Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Hisset ama neyi ? By: sumeyye Date: 23 Ekim 2010, 15:12:34
HÝSSET AMA NEYÝ?


Ýnsanýn maddi ve manevi olarak, birbirinden çok farklý olmasýna raðmen, ayrý olmayan iki yönü vardýr. Bu iki yön birbirinin tamamlayýcýsý hükmündedir.
Ýnsanýn maddi âlemle olan irtibatý duygular vasýtasýyla olduðu gibi, manevi âlemdeki irtibatý da manevi duyular vasýtasýyla devam eder. Maddi âlemde nasýl ki göz, kulak gibi duyular vasýtasýyla iletiþim kurup hayatýný devam ettiriyorsa; manevi âlemde de göz, kulak gibi duygulara tekabül eden duygularý vardýr.
Maddi âlem ve duygular
Ýnsan dünyayý göz, kulak, dil vs. gibi birtakým duyu ve duygularla algýlar. Bu duyularla aldýðý etkiye göre tepkiler verir ve bu etki-tepki çerçevesinde hayat devam eder, gider.
Bunlara ilaveten bir de “hissetme” duygusu vardýr. Bu da en az diðerleri kadar büyük öneme sahiptir. Dokunduðumuzu hisseder, soðuk veya sýcak olduðuna karar veririz; çok sýcak veya çok soðuksa kuvvetli bir refleksle hemen elimizi çekeriz. Aksi takdirde büyük zarar görmemiz muhtemeldir.
Düþünsenize araba kullanýyorsunuz, fakat pedallarý hissetmiyorsunuz! O zaman araba sürmenin bu kadar kolay olmasýndan söz etmemiz mümkün olmazdý. Veya en azýndan hislerin kullanýlmadýðý, tasarýmý görsel aðýrlýklý olan, bugünkünden farklý bir kullaným tarzýna sahip araç modelleri üretmemiz gerekecekti. O zaman araç kullanmak kim bilir ne kadar büyük bir konsantre isteyecekti. Fakat bu hissetmek sayesinde bu zorluk aþýlýyor, çok daha az bir konsantreyle bile aracý kullanmamýz mümkün oluyor. Sanki otomatik kullanýyor gibi, çoðu zaman pedalýn olup olmadýðý hatýrýmýza bile gelmeden kullanýyoruz aracý.
Hissetmenin hayatýmýzdaki hayati önemini anlatmak için bu örnekleri çoðaltmak mümkün. Bunlar hepimizin malumu olan, bildiklerimiz þeyler. Burada biraz daha hissetmenin manevi boyutuna deðineceðiz.
Maneviyat ve hissetmek
Dokunduðumuz cisimleri anlamamýz, algýlamamýz bizim için maddi anlamda hayati bir öneme sahip olduðu gibi, manevi âlemdeki his duygusu da, o âlem açýsýndan hayati öneme sahiptir.
Manevi hayatýn daha istikrarlý bir þekilde devam etmesi ve güzelleþmesinin temel unsurlarýndan birisi, hissetmektir.
Çevremize baktýðýmýz zaman, düþünme idrak etme konusunda insandan daha hassas, daha kapsamlý bir varlýk göremeyiz. Sayýsýz varlýk, canlý içerisinde insan ayrý bir yere sahip. Kendisinde, diðer canlýlarda olmayan düþünme, anlama, sebep sonuç iliþkisi kurma gibi bir takým artý özellikler mevcuttur. Hatta maddi âlemde bu özelliðe sahip tek varlýktýr.
O halde, bu anlamda ona büyük görevler düþmektedir. Madem bu görünen âlemde, düþünme ve idrak etme yetisine ve yeteneðine sahip en donanýmlý varlýktýr, o halde bu görevini ihmal etmemesi ve hakkýyla ifa etmesi önemlidir.
Hissetmek insaný harekete geçirir
Bütün bunlardan sonra, hissetmek neden bu kadar önemlidir þeklinde bir soru hatýra gelebilir. Bunun birçok nedeni vardýr. En önemlilerinden bir tanesi, insan düþünme özelliðine sahip yaratýlmýþ olmasýdýr. Bu nedenle insan, ister istemez düþünecektir. Ama burada asýl olan bunu yoluna kanalize etmek ve veriliþ nedeni doðrultusunda kullanmak; Yaratýcý tarafýndan gönderilmiþ ve adeta bir mektup gibi bir þeyler anlatan bütün varlýklarý, olaylarý iyi okumak ve iyi anlamaktýr.
Bu, basit ama önemli bir þeydir. Çünkü anlamak insaný harekete geçirir. Ýnsan anladýklarýný hayatýna aksettirmeye çalýþýr.
Ýbadetler ve his dünyasý arasýndaki garip iliþki
Diðer yandan ibadetlere baktýðýmýz zaman, hepsinde bir hatýrlatma, bir ikaz etme yönü dikkatimizi çeker. Mesela, yýlda bir ay tutulan Ramazan orucunda saklý olan sýrlardan bir tanesi de bu olsa gerek. Çünkü açlýkla insan acizliðini ve fakirliðini hisseder. “Benim” dediði þeylerin aslýnda gerçek sahibi olmadýðý bilincine vakýf olur. Ve sosyal sorumluluðunun farkýna varýr.
Ayný þey günde beþ vakit kýldýðýmýz namaz için de söz konusudur. Rabbimizin huzurunda saygý ile durur, “Biz ancak senden yardým dileriz!” deriz. “O kadar çok ihtiyacýmýz var ki, bunlarý ancak Sen verebilirsin” diyerek O'na olan ihtiyacýmýzý hissettiðimizi dillendirmiþ oluruz.
Bunun gibi ibadetlere baktýðýmýz zaman hepsinin temelinde kulluk bilincini yeþillendirmenin var olduðunu görmemiz mümkündür.
Ýnsanlarýn rehberleri olan peygamberlere baktýðýmýzda, onlarda bu bilincin ne kadar yüksek bir ölçüde olduðunu görürüz. Her halde ve hâlükarda Allah'ý hatýrlýyorlar; O'ndan ayrý olduklarý bir anlarý olmuyor. Hastalýkta-saðlýkta, rahatlýkta-darlýkta devamlý O'nunladýrlar. Eyüp Aleyhisselam hastalýkla geçirdiði onca yýl boyunca bile Rabbinden ibadette bir adým geri durmamýþ, ayný kararlýlýkla devam etmiþtir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (a.s.m.) hayatýna baktýðýmýz zaman, neredeyse “rahat” diyeceðimiz tarzda bir günü geçmemiþ, ama o bütün bu sýkýntý, sorumluluk ve zorluklara raðmen hep rabbine yönelmiþ ve O'ndan yardým dilemiþtir. O'na duyduðu ihtiyacýn þiddetini bildiði için hep O'na dönmüþ ve hep O'nunla olmuþtur.
“Gayb perdesi açýlsa yakînim ziyadeleþmeyecek” diyen Hz. Ali, “Kul oldum, kul oldum, kul oldum; Mevla'ya kullukta iki büklüm oldum” diyen Hz. Mevlana vs. gibi büyük insan dediðimiz Allah dostlarýný büyük yapan bir özellik de, hissetme derecelerinin büyüklüðü olsa gerek. Onlar O'na olan sorumluluklarýný o derece hissetmiþler ki, O'nsuz geçen anlarý olmamýþ. Allah'ýn bütün emirlerini “severek” yerine getirmiþler. Çünkü kul olduklarýnýn þuurunu tam hissetmiþlerdir.
Gerçekten hissediyor muyuz?
Evet, bütün bunlarýn temelinde hissetmek, farkýna varmak yatýyor. Ýnsan insanlýðýnýn þuuruna varýrsa, etrafýnda olup bitenlerden bigane kalmaz, kalamaz. Ýnsanýn hemcinsine, insana karþý olan sorumluluklarý elbette çok önemlidir; ama Yaratýcýsýna karþý sorumluluðu çok daha fazladýr. Bu sorumluluðun gereðini yerine getirmek de ancak hissetmekle yani farkýnda olmakla mümkündür.
O bizim Yaratýcýmýz, Malikimiz, Rabbimiz, Sevenimiz, her þeyimizi verenimiz... Ýnsan olarak bunu hissetmek ve gereðini yerine getirmek, insanoðlunun insanlýðýndandýr. Bu da ancak hissettiðimiz ölçüde olacaktýr. Karanlýk arttýðý ölçüde aydýnlýk parladýðý gibi, biz de eðer O'na olan ihtiyacýmýzý hissedebilirsek, hissedebildiðimiz ölçüde O'na yönelecek ve insana yakýþýr bir hayat sürdürebileceðiz. Bu þuurla geçirilmiþ bir hayatýn semeresi, ebedi hayat olacaktýr.
Sonuç olarak þunu diyebiliriz ki, manevi hayatýmýzýn güzel bir þekilde devamý, manevi duygularýmýzýn asýl yollarýna kanalize edilmesiyle mümkündür. Bu sayede özlenen huzur ve beklenen mutluluk çok uzaðýmýzda olmayacak; bize çok yakýnlaþacak, hatta içimize dolacaktýr! Ve inþaallah ebedi âlemde ebediyen bizimle olacaktýr!


Ýkram ASLAN

radyobeyan