O Nurlar parlayacaklar By: ehlidunya Date: 12 Ekim 2010, 01:33:48
Merak etmeyiniz kardeþlerim, o Nurlar parlayacaklar
Denizli hapsinde, bütün esbab-ý âlem zâhiren Üstadýn aleyhinde, idam hükümleriyle mahkemeye verilmiþken, Üstad diyor: “Merak etmeyiniz kardeþlerim, o Nurlar parlayacaklar.” Bu söz, bak, nasýl tahakkuk etti?
Kardeþlerim,
Gerçi bu vaziyet, hem muvafýða ve bir kýsým memurlara Risâle-i Nur’a karþý bir çekinmek, bir ürkmek vermiþ, fakat bütün muhaliflerde ve dindarlarda ve alâkadar memurlarda bir dikkat, bir iþtiyak uyandýrýyor. Merak etmeyiniz, o nurlar parlayacaklar.HAÞÝYE
Haþiye: Ey kardeþ, dikkat buyur. Denizli hapsinde, bütün esbab-ý âlem zâhiren Üstadýn aleyhinde, idam hükümleriyle mahkemeye verilmiþken, Üstad diyor: Merak etmeyiniz kardeþlerim, o Nurlar parlayacaklar. Bu söz, bak, nasýl tahakkuk etti? (Talebeleri)
Þuâlar, On Üçüncü Þuâ, s. 273
***
Aziz, sýddýk kardeþlerim,
Kader-i Ýlâhî adâleti bizleri Denizli medrese-i Yusufiyesine sevk etmesinin bir hikmeti, her yerden ziyade Risâle-i Nur’a ve þakirtlerine hem mahpuslarý, hem ahalisi, belki hem memurlarý ve adliyesi muhtaç olmalarýdýr. Buna binaen, biz bir vazife-i imaniye ve uhreviye ile bu sýkýntýlý imtihana girdik.
Evet, yirmi-otuzdan ancak bir-ikisi tâdil-i erkân ile namazýný kýlan mahpuslar içinde birden Risâle-i Nur þakirtlerinden kýrk ellisi umumen bilâistisna mükemmel namazlarýný kýlmalarý, lisan-ý hâl ile ve fiil diliyle öyle bir ders ve irþaddýr ki, bu sýkýntý ve zahmeti hiçe indirir, belki sevdirir. Ve þakirtler, ef’âlleriyle bu dersi verdikleri gibi, kalblerindeki kuvvetli tahkikî imanlarýyla dahi buradaki ehl-i imaný ehl-i dalâletin evham ve þübehatýndan kurtarmalarýna medar çelikten bir kale hükmüne geçeceðini rahmet ve inayet-i Ýlâhiyeden ümit ediyoruz.
Þuâlar, On Üçüncü Þuâ, 273
BURDUR’DA ÝKEN...
..hükûmet Bediüzzaman’ý Garbî Anadolu’ya nefyediyor. Van’da maðaradan çýkarýlýp Anadolu’ya hareket etmek üzere jandarmalarla sevk edilirken, yollara dökülüp, “Aman Efendi Hazretleri, bizi býrakýp gitme. Müsaade buyur, sizi göndermeyelim. Arzu ederseniz Arabistan’a götürelim” diye yalvaran silâhlý gruplara, ahaliye ve ileri gelen zatlara, “Ben Anadolu’ya gideceðim, onlarý istiyorum” diyerek, hepsini teskin ediyor.
Evvela Burdur vilayetine askerî muhafýzlarla nefyediliyor. Burdur’da zulüm ve tarassudlar altýnda iþkenceli bir esaret hayatý geçiriyor. Fakat, asla boþ durmuyor; on üç ders olan “Nurun Ýlk Kapýsý” kitabýndaki hakîkatleri bir kýsým ehl-i îmana ders verip, gizli olarak kitap haline getiriyor. Bu hikmet cevherlerinin kýymetini takdir eden müþtak ehl-i îman, el yazýlarýyla bu kitabý çoðaltýyorlar.
Nihayet, “Burada Said Nursî boþ durmuyor, dînî musahabelerde bulunuyor” diye, gizli din düþmanlarý tarafýndan rapor tanzim ettiriliyor. Ve burada da, “Ücra bir köþede, mahrumiyetler, kimsesizlik ve gurbet hayatý içinde kendi kendine ölür gider” düþüncesiyle, daðlar arasýnda tenha bir yer olan Isparta vilayetine baðlý Barla nahiyesine gönderilmeye karar veriliyor.
Bediüzzaman Said Nursî Burdur’da iken, birgün o zamanýn Erkan-ý Harbiye-i Umûmiye Reisi Mareþal Fevzi Çakmak Burdur’a geliyor. Vali, Mareþale, “Said Nursî hükûmete itaat etmiyor; gelenlere dînî dersler veriyor” diye, þekvada bulunuyor. Mareþal Fevzi Çakmak, Bediüzzaman’ýn ne kadar dahî ve ne kadar manevî büyük ve müstakîm bir zat olduðunu bildiði için, diyor ki:
“Bediüzzaman’dan zarar gelmez; iliþmeyiniz, hürmet ediniz.”
Sürgün edildiði bütün yerlerde Bediüzzaman aleyhinde cebirle, resmî kimseler vasýtasýyla, dehþetli propagandalar yaptýrýlarak, ehl-i îmanýn Üstad Bediüzzaman’a yaklaþmamalarý ve dîni derslerinden istifade etmemeleri için çok menfî gayretler sarf ediliyor. Fakat, Üstadýn îmanî derslerinin nüfuz ve kýymeti, ahali arasýnda kalbden kalbe sirayet ediyor ve eserlerine olan aþk ve muhabbet kalbleri istila ediyor.
Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatý, s. 136
radyobeyan