Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz )
Pages: 1
El Emin Hz.Muhammed s.a.v By: sidretül münteha Date: 12 Ekim 2010, 17:56:19
El Emin Hz.Muhammed S.A.V




Bir hayat düþünün ki, hiçbir aný bir öncekinden eksik kalmasýn. Bir hayat ki gönlünü ona açanlara her günüyle armaðanlar sunsun. Ve bir hayat ki kelimenin tüm anlamlarýyla mükemmel olsun. Ýþte bu, ancak O’nun hayatýdýr.

Mükemmel bir tablo olarak baþladý O’nun hayatý. Zaman geçtikçe bu ilahî tablo kendini anlamak isteyenlere açtý. Herkes kendi zaviyesine, seviyesine ve birikimine göre o tabloda güzellikler gördü. Ama varlýðý tartýþýlmaz olan, güneþ gibi parýldayan, herkesçe görülen boyutlar da vardý tabloda. Dostun-düþmanýn inkâr edemediði boyutlar…

Ýþte “emin” vasfý bu mucizevî tablonun... Emin, yani dürüst, güvenilir. O’nun her yönüyle mükemmel ahlâkýnýn her zaman ve herkese parýldayan, göz alan boyutu.

Dostu düþmaný þahitlik eder ki...

O, güzel hayatýnýn her anýnda bize emin vasfýný hatýrlattý. Cahiliye toplumunu bu vasfýyla büyüledi. Ticaret hayatýnda bu yönüyle temayüz etti ki, bununla annemiz Hatice’nin dikkatini çekti.

Hicret ederken emanetçi býraktý. Veda hutbesinde emaneti vurguladý.

Emin olmayý müminin, tersini ise münafýðýn alameti olarak saydý. Çünkü “emin”, emniyet, emanet, eman, iman, müminle akraba bir kelimeydi.

Ýlk kim gelirse

Hayatý boyunca tüm hareket ve sözleriyle bu emin vasfýný pekiþtirdi.

Kâbe duvarý yeniden örülürken mesela. Orada sýra tarih boyunca deðerine deðer katan mübarek Hacer-i Esved’e yani “siyah taþ”a gelince, onu tüm kabilelerin ileri gelenleri kendileri yerine koymak istedi. Bu onuru kimse diðerine kaptýrmak istemiyordu. Tartýþtýlar. Kýlýçlarý çekip bunun için savaþmayý bile göze aldýlar.

Birisi bir teklifte bulundu: “Dýþarýdan harem bölgesine ilk kim girerse kararý o versin.” Öneri kabul gördü. Herkes ilk kim gelecek diye beklerken O çýkageldi. Memnun olmuþtu herkes O’nun geliþinden, baþtan razý olmuþlardý verilecek karara. Çünkü o “el-emîn”di. O yaþýna kadar kimsenin hakkýný yememiþ, yalan söylediði görülmemiþti. 

Bir örtü getirterek Hacer-i Esved’i üzerine koydu ve birer ucundan tutturarak onu tüm kabilelere taþýttý. Konulacaðý hizaya gelince mübarek elleriyle taþý aldý, yerine yerleþtirdi. Aralarýnda yaþlýlar, bilgeler, güngörmüþler, sonrasýnda O’na þiddetli iþkenceler yapacak olanlar vardý. Ama tüm Mekkeliler henüz peygamberlikle müþerref olmamýþ 35 yaþýndaki bu adamý “el-emîn” diye çaðýrýyordu.

Çünkü O doðruydu, dürüsttü, iffetliydi, güvenilirdi, sözünün eriydi. 

Daðýn arkasýnda düþman var desem

Ayný “el-Emîn”, peygamberlikle görevlendirildikten sonra, tüm müþrikleri davet ederek onlara bu vasfýný bir kez daha þöyle tasdik ettirecekti:

– Þu daðýn ardýndan bir ordunun geldiðini haber versem bana inanýr mýsýnýz?

– Evet, diyeceklerdi istisnasýz. Ve insanlýk tarihine þu notu düþeceklerdi: Çünkü senin yalan söylediðini asla görmedik. Kandýrdýðýný, aldattýðýný hiç duymadýk. Sen doðru söyledin, dürüst yaþadýn.

Ama daðýn arkasý ile ilgili sözlerine inananlar, perdenin ötesine dair söylediklerine inanmayacaklardý.

Halbuki O’nun, verdiði söze ne denli sadýk kaldýðýný, aleyhine de olsa asla yalan söylemediðini, ihanet etmediðini çok iyi biliyorlardý. Hatta hiç geç kalan bile olmadýðýný gözleriyle ve defalarca görmüþlerdi.

Hiç seni terk eder miydim

Ayný vasfý, hicret günü bir daha billurlaþacaktý. Yurdundan çýkarýlýrken, evinden, vatanýndan, dostlarýndan ayrýlýrken…

Ayný zamanda, Hz. Ebu Bekr’in “Yolculuk benimle mi?” diye sorduðu, O’nun da “Evet, seninle..“ diye cevapladýðý ve kýzý Aiþe’nin “O güne dek, Ebu Bekr’in bu cevabý aldýðýnda aðladýðý gibi, bir kiþinin sevinçten aðlayabileceðini bilmiyordum” dediði hicret günü…

Hani, bir tepeden dönüp Mekke’ye son kez baktýðý ve “Ahalin beni çýkarmasaydý seni býrakýr mýydým...” dediði gün…

Hani yýllarca Mekke’sine kavuþacaðý günü hasretle bekleyeceði zoraki yolculuða çýkacaðý zaman…

Ýþte o vakit geride býraktýðý amcaoðluna, kendisine býrakýlan emanetleri verecekti. Ve tarih, þunu en þerefli sayfasýnda altýn harflerle kaydedecekti: O emanetler O’nu yurdundan çýkmaya zorlayanlara aitti.

Çünkü aslýnda O’nun doðru söylediðini biliyorlardý. O kadar ki, O’nu yok etmek için planlar yaptýklarýnda bile, emanete sadakatinden þüphe duymamýþlardý.

Birbirlerine güvenmiyorlar ama O’na güveniyorlardý. Çünkü haksýzlýða uðrasa da haksýzlýk etmeyeceðini biliyorlardý. Bunu tertemiz ve þaibesiz hayatýnýn her döneminde ispatlamýþtý onlara.

Ama bir perde gözleri kör etmiþti: Kulun emanetine bu kadar riayetkâr birinden, kendi emanetlerine ihanet etmeyeceðinden emin olduklarý insandan, ALLAH’ýn emanetine ihanet etmesini istiyorlardý. Bu ne yaman çeliþkidir ki, bir taraftan emanetlerinin onda emniyette olacaðýna emin olurken, “en büyük emanet”e ihanet etmediði için onu yurdundan çýkmaya zorluyorlardý.

Ama o müstaðni duruyordu. Dünyalýða, insanlarýn elindekine meyletmiyordu. Zenginliði baþka yerde arýyordu. Kalp ve gönüllere sahip olmayý, maddi sahipliklere tercih ediyordu. Bu da O’nu emin kýlýyordu.

Geldiði gibi tertemiz

Bu durum fani dünyamýza son kez nefes veriþine kadar devam etti:

Son demlerini yaþýyordu, yorulmuþtu, Hz. Aiþe’nin göðsüne yaslamýþtý baþýný. Sevgili annemiz, yumuþatmak için çiðnedikten sonra kendisine misvak vermiþ, O da bütün güzel kokularýn kaynaðý mübarek aðzýný, güçsüz düþen vücuduna raðmen son kez fýrçalamýþ ve o haldeyken kendisini kaybetmiþti. Bir müddet sonra gözlerini açmýþ ve son nefeslerini vermeye hazýrlanýrken birkaç gümüþ paradan oluþan tüm servetinin hemen o anda, gözlerini bu hayata yummadan fakirlere daðýtýlmasýný emretmiþti.

Evet, birkaç gümüþ parasý vardý. Ve evet, birkaç kuruþ da olsa onlarla Rabbinin huzuruna gitmek istemiyordu.

Ýþte burada durmak gerekir. O anda tartýþmasýz, maddi ve manevi olarak dünyanýn en güçlü insanýnýn tüm serveti bu kadardýr ve ama ALLAH’a bu parayla gidemeyeceðini söylemektedir.

Burada, kudretin ve büyüklüðün sýrrý ve el-Emîn olmanýn manasý gizli. Çünkü burada güç ve iktidar yeniden tanýmlanmýþtýr. 

Burada, son anýnda dahi dünyayla irtibatý kopmamýþ bir Peygamber vardýr ama dünyaya da kendini kaptýrmamýþ bir denge halindedir bu irtibat. Ve burada bir kez daha tarihe not düþülmüþtür.

Bu son isteðinden sonra mübarek aðzýndan ýlýk birkaç damla su aktý ve gözlerini ebedi hayata açtý.

Üzerinde hiç kimsenin hakkýný bulundurmadan ve üzerine dünya kirinden hiçbir þey bulaþtýrmadan…

Geldiði gibi.

Tertemiz…

Aklýmýzda sensin yâdýmýzda sen

Bugün, bu vasýflarýn yokluðunda insanlýk, emin vasfýný tarih boyunca üzerinde en iyi taþýyan o ilahî tabloya bir kez daha bakmalýdýr. O’ndaki muazzam dengeyi, hikmeti, bilgeliði görmeli, olan biteni biraz da bu tablonun ýþýðýnda ele almalýdýr. Kainattaki her þeye emanet gözüyle bakýp O’nun “EMÝN DURUÞ”unu hayata taþýmanýn imkanlarýný araþtýrmalýdýr.

Eðer insanlýk “güvenli ve huzurlu bir liman” arayýþýnda samimi ise, anlamalýdýr ki el-Emin’i çaðýrmak dýþýnda bir seçenek kalmamýþtýr.

Ve bilmelidir ki el-Emîn yoksa, emanet de olmaz, emniyet de. 

. . .

Ve þimdi, bir rebiülevvel ayýnda, dünyayý teþrifinin yýldönümünde, bir kez daha o büyüleyici tablonun önünde el pençe divan duruyor, en samimi duygularla O’nu selamlýyoruz:

Efendimiz,

Fani dünyamýza þeref verdiniz, onu anlamlandýrdýnýz.

Doðrusu, size doyamadýk. Sizi sevdik ve her zaman özleminizi büyüttük yüreðimizde.

Sizi sevmeyi ve özlemeyi de ibadet bildik.

And olsun ki sizi hiçbir zaman unutmayacaðýz.

Efendimiz, her an yenilenen bir müjdesiniz ve ‘taptaze bir haber’dir geliþiniz.

Ýyi ki geldiniz, hoþ geldiniz, ne hoþ geldiniz...


Büyüklüðe Tevazu Ne Yakýþýrmýþ

Gençliðinde, en þiddetli haksýzlýklara maruz kaldýðý dönemlerde, muktedir olduðu günlerinde ve vefatýnýn hemen öncesinde o mucizevî tabloya hiçbir eksiklik bulaþtýrmadý. Dümdüz bir çizgi üzerinde, doðru ve dürüst bir hayat sürdü.

Büyüklüðe tevazuun, güce þefkatin, iktidara zühdün ne çok yakýþtýðýný görmek isteyenler O’na baksýnlar.

Tarih O’nun kadar büyük, O’nun kadar güçlü ve kudretli, ama ayný zamanda O’nun kadar mütevazi, O’nun kadar þefkatli ve O’nun kadar müstaðni hiç kimseyi görmedi.

Ve hiç kimse arkasýnda O’nunki gibi temiz, güvenilir ve büyük bir isim býrakmadý.



Emin Olandan Emanet Tavsiyesi

“Emanet zayi olduðunda kýyameti bekle.” anlamýndaki hadiste emanete hýyanetin yaygýnlaþmasý ve güvenin ortadan kalkmasýnýn toplumsal bir felaket olduðu anlatýlmak istenmiþtir. Kur’an-ý Kerim’de emanete riayet müminlerin baþlýca meziyetleri arasýnda zikredilmektedir. (Ýslâm Ansiklopedisi)




Saadettin ACAR

Ynt: El Emin Hz.Muhammed s.a.v By: bahriþan 8/b Date: 15 Ocak 2015, 17:57:31
HZ.Muhammed çok güvenilir bir kiþiydi ona güvenmemekten kaçýnmazlardý allah razý olsun paylaþýmdan
Ynt: El Emin Hz.Muhammed s.a.v By: gulbaharaktay Date: 15 Ocak 2015, 18:07:56
ticaretteki dürüstlüðü, zekiliði ve iþ bilirliði, insanlara karþý tutumu, adaletli olmasý ve hakký gözetmesi, hoþgörülü ve güler yüzlü oluþu ,merhametli ve þefkatli olmasý Hz. Muhammed’in (SAV) kýsa zamanda herkes tarafýndan tanýnmasýný ve sevilmesini  saðladý. Bu nedenle henüz peygamber olmadan kendisine Mekke halký tarafýndan "Muhammedül Emin” (Güvenilir Muhammed) lâkabý verilmiþti. O doðruluðu ve dürüstlüðü ile toplumda herkes için örnekti.
Ynt: El Emin Hz.Muhammed s.a.v By: Derya 7/B Date: 17 Ocak 2015, 00:17:42
ticaretteki dürüstlüðü, zekiliði ve iþ bilirliði, insanlara karþý tutumu, adaletli olmasý ve hakký gözetmesi, hoþgörülü ve güler yüzlü oluþu ,merhametli ve þefkatli olmasý Hz. Muhammed’in (SAV) kýsa zamanda herkes tarafýndan tanýnmasýný ve sevilmesini  saðlamýþtýr

radyobeyan