Kuran medeniyeti By: sumeyye Date: 25 Ekim 2010, 11:36:34
Kur’an Medeniyeti
Allâhu Teâlâ, insanoðluna pek fevkal’âde duygular ve organlar ihsân etmiþtir. Bir insanýn maddî ve mânevî cihâzlarýna bakarak, onun diðer bütün varlýklardan üstün olduðunu anlayabiliyoruz. Bizim bildiðimiz þu görünen âlemdeki yaratýklar arasýnda düþünme, konuþma, yazma, fikirlerini uygulamaya koyma, lüzumlu âlet ve eþyâyý îmâl etme konularýnda insanoðlunun baþka bir benzerine rastlamýyoruz. Kâinâttaki sonsuz gök cisimlerinde, bilmediðimiz bir þekilde bile olsa, bir türlü hayât bulunabileceðini seziyor, tahmîn ediyoruz; fakat, bu husûsda henüz ilmî bir delîle sâhip deðiliz. Varlýk âleminde insan, hayvan, bitki ve mikroorganizmalardan baþka ne gibi varlýklar bulunduðunu, ancak yine akýl yürütmek sûretiyle ve mânevî yönden gelen naklî delîller vâsýtasý ile öðreniyoruz. Þu mevcûdâtýn var oluþ sebebini, gàyesini, vazîfesini ve âkýbetini yalnýz akýlla idrâk etmek mümkün olmuyor. Bir iðnenin bile ustasýz olamayacaðýný bilen akýllý bir þahýs, böyle her yönüyle san’atlý, hikmetli, süslü, semereli bir kâinâtýn sâhipsiz, fâilsiz, kendi kendine veyâ tesâdüfler netîcesinde olabileceðine ihtimâl verebilir mi? Âdem oðlunun dýþ dünyâyý idrâk eden duyularý ve iç dünyâsýný sezen hissiyâtý, kendi yaratýlýþ gàyesini, nereden geldiðini, nereye gideceðini, sonunun ne olduðunu da yine mânevî cihetten haber veren mânevî kaynaklardan öðrenebiliyor. Bu konuda asýrlardan beri düþünenler, fikir yürütenler, bir takým iddiâlar ortaya atanlarýn hiç biri sözlerinin gerçekliði hakkýnda kat’î bir kanâata varabilmiþ deðiller… Felsefenin ve ilim olarak kabûl gören fikirlerin temelinde þüphe ve belirsizlik var. Kâinatta cârî olan ve yaratýlýþta îcâd edilip çalýþtýrýlan, belki de milyarlarca yýldýr süregelen kànûn þekline girmiþ, deðiþmeyen kurallarýn îzâhýný yapmaya çalýþan ilim, görülmeyeni deðil, olaný tesbît etmek ve açýklamak çabasýndadýr.
Ýnsanýn en küçük parçacýklarýna ona uygun programlarý koyan, o küçücük varlýklarý büyük bir ustalýkla bir araya getiren, birlikte hareket ettiren, yaþamasý için kendi içindeki cihâzlar ve çevresindeki diðer varlýklarla münâsebetlerini en ince teferruâtýna kadar belirleyip, iþlettiren bir Yüce Kudret’i kabûl etmeksizin, gözümüzün önünde cereyân edip duran, bu bütün olan bitenleri açýklamak kàbil olabilir mi? Ýþte tam burada, aklýn isbâta ihtiyâç duymadan benimsediði bir hâl ortaya çýkmaktadýr: Bütün bu varlýðý bilerek, isteyerek, planlayarak, sonsuz bir güçle yaratan; hepsinin istediði istikàmette, tâyin ettiði hedefe doðru gitmesini saðlayan bir Yüce Sâni’in bulunduðuna inanmak! Üstelik bu yüce varlýðýn yarattýklarýndan hiçbirinin cinsinden, þeklinden olmadýðýný; maddî ve mânevî bakýmdan onlara benzemediðini idrâk ederek inanmak! O Hâlik’ýn, bu varlýklarý îcâd ve halk ederken bir maksadýnýn bulunmasý gerektiðini fark ederek inanmak!
Her varlýðýn her ihtiyâcýný bilen ve uygun zamanda, uygun yollarla gönderen Cenâb-ý Hakk, insanoðluna bu müþkîl düþüncesini çözmek ve arayýþlarýný halletmek için, onlarýn arasýndan seçtiði ve özel kàbiliyetlerle donattýðý kiþileri mânevî birer rehber olarak tâyin etmiþtir. Onlarýn dillerine hikmet, ellerine ilim ve mârifet kaynaðý kitaplar vererek, gerçekleri öðretmeleri için yarattýklarýnýn arasýnda görevlendirmiþtir. Bu yol göstericilere uyanlar, sorularýna cevap bulmuþlar ve gitmeleri gereken hedefe yönelmiþlerdir. Böylece, daha yaþamakta iken, pek çok yüklerden ve korkulardan kurtulmuþlar, râhata ve huzûra ermiþlerdir. Dünyâdaki bu hâlleri, ileride zamanlar ötesi yolculuklarýnýn da güzel ve emniyet içinde devâm edeceðinin iþâreti ve müjdesi olmuþtur.
Beþeriyetin bu mâcerâsýnda, son görevli olan Hz. Muhammed (sav) ve getirdiði Kur’ân-ý Hakîm, târîhin belirttiði en güzel ve huzûrlu çaðýn yaþanmasýna ve insanlarýn ebedî hayatta kavuþacaklarý saâdetten bir örneðin tadýlmasýna vesîle olmuþtur. Ýnsanoðluna en yakýþan medeniyetin, Kur’ân medeniyeti olduðu cihâna îlân edilmiþtir. O’na inanan ve uyanlarýn, O’nun inandýðý ve yaþadýðý gibi yaþamalarý hâlinde, her hâl ve þart altýnda, o yüksek medeniyete nâil olabilecekleri ve o maddî – mânevî huzûru tadabilecekleri müteaddid def’alar isbât edilmiþtir.
Hele maddî terakkiyâtýn en mükemmel noktalara kadar ulaþtýðý günümüzde, O Zât’ýn elinde bulunan kitaptan ve söz, fiil, davranýþlarýndan çýkan Ýslâmiyet’i doðru öðrenmek, doðru anlamak, doðru uygulamak sûretiyle âdetâ cennete lâyýk bir mutluluðu tatmak, beþer için bir hayâl deðildir! Kur’ân-ý Kerîm’i en yanýlmaz ve yanýltmaz rehber olarak benimseyen Müslümanlarýn ilk asýrlarda gördükleri hârikul’âde zamanlar, bu iddiâyý isbâta yeter! Bizler de, o ilk saflardakiler kadar inançlý, fazîletli, çalýþkan, gayretli ve ihlâslý olabilirsek, beþeriyetin çoðu kara sayfalardan meydâna gelen târîhine, þeref levhalarý nev’inden, altýn ve elmasla yazýlmýþçasýna iftihâr vesîlesi olacak sahîfeler ekleyebiliriz…Ekrem KILIÇ