Mekkenin Fethi By: selsebil Date: 10 Nisan 2009, 18:19:43
Çadýrlar develere yüklendikten sonra Peygamber (s.a. v.) bayrak ve sancaklarýn kendisine getirilmesini istedi. Hepsini teker teker açtý ve seçtiði adamlara verdi. Ab-bas'a vadinin en dar yerine kadar Ebu Süfyan'a eþlik etmesini ve orada durup, ordu oradan geçerken- ne kadar büyük olduðunu gözlemelerini söyledi. Ebu Süfyan'ýn daha sonra Kureyþlilere gidip mesajý iletecek zamaný olacaktý. Çünkü tek bir adam, bir ordunun geçemeyeceði kestirme yollardan giderek Mekke'ye daha kýsa bir sürede ulaþabilirdi.
Ebu Süfyan ileride görülen bir bölüðün baþýndaki adama iþaret ederek: «Bu kim?» dedi. Abbas: «Velid'in oðlu Halid» dedi. Halid (r.) onlarýn yanýndan geçerken üç tekbir getirdi: «ALLAHU EKBEB!» Halid'in yanýnda Süleym'in atý vardý. Onlarý beþyüz kadar Muhacir ve diðerlerinden oluþan bölüðün baþýnda yeþil sarýklý Zübeyr frj izliyordu. O da Ebu Süfyan'ýn yanýndan geçerken üç kez tekbir getirdi. Adamlarýnýn bir aðýzdan onun söylediklerini tekrar -îamasýyla tüm vadi yankýlandý. Ordu, bölük bölük Ebu Süfyan'ýn önünden geçiyordu; o her seferinde onlarýn kim olduðunu soruyor, ve her seferinde hayret ediyordu. Ya o kabile Kureyþ'Ýn etkisinden çok uzakta olduðu ya da Ga-tafan kabilesinin Aþça' kolunda olduðu gibi daha Önceden
Peygamber'e düþman kabileler bulunduðu için Ebu Suf-yan çok þaþýrýyordu. Aþça' kabilesinin sancaklarýndan birini, daha önceden kendisinin ve Süheyl'in en yakýn arkadaþlarý olan Nuaym taþýyordu.
Ebu Süfyan «Araplar içinde bunlar, Muhammed Cs.a. v.)'in en azýlý düþmanlarýydý» dedi. Abbas ona þu cevabý verdi: «ALLAH onlarýn kalbine Ýslâm'ý soktu; bütün bunlarýn hepsi ALLAH'ýn lütfü».
En son geçen bölüklerden biri de Peygamber (s.av.)'in sadece Muhacirlerden ve Ensardan oluþan kendi bölüðüydü. Üzerlerindeki çeliklerin parýltýsý onlara gri-siyah bir görünüm veriyordu. Çünkü hepsi tepeden týrnaða zýrh giymiþlerdi ve sadece gözler görülebiliyordu. Peygamber kendi sancaðýnýn keþif koluna liderlik eden Sa'd Ýbn Ubade'ye vermiþti. Sa'd yolun kenarýnda iki adamýn yanýndan geçerken: «Ey Ebu Süfyan, bu ölüm günüdür. Bugün kutsal olanýn ihlal edildiði gündür! Bugün ALLAH'ýn Kureyþi alçalttý-ðý gündür!» diye baðýrdý. Peygamber (s.a.v.) Kesva'nýn üstünde bölüðün ortalarmdaydý. tki tarafýnda Ebu Bekr (r.) ve Useyd (r.) vardý. Peygamber (s.a.v.î onlarla konuþurken Ebu Süfyan duyulabilecek þekilde: «Ey ALLAH'ýn Resulü» diye baðýrdý. «Sen halkýnýn öldürülmesini mi emrettin?» Daha sonra ona Sa'd'in söylediklerini anlattý. «ALLAH aþkýna senden halkýn adýna rica ediyorum. Çünkü sen insanlar arasýnda en merhametli, en Daðýþlayýcý ve soyuna en çok acýyansýn» dedi. Peygamber (s.a.v.): «Bugün merhamet günüdür, ALLAH'ýn Kureyþ'i yücelttiði gündür» dedi. Daha sonra Abdu'r-Rahman ibn Avf (r.) ve Osman (r.) yakýnýnda olduklarý için ona: «Ey ALLAH'ýn Resulü, biz Sa'd'in Kureyþe ani bir saldýrýda bulunmayacaðýndan emia olamayýz» dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), Sa'd sancaðý ve bölüðün kumandasýný daha yumuþak tabiatlý olan Kays'a býrakmasýný bildiren bir haber gönderdi ve Kays'm elinde olan sancak yine de Sa'd'la birlikte olacakta. Fakat Sa'd (r.) Peygamber (s.a.v.)'den doðrudan bir emir almadan sancaðý devretmeyi kabul etmedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), miðferinin üstüne sardýðý kýrmýzý kanðý çýkardý ve bunu Sa'd'a bir iþaret olarak gönderdi. Sa'd hemen sancaðý Kays'a verdi.
Tüm ordu geçtikten sonra Ebu Süfyan süratle Mekke'ye gitti ve evinin dýþýnda ayakta durup toplanan kalabalýða baðýrdý: «Ey Kureyþliler, Muhammed (s.a.v.) karþý koyamayacaðýnýz bir güçle burada. Muhammed ts.a.v.) onbin zýrhlý adamla burada. O bana benim evime sýðmanýn güvenlikte olacaðým söyledi.» Hind evden çýktý ve kocasýnýn sakalýndan tutup: «Bu hiçbir iþe yaramaz, içi boþ yað tulumu Öldürünl Zavallý koruyucu,* diye baðýrdý. Ebu Süfyan: «Yazýklar olsun sana» dedi, «bu kadýnýn sizi iyi bir muhakemeye karar kýlmanýzdan alýkoymasýna izin vermeyin. Çünkü sizin karþýnýzda karþý koyamayacaðýnýz bir güç var. Fakat Ebu Süfyan'ýn evine girenler güvenlikte olacak.» Onlar: «ALLAH seni kahretsin, hepimizi senin evin ahr mý?» dediler. Ebu Süfyan: «Kim evinin kapýsýný kilitlerse güvenlikte olacak, kim MescÝd'e sýðýnýrsa güvenlikte olacak» cevabýný verdi. Bunun üzerine tüm kalabalýk daðýldý. Kimi kendi evine, kimileri de Mescîd'e gittiler.
Ordu, þehirden fazla uzak olmayan ve oradan görülebilen Zû Tuva'da kamp kurdu. Burasý iki yýl önce Halid'in Müslümanlarýn yaklaþmasýný önlemek için mevzilendiði yerdi. Fakat þimdi hiçbir direniþle karþýlaþmýyorlardý. Sanki þehir bir önceki yýl Umre'ye geldiklerindeki gibi bomboþtu. Fakat bu sefer üç gün kalma diye bir sýnýrlama yoktu. Kesva bir yere geldiðinde Peygamber (s.a.v.) ALLAH'ý tazim için basýný öne doðru eðdi. Neredeyse sakah semere deðiyordu. Daha sonra bölüklerin sað kolunu Halid (r.) 'm sorkolunu da Zübeyr (rJ'in kumandasýna vererek düzenledi Merkezde olan kendi bölüðünü de ikiye ayýrdý. Yarýsýna Sa'd (r,) ve oðlu, diðer yarýya da Ebu Ubeyde fr.) kumanda ediyordu. Emir verildiðinde bu dört bölük þehrin dört ayrý tarafýndan içeri gireceklerdi. Halid Cr.) aþaðýdan, diðerleri de tepelerdeki üç ayrý geçitten.
Ordunun toplandýðý yerin çok yukarýlarýnda, Ebu Ku-beys tepesinde, keskin bir gözün bastonlu bir ihtiyarla bir kadýn olduðunu farkedebileceði iki siluet vardý. Bunlar Ebu Bekir'in (r.) babasý Ebû Kuhafe ile kýzkardeþi Kurey-be idi. O sabah Peygamber'in Zû Tuva'ya vardýðý haberi gelince yaþlý ve kör adam kýzýna kendisini Ebu Kubeys tepesine götürmesini ve oradan gördüklerini anlatmasýný istemiþti. Bu ihtiyar, genç ve cesur bir adamken Ebrehe*-nin ordusunu ve filini görmek için Mekke'nin diðer tarafýndaki tepelere çýkmýþtý. Þimdi ise yaþlýydý ve yýllardan beri kördü. Fakat oðlunun ve torunun da içinde bulunduðu bu onbin kiþlik orduyu kýzýnýn gözleriyle izleyebilirdi. Kureybe, görebildiklerini kara ve yoðun bir kitle olarak tarif etti. Babasý bunlarýn emir için bekleyen birbirine yaklaþmýþ atlýlar olduðunu söyledi. Daha sonra Kureybe, bu kitlenin dörde ayrýldýðýný gördü. Bunu babasýna söylediðinde, babasý hýzla eve gitmeleri gerektiðini söyledi. Yollarýna devam ederken yanlarýndan atlý bir bölük geçti. Askerlerden biri atýndan eðilip Kureybe'nin gümüþ kolyesini çekip aldý. Bunun dýþýnda baþka bir saldýrýya uðramadýlar vd sað salim evlerine döndüler.
Onlar Ebu Kubays'da yalnýz deðillerdi. Tepelerden birinde Ýlerime, Safvan ve Süheyl, Kureyþ'ten ve müttefikleri Bekr ve Hudayl kabilelerinden bir grup asker topla-rmþlardi. Döðüþmeye kararlýydýlar. Halid'in aþaðý taraftan þehre girmek için yaklaþtýðýný görünce onlara saldýrdýlar. Fakat onlar Halid ve adamlarýyla mukayese edilecek güçte deðillerdi. Halid kendi adamlarýndan sadece ikisi karþýlýðýnda düþmana otuz kayýp verdirerek kaçmalarýný saðladý, îkrime ve Safvan at üstünde sahile doðru kaçtýlar, Süheyl ise evine gitti ve kapýyý kilitledi.
Peygamber (s.a.v,), yukarý Mekke'deki Ezakir geçidinden þehre girdiðinde çatýþma hemen hemen sona ermiþti. Pazar yerinden aþaðýlara bakýp çekilmiþ kýlýçlarý görünce Peygamber dehþete kapýldý. «Size clögüþü yasaklamamýþ mýydým?» dedi. Fakat ona bunun nedenleri açýklandýðýnda: «ALLAH bunu takdir etmiþ» dedi,
Ebu Rafi Peygamber'in kýrmýzý deriden çadýrýný Mescid'in yakýnma kurmuþtu. Peygamber (s.a.v.) bunu yanýndaki Cabir'e Ýþaret ederek gösterdi. Þükür ve hamd ile dua ettikten sonra aþaðýya doðru ilerledi. Hiçbir eve girmeyeceðim» dedi.
Ümmü Seleme ( Meymune (r.) ve Fatma onu çadýrda bekliyorlardý. O gelmeden kýsa bir süre önce Ümmü Hani de onlara katýlmýþtý. Ýslâm hukuku, Müslüman kadýnlarla Müþrik erkekler arasýndaki nikâhýn düþtüðünü söylüyordu. Ayný þey Ümmü Hani'nin Hubeyre ile olan evliliði için de geçerliydi. Hubeyre Mekke'nin fethedileceðini daha önceden anlamýþ ve Necran'da yaþamaya gitmiþti. Ümmü Hani'nin kocasý tarafýndan iki akrabasý —biri Ebu CehiFin kardeþi idi— Halid'e karþý yapýlan savaþta rol almýþlar ve daha sonra sýðýnmak için onun evine gelmiþlerdi. Daha sonra Ali (r.) onu selâmlamak için evine geldiðinde iki Mahzumiyi gördü. Peygamber'in yasaðýna raðmen kýzgýnlýkla onlarý Öldürmeye teþebbüs etti. Fakat Ümmü Hani onlarýn üstüne bir yaygý örttü ve onlarla Ali'nin arasýna girerek: «Vallahi, önce beni öldüreceksin!» dedi. Bunun üzerine Ali (r.) evi terketti. Ümmü Hani kapýyý onlarýn üstünden kilitleyip Peygamber'i karþýlamaya gitti. Çadýrda Fatima (r.)'ya rastladýðýnda Fatuna (r.) da Ali (rj gibi ona çýkýþtý. «Putperestleri himaye mi ediyorsun?» dedi. Fakat Fatýma (rJ'nýn sözleri Peygamber'in geliþiyle kýsa kesildi. Peygamber (s.a.v.) kuzenini sevgiyle selâmladý. Ümmü Hani ona olanlarý anlattýðýnda o: «Olmayacak. Sen kimi emin kýlarsan, biz de onu emin kýlarýz, sen kimi korursan, biz de onu koruruz» dedi.
Peygamber s.a.v gusül abdesti aldý ve sekiz rek'at namaz kýldý. Namazdan sonra bir saat kadar dinlendi. Dada sonra Kesva'yý çaðýrdý. Zýrhýný ve miðferini giydikten sonra kýlýcým da kuþandý. Elinde bir asa taþýyordu, miðferinin yüz kýsmý da açýktý. O sabah onunla birlikte yolculuk edenlerin bir kýsmý çadýrýn dýþýnda sýra olmuþ bekliyorlardý. Peygamber, yanýnda Ebu Bekir (r.) ile konuþarak Mes-cid'e doðru ilerlerken onlar da eþlik ettiler.
Peygamber fs.a.v.) doðruca Kabe'nin güney-doðu köþesine gitti. Ve tekbir getirerek Hacerü'l-Esved'e asasýyla dokundu, Yanýndakiler de tekbir getirmeye baþladýlar. ALLA HU EKBER sesleri Mescitten ve tüm Mekke'de yankýlandý Peygamber (s.a.v.) eliyle susmalarýný iþaret edene dek Müslümanlar tekbir getirmeye devam ettiler. Daha sonra Peygamber, devesinin ipi Muhammed bin Meslemenin elinde olduðu halde Kâ'be'yý tavaf etti. Cemre'de bu þeref bir Hazreçliye verilmiþti. Bu nedenle bu kez bir Evsliye veri i mesi uygun görülmüþtü.
Peygamber (s.a.v.) Kâ'be'den ayrýldý ve onu geniþ bir çenber þeklinde çevreleyen toplam üçyüzaltmýþ puta yöneldi. Kâ'be ile o putlarýn arasýnda þu ayeti okudu;
«Hak geldi, batýl yok oldu Kuþku yok, batýl yok olucudur.»Un o 81)
Daha sonra putlara teker teker asasýyla dokunarak hepsini yüzüstü düþürdü. Kâ'be'nin etrafýndaki daireyi tamamen dolaþtýktan sonra, eskiden Kâ'be'ye bitiþik olan ibrahim makamýnda bineðinden indi. Ve namaz kýldý. Daha sonra Zemzem kuyusuna gitti ve Abbas'm verdiði suyu içti. Haþimilerin geleneksel hacýlarý sulama görevlerini de böylece tasdiklemiþ oluyordu. Fakat Ali Kâ'be'nin anahtarlarýný getirdiðinde ve Abbas onlarý taþýma görevinin de kendi ailelerine verilmesirn istediðinde, Peygamber (s.a. v.): -Size sadece kaybettiðiniz þeyi veriyorum, diðerlerinin kaybý olacak bir þeyi deðil.» cevabýný verdi. Daha önceden Halid ve Amr ile birlikte Medine'ye gelen Abdu'd-Dar kabilesinden Osman ibn Talha'yý çaðýrdý ve anahtarlarý ona vererek onun ailesinin bu hakka sahip olduðunu belirtti. Osman saygýyla anahtarlarý aldý ve arkasýnda Peygamber (s.a.v} olduðu halde Kâ'be'nin kapýsýný açmaya gitti. Onlarýn hemen arkasýnda da Üsame ve Bilâl vardý. Peygamber (s.a.v.) onlara arkasýndan içeri girmelerini emretti. Ve Osman'a kapýyý arkalarýndan kilitlemesini söyledi.
Bakire Meryem ve çocuk Ýsa Ýkonu ile ibrahim olduðu söylenen yaþlý bir adam resmi dýþýnda iç duvarlarýn tamamý putperest tanrý resimleriyle doluydu. Peygamber elini korur gibi Ýkonun üstüne koyarak, Osman'a, Ýbrahim dýþýndaki bütün resimlerin nasýl bozulduðuna dikkat etmesini söyledi[1].
Bir süre içeride kaldý, sonra anahtarý Osman'dan alarak kapýyý açtý. Anahtar elinde olduðu halde kapýnýn önünde ayakta durdu ve: «Vadinde duran, kuluna yardým eden ve kabileleri bir araya getiren bir olan ALLAH'a hamdol-sun» dedi. Mescide sýðman Mekke'lilere daha Önceden evlerine sýðýnan birçok kiþi katýlýyordu. Hepsi Kâ'be'nin yakýnýnda orada burada oturuyorlardý. Peygamber (s.a.vj hýtabederek: «Ne diyorsunuz ve ne düþünüyorsunuz?» dedi. Onlar þu cevabý verdiler: 4yi söylüyoruz ve iyi düþünüyoruz. Soylu ve cömert bir kardeþ, soylu ve cömert bir kardeþin oðlu. Emir senindir.» Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) onlara Mýsýr'da kardeþleri kendisine geldiðinde Yusuf'un söylediði sözleri tekrarladý: «Ben kardeþim Yusuf'un söylediklerini söylüyorum:
«Bugün sîze karsý sorgulama kýnama yoktur. Sizi ALLAH baðýþlasýn, O merhametlilerin en merhametlisidir.» (Ra'd: 92).
Ebu Bekir (r.) babasýný ziyaret etmek için Mescit'ten ayrýlmýþtý. Þimdi ise Ebu Kuhafe'nin elinden tutmuþ Mes-cid'e giriyordu. Kýzkardeþi Kureybe de onlarýn arkasýndaydý. Peygamber (s.a.v.) «Neden yaþlý adamý evinde býrakmadýn? Ben oraya giderdim.» dedi. «Ey ALLAH'ýn Resulü» dedi, Ebu Bekir (r.), «Onun sana gelmesi, senin ona gitmenden daha uygundur.» Peygamber yaþlý adamýn elemden tuttu ve önüne oturttu. Sonra ona kelime-i þehadet getirmesini söyledi. O da hemen onun sözlerini tekraryarak Müslüman oldu.
Düþürülen putlarýn en büyüðü olan Hubel'in parça parça edilip sonra da yakýlmasýný emrettikten sonra Peygamber (s.a.v.), evinde bir putu olan herkesin o putu tahrip etmesini istedi. Daha sonra ailesini ilk Ýslâm'a davet ettiði yer olan Safa tepesine çekildi. Orada daha önceden kendisine düþman olan þimdi ise Müslüman olup ona biat etmek isteyen kadýnlý erkekli bir gurupla karþýlaþtý. Yüzlerce kiþi vardý. Müslüman olduðunu açýklamadan önce Peygamber'in kendisine ölüm cezasýný vermesinden korkan Hind tanýnmamak için peçe takmýþtý. «Ey ALLAH'ýn Resulü, benim kendim için seçtiðim dini muzaffer kýlan ALLAH'a hamdolsun» dedi. Daha sonra peçesini çýkardý ve «Utbe'-nin kýzý Hind» dedi. Peygamber (s.a.v.} de ona: -Hoþgeldin» dedi. Safaya gelen kadýnlardan biri de îkrime'nin karýsý Ümmü Hâkim (r.) idi. Müslüman olduktan sonra kocasý için dokunulmazlýk istedi. îkrime hâlâ onunla savaþ halinde olduðu halde Peygamber (s.a.v.) ona dokunulmazlýk hakký verdi. Ümmü Hâkim kocasýnýn nerede olduðunu öðrendi ve onu geri getirmek için gitti.
Peygamber (s.a.v.) önünde toplanan kalabalýðý süzdü ve amcasýna dönerek. «Ey Abbas, kardeþinin iki oðlu, Utbe ve Mu'attib neredeler? Onlarý göremiyorum» dedi. Bunlar Ebu Leheb'in yaþayan iki oðluydu. Babasýnýn zoruyla Ru-kiye'yi boþayan Utbe idi. Ve görünüþe göre þimdi ortaya çýkmaktan korkuyordu. Peygamber (s.a.v.): «Onlarý bana getir» dedi. Bunun üzerine Abbas yeðenlerini getirdi, îki-si de Müslüman oldular. Ve biat ettiler. Daha sonra ikisinin de ellerinden tutup Ýkisinin arasýnda yürüyerek onlarý el-Mültezem denilen ve Kâ'be'nin Hacerü'I-Esved'le kapýsý arasýnda duvarý meydana getiren kutsal yere götürdü. Orada uzun uzun dua etti. Yüzünden sevinç okunuyordu. —Merak eden Abbas sordu— O da: «Rabbim'den bu iki amcâoðhýnu istedim, o da verdi»* dedi.
En önemli üç put merkezinden, Mekke'ye en yakýn olaný Nahle'deki el-Uzza tapmaðý idi. Peygamber (s.a.v.), Ha-lid (r.)'i bu putperestlik merkezini yoketmek üzere gönderdi. Onun yaklaþtýðý haberi duyulunca tapýnaðýn bekçisi kýlýcýný tanrýca heykeline astý Ve onu kendisini koruyup Halid'i Öldürmeye veya tek Tanrýya inanmaya davet etti. Halid (r.) tapmaðý ve putlarý yýktý. Ve Mekke'ye döndü.
Peygamber (s.a.v.) ona: «Hiçbirþey görmedin mi?» diye sordu. «Hiçbirþey» cevabýný verdi Halid. Peygamber (s.a.v.)) «O halde onu yoketmedin» dedi. «Geri dön ve onu yoket.» Bunun üzerine Halid tekrar Nahle'ye gitti. Tapmaðýn harabeleri arasýndan uzun ve savrulan saçlarýyla çml çýplak bir kadýn çýktý. Halid daha sonralarý: «Omurgam titreyerek sarsýlmýþtý» derdi. Yine de «Uzza, ibadet deðil, inkâr senin içindir» diye baðýrdý. Kýlýcýný çekip kadýnýn üstüne indirdi. Döndüðünde Peygamber'le þöyle konuþtu: «Bizi mahvolmaktan kurtaran ALLAH'a hamdolsun! Yüz kadar koyun ve deveyle birlikte babamýn el-Uzza'ya gitmesine alýþmýþtým. Onlarý Uzza için kurban eder, orada üç gun kalýr ve yaptýklarýyla onu sevindirerek bizim tarafýmýza çevirdiðini sanýrdý.»[2].
O sýrada Mekkelilerin çoðu biat etmiþlerdi. Süheyl ise biat etmemiþ, fakat evine sýðýnýp oðlu Abdullah'dan Pey-gamber'e kendi adýna gidip rica etmesini istemiþti. Çünkü kimsenin öldürülmeyeceði ilan edilmiþ olmasýna raðmen Süheyl kendisinin bu kapsamýn dýþýnda yer aldýðým sanýyordu. Abdullah Peygamber'Ie konuþtuðunda Peygamber (s.a.v.): «O güvenliktedir ve ALLAH'ýn hrmayesindedir Býrakýn ortaya çýksýn» dedi. Sonra etrafýndakilere dönerek: «Karþýlaþtýðýnýzda Süheyl'e kem gözle bakmayýn! Býrakýn serbestçe dolaþsýn, çünkü hayatýma andolsun o akýllý ve þerefli bir adamdýr; tslâm gerçeðine karþý kör biri deðildir» dedi. Böylece Süheyl istediði þekilde gezdi, fakat henüz Ýslâm'a girmemiþti.
Saffan'a gelince, kuzeni Umeyr onun için Peygamber'den iki aylýk bir müddet aldý ve onu bulmak için yola koyuldu. Onu, o zamanlar Mekke'nin bir limaný olu Þu'aybe'-de gemi beklerken buldu. Saffan þüphe içindeydi. Ve planlarýný deðiþtirmeyi reddediyordu. Bunun üzerine Umeyr tekrar Peygamber (s.a.vj'in yanýna döndü. Peygamber (s.a.v.) de ona kuzeninin güvenlikte olduðunun bir iþareti olarak çizgili Yemen kumaþýndan sangýný verdi. Bu Saffan'ý ikna etmeye yetti, fakat o daha fazla emin olmak istiyordu. «Ey Muhammed (s.a.v.)» dedi, «Umeyr bana belli birþeyde karar kýlarsam —Müslüman olmayý kastediyordu— güvenlikte olacaðýmý, eðer kabul etmezsem bana iki ay mühlet verdiðini söyledi.» Peygamber (s.a.v.): «Burada kal» dedi. Fakat Saffan: «Bana açýk bir cevap vermedikçe kalmam» dedi. Bunun üzerine Peygamber: «Senin Ýçin dört aylýk mühlet var,» dedi. Saffan da Mekke'de kalmayý kabul etti.
Ýkrime, bu üç kiþi içinden Peygamber'in huzuruna gelen sonuncu kiþiydi. Fakat onlar arasýndan Müslüman olan ilk kiþi de oydu. Tihame sahilinden Habeþistan'a giden bir gemiye binmeye karar vermiþti. Tam gemiye binecekken geminin kaptaný «ALLAH ile aranda olan dini düzelt» dedi. ikrime: «Ne demeliyim?» deyince, o «ALLAH'tan baþka ilah yoktur, de» cevabýný verdi. Sonradan bunu söylemeyen kimseyi gemisine almayacaðýný belirtti. Dört kelimeden oluþan LA ÝLAHE ÝLLALLAH cümlesi Ýkrime'nin ruhuna iþledi ve o anda bu sözleri samimice söylediðini farketti. Henüz gemiye binmemiþti. Çünkü gemiye binmek istemesinin tek sebebi bu sözlerden, yani LA ÝLAHE ÎLLALLAH'ta toplanabüen Muhammed'in dininden kaçmaktý. Bunlarý geminin güvertesinde kabul edebildiðine göre kýyýda da kabul edebilirdi. Kendi kendine: «Denizde tanrýmýz olan karada da tanrunýzdýr.» dedi. Daha sonra karýsý ona geldi ve Peygamber'in (s.a.v.) onun Mekke'de güvenlikte olacaðýna söz verdiðini söyledi. Birlikte geri döndüler. Peygamber onun geldiðini biliyordu, yanýndaki arkadaþlarýna: «Ebu Cehü'in oðlu îkrime mü'min olarak aranýza geliyor. Bu nedenle babasýný yermeyin. Çünkü ölüyü yerme diriyi Ýncitir. Ve ölüye ulaþmaz.» dedi.
Mekke'ye vardýðýnda îkrime doðruca Peygamber (s.a. v.)'e gitti. Peygamber'in yüzünde çok sevinçli bir ifade vardý. îkrime Müslüman olduðunu resmen açýkladýktan sonra ona: «Bugün benden ne istersen iste, o isteðini sana vereceðim» dedi. îkrime (r.h «Senden, benim sana karþý tüm düþmanlýklarýmý affetmesi için ALLAH'a dua etmeni
istiyorum» dedi. Peygamber (s.a.v.) onun istediði þekilde dua etti. Daha sonra îkrime (r.) insanlarýn Hakk'a uymalarýný engellemek için harcadýðý paralardan ve yaptýðý savaþlardan bahsetti; þimdi ise onun iki katý parayý ve çabayý ALLAH yolunda harciyacaðýný söyledi ve sözünde durdu.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] W. 834, I. I, 1, 107
[2] W. 873-4
radyobeyan