtir.
Demek talebe olmak kolay olmadýðý gibi, onun saðladýðý mânevî menfaat dahi son derece fazladýr.
Bedîüzzaman Hazretleri gibi, her saniyesini dine hizmet yolunda geçiren, sabaha kadar ibâdet eden bir allâmenin sabah duâsýna dâhil olmak, büyük bir mazhariyet deðil midir?
Zübeyir Aðabeyi talebe eden sýr, “Risâle-i Nur’u kendi malý ve te’lifi gibi bilip, en mühim vazifesini onun neþri kabul etmesi”dir.
Onu uykusuz býrakan sýr da budur: Kafayý durduramamak.
Her an hizmeti düþünmekten, “nasýl daha faydalý olabilirim?” diye çýrpýnmaktan geri durmayan; daha baþarýlý bir hizmet için çeþitli formüller, faaliyetler, yollar düþünmekten uyuyamayan bir kafa.
“Kur’ân’ýmýz yeryüzünde cemaatsiz kalýrsa Cenneti de istemem, orasý da bana zindan olur” diyen zattan ders alan bir kafa.
“Milletimin îmânýný selâmette görürsem, Cehennemde yanmaya da râzýyým. Vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur” diyen fedâkârlýðýn zirvesinden ders alan bir kafa...
Bu “kafa”yla, kendi kafamýzý kýyasladýðýmýzda, benzerlikler görüyorsak ne mutlu.
Ya bir de farklar, zýtlýklar, uçurumlar görüyorsak.
Ýþte o zaman nefis muhâsebesinde bulunmanýn, “Ben nerdeyim, nerede olmalýyým” diye düþünmenin zamaný gelmiþ de geçmek üzeredir.
Eðer kafamýz, hayatýn günlük gailelerini, basit problemlerini, hele hele dünyevî zevklerini düþünmekten yoruluyorsa; vay hâlimize.
Eðer bizi dünyevî zevkler veya bunlarý elde etmek için yapýlan gayretler fazlasýyla meþgul ediyorsa, “durdurulamayan kafa”dan alacaðýmýz çok ders var. Onun “Nefis Muhasebesi”nden, “Altýn Prensipler”inden, yine onun Nurlardan derlediði “Hizmet Rehberi”nden alacaðýmýz çok dersler var.
Gelin bir daha okuyalým.
Ýnanýn çok þey kazanýrýz.
Cemil Tokpýnar
Ynt: Durdurulamayan Kafa By: reyyan Date: 27 Ekim 2010, 14:09:06
Maþaallah barekallah kardeþim böylesi güzel insanlarýn hayatlarýndan kesintiler okurken ruhumu bir þevk bir coþku kaplýyor, hizmet ehli abimizden bizlerde inþ bir nebze olsun nasiplenebiliriz.
Allah c.c. razý olsun deðerli kardeþim bu güzel konu için +Rep...
Ynt: Durdurulamayan Kafa By: hafýz_32 Date: 27 Ekim 2010, 19:36:42
Maþallah.Rabbim bizede durmayan bir kafa hizmet için durdurulamayan bir kafa nasip eylesin..Allah razý olsun kardeþim deðerli paylaþýmýnýz için..
Ynt: Durdurulamayan Kafa By: manas Date: 27 Ekim 2010, 21:08:11
Allah razý olsun..benden de rep..
Talebe olmak ne büyük þeref..Dost olabiliyorsak..O da güzel..arkadaþ olan da en azýndan husumet göstermez..Neresinde duruyoruz..emin olamýyorum..Ýnþaallah hakiki talebe olabilmeyi Rabbimden diliyorum..Amin..
Ynt: Durdurulamayan Kafa By: Barla Date: 27 Ekim 2010, 23:19:51
Amin, Ecmain olsun insaAllah kardeslerim...Zübeyir Aðabeyi talebe eden sýr, “Risâle-i Nur’u kendi malý ve te’lifi gibi bilip, en mühim vazifesini onun neþri kabul etmesi”dir. Rabbim Risale-i Nur'lara karsi boyle bir sadakati bizlerede nasip etsin insaAllah...Amin..
radyobeyan