Nurdan Damlalar
Pages: 1
Umudu ayakta tutmak By: sumeyye Date: 24 Ekim 2010, 13:49:35
Umudu Ayakta Tutmak


Bir azm, eðer iman dolu bir kalbe girerse,
Ýnsan da, o imandaki son sýrra ererse,
En azgýn ölümler ona zincir vuramazlar;
Volkan gibi coþkun akýyor, durduramazlar...


Ali Ulvi Kurucu

Yaþýnýn ilerlemiþ olmasýný hiç dikkate almadan onu yurdundan ayýrmýþ, baþka bir yere sürmüþler- di. Kimseyle temas kurmasýný istemiyorlardý. Öyle bir yere kapatmalýlardý ki gitmek isteyen gidemesin, görmek isteyen göremesin... Neticede, o güne kadar ismi çok az insan tarafýndan bilinen bir köye sürgün etmeye karar vermiþ ve onu Barla’ya sürmüþlerdi.

Onu Barla’ya býrakan görevli, ciddi tehditler etmiþti ki kimse yaklaþmaya cesaret edemiyordu. Týpký ölümcül tehlikesi olan bulaþýcý bir hastalýk taþýyormuþ gibi, onu gören uzaklaþma ihtiyacý hissediyordu.

Yaðmurlu bir gündü. Barla’nýn toprak yolu yaðmuru görünce hemen çamura dönmüþtü ve çýkmamacasýna yürüyenlerin ayakkabýlarýna yapýþýyordu. O saatte kimse dýþarý çýkmadýðý için sorun yoktu. Ama o da ne! Birisi bu þiddetli yaðmurda yürüyor, aðýrlaþan ayakkabýlarýný taþýmaya çalýþýyordu. Bir süre sonra yürümek zorlaþýnca, çareyi, ayakkabýlarýný eline alarak yürümekte buluyordu.

Kimdi bu adam? Neden bu yaðmurda dýþarýda dolaþýyordu ki? Neden evine gitmiyor ki?

Biraz dikkatli bakanlar bu gelenin Bediüzza- man olduðunu fark edince neden kimsenin kapýsýný açmadýðýný anladýlar. Çünkü ona yaklaþ- mak yasaktý. Çünkü onunla konuþmak yasaklan- mýþtý.

Sonunda onun bu hali karþýsýnda yüreðinin daðlandýðýný hisseden birisi her türlü tehlikeyi ve cezayý göze alarak bu yaþlý ve garip adamý içeri almaya karar verdi. Hemen koþtu ve evine gelmesi için rica etti; birlikte eve yürüdüler.

Bu zor ve sýkýntýlý günlerde Bediüzzaman’a hem evini hem de gönlünü açan Hafýz Ahmet, ayný zamanda onun yazdýrdýðý sýrlý hakikatlere de kâtiplik yapýyordu. Risale-i Nur’un önemli pek çok hakikatini ilk duyan ve yazanlardan birisiydi o.
Haþir Risalesi henüz tamamlanmýþtý ki Bediüzzaman, “Kardeþlerim, küfrün beli kýrýlmýþtýr!” dedi. Bu sözü duyan pek çok kiþinin verdiði þaþkýnlýk tepkisi, Hafýz Ahmet’te de görülüyordu. Çünkü ismi bile doðru belli duyulmamýþ bir köyde, etrafta kimseciklerin görünmediði ýssýz bir daðda, sadece birkaç kiþinin bildiði ve gizlice yazdýðý bir eserin bu kadar tesir uyandýrmasý, çok mantýklý gelmiyordu. Hem de zamanýn þartlarý düþünülünce bu ihtimal gittikçe azalýyordu.

Diðer taraftan küfrün soðuk rüzgârlarý her taraftan ve kuvvetlice esmekteydi. Ancak geçen zaman bu umudu haklý çýkardý ve þaþkýnlarýn þaþkýnlýklarýný daha da artýrdý. Bu umut nuru karþýsýnda küfrün demir parmaklýklarla çevrelen- miþ karanlýðý dayanamadý. Kur’an hakikatleri elden ele, gönülden gönle dolaþmaya ve girdiði her yeri nurlandýrmaya baþladý.

Her taraftan engellenmeye çalýþýlan Bediüzza- man’ýn o aðýr þartlara raðmen sahip olduðu bu umudu duyunca, hayalimiz yüz yýllar öncesine gidiyor ve bu din-i mübin-i Ýslam’ýn ilk yýllarýnda yaþananlarý gözlerimiz önünde canlandýrýyor.

Hendek savaþý öncesi Medine etrafýna hendek kazýlýrken, Sahabiler büyükçe bir kayaya denk geliyorlar. Ne kadar uðraþsalar da kýrmaya muvaffak olamýyorlar. Ve “Ya Rasulallah! Eðer bu kayayý kýramazsak hendeði kazamayacaðýz” diyerek durumu Peygamber Efendimize (a.s.m.) iletiyorlar. Her halde ve her þartta ümidini yitirmeyen ve ashabýna ümit takviyesi yapan Peygamber Efendimiz (a.s.m.), hendeðe inip kayayý parçalamaya baþlýyor. Kayaya her vuruþuyla birlikte “Bana þu anda Bizans’ýn anahtarlarý verildi. Sâsânî surlarýnýn yýkýldýðýný görüyorum...” gibi ümitfeþan müjdeler veriyor.

O vaziyetteyken, müþriklerin saldýrýsýndan emin olmak için hendek kazarak korunma vaziyetindeyken, o dönemin en büyük devletlerinin Ýslam’a teslim olacaðýný söylüyor ve en kötü þartlarda bile umudunu hiç yitirmiyor.

Birkaç yýl sonra Peygamber Efendimizin (a.s.m.) söyledikleri birer birer vuku buldu ve en sýkýntýlý anda bile ümidini yitirmemenin ne kadar hayatî öneme sahip olduðu tarihe altýn harflerle kazýlmýþ oldu.

Peygamber Efendimizin (a.s.m.) bu eþsiz ümidinin bir örneðini Bediüzzaman’ýn yukarýdaki örneðinde de görmek mümkün. Bediüzzaman’ýn, Peygamber Efendimizden (a.s.m.) aynen alýp uyguladýðý ümit dersinin tesiri o kadar büyük olmuþtur ki, bugün milyonlarca insanýn alýp imanýný takviye ettiði Risale-i Nur eserleri her tarafta intiþar etmiþ.

Risale-i Nur’u okuyan ve imanýný asrýn tehlikelerinden koruyan herkes, þu duada bulunuyor: Ya Rab! Üstadýmýz Bediüzzaman Hazretlerinden razý ol. Bu hizmet-i imaniye ve Kur’aniyeyi ilelebet muvaffak eyle. Bizleri de bu hizmette daim istihdam eyle. Ve bizleri üstadýmýzýn þefaatine mazhar eyle, âmin!”

Bizler de bu duaya âmin diyoruz ve vefatýnýn 50. yýlý münasebetiyle Üstadýmýzýn daha iyi anlaþýlmasýný ve onun eliyle yazdýrýlan Risale-i Nur hakikatlerine bütün insanlýðýn akýllarýný ve kalplerini musahhar eylemesini Rabbimizden niyaz ediyoruz. Yazýmýzý onun þu veciz ifadesiyle sonlandýrýyoruz:

“Ýnsaný canlandýran emeldir, öldüren yeistir.”



Ýkram ASLAN

radyobeyan