Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Dost By: sumeyye Date: 25 Ekim 2010, 11:26:25
Dost


Ey dost! Dünyâ, dertleriyle baþýmýza çöktüðü zaman senin hayâlinle avunuruz. O hayâl, bize senden daha yakýndýr. Çünki, sen madde baðýyla prangalýsýn; o ise, her zaman mânâdan ibârettir.
Ey dost! Yaratan bile Habîbini (sas) muhâtap edip, tekellüm-i kudsiyede bulundu. Biz ki, O'nun en âciz bir yaratýðýyýz; seninle konuþmaya ne kadar muhtaç olduðumuz anlaþýlýr...
Ey dost! Yaratýlýþ îcâbýdýr: kalb, kendine bir muhâtap ister. Sevincini de kederini de paylaþmazsa rahatlayamaz. Biz, nasýl bu ilâhî kànundan hâriç kalabiliriz?
Ey dost! Aslýnda biz, sende kendimizi gördüðümüzdendir ki, sana bu kadar müþtâkýz. Çünki, her nefis evvelâ kendini sever, sonra dost ve akàribini...
Ey dost! Biz, böylelikle, Yaratýcýnýn yaratýklarýnda kendi isim, sýfat ve fiillerinin tecellîsini görmek istemesine de nefsimizde bir örnek bulmuþ oluyoruz.
Ey dost! Susmayý ve dinlemeyi biliyorsun. Bu yüzdendir ki, dostluðumuzun bozulma ihtimâli hiç yoktur. Ama, yine de yanlýþ ve gayr-i meþru' sözlerimizi kabûl etme. Bizi uyar.
Ey dost! Ýnsan güzele ve iyiye âþýktýr. Ama, her ele geçen güzel ve iyi olmayabilir. Hayâl, o zaman, çirkinleri örter; kötülükleri hafifleþtirir; bâtýlý hak þeklinde gösterir. Allah korusun, bu çok tehlikeli bir hâldir...
Ey dost! Ýþte o zaman acý bir dile ihtiyâç vardýr. Ýtâb ne kadar sert olursa, þifâ o kadar çabuk gelir. Bu yüzden, biz senin kaþ çatýþýný da inci diþlerinin parýldayýþýna denk tutarýz...
Ey dost! Nefis, kendi ayýbýný bilir de i'tirâf etmez. Yâhut, baþkalarýyla ortak hâllerinden dolayý mütesellî olur. Ama, sen bizim ayýplarýmýzý afv ve müsâmaha ile karþýlýyorsun...
Ey dost! Bize, hikmetin tâ kendisi gibi gelen çok hoþ sözler var ki, sence boþ sözlerdir. Bakýþlarýndaki bulanýklýktan bunu anlýyorsak da, abesle meþgùl olanýn sözü elbet de mâlâyâniyât olacaktýr.
Ey dost! Biz, mescitte dinlediði ilâhî kelâmýn te'sirinden deðil de, hâfýzýn ses güzelliðinden sermest olan bîçâre gibiyiz. Güzelliklere vurgunluðumuz ma'nâ-i ismiyledir. Halbuki, ma'nâ-i harfiyle olmalýydý...
Ey dost! Senin tenkît etmeyen sükûtun sebebiyledir ki, bütün hâllerimizi, bütün çýplaklýðýyla sana açýklayabiliyoruz.
Ey dost! Zamânýn geçmesiyle ihtiyarlamayan bir rûha sâhip oluþumuz iþâret ediyor ki, onun cevheri ebede münâsip bir maddeden halkedilmiþtir. O hâlde, þu ânki varlýðýmýzýn beþ paralýk bir kýymeti olmasa da ne ehemmiyeti olabilir?
Ey dost! Þu, mânâsýna nispeten maddesini deðersiz saydýðýmýz yaratýðýn kýymetini bilip, ona göre, geçici bir ömürde istediðimiz maddiyâta nazar etmek lâzýmdýr.
Ey dost! Ýnsanýn maddeyle olan baðlarýnýn gevþemesi derecesinde þu dünyâ hayâtýnda mes'ût olduðuna pek çok misâller vardýr. “Saâdet! Saâdet!” diye daðlarý çýnlatan, çölleri inleten þu insanlýða bunu nasýl anlatabiliriz?
Ey dost! Ebed memleketine gitmekte olan için, bir lahza oturduðu aðacýn altýndaki dalgýnlýðý esnâsýnda gördüðü rüyânýn ifâde edebileceði mânâ ne olabilir?
Ey dost! Yaratýlýþýmdan þimdiye kadar gördüðüm bunca tatlý ni'met arasýnda, beni denemek için verilen bir acý lokmadan niçin yüzümü buruþturayým? Sýrf, yoktan var oluþum için, ebediyen secdede kalsam, þükran borcumu ödeyemem. Daha ne hakký talep edeyim!



Ekrem KILIÇ

radyobeyan