Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Her musibet bir saadetin habercisidir By: sumeyye Date: 19 Ekim 2010, 13:22:26
Her Musibet Bir Saadetin Habercisidir.


“Aðrýsýz baþ, sancýsýz diþ olmaz” derler ya hani, bu âlemde her þey arzu ettiðimiz gibi olmuyor. Her þey planladýðýmýz gibi gitmiyor.
Hepimizin hayatý biraz iniþli çýkýþlý, acýlý tatlýlý, hüzünlü sevinçli, sýkýntýlý neþeli...

Huzuru, mutluluðu, saadeti ve sevinci hepimiz hoþ karþýlarýz. Ama musibeti, dertleri, hastalýðý, hattâ bir adým ötesi belâyý hoþça karþýlayabiliyor muyuz?


Karþýlaþtýðýmýz her musibetin içinde saadetin varlýðýný, derdin içinde dermanýn bulunduðunu, hastalýðýn önünde þifanýn yer aldýðýný, belânýn içinde sefanýn, cefanýn içinde vefanýn olduðunu görebiliyor muyuz?
Ýþte o zaman hayat kolaylaþýr, sýkýntýlar azalýr, musibetler küçülür, hastalýklarýn acýsý ve elemi hafifler. Bütün bunlar nasýl olacak dersiniz?
Her þeyden önce baþa gelen her musibetin ve içine düþtüðümüz her derdin daha büyüðü vardýr. “Allah beterinden saklasýn, daha acýsý ve daha dayanýlmazý olabilirdi” demek, musibeti küçültüyor, neredeyse, “Bu kadarýna þükür” diyesi geliyor insanýn. Büyük deðil de, küçüðünün baþa gelmesi bir yerde nimet bile olabiliyor. Yola çýktýnýz, gidiyorsunuz, diyelim ki, arabanýzla bir kaza geçirdiniz, bir iki hasarla atlattýnýz, “Cana geleceðine mala gelsin” dediniz. Cana da zarar gelebilirdi, ama atlattýnýz. Veya bir iki sýyrýkla geçiþtirdiniz, daha kötüsünden kurtuldunuz.
***

Ýkincisi: Hayat musibetlerle, sýkýntýlarla, hastalýklarla pekiþiyor, güçleniyor; insanýn dayanma gücü artýyor, olgunlaþýyor.
Dertler ve sýkýntýlar insaný hayata baðlýyor, pes ettirmiyor, teslim olmuyor insan, direnci ve azmi artýyor, neredeyse güç üzerine güç kazanýyor.
Hiç dert görmemiþ, hasta olmamýþ bir insanla, çekmediði sýkýntý kalmamýþ bir insanýn hayatý kavrayýþý ayný mýdýr? Birisi için felaket olan bir olay, diðeri için sýradanlaþýyor. Birisi þok ve panik yaþarken, ötekisi soðukkanlýlýkla karþýlýyor baþýna gelenleri...
Dertler insaný piþiriyor, olgunlaþtýrýyor, mücadele gücünü arttýrýyor, baþarýsýný kamçýlýyor, çok zaman istediði hedefe bile ulaþtýrýyor.
Sýradan bir hayat, tekdüze bir ömür, gecesi gündüzü ayný geçen bir gün, sabah kalk, akþam yat felsefesi insaný tembelleþtiriyor, hayattan beklentilerini tüketiyor, yaþamanýn cezbesini, cazibesini, bütün çekiciliði törpülüyor.
Zaten dertsiz baþ olmuyor; sýkýntýsýz, üzüntüsüz, elemsiz, ýstýrapsýz bir insan yoktur, önemli olan bütün bunlara hazýrlýklý olmak, gelecek için bir atlama taþý olduðunu kavramaktýr.
Önemli bir nokta da þu: musibeti gözümüzde büyütmemeli, küçük görmeliyiz.
Musibetin içinde boðulup kalmamalý, bir çýkýþ yolu aramalýyýz. En kestirme çýkýþ yolu da, musibeti küçültmektir.

Hani, bazen gece vakti, karanlýk bir ortamda insanýn gözüne bir hayal iliþir. Bir köþede sallanan bir ipe bakar durur, baka baka o ipi yýlan sanmaya baþlar, sonunda kendi kendini korkutur.
Veya bir bahçe kenarýnda otururken az ilerideki aðaca baktýkça ve rüzgarýn çarpmasýyla aðacý sallanýr halde gördükçe, aðacý, üzerine doðru gelen bir canavar zannetmeye baþlar.
Halbuki ne o ip yýlandýr ve ne de o sallanan aðaç canavardýr. Olayý gözünde büyütmüþ, sonunda boþ yere kendi kendini korkuya kaptýrmýþtýr. Biraz cesaret göstererek gidip o ipi eliyle tutsa veya o aðacýn yanýna gitse, ne bir korku kalacaktýr üzerinde, ne de bir endiþe…

Baþa gelen musibetler de öyle. Gözde büyütüldükçe büyür, geleceðini karartýr, ümidini yitirir, korku ve telaþ içinde hayatýný alt üst eder. Ancak bilse ki, musibetler ne olursa olsun geçicidir, ilk anlardaki, ilk günlerdeki gibi aðýrlýðý kalmaz, azalýr. Bunun için baþa gelen her musibeti küçültmeye çalýþmalý, basitleþtirmeye gayret etmeli, bütünüyle hayatýmýzý etkisi altýna almasýna müsaade etmemelidir.
***

Üçüncüsü: En büyük nimetler ve saadetler çok çeþitli ve büyük musibetlerin arkasýndan gelmiþ. Varlýk da öyle, servet de öyle. Yattýðý yerden kim ne kazanmýþtýr? Yusuf Aleyhisselâm bunun için çok çarpýcý bir örnek. Aklý, idraký, babasýna baðlýlýðý, efendiliði, fizik ve ruh güzelliðiyle kardeþlerinin önüne geçmiþ. Haklý olarak kýskanmýþlar kardeþleri onu... Gözden düþürmek, aralarýndan uzaklaþtýrmak istemiþler bir an önce... Birgün alýp götürmüþler, kuyuya atmýþlar. Kurtulduk diye sevinmiþler üstelik...
Kuyudan çýkartýlmýþ, esir pazarýnda köle diye satýlmýþ. Saraya alýnmýþ, bu sefer sarayýn hanýmý göz koymuþ güzelliðine...
Ýftiraya kurban gitmiþ Yusuf Peygamber, ama iffetine sahip çýkmýþ, sonunda kendini zindanda bulmuþ.
On dört sene hapiste kalmýþ. Çekmediði eza, görmediði cefa kalmamýþ. Gençliði hapishanede geçmiþ. Ama orayý bir okula çevirmiþ, insan eðitmiþ, gönüller yapmýþ kaldýðý süre içinde orada... Bunun için hapishaneye “Medrese-i Yusufiye” denmiþ, “Yusufiye okulu” anlamýna.
Ama sonunda ne olmuþ Hazret-i Yusuf? Mýsýr'a sultan olmuþ, ülkenin hazinesi eline geçmiþ, tek söz sahibi olmuþ her konuda memlekette...

Ýnsana ve insanlýða himmet etmiþ, destek olmuþ ve sonunda peygamberlik þerefiyle þereflenmiþ. Herkes ona koþmuþ, ona ulaþmýþ, onun eline el vermiþ. Sonunda yýllar boyu görmediði, göremediði ve hasretleriyle yandýðý annesiyle babasýyla ve kendisini yok etmeye çalýþan kardeþleriyle buluþmuþ. Kardeþlerini ise baðýþlamýþ severek...

Ve gele gele bir insanýn dünyada ulaþabileceði en yüksek saadete ve nimete kavuþmuþ.
Ama bununla da kalmamýþ, her konuda zirvede olduðu bir sýrada, maddi ve manevi feraha ve refaha ulaþtýðý bir esnada dünyanýn geçici nimetleri tatmin etmemiþ onu; bitip tükenmeyen sonsuz saadet nimetini istemiþ, Rabbine kavuþmuþ. Ebedlere geçmiþ, bekaya ulaþmýþ. Evet, musibetler içinde ne saadetler gizlenmiþ, musibetleri Vereni tanýyýnca...



Mehmet PAKSU

radyobeyan