Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz )
Pages: 1
Ben sana yeterim By: sidretül münteha Date: 10 Ekim 2010, 14:23:29
Baþka koruyanýn olmamalý Ben sana yeterim



Efendimiz (sallALLAHu aleyhi ve sellem) çok hassas ve duyarlý bir ruha sahip idi. Çevresine bakýnca insanlarýn bakýþlarýndan onlarýn içlerini okur; bakýþlara göre insanlarý ve onlarýn duygularýný hisseder, olumsuz þeyleri sineye çekerdi. 
 


Zaten bu kadar hassas ve duyarlý olmasa idi onun için semâ âlemlerine kapý aralanmasý da mümkün olmazdý. O (sallALLAHu aleyhi ve sellem), fizik ile metafiziði birden duyan ve yaþayan bir ruha sahip olmakla beraber yarým adým atarak hemen öbür âleme geçebilecek derecede bir enginliðe sahipti. Bir yetimin aðlamasýyla ýzdýrap duyar, hatta bazen hýçkýra hýçkýra aðladýðý da olurdu. Tabii mukavemet gereken yerde de mukavemetini gösterirdi. Üstad Bediüzzaman hazretlerinin de ifade ettiði gibi, zýt sýfatlarý nefsinde cem etmesi O'nun (sallALLAHu aleyhi ve sellem) engin bir yaný ve peygamberliðinin de deliliydi.

Gelin þimdi bu ölçüde yüksek bir duyarlýlýða sahip olan o nebinin hayatýnýn akýþýný gözden geçirmeye çalýþalým: O hassas ruh (aleyhi ekmelü't-tehaya), çocuk yaþta iken yetimlik yaþamýþ, iki-üç yaþýnda iken annesinin kocasýz dul bir kadýn olduðunu derin derin içinde hissetmiþtir. Hayatý boyunca da bu hisleri hep ruhunda duymuþtur. Daha sonraki hayatý da uzun süre bir dedenin evinde geçmiþtir. Bütün âlemin babasý vardýr, ama O (sallALLAHu aleyhi ve sellem) babasýný daha doðmadan kaybetmiþtir. Hayatý dört -veya daha kuvvetli rivayete göre altý- yaþýna kadar böyle geçmiþtir. Tam anasýný idrak edip sýcaklýðýný ve okþamalarýný duyacaðý an o da ötelere göç etmiþtir. Sekiz-on yaþýna girince annesi gibi dedesi de O'nu baðrýna basýp "evladým" deyince ALLAH, onu da huzuruna almýþtýr. Aslýna bakýlýrsa bunlarýn her bireri kendi çapýnda çok büyük deðiþik birer imtihandýr. Bi'set-i seniyyenin 8. senesinde -ki bu seneye senetü'l-hüzn veya âmu'l-hüzn denmiþtir- Cenab-ý Hak, Efendimiz'in (sallALLAHu aleyhi ve sellem) iki dayanaðý sayýlan Hz. Hatice'yi ve Ebû Talib'i de almýþtýr.

Bunlarýn hepsi derinlemesine düþünüldüðünde her birinin ayrý dalga boyunda büyük birer imtihan ve ibtilâ olduðu anlaþýlacaktýr. Adeta Nebiler Serveri iç içe imtihanlar ve ibtilâlar yaþamýþtýr. Öyle ki sebepler açýsýndan hiçbir hâmisi kalmamýþ ve sanki Cenab-ý Hak O'na fiilen: "Senin baþka hâmin olmamalý. Ben sana yeterim. Sen sürekli "HasbunALLAHü ve ni'me'l-vekil- ALLAH bize yeter, O ne güzel yardýmcýdýr." diyecek, sana inananlarý da arkana alacak ve onlara örnek olacaksýn. Veyahut da "Hasbiyallâhu- ALLAH bana yeter" diyecek, tek baþýna bana dayanacak ve bana itimat edecek ve ruhunda sürekli bana teslimiyeti, tefvizi ve sikayý en âlî derecede yaþayacaksýn." demektedir. Bu duyguyu bazen baþkalarý da ruhlarýnda derinlemesine hissetmiþtir. Ahireti özleyip oraya gitme arzusu içlerinde tutuþunca bu hislerini mantýklarýyla baský altýna almýþ, ahirete tatlý tatlý yürümeye niyet etmiþken geriye durmuþ, þahsi kaderlerine razý olmuþlardýr.

Hassasiyeti O'nun için büyük ýzdýrap vesilesiydi

Son olarak ALLAH Resûlü'nün hayat-ý seniyeleriyle alakalý bir hususu daha arz etmek istiyorum. Efendimiz (sallALLAHu aleyhi ve sellem), arkadaþlarýna öyle alýþýktý ki, vefat-ý seniyelerine bir hafta kala baþýný kaldýrýp ashabýna bakmýþ, sonra tekrar baþka tarafa çevirmiþ ve aðlamaya baþlamýþtý. Daha sonra da bu hareketini tekrarlamýþtý. Çevresiyle bile bu kadar alakadar olan ve onlara karþý derin bir alaka duyan bir insanýn ne derin bir hassasiyete, ne engin bir duyarlýlýða sahip olduðu her türlü açýklamadan vârestedir. Fazla söz zait, konuyu sizin idraklerinize havale ediyorum.

O (sallALLAHu aleyhi ve sellem) bu duyarlýlýk içinde oladursun bir gün etrafýna gelip giden insanlarýn ciddi tehdit altýnda olduklarýný ve yanýna rahat bir þekilde sokulamadýklarýný görüyor; görüþmeler saðda solda hep kaçamak gerçekleþiyor. Bu durumda O (sallALLAHu aleyhi ve sellem), üç-beþ kiþilik meclisler teþkil edip onlarla yetiniyordu. O zamanlar hiç olmazsa eve döndüðünde de derdini dinleyecek ve kendiyle manevi alýþveriþ yapacaðý, ufkuna göre bir zevcesi vardý. Ne var ki ALLAH (celle celaluhu), onu da elinden alýnca sekiz-on (veya on-on beþ) yaþlarýndaki yetim çocuklarý ile baþ baþa kaldý. Bu arada onlarýn en büyükleri olan Zeynep ve Rukiye kocaya gitmiþ de olabilir. Valideleri vefat edince bütün dayanaklarý ve destekleri gitmiþ oluyordu. Bunun ne derece zor bir hadise olduðunu ancak böyle bir durumu kendimiz bizzat yaþayarak anlayabiliriz. Dýþarýda O'nu tehdit eden bir þiddete mukabil, alýþýk olduðu evde yalnýzlýðýn O'na (sallALLAHu aleyhi ve sellem) verdiði ýzdýrabýn derinliðini de varýn siz kýyas edin. Ýþte Efendimiz (sallALLAHu aleyhi ve sellem), bu ölçekte sýkýntýlara maruz idi.

ALLAH O'na bu tür imtihanlarý tattýrýyor ve daha aðýrlarýna hazýrlýyordu. Evet, O (sallALLAHu aleyhi ve sellem) daha hayatta iken çocuklarýnýn ölümlerini görecekti. Zira O, arkadan gelen insanlara her hususta bir rehberdi. O'nun yolundakiler de ayný þeyleri çekeceklerdi. Ancak, bu kadar imtihana karþýlýk Efendimiz, hiçbir zaman feryad ü figan etmemiþti. Bu gibi hadiselerin o ölçüde hassas bir ruhta nasýl tesir icra ettiðini ve sinesinde nasýl duyulduðunu ALLAH Resûlü'nün hassasiyeti içinde aramak ve anlamak lazýmdýr.

ÖZETLE:

1) Efendimiz çevresine bakýnca insanlarýn bakýþlarýndan onlarýn içlerini okur; bakýþlara göre insanlarý ve onlarýn duygularýný hisseder, olumsuz þeyleri sineye çekerdi.

2) ALLAH Resulü, fizik ile metafiziði birden duyan ve yaþayan bir ruha ve yarým adým atarak hemen öbür âleme geçebilecek derecede bir enginliðe sahipti.

3) Efendimiz, hayatta iken çocuklarýnýn ölümlerini görecekti. Zira O, arkadan gelen insanlara her hususta bir rehberdi. O'nun yolundakiler de ayný þeyleri çekeceklerdi.




Fethullah GÜLEN


radyobeyan