Efendimizi s.a.s sevmek By: sumeyye Date: 10 Ekim 2010, 16:49:57
EFENDÝMÝZ'Ý (s.a.s) Sevmek
Bu konunun seçiminde, son günlerde dozunu ciddi boyutlara varacak derecede artýran Kâinatýn Efendisi'ni (s.a.s.) sýradan bir insanmýþ gibi görmeye ve göstermeye çalýþan, bazen de saygý sýnýrlarýný aþan tavýr ve yaklaþýmlar etkili olmuþtur diyebilirim. Saygý, sevgi ile iç içe kavramlardýr. Sevgi beraberinde saygýyý istilzam eder. Bu hakikati ikrar mahiyetinde Cenab-ý Hak: “De ki: Allah'ý seviyorsanýz, Bana (Yani Efendimiz'e (s.a.s.) uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn.” (Âl-i Ýmran sûresi, 31) buyurur. Çok acý ve acýklýdýr ki bu
anlayýþ genellikle O’nun (s.a.s.) getirmiþ olduðu deðerler manzumesinin temsilcileri konumundaki bazý kimseler tarafýndan dillendirilmektedir. Ve yine ne hazindir ki bu çevreler O’nu (s.a.s.) sýradan beþer görme ve gösterilmesini adeta vazife edinmektedirler. Oysa O’nu (s.a.s.) en yakýndan tanýma ve takip etme bahtiyarlýðýna ermiþ olan kimselerin Efendimiz’in (s.a.s.) þahsiyet ve makamý hakkýnda bizlere naklettikleri tablo çok farklýdýr.
Bu konuda o mübarek kutlularýn inanç ve anlayýþlarýnýn bilinmesi hayati önemi haizdir. Bu noktadan hareketle konuyu dinimizin en temel iki kaynaðý Kitap, Sünnet ve ardýndan sahabe-i kiram hazretlerinin anlayýþlarý perspektifiyle ele almaya çalýþacaðýz.
Sevgi Nedir Nasýl Olmalýdýr?
Sevmek sevilene karþý kalben alaka duyup muhabbet göstermek, aklen, fikren onunla olmak, sevilen için yaþamaktýr. Onunla beraber olma arzusu içinde kývranmak, onunla beraber olmak, ona benzemek, onun hoþlandýklarýndan hoþlanýp, sevmediklerinden kaçýnmak, onun hal, ahval, tavýr ve diline benzemektir.
Rivayet edilir ki: birbirlerine kýrýlan iki arkadaþtan biri uzun bir aradan sonra diðerinin kapýsýný çalar. ‘Kim o?’ diye seslenir içerdeki. ‘Benim’ der kapýyý çalan. ‘Burada ikimize birlikte yer yok’ diye cevap verir öbürü. Aradan uzunca bir zaman geçer. Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiði arkadaþýnýn kapýsýný. ‘Kim o?’ diye sorar yine içerdeki. ‘Sen’im!’ der bu sefer. Ve kapý sonuna kadar aralanýr. Hz. Mevlana da: ‘Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsanýz, öylesine sevmelisiniz ki, benliðinizi býrakýp adeta ‘o’ olmalýsýnýz’ diye anlatýr hakiki muhabbeti. Ýþte sevmek ‘o’ olmaktýr. Kalbi sadece ‘o’na hasretmektir.
Evet Efendimiz’i (s.a.s.) çok sevmeliyiz. Sevgimizi de O’nda fâni olarak izhar etmeliyiz. Bu mevzuda zikredeceðimiz o kadar kriter vardýr ki, alt alta sýralanacak olsa herhalde bir makale sýnýrýný çoktan aþacaktýr.
O’nu Sevmemizi Allah Talep Etmiþtir.
Cenab-ý Hak bizatihi bu mevzuda ‘Mü’minlerin, Peygamber'i kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir.’ (Ahzâb sûresi, 6) buyurmaktadýr. Ayette geçen emir de mutlak itaati gerektirir.
Efendimiz (s.a.s.) de konuyla ilgili olarak ayrýca þöyle buyurur:‘Sizden biriniz, beni anasýndan babasýndan, evlatlarýndan ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe, tam anlamýyla iman etmiþ olmaz.’ (Buharî, iman 8; Müslim, iman 70)
Sevmek sevilenin arzusunu yerine getirmeyi gerektirir. Sevilen/sevilecek olan Rabbimiz ise bu gerçek daha da önem arz edecektir. Yani O’nu (c.c) sevmemiz yine O’nun (c.c) emirlerini yerine getirmemizle gerçekleþecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus þu ki, Rabbimiz Âl-i Ýmran sûresi, 31. ayette: ‘De ki: Allah'ý seviyorsanýz, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Allah, çok baðýþlayýcý ve merhametlidir.’ buyurmaktadýr. Yani kendisini sevmemizin þartýný Efendimiz’e ittiba ile mukarin kýlmaktadýr. Zira netice olarak Efendimiz’e ittiba yine Rabbimize ittiba demektir.
‘O halde Allah’ý sevenler bu emr-i ilahiyi teblið eyleyen Resulullah’a muhalefet etmemek ve onun talimatý tebligatýna tâbi olmak ve onu numune-i imtisal addeylemek lâzým gelir. Bu itaat doðrudan doðruya Allah'a itaattir. Çünkü Hz. Muhammed'in þahsý ve bedenî varlýðý bakýmýndan deðil, O'nun peygamberlik görevi bakýmýndandýr ve Allah adýna vekâlet yoluyla olan bir itaattir. Yani, bana uyunuz, demek, "Allah'a ve Resûle uyunuz!" demektir. (Bkz.: Yazýr, Elmalýlý Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, Ýstanbul, 1936, 2/1076-1077 )
Efendimiz (s.a.s.) Kendisinin Sevilmesini Bizzat Talep Etmiþtir
Efendimiz (s.a.s.)’i sevmek O’nun getirmiþ olduðu Kur’ân’ý sevmek, deðerler manzumesini sevmek demektir. Bu noktadan hareket edilecek olursa Efendimiz (s.a.s.) kendi beþerî zâtýndan ziyade temsil ettiði risalet vazifesiyle bütünleþmiþ olan mübarek þahsiyetinin sevilmesi gerektiðini vurgulamak istemiþtir.
Yukarýda da zikrettiðimiz gibi Hz. Ömer (r.a): ‘Yâ Resûlallah! Sen'i caným dýþýndaki her þeyden çok seviyorum!..’ der. Efendimiz (s.a.s.) Hz. Ömer (r.a)’ýn elini tutar ve: ‘Beni canýndan çok sevmedikçe olmaz, Yâ Ömer!’ buyurur. O da hemen: ‘Canýmdan da çok seviyorum Yâ Resûlallah!’ der. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s.): ‘Þimdi oldu.’ buyurur.
Efendimiz (s.a.s.) Mekke’den Medine’ye hicret etmiþ Muhacirlere kucak açan Ensarý sevmenin iman alameti olduðunu ifade eder. ‘Ensârý sevmek, iman alâmetidir. Münafýklýðýn alâmeti ise, Ensâra kin ve düþmanlýk duymaktýr.’ (Buharî, Menâkýbu'l-Ensâr, 4) Buradan Efendimiz (s.a.s.)’i sevmenin evveliyatla imanýn gereði olduðunu istinbat edebiliriz.
Ýnsan Olmak Efendimiz’i (s.a.s.) Sevmemizi Gerektirir
Her þeyden önce kâinatta yaratýlmýþ bir varlýk olmak Efendimiz (s.a.s.)’e borçlu olmayý gerekli kýlar. Zira kâinat, O (s.a.s.)’nun yüzü hürmetine halk edilmiþtir. O (s.a.s.) olmasaydý kâinat olmayacak, insanlýk varlýk alemine teþrif etmeyecek, mahz-ý þer olan yoklukta kalacaktý.
Ayrýca onun dünyaya teþrif etmesi ile kâinatta var olan canlý-cansýz her mahluk nasibini almýþtýr. Öncelikle vahye muhatap olan ins ve cin O’nun ebediyetlere daveti ile dünya ve ahiret saadetine nail olmuþlardýr. Zira Efendimiz (s.a.s.) âlemlere rahmet olarak gönderilmiþtir. Allahu Teâla þöyle buyuruyor: ‘Doðrusu bu Kur'ân'da, kulluk eden kimselere bildiri vardýr. Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.’ (Enbiya sûresi, 106-107). Diðer açýdan Efendimiz (s.a.s.) getirmiþ olduðu deðerler manzumesi ile bizlere insanlýðýmýzý öðretmiþtir. Tebessümün dahi ibadet olduðunu biz O (s.a.s.)’nun hedy ve siretinden öðrenmiþ bulunuyoruz.
Ýman Nimeti Efendimiz (s.a.s.)’i Sevmemizi Gerektirir.
Ýman, iki cihan saadetinin olmazsa olmaz anahtarýdýr. Allahu Teâla Hucurat sûresi, 7. ayette þöyle buyuruyor: ‘Ama Allah size imaný sevdirdi ve onu kalblerinizde güzelleþtirdi.’ Bu durumda kalblerimizde sevdirilen iman ile bu imanýn en güzel temsilcisi Efendimiz (s.a.s.) tabiatýyla sevilecektir. Diðer bir tabirle O (s.a.s.)’nu sevmek fýtratýmýza derc edilen iman sevgisi gereðidir.
Bir hadislerinde Efendimiz Hz. Ali (r.a)’ye: "Allâh'a yemin ederim ki Cenâb-ý Hakk'ýn senin vâsýtanla bir tek kiþiyi hidâyete kavuþturmasý, (en kýymetli dünya nimeti sayýlan) kýrmýzý develere sâhip olmandan daha hayýrlýdýr.” (Buhârî, Ashâbu'n-Nebî 9). buyurur. O halde Efendimiz (s.a.s.)’i bizlere iman nimetiyle tanýþmamýza vesile olduðu için en azýndan minnet borcumuz gereði sevmeliyiz.
‘Ýþte, O Zât'ýn telkin ettiði iman nazarýyla kâinata bakýlmadýðý takdirde, kâinat böyle korkunç, zulümatlý bir þekilde görünecekti. Fakat o mürþid-i kâmilin gözüyle ve iman gözlüðüyle bakýlýrsa; her taraf nurlu, ziyadar, canlý, hayatlý, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-ý didar edecektir.’ (Bediüzzaman, Mesnevi, s. 22)
Efendimiz (s.a.s.) Kemale Ermenin Vesilesidir
Efendimiz (s.a.s.) getirmiþ olduðu deðerler manzumesi ile en eþref varlýk olarak yaratýlmýþ olan insanýn bünyesinde var olan týlsýmý idrak etmesi ve neticesinde evc-i kemâlini bulmasýna vesiledir. ‘Kâinatýn kemalâtýný keþfeden canlý bir güneþtir. Saadet-i ebediyeyi ihbar ve tebþir ediyor. Nihayetsiz rahmeti keþfetmiþ, ilân ediyor. Saltanat-ý rubûbiyetin mehasininin dellâlý ve esma-i Ýlahiyenin gizli definelerinin keþþafýdýr.’ (Bediüzzaman, Mesnevi, s. 22)
O öyle bir ýþýktýr ki O’nunla zulümât daðýlmýþ, O’nun rehberliði ile medeniyetler meydana gelmiþtir. ‘Öyle ise, O’ndan sonra gelen asýrlarýn o Zâttan aldýklarý feyizlere dikkat etmek üzere geri dönelim. Bak arkadaþ! Bütün bu asýrlar, o Asr-ý Saadet'in güneþinden Ebu Hanife, Þafiî, Ebu Yezid, Cüneyd-i Baðdadî, Abdülkadir-i Geylanî, Ýmam Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, Ebu Hasen-i Þazelî, Þah-ý Nakþibend, Ýmam Rabbanî (Radýyallahü anhüm ecmaîn) gibi binlerle nuranî ziyadar yýldýzlar ayrýlýp, âlem-i beþeri tenvir etmiþlerdir.’ (Bediüzzaman, Mesnevi, s. 26)
En Hayýrlý Olan Sevilir, Sevilmelidir
Efendimiz’in isminin ‘övülen’, ‘çokça övülen’ anlamýna gelen Muhammed olmasý dikkat çekicidir. Yeryüzünde övülmüþ olmasýndan dolayý ‘Muhammed’ ismiyle, göklerde yeryüzünden daha fazla övülmesinden dolayý da ‘Ahmed’ ismiyle adlandýrýlmýþtýr. Ýbn Abbâs (r.a.)’den þöyle rivâyet ediliyor: "Peygamber (s.a.s.)’in ashabýndan bazý kiþiler, kendisini beklemek üzere oturmuþlardý. Resûlullah (s.a.s.) çýktý onlara yaklaþýnca onlarýn konuþtuklarýný duydu. Bazýlarý þöyle diyordu: 'Þaþýlacak þey doðrusu Allah yaratýklarýndan birini dost edinmiþ, Ýbrahim'i dost edinmiþ' diðer bir kýsmý ise 'Musa’nýn Allah’la konuþmasý daha hayret verici bir þeydir. Allah onunla apaçýk konuþmuþtur.' Diðer bir kýsmý ise 'Ýsa Allah’ýn kelimesi ve ruhudur.' Diðer bir kýsmý da 'Adem, babasýz þekilde yaratýlmýþ, seçkin insandýr.' dediler.” Resûlullah (s.a.s.) onlarýn yanýna geldi selam verip þöyle buyurdu:
"Konuþmalarýnýzý ve hayret ettiðiniz þeyleri dinledim. Ýbrahim, Allah’ýn dostudur ve bu bir gerçektir. Musa da Allah’ýn konuþtuðu seçkin bir kimsedir, bu da doðrudur. Ýsa da Allah’ýn ruhu ve kelimesidir. Bu da bir gerçektir. Âdem’i Allah seçmiþtir. Bu da bir gerçektir. Dikkat ediniz Allah’ýn sevgilisi benim, övünme yok. Kýyamet günü hamd sancaðýný taþýyacak olan benim, övünmek yok… Kýyamet gününde ilk þefaat edecek olan benim þefaati kabul edilecek olan da benim. Fakat övünme yok… Cennetin kapýlarýnýn halkalarýný ilk hareket ettirecek olan benim. Allah bana Cennet kapýsýný açacak beraberimde olan mü’minleri ve fakirleri Cennete sokacaktýr, fakat övünme yok… Ben geçmiþlerin ve geçeceklerin en deðerlisiyim, fakat bunlarý övünmek için söylemiyorum...” (Dârimî, Mukaddime 27)
Efendimiz (s.a.s.) peygamberlerin de en hayýrlýsýdýr.
Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre, Resûlullah (s.a.s.) þöyle buyurdu: ‘Peygamberler içinde benim örneðim bir ev inþa edip, onu en iyi þekilde yapýp bir tuðla yeri eksik
býrakan kimsenin durumu gibidir. Ýnsanlar bu binanýn çevresinde dolaþýrlar ve ona hayran olurlar ve o tuðlanýn yeri de yapýlmýþ olsaydý derler. Ýþte Peygamberler içinde benim yerim o (altýn) tuðlanýn yeri gibidir.’ (Tirmizî, Edeb 77)
En Büyük Terbiyeci Sevilir
Efendimiz (s.a.s.) Cahiliye dönemi âdet ve alýþkanlýklarý ile insanlýk onurunu ayaklar altýna almýþ bir hayat içindeki bir toplumdan yeryüzünün gelmiþ geçmiþ en hayýrlý insanlarýnýn çýkmasýna vesile olmuþ üstâd-ý ekberdir.
‘Arkadaþ! O Zâtý harekete getirip o inkýlablarý kendisine yaptýran ancak bir kuvve-i kudsiyedir. Evet bilhassa Ceziretü’l-Arab'da yaptýðý inkýlab ve icraata bak!.. O sahralarda, o çöllerde, âdetlerini muhafazada çok mutaassýb ve asabiyetlerinde fevkalâde inatçý ve kasavet-i kalb ve merhametsizlikte emsalsiz ve hattâ diri diri kýzlarýný topraða gömüp öldürürlerken müteessir bile olmayan pek çok vahþi kavimler oturmakta idiler. O zât-ý nuranî kýsa bir zamanda o kavimlerin ahlâk-ý seyyielerini kaldýrarak ahlâk-ý hasene ile tebdil ettirdi. Hattâ o zât-ý mürþidin (s.a.s.) telkin ettiði iman nuru sayesinde, o vahþi insanlar, insan âleminde insanlara muallim oldular. Ve medeniyet dünyasýnda, medenîlere üstad oldular.’ (Bediüzzaman, Mesnevi, s. 23)
‘Bilirsin ki, sigara gibi küçük bir âdeti, bir þeyi tiryakisinden ref' etmek pek zahmettir. Hattâ büyük bir hâkim, büyük bir azim ile küçük bir kavimde itiyat edilen bir hasleti kaldýrmakta büyük müþkilâta rast gelir. Hâlbuki bu Zât-ý nuranî, pek çok âdetleri, pek çok asabî, inatçý kavimlerden, cüz'î bir kuvvetle, kýsa bir zamanda kaldýrarak, yerlerini yüksek, nezih ahlâk ve âdetler ile doldurmuþtur. Evet Hazreti Ömer Ýbnül Hattab (r.a)’ýn Ýslâmiyetten evvel ve sonraki halleri bu mes'eleye güzel bir misaldir. Bunun gibi icraat-ý esasiyesinden binlerce hârikalar vardýr. O Zâtýn o zamandaki icraatýna hârika diyoruz. Acaba bu zamanýn yüzlerce feylesoflarý, o zamanda o vahþet-âbâd cezireye gidip, pek uzun zamanlarda o vahþileri ýslah için çalýþsalar, o Zât-ý mürþidin bir senede muvaffak olduðu kadar, onlar elli senede muvaffak olabilirler mi? Hâþâ!’ (Bediüzzaman, Mesnevi, s. 23)
Sahabe-i Kiram’ýn Efendimiz (s.a.s.)’e Muhabbet ve Sadakati
Yukarýda da belirttiðimiz üzere Efendimiz (s.a.s.)’i en yakýndan tanýmýþ olan, her hareketini takip ve tespit eden sahabe-i kiramýn bu mevzudaki yaklaþýmlarý bizim için en önemli hüccet olmalýdýr. Efendimiz (s.a.s.)’e ‘Canýmýz sana feda olsun Ya Resûlallah’ ‘Anam babam sana feda olsun ya Resûlallah’ ‘Dahîlek ya Resûlallah’ gibi ifadeleri bu mevzudaki hassasiyetlerine en güzel örnek olsa gerekir.
Sahabe-i kiram (radýyallahu anhül) bizlere de bu mevzuda rehber olmuþlardýr. O konuþunca rüzgar bile susuyordu. Bedir’de ‘Ey Ashab Hazýr mýsýnýz?’ diyen Efendimiz(s.a.s.)’e Sa’d b. Muaz ayakta söyle cevap veriyor: ‘Ya Resulallah seni hak dinle gönderen Allah’a hamd olsun ki, sen bize denizi gösterip dalarsan biz de seninle birlikte dalarýz, Allah’ýn bereketiyle yürüt bizi.’
Hz. Ömer b. Hattâb (r.a.) þöyle der: “Ebû Bekir, efendimiz ve bizim en hayýrlýmýzdýr. Resûlullah (s.a.s.)’e de en sevgili olanýmýzdýr.” (Buhârî, Menakýb 17)
Sahabe-i kirâm Hazretleri Efendimiz (s.a.s.)’i o kadar sevip sayýyordu ki O (s.a.s.)’nu her davranýþlarýnda örnek almaya çalýþýyorlardý. Örneðin O (s.a.s.)’nun hayatýn her safhasý ile ilgili tavsiye ve deðerlendirmelerine akýl sýr erdiremeyen bir müþrik: ‘Görüyorum ki dostunuz (Muhammed) size her þeyi, ama her þeyi hatta helâya nasýl oturacaðýnýzý bile öðretiyor’ der. Selman-ý Farisi (r.a.) bütün vakar ve ciddiyetiyle cevaben: ‘Evet, bize her þeyi O öðretiyor’ der ve tuvalet adâbýyla Efendimiz (s.a.s.)’den iþittiði tavsiyelerini teker teker sýralar. ‘Peygamber böyle þeylerle meþgul mü olurmuþ demeye getiren devrin çaðdaþ kafa yapýsýna gerçeði bütün safiyet ve açýklýðý ile haykýrýyordu: ‘Evet, bize her þeyi O öðretiyor’. (Ýlgili örnekler için bkz. Çakan Ýsmail Lütfi, Sünnetin Bütünlüðü, (Hz. Peygamber ve Aile hayatý Tartýþmalý Ýlmi Toplantýlar Dizisi) s. 127, Ýstanbul, 2006.)
Beni Mustalýk kabilesinden esirler alýnmýþtý. Efendimiz (s.a.s.)’in, azýlý düþmaný bu kabilenin reisi Haris’in kýzý Hz. Cüveyriye ile onun öncülüðünde kabileleri Ýslam’a ýsýndýrmayý hedefleyerek evlenmesinin ardýndan Ensar ve Muhacirler Efendimiz (s.a.s.)’e olan saygý ve sevgileri neticesinde O (s.a.s.)’nunla akrabalýk baðý bulunan bir kabilenin insanlarýnýn esir edilemeyeceði düþüncesiyle alýnan bütün esirleri salývermiþlerdir.
Ebû Eyyûb el-Ensâri (r.a) anlatýyor: "Resulullah kendisine bir yiyecek sunulduðu zaman yiyeceði kadar yer, artaný bana gönderirdi. Bir gün, içinde sarýmsak bulunan bir kap yemeði hiç el sürmeden bana iade etti. Bunun üzerine kendilerine gittim ve ‘Sarýmsak yemek haram mý?’ dedim.
O (s.a.s.): ‘Hayýr, haram deðildir, ancak ben kokusundan dolayý hoþlanmýyorum’ buyurdu. Ebû Eyyûb el-Ensâri (r.a) de: ‘O halde, sizin hoþlanmadýðýnýzdan ben de hoþlanmýyorum' dedi." (Ýlgili örnekler için bkz. Çakan, Ýsmail Lütfi, a.g.e., s. 121.)
Sahip Olduðu Ahlaki Deðerler Sevilmesini Gerektirir
Bir insanýn, bütün güzellikleri, bütün kâmil vasýflarý bir arada cem etmesi mümkün deðildir. Ancak bu insan Efendimiz (s.a.s.) olursa durum deðiþir. Peygamber Efendimiz bütün ahlakî güzellikleri zirvede temsil eden bir ahlak abidesidir. O (s.a.s.), hem imam, hem muallim, hem hatip, hem komutan, hem hâkim, hem ailesi içinde ideal eþ, çocuklarý için ideal bir baba, hem muttakî, hem emîn, hem âdil, hem sabýr kahramaný, hem hem hem, satýrlarýn almayacaðý, sözcüklerin kifayet vermeyeceði hemhemler. O (s.a.s.) hiçbir zaman lanet peygamberi olmamýþtýr. Baþta kendi kavminden olmak üzere karþýlaþtýðý her türlü ezâ ve cefa karþýsýnda hep sabýr göstermiþ, beddua etmemiþtir.
Örneðin Tufeyl bin Amr, Efendimiz (s.a.s.)’e gelerek kabilesinin Ýslâm’a girmeyi reddettiðini iletmiþ ve onlar için beddua talebinde bulunmuþtu. Efendimiz (s.a.s.) ise ellerini kaldýrarak: ‘Allah’ým, onlara hidayet ver, onlarý imana getir.’ buyurmuþtur. Ayný durum Sakîf kabilesi için de mevzu bahistir. Yapýlan savaþta Sakîf okçularý Müslümanlara çok zarar vermiþtir. Sahabeden bir kýsmý, ‘Ya Resulullah Sakîf kabilesinin oklarý bizi yaktý, onlara beddua et!’ deyince, Efendimiz (s.a.s.): ‘Allah’ým, Sakîf'e hidayet ver!’ buyurmuþtur.
‘Bütün ahlâk-ý hamîdenin en yüksekleri o Zâtta içtima etmiþ olduðuna bütün âlem þehadet ediyor. Ve keza en nezih hasletleri ve huylarý ve en yüksek seciyeleri câmi' bir þahsiyet-i maneviye sahibi olduðuna icma vardýr. Ve keza o zâtýn en yüksek derecede bulunan zühd ve takva ve ubudiyeti þehadetleriyle mâlik olduðu kuvvet-i imaniye ile musaddaktýr. Ve keza siyer-i Nebeviyenin þehadetiyle derece-i vüsûku ve kemal-i ciddiyet ve metaneti ve bütün iþlerinde ve harekâtýnda kuvvet-i emniyeti, hakka mütemessik ve hakikate sâlik olduðunu tasdik eden kat'î delillerdir.’ (Bediüzzaman, Mesnevi, s. 21)
Efendimiz (s.a.s.) Mekke’deki hayatý boyunca yüce ahlak ve faziletlerinden dolayý ‘emîn’ olarak bilinir.
O'nun (s.a.s.) hakkýnda Hz. Âiþe (r.a): "Ahlaký Kur'ân'dý" der. Evet, Efendimiz (s.a.s.) yaþayan Kur'ân’dý. Kur'ân'ýn, canlý tatbîki idi. Kur'ân'da nâzil olan emir ve yasaklarýn tafsilatý O (s.a.s.)'nun hayatýndaki uygulamasý idi. Allahu Teâla bu hakikati ifade sadedinde: "Þüphesiz sen büyük bir ahlâka sahipsin." (Kalem sûresi, 4) buyurur. Kendileri de (s.a.s.) bu hususta: ‘Rabbim bana edebi güzel bir surette ihsan etti, edeplendirdi’ buyurur. Onun edebi, ahlakî vasýflarý Kur’ân-ý Kerîm’den sonra getirmiþ olduðu en büyük mucize olarak kabul edilir. Zira böylesi bir terbiye ve ahlaki deðerler ancak Yüce Rabbimizin terbiyesinden geçmiþ olmayý istilzam eder.
Aþaðýda örnek kabilinden serdedeceðimiz taþýmýþ olduðu vasýflarýnýn her birisi O’na sevgi ve saygýya gerektirecek birer alt baþlýk mahiyetindedir: O'nun (s.a.s.) hal ve davranýþlarýnda aþýrýlýk yoktu. Lüzumsuz söz söylemez, az ve öz konuþurdu. Konuþurken yüksek sesle konuþmaz, kimseyi incitmez, kimseye fena söz söylemezdi. Kötü konuþmazdý. Kýnayan, hata arayan biri deðildi. Ýnsanlarýn güldükleri þeye O (s.a.s.) da gülerdi. Her sözü hikmet doluydu. Efendimiz (s.a.s.) bir þeye iþaret ettiðinde elinin tamamýyla iþaret eder, bir þeyi beðendiðinde de elini hareket ettirirdi. Hareketleri hep aðýr baþlý idi. Yumuþak huylu ve alçak gönüllü idi.
Birisiyle konuþurken ona bütün vücuduyla yönelirdi. Efendimiz (s.a.s.)’in yüzünde tebessüm eksik olmazdý. O (s.a.s.)’na bakan rahat ederdi. Herkesin gönlünü alýr, herkesi hoþnut ederdi. Ashabý ile arasýnda duvar örmemiþti. Herkese deðer verirdi. Herkese alçak gönüllü davranýrdý. Kimse O’nunla (s.a.s.) birlikte olmaktan rahatsýz olmamýþtý. Efendimiz (s.a.s.) öfkeden sakýnýrdý. Kýzmasý da din ve diyanet içindi. Efendimiz (s.a.s.) hiç aceleci davranmazdý. Karþýlaþtýðý kimseye ilk selam veren O (s.a.s.) olurdu. Çocuklara da selam verirdi. Efendimiz (s.a.s.) akraba, eþ-dost canlýsýydý. Üzerinde tefekkür hâkimdi. Aðýr baþlý, ciddi, ayný zamanda çok kolay ulaþýlan biriydi. Bir yere izinsiz girmezdi. Efendimiz (s.a.s.)’ýn bir diðer önemli vasfý nefsini müdafaa etmemesiydi. Münakaþaya girmez, çok konuþmaz, kendisini ve toplumu ilgilendirmeyen bir meseleye kesinlikle karýþmazdý.
Bu gibi vasýflardan sadece biri bile sahibinin halk nezdinde sevilmesini ve sayýlmasýný gerektirirken, Efendimiz (s.a.s.) bu ve benzeri daha birçok üstün vasýflarla donanmýþ örnek insandýr.Yrd. Doç. Cüneyt Eren
Ynt: Efendimizi s.a.s sevmek By: ceren Date: 25 Mart 2017, 21:01:29
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri peygamber efendimizin yolunda giden onlarin sunnetine tabi yasayan ve kalbini onun sevgisi ile besleyen kullardan olalim insallah...
Ynt: Efendimizi s.a.s sevmek By: HALACAHAN Date: 26 Mart 2017, 00:20:14
Aleykum selam
Sevmek sevilene karþý kalben alaka duyup muhabbet göstermek, aklen, fikren onunla olmak, sevilen için yaþamaktýr. Onunla beraber olma arzusu içinde kývranmak, onunla beraber olmak, ona benzemek, onun hoþlandýklarýndan hoþlanýp, sevmediklerinden kaçýnmak, onun hal, ahval, tavýr ve diline benzemektir insaallah bu þekilde sevenlerden oluruz
Ynt: Efendimizi s.a.s sevmek By: Sevgi. Date: 26 Mart 2017, 04:16:36
Aleyna Ve Aleykümüsselăm. O ki canlar caný nebiler nebisi gönüllerimizin sultaný hz peygamberimiz * Sallallahu aleyhi ve sellem * dir. Mevlam bizleri kendi sevgisiyle ve Peygamberimiz'in sevgisiyle rýzýklandýrsýn inþaAllah. Amin ecmain
Ynt: Efendimizi s.a.s sevmek By: HALACAHAN Date: 19 Nisan 2017, 21:20:38
Sevmek sevilene karþý kalben alaka duyup muhabbet göstermek, aklen, fikren onunla olmak, sevilen için yaþamaktýr allahým her an seni ve habibini seven kullarindan eyel bÝzleri amin