Emanet ve cennet By: sumeyye Date: 24 Ekim 2010, 13:55:34
Emanet ve Cennet
Cenab-ý Hak, Hadid suresinin yedinci ayetinde “Allah'a ve peygambere iman ediniz. Allah'ýn size emanet olarak verdiði maldan bir bölümünü O'nun için harcayýnýz. Ýçinizdeki iman edenleri ve hayýr yolunda mal harcayanlarý büyük bir ödül bekliyor” buyuruyor. Buradan anlýyoruz ki, insan, Cenab-ý Hakk'a gereði gibi iman eder ve kendisine emanet edilen þeyleri yerli yerinde kullanabilirse kendisini büyük bir ödül bekliyor. Bu ayeti pek çok ayet teyit ediyor ve fani, kýsa, kararsýz, devamsýz dünyada dikkatli hareket etme ve emaneti yerli yerinde kullanma mukabilinde, bu dünyadan daha güzel, ebedi bir âlemin kendisine verileceði ifade ediliyor.
Yunus Emre'nin “Mal sahibi, mülk sahibi... Hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan... Var da biraz sen oyalan” mýsralarý dünyanýn kararsýzlýðýný ve insanýn faniliðini çok güzel ifade ediyor. Sahip olduðu mallarýn aslýnda kendisine emanet edildiðinin ve bir gün emaneti sahibine teslim edeceðinin þuurunda olan bir mümin, hem kalben daha rahat olur, hem davranýþlarýnda kendisini yýpratacak kadar bir aþýrýlýða kaçmaz, hem de ebedi alemde bunun mükafatýný görerek hakiki mutluluða erer, inþaallah.
Ýnsanýn duygularýna hitap edecek nimetlerle dolu olan cennet hakkýnda Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamýn çeþitli vesilelerle dile getirdiði pek çok tarif vardýr. Buhârî'de þöyle bir hadis rivayet edilir:
Bir defasýnda bir grup insanla sohbet ediyordu. Aralarýnda bir de bedevi vardý. Resulullah (a.s.m.) þöyle dedi:
Cennetteki bir adam ekip biçmek için Rabbinden izin ister. Rabbi ona, “Sen arzuladýðýn nimetler içinde deðil misin?” diye sorar. Adam, “Öyle ama bunu da yapmayý arzuluyorum” der. Allah, “Pekâlâ yap!” diye cevap verir. Adam tohumu saçar ve tohum göz açýp kapayýncaya kadar bir sürede biter ve olgunlaþýr. Hatta biçilme kývamýna varýr. Artýk dað gibi olur. Allah ona, “Yeter ey Âdemoðlu! Çünkü seni hiçbir þey doyurmaz” der.
Bunun üzerine bedevi þöyle der:
Ya Resulallah (a.s.m.), O adam mutlaka ya Kureyþlidir, ya da Ensardandýr. Çünkü onlar ziraatçýdýrlar. Bizler ziraatçý deðiliz.
Bedevinin bu sözü üzerine Peygamber Efendimiz (a.s.m.) tebessüm etti. (Buhârî, Büyük Hadis Külliyatý-5, s. 413/10119)
Cennet, konusu edildiðinde bile güzelliði yüzlere yansýyan bir güzelliktir. Güzelliði kelimelerle anlatýlamayacak kadar güzel olan cennetin güzelliðini en güzel tarif eden Peygamber Efendimizin þu sözüdür: “Böyle bir güzelliði ne göz görmüþ, ne kulak iþitmiþ ve ne de kimse böyle bir güzelliði hakkýyla hayal edebilmiþtir.”
Bu kadar güzelliðiyle beraber, cennetin güzelliklerinden daha güzel olan bir güzellik var ki, bu güzellik bütün güzelliklerin sahibi olan Allah'ýn ebedi ve ezeli güzelliðidir. Cennet ehline sunulan en büyük nimet, Allah'ýn rüyetini göstermesidir. Bu güzellik öyle bir güzelliktir ki, bir an gören cennet ehlinin gözü bir müddet cennet nimetlerini görmez olur. Hatta kiþiler o kadar güzelleþir ve nurlanýr ki, eþler bir müddet bir birlerini tanýmaz olurlar.
Üstad Bediüzzaman Otuz Ýkinci Söz'de bunu þöyle anlatýyor:
“Ýman ve muhabbetullahýn (Allah'ý sevmek) neticesi, ehl-i keþif ve tahkikin ittifakýyla, dünyanýn bin sene hayat-ý mes'udânesi (mutlu hayat) bir saatine deðmeyen cennet hayatý ve cennet hayatýnýn dahi bin senesi bir saat müþahedesine (görmek) deðmeyen bir kutsi, münezzeh cemal ve kemal sahibi olan Zat-ý Zülcelâl'in müþahedesi, rüyetidir (görmek) ki, hadis-i kat'î ile ve Kur'ân'ýn nassýyla (iþaret) sabittir.”
Rabbimiz, bu dünya imtihanýný baþarýyla verebilmeyi ve bu güzelliðe ulaþabilmeyi hepimize nasip etsin.Ýkram ASLAN