Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Tevhid eylemi By: sidretül münteha Date: 16 Ekim 2010, 20:21:34
Tevhid eylemi




"ALLAH'tan baþka ilâh yoktur, Muhammed de O'nun elçisidir" esasýna dayanan tevhîd inancý, namazla eyleme dönüþür. Ýslâm'ýn ilk þartý tevhîd'e îman, ikincisi ise namazdýr. Namaz, Ýslâm'da ilk farz kýlýnan ibadettir.

Ýslam'da en faziletli, en kapsamlý ibadet namazdýr: ALLAH'ý tesbih ve tekbir etmek, O'na kulluðunu arzedip hamd ve þükürde bulunmak, tevbe ve istiðfar etmek, O'ndan yardým dilemek, O'na duâ ve niyaz etmek, yalvarmak, yakarmak, O'nu anmak, zikretmek; bütün bunlar namazda toplanmýþtýr. Hep kýyam halinde ALLAH'ý zikreden daðlarýn, O'na rükû halinde kulluk eden hayvanlarýn, secde halinde gýdalarýný yerden alan aðaç köklerinin ibadetlerini ve yine kýyam, rükû ve secde halindeki meleklerin ibadetlerini namaz sembolize eder.

Peygamberimizin (sav) 'Dinin direði', 'Müminin miracý', 'Cennetin anahtarý', 'Gözümün nuru' olarak tanýmladýðý namaz, Ýslâm'ýn olmazsa olmazýdýr.

Kur'ân, kasten namaz kýlmayanlarýn cehenneme gireceklerini söyler: "Sizi cehenneme sevk eden nedir? Derler ki: Namaz kýlanlardan deðildik!" (Müddessir 42-43)

Her namaz bir inkýlâptýr!
Namaz müminlere vakitli olarak farz kýlýnmýþtýr (Nisa/103) ve günde beþ vakit (sabah, öðle, ikindi, akþam, yatsý) eda edilir. Hayatýn hýzlý koþusu içinde ALLAH'ý, ahireti, ölümü, görev ve sorumluluklarýný unutan insan günde beþ kez namazla kulluðunu hatýrlar ve yeniden dirilir. Her namaz bir inkýlâptýr, diriliþtir; kul onunla þirk bataðýndan tevhid atmosferine, geçici dünya zevklerinden ebedi ahiret lezzetlerine, þeytanî etki alanýndan ilahî huzur iklimine geçer.

Bu deðiþim süreci ezan ve abdestle baþlar: Tevhid akîdesini en özlü cümlelerle haykýran ezanla namaza ve kurtuluþa çaðrýlan mümin, abdest alarak etrafýný kuþatan þeytânî çemberi yarmaya ve arýnmaya yönelir; maddi-manevi kirlerden temizlenir: "ALLAH sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak ister." (Maide/6) Abdest sadece vücudu kirlerden, pis ve paslardan temizlemekle kalmaz, ayný zamanda iç dünyayý da arýndýrýr. Mümin, her âzâsýný yýkarken eliyle, aðzýyla, diliyle, gözüyle, kulaðýyla, ayaklarýyla bilerek-bilmeyerek yaptýðý tüm günahlara tevbe edip vazgeçmeye karar verir.

Namaz, insaný diðer kýblelerden alýkoyar!
Tertemiz bir kalp, tertemiz bir beden ve elbise ile ALLAH'ýn huzuruna çýkan kul, yönünü kýbleye yani Kâbe'ye döner. ALLAH'ýn evi olan Kâbe'ye yönelen mümin, kalbini ve düþüncelerini ALLAH'a odaklar; diðer kýblelerden, anlam ve deðerlerden yüz çevirir. Herkesin bir kýblesi vardýr (Bakara/148 ). Yüzünü Kâbe'ye döndüðü halde özünde baþka varlýk ve deðerleri kýble edinenler, gerçekte istikbâl-i kýble yapmýþ olmazlar.

Namaza baþlarken niyeti kalple yapmak esastýr; farkýnda olmadan söylenen cümleler gerçek niyet olamaz. Gerçek niyet, ALLAH rýzasý için namaza durduðunun þuurunda olmaktýr.

Ellerini kaldýrýp 'Allâhu ekber' diyen mümin, artýk dünyayý, dünyevî düþünce ve kaygýlarý elinin tersi ile geriye atýp kalbini yüce ALLAH'a baðlar. Sübhaneke duâsýný okuyup ALLAH'ý hamd ile tesbih eder, ismini yüceltir ve O'ndan baþka ilah olmadýðýný ikrar eder.

Namazda, her rekâtýnda Fatiha okumak baþta olmak üzere, ALLAH'ýn âyetleri kýraat edilir.

"Kur'ân okumak istediðinde kovulmuþ þeytandan ALLAH'a sýðýn!" (Nahl/98 )

Þeytanýn vesvesesinden ALLAH'a sýðýnan kul, E'ûzü bi'llâhi min'eþ-þeytân'ir-racîm der ve besmele çekerek önce Fatiha'yý, sonra Kur'ân'dan kolayýna geleni (Müzzemmil/20) okur. Her namazýn her rekâtýnda Fâtiha'yý okuyan kul, Yaratan'ýyla "kulluk sözleþmesi"ni yeniler. Âlemlerin Rabbi, Rahmân ve Rahîm olan ALLAH'a Ahiret Günü'nde hesap vereceðini bilerek, kendi adýna ve müminler adýna söz verir: "Yalnýz Sana kulluk eder, yalnýz Senden yardým dileriz." Sonra, doðru yolda olmak, nimete kavuþmak ve azaptan kurtulmak için ALLAH'tan yardým diler: "Yâ Rab! Bizi, Dosdoðru Yola hidayet eyle! O yol, kendilerine nimet verdiðin kimselerin yoludur; gazaba uðrayanlarýn, sapýklarýn, dalâlette olanlarýn deðil." Âmin!

Hz. Ali (ra): "Kendisinde anlayýþ ve idrakin bulunmadýðý hiçbir ibadette ve kendisinde tedebbürün (düþünmenin) bulunmadýðý hiçbir kýraatte hayýr yoktur." der!

O halde, namazda okunan ayet, sure ve dualar anlaþýlmalý, hissedilmeli ve düþünülmelidir. Yoksa o kutlu ifadeler birer tekrardan ibaret kalýr.

Kýyâm

Mümin, sadece namazda okuduklarýyla deðil beden dili ile de kulluðunu ifade eder: Rabbinin huzurunda huþû ile el-pençe divan duran kul, bu kýyâmýn ayný zamanda sahte tanrýlara karþý bir baþkaldýrý anlamýna geldiðini bilmelidir.

Rükû

ALLAH'a boyun eðip teslim olmayý ifade eden rükû ile kul, sadece O'nun karþýsýnda eðildiðini; O'ndan baþka hiçbir otoriteye boyun eðmeyeceðini ilân eder: "Sübhâne Rabbiy'el-Azîm: Azamet sahibi Rabbimi yüceltir, O'nu noksan sýfatlardan uzak bilirim."

Secde
Secde ise, ibadetin, itaatin ve de özgürlüðün zirvesidir: "Secde et ve (Rabbine) yaklaþ" (Alak /19). Secde eden kul, Rabbini sonsuz yüceltip tesbîh ederken, kendi acizliðini, hiçliðini itiraf eder. O'ndan baþka hiçbir varlýðýn karþýsýnda yere kapanmayacaðýný îlân eder: "Sübhâne Rabbiy'el-A'lâ: Yüceler yücesi Rabbimi tesbîh ederim." Ýki kez secde ise, topraktan gelip tekrar topraða dönüþü ifade eder.

Kýyâm, rükû ve secde basamaklarýný geçen mümin teþehhüdde, Hz.Muhammed (sav)'ýn miraçta Rabbi ile aracýsýz sohbet etmesi gibi, doðrudan Yaratan'ýna kalbini açýp kulluðunu arz eder: Tahiyye, tayyibe ve salevâtý ALLAH'a; selâmý, rahmeti ve bereketi de Nebî'ye ve O'nun adýna salihlere sunar. Tevhid inancýný bir kez daha tekrarlar. Rasûl'e ve âline salât u selamdan sonra annesine, babasýna ve tüm müminlere hayýrlar ve esenlikler diler; cehennemden korunmayý diler, kendisinin ve zürriyetinin dosdoðru ve sürekli namaz kýlanlardan olmasýný diler, diler de diler...

Nihâyet 'es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah' diyerek saðýnda ve solundakilere, tüm inananlara, salihlere, meleklere selâm verir; böylece namaz biter ama duâ, niyâz, hamd, tekbîr, tesbîh, zikir, fikir... Bitmez; zira bu müminin hayat tarzýdýr.

Namaz, bir Tevhid eylemidir!
Bir tevhid eylemi olan namaz, müminleri pasif nesneler deðil, aktif özneler kýlar. Kur'ân'da, namazýn hayata müdahalesine örnek gösterilen Hz.Þuayb'ýn kýldýðý gibi bir namaz (Hûd/87), müminleri dünyadan el-etek çektirmez, aksine onlarý zulme, þirke ve küfre karþý mücadeleye sevkeden bir dinamizm, bir direniþ ve bir diriliþ kaynaðý olur.

Gerçek þu ki, Resulullah'ýn (sav) gerçekleþtirdiði muazzam Ýslâm inkýlâbý bir anlamda "namaz inkýlâbý"dýr. Hz. Þuayb (as) ve tüm peygamberler, Tevhid mücadelelerinin odaðýna namazý yerleþtirdiler. O kutlu elçiler (as) ve Tevhîd silsilesinin son halkasý olan Son Elçi (sav), insanlarý Tevhîd akîdesine yani "ALLAH merkezli" bir hayata davet ederken; onlara önce ALLAH'ý birlemeyi, hemen ardýndan da bunun ispatý anlamýna gelen ibadeti /namazý emrettiler.

Yirmi üç yýlda gerçekleþen kutlu Ýslâm inkýlâbýnýn ilk adýmý da kuþkusuz, kelime-i tevhîddi. Bu kabulün hemen ardýndan ise namaz geliyordu. Tevhîd akîdesini kabul ve ilan edenlerin hayatlarýndaki en önemli deðiþiklik, "müminin alâmet-i fârikasý" olan namazdý. Ýslâm'ýn beþ esasýndan oruç, zekât ve hac; hicretin ikinci ve sonraki yýllarýnda farz kýlýndýðý gibi, bazý emir ve yasaklar da (içki yasaðý ve baþörtüsü emri gibi) hicretin dördüncü ve sonraki yýllarýnda geldi. Demek ki; Tevhîd'in hakikatini kavrayan ilk nesiller, Kur'ân'la ve namazla imanlarýný diri tuttular, direniþlerini sürdürdüler, kemâl merdivenini týrmandýlar; ne zaman ki, oruç, zekât, hac, örtü... Emri geldi veya içki, kumar... Yasaðý geldi, "semi'nâ ve eta'nâ" (iþittik ve itaat ettik) bilinci ile gelen emir ve yasaklarý tereddütsüz uyguladýlar.

Ýþte, onlara bu teslimiyet bilincini ve kararlýlýk duygusunu kazandýran, onlarý ilmek ilmek inþa eden ibadet namazdý. Kýsaca Ýslam Ýnkýlâbý, vaktinde ve cemaat halinde huþû ile kýlýnan namazlarla gerçekleþti.


Abdullah YILDIZ/MÝLLÝ GAZETE


radyobeyan