Ecmel By: sidretül münteha Date: 18 Ekim 2010, 16:42:45
Ecmel (En Güzel)
Huzur dolu bir gece… Çölde… Yýldýzlar milyarlarca, sanki uzansan tutuverecekmiþsin gibi hepsi de... Ýnsan ruhuna dinginlik veren bir sessizlik sinmiþ yeryüzüne… Hafiften esen çöl rüzgarý, kum taneleriyle her an yeni bir tablo çizmekte. Ay, bedir hâlinde… Sema bir istiridye olmuþ da, meleklerin gözyaþýndan göðün incisi mi doðmuþ diye soruyor, ona hayran bakanlar... Mehtâbýnsa hayran kaldýðý biri var. Omuzlarýna düþen dalgalý saçlarýný rüzgar okþuyor, annesinin hasretini yüklenerek... Tebessüm ederken hafifçe gözlerini yumuyor. Üzerinde, ince kýrmýzý çizgileri olan beyaz bir elbise, öyle gösteriþten uzak, sâde…
“Bir aya baktým, bir de Rasulullah’a!.. VALLAHi Rasûlullâh aydan daha güzeldi.” diye tasvir ediyor bu manzarayý seyreden sahabî… Mehtap, O güneþten akseden bir parýltý sadece…
Çölün kavurucu sýcaðýnda bir öðle vakti... Ýnsanlar sýcaktan aðýrlaþan bedenlerini kaylûle yaparak dinlendirmekteler. Hazret-i Ömer huzura kabul için izin istiyor ve izin veriliyor. Þimdi hücre-i saâdette, beþ-altý metrekarelik mekânda gözüne iliþen birkaç kap, su kýrbasý ve eski bir hasýr üzerinde Âlemlerin Efendisi... Gül yüzünde hasýrdan izler var. Aðlýyor Hazret-i Ömer, aðlýyor… Ayaklarýnýn altýna yýldýzlar serilmeli, hazineler O’nun önünde açýlmalý deðil mi?!.
“Bir elime ayý, bir elime güneþi verseler, vallâhî bu davamdan vazgeçmem!..” deyiþini hatýrlýyor Nebî’nin, aðlýyor… Tesellî yine O’ndan geliyor, her derde, devâ ondan…
“Dünyalýklar kayserlerin, kisralarýn olsun, âhiret bizim olsun istemez misin Ya Ömer?”
Saadeti dünyevî bir geometri içinde aramamayý öðretiyor Allâh’ýn Habibi…
“Ashâbým!
Nihayet ben de bir insaným. Aranýzda bazý kimselerin haklarý geçmiþ olabilir. Ben hangi kiþinin tenine dokunmuþ isem, iþte tenim! Gelsin o da dokunsun, hakkýný alsýn!
Kimin sýrtýna vurmuþsam, iþte sýrtým! Gelsin vursun!
Kimin malýndan sehven almýþsam, iþte malým! O da gelsin alsýn!..”
Bu minvalde birkaç söz daha, gerisi kýyamete kadar sürecek hüzün yüklü bir sükût… Mescid-i Nebevî’nin duvarlarýnda yankýlanan Nebî’nin son sözleri bunlar… Hücre-i saâdette bir tek yürek atýyor sanki, nefesler O’nunla alýnýp verilmekte… Havadaki her bir zerrede bir feverân baþlýyor. Karanlýðýn üstüne gelse, rengini deðiþtirecek bir musibet var, hâne-i saâdette… Mübarek elleri, yüzlerini ýslattýklarý su kabýnýn içine düþüyor, dilinde “Refik-i Â’lâ, Refîk-i Â’lâ!..” terennümleri... Hazret-i Âiþe, kim bilir kaç gece, aydýnlýðýnda iðneden iplik geçirdiði mâh-cemâle bakýyor. Hazret-i Ebûbekir:
“–Ölümün de hayatýn gibi ne güzel yâ Rasûlallâh!” demekten kendini alamýyor… O’nun her hâli, ecmel (en güzel)dir.
Derken Azrail -aleyhisselâm- huzuruna gelip:
“–Ya Rasûlallâh!.. Eðer Sen arzu edersen rûhunu alacaðým! Arzu etmezsen rûhunu Sen’de býrakacaðým!” diyerek sizden izin istiyor.
Yanýnda bulunan Cebrail -aleyhisselâm- da ekliyor:
“–Ey Allâh’ýn Rasûlü!.. Yüce ALLAH, Sen’i özlemektedir!..”
Bizler de zamanýn ve mekânýn ötesinden O’na sesleniyoruz:
“–Ey Rahmân’ýn özlediði Rasûl, ümmetin Sen’i özlemektedir!..”ALINTI