Cemaati terketmek By: reyyan Date: 11 Ekim 2010, 20:14:50
Cemaati terketmek
Hadislerin, Ýslami hayatýn her zaman ve zeminde yeniden inþasýnda oynadýklarý tartýþmasýz rol ortada. Bir mü’min þaire “Ýþte yeni bir dünya, peygamber sözlerinden” dedirten bu gerçeði Ýslâm’ýn düþmanlarý da görüyor olmalý ki, Ýslâm ile Müslümanlarýn arasýný açmaya adanmýþ oryantalist teþebbüslerin ana saldýrý noktalarýndan birini ‘hadis’in oluþturduðunu görüyoruz. Schacht ve Goldziher gibi isimlerden baþlayarak bugünlere gelen bir çizgide, ‘hadis’ler konusunda mü’minleri þüpheye düþürmeye adanmýþ çalýþmalarýn ardý arkasý kesilmiyor.
Ve ne yazýk ki, Ýslâm topraklarý içinde, bu çalýþmalardan etkilenmiþ insanlarýn, özellikle de ‘ilahiyat’ camiasýnda hatýrý sayýlýr bir yekûn teþkil ettiði görülüyor.
Bugün ‘mütevatir’ hadislere dahi iliþen böylesi bir yaklaþýma karþýlýk, dünün âlimlerinin ince ve kademeli bir süzgeçle hadis rivayetlerini elemeye tâbi tutarken, fýkhî bir hüküm verirken çok daha ince bir elek kullanýrken, siyere ve ahlâka dair konuþurken daha esnek davrandýklarýný görüyoruz. Ebu Talib el-Mekkî’den Ýmam Gazalî’ye, Mevlânâ’dan Ýmam-ý Rabbanî’ye, Ýslâmî düþünce ve yaþayýþýn yeniden inþasýnda kritik bir görev üstlenmiþ bütün mürþidlerde bu ayrýmý görebiliyoruz. Zaten iþte bu yüzden, oryantalistlerin baktýðý yerden hadislere yaklaþan zamane isimler, meselâ Ýhyâu Ulûmi’d-dîn’in siyaset, Ýsrailiyat, Yunan felsefesi ve Bâtýnîliðin Ýslâmî düþünce ve hayata darbe vurduðu bir zeminde sünnet-merkezli bir ihyayý nasýl mümkün kýldýðýna odaklanacak yerde, ilm-i hadis kriterlerine göre ‘zayýf’ hadislerin de varlýðýna atýfla bu büyük eseri gözden düþürmeye teþebbüs edebiliyorlar.
Ayný isimler için, dünün Gazalî’si de, bugünün Bediüzzaman’ý da bu açýdan ‘sorunlu.’ Habuki, bu âlimlerin, bir hadis rivayeti Kur’ân’ýn ve mütevatir hadislerin sahih çizgisine muvafýk olduktan sonra ‘isnad’ zincirindeki zayýflýðý—fýkhî bir hüküm sözkonusu deðil ise eðer—‘gözardý edilebilir’ görmekle Ýslâmî edeb, ahlâk ve yaþayýþa nebevî bir soluk verdiklerini görüyoruz.
Bunca sözü niye söyledik?
Yakýnlarda, sünnet-merkezli bir tasavvufun öncü isimlerinden Ebu Talib el-Mekkî’nin Kûtu’l-Kulûb’unu okurken, böyle bir hadisle karþýlaþtým da, ondan.
Ebu Talib el-Mekkî’nin aktardýðý rivayet, özetle þöyle:
Bir gün, bir adam, Mescid-i Nebevî’ye gelir ve cemaati yara yara en ön safa geçer. Mâlûm, Peygamber aleyhissalâtu vesselamýn mescide en ön safta namaz kýlýnan namazýn faziletine dair sözleri vardýr. Namazdan sonra, Peygamber aleyhissalâtu vesselam bu kiþiye neden cemaati terk ettiðini sorar. Adam þaþkýn haldedir. “Yâ Rasûlallah!” der. “Ben namazda sizinle beraberdim. En ön saftaydým.” Bunun üzerine, Efendimiz aleyhissalâtu vesselam kendisine þunu der: “Cemaate eziyet vere vere en ön safa geçen sen deðil miydin?”
Kûtu’l-Kulûb’da okuduðum bu rivayet, ‘cemaati terketme’nin, bildiðimiz yollardan farklý, hatta bildiðimiz yollarýn tam zýddý bir yolunun da pekâlâ vâki olduðunu göstermesi bakýmýndan çok öðretici gözüküyor bana.
Görüldüðü üzere, sadece alýp baþýný giderek, dað baþýnda veya çöllerde yapayalnýz kalarak deðil, mü’minler topluluðunun arasýnda ‘en önde’ olma gayretiyle de ‘cemaati terketmek’ mümkün. Sadece cemaati býrakarak yalnýz baþýna kalanlar deðil, cemaati ‘aþarak’ en önde olmaya çalýþanlar da, cemaati terk etmiþ oluyor!
Hele ki, bu çaba içinde abanarak, iterek, çekerek sair mü’minlere eziyet veriyorsa…
Bediüzzaman’ýn Ýhlas Risalesi’nde ‘sevab hýrsý’ný dahi ihlasýn kalbde yerleþmesi için bir problem olarak kaydetmesi, bir hakikati anlatmaya en lâyýk kiþi olarak ‘istemeyen bir arkadaþ’a iþaret etmesi, dahasý ‘mürþid vaziyetini takýnma’ya karþý uyarýsý da bu sýrdan olsa gerek…
Dikkat etmeli. Cemaatin içinde ve en önündeyim derken de, gerçekte ‘cemaati terketmiþ’ olma riski var çünkü…
METÝN KARABAÞOÐLU
radyobeyan