Bayezid Camiinde By: ehlidunya Date: 17 Ekim 2010, 13:48:41
Bayezid Camii’nde...
Ýstanbul’un Bayezid cami-i mübarekine, Ramazan-ý Þerif’te ihlâslý hafýzlarý dinlemeye gittim.
SEKÝZÝNCÝ RÝCA
Ýhtiyarlýðýn alâmeti olan beyaz kýllar saçýma düþtüðü bir zamanda, gençliðin derin uykusunu daha ziyade kalýnlaþtýran Harb-i Umumînin daðdaðalarý ve esaretimin keþmekeþlikleri ve sonra Ýstanbul’a geldiðim vakit, ehemmiyetli bir þan ve þeref vaziyeti, hattâ Halifeden, Þeyhülislâmdan, Baþkumandandan tut, tâ medrese talebelerine kadar, haddimden çok ziyade bir hüsn-ü teveccüh ve iltifat gösterdikleri cihetle, gençlik sarhoþluðu ve o vaziyetin verdiði hâlet-i ruhiye, o uykuyu o derece kalýnlaþtýrmýþtý ki, adeta dünyayý daimî, kendimi de lâyemûtâne dünyaya yapýþmýþ bir vaziyet-i acibede görüyordum.
Ýþte o zamanda, Ýstanbul’un Bayezid Cami-i mübarekine, Ramazan-ý Þerif’te ihlâslý hafýzlarý dinlemeye gittim. Kur’ân-ý Mu’cizü’l-Beyan, semâvî yüksek hitabýyla beþerin fenâsýný ve zîhayatýn vefatýný haber veren gayet kuvvetli bir surette “Küllü nefsin zâikatü’l-mevt” (Her nefis ölümü tadýcýdýr. [Âl-i Ýmrân Sûresi: 3:185]) fermanýný, hafýzlarýn lisanýyla ilân etti. Kulaðýma girip, tâ kalbimin içine yerleþip, o pek kalýn gaflet ve uyku ve sarhoþluk tabakalarýný parça parça etti. Camiden çýktým. Daha çoktan beri baþýmda yerleþen o eski uykunun sersemliðiyle birkaç gün baþýmda bir fýrtýna, dumanlý bir ateþ ve pusulasýný þaþýrmýþ gemi gibi kendimi gördüm. Aynada saçýma baktýkça, beyaz kýllar bana diyorlar: “Dikkat et!”
Ýþte o beyaz kýllarýn ihtarýyla vaziyet tavazzuh etti. Baktým ki, çok güvendiðim ve ezvâkýna meftun olduðum gençlik elveda diyor. Ve muhabbetiyle pek çok alâkadar olduðum hayat-ý dünyeviye sönmeye baþlýyor ve pek çok alâkadar ve adeta âþýk olduðum dünya bana uðurlar olsun deyip, misafirhaneden gideceðimi ihtar ediyor. Kendisi de Allahaýsmarladýk deyip, o da gitmeye hazýrlanýyor. Kur’ân-ý Mu’cizü’l-Beyan “Küllü nefsin zâikatü’l-mevt” âyetinin külliyetinde, “Nev-i insanî bir nefistir; dirilmek üzere ölecek. Ve küre-i arz dahi bir nefistir; bâki bir surete girmek için o da ölecek. Dünya dahi bir nefistir; âhiret suretine girmek için o da ölecek” mânâsý, âyetin iþaretinden kalbe açýlýyordu.
Ýþte bu hâlette vaziyetime baktým ki, medar-ý ezvak olan gençlik gidiyor; menþe-i ahzân olan ihtiyarlýk, yerine geliyor. Ve gayet parlak ve nuranî hayat gidiyor; zâhirî karanlýklý, dehþetli ölüm, yerine gelmeye hazýrlanýyor. Ve o çok sevimli ve daimî zannedilen ve gafillerin mâþukasý olan dünya, pek süratle zevâle kavuþuyor gördüm. Kendi kendimi aldatmak ve yine baþýmý gaflete sokmak için, Ýstanbul’da haddimden çok fazla gördüðüm makam-ý içtimaînin ezvâkýna baktým, hiçbir faydasý olmadý. Bütün onlarýn teveccühü, iltifatý, tesellileri, yakýnýmda olan kabir kapýsýna kadar gelebilir, orada söner. Ve þöhretperestlerin bir gaye-i hayali olan þan ve þerefin süslü perdesi altýnda sakîl bir riyâ, soðuk bir hodfuruþluk, muvakkat bir sersemlik suretinde gördüðümden, anladým ki, beni þimdiye kadar aldatan bu iþler, hiçbir teselli veremez ve onlarda hiçbir nur yok.
Yine tam uyanmak için, Kur’ân’ýn semâvî dersini iþitmek üzere, yine Bayezid Camii’ndeki hafýzlarý dinlemeye baþladým. O vakit, o semâvî dersten “Ýman edenleri ve güzel iþler yapanlarý müjdele...” (Bakara Sûresi: 25) nevînden kudsî fermanlarla müjdeler iþittim. Kur’ân’dan aldýðým feyizle hariçten teselli aramak deðil, belki dehþet ve vahþet ve meyusiyet aldýðým noktalar içinde teselliyi, ricayý, nuru aradým. Cenâb-ý Hakk’a yüz bin þükür olsun ki, ayn-ý dert içinde dermaný buldum. Ayn-ý zulmet içinde nuru buldum. Ayn-ý dehþet içinde teselliyi buldum.
En evvel, herkesi korkutan, en korkunç tevehhüm edilen ölümün yüzüne baktým. Nur-u Kur’ân ile gördüm ki, ölümün peçesi gerçi karanlýk, siyah, çirkin ise de, fakat mü’min için asýl simasý nuranîdir, güzeldir gördüm.
Devamý için bakýnýz: Lem’alar, 26. Lem’a, 8. Rica
LÜGATÇE
lâyemûtâne: Ölmeyecekmiþçesine.
zîhayat: Hayat sahibi, canlý.
medar-ý ezvak: Zevklerin kaynaðý.
menþe-i ahzân: Hüzünlerin kaynaðý.
sakîl: Aðýr, can sýkýcý, çirkin.
hodfüruþluk: Kendini beðendirmeðe çalýþmak.
radyobeyan