Hayberden sonra By: selsebil Date: 10 Nisan 2009, 18:33:26
Hayber'in fethinden sonra biri Ali (r.), diðeri Ebu Bekir (r.) yönetimindeki nisbeten küçük iki ordu, Yemen'e giden yolu kapatan iki düþman Havazin kabilesi üzerine yürüdü. Hayber'den sonra düzenlenmiþ küçük çapta toplam altý seferden ikisi bý alardý. Diðer ikisi doðuda ve kuzeydeki Gatafan kabileljri, geri kalan iki sefer de þimdi Peygamber'e ait olan Fedek Oyasý'na yakýn bir yerde yerleþik olan Beni Mürre üzerine yapýldý. Fedek yahudileri Medine'den, bedevilere karþý yardým ve koruma istemiþlerdi. Bu çapulcularýn sayýsý Medine'de tam tahmin edilemediði için otuz kiþilik bir grup gönderildi. Fakat düþman umulandan fazla idi ve otuz kiþinin hemen hemen hepsi öldürüldü. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) gecikmeksizin ikiyüz kiþilik bir ordu gönderdi. Düþman çok adam kaybederek kaçmalr zorunda kaldý. Develerin ve koyunlarýn yanýsýra birkaç da esir ele geçirildi. Onyedi yaþýnda olan Üsame (r.) de bu sefere katýlmýþtý. Hendek'te de orduyla birlikteydi, fakat bu onun tam anlamýyla ilk seferi oluyordu. Çarpýþma sýracýnda Mürre'li bir adam onun çok genç oluþuyla alay etti. Ona haddini bildirmeye kararlý olan Üsame, daha önceden hep birlikte savaþ yerinde kalma emri verilmiþ olmasýna raðmen, adamý çölün içlerine kadar izledi. Sonunda onu yakalayýp yaraladý. Bunun üzerine Mürre'li Lailahe iiallah (Allah'tan baþka ilah yoktur) diye baðýrdý. Fakat adam þehadet getirmesine raðmen Üsame onu öldürdü.
Seferin lideri Galib Ýbn Abdullah[1] idi, çarpýþma bittikten sonra liderin ilk sorusu «üsame nerede?» oldu, O ve bütün ordu Resulullah (s.a.v.) 'm Zeyd'in oðlunu ne kadar çok sevdiðini biliyordu. Bu nedenle zafere raðmen ordu çok üzüntülüydü. Üsame (r.) hava karardýktan bir saat sonra geldi. Galib ona sert bir þekilde çýkýþtý. «Benimle alay eden bir adamý kovalýyordum» dedi genç, «tam onu yakalayýp yaraladýðýmda da La ilahe illallah dedi.» Galib: «Sen de bunun üzerine kýlýcýný kýnýna koydun deðil mi?» dedi. -Hayýr, dedi Üsame CrJ, ancak ona ölüm þerbetini içirdikten sonra koydum». Bunun üzerine bütün kamptakiler onu kötüleyen laflar söylediler. Üsame (r.) utanç içinde baþýný elleri arasýna aldý. Eve dönerken hiçbir' þey yiyecek gücü de kendinde bulamadý. Mü'min bir adamýn kâfiri tam öldüreceði sýrada Müslüman olduðunu açýklamasý ile ilgili meydana gelen birkaç olay nedeniyle nazil olan âyetleri yaþlýlar iyi biliyorlardý. Bu olaylardan birinde silahlan ve zýrhý ganimet olarak almak isteyen mü'min, «Sen bir mü'min deðilsin'» deyip karþýsýndakini öldürmüþtü. Üsame (r.)' nin durumunda dürtü ganimet deðil þeref idi, fakat prensip aynýydý. Bu konuda inen vahy þöyle diyordu:
«Ey iman edenler, Allah yolunda adým attýðýnýz (savaþa çýktý-ðmtz) zaman, iyice açtkhk kazandýrýn ve size (Ýslâm geleneðine göre) selâm verene, dünya hayatýnýn geçiciliðine istekli çýkarak: 'Sen mü'min deðilsin' demeyin. Asýl çok ganimetler, Allah katýndadýr. Bundan önce siz de böyle Ýdiniz; Allah size lütufta bulundu, öyleyse iyice açýkltk kazandýrýn. Þüphesiz Allah, yapmakta olduklarýnýzdan haberi olandýr» (Nisa: 94),
Medine'ye vanr-varmaz Üsame (r.) doðruca Peygamber (s.a.v.)'e gitti. Onu sevinçle kucakladýktan sonra Peygamber fs.a.vj: Sana seferi anlat» dedi. Bunun üzerine Üsame yola çýkýþlarýndan baþlayýp, û adamý öldürdüðü zamana kadar tüm olanlarý anlattý. Tam o olayý anlattýðý sirada Peygamber (s.a.v.): «Ey Üsöme, O Lailahe illallah dediði halde öldürdün mü?» diye sordu.' Üsame: «Ey Allah'ýn Rasulü, o sadece öldürülmekten kurtulmak için böyle söyledi» diye cevap verdi. «Sen de» dedi Peygamber (s.a.v.), «Onun yalan mý, doðru mu söylediðini anlamak için kalbini açtan!- Üsame: «Lailaheillallah diyen bir kimseyi daha öldürmeyeceðim» dedi. Daha sonralarý: «O gün Ýslam'a girmiþ olmayý isterdim» derdi[2]. Çünkü Resulullah (s.a.v.) dine girildiði anda tüm eski günahlarýn affolunacaðýný söylemiþti.
Hayber'den döndükten sonra Peygamber (s.a.v.) dokuz ay boyunca Medine'de kaldý. Güneye ve kuzeye yapýlan küçük seferlere raðmen bu aylar barýþ ve zenginlik dolu aylardý. Fakat Hicaz'ýn bostanýndan elde edilen, bu zenginlik birçok sorunlarý da beraberinde getirmiþti.
Ömer, (r.) bir gün Peygamber (s.a.v.)'in evine geldi ve yaklaþtýðýnda Peygamberin (s.a.v.) huzurunda baðýnl-mayacak kadar yüksek sesle baðýran kadýn sesleri duydu. Bunun yanýsýra kadýnlar bir de Kureyþ'liydi, yani Muhacirlerdendi. Bu da Ömer'in onlarýn Mekke'li kadýnlara nazaran daha serbest ve kendine güvenen Medine'li kadýnlardan kötü þeyler öðrendikleri konusundaki görüþünü doðruluyordu. Hepsinin de bildiði gibi Peygamber (s.a.v.) bir ricayý geri çevirmekten nefret ederdi. Bu nedenle Peygamber (s.a.v.)'den savaþta kendisine beþte bir olarak düþen çeþitli giysileri kendilerine vermesini istiyorlardý. Odanýn bir köþesini Örten bir perde vardý. Ömer (r.)'Ýn içeri girme izni isteyen sesi duyulur duyulmaz ses tamamen kesildi ve kadýnlar o kadar hýzla perdenin arkasýna saklandýlar ki Ömer içeri girdiðinde Peygamber (s.a.v.) gülüyordu. Ömer (r.): «Ey Allah'ýn Rasulü, Allah tüm hayatýný gülme ile doldursun» dedi. Peygamber (s.a.v.h «Biraz Önce benimle birlikte olan kadýnlar, senin sesini duyunca nasýl da þaþýlacak derecede hýzla perdenin arkasýna gizlendiler» dedi. «Bu benim deðil, senin hakkýn, benden deðil senden korkup saygý duymalýlar»' dedi Ömer. Daha sonra kadýnlara hitap ederek: «Ey kendilerine düþman olanlar, benden korkuyorsunuz da, Allah'ýn Rasulünden korkmuyor musunuz?» dedi. «Evet Öyle» dediler, «Çünkü sen Resulullah fs. a.vJ'tan daha sert ve kabasýn.» Peygamber ts.a.v.): «Bu doðru ey Hattab'zn oðlu» dedi ve sonra þunlarý ekledi: «Nefsimi kudret elinde tutana yemin olsun ki, eðer Þeytan senin belirli bir yoldan gittiðini farketse, mutlaka o yoldan baþka bir yol seçer.»[3].
Yeni kazanýlan servet ve durumun çok rahatlamasý Ümmü Eymen (r.)'i bile bir istekte bulunmaya teþvik etti. Uzun süreden beri kendinin olduðunu söyleyebileceði bir deveye ihtiyaç duyuyordu. Bu nedenle Peygamber (s.a.vJ 'e gidip bir binek istedi. Peygamber (s.a.v.} ona ciddi ciddi baktý ve «Seni bir devenin yavrusuna bindireceðim» dedi. Onun yavru deveyi kastettiðini sanarak: «Ey Allah'ýn Rasulü, bu bana uygun deðil. Ben bunu istemem» dedi. Peygamber (s.a.v.) yine: «Seni bir devenin yavrusundan baþka birþeye bindiremem» [4]dedi. Bu konuþma Ümmü Eymen (r.)' Ýn Peygamber (sa..v.)'in yüzündeki gülümsemeden onun her devenin mutlaka baþka bir devenin yavrusu olduðunu demek istediðini ve þaka yaptýðýný anlayana dek sürdü.
Baþka bir gün Ömer (rj, Peygamber (s.a.v.)'i elini yanaðýna koymuþ bir þekilde üzüntülü dururken gördü. «Ey Ömer,» dedi Peygamber (s.a.v.) «Benden sahip olmadýðým þeyleri istiyorlar». Hayber'e giderken bu seferin zaferle sonuçlanacaðýný ve Medine'ye zenginlikler getireceðini vadederek: «Bu sizin için iyi olmayacak» demiþti. Bu söylediði diðerleri kadar kendi ev halký için de geçerliydi. O zamana kadar Peygamber (s.a.v.) ve ailesi' son derece sade bir hayat sürüyordu. Aiþe, (r.) Hayber'den önce hiçbir zaman doyuncaya kadar hurma yediðini hatýrlamadýðýný söylerdi. Bakmakla yükümlü olduklarý fakir Muhacirlerin sayýsýndaki sürekli artýþ, Peygamber (s.a.v.) hanýmIarýn sadece ihtiyaçlarý olan þeyleri istemelerine, bazan onu bile istememelerine neden oluyordu. Verilebilecek olan þeyler daðýtýlýyor, verilemeyecek olanlar da satýlýp parasýyla birtakým ihtiyaçlar karþýlanýyordu. Fakat Peygamber (s.a.v.) þimdi hanýmlarýna hediyeler verebiliyordu. Bu da birçok problem doðuruyor ve onlarýn daha fazla istemesine neden oluyordu. Çünkü eþitlik, birine verilen þeyin diðerine verilmesini gerektiriyordu.
Ayný zamanda diðer yönlerden de onun hoþgörüsünü kötüye kulanýyorlardý. Birgün Ömer Cr.) bir sebep yüzünden karýsýný azarladý, o da karþý cevap verdi. Ömer (r.) onu uyardýðýnda ise karýsý Peygamber (s.a.v.)'in hanýmlari bile kocalarýna karþý cevap verdiklerine göre kendisinin neden vermeyeceðini sordu. Kýzlarýný kastederek de: «Onlardan biri var ki o, sabahtan akþama kadar utanmak-sýzm tüm kafasýndakileri söylüyor» diye ekledi. Buna çok üzülen Ömer Cr.) doðruca Hafsa'ya gitti. Hafsa annesinin doðru olduðunu belirtti. Ömer, (r.) kýzýnýn kendine olan güvenini sarsmak için: «Sende ne Aiþe'nin zerafeti, ne de Zeyneb'in güzelliði var» dedi. Bunun da bir etki uyandýrmadýðýný görünce: «Siz Peygamber Cs.a.v.)'i kýzdýrdýðýnýzda, Allah'ýn sizi kendi gazabýndan helak etmeyeceðinden bu kadar emin misiniz?»[5] sözlerini ekledi. Daha sonra kuzeni Ümmü Seleme'ye gitti ve: «Tüm düþüncelerinizi Allah'ýn Rasulüne söylediðiniz ve ona saygýsýzca cevap verdiðiniz doðru mu?» diye sordu. Ümmü Seleme Cr.) «Allah aþkýna sen Allah'ýn Easulü Ýle hanýmlarý arasýna nasýl girersin? Evet, Tanrý'ya andolsun, biz ona düþüncelerimizi söylüyoruz. Eðer bizim bu söylediklerimizi çekiyorsa bu kendi bileceði bir þeydir. Eðer bize böyle yapmayý yasaklarsa biz ona, sana itaatimizden daha fazla itaat ederiz»[6] dedi. Ömer (r.) çok ileri gittiðini ve Ümmü Seleme (r.)'nin sitem etmekte haklý olduðunu anladý. Fakat Peygamber'in (s.a.v,) evinde birþeylerin iyi gitmediðinde þüphe yoktu.
Son günlerdeki bu zenginlik beklenmedik bir olayla daha da arttý. Peygamber Cs.a.v.) 'in Mukavkýs'a gönderdiði Ýslâm'a çaðrý mektubuna Mukavkýs kaçamak bir cevap yazmýþtý. Fakat cevapla birlikte Mýsýr kralý yüz ölçek altýn, yirmi tane iyi kumaþtan elbise, katýr, diþi at ve iki kop-tik hristiyan cariye ile birlikte bir de yaþlý harem aðasýndan oluþan zengin bir hediye göndermiþti. Adlan Mariye ve Þirin olan kýzlar kardeþtiler ve ikisi de güzeldi. Fakat Mariye.daha da güzeldi, Peygamber Cs.a.v.) onun güzelliðine hayran oldu. Þirin'i Hassan îbn Sabit (r.)'e verip Ma-riye'yi, Mescide bitiþik odasý yapýlmadan önce Safiye (r.)'-nin oturduðu eve yerleþtirdi. Gece ve gündüz onu ziyaret ediyordu. Fakat Peygamber (s.a.v.)'in eþleri o kadar kýskançlýk gösterdiler ki cariye çok mutsuz oldu. Bu nedenle Peygamber (s.a.v.) onu Yukarý Medine'de bir eve yerleþtirdi. Aiþe (r.) ve diðer eþler ilk baþta memnun olmuþlardý, fakat bir süre sonra hiçbir þeyin deðiþmediðini farkettiler. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Mariye CJ'ye yaptýðý ziyaretleri azaltmamýþtý. Hatta yolun uzaklýðý nedeniyle diðer eþlerinden daha uzun süreler ayrý kalýyordu.
Onlarýn hepsi Peygamber'in (s.a.v.) hakký olan þeyleri —Ýbrahim'den ve daha öncesinden beri kabul edilen hakla, yaptýðýný biliyorlardý. Safiye fr.) hariç hepsi Ýbrahim ile cariyesi Hacer'in birleþmesinden meydana gelen soya mensup deðiller miydi? Musa'ya indirilen Namus da bu hakký destekliyordu. Kur'an ise açýkça bir efendinin, kölesini, eðer isterse, cariye olarak alabileceðini açýkça bildiriyordu. Fakat Peygamber'in Cs.a.v.) eþleri onun çok duyarlý olduðunu da biliyorlardý, þimdi ise onun tüm ev yaþantýsý eþlerinin gizlenmemiþ reaksiyonlarýyla sürekli bölünüyordu, özellikle Hafsa (r.) o denli ileri gitti ki Peygamber fs.a.v.) sonunda bir daha Mariye'yi görmeyeceðine yemin etti. Bu kez Aiþe de Hafsa'nýn suç ortaðý idi.
Yeni nazil olan sûrenin adý, Peygamber (s.a.v.)'in Mariye'yi kendisine haram kýldýðýný belir* için Tanrým Suresi (Tahrim) idi:
«Ey Peygamber, eþlerinin hoþnutluðunu isteyerek Allah'ýn sci' na helâl kýldýklarýný niçin haram kýlýyorsun?»
Bu þekilde baþlayan sure Peygamber'in yeminini çözdükten sonra isimlerini anmayarak Aiþe ve Hafsa'dan bahsediyordu:
«Eðer sizler (Peygamberin iki eþi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel), çünkü kalbleriniz eðrilik gösterdi. Yok eðer ona karþý birbirinize destekçi olmaða kalkýþýrsanýz, artýk Allah, onun mevlastdýr, Cibril de ve mü'mirilerin salih olan(lar) da. Bunlarýn arkasýndan melekler de onun destekçisidirler.»
Diðer bir âyet tüm eþlerine hitap ediyordu:
«Belki onun Rabbi, eðer o sizi boþayacak olursa ona sizin yerinize sizlerden daha hayýrlý Müslüman, mümin, gönülden, itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan (ya da Allah adýna hicret edip seyahat eden) dut ve bakire eþler, verir.»
Sûre tarihteki iki iyi, iki de kötü kadýný anlatarak son bulur:
Allah, küfretmekte olanlara, Nuh'un eþini ve Lut'un eþini örnek olarak verdi, ikisi de, kullarýmýzdan salih olan Ýki kulumuzun nikâhlarý altýndaydý; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayý da, onlara (kocalarý) kendilerine Allah'tan gelen hiçbir þeyle yarar saðlamadýlar, ikisine de: «Ateþe diðer girenlerle birlikte girin» denedi.»
«Allah, iman etmekte olanlara da Firavunun karýsýný örnek olarak verdi. Hani demiþti ki: «Rabbim, bana kendi katýnda, cennette bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun yaptýklarýndan kurtar ve beni o zalimler topluluðundan da kurtar.» Imran'ýn kýzt Meryem'i de. Ki o kendi ýrzým korumuþtu. Böylece biz de ona kendi ruhumuzdan üfledik. O da RabbÝnin kelimelerini ve kitaplarým tasdik etti. O (Rabbine) gönülden baðlý olanlardandý».
Peygamber (s.a.v.) bu sûreyi eþlerine okuduktan sonra, üzerinde düþünmeleri için onlan yalnýz býraktý ve onlarýn odalarýndan baþka sahip olduðu tek oda olan üstü kapalý bir sundurmaya çekildi. Tüm Medine'ye onun eþlerini boþadýðý haberleri yayýldý. Bu haber o gece Ömer (a.) '-in kulaðýna da gitti. Þafakta her zaman olduðu gibi mes-cid'e gitti. Fakat namazdan sonra Ömer, tam Peygamber (s.a.v.)'e sesleneceði þurada o köþesine çekildi. Ömer Haf-sa'ya gitti ve onu gözyaþlarý içinde buldu. Ona: «Niçin aðlýyorsun?» dedi ve cevap vermesine fýrsat býrakmadan «Sana bunun böyle olacaðýný söylememiþ iniydim? Allah'ýn Rasulü sizi boþadý mý?» diye sordu. «Bilmiyorum» dedi Haf-sa (r.), «Fakat o orada sundurmada duruyor.» Sundurmanýn giriþi mescidin içindeydi. Ömer (r.) o tarafa doðru yöneldi. Minberin etrafýnda bir grup adam toplanmýþ oturuyordu. Bazýlarý aðlýyordu. Ömer bir süre onlarla birlikte oturdu. Fakat duygularý artýk dayanamayacak hale gelince, kapýsýnda Pepgamber (s.a.v.)'in siyah kölesinin bulunduðu sundurmaya giti. Çocuða: «Ömer için içeri girme izni iste» dedi. Çocuk içeri girdi ve bir dakika sonra çýkýp: «Ona seni söyledik, fakat O hiç bir þey söylemedi» dedi. Ömer (r.) oturduðu yere geri döndü. Sonra tekrar gitti ve içeri girme izni istedi, fakat çocuk yine ayný cevabý verdi. Üçüncü kez de ayný þey oldu; fakat Ömer tam gitmek için geri dönmüþtü ki çocuk, Peygamber'in ona izin verdiðini söyledi. Ömer, içeri girdi ve onu bir hasýrýn üstünde yatar buldu. Arkasýna uzandýðý hasýrýn izleri çýkmýþtý. Hurma lifi ile doldurulmuþ deri bir yastýða dayanýyordu. Önüne bakýyordu. Ömer (r.) içeri girdiðinde ona bakmadý. «Ey Allah'ýn Rasulü,» de di Ömer «eþlerini boþadm mý?» Peygamber (s.a.v.) gözlerini kaldýrdý ve Ömer'in gözlerine bakarak. -Hayýr, boþa-madým» dedi. Ömer (r.) tüm yakýn evlerden duyulabilecek þekilde Allahü Ekber dîye baðýrdý. Ümmü Seleme daha sonralarý þöyle anlatýyor: «Sürekli aðlýyordum. Birisi bana gelip: «Allah'ýn Rasulü sizi boþadý mý?» diye sorduðunda, 'vallahi bilmiyorum' diyordum. Bu durum Ömer, Peygamber (s.a.v.)'e gidinceye kadar devam etti. Hepimiz odalarýmýzda Ýken onun tekbirini duyduk ve Allah'ýn Rasulü (s. a.v.)'nün Amir (r.)'in sorusuna -Hayýr» cevabým verdiðini anladýk» Gerçekte herkesin kafasýnda ayný soru vardý, fakat Ömer, kýzý Resulullahla evli olduðu için bu durumla daha yakýndan ilgilenmiþti.
« Orada ayakta durdum vp Resulullah'ýn ne durumda olduðunu anlamaya çalýþtým» dedi Ömer, «Daha sonra: Biz Kureyþ'liler, eskiden eþlerimiz üzerinde hakimdik, fakat Medine'ye geldiðimizde hanýmlarýn kocalarýna hakim olduðu bir toplulukla karþýlaþtýk dedim.» Ömer bu sözlerinden sonra Resulullah (s.a.v.)'m önceden Hafsa (r.)'-ya uyarý amacýyla söylediði þeyleri anlattý. Peygamber (s, a.v.) yine gülümsedi. Bundan cesaret alan Ömer yere oturdu. Odanýn çýplaklýðýna bir kez daha þaþýrdý yerde bir hasýr, üç tane de deri yastýk vardý; baþka hiçbir þey yoktu. Bu nedenle Peygamber (s.a.v.î'e biraz daha lüks yaþamýný önererek Yunan'hlarý ve tran'hlarý Örnek gösterdi. Fakat Resulullah (s.a.v.) onun sözünü keserek: «Ey Hattab'ýn oðlu, þüphe mi duyuyorsun? Ýyi þeyler onlara bu dünya için verilmiþtir» dedi.
Henüz yeni bir aya girmiþlerdi. Peygamber (s.a,v.) bu ay geçene kadar hanýmlarýndan hiç birini görmek isteme diðini ilân etti. O ay geçince ilk önce Aiþe (r.)'nin odasýna gitti. Onu görünce çok þaþýran ve sevinen. Aiþe: (r.) «Tam yirmidokuz gece» dedi. Peygamber (s.a.v.): «Nereden biliyorsun?» diye sordu O da: «Günleri sayýyordum nasýl saydým bir bilsen!» dedi. Peygamber (s.a.v.): «Fakat bu ay yirmidokuz* çekiyordu» dedi. Aiþe (r.), ay takvimine göre bir ayýn bazen otuz yerine sadece yirmidokuz çektiðini unutmuþtu. Peygamber (s.a.v.) daha sonra ona kendisine gelen yeni vahiyden ve ona önereceði iki seçenekten bahsetti. Ona bu meselede danýþmak için babasýný çaðýrmak isteyip istemediðini sordu. «Hayýr» dedi Aiþe tr.) «Sana karþý bana kimse yardým edemez. Ey Allah'ýn Rasulü, ne olduðunu çabuk söyle.» Peygamber (s,a,v.) «Allah senin Önüne iki seçenek koydu» dedi ve þu âyeti okudu:
«Ey Peygamber, eþlerine söyle: 'Eðer siz dünya hayatýný ve onun süstü çekiciliðini istiyorsanýz, gelin sizi yararlandýrayým (size boþanma bedelini vereyim) ve güzel bir salma tarztyla sizi salývereyim. Eðer siz Allah'ý ve Rasütü'nü ve akiret yurdunu istiyorsanýz .arttk hiç þüphe yok Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir (mükâfat) hazýrlamýþtýr.» (Ahzab: 28-29.
Aiþe (r.): «Þüphesiz ben Allah'ý, Rasulü'nü ve ahiret yurdunu istiyorum» dedi. Peygamber (s.a.v.)'in bütün eþleri de ayný þeyleri söylediler ve onu seçtiler.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kinans kabilesinin Beni Leys kolundan.
[2] W. 725
[3] B. LXII, 6.
[4] I. S VIII. 163.
[5] î. S. VIII, 131.
[6] I. S. VIII, 137.
radyobeyan