Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz )
Pages: 1
Taiften Mekke fethine By: sidretül münteha Date: 10 Ekim 2010, 14:27:48
Yusuf sûresinin gölgesinde taif’ten mekke fethine




Hicretin 8. yýlýnda Efendimiz (sav) 10.000 Sahabe ile birlikte daha dün sürülüp çýkarýldýðý baba ocaðý Mekke’ye, muzaffer bir komutan olarak geri dönmüþtü. O gün Ýslam’ýn izzet ve þerefinin temsil edildiði en önemli günlerden biriydi. ALLAH Resulü o gün aynen atasý Hz. Ýbrahim gibi putlarý kýracak, Kâbe’yi iþgal eden o cansýz taþ yýðýnlarýný birer birer yere devirecekti. Elindeki asa ile putlarý yere düþürürken; “Hak geldi, batýl yok oldu. Muhakkak ki, batýl yok olmaya mahkûmdur” diye haykýracaktý.

Kâbe’nin içerisinde bunlar olurken, dýþarýda 20 yýlý aþkýn bir zamandýr Ýslami davete karþý olan, O’nun (sav) yürüdüðü yollara dikenler serpen, üzerine deve iþkembeleri atan, O’na sözlü ve fiili saldýrýlarda bulunan, ailesine ve arkadaþlarýna her türlü zulmü reva gören, kalabalýk bir topluluk akýbetlerinin ne olacaðý konusunda endiþeli bir bekleyiþ içerisindeydiler. Bir müddet sonra Efendimiz (sav) böyle bir topluluðun huzuruna çýktý ve mübarek lisanýndan çýkan cümle þu oldu: “Þimdi size ne yapmamamý bekliyorsunuz?” Akýbetleri konusunda oldukça endiþeli olanlar, yine de büyük bir umutla þöyle cevap verdiler: “Sen kerim bir babanýn, kerim bir oðlusun. Biz senden ancak iyilik bekliyoruz.” Onlar yüreklerindeki korkuyla böyle bir cevap verirlerken, aslýnda Efendimiz (sav) onlara nasýl bir muamele yapacaðýný bu sahneden 11 yýl önce belirlemiþti.

Tam 11 yýl önce þuan iktidarýn zirvelerinde olan Efendimiz (sav) yanýnda sadece Zeyd ibn Harise ile birlikte, “acaba, Taif imana yatak olur mu?” düþüncesi ile oralara gitmiþ, uzaktan akrabasý olan Abd-i Külâl oðullarýnýn evine konuk olmuþ, onlara geliþ amacýný açýklamýþ, ama ne yazýk ki, beklediði karþýlýðý elde edememiþti. O evdeki kara yüzlü adamlar, Efendimiz’i (sav) derinden incitecek sözler söylemiþlerdi. ALLAH Resulü o evden dýþarý çýkacaðý zaman onlardan tek bir talepte bulunmuþtu. Demiþti ki; “Sizleri dine davet etmek için geldim, siz ise kabul etmediniz. Bu konuþtuklarýmýz aramýzda kalsýn olmaz mý? Burada konuþtuklarýmýzý Mekkeliler duymasýn.” O kara yüzlü adamlar bu masumane talebi bile olgunlukla karþýlamamýþ; “Senin evimizde düþtüðün bu hali Mekkeli dostlarýmýz duymalýlar” demiþ, birde dýþarýda Efendimiz’i bekleyen bir müjdenin (!) haberini vermiþlerdi.

Efendimiz (sav) o evden dýþarý çýktýðýnda neyi, ne adýna taþladýklarýný bilmeyen çocuklarýn taþlarýnýn hedefi olmuþ, mübarek bedeninden kanlar akarken büyük bir zorlukla kendini Ninovalý Addas’ýn üzüm bahçesine atmýþtý. Bir müddet orada dinlendikten sonra Mekke’ye doðru yola çýkmýþ, Hira daðýnýn eteklerine gelince de yaþlý gözlerle; “Ben þimdi nasýl Mekke’ye gireceðim. Amcam Ebu Talip mi var beni himaye etsin! Haticem mi var, beni þefkatli kollarýnýn arasýna alsýn” demiþti. Zor günlerdi o günler, yýllar sonra Efendimiz (sav) Hz. Aiþe’nin bir sorusu üzerine; “hayatýmýn en zor günleri” deyip, bu hadiseleri anlatacaktý.

O günün Mekke’sinde bir kural vardý; Mekke’den bir olay üzere çýkan, ancak hatýrý sayýlý birinin himayesinde yeniden Mekke’ye girebilirdi. Peki, kim Efendimiz’i o günlerde himaye edebilirdi ki? Efendimiz (sav) çok zor bir durumdaydý. Böyle bir halde Efendimiz, Uraykýt isimli bir þahsý önce Ahnes b. Þerik’e, sonra Süheyl ibn Amr’a himaye talebi ile gönderiyor; ama ikisinden de olumlu bir cevap gelmiyordu. Bu sefer üçüncü bir isim olarak Mut’im Ýbn Adiyy’e gönderiyor; o, bu talebi kabul ediyor, kabilesinden adamlarý toplayýp geliyor ve Efendimiz’i (sav) himayesine alarak Mekke’ye getiriyordu.

Ýþte böyle bir zamanda ve zeminde semanýn kapýlarý açýlýyor; Cibril-i Emin, Muhammedü’l-Emin’e, Yusuf Sûresini getiriyordu. Efendimiz kýssalarýn en güzeli olan bu muhteþem ayetleri okurken, neden bu sûrenin þimdi nazil olduðunu daha iyi anlýyordu. Çünkü bu sûre her ne kadar Hz. Yusuf’u anlatsa da, aslýnda Efendimiz’i anlatýyor, O’na (sav) mesajlar veriyordu.Efendimiz (sav) bu sûrenin kendisine vermek istediði mesajlarý çok iyi anlamýþtý. ALLAH (c.c.) indirdiði bu ayetlerle adeta Resul’üne diyordu ki: “Ey Resulüm! Risaletin davasý zor bir davadýr. Bu davada kardeþlerin tarafýndan kuyulara atýlmak var, birkaç deðersiz dirheme pazarda köle gibi satýlmak var, Züleyha’nýn þehvetli elleriyle gömleðinin arkadan çekilip yýrtýlmasý var, zindanlarý medrese edinme var. Sen bunlarýn hangisine muhatap olursan ol, sakýn aldýrma. Yoluna devam et. Yusuf’u kuyudan iktidara taþýyan ilahi irade, bir gün seni de layýk olduðun makama eriþtirecektir. Eðer bir gün sende kardeþin Yusuf gibi iktidarý ele geçirirsen, onun gibi davran ve onlarýn hepsini baðýþla.”

Efendimiz (sav) bu sûre nazil olduðu zaman elinde hiçbir güç ve iktidar yoktu. Ama O (sav) böyle bir zeminde ve iþin baþýnda güç, kuvvet, fetih ve galibiyet ahlakýný öðreniyordu. Ýþte þimdi karþýsýnda endiþe ile bekleyen Mekkelilere, 11 yýl önce Yusuf Sûresinin mesajlarýndan aldýðý ilahi terbiye ile diyordu ki: “Ben size Yusuf’un kardeþlerine dediði gibi derim: ‘Bugün size hiçbir kýnanma ve ayýplanma yoktur.’ Gidin, hepiniz salýverildiniz.”

Peki, sadece Yusuf Sûresi mi, ALLAH Resulü’ne ahlakýn inþasý noktasýnda böyle önemli katkýlar saðlýyordu? Elbette ki, hayýr; bizler Kur’an-ý Kerim’i istenilen oranda Kur’anu Natýk/Konuþan Kur’an olan Efendimiz’in hayatý ile birlikte okuyabilsek ve anlamaya çalýþsak, asýl o zaman bu mesajlarýn ne kadar çok ve önemli olduðunu daha iyi kavramaya baþlayacaðýz.



Muhammed emin yýldýrým


radyobeyan