Ashabý Kiram
Pages: 1
Ehli Beyt By: ayten Date: 09 Ekim 2010, 00:39:22
7)Ehli Beyt


Ehl-i Beyt: Hz. Peygamber (a.s.)'ýn ev halký. Ehl-i Beyt, bir evde yaþayan aile fertleri, aile demektir. Ýslâm fýkýh terminolojisinde bir terim olarak Hz. Peygamber (a.s)'ýn hýsýmlarýndan kendilerine zekât verilmesi yasaklanan aile fertlerinin tamamýný ifade etmek için kullanýlmýþtýr. Bu anlamda ehl-i beyt; Hz. Peygamber (a.s.) ve ailesi, Ca'fer, Âkil, Abbâs ve aileleridir. Þia'ya göre ise; Hz. Peygamber (a.s.)'ýn ailesi, eþleri ve çocuklarýyla Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir.[75]
 

Rasûlullah (a.s.) ile ehl-i beyt'e de salât ve selâm getirmek müslümanlarýn bir görevidir.[76]

 
Ehl-i beyt terimi Kur'ân-ý Kerîm de Ahzâb sûresindeki þu âyette açýklanmýþtýr:

 
وَقَرْنَ فى بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُولى وَاَقِمْنَ الصَّلوةَ وَاتينَ الزَّكوةَ وَاَطِعْنَ اللّهَ وَرَسُولَهُ اِنَّمَا يُريدُ اللّهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهيرًا

 
"Ey Peygamber hanýmlarý, evlerinizde oturun; eski câhiliyedeki gibi açýlýp saçýlmayýn; namazý kýlýn, zekâtý verin; Allah'a ve Peygamber'e itâat edin. Ey Peygamber'in ev halký, Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister."[77]
 

Rasûlullah (a.s)'ýn eþlerinin, diðer bir deyimle mü'minlerin annelerinin ev halkýndan olduðu bu âyetten anlaþýlmaktadýr. Ayette, "Ey ev halký" ifadesiyle onlar kastedilmektedir. Çünkü âyetin baþýnda "Ey Peygamber'in hanýmlarý" hitâbý vardýr.[78]

 
Bu terim, bir adamýn hanýmlarýný ve çocuklarýný kapsamaktadýr. Ýbn Abbâs, Urve b. Zübeyr ve Ýkrime bu âyetteki ehlü'l-beyt lâfzýndan Hz. Peygâmber (â.s)'ýn hânýmlarýnýn kastedildiðini söylemiþlerdir.

 
Hz. Ali ve ailesi de ehl-i beyt'tendir.

Enes b. Mâlik'in rivâyetine göre: Hz. Peygamber (a.s), altý ay boyunca Fâtýma'nýn kapýsýnýn önünden geçtiðinde, sabah namazýna giderken, "Ey ehl-i beyt namaz, namaz..." demiþ ve Ahzâb suresinin otuzüçüncü âyetini okumuþtur. Ebû Ammâr'ýn ve baþkalarýnýn rivâyet ettiði hadis de þudur:

 
''...Rasûlullah (a.s.), beraberinde Ali, Hasan ve Hüseyin olduðu halde geldi. Her birinin elini kendi eli içine almýþtý. Ýçeri girdi ve Hz. Ali ile Fâtýma'yý önüne oturttu; Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i de kucaðýna aldý; sonra elbisesini onlarýn üzerine örterek þu âyet-i kerimeyi okudu:

 
يُريدُ اللّهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهيرًا
 

'Ey ehl-i beyt, Allah sizden eksikliði gidermek ve sizi tertemiz kýlmak ister... '[79]

 
Sonra devamla, 'Allah'ým, bunlar benim ehl-i beytimdir. Benim ev halkýmýn temizlenmeye en fazla haklarý vardýr' diye dua etti." Bu hadis, çeþitli muhaddisler tarafýndan birçok râvîden rivâyet edilen sahih bir hadistir.
 

Hâdislerde, Rasûlullah (a.s.)'ýn eþleri Ümmü Seleme veya Hz. Âiþe'nin, Hz. Peygâmber'e kendilerinin de ehl-i beyt'ten olup olmadýklarýný sorduðu, bunun üzerine Rasûlullah'ýn ona: ''Sen benim için seçilmiþsin" buyurduðu nakledilmiþtir. Zeyd ibn Erkam, "Rasûlullah (a.s.)'ýn hanýmlarý da ev halkýndandýr. Ancak onun ehli beyti kendisinden sonra onlara zekât verilmesi haram kýlýnmýþ olan Ali, Akîl, Ca'fer ve Abbâs aileleridir" demiþtir. Mevdûdî, Rasûlullah'ýn bir örtü altýna alarak ehl-i beyt'ine dua ettiðine dâir hadisler Müslim, Tirmizî, Ýbn Hanbel, Ýbn Cerir, Hâkim, Beyhâki gibi muhaddislerin ve Ebû Said el-Hudrî, Hz. Âiþe, Hz. Enes, Hz. Ümmü Seleme ve baþka birçok râviden bu hadisin nakledildiðine deðinerek; Kur'ân'ýn Hz. Peygamber'in hanýmlarýnýn ev halkýndan olduðunu açýklýkla beyân ettiðini, Hz. Peygamber'in buna ilâveten Hz. Ali, Hz. Fâtýma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i de dahil ettiðini vurgulamaktadýr.[80]
 

Ehl-i beyt, kavram olarak ortaya çýkýþýndan beri birtakým ihtilâflý konulara yol açmýþtýr. Hatta þiâ'nýn doðuþuna iliþkin önemli bir yol ayrýmýdýr. Hem Sünnî hem Þii kaynaklarý, Gâdir-i Hum hadisi ile Sekâleyn hadisi diye bilinen iki hadis kaydetmektedirler. Sekâleyn hadisi Þiî literatüründe önemli bir yer tutmaktadýr.[81] Gâdir-i Hum'da Hz. Peygâmber'in ''Size iki aðýr emanet býrakýyorum; onlara sýmsýký sarýldýkça hiçbir zaman sapýtmazsýnýz..." buyurduðu rivâyet edilmiþtir. Nesaî, Gâdir-i Hum hadisi ile Sekaleyn hadisini bir arada vererek ikisinin de Gâdir-i Hûm'da söylendiðini yazmaktadýr.[82]

 
Hadîsin Müslim'deki Zeyd b. Erkam (ö.68/687) rivâyeti þöyledir. "Mekke ile Medine arasýnda Hûm denilen bir su baþýnda bulunurken Rasûlullah hutbe irâd etmek üzere ayaða kalktý; Allah'a hamd ve sena etti, vaaz ve hatýrlatmalarda bulundu; sonra, 'Haberiniz olsun ki ey insanlar, ben ancak bir insaným; Rabbimin elçisinin gelmesi ve benim ona icâbet etmem yaklaþýyor. Ben size iki aðýr emanet býrakýyorum: Bunlarýn birincisi, Allah'ýn kitâbidir; onda mutlak hidâyet ve nur vardýr. Bundan dolayý sizler Allah'ýn kitâbýna tutununuz ve ona sýmsýký sarýlýnýz' buyurdu. Böylece Allah'ýn kitâbýna teþvik edip gönülleri ona raðbet ettirdi; sonra da þöyle dedi: 'Diðeri de ehl-i beyt'imdir. Ben, ehl-i beyt'im hakkýnda sizlere Allah'ý hatýrlatýyorum' (Râsûlullah bu son cümleyi üç kere tekrarlâmýþtýr.) [83]

 
Zeyd b. Erkâm, ayrýca Hz. Peygamber'in eþlerinin de ehl-i beyt'ten olduðunu, asýl ehl-i beyt'ten kasdýn Peygamber'den sonra sadaka almalarý haram olanlar yani Ali, Akîl, Ca'fer ve Abbâs aileleri olduðunu belirtmektedir. Hz. Peygamber (a.s.)'ýn bir baþka hadisi þöyle nâkledilmiþtir: "Zekât, Muhammed 'e de Muhammed 'in akrabalarýna da gerekmez; o insanlarýn kiridir.''[84] "Biz ehl-i beyt 'iz bize zekât helâl deðildir."[85]
 

Ebû Hureyre'nin Buhârî'deki rivâyetinde de, "Hasan b. Ali-çocukken- zekât hurmalarýndan bir hurma aldý. Hz. Peygamber (a.s.) atmasý için 'kaka kaka' dedi. Sonra 'Sen bilmiyor musun ki biz zekât yemeyiz ' buyurdu" ifadesi vardýr.[86]

 
Müctehidlerin Hz. Peygamber'in yakýnlarý ile onlara haram olan zekât konusunda farklý görüþleri vardýr. Ebû Hanife ile Ýmam Mâlik onlarýn Hâþimîler olduðunu söylerken, Ýmam Þafii, Hâþimîler ve Muttaliboðullarý'dýr demektedir. Ebû Yûsuf ile Ýbn Teymiyye, Hz. Peygamber (a.s.)'ýn yakýnlarýnýn yabancýlardan zekât almalarýnýn haram, birbirleri arasýnda ise câiz olduðunu savunmuþlardýr. Yûsuf el-Kardâvî günümüzde yaþayan ve Hz. Peygamber soyundan gelenlerin zekât alabileceklerini belirtmektedir. Ýbn Teymiyye ganimetlerden beþte birinden pay alamayan ehl-i beyt'in darda kalmamalarý için zekât almalarýnýn câiz olduðunu söylemiþtir. Yûsuf el-Kardâvî buna iþaret ederek Âlu Muhammed'in, Hz. Peygamber'in yaþadýðý dönemdeki yakýnlarý olduðunu vurgularken; Ebu Hanife, Ýmam Muhammed ve bir görüþe göre Ýmam Mâlik'in de böyle anladýklarýný belirtmektedir.
 

Yine o, Alu Muhammed'in zekât alamazken nâfile sadaka alabileceklerinin câiz kabul edilmesinin, minneti daha íazla olan nâfile sadakayý alýrken farz olan zekâtý almamanýn tutarlý olmadýðýný söylemektedir. Hz. Peygamber'in yakýnlarýna zekât yasaðý koyarken, yakýnlarýný zekât almaktan menetmek, afif yaþamanýn örneðini göstermek, kendisini ve ailesini töhmetten kurtarmak istemiþtir. Bu yasaðýn kýyâmete kadar devam etmesinde bir hikmet bulunmamaktadýr. Üstelik ganimet ve fey gelirlerinden de bugün yaþayan yakýnlarýný mahrum etmenin onlarý yoksulluða ve fakirliðe mahkum etmek demek olduðunu savunmaktadýr.[87]
 

Gâdir hadîsinin Þiî kaynaklardaki anlatýmýnda Hz. Peygamber'in Vedâ Haccý dönüþünde Gâdir-i Hûm'da önemli bir hususu teblið etmek için konaklayarak ashâbýna, "Allah bana;

 
يَا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ اِنَّ اللّهَ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْكَافِرينَ
 

“Ey Peygamber, Sana indirileni teblið et; eðer bunu yapmazsan O 'nun elçiliðini yerine getirmemiþ olursun. Allah seni insanlardan korur. Doðrusu Allah kâfirlere yol göstermez”[88] âyetini indirdi" buyurarak, Cebrâil'in þu emri getirdiðini söylemiþtir: "Ali b. Ebû Tâlib benim kardeþim, vâsim, halifem ve benden sonra imamdýr. Ey insanlar Allah onu size velî ve Ýmam olarak tâyin etti; ona itâat etmeyi herkese farz kýldý. Ona muhâlefet eden mel'un, saygý gösteren ise merhamete erecektir. Dinleyiniz ve itâat ediniz. Allah mevlâmýz Ali ise imamýnýzdýr. Ýmâmet ondan sonra onun soyundan kýyâmete kadar devam edecektir." Ayrýca Ebû Sâd el-Hudrî þöyle demiþtir: "Mâide sûresinin 67. âyeti Hz,. Ali hakkýnda nâzil olmuþtur.''[89] Bu ibareler, Þiî kaynaklarda bu þekliyle kaydedilmektedir.
 

Þiâ tefsirinde, söz konusu âyette Rasûlullah'ýn teblið etmesi istenen þey Hz. Ali'nin hilâfetidir. Hasan el-Basrî'nin (ö.110/728) rivâyetine göre; Cebrâil Hz. Ali'nin velâyeti konusunda Hz. Peygamber'e delil olmasýný istemiþ, o da 'amcasýnýn oðlunu korudu' diye düþünmesinler niyetiyle bunu teblið etmemiþ, âyet bunun üzerine inmiþtir... Hz. Peygamber daha sonra "Ben kimin mevlâsý isem, Ali de onun mevlâsýdýr" buyurmuþtur. Ýbn Teymiyye bu hadisin mevzû olduðunu yahut bu rivayetin Þiîler tarafýndan arzularý ve görüþleri doðrultusunda deðiþtirildiðini kaydetmektedir.[90] Sekaleyn hadisi Ehl-i Sünnet'ten otuz dokuz, Þiâ'dan seksen iki rivâyet yoluyla gelmiþtir.
 

Bu kadar çok rivâyet yoluyla gelmesinin sebebi, Hz. Peygamber (a.s.)'ýn bunu birçok yer ve zamanda tekrar tekrar söylemiþ olmasýdýr. Þiâ, bu hadisten ehl-i beyt'in mâsum olduðunu ve Kur'ân'dan ayrýlmazlýðý anlamýný çýkarmýþ; bunlarýn yalnýz birine deðil her ikisine de tutunmak gerektiðini, çünkü Hz. Peygamber'in "iki emanet"ten kasdýnýn bu olduðunu söylemiþlerdir. Ehl-i beyt, kýyâmete kadar Kur'ân'ýn yanýndadýr.[91]  Sünni alimler ise hadisin lâfzýný, "Allah'ýn Kitabý ve Râsûlullâh'ýn sünneti" þeklinde açýklamaktadýrlar.[92]

 
Ehl-i beyt'in Kerbelâ katliamýndan sonra siyasetle ilgisini kesip kendisini tamamen ilme vermesine raðmen Emevi ve Abbâsilerin onlar üzerindeki baskýsý her zaman varolmuþtur. Ali Zeynelabidin, oðullarý Ýmam Zeyd ve Muhammed Bâkýr (ö.114) Hz. Peygamber'den tevârüs ettikleri ilmi sürdürmüþlerdir, Muhammed Bâkýr'ýn oðlu Ýmam Câfer-i Sâdýk (ö.148) ehl-i beyt'in fikri, fýkhý ve ilmî mirasýný sistemleþtirmiþ, o, Ýmam Zeyd'in, Hz. Ali'nin torunlarýndan en-Nefs-üz-Zekiye'nin, Ýbrahim'in, Abdullah b. el-Hasem'in þahâdetlerini görmüþtür. Onun zamanýnda baþta Irak olmak üzere Ýslâm ülkelerinde Ehl-i Beyt olduklarýný öne süren "Dâî" ler ortaya çýkmýþ; bunlar helâli haram kýlarak, hattâ Ýmam Câfer'i tanrýlaþtýrarak Ýslâm'dan sapmýþlardýr.

 
Ýslâm tarihinde ehl-i beyt'in Hz. Ali'den sonra tarihte çeþitli aþamalar geçirdiði ve her bir dönemde ayrý ayrý þekil ve kalýplar alarak bugünkü hale ulaþtýðý bilinen bir husustur. Ýlmin kapýsý olan Hz. Ali'ye ashâb arasýnda sevgi ve hürmet besleyenler, hattâ onun halife olacaðýný savunanlar vardý; ancak onlar mezhep oluþturmamýþlardý. Ebû Zerr, Mikdât b. el-Esved, Câbir b. Abdullah, Ubey b. Kâb, Ebû'l-Tufeyl, Abbas ve çocuklarý, Ammâr b. Yasir, Ebû Eyyub el-Ensârý bunlar arasýndadýr. Daha sonrâlarý Hz. Osman zamanýnda fitneler baþlamýþ, aþýn tarafçýlýk eðilimleri belirmiþ, Emeviler zamanýnda ehl-i beyt'e büyük bir zulüm gösterilmesi bütün ümmetin Emevilere karþý nefretini doðurmuþtur. Irak'ta geliþen Þiîlik, aþýrýlarýyla ve mûtedilleriyle tarihte önemli bir hareket olmuþtur.

 
Hz. Ali yoluyla gelen ehl-i beyt; Hasan, Hüseyin, Muhammed Ýbn el-Hanefiyye, Abbâs ve Ömer'den yayýlmýþtýr. Hz. Ali þehid edildikten sonra (661) yerine Hz. Hasan halife seçilmiþ ve halifeliðinde suikasta uðramýþ, iyileþtikten sonra hutbesinde þöyle demiþtir: "Ey Irak halký bizim için Allah'tan korkun. Biz sizin emirleriniz ve misafirleriniziz. Biz ev halkýyýz. Çünkü Allahu Teâlâ bizim hakkýmýzda, "Ey ehlü'l-beyt, Allah sizden eksikliði gidermek ve sizi tertemiz kýlmak ister" diye bahsetmiþtir."
 

Þiâ'ya göre mâsum olan ve ehl-i beyt'den gelen on iki Ýmam þunlardýr: Hz. Ali, Hz. Hasan Hz. Hüseyin, Ali Zeyne'l-Abidin, Muhammed el-Bâkýr, Câfer-i Sâdýk, Musa el-Kâzým, Ali er-Rýza, Muhammed el-Cevad, Ali el-Hâdî, Hasan el-Askerî, Muhammed el-Mehdi. Ehl-i beyt'in Hz. Ali'den gelen imamlarýna tarih boyunca zulmedilmiþ, bunlarýn birçoðu þehid edilmiþtir.
 

Hz. Hasan'ýn soyundan: Muhammed en-Nefsü'z-Zekiye (145/763), Ýbrahim, Hüseyin b. Ali (169/785), Muhammed b. Tabat (199/814), Muhammed b. Süleyman (814), Zeyd b. Musa el-Kâzým ve Ali b. Muhammed, Ýbrahim b. Musa, el-Hasan b. Zeyd (250/864), el-Hüseyin, Ýsmail b. Yûsuf, Muhammed b. Zeyd, Ahmed b. Muhammed, Hasan b. Ali gibi kimseler gelip ehl-i beyt'in liderliðini yapmýþ Emevi ve Abbâsilere karþý kýyam etmiþlerdir.

 
Hz. Hüseyin'in soyundan gelip de ehl-i beyt davasý uðruna þehid olanlar ise þunlardýr: Zeyd b. Musa el-Kazým, Muhammed b. Câfer es-Sâdýk, el-Hüseyin el-Aftas, Muhammed b. Kasým, el-Hasan el-Karkî, Muhsin b. Câfer (404) (Mes'ûdî, Murûcü'z-Zeheb) Hz. Peygamberin ehl-i beytinden gelenler günümüzde Ýslâm âleminin deðiþik yerlerinde yaþamaktadýrlar. Hz. Hüseyin soyundan gelenlere Seyyid, Hz. Hasan soyundan gelenlere Þerif denilmektedir .

 
Hz. Peygamber'in ehl-i beyt'inin iþleriyle meþgul olan görevlilere tarihte Nakîbü'l-Eþrâf denilmiþtir. Nakîbü'l-Eþrâf, Peygamber hânedâný efrâdýnýn umûmî bir vâsisi hükmünde olup, gördüðü vazifenin þerefinden ötürü en yüksek mansýplardan sayýlmýþ, Ýslâm devletlerinde her zaman bunlara hürmet ve tazimde bulunulmuþtur.

Ynt: Ehli Beyt By: HALACAHAN Date: 15 Ekim 2016, 17:25:35
Selamun aleykum ..Rabbim ehlibeytten razi olsun ..Inþaallah cennete giren ve Ehlibeyt beraber olan kullardan oluruz ..
Ynt: Ehli Beyt By: ceren Date: 15 Ekim 2016, 21:24:29
Aleykumselam.Rabbim bizleri ehlibeyte inanan ve onlarin yolunda gidip allahin rahmetine kavusan kullardan olalim inþallah...
Ynt: Ehli Beyt By: Bilal2009 Date: 13 Ocak 2019, 21:04:14
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doðru yoldan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan