Uhuddan Sonra By: selsebil Date: 10 Nisan 2009, 20:56:39
Þebre vardýklarýnda güneþ batýyordu. Mescid'e vanr. varmaz akþam namazýný kýldýlar. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) dinlenmek için yattý ve derin bir uykuya daldý. O kadar derin uyuyordu ki Bilal (r.)'in okuduðu yatsý ezanýný duymadý. Bu yüzden namazý daha sonra evde tek baþýna kýldý. Ensar'ýn iki Sa'd'ý 4bn Ubade ve îbn Muaz- geceyi Mescidin kapýsýnda geçirdiler. Daha sonra bu nöbeti baþkalarý devraldý. Çünkü hâlâ Kureyþlilerin geri gelip saldýrma ihtimali vardý. Ertesi sabah Peygamber (s.a.v), sabah namazýndan sonra Bilal'e oradakilere ve uzaktaki-lere düþmanýn arkasýndan gidileceðini duyurmasýný söyledi. «Fakat hiçbiri bize katýlmayacak, sadece dün bizimle birlikte savaþanlar gelecek» dedi.
Elçiler çeþitli kabilelere vardýklarýnda Ashab'm çoðunu yaralarýný sararken veya eþlerine sardýrýrken buldular. Çünkü Uhud'a katýlanlardan çok azý yara almamýþtý, çoðu ise flgýr yaralýydý. Fakat Peygamber (s.a.v.) 'in çaðýrýþýný duyar duymaz hepsi yaralarýný ellerinden geldiðince kapatýp tekrar yola çýkmak için hazýrlandýlar. Uhud'a katýlanlardan sadece Malik (r,) ve Þemmas (r.) bu seferki yürüyüþe katýlamiyordu. Çünkü Malik aldýðý yaralarýn etkisiyle zayýf düþmüþ, halsiz bir þekilde ailesinin yanýnda yatýyordu, Þemmas'ýn ise Medine'de hiç akrabasý yoktu. Bu yüzden onu Aiþe kendi odasýna taþýmýþtý. Fakat Ümmu Seleme kabilesinden olan bu adama bakmanýn kendi sorumluluðunda olmasýný istedi ve ona bakmayý üstlendi. Hemen hemen Ölmek üzere olduðu için, Peygamber (s.a.v.) Þemmas'ý Medine'ye gömmemelerini, Uhud'a arkadaþlarýnýn yanma gömmelerini söyledi.
Baþýna niþan alýnan darbenin omuzuna gelmesi nedeniyle sað omuzunu oynatamamasýna raðmen Peygamber (s.a.v.), ilk hazýrlananlar arasýndaydý. Talha (r.), yola çýkma zamanýný öðrenmek için Mescide geldiðinde onu kapýnýn önünde at sýrtýnda görünce çok þaþýrdý. Peygamber (s.a.v.) miðferinin önünü indirmiþti, gözlerinden baþka yeri görünmüyordu. Bunun üzerine Talha, sakat olmasýna raðmen hazýrlanmak üzere hemen eve koþtu.
Beni Selime'den yola çýkanlar arasýnda, çoðu on'dan i'azla kýlýç veya ok yarasý almýþ olan kýrk yaralý vardý. Kararlaþtýrdýklarý yerde Peygamber (s.a.v.)'le buluþunca sýraya girdiler. Peygamber (s.a.v.) onlarýn kalelerinin bedenlerinden daha güçlü olduðunu görünce çok sevindi ve þöyle dua etti: «Allah'ým, Beni Selime'ye merhamet et!» Bütün kabileler arasýnda, Uhud'a katýlmayan fakat bu kez onlara katýlan bir tek kiþi vardý. Bu Cabir (r.l 'di. O sabah Peygamber (s.a.v.)'in, çaðrýsýný duymuþ ve ona giderek: «Ey Allah'ýn Rasulü, savaþta bulunmayý çok istiyorum. Fakat babam beni yedi küçük kýz kardeþimin baþýnda býraktý. Ben ümit ettiðim halde þehadette Allah onu bana tercih, etti. Ey Allah'ýn Rasulü, hiç olmazsa bu kez seninle gelmeme izin ver* dedi. Peygamber (s.a.v.) de ona diðerleriyle birlikte gitme izni verdi.
Medine'den sekiz kilometre ötede konakladýlar. O sýrada düþman da kendilerinden fazla uzakta olmayan Rev-ha'da konaklamýþtý. Bunu duyan Peygamber (s.a.v.) adamlarýna mümkün olduðu kadar geniþ alana yayýlmalarýný ve kendileri için odun toplamalarýný emretti. Her adam kendisi için bir ateþ yakacakta. Güneþ batana dek beþyüz öbek odun topladýlar. Gece olduðunda herkes kendi ateþini yaktý. Çok sayýdaki ateþ öbekleri uzaktan sanki büyük bir ordu konaklamýþ izlenimi veriyordu. Hâlâ putperest olmasýna raðmen müslümanlara dost olan Huzaa'h bir adam Etm Sûfyanfa gidip, gerçek olmadýðý halde, Uhud'a katýlmayanlar ve müttefikleri de dahil bütün Medine'lilerin savaþ meydanýna geldiklerini haber verdi. «Tanrýya andolsun, siz anlarýn atlarýnýn baþýný görür görmez kaçmalýydýnýz» dedi. Kureyþlîlerden bazdan Medine'ye saldýrmak istiyordu» fakat þimdi hepsi en hýzlý þekilde Mekke'ye dönme kararý almýþlardý. Bununla birlikte Ebu Süfyan, erzak almak için Medine'ye giden bir gruptan Peygamber (s.a.v.)'e mesaj göndermeyi Ýhmal etmedi. «Muhammed (s.a.v.)'e de ki: «'Biz .ona ve arkadaþlarýna karþý çýkýp, geri kalanlarýn hepsinin kökünü kurutuncaya kadar onlarla savaþacaðýz.' Geri döndüðünde Ukaz panayýrýna uðra, deveni kuru üzümle yükleyeyim» dedi. Adamlar, mesajý Peygamber Cs.a.v.)'e ulaþtýrdýðýnda, o kýsa bir süre önce inen âyetle cevap verdi:
«Allah bize yeter, o ne güzel vekildir.» (Âl-i tmran: 123).
Peygamber Cs.a.v.) ve arkadaþlarý Pazartesi, Salý ve Çarþamba günlerini orada her akþam ateþ yakarak geçirdiler. O üç gün boyunca tüm müslümanlar dinlendiler ve bayram sevinci yaþadýlar. Bir önceki yaz hasat çok ve. rimli geçmiþti. Sa'd îbn Ubade (r.) otuz deve yükü hurma, diðerleri de kurban edilmek üzere hayvanlar getirmiþlerdi. Perþembe günü toparlanýp Medine'ye döndüler.
Uhud savaþýndan döndükten sonra Îbn Ubey'in oðlu Abdullah, savaþtan sonraki ilk geceyi, çarpýþma sýrasýnda aldýðý bir yarayý daðlamakla geçirdi. Bu sýrada babasý ona savaþa katýlmasýnýn aptallýk olduðunu söylüyordu. «Tanrýya andolsun, sonuç tam benim tahmin ettiðim gibi oldu» dedi. Oðlu: «Allah'ýn Rasulü ve müslümanlar için yaptýðým þey hayýrlýydý» dedi. Fakat Îbn Ubey tartýþmaya açýk deðildi. «Eðer öldürülenler bizle geri dönmüþ olsalardý, öl-dürülmezlerdi» diye iddia etti. Oðlu, diðer müslümanlarla birlikte savaþta iken o Medine'de boþ durmamýþtý. Yahudiler ise daha önce göstermedikleri derecede þiddeti bir kesinlikle þöyle diyorlardý: «Muhammed (s.a.v.) sadece krallýk peþinde koþuyor. Hiçbir peygamber böyle bir sonla karþýlaþmamýþtýr. Hem kendisine hem de arkadaþlarýna büyük darbeler vurulmuþ».
Yahudilerin ve münafýklarýn söylediklerinin çoðu, Uhud'a yakýn bir yerde ateþler yakarak yapýlan gösteriden sonra þehre dönen. Ömer (r.)'in kulaðýna gitmiþti. Ömer, bunlarý duyunca hemen Peygamber (s.a.v.)'e gitti ve bundan soiumlu olan kiþileri öldürmek için ondan izin istedi. Fakat Peygamber (s.a.v.) buna izin vermedi. «Allah, dinini yüceltecek ve Peygamber (s.a.v)'ine güç verecek» dedi. «Ey Hattab'm oðlu, gerçekten Kureyþ bize bir daha ayný günü yaþatamayacak ve gidip Köþe'yi selâmlayabileceðiz»[1] -Mekke'ye girip Hacer'ül-Esved'i Öpeceklerin; kastediyordu-.
Ömer'in ellerinin baðlý olmasýna raðmen Ibn Ubey, cezasýz kalmadý. O, Mescidde cuma namazlarý için kendine þerefli bir konum, edinmiþti. Onun Medine'deki konumunu herkes bildiði için buna kimse karþý çýkmýyordu. Peygamber (s.a.v.), minbere hutbe ve vaaz için çýktýðýnda Ibn Ube> kalkar ve þöyle derdi: «Ey insanlar, bu Allah'ýn Rasulüdür. Dilerim Allah onun sayesinde bize merhamet eder. O halde ona yardým edin, onu onurlandýrýn, onu dinleyin ve ona itaat edin*. Daha sonra tekrar otururdu. Fakat Uhud dönüþünden sonraki ilk.Cuma namazýnda Ibn Ubey her zamanki gibi ayný, þeyleri söylemek için ayaða kalktýðýnda, etrafýnda bulunan Ensardan müslümanlar onu iki tarafýndan tuttular ve: «Ey Allah'ýn düþmaný, otur. Bu yaptýklarýndan sonra senin konuþmaya hakkýn yok» dediler Bunun üzerine Ibn Ubey, kalabalýðýn arasýndan zorlukla sýyrýldý ve cemaati terketti. Mescidin kapýsýnda ona rastlayan Ensardan biri ona: «Dön ve Allah'ýn Rasulünden baðýþlanma dile» dedi. Fakat o þu cevabý verdi «Tanrýya an. dolsun, benden baðýþlanma dilememi isteyen kiþiyi ben istemiyorum».
Uhud'u izleyen günlerde Peygamber (s.a.v.) savaþla ilgili birçok yem vahiyler aldý. Bu âyetlerden iki kabilenir.
de büyük bir bölümünün savaþ baþladýðý anda alaný ter-ketmeyi düþündükleri, fakat Allah'ýn onlara güç ve kararlýlýk verdiði açýða çýkýyordu. Bu iki kabileden biri, düþmaný takip etmeye gittiklerinde hemen hazýr oluþlarýyla Peygamber (s.a.v.)'i sevindiren Hazreç'li Beni Selime kabilesi idi. Beni Selime \q Evs'li Beni Harise kabileleri bu âyetleri (Âl-îmran : 122) duyunca, âyette kastedilen kiþilerin kendileri olduklarýný itiraf ettiler. Fakat o anki zayýflýklarý için üzülmüyorlardý, çünkü Allah onlara kendi kazanacaklarý güçten daha fazla güç ve kararlýlýk vermiþti. Ayetler savaþ sýrasýnda birden paniðe kapýlýp daða kaçanlardan ve özellikle þehit olmak istedikleri için Peygamber (s.a.v.) 'i savaþa teþvik edenlerden bahsediyordu.
«Yoksa siz Allah, Ýçinizden cihad edenleri belirtip -aytrdetme-den ve sabredenleri de belirtip' ayýrdetmeden cennete gireceðinizi mt sandtntz? Andolsun, siz onunla karþýlaþmadan önce Ölümü temenni ediyordunuz, iþte siz -bakýp dururken- onu gördünüz de.» (Ahi lmran: 142-143).
Fakat vahiy, savaþ alanýnda emirlere uymayan kiþilerin cezalanýn orada ödedikleri ve affedildiklerini de belirtiyordu, ödedikleri cezanýn veya keff arf etin bir kýsmý .Peygamber (s.a.v.)'in ölüm haberini duyduklarýnda çektikleri acý ve üzüntüdür (Âl-i lmran.- 152-155). Eski medeniyetlerin harabe ve tarihlerine bakarak, Arabistan'ýn geleneklerinin de bir gün yok olacaðý ve zaferin islam'ýn olacaðý da anlaþýlýyordu.
«Gerçek þu ki, sizden Önce nice sünnetler (kanun özelliðini kazanmýþ olaylar) gelip geçmiþtir. Bundan dolayý yeryüzünde gezip dolaþýn da yalan sayanlarýn uðradýklarý sonuç nasýl oldu bir görün. Bu (Kur'an), Ýnsanlar için 'dolambaçsýz bir açýklama (beyan)' sakýnanlar için de bir hidayet ve öðüttür. Gevþemeyin, üzülmeyin, eðer inanmtþlarsantz en üstün olan sizlersiniz.» (Âl-i lmran: 137-139).
Bir de gelecekle ilgili bir olaya deðiniliyordu: 280
Muhamtned, yalnýzca bir peygamberdir. Ondan önce nice peygamberler gelip geçmiþtir. Þimdi ölürse ya da öldürülürse, sîz topuklarýnýz üzerinde gerisin geriye mý döneceksiniz? iki topuðu üzerinde gerisin geri dönen kimse, Allah'a kesinlikle zarar veremez. Mlah þûkredenleri pek yakýnda ödullendýrecektir» f AH ttnran: 144).
--------------------------------------------------------------------------------
[1] W. 317.
radyobeyan