Ben fakirmiyim ? By: sumeyye Date: 23 Ekim 2010, 15:07:20
Ben Fakirmiyim?
Þu dünya meydanýnda her insanýn farklý bir imtihaný vardýr. Bazýlarýnýn imtihaný zenginlikle olduðu gibi, kimisinin imtihaný da fakirlikle olur. Herkese bulunduðu konuma göre bir sorumluluk yüklenir. Fakir olanýn durumuna sabretmesi, imkâný ölçüsünde hayýr yapmasý ve kendisinden daha da muhtaç konumda olanlara yardýmda bulunmasý halinde kendisine büyük mükâfatlar ihsan edilir. Çünkü kim olursa olsun kendinden daha fakir olaný bulabilir. Sabreden ve salih amel iþleyen fakirlerin, þükreden ve zenginliðinin gereðini yerine getiren zenginlerden beþ yüz yýl önce Cennete gireceði hadiste vardýr (Tirmizî, Ýbni Mace).
Peygamberlerin yaþantýsýna baktýðýmýz zaman, çoðunluðunun hayatýnýn fakirlik içinde geçtiðini görürüz. Davut (a.s.) ve oðlu Süleyman (a.s.) gibi bazý peygamberlere zenginlik ihsan edilmiþtir, fakat bunlarýn sayýsý çok fazla deðildir. Peygamberler bütün insanlara örnek olduklarý için her alanda örnek bir peygamber gönderilmiþtir. Zenginlerin nasýl davranmasý gerektiðini Hz. Süleyman'ýn (a.s.) hayatýndan öðrendiðimiz gibi, hastalýklara duçar olanlarýn tavrýný Hz. Eyüp'ten (a.s.) öðreniyoruz. Bunun gibi her peygamberin yaþantýsýnda farklý farklý bir takým incelikler gizlidir. Onlardan da ibretler çýkarýyoruz. Zira peygamberler kimseye muhtaç olmamak için çalýþmýþlar ve kazandýklarýný muhtaç olanlarla paylaþmýþlardýr. Bazen kendi günlük ihtiyaçlarýný bile paylaþtýklarý, kendilerinin aç yattýklarý olmuþtur.
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) aile hayatý ve þahsî yaþayýþý fakirlerden farklý deðildir. Zaten hep þöyle dua ediyordu:
Allah'ým! Beni fakir yaþat. Hayattan fakir olarak ayrýlayým. Beni mahþerde fakirler arasýnda dirilt. Hz. Aiþe (r.a.) bunun sebebini sorunca þöyle cevap verdi:
Onlar Cennete herkesten önce girecekler. Ey Aiþe! Yarým hurma da olsa fakiri boþ çevirme. Fakirleri sev, onlara yakýn ol ki, kýyamet gününde Allah da sana yakýn olsun.
Herkes (en az) sahip olduðu nimet oranýnda þükürle mükelleftir. Bundan dolayý fakirin imtihaný zenginin imtihanýna göre daha kolaydýr.
Zengin insan zamanla asýl mal sahibinin kim olduðunu karýþtýrabilir. Mal elde etmek, zengin olmak bir süreç dâhilinde olduðu ve bu süreçte insanlar etkin rol oynadýklarý için, kendilerini asýl mal sahibi sanabiliyorlar. Bu sebepler perdesinde takýlýp kalabiliyor ve maalesef mal imtihanýný kaybedebiliyorlar.
Mescit Kuþu
Bunun en güzel bir örneði “Mescit Kuþu”nun kýssasýdýr.
Hani bir zamanlar “Mescit Kuþu” olarak adlandýrýlan bir Sahabi vardý.
Öyle ki, bu Sahabi her zaman herkesten önce mescide gelir ve vaktinin çoðunu mescitte ibadetle geçirirdi.
Bunun için kendisine “Mescit Kuþu” denmiþti.
Evet, bu “Mescit Kuþu” Salebe'ydi.
Ýþte Salebe bir gün Allah Resulünün (a.s.m.) huzuruna geldi ve kendisinden dua istedi.
Ey Allah'ýn Resulü! Allah'ýn bana çokça mal vermesi için dua eder misiniz? Böylelikle hayýrda bulunur, muhtaç olanlarýn yardýmýna koþarým, diyince Peygamber Efendimiz (a.s.m.):
Þükrünü yerine getirebildiðin az mal, yerine getiremediðin çok maldan hayýrlýdýr ey Salebe! buyurdu. Bu söz Salebe'ye o anda yeterli geldi ve Peygamber Efendimize (a.s.m.) hak vererek oradan ayrýldý. Aradan bir müddet geçtikten sonra Salebe tekrar Efendimizin (a.s.m.) huzuruna çýktý ve yine zengin olmasý için Allah'a dua etmesini istedi. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) daha önce verdiði cevabý yineledi. Salebe tekrar tasdik ederek ayrýldý. Fakat bu olay üçüncü kez de tekrar etti.
Ey Allah'ýn Resulü! Allah'ýn bana çokça mal vermesi için dua edin, diyince Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Salebe'nin bu isteðini yerine getirdi ve kendisine dua etti.
Bir müddet sonra Salebe'nin mallarý gittikçe artmaya baþladý. Fakat bir zamanlar herkesten önce namaza gelen Salebe, artýk namazlara geç gelmeye baþladý, hatta bazen yetiþemez oldu. Zamanla vakit namazlarýný arada bir aksatýr oldu. Hayvanlarýn çokluðundan dolayý, bunlarla ilgilendi ve vakit namazlarýna hiç gelmez oldu. Sadece Cumadan Cumaya namaza gelir oldu. Ve maalesef bir müddet sonra Cuma namazýna da gelmez oldu. Mescit Kuþu artýk mescide uðramaz olmuþtu.
Bir müddet sonra Peygamber Efendimiz (a.s.m.), zekât memurlarýný Salebe'ye gönderdi ve sahip olduðu malýn zekâtýný göndermesini istedi. Fakat Salebe çok çirkin bir söz etti.
Bu yaptýðýnýz düpedüz haraç istemektir, diyerek mal hýrsýnýn gözünü nasýl kör ettiðini dile getirmiþ oldu. Bunu duyan Sahabiler þok oldular. Ýster istemez “Bu nasýl olur? Bu bizim bildiðimiz Salebe olamaz!” demekten kendilerini alamadýlar.
Gelip durumu Efendimize (a.s.m.) arz edince, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) çok üzüldü ve,
Salebe'ye yazýk oldu, buyurdular.
Evet, Salebe'ye yazýk olmuþtu. Çünkü þükrünü eda edebildiði az mala kanaat etmemiþ, fazlasýný istemiþti. Þükrünü eda edemeyince kendine yazýk etmiþti.
Bunun üzerine hemen ayet nazil oldu.
“Bir de onlardan, 'Eðer Allah lütuf ve ihsânýyla bize verecek olursa biz de muhakkak ondan baðýþta bulunur ve salih kimselerden oluruz' diye Allah'a söz verenler vardýr.
“Allah lütuf ve ihsanýyla onlara zenginlik verdiðinde ise, cimrilik ettiler ve sözlerinden döndüler. Zaten onlar yüz çevirmeyi âdet edinmiþlerdir.
“Allah'a verdikleri sözden döndükleri ve yalan söyleyip durduklarý için, Allah da, bu hareketlerinin akýbetini, Kendi huzuruna çýkacaklarý güne kadar kalplerinde kalacak bir nifaka çevirdi.” (Tevbe Sûresi, 7577)
Salebe bunu duydu ve kendi bu tavrýndan dolayý piþman oldu. Allah Resulünün (a.s.m.) huzuruna çýktý ve zekâtýný vermek istedi. Fakat Peygamber Efendimiz (a.s.m.) “Allah senin malýný kabul etmiyor” diyerek Salebe'yi geri çevirdi.
Kýsa bir süre sonra Peygamber Efendimiz (a.s.m.), dünyadaki görevini tamamladý ve Sevgililer Sevgilisinin sevgisine ve rahmetine kavuþtu.
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) vefatýndan sonra seçilen ilk halife Hz. Ebu Bekir oldu. Salebe zekâtýný Hz. Ebu Bekir'e (r.a.) getirerek kabul etmesini istedi. Fakat Hz. Ebu Bekir, “Allah ve Resulünün kabul etmediði zekâtý kabul etmek benim haddim deðildir” diyerek bu zekâtý alamayacaðýný belirtti. Salebe yine piþman bir vaziyette oradan ayrýlmak zorunda kaldý.
Hz. Ebu Bekir'in vefatýndan sonra Hz. Ömer halife olarak seçildi. Salebe belki kabul eder düþüncesiyle, zekâtý Hz. Ömer'e getirdi. Fakat Hz. Ömer de, “Allah, Resulü ve halife Ebu Bekir'in kabul etmediðini ben de kabul edemem” diyerek Salebe'yi geri çevirdi.
Salebe zekâtýný, üçüncü halife olan Hz. Osman'a da getirdi, fakat o da kabul etmedi ve Salebe'ye yazýk oldu!
Evet, Salebe'ye yazýk oldu. Önceden Sahabiler arasýnda gýpta ile konuþulan ve “Mescit Kuþu” olarak adlandýrýlan Salebe, þükrünü eda edemeyeceði kadar mal istedi ve elde ettiði bu mal, onun mal imtihanýný kaybetmesine neden oldu.
Dikkat edilirse, Salebe'nin mal elde etmesi bir anda olmamýþ, bir süreç dâhilinde olmuþtur. Bu malý kendisinin kazandýðýný zannetmesine, bir bakýma, bu süreç sebep olmuþtur. Ýnsanýn kendisini mal sahibi sanmasýnda bu özelliðin çok belirgin bir yeri vardýr. Çünkü insan bu süreç içerisinde gaflete dalabiliyor. Gaflet yavaþ yavaþ kiþiyi sarýyor, zamanla kiþiyi tamamen yutuyor, fakat kiþi farkýnda olmuyor. Öyle ki, çok sevdiði Allah Resulü zekât elçilerini gönderdiði zaman, hiç tereddüt etmeden geri çevirebiliyor.
Gaflet ise zamanla dünyayý elde etme hýrsýna dönüþüyor. Bundan dolayý kiþi kendisini ön plana çýkarmaya baþlýyor. Mallarýn asýl sahibinin kendisi olduðunu sanabiliyor. Yani insan kendisini devamlý içerisinde bildiði ve uðraþtýðý için, kendisi kazanýyor sanýyor. “Bu Allah'ýn ihsanýdýr” demiyor; belki “Ben çalýþarak elde ettim” diyor. Bu da Kur'ân'da anlatýlan ve kendisini çok öven Karun'a benzemek demektir. Oysa Kur'ân Karun'u hiç övmüyor.
Zengin Karun
Kur'ân'da Karun'un kýssasý anlatýlýr (Kasas Sûresi, 7683). Oldukça ibretlidir. Onun zenginliði birçok kimsenin gýpta ettiði boyuttadýr. Fakat Karun bunun þükrünü eda edemediði ve kendisini bunlarýn sahibi zannettiði için, mallarýyla birlikte yerin dibine batýrýlmýþtýr.
Zenginliðin imtihaný aðýrdýr. Ýnsanýn kendisini kaybedip hedefini þaþýrmasýna neden olabilmektedir. Baþkalarýyla paylaþmak, yardýmýna koþmak için verilen zenginlik, dünya hýrsýna dönüþmekte ve boyutu hesaplanamayacak kadar büyük zararlara neden olabilmektedir. Öyle ki, hem dünya, hem de ahiret için zarardan baþka bir þeye yaramamaktadýr.
Bugün dünyanýn geldiði noktaya bakýlacak olursa zenginlerin tam anlamýyla vazifelerini yerine getirmedikleri kolaylýkla anlaþýlýr. Zenginler zenginliklerine biraz daha zenginlik katmak için hýrsla dünyaya baktýklarýndan dolayý çevrelerinde olan bitenleri tam anlamýyla görmüyorlar veya görmek istemiyorlar. Bunun sonucunda fakir olan, bir ilâç alacak parasý bile bulamayan, karný doymayan, yeterince besin alamadýðý için çeþitli hastalýklara duçar olan insanlar hep olmaya devam etmektedir.
Okuduðum bir gazetede çok ibretli bulduðum bir haber yer alýyordu. 2005 yýlý itibariyle terörden ölen insan sayýsýnýn 625 kiþi, fakat açlýktan ve yeterince beslenemediði için hastalýða yakalanýp ölenlerin sayýsýnýn ise on milyon kiþi olduðu yazýyordu. Bu oldukça ürpertici bir rakam!
Bu haber bana Peygamber Efendimizin (a.s.m.) yardýmlaþma ve dayanýþmayý vurgulayan bir hadis-i þerifini hatýrlattý. Dünyanýn bu hakikatlere ne derece muhtaç olduðunu gösterdi. Zira Efendimiz (a.s.m.), “Müminin mümine baðlýlýðý, parçalarý birbirini tutan bina gibidir” (Buharî, Salât: 88) buyurarak Müslümanlar arasýndaki kuvvetli baða iþaret etmiþtir. Hangi konumda olursa olsun müminler birbirlerinin destekçileridir. Sýkýntý ve darlýk zamanýnda birbirine destek olarak sýkýntýlarýn üstesinden gelirler.
Dünyanýn hepsi mümin ve Müslüman deðil þeklinde bir düþünce hatýra gelebilir. Evet, doðrudur, dünyanýn hepsi Müslüman deðildir. Fakat bizim buradan çýkaracaðýmýz büyük dersler vardýr.
Demek oluyor ki, eðer insan hakiki imandan ve Allah korkusundan mahrum olunca, ben merkezli bir hayat yaþýyor ve belki de yaný baþýndaki aç komþusunun farkýna bile varmýyor. Ve neticede açlýktan ölenler olabiliyor.
Eðer insanlar ben merkezli bir hayat yaþamaya baþlarsa, sosyal denge bozulmaya baþlamýþ demektir.
Eðer komþumuz aç yatarken biz tok yatabiliyorsak ve uykumuz kaçmýyorsa, insanlýðýmýzý kaybetmiþiz demektir.
Eðer küçücük çocuklar yeterli miktarda besin alamadýðýndan dolayý hastalanýyor ve ölüyorsa, herkes görevini yapmýyor demektir.
Eðer sokak çocuklarýnýn sayýsý günden güne artýyorsa, ahlak dinamiklerimizde günden güne artan bir törpülenme var demektir.
Eðer “Huzurumuz bozulmasýn” düþüncesiyle anne babalar huzur evlerine veriliyorsa, huzursuzluk baþlamýþ demektir.
Eðer çocuklar kreþlere býrakýlýyor, anne þefkatinden ve baba sevgisinden uzak yetiþtiriliyorsa, yarýnýn þefkatsiz ve acýmasýz anne-babalarý yetiþiyor demektir.
Eðer kýsa yoldan kazanç elde etmek için insanlar baþkalarýnýn hakkýna el koyuyor ve haklýya hakkýný vermiyorsa, adaletsizlik baþlamýþ demektir.
Eðer Ýslamiyetten uzak bir nesil yetiþiyorsa, çözülme baþlamýþ demektir. Bu da acil vakadýr. Hemen tedavi edilmesi gereken bir illettir.
Ýnsanlýk Efendimizin (a.s.m.) yukarýdaki sözünü eðer rehber edinseydi, bugün gelinen nokta yukarýdaki haberde okuduðumuzdan çok farklý olurdu.
Fakirlikten Korkulur mu?
Fakirlikten korkmamak, kimseden çekinmemek gerekiyor. Fakirliðin utanýlacak hiçbir tarafý yoktur. Bilakis övünç vesilesidir. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) övündüðü gibi biz de övünürüz. Zira O (a.s.m.), “Fakirlik benim iftiharýmdýr ve ben onunla övünürüm” buyurmuþtur (Mevzuat-i Aliyyü'l-Kàri, 320). Hadis âlimleri burada asýl kast edilen Allah'a karþý fakirliktir demiþlerdir. Fakat dolaylý olarak, ima yoluyla öteki anlama da vurgunun olduðunu belirtmiþlerdir.
Yoksa görenek belasýyla “Baþkalarýnda olan bir takým mal mülk neden bende yok?” düþüncesi insaný aldatmamalýdýr. Ýnsan elbette sahip olduðundan fazlasýný ister. Bu onun fýtratýnda vardýr. Fakat bu helal dairesinin dýþýna taþtý mý, tehlike baþlamýþ demektir. “Falanýn, þöyle þöyle þusu var. Filanýn þu þu özelliklere sahip busu var. Bizim neden olmasýn? Bizim ne eksiðimiz var?” Bu düþüncelerden hareketle kiþi kendi gücünden fazla yük altýna girerse elbette güç yetiremeyecek ve altýnda ezilecektir. Altýndan kalkabilmek için usulsüz yollara baþvuracak ve haram kapýsý ona açýlmýþ olacaktýr.
Cenab-ý Hak, þeytanýn bu desiselerine aldanmamamýz gerektiðini ve Kendisinin rahmetine sýðýnma neticesinde daha büyük mükâfatlara nail olacaðýmýzý þöyle ifade ediyor: “Þeytan sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin hayâsýzlýðý emrediyor. Allah ise size kendisinden baðýþlama ve bol ihsan vadinde bulunuyor. Allah rahmeti geniþ olandýr ve her þeyi hakkýyla bilendir.” (Bakara Sûresi, 268)
Kimler zengindir?
Þunu da unutmamalýdýr ki, Zenginlik sadece mal zenginliði deðildir. Çok çeþitli zenginlikler vardýr. Nice zenginler vardýr ki, aðýz tadýyla bir yemek yiyememe fakirliði içindedirler. Sahip olduklarý zenginlik buna elvermemektedir. Demek mal varlýðý gerçek anlamda zenginlik deðildir. Meselâ, sahip olduðumuz organlarýn tamamý dünya malýyla kýyaslanamayacak kadar çok kýymetli ve “pahalý”dýr. Kaybedilen bir uzvun yerini baþkasýnýn tutmamasý; tutturulanýn da tam anlamýyla aslýnýn yerini tutmamasý bunun bir örneðidir.
Demek oluyor ki, sahip olduklarýmýzýn farkýna varabilirsek, ne kadar zengin olduðumuzu idrak edebilsek, zenginliðin sadece mal varlýðý olarak deðerlendirmeyeceðiz. Aslýnda fakir olmadýðýmýzý anlayacaðýz. Mehmet Akar'ýn Mesel Denizi isimli kitabýnda çok güzel bir kýssa yer alýyor. Ýnsanýn ne kadar zengin olduðunu fakat farkýnda olmadýðýný, çok öz bir þekilde anlatýyor. Sahip olduðumuz zenginliðin dünya zenginliði yanýnda kýyaslanamayacak bir büyüklükte olduðunu çok güzel bir þekilde anlatýyor. Þöyle ki:
Harun Reþit ile Þakik-i Belhî Hazretleri sohbet ediyordu. Bir ara Hazret:
Ey Halife! Farz et ki büyük bir çölde kaybolmuþsun. Susuzluktan ölmek üzeresin. O anda birisi gelip elindeki su dolu kýrbayý sana satmak istese kaç para verirsin? diye sordu. Halife gülerek,
Ne kadar isterse veririm, dedi.
Peki, o suya karþýlýk servetinin yarýsýný istese verir misin? Halife:
Veririm, dedi. Hazret-i Þakik:
Doðru söyledin, dedi ve devam etti,
Ey Halife! Diyelim ki servetinin yarýsý ile o suyu alýp içtin ve bir müddet daha yaþama imkâný buldun. Fakat az sonra içtiðin suyu çýkarman gerekir. Ama buna muvaffak olamasan, bütün uðraþmalarýna raðmen idrarýný yapamasan ve adeta ölecek hale gelsen, o anda yine birisi karþýna çýkýp: 'Seni tedavi edebilirim, ancak servetinin öbür yarýsýný isterim' dese, ne dersin? Halife hiç düþünmeden:
Elbette razý olurum, dedi. Bunun üzerine Þakik-i Belhî:
Öyleyse Ey Emirü'l-Müminin! Önce içtiðin, sonra da idrar yolu ile dýþarý attýðýn bir yudum su kýymetinde bile olmayan servetine sakýn güvenme! Hiç kimseye karþý mal, mülk ve servetinle övünme, buyurdu.
Bütün bunlardan “Fakirlik güzel þey, o halde biz fakir kalalým” gibi bir netice çýkarýlmamalýdýr. Eðer kiþi elinden geleni yaptýðý halde fakir bir haldeyse, o zaman fakirlik güzeldir. Aksi takdirde tembellik neticesinde insanýn içine düþtüðü fakirlik, insan için bir bela ve sýkýntý kaynaðýdýr. Fakirlikten kurtulmak için helal ölçülerde yapýlmasý gereken her ne varsa yapýlmalýdýr.
Hep fakir mi kalalým?
Evet, fakirlikten kurtulmak için çalýþmak gerektiðini, “Ýnsan için ancak çalýþtýðýnýn karþýlýðý vardýr” (Kamer Sûresi, 39) ayetinden öðreniyoruz. Eðer çalýþmasýna mani olan engeller varsa, o zaman zekât ve devlet tarafýndan saðlanan yardýmlarla kiþiye destek olunur. Zekâtla ilgili hususlar fýkýh kitaplarýnda ayrýntýlý olarak açýklanmýþtýr.
Diðer taraftan, devlet tarafýndan yapýlan sakat ve malul, dul, emekli, yaþlý vs konumunda olanlara baðlanan maaþlardan, konumuna göre, istifade edilebilir.
Eðer kiþi kendi ihtiyaçlarýný kendisi gideremeyecek derecede muhtaç konumunda ise, varsa yakýn bir akrabasýnýn bakmasý en uygun olanýdýr. Ýmam-ý Azam Ebu Hanife, “Kiþinin her mahrem akrabasýna bakmasý vaciptir” diyor. Yani kiþi bakmakla yükümlüdür. Eðer bu kiþi, bakmakla yükümlü olan kiþinin anne-babasý, çocuðu, torunu, dede veya ninesi ise nafaka hukuku doðar, kiþi bakmakla sorumlu olur. Aksi takdirde bu kiþi mesul olur.Ýkram ASLAN
Ynt: Ben fakirmiyim ? By: mevlüdekalýnsaz Date: 22 Temmuz 2014, 09:17:28
Esselamü aleykum ve rahmetullah; kimi yoklukta sabýrla,kimi de varlýkta þükürle imtihan ediliyor..önemli olan her halukarda durumuna rýza gösterip Salihlerden olabilmek..
Salebe nin hayatý tüm insanlýða örnek olmalý bu anlamda..fazla malýn kiþiyi hüsrana sürükleyeceðini ,mal hýrsýnýn sonunun büyük bir piþmanlýk olduðunu anlamalý insan.ve asýl mal sahibini unutmamalý..
Biz de þükürle imtihan ediliyoruz..Mevlam muzaffer kýlsýn inþallah...
Ynt: Ben fakirmiyim ? By: saniyenur Date: 08 Ekim 2014, 20:04:47
Ve aleylumusselam ve rahmetullahi. Çok güzel bir paylasim. Bastan sona dikkatle okudum. Sahabi Mescit kuþu Salebe'nin hayati örnek olsun bizlere her konuda.
Ynt: Ben fakirmiyim ? By: mevlüde06 Date: 21 Þubat 2016, 22:27:16
demekki eksik kalan ,uygulamadýðým,idrak edemediðim kýsýmlar var dý bu yazýda kki tekrar karþýma çýktý,ikinci kez okudum.Allah razý olsun paylaþým için.Rabbim ibret alanlardan kýlsýn bizleri inþalalh
Ynt: Ben fakirmiyim ? By: ceren Date: 22 Þubat 2016, 00:32:45
Aleykumselam.Bir insanin en buyuk fakirligi iman eksikliginden ve Allahdan uzaklaþmadan gelir.Rabbimin bizlere verdigi dertlere sabir eden imtihanlarids onun adi ile atlatan kullardan olalim inþallah.Rabbim razi olsun paylasimdan kardesim...
Ynt: Ben fakirmiyim ? By: Kevšer Date: 22 Þubat 2016, 07:01:28
Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Mevlam yeterki gönüllerimizi fakir eylemesin inþaAllah. Bu güzel paylaþým için Rabbim Razý olsun kardeþim..
Ynt: Ben fakirmiyim ? By: Bilal2009 Date: 21 Eylül 2019, 17:40:57
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaþým için razý olsun