Martin Lings
Pages: 1
Zaferden sonra By: selsebil Date: 10 Nisan 2009, 14:51:19
Ci'ra'neden sonra Peygamber (s.a.v.) umre yaptý ve Medine'ye döndü. Medine'ye varmadan kýsa bir süre Ön­ce, Hudeybiye'de Müslümanlarýn liderlerine baðlýlýðýna þa­þýran Sakîfli Urve'ye rastladý[1]. Urve, Huneyn savaþý sýra­sýnda Yemen'deydi; yolda aldýðý bu mucizevi zafer haber­leri, içinde zaten varolan imaný alevlendirdi. Peygamber Cs.a.vJ'e gidip biat etti ve ondan Taife gidip halkýný îslâm'a çaðýrmak için izin istedi. «Seni öldürürler» dedi Pey­gamber (s.a.v.) «Ey Allah'ýn Rasulü, ben onlara çocukla­rýndan daha sevgiliyim» dedi. Peygamber (s.a.v.}- «Seni öi-dürürler» diye tekrarladý. Fakat Urve (r.) üçüncü kez izin Ýsteyince: «Eðer istiyorsan git» dedi. Aynen Peygamber (s a.v.î'in söylediði gibi Taif'liler onun evini okçularla sardý­lar, kýsa bir süre .sonra Urve (r.) Ölümcül bir ok yarasý al­dý. Ailesinden bazýlarý ölmek üzere iken ona ölümüyle ilgili ne düþündüðünü sordular. «Bu Allah'ýn rahmetinden bana verdiði bir lütuftur» dedi. Daha sonra onlara kendi­sini Taif kuþatmasý sýrasýnda þehit olanlarýn yanýna göm­melerini söyledi. Ailesi de bu isteðini yerine getirdi. Pey­gamber (s.a.v.)'e onun öldüðü söylendiðinde; «Urve Ya­sindeki adam gibidir. Halkýný Allah'a çaðýrdý, onlar da onu öldürdüler» (Yasin: 20) dedi[2]. Bu adam Aziz Peter kovul­duktan sonra halkýný Ýsa'nýn mesajýný kabul etmeye çaðý­ran Antakya'lý bir marangoz olan Habîb idi Antakya'lýlar onu öldürdüler ve Kur'an'da anlatýldýðý üzere:

«Ona: Cennete gir, denildi. O da: «Keþke benim kavmim de bir bilseydi, dedi. «Rabbimin bent baðýþladýðým ve beni aðýrlananlar­dan kýldýðýný» (Yasin: 26-7).

Urve'nin ölümünden sonra oðlu ve yeðeni Taif'ten ay­rýlýp Medine'ye geldiler. Orada Müslüman olup, Muhacir­lerden biri olan kuzenleri Muðire'yle birlikte yaþamaya baþladýlar.

Abdullah îbn Revaha (r.)'nm Mut'a'da þehid olmasý Peygamber (s.a.v.)'i sadece yakýn bir arkadaþý deðil iyi bir þairi de kaybettiði için üzmüþtü. Çünkü onun Abdullah'ýn dizelerini Hassan ve Ka'b îbn Malik'in dizelerine eþ tuttu­ðu söylenirdi. Fakat genel kanýya göre Arabistan'da tüm diðer þairleri gölgede býrakan iki þair vardý. Bunlardan bi­ri Labida, diðeri ise bir önceki neslin en iyi þairlerinden olan Zübeyr îbn Salman'm oðlu Ka'b idi. Ka'b, Muzeyne'li olmasýna raðmen hayatýnýn çoðunu Gatafan'lýlarla birlik­te geçiriyordu, bu nedenle de kabilesinde çok yaygýn olan Ýslâm'ýn etkisinden uzakta kalýyordu. Ka'b'm kardeþi Bu> ceyr (r.l, Hudeybiye'den sonra Müslüman olmuþtu; fakat Ka'b yeni dini þiddetle reddediyor ve Peygamber (s.a.v.)'i aþaðýlayan þiirler yazýyordu. Peygamber (s.a.v.) bu neden­le bu þiirleri yazaný Öldürenin Allah rýzasý için bir hayýr yapmýþ olacaðýný ilân etmiþti. Buceyr (r.) daha önceden ümitsizlikle kardeþini Peygamber (s.a.v.)'e gidip ondan af dilemeye teþvik etmiþti. *O piþman, olarak kendisine dönen kimseyi öldürmez» demiþti. Mekke'nin fethinden sonra Ka'b yine Önceki düþüncelerini izleyen ve içinde aþaðýdaki dizelerde bulunan bir þiir yazmýþtý:

«Sadece Allah'a ne Uzzaya ne Lat'a Kaçabilirsin, eðer kaçabilirsen,

Hiç kimsenin kaçamayacaðý, insanlardan

kaçýlamayacaðý günde,

Kalbi saf bir þekilde Allah'a teslim olan kiþi bundan müstesnadýr.»

Her taraftan sayýsýz insanlarýn Ýslâm'a girmesiyle, Ka'b yeryüzünün keuuisi için daraldýðýný hissetti. Hayatýný kay­betmekten korkarak Medine'de, arkadaþlarýndan biri olan Cuheyne'li bir adama gitti ve Müslüman olduðunu söyledi. Ertesi gün Mescid'de sabah namazýna cemaate katýldý. Na­mazdan sonra ellerini Peygamber (s.a.v.)'in elinin üstüne koyarak: «Ey Allah'ýn Rasulü, eðer Zübeyr'in oðlu Ka'b piþman olup bir Müslüman olarak sana gelse ve dokunul­mazlýk istese, onu sana getirsem kabul eder misin?» dedi. Peygamber (s.a.v.) kabul edeceðini söyleyince: «Ey Allah'ýn Rasulü ben Zübeyr'in oðlu Ka'b'ým» dedi. Ensar'dan biri ayaða kalktý ve onun baþýný kesmek için izin istedi. Fakat Peygamber (s.a.v.): «Onu býrak, o piþman olarak geldi ve artýk eskisi gibi deðil» dedi. Daha sonra Ka'b bu olay için yazdýðý dizeleri okudu. Þiir geleneksel bedevi stilindeydi; diksiyonu harika ve melodiliydi, çoðunlukla berrak tabiat tasvirleri yer alýyordu. Fakat asýl temasý af dileme idi. Þiir, baþlangýcýnda Peygamber (s.a.v.)'i ve Muhacirleri Öven bir pasaj ile son buluyordu:

«Resul bir ýþýktýr, bir ýþýk kaynaðý;

Bir Hindistan kýlýcý, Allah'ýn çekilmiþ kýlýçlarýndan

biridir,

Mekke vadisinde Ýslâm'ý  seçtiklerinde,  insanlar:

«Gidin!» dediler.

Gittiler, ama zayýf ve kaçaklar olarak deðil,

Bineklerinin üstünden sarkarak ve kötü

silahlarla silahlanmýþ olarak deðil.

Bilâkis parlak giysili, gururlu ve soylu tavýrlý

kahramanlar olarak,

Bu karþýlaþma için Davud'un ördüðü zýrhlarý

giymiþ[3] olarak.»

Ka'b (r.) okumayý bitirdiðinde Peygamber (s.a.v.) çiz­gili Yemen kumaþýndan yapýlmýþ olan cübbesini çýkardý ve dilini kullanmadaki baþarýcýnýn ödülü olarak þairin omuz­larýna attý[4]. Fakat daha sonra arkadaþlarýndan birine: «Keþ­ke Ensar'dan da bahsetseydi, çünkü onlar bunu hakettüer» dedi. Ka'b, bunu duyunca Ensarý öven, onlarýn savaþtaki cesaretini, himayelerinin emin olduðunu, ev sahibi olarak ne kadar cömert olduklarýný, her zaman yiðit olduklarýný an­latan bir þiir yazdý.[5].

Mariye (r.)'nin çocuðunun doðmasýna az zaman kal­mýþtý. Çocuklarýn hepsinin doðumunda da Hatice'ye yar­dým eden Selma artýk yaþlý bir kadýndý. Fatýma'nýn dünya­ya gelmesinden beri yirmibeþ yýl geçmiþti. Fakst Selma yine de Peygamber (s.a.v.)'in yeni çocuðunun doðumu sý­rasýnda orada olmak istedi. Doðumun yaklaþtýðý anlaþýlýn­ca Mariye'nin oturrtueu yukarý Medine'deki ove gitti.

Çocuk o gece doðdu v ; ayný gece Cebrail (s.a.v) gelip Peygamber'e (s.a.v.) hor zamankinden farklý bir adla hi­tap etti: «Ey Ýbrahim'in babasý». Doðumdan hemen sonra Selma kocasý Ebu Râfi'yi Peygamber (s.a.v.)'e bir oðlu ol­duðunu haber vermek üzere .gönderdi. Ertesi sabah na­mazdan sonra Peygamber (s.a.v.) Ashaba doðumu haber verdi. «Ona atamm adý olan Ýbrahim adýný veriyorum? diye ekledi. Medine'de büyük bir sevinç ve Ensar kadýnlarý, ara­sýnda da çocuðun sütannesinin kim olacaðýna dair büyük bir rekabet yaþanýyordu. Þans Yukarý Medine'de bebeðin annesine yakýn bir yerde oturan bir demircinin karýsýna çýktý. Peygamber (s.a.v.) oðlunu hemen hemen her gün zi­yaret eder ve genellikle Öðle uykusunu orada uyurdu.

Bazen de Ýbrahim babasýnýn evine getirilirdi. Aiþe (r.) bir gün Peygamber'in kucaðýnda çocuðu evine getirdiðini ve «Ban.ý ne kadar benzediðine bak» dediðini anlatýr. Aiþe (r.) ona: «Hiçbir benzerlik göremiyorum» diye cevap ver­miþti.  Peygamber   (s.a.v.)   ona:    «cildinin  kumrallýðýný  ve teninin pürüzsüzlüðünü görmüyor musun?» dedi. Aýþe «Koyun sütüyle beslenen her çocuk tombul pürüzsüz ten­li olur» cevabýný verdi. Çobanlardan birine çocuðun süt an­nesine her gün süt göndermesi tenbih edilmiþti.

Peygamber (s.a.v.) Mekke'den dönüþünden sonra altý ay kadar Medine'de kaldý ve bu sýrada birçok küçük se­ferler düzenledi. Bunlardan biri Ali (r.) kumandasýnda, yerleþim bölgeleri Medine'nin kuzey doðusunda olan Tay kabilesi üzerine gönderilen ordu idi. Bundan kýsa bir sûre önce Aii (r.) Kýzýl Deniz'de yer alan Kudeyd'deki Menat tapýnaðým yok etmek üzere gönderilmiþti. Ali (r.)'nin ora­yý harap etmesinden sonra Arabistan'ýn üç önemli put msr-kezinden sadece Taif teki Lat tapýnaðý kalmýþtý. Fakat Füls tapmaðý da hristiyan olmayan Tay'lýlar için bir rut tapýn­ma merkezi olarak kabul ediliyordu. Bu seferin ana amacý bu tapýnaðý ortadan kaldýrmaktý. Tay þair Hâtim'in kabile­si idiT. Babasý gibi hristiyan olan oðlu Adiy, onun ölümü üzerine kabilenin baþýna geçmiþti.

Ali (r.) ve adamlarýnýn yaklaþtýðý haberini duyunca Adiy yakýn ailesini yanýna alýp kaçtý. Sadece bir tek kýz kardeþi kabilenin diðer fertleriyle birlikte esir alýndý. Adiy'in kýz kardeþi Medine'de Peygamber (s.a.v.)'in önüne getirildi­ðinde Peygamber (s.a.v.)'in ayaklarýna'kapandý ve kendi­sini serbest býrakmasý için yalvardý. «Babam esirleri hep serbest býrakýrdý» dedi. «misafire iyi davranýr, açlarý doyu­rur ve üzgünleri teskin ederdi. îyilik bekleyen hiç kimse­den yüz çevirmemi^tir. Ben Hâtim'in kýzýyým.» Peygamber (s.a.v.) ona nâzikçe cevap verdi ve etrafýndakilere döne­rek: «Býrakýn gitsin, çünkü onun babasý soylu davranýþlarý severdi, Allah da onlarý sever» dedi.

O sýrada kabilesinden biri onu kurtarmak üzere gel­miþti. Peygamber (s.a.v.) onu, bir deve ve bir elbise vere­rek gelen adama teslim etti. Hâtim'in kýzý, kardeþi Adiy'i aramaya gitti ve onu Medine'ye gitmeye Ýkna etti. Adiy ora­da Peygamber (s.a.v.)'e biat ederek Müslüman oldu. Peygamber (s.a.v.) de onur Tay kabilesinin baþkanlýðýný onay­ladý. Adiy (r.) daha sonra samimi ve nüfuzlu bir mütte­fik olduðunu gösterdi.

Bu aylardan birinde, Receb'in baþlarýnda Peygamber fs.a.v.) Necaþi'nin ölüm haberini aldý. Haberi aldýktan son­ra mescidde kýlýnan ilk namazýn arkasýndan cemaate dön­dü ve: «Bugün adaletli bir adam öldü. Kalkýn ve kardeþi­niz Eseme için dua edin»[6] dedi. Daha sonra onlara cenaze namazý kýldýrdý. Sonralarý Habeþistan'dan kralýn mezarý üstünde sürekli parlayan bir ýþýðýn bulunduðu haberi gel­di[7].

 



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bak. Böl. 66.

[2] W. 981

[3] Kur'an'a. göre (Sebe:  10) zýrh örmeyi ilk icad eden Davud (a.s.) Peygamberdir.

[4] I I 893

[5] I. H. 893.

[6] B   LX!U. 37.

[7] I   I. 223.


 


radyobeyan