Tebukten sonra By: selsebil Date: 10 Nisan 2009, 14:46:19
Bedir'den dönüþ gibi, Tebûk'ten dönüþ de üzüntülü olmuþtu: yokluðu sýrasýnda Peygamber (s.a.v.) 'in .kýzlarýndan biri daha, Ümmü Gülsüm (r.) ölmüþtü. Bu sefer kýzýnýn kocasý da Medine'de deðildi. Peygamber (s.a.v.) onun mezarý baþýnda dua etti ve Osman (r.) 'a eðer bekâr bir kýzý daha olsaydý kendisine vereceðini söyledi.
Sefere katýlmayan münafýklar teker teker Peygamber (s.a.v.)'e gittiler ve özürlerini beyan ettiler. Peygamber (s.a.v.) onlarý, Allah'ýn gizli düþünceleri bildiðini söyleyerek uyarmasýna raðmen, özürlerini kabul etti. Fakat geride kalan üç mü'mine, Allah'onlar hakkýnda hüküm verinceye kadar kendisinden uzak durmalarýný ve diðer mü'minîere de bu üç kiþiyle konuþmamalarýný söyledi. Bu üç kiþi Elli gün boyuûGa tttpEumdýþý biý» hayat sürdüler; fakat ellinci gün sabah namazýndan sonra Peygamber (s.a.v.) mescidde Allah'ýn onlarý affettiðini ilân etti. Bu konu da nazil olan ayetler þöyleydi:
«(Savaþtan) Geri býrakýlan üç (kiþiyi) de (baðýþladý), öyle kî, bütün geniþliðine raðmen yeryüzü onlara dar gelmiþti, nefisleri de kendilerine dar (sýkýntýlý) gelmiþti. Ve O'nun dýþýnda (yine) Allah'tan baþka bir sýðýnacak olmadýðýný Ýyice anladýlar. Sonra tev-be etsinler diye onlarýn tevbezlni kabul et'i. Þüphesiz Allah (yalnýzca) O tevbelerî kabul edendir.» (Tevbe: 118).
Cemaat sevince boðuldu ve birçoðu güzel haberi onlara vermek için mescidden aceleyle çýktýlar. Ýçlerinden en gençleri olan Ka'b Ýbn Malik (r.) þehrin dýþýnda kendisine tek kiþilik bir çadýr kurmuþtu. Daha sonraki yýllarda, yaklaþan bir atm ayak seslerini ve «Ey Ka'b, müjde» diye bir baðýrma duyduðunu ve nasýl hemen secdeye kapandýðýný anlatýrdý. Bu iyi haberin affedilme haberinden baþka bir þey olamayacaðýndan emindi. Ka'b daha sonra mescide gitti. -Peygamber (s.a.v.)'e selâm verdiðimde» dedi, «yüzü sevinçten parlýyordu. Bana: «Annenden doðduðundan beri geçirdiðin en güzel gün için sevin» dedi. «Ey Allah'ýn Rasu-lü, bu senden mi, yoksa Allah'tan mý?» diye sordum. «Hayýr Allah'tan» diye cevap verdi. Allah'ýn Rasulü sevinçli bir haberden memnun olduðunda yüzü ay gibi parlardý».
Havazin'in lideri Malik (r.) Müslüman olduðundan beri boþ durmuyordu. Beni Sakîf hâlâ Taif'e girilmez diye kendileriyle övünebilirlerdi; fakat þimdi tüm yönlerden uzak ve geniþ Müslüman topluluklarýyla sarýlmýþlardý ve gönderdikleri her kervan yaðmalanabilirdi. Hatta deve ve koyunlarý bile Malik'in adamlarý alýr diye otlamaya dýþarý çýkaramýyorlardý. Yanýsýra Malik'in adamlarý ellerine düþen Sakif'iiler, putperestlikten vazgeçmedikçe serbest býrakmayacaklarýný ve öldüreceklerini ilân etmiþlerdi. Birkaç ay sonra Taif'liler Peygambere (s.a.v.) Ýslâm'ý kabul edeceklerini bildiren, buna karþýlýk halkýn, mallarýnýn ve topraklarýnýn güvenlikte olmasýný isteyen bir anlaþma yapmak üzere bir delege göndermekten baþka seçenekleri olmadýðýna karar verdiler.
Tebük'ten Ramazan'ýn baþýnda dönülmüþtü. Ayný ay içinde Taiften delegeler Medine'ye geldi. Delegeler konukseverce karþýlandýlar ve onlar için mescidin yakýnma bir çadýr kuruldu. Eðer Müslüman olurlarsa yerleþim bölgelerinin îslâm devletinin korumasý altýnda olmasýna karar verildi. Fakat Peygamber (s.a.v.î onlarýn ba^ý isteklerini kabul etmedi. Delegeler Lafýn üç yýl kadar tahrip edilmedi den durmasýný istediler. Peygamber (s.a.v.} bu isteði geri çevirince iki yýla, sonra bir yýla indirdiler, en sonunda bir ay mühlet istediler. Peygamber Cs.a.v.) buna da hayýr dedi Daha sonra ona putlarýný kendi elleriyle tahrip etmemeleri ve hergun beþ vakit namaz kýlmamalarý için yalvardýlar. Onlara: «Namaz olmayan dinde hayýr yoktur» diyerek namaz kýlmalarý gerektiðini söyledi. Fakat putlarýný kendi elleriyle tahrip etmemeleri konusundaki önerilerini kabul etti. Urve'nin yeðeni Muðire'ye delegeler ile birlikte gitmesini ve Mekke'den kendisine yardým etmek üzere Ebu Süf-yan'ý alýp Lat'ý tahrip etmesini emretti.
Müslüman olduktan sonra delegeler Ramazan'ýn geri kalanýný Medine'de oruç tutarak geçirdiler ve daha sonra Taife döndüler. Ebu Süfyan gruba Mekke'de katýldý, fakat putu kýran, tek elli Muðire idi. Muðire'nin kabilesi, Urve ile ayný kaderi paylaþmasýndan korkarak onun için bazý koruma önlemleri almýþlardý. Fakat kýnlan put için feryat eden kadýn seslerinden baþka bir müdahale olmadý.
Þehrin teslim olmasýna en çok üzülen iki kiþi, ne þehrin vatandaþý ne de Lat'm baðlýlarmdandý. Peygamber (s. a. y.) Mekke üzerine yürüdüðünde, Hanzala'nm babasý Ebu Amir ve ciritçi Vahþi, kendilerine yenilmez bir þehir olarak görünen Taife sýðýnmýþlardý. Fakat þimdi nereye sýðýnabileceklerdi? Ebu Amir, Suriye'ye kaçtý ve orada kendi kendine ettiði bedduayý yerine getirerek «yalnýz ve yuvasýz bir sürgün» olarak öldü[1]. Sakîf li bir adam Peygamber (s.a.v.)'in Müslüman olan hiç kimseyi öldürmediðini söylediðinde Vahþi hâlâ nereye gidebileceðini düþünüyordu. Vahþi, bunun üzerine Medine'ye gitti, Peygamber (s.a. v ) 'e gidip kelime-i þehadet getirdi. O, böyle yaparken mü'-m inlerden biri onu Hamza'yý öldüren köle olduðunu anladý ve: «Ey Allah'ýn Rasulü, bu Vahþi» dedi. «Olsun» dedi Peygamber (s.a.v.), «Çünkü bir kiþinin Ýslâm'a girmesi benim içm bin kâfiri öldürmekten daha iyidir». Daha sonra gözleri, önündeki siyah yüzde gezindi: «Gerçekten sen Vahþi misin?» diye sordu. Adam doðrulaymca: -Otur ve Hamzayý nasýl öldürdüðünü bana anlat» dedi. Adam anlatmayý bitirdiðinde Peygamber ,(s.a.v.): Yazýklar olsun, yüzünü benden uzak tut, býrak da sana bir daha bakmayayým»[2] dedi.
Ebu Amtr'in kuzeni îbn Ubey'e gelince, Tebûk'ten bir ay sonra hastalandý ve birkaç hafta sonra ölmek üzere olduðu anlaþýldý. Eski kaynaklar, onun nasýl öldüðü (mü'min olarak mý, münafýk olarak mý) konusunda farklý görüþler öne sürmüþlerdir. Fakat Peygamber (s.a.v.î'in onun baþýnda cenaze namazý kýldýðý ve kabri baþýnda dua ettiði konusunda hepsi ayný fikirdedirler. Bir kaynaða göre Ömer (r.), Peygamber (s.a.v.î namaz için yerini aldýðýnda onun yanýna gitmiþ ve bir münafýða bu kadar lütufta bulunmamasý için ona karþý çýkmýþtý. Peygamber (s.a.v.) ona gülümseyerek þu cevabý verdi: «Ömer, arkama geç. Bana bir seçenek verildi, ben de seçtim. Bana:
«Sen, ister onlar Ýçin baðýþlanma dile ya da istersen onlar tçin baðýþlama dileme. Onlar için yetmiþ kere baðýþlama di':sen de, Allah onlarý kesinlikle baðýþlamaz» (Tevbe: 5) ,
denildi. Eðer yetmiþ defadan fazla baðýþlanma dilediðimde Allah'ýn onlarý baðýþlayacaðýný bilsem dualarýmýn sayýsýný artýrýrdým»[3]. Daha sonra namazý kýldýrdý, tabutun yanýnda mezarlýða kadar yürüdü ve mezarýn baþýnda durdu. Bundan kýsa bir süre sonra münafýklar hakkýnda, þu ayet nazil
«Onlardan ölen bitinin namazým hiçbir zaman kýlma, mezarý baþýnda durma. Çünkü onlar Allah'a ve Rasulüne (karþý) küfre saptýlar ve fasýklar olarak öldüler.» (Tevbe: 84). Fakat baþka kaynaklara göre[4] bu âyet Tebûk'ten döndükten hemen sonra nazil olan vahyin bir bölümü idi. Bu âyet Ýbn Ubey'e uygulanamazdý, çünkü Peygamber onu hastalýðý sýrasýnda ziyaret etmiþ ve Ölümün yakýnlýðýnýn onu deðiþtirdiðini görmüþtü. Ýbn Ubey, Peygamber (s.a.v.) -den öldüðünde kefenlenmek için bir elbisesini ve kabre kadar tabutunun yanýnda gitmesini istemiþ, O da bunu kabul etmiþti. Daha sonra da: «Ey Allah'ýn Resulü, ümit ederim ki tabutumun yanýnda dua eder ve günahlarýmýn affý için Allah'tan baðýþlanmamý dilersin» demiþti. Peygamber (s.a.v.) yine kabul etmiþ ve O Öldükten sonra da sözünü yerine getirmiþti. Tüm bu olaylar sýrasýnda ölen adamýn oðlu Abdullah da vardý.
Peygamber (s.a.v.)'e elçiler gönderen tek kabile Saklf deðildi. «Heyetler yýlý» olarak anýlan Hicret'in bu dokuzuncu yýlýnda Medine'ye Arabistan'ýn her tarafýndan daha bir çok elçiler geldi. Bunlar arasýnda Yemen'in çeþitli bölgelerinden gelen elçiler ve putperestliði býrakýp Müslüman olduklarýný duyuran dört Himyerli Prensin mektuplarý da vardý. Peygamber (s.a.v.) onlara samimiyetle cevap verdi; onlara Ýslâm'ýn emirlerini haber verdi. «Dinine baðlý olan bir yahudi veya bir hristiyanýn dininden döndörülmeyece-ðini, fakat cizye (haraç) ödeyip, Allah'ýn Rasulü'nûn himayesi altýnda olacaðýný»[5] belirterek yahudi, hristiyan ve Müslümanlardan vergi toplamak üzere göndereceði elçilere iyi davranmalarýný emretti. Dinsel ayrýlýklarla ilgili olarak nazil olan bir âyette þöyle denilfyordu.:
«Sizden her biriniz için bîr þeriat ve bir ydl yöntem kýldýk. Eðer Allah[6] dileseydi, sizi bir tek ümmetten kýlardý; ancak (bu) size verdikleriyle sizi denemesi Ýçindir. Artik hayýrlarda yarýþýnýz. Tümünüzün dönüþü Allah'adýr. Hakkýnda anlaþmazlýða düþtüðünüz þeyleri size haber verecektir» (Maide: 48).
Gelen heyetlerin hepsinden sonuç alýnamýyordu. Bý'r Ma'un'daki katliamdan sorumlu olan Amir Ýbn Tufeyl þimdi Beni Amir'in baþýna gelmiþ ve kabilesinin baskýlarý sonucunda Medine'ye gelmek zorunda kalmýþtý. Fakat cahil bir adamdý. Ýslâm'a karþýlýk Peygamber (s.a.v)'den kendisini halifesi olarak ilân etmesini istedi. Peygamber (s.a-v.). «O ne senin içindir ne de kabilen içindir» dedi. «O halde», dedi Amir, «Sen þehirlileri yönet, bana da göçebeleri ver... «Hayýr» dedi. Peygamber (s.a.v.); «fakat sana süvarilerin idaresini veriyorum, çünkü sen atlardan anlayan bir adamsýn.» Bedevi lider için bu yeterli deðildi. Hor görerek; «Bir-þeyim olmayacak mý yani?» dedi. Geriye dönerek: «Her tarafý sana karþý atlýlar ve yayalarla dolduracaðým» dedi. O gittikten sonra Peygamber (s.a.v.) dua etti. «Allah'ým, Beni Amir'e hidayet ver ve Tufeyl'in oðlu Amir'in þerrinden Ýslâm'ý kurtar.» Amir yolda bir saldýrýya uðradý ve eve varmadan öldü. Kabilesi yeni bir temsilci kurulu gönderdi ve anlaþma yapýldý. Þair Labîd (r.) de elçilerden biriydi ve Müslüman olmuþtu. Bundan sonra þairliði býrakmak istediði söyleniyordu. «Buna karþýlýk ' Allah bana Kur'an'ý verdi» demiþti. Fakat yine de yeteneklerini dinin hizmetinde kullanarak Ölünceye dek þiir yazmaya devam etti.
Hac zamaný yaklaþýyordu. Peygamber (s.a.v.) hacýlarla ilgilenme görevini Ebu Bekir (r.)'e verdi. Ebu Bekir (r.) Medine'den üçyüz kiþiyle yola çýktý. Fakat onlar gittikten kýsa bir süre sonra, Müslüman ve müþrik Mekke'ye giden tüm hacýlarýn duymasý gereken önemli bir âyet nazil oldu. Peygamber (s.a.v.) «Bana benim ailemden birinden baþkasý temsilci olamaz» dedi ve Ali (r.) 'e tüm hýzýyla gidip hacýlara yetiþmesini söyledi, inen âyetleri Mina'da okuyacak ve o yýldan sonra Kâ'be'ye çýplak girilemeyeceðini ve putperestlerin son defa Haç yaptýklarýný ilân edecekti.
Ali Cr.) yetiþtiðinde Ebu Bekir (r), topluluða kumanda etmek üzere mi geldiðini sordu. Ali (r.) onun kumandasý altýnda olacaðýný söyledi ve birlikte yola çýktýlar. Namazlarý Ebu Bekir kýldýrdý ve hutbeleri de o okudu. Bayram günü, tüm hacýlar kurbanlarýný kesmek üzere Mina vadisinde toplandýklarýnda Ali (r.) ilahî mesajý açýkladý. Mesajýn konusu, putperestlere serbestçe gidip gelme için dört ay mühlet verildiði, bu süreden sonra Allah'ýn ve Ra-sulü'nün onlara, karþý bir sorumluluklarý olmayacaðýydý.
Onlara savaþ ilan edilmiþti. Bundan sonra görüldükleri yerde öldürülecek ya da esir alýnacaklardý[7]. Ýki istisna yapýlmýþtý Peygamber (s.a.v.)'le özel anlaþmasý olan ve bu anlaþmaya uyanlar anlaþma süresi bitinceye etek güvenlikte olacaklardý, eðer bir putperest himaye isterse ona himaye verilecek, îsîâm ona teblið edildikten sonra emin bir yere yerleþtirilecekti. Putperestlerin çýkarýlmasýyla sadece ticaretlerinin durgunlaþacaðýný deðil deðerli hediyelerden de mahrum kalacaklarýný zanneden yeni Müslüman olan Mekke'lilere hitaben yeni bir âyet nazil olmuþtu:
«Ey iman edenler, müþrikler ancak pisliktirler; öyleyse bu yýllarýndan sonra artýk Mesciâ-i Harama yaklaþmasmlar. Eðer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanýz. Allah dilerse sizi kendi fazlýndan zengin kýlar. Hiç þüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandýr.» (Tevbe: 25).
Peygamber (s.a.v.) Hicret'ten sonra onuncu yýl olan ertesi yýl hemen hemen tümünü evde geçirdi. Ýbrahim, yürümeye baþlamýþtý ve henüz Konuþmaya baþlýyordu. Hasan (r.) ve Hüseyin (r.)'in, Zeyneb Cr.) adýnda bir kýzkar-deþleri olmuþtu ve Fatýma (r.) dördüncü bir çocuk bekliyordu. Ailenin diðer yakýnlarý arasýnda Cafer (r.)'in üç oðlu vardý. Cafer'in ölümünden sonra Esma (r.) ile evlendiði için bu üç çocuk Ebu Bekir (r.)'in üvey oðullan olu-
yordu. Esma (r.) da bir bebek bekliyordu. Peygamber (s.a. v). Esma'nm kardeþi Ümmü'1-Fadl (r.)'ý çok severdi. Mekke'de iken sýk sýk onu ziyaret etmek adetiydi. Abbas (r.) Medine'ye yerleþtiðinden beri yine sýk sýk ziyaret ediyordu. En büyük oðullarý Fadl fr.) olgunlaþmýþ ve Peygamber (s. a.v.) tarafýndan sevildiðini gösteren birçok olayla karþýlaþmýþtý. Bunlardan biri de, Peygamber (s.a.v.)'in Meymu-ne (r.)'de kaldýðý zamanlar, yeðeni Fadl (r.)'ý onunla-birlikte kalmaya davet etmesiydi.
Delegeler bir önceki yýl gibi gelmeye devam ediyordu Bunlardan biri, Peygamberle (s a.v) anlaþma yapmak isteyen Necran hris Uyanlarýn d andý. Onlar Bizans yönetimin-deydiler ve geçmiþte Konstantinapol'den birçok yardým görmüþlerdi. Altmýþ itiþi olan delegeleri Peygamber (s a.v.) Mescid'de kabul etti. Onlarýn dua etme vakti geldiðinde Peygamber (s.av.) onlarýn doðuya dönerek dua etmelerine izin verdi.
Kaldýklarý sürece yapýlan görüþmelerde birçok ilkelere deðinildi, isa'nýn kiþiliði hakkýnda Peygamber (s.a.v)'le arasýnda birçok anlaþmazlýklar çýktý. Bunun üzerine þu âyetler nazil oldu-
«Þüphesiz, Allah ka'ýnda Ýsa'nýn durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattý[8], sonra da «ol» demesiyle o hemen oluverdi. Gerçek, Rabbindendir. öyleyse kuþkuya kapýlanlardan olma. Artýk sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkýnda seninle «çekiþip-tartýþmalcra giriþirlerse» de ki: «Gelin oðullarýmýzý ve oðullarýnýzý, kadýnlarýmýzý ve kadýnlarýnýzý, kendimizi ve kendinizi çaðýralým, sonra kcrþthkh lanctleþelim de Allah'ýn lanetini yalan söylemekte olanlarýn üs'üne kýlalým.» (Al-i Imran: 59-61}.
Peygamber (s.a.v.) bu âyetleri hristiyanlara okudu ve onlarý kendisi ve ailesi ile buluþup âyette Önerilen þekilde
anlaþmazlýðý çözmeye davet etti. Onlar düþüneceklerini söylediler, ertesi gün Peygamber (s.a.v.)'e geldiklerinde, Ali (r.)'nin, Fatýma lr.)'nýn ve iki oðullarýnýn yanýnda olduðunu gördüler. Peygamber (s.a.v.) büyük bir aba giymiþ ve hepsini de içine alacak þekilde yaymýþtý. Bu nedenle bu beþ kiþiye, «ehl-i aba» denirdi. Hristiyanlara gelince, anlaþmazlýðý artýk daha fazla devam ettiremeyeceklerini anladýlar. Peygamber (s.a.v.î onlara, vergi vermeleri karþýlýðýnda kendilerinin, kiliselerinin ve tüm diðer mallarýnýn Ýslâm devletinin korumasý altýnda olacaðýný vadeden bir anlaþma yaptý.
Bu yýlýn ilk aylarýnda süren neþeli mutluluk Ýbrahim'in hastalanmasýyla birlikte sona erdi. Bir süre sonra onun uzun süre yaþamayacaðý ortaya çýktý. Onu annesi Mariye (r.) ve teyzesi SirînCr.) tedavi ediyorlardý. Peygamber (s. a.v.) onu sýk sýk ziyaret ed'yordu ve ölürken yanýndaydý. Çocuk son nefesini verdiði ide kucaðýna aldý ve gözlerinden yaþlar boþandý. Onun yas ve feryadlarý yasaklamasý, ölüm sonrasýndaki tüm üzüntü belirtilerini de yasaklamýþ olduðu anlaþýlýyordu. Bu yanlýþ anlama hâlâ bazý zihinleri meþgul ediyordu. Abdurrahman Ýbn. Avf (r.): «Ey Allah'ýn Rasulü, sen bunu aðlamasýný kastederek yasaklamadýn mý? Müslümanlar seni aðlarken görürlerse onlar da aðlarlar» dedi. Peygamber (s.a.v.) yine aðlamaya devam etti ve konuþabilecek hale geldiðinde: «Ben bunu yasaklamadým. Bunlar acýma ve merhamet belirtileridir. Merhametli olmayana merhamet olunmaz. Ey ibrahim, eðer tekrar buluþma va'di olmasa, bu herkesin geçmek zorunda olduðu bir yol olmasa ve son gelenimizin ilk gidene yetiþeceðini bilin eþek, senin için daha fazla üzülürdük. Yine de senin için çok üzülüyoruz, ey Ýbrahim. Göz aðlar, kalb hüzünlenir, Allah'ýn gücüne gidecek birþey söylemiyoruz» [9]dedi.
Ýbrahim'in Cennette olduðunu söyleyerek Mariye (r.) ve Þirin (r.)'i teselli etti. Onlarý bir müddet yalnýz býraka týktan sonra Abbas (r.) ve Fadl (r.) ile birlikte döndü, îki yaþlý adam oturmug onu seyrederken genç adaýn cenazeyi yýkadý. Daha sonra, cenaze mezarlýktaki küçük mezarýna kondu. Üsame (r.) ve Fadl Cr.) çocuðu mezara uzattýktan sonra Peygamber Cs.a.v.) cenaze namazýný kýldýrdý ve kabrin baþýnda oðlu için dua etti. Mezara toprak atýldýðýnda hâlâ mezarýn baþýndaydý. Daha. sonra bir kýrba su getirmelerini ve mezarýn üstüne serpmelerini emretti. Atýlan topraðýn yüzeyinde dengesizlik vardý, buna iþaret ederek: Sizden biriniz birþey yaptýðýnda, onu mükemmel yapsýn» dedi. Topraðý eli ile düzelterek yaptýðý iþ için «Bu ne iyilik ne de zarar verdi, fakat hüzünlenenin gönlünü ferahlattý»[10] dedi.
Peygamber (s.a.v.) birçok kez, yaptýðý her dünyevi iþte kiþinin mükemmeli aramasý gerektiðini vurgulamýþtýr. Birçok sözü de bu amacýn dünyevi olmadýðýný ve uhrevi olduðunu belirtir. Ali, Peygamberin (s.a.v.) bu konudaki tutumunun þu sözlerle özetlenebileceðini söylemiþtir: «Her zaman yaþayacakmýþ gibi bu dünya için, yarýn ölecekmiþ gibi ahiret için çalýþ.» Her zaman ayrýlmaya hazýr olmak, her zaman uhrevi olmaktýr. Peygamber (s.a.v.): «Bu dünyada bir garip veya bir yolcu gibi ol»[11] demiþtir.
Ýbrahim'in öldüðü gün, cenaze gömüldükten sonra bir güneþ tutulmasý olmuþtu. Bazýlarý bunu Peygamber (s.a. v'Jin üzüntüsüne baðladýlar. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): «Ay ve güneþ Allah'ýn iþaret ayetlerindendir. Onlarýn ýþýðý hiçbir insanýn ölümü için kesilmez. Onlarýn tutulduðunu görürseniz, aydmlanmcaya kadar dua edin.»[12] dedi.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Bak Bol. 30
[2] I. I. 536.
[3] I. I. 0L7.
[4] Mirkhand, Ravdat os-Sâfa II Cilt, 2. 55, 671-2 eski kaynaklarý zikredcr. Brk. B. XXIII, 76
[5] I. I. 953
[6] Daha ünce de belirttiðimiz gibi Kur'an'da birinci þahýstan üçuncu þahýsa (Biz... Allah) geçiþ sýk sýk kullanýlýr.
[7] Bismillah er-Rahman er.Rahim kelimeleriyle baþlamayan tek curo olan Tcvbe Suresinin baþýnda .esirgeme ve baðýþlama iü]mlorinin zikrcdilmemesi bu mesaim sertliðini vurgular.
[8] Buradaki sözler «annesinin rahminde» diye anlaþýlmalýdýr, Çünkü Isa’nýn, Adem'in yaratýlýþý gibi birden bire yetiþten olarak: yaratýlmasý sözkonusu deðildir.
[9] I. S. I/l, 88-9.
[10] Agc.
[11] B. LXXXI, 3.
[12] I. S. I./l, 88-9.
radyobeyan