Hac ve umrenin hikmetleri By: sumeyye Date: 16 Ekim 2010, 14:59:02
Hac ve Umrenin Hikmetleri
Hac, kelime olarak “Allah’a yönelme, günahlardan arýnma, Hak yolunda feragat gösterme ve meþakkatleri göðüsleme”1 mânâlarýna gelmektedir. Dinî kavram olarak da “Kâbe ve civarýndaki kutsal olan özel yerleri, belirli vakit içinde, usûlüne uygun olarak ziyaret etme” anlamýný taþýmaktadýr. Umre ise hac günleri dýþýnda Kâbe’ye yapýlan ziyareti ifade etmektedir. Umre, senenin her zamanýnda yapýlabilen ve Hanefî âlimlerine göre, ömürde bir defa yapýlmasý sünnet-i müekkede olan bir ibadettir.2 Cenâb-ý Hak Kur’ân-ý Kerîm’de وَلِلَّهِ عَلىَ النَّاسِ حِجُّ البَيْتِ مَنِ اسْتطاَعَ إلَيْهِ سَبِيلاً “Gitmeye gücü yetenlerin Kâbe’yi ziyaret etmeleri, Allah’ýn insanlar üzerinde bir hakkýdýr”3 buyurmaktadýr. Dolayýsýyla saðlýk ve servet yönünden haccetme imkânýna sahip Müslümanlarýn ömürlerinde bir defa haccetmeleri farzdýr. Hac, sahih rivayete göre hicretin 9. yýlýnda farz kýlýnmýþ Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de h. 10. yýlda hac farizasýný eda etmiþtir. Yine râcih görüþe göre Umre’ye “Hacc-ý Asgar” (küçük hac); hac mevsimindeki hacca veya Hz. Peygamber’in haccýna “Hacc-ý Ekber” (büyük hac) denilmektedir. Halk arasýnda söylenilen Arefe günü Cuma’ya rastlayan hac mevsimine, “Hacc-ý Ekber” denilmesi ise sahîh bir kaynaða dayanmamaktadýr. Enes b. Mâlik (r.a) Peygamberimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) dört umre yaptýðýný haber vermiþtir. Bu umreler þöyledir: 1) Hicrî 6. yýldaki Hudeybiye umresi ki müþrikler Müslümanlarý Mekke’ye katmamýþlardý. Buna ayný zamanda engelleme mânâsýna gelen “ihsar” da denir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Naciye b. Cündüb ile hedy kurbanlarýný Harem bölgesine (Mekke’ye) göndermiþ, kurbanlar kesildikten sonra (veya bir rivayette kurbanlar Hudeybiye’de kesildikten sonra) ashab traþ olup ihramdan çýkmýþ ve böylece umre sevabýný almýþlardýr. 2) Hudeybiye kaza umresi ki, anlaþma gereði bir yýl önce yapýlamayan umre ertesi yýl yapýlmýþtýr. 3) Hicrî 8. yýl Huneyn ganimetlerinin taksimi senesi Ci’rane’den ihrama giyilerek yapýlan umredir. 4) Hz. Peygamber’in Veda haccý ile yaptýðý umredir ki, bu ayný zamanda hacc-ý kýrandýr.4 Ayrýca Ýmam Malik, umrenin bir yýl içinde birden fazla yapýlmasýný mekruh saymýþtýr. Çünkü ona göre umre bütün insanlara her sene için bir kere olmak üzere sünnet-i kifayedir.5
Hz. Âdem ve Hz. Ýbrahim Hatýralarý
Hac, öncelikle o þerefli yerlerde büyük peygamberleri hatýrlama ve hatýralarýný yâd etme yönüyle özel bir davettir. Çünkü insanlýðýn atasý olan Hz. Âdem ve eþi Hz. Havvâ Validemiz Cennet’ten çýkarýldýktan sonra o mukaddes yerlerde Allah’ýn kapýsýna sýðýnarak uzun müddet aðlamýþlar, dua ve tövbede bulunmuþlardýr. Bunun neticesi olarak tövbeleri Arafat’da kabul olmuþtur. Yine Hz. Ýbrahim (a.s) ve oðlu Hz. Ýsmail (a.s) ile eþi Hz. Hâcer’le beraber Allah’ýn emrine uyarak ve O’ndan gelen meþakkatli imtihana sabrederek orada en büyük þerefi kazanýp Allah’ýn rýzasýna ulaþmýþlardýr. Nitekim bugün onlarýn hatýrasýna hac ve umre menasiki olarak Safa ile Merve arasýndaki sa’y bunu hatýrlatmaktadýr. Çölün ortasýndaki zemzem suyu Cenâb-ý Hakk’ýn kullarýna karþý merhametini ve lütfunu göstermektedir. Yine Hz. Ýbrahim’e en sevgili oðlu Hz. Ýsmail’in kurban edilmesi Allah tarafýndan burada emredilmiþ, hattâ Hz. Ýsmail babasý ile birlikte düðüne gider gibi kurban olmaya gitmesiyle Allah’a karþý olan teslimiyetini göstermiþtir. Bu sýrada Mina vadisinde, Ýsmail’i kandýrmaya çalýþan lânetli þeytan, Hz. Ýbrahim tarafýndan taþlanmýþ ve kovulmuþtur. Bugünkü Mina’da kesilen kurbanlar ve cemarâttaki taþlamalar þeytaný ve bir anlamda kiþiye musallat olacak þeytanî duygularýn bertaraf edilmelerini hatýrlatmaktadýr.
Sultan’a Sýðýnma
Hacca gidenler sanki Kâbe’ye iltica etmiþlerdir. Nasýl ki insanlar, felâket veya düþman saldýrýsý gibi bir þeye karþý direnemedikleri vakit, Sultan’ýn himayesine sýðýnýrlar. O felâketin tesirine göre her biri yalýn ayak ve sýrtý çýplak toz toprak içinde dua edip yardým isterler. Bu esnada yollarda rastladýklarý hizmetçi ve saray adamlarý gibi kimselere hatta hayvan ve bitkilerin bulunduðu Sultan’ýn çiftliðine son derece dikkatle saygý gösterip hiç kimseyi incitmemeye çalýþýrlar. Sultan’ýn sarayýna varýnca da derin bir sessizlik ve sükûnet içinde beklemeye baþlarlar. Sonra huzura izin istemeye uygun bir vakit buluncaya kadar sarayýn etrafýnda dolaþýrlar. Maksatlarýný ifade edebilmek için en anlamlý sözlerle Sultan’ý övmeye baþlarlar. Ardýndan Sultan’ýn elini öpmek için izin isterler. Ýzin verilince de bu lütfu, isteklerinin yerine getirilmesine iþaret sayarlar. Ýþte Hacerü’l-Es'ad'i istilam belki bunlarý hatýrlatmaktadýr.
Peygamberimiz, Hacerü’l-Esved’in önemini þöyle haber vermektedir: “Allah’a yemin olsun ki! Allah Haceru’l-Esved’i kýyamet günü gören iki gözü ve konuþan bir aðzý olduðu hâlde haþredecektir. Burada kendisine hak üzere (usûlüne uygun) istilam edenlere þahitlik edecektir.”6 Nasýl insanda hafýza kuvveti var ve nice malumat orada muhafaza ediliyor, öyle de Cenâb-ý Hakk’ýn yaratmasýyla Hacerü’l-Esved’de böyle bir fonksiyon olmasý gayet tabiîdir. Sanki o taþ, binlerce “video bandý” veya “cd” diskleri gibi kendisini istilam edenlerin resim ve seslerini kaydetmekte olup öbür âlemde bunlarý gösterebilecektir. Sanki Hacer-i Esvet (Es'ad) öbür Âlemde gösterilmek üzere kendisini istilam edenleri video, cd, çip v.s gibi pekçok kayýt aletine kaydetmektedir. Yine hadîste “Kim Hacerü’l-esved’e dokunur, karþý karþýya gelirse, sanki Rahmân’ýn eline dokunmuþ gibi olur”7 þeklindeki teþbihle Hacerü’l-Esved’in Allah katýndaki mânevî deðeri anlatýlmak istenmiþtir. Böylece sevinç ve kemal-i edeple Sultan’ýn huzurundan ayrýlýrlar. Þu hâlde hac ve umre için Kâbe’yi tavaf için yola çýkan kimsenin hâli, þeytanýn günah oklarýna karþý kendini koruyamayan dolayýsýyla mânevî iltica talep eden bir mülteci durumuna benzemektedir.
Özel Misafirlik
Ýnsan bu âlemde, büyük bir sefere çýkmýþ yolcu gibidir. Bu yolculuk esnasýndaki hac ve umre ise özel bir misafirliði ifade eder. Misafirlerin istekleri de reddedilmeyen dualar arasýndadýr.8 Hakim olan Cenâb-ý Hak, sanki hac ve umre ile kullarýný özel olarak davet ederek yüce kapýsýnda yalvarmalarýný ve himayesine girmelerini istemektedir. Bunun için de yeryüzünde Mekke’de mukaddes olarak belirlediði yere “Beytullah” ismini vermiþtir.9 Kul, hac ve umre ziyaretiyle sanki Allah’ýn bu özel davetine “Lebbeyk Allahümme lebbeyk lebbeyke lâ þerike leke lebbeyk. Ýnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk lâ þerike lek -Buyur Allah’ým buyur! Huzuruna geldim, emrine hazýrým. Sen’in eþin ve ortaðýn yoktur. Sana yöneldim, hamd Sen’in, nimet Sen’in, mülk de Sen’indir. Eþin ve ortaðýn yoktur” diyerek, samimiyetle icabet etmektedir. Zîrâ aðaçlarýn ve taþlarýn birlikte iþtirak ettiði telbiye ile ihrama giren bir mü’min, (Hadîste telbiyenin fazileti þöyle haber verilmektedir: “Telbiyede bulunan hiçbir Müslüman yoktur ki, onun saðýnda ve solunda bulunan taþ, aðaç ve toprak (hatta çadýrlar ve evler) onunla birlikte telbiyede bulunmasýn. (Peygamberimiz eliyle iþaret ederek) bu iþtirak arzýn þu (en uzak) yerine kadar devam eder”10) Rahmân’ýn özel misafiri olarak, “Duyûfu’r-Rahman” unvanýný almýþtýr. Nitekim hadîste: “Hac ve umre yapanlar Allah’ýn elçileridir (misafirleridir). Onlar Allah’a dua etseler, derhal dualarýna Allah icabet eder. Eðer kendileri için af ve maðfiret talep ederlerse Allah hemen maðfiret eder.”11 buyrulmaktadýr.
Dünyevî ve Uhrevî Faydalar
Kur’ân-ý Kerîm’de Cenâb-ý Hak, وَأَذِّنْ فِى الناَّسِ بِالْحَجِّ “insanlar arasýnda haccý ilan et” þeklinde haccýn ilân edilmesini bildirdikten sonra hemen akabinden لِيَشْهَدوُا مَناَفِعَ لَهُمْ liyeþhedû menâfia lehüm “Tâ ki kendilerine ait birçok menfaatlere þahid olsunlar”12 buyurmaktadýr. Dolayýsýyla haccýn hem dünyevî, hem de uhrevî hikmetlerine iþaret edilmektedir. Dünyevî olanlar, ticarî ve sosyal faaliyetler münasebetiyle, Müslümanlar arasýndaki ekonomik ve içtimâî geliþmeyi saðlamaktadýr. Uhrevî olanlar ise günahlara tövbe ile Allah’ýn af ve maðfiretine nâil olmaktýr. Nitekim Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hususa þöyle iþaret etmektedir: “Bir kimse hacceder ve hac esnasýnda kötü söz söylemez, eline ve gözüne sahip olur (büyük günahlardan çekinir, küçük günahlarý iþlemekte ýsrar etmezse), o kimse günahlarýndan arýnarak (kul hakký hariç) annesinden doðduðu günkü gibi hac ibadeti vesilesiyle memleketine tertemiz döner.”13 Yine bir baþka hadiste hac ve umrenin mânevî faydasý þöyle haber verilmektedir: “Hac ve umreyi peþ peþine yapýnýz. Çünkü bu ikisi, körüðün demir, altýn ve gümüþteki pasý yok ettiði gibi, fakirliði ve günahlarý yok eder. Makbul hac için karþýlýk, ancak Cennet’tir.”14
Bu niyet ve düþünceler içinde haccýný eda eden mü’minleri tebrik ediyoruz. Ne mutlu Rahmân’ýn bu özel iltifatýna nâil olan kullara! Ne mutlu Kâbe’yi, Arafat’ý, Makam-ý Ýbrahim’i ve Hacerü’l-Esved’i usûlüne uygun olarak ziyaret edip buralarda ibadet edenlere! Müjdeler olsun hac ibadetinden sonra memleketine günahsýz dönebilenlere!Dipnotlar
1. Komisyon, Dini Kavramlar Sözlüðü, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, s. 210.
2. Bkz. Mevsýlî, el-Ýhtiyar, I, 157.
3. Âl-i Ýmrân 3/97.
4. Bkz. Buhârî, Umre, 3.
5. Bkz. Abdurrahman el-Cezîrî, Kitabü’l-Fýkh ala’l- mezahibi’l-erbaa, I, 687
6. Tirmizî, Hac,113.
7. Ýbn Mâce, Menasik, 32.
8. Bkz. Tirmizî, Birr, 7.
9. Kur’ân’da Kâbe þöyle anlatýlmaktadýr: “Ýbadet yeri olarak yeryüzünde yapýlan ilk bina Mekke’deki Kâbe olup, pek feyizli ve insanlar için hidayet rehberidir. Kim Beytullah’a girerse korkudan emin olur.” (Âl-i Ýmrân, 3/96-97). Kâbe’nin ilk bânisinin Hz. Âdem olduðu, Hz. Ýbrahim ve oðlu Ýsmail’in ise Kâbe’yi bu temel üzerine bina ettiði rivayet edilir. Kâbe’ye Beytullah (Allah’ýn evi), Mescid-i Haram (bazý yasaklarý olan) ve Beytü’l-Atik gibi isimler verilmiþtir. Atik, eski veya yepyeni ve deðerli mânâsýna da gelir ki, þerefli ve saygý deðer ev demektir. (Bkz. Elmalýlý, Hak Dini Kur’an Dili, V, 487)
10. Tirmizî, Hac, 14
11. Ýbn Mâce, Menâsik, 5.
12. Hac 22/28.
13. Buhârî, Hac, 4
14. Tirmizî, Hac, 2Dr. M. Selim Arýk