Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Sevdik seni Canan diye sevdik By: reyyan Date: 25 Ekim 2010, 01:46:42
Sevdik seni 'Canan' diye sevdik

Sisli, soðuk bir ekim günü. Hafif çiseleyen yaðmurlu bir havada Baðlarbaþý'nýn maneviyat merkezi Ýlahiyat Camii'ne doðru yürüyorum.

Islak merdivenleri çýkarken, gri güvercinler gibi kanatlanýyor ikindi ezanlarý.

Namaz bitiminde genç hocanýn "Fatiha"deyiþi ve dualý ellerin yüzlere sürülmesi sonrasý namazcýlar birer ikiþer daðýlmaya baþlýyor.

Hocanýn; "Deðerli mesai arkadaþýmýz Ýbrahim Canan Hoca'mýzýn aziz ruhuna diye" baþlayan kýsa konuþmasý kalkýp gitmek isteyen belki birkaç kiþinin daha kalmasýný saðlasa da hepi topu üç-beþ cemaat kalýyoruz koca camide.

Bu durum oldukça rikkatime dokunuyor.

Hafýzlar , gönüllere dokunan tatlý sesleri ile Kur'an ve mevlit tilavetine baþlýyor.

Kimi dev sütunlara sýrtýný dayamýþ, kimi ayrýlýðýn acýsýný daha bir derinden hissetmek istercesine soðuk mermer minbere yaslanmýþ, kimi de okunan mevlidi daha bir içerisine çekmek istercesine mihrabýn karþýsýna diz çökmüþ öylece oturuyor.

Ben de bir sütunu alýyorum arkama.

Yaný baþýmda bir taburenin üstünde ümitten bir abide gibi yükselen Arýnç Hocamýz var.

Varlýðý nasýl da güven veriyor insana.

Az ilerdeki mermer kürsünün dibinde, hep Canan Hocamýz'la birlikte görmeðe alýþýk olduðumuz Suat Yýldýrým Hoca'mýz duruyor.

Þimdi ikizini yitirmiþ yalnýz bir kuðu gibi düþünceli. Aydýnlýk yüzü hüznün harman yeri.

Can dostunun sonsuz ufuklara uçuþunu; 'Canan ki, bir melekti uçtu' sözleriyle anlatýþý düþüyor hayalime.

Güzel sesli bir hafýz;

"Ötme bülbül ötme bülbül,

Derdi derde katma bülbül,

Benim derdim bana yeter

Bir dertte sen katma bülbül."ilahisi ile tercüman oluyor bilcümle acýlarýmýza.

Þimdi her bir þey Canan Hocamýz'ý hatýrlatýyor.

'Hazreti Peygamber'in sünnetinde çocuk terbiyesi' ile kendisini tanýdýðým, 'Sulh Çizgisi'nde kardeþçe yaþamanýn sýrlarýný öðrendiðim, Ölümsüz eseri, 'Hadis Ansiklopedisi'yle Sonsuz Nur ufuklarýnda parlayan ýþýk hüzmeleri arasýnda hüzünden bir abide gibi gördüðüm Canan Hocamýz'ý.

Baþýný hafifçe öne eðer, saðýna soluna bakmadan vakur adýmlarla yürürdü yollarý, mahþere gidiyor gibi atardý adýmlarýný.

Kur'ani ve Nebevi parýltýlar vardý davranýþlarýnda.

Her sözü, her hali hatýrlatýcýydý.

Ölümü bile, hayatla ölüm arasýndaki çizginin ne kadar ince olduðunu hatýrlatmýþtý bize.

Hayatý boyunca hep halkýn içinde olmuþtu.

Vakarlý ve vefalý bir insandý.

Büyük bir Hadis otoritesi olmasýna raðmen, kitap ve yazýlarýnda Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Hadis'te müstesna biri olduðunu, çaðýmýzýn 'Iþýk Süvarileri'ni yetiþtirip, dünyanýn dört bir yanýna göndermesiyle de büyük bir aksiyon adamý olduðunu teslim etmesi pek az ilim ehline nasýp olacak bir yüceliktir.

Bununla yetinmemiþ, vefatýndan iki ay önce okyanuslar aþarak adeta veda mahiyetinde olan ziyaretiyle de ona olan özlem ve vefasýný göstermiþtir.

Canan Hocamýz zarifti, incinse de incitmezdi.

Bazen boþanmaya kadar varan aile içi huzursuzluklar, zarif kalbini çok incitir, anne- baba sað olduðu halde öksüz kalan çocuklar belini bükerdi.

Bir aile akademisi kurmaktý hep hayali.

Evi, deðerli eþi Zarife Haným'la birlikte inþa ettikleri bir cennet bahçesiydi.

Sözüne sadýktý.

Son gece, Yalova'dan dönerken evini arayarak ' yatsýyý birlikte kýlalým' demiþti ama bu son sözünü yerine getirememiþti.

O yatsý namazý onsuz kýlýnmýþ, seccadesi boþ kalmýþtý.

En tatlý bir hatýra ýþýðý olan babasýnýn o seccadesini kýzý Belkýs Haným gözleri dolu dolu;

" Bu seccade her zaman buradaydý, kuþluk, teheccüd gibi rutin namazlar için deðil, babam çalýþma ve sohbet aralarýnda da durmadan namaz kýlardý. O kadar ki onu çalýþýrken göremediðimizde daim yerde serili duran bu seccadesinde namaz kýldýðýný anlardýk."diye anlatýyor.

Eþi Zarife Hanýmefendi bir mektep, bir matbaa gibi iþleyen o bereketli ev için; "Yatak odasý da dahil evin her bir köþesinde ona ait ya bir kitap, ya bir kaðýt, ya bir kalem bulursunuz" diyor.

O evi görmek bana nasýb olmadý ama çalýþma sandalyesinde o her zaman sýrtýnda görmeðe alýþýk olduðumuz gri yeleði, masasýnda kitaplarý, bilgisayarý ve kendisiyle bütünleþmiþ o ýslak gözlüðünün öylece durduðunu düþünüyorum.

Kaza anýnda, ýslak asfalta savrulup giden o gözlükten tanýmýþtý en candan talebesi Hasan bey; arabanýn altýndan çýkarýlan ve ambulansa konulan kiþinin hocasý olduðunu.

Sonbahar yaðmurlarýnýn gözyaþlarý vardý yerde yatan gözlükte.

1940 yýlýnda Konya Ermenek'te mütevazi bir köyde baþlayan hayat, Ýstanbul'da bir otobüsün altýnda son bulmuþtu.

Dünyevi pek çok hazlarýndan vazgeçerek hazýrladýðý Hadis Ansiklopedisi'ndeki mukaddimesinde;

"Ya Rab! Habib'in Muhammed Mustafa'nýn Hadisine hizmet etmek gibi bir nimeti bana nasib ettiðin için sana nasýl hamd edeceðimi bilemiyorum.

Ya Rab! Þehadet ederim ki Sen'den baþka ilah yoktur, birsin ve teksin. Ben bu þahadetimi kabirdeki suale ve her çeþit korkulu kabir ahvaline karþý hazýrlamýþýmdýr" diyordu.

Hayatýnýn hem önsözü, hem de sonsözü gibiydi bu muhteþem sözler.

En mümeyyiz vasfý tevazu olan bu büyük alim þimdi seney-i devriyesinde pek mütevazý hazin bir mevlid merasimiyle anýlýyordu.

Kur'an ve Hadis'e adanmýþ bereketli bir ömrün sahibi bu büyük alim böyle mutevazý bir merasimle mi anýlmalýydý?

Halbuki, bir yýl önce, sonbaharýn aðaçlarda aðladýðý yine yaðmurlu bir günde aramýzdan ayrýldýðýnda; herkesten önce Baþbakanýmýz Sayýn R. Tayyip Erdoðan, hocamýzýn faziletini özetleyen yazýlý bir metinle milletimizi temsilen taziyette bulunmuþ, Cumhurbaþkanýmýz telefonla baþsaðlýðý dileme nezaketi göstermiþ, Belediye Baþkaný Kadir Topbaþ, âdeta bütün Ýstanbul adýna cenaze namazýnda hazýr bulunmuþtu.

Üstad Ahmet Turan Alkan Bey de, hafýzalarýmýza kazýnan þu nefis sözlerle anlatmýþtý o ayrýlýk gününün ihtiþamýný;

"Camiin dýþ avlusuna girmek neyse fakat revaklý þadýrvanlý iç avluda bir seccadelik boþ yer bulabilmek mümkün deðil.

Ezan okundu; içerisi, dýþarýsý hýncahýnç dolu; bir secdelik yer tutya olmuþ. Önümdeki genç adam, gýcýr takým elbisesinin ceketini çýkarýp taþýn üstüne yatýrdý; niceleri de öyle yaptýlar. Al sana seccâde; öyle seccâde ki böyle bineklere binmesini bilenleri uçurur ötelere. Namaz bittikten sonra içeriden anons,

- Kimse yerini terk etmesin; cenâzeyi içeriye mihrâbýn önüne alacaðýz; herkes durduðu yerde ayaða kalkarak cenâze namazýný kýlacak; izdihâma yol açmayacaðýz!

Bir mesai arkadaþýnýn sözü, herkesin içine kazýnmasý gereken cinsten bir þeydi: "Cânan Hoca'yý biz hiç dedikodu ederken görmedik, duymadýk!"

Bizim ardýmýzdan da böyle söylenir mi acep; haydi ölmeden önce ölelim de ince hesaplara dürülelim!

Sonra yine ömrümde ilk defa gördüðüm o tablo: Zaten kýpýrdanmak ihtimâlimiz yok. Hafiften baþlayan tekbirler refakatinde camiin kapýsýndan tabut avluya doðru kaymaya baþladý. Kimse hareket etmediði halde yüzlerce elin binlerce parmaðýndan aldýðý küçük dokunuþlarla tabut eller üzerinde uçar gibi, kayar gibi, yüzer gibi, yürür gibi hareket ediyor.

Arkamdan birileri, "Aman Ya Rabbi; böyle uðurlanmak için insanýn hemen ölesi geliyor" dedi; aman Ya Rabbi, böyle temennîye kim inþaallah demez ki?

Adam gibi ölmek için adam gibi, Cânân gibi yaþamak lâzým; öðrendik, kârýmýzdýr!"

Ben bu mütevazi merasimle, bir yýl önceki ihtiþamlý uðurlayýþ arasýnda gidip gelirken, birden, koca mabedin ana kapýsý açýlýyor ve ellerinde kitaplarla, çantalarla öðrenciler halýlarýn üstüne doluþmaya baþlýyor.

Bir anda çiçek çiçek açýyor ulu mabedin içi.

Bahar esintisi gibi bir fýsýltý dolaþýyor sütunlarýn arasýnda.

"Öðrencileri, ders çýkýþý koþmuþlar hocalarýna."

Koþmuþlar 'Canan'larýna.

O an... Ýþte tam o an, hafýzlar hep birlikte;

"Sevdik seni Canan diye sevdik" kasidesini okuyorlar.

Çýn çýn ötüyor Ýlahiyat Camii'nin kubbeleri.

O an bir insan için arkada býraktýðý en mükemmel mirasýn sadýk ve vefalý talebeler olduðunu düþünüyorum.

Harun TOKAK


radyobeyan