Ashabus Suffe By: ayten Date: 09 Ekim 2010, 00:34:07
11)Ashabu’s-Suffe
Ashâbu's-Suffe: Hz. Peygamber (a.s.)'ýn mescidine bitiþik sofada barýnan ve islâmî tedrisatla meþgul olan sahabiler.
Suffe, eski evlerdeki seki, sed gibi yüksekçe eyvan demektir. Dilimizde buna sofa da denir. Ýslâm tarihinde "suffe" denilince, Hz. Peygamber (a.s.)'ýn Medine'deki mescidinin bitiþiðindeki bu isimle anýlan yer anlaþýlýr. Burada barýnan sahabîlere de "ashab-ý suffe" veya "ehl-i suffe" denir.[104]
Ashab-ý suffe ictimaî, siyasî ve askerî nedenlerle Medine döneminde ortaya çýkmýþtýr. Kavim ve kabileleri arasýnda Ýslâm'ý yaþama imkâný bulamayýp gerek Hz. Peygamber (a.s.)'le beraber Mekke'den ve gerekse muhtelif yerlerden Medine'ye hicret eden fakir, yeri, yurdu olmayan kimseler burada barýnýrlardý. Ýslâmiyet'te ilk yatýlý medrese burasý olmuþtur. Bundan sonra buranýn durumu örnek alýnarak Ýslâm aleminde medreseler hep camilerin etrafýna yapýlmýþtýr.[105]
Medineli müslümanlar olan Ensar evini-barkýný, bütün mal varlýðýný geride býrakarak þehirlerine hicret eden müslümanlara maddî ve manevi yönlerden çok yardýmcý oldular. Fakat buna raðmen, yer-yurt sahibi yapýlamýyan bazý kimsesiz müslümanlarýn açýkta kalmamasý için böyle bir yer yapýldý. Suffe ehlinin ihtiyaçlarýyla Hz. Peygamber (a.s.) bizzat ilgilenir, Beytü'l-mâl'e ve kendisine gelen mallarýn büyük bir kýsmýný onlara ayýrýrdý. Kendisinin yetiþemediði hâllerde Ashab'a tavsiye eder, evlerine Suffe ehlinden götürebilecekleri kadar misafir almalarýný söylerdi. Bu sebeple bunlara: “Edyâfu'l-müslimîn” (Müslümanlarýn Misâfirleri) de denilmiþtir.[106]
Suffe ehlinin ihtiyaçlarýyla Peygamberimiz, kendi ailesinin ihtiyaçlarýndan daha çok ilgilenirdi. Bir defasýnda, deðirmen çekmekten yorgun düþtüðü için bir hizmetçi isteðinde bulunan kýzý Fâtýma'ya peygamberimiz: "Kýzým! sen ne diyorsun? Ben, daha henüz Ehli Suffe'nin ihtiyaçlarýný temin edebilmiþ deðilim. " demiþti.
Ashab-ý Suffe hayatlarýný Peygamber medresesinden ilim ve irfan tahsil etmeye adamýþ seçkin kimselerdir. Bunlar daima Mescid-i Nebevî'de bulunurlar, kendilerini ilim ve ibadete verirler, hep oruçlu olurlar, Kur'an tahsil ederler, Hz. Peygamber'in vaz ve irþâdýný dinlerler, onunla beraber savaþlara iþtirak ederlerdi. Onlarýn geçimleriyle bizzat Hz. Peygamber ilgilenir ve ashabýn zenginlerini de onlara yardým etmeye teþvik ederdi.
Gücü kuvveti yerinde olan Suffeliler, daðdan sýrtlarýnda odun taþýmak dahil olmak üzere ellerinden gelen iþleri yapýyor, mümkün mertebe ihtiyaçlarýný saðlamaya çalýþýyorlardý. Yoksa Suffe, bir tembeller yuvasý deðildi. Son derece ihtiyaç ve zaruret içinde olsalar da, iffet ve vakarlarý onlara, baþkalarýndan bir þey istemeye izin vermiyordu. Þu ayetin onlar hakkýnda indirildiði rivayet edilir.[107]
لِلْفُقَرَاءِ الَّذينَ اُحْصِرُوا فى سَبيلِ اللّهِ لَا يَسْتَطيعُونَ ضَرْبًا فِى الْاَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ اَغْنِيَاءَ مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُمْ بِسيميهُمْ لَا يَسَْلُونَ النَّاسَ اِلْحَافًا وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّهَ بِه عَليمٌ
"Sadakalarýnýzý, kendilerini ALLAH yoluna adayýp yeryüzünde dolaþamayanlara; hayalarýndan dolayý, kendilerini tanýmayanlarýn zengin sandýklarý yoksullara verin. Onlarý yüzlerinden tanýrsýn; yüzsüzlük ederek insanlardan bir þey istemezler. Sarfettiðiniz iyi bir þeyi, ALLAH þüphesiz bilir."[108]
Peygamberimize bir þey ikram edildiði zaman Efendimiz, ne maksatla getirildiðini sorardý. Sadaka olduðu söylenirse kendisi kabul etmez Ashabý Suffe'ye gönderirdi. Þayet hediye olduðu söylenirse, bir kýsmýný ailesi için alýkor, bir kýsmýný yine Ashab-ý Suffe'ye gönderirdi.
Buhârî'nin rivayet ettiði bir hadis-i þerifde Resulullah (a.s.): "Ýki kiþilik yiyeceði olan, Ashab-ý Suffe'den bir üçüncüsünü, dört kiþilik yiyeceði olan, bir beþincisini, yahut da altýncýsýný alýp birlikte götürsün" buyurmuþ ve bizzat kendisi on tanesini evine götürmüþtür. Ebû Bekir (r.a.) da üç tanesini götürmüþtür.[109]
Suffede sadece, kimsesiz sahabîler deðil, zaman zaman, sevgili peygamberimizi görmek için gelen ve kalacak baþka bir yeri olmayan misafirler de kalýyordu. Bunun yanýnda, evlenip ev-bark sahibi olanlar da Suffe'den ayrýlýyordu. Bunun için, Ehli Suffe'nin sayýsý daima ayný kalmamýþtýr. Kaynaklarýn bildirdiðine göre Suffeliler'in sayýsý; 10-30-70-90-400 arasýnda deðiþmektedir. Bu rakamlar da, sayýlarýnýn zaman zaman deðiþtiðini göstermektedir.
Peygamberimiz Suffe ehlinin sadece maiþetiyle deðil, ibadet ve ilim hayatýyla da yakýndan ilgileniyordu. Þu hadise bunu göstermektedir: "Bir gün Resulullah (a.s.) evinden çýkarak mescide girdi. Mescidde iki halk ile karþýlaþtý. Bunlardan biri Kur'an okuyor ve ALLAH'a dua ediyor, diðeri ise ilim öðreniyor ve öðretiyordu. Bunlarý görünce "Ýkisi de hayýr iþliyorlar. Bunlar Kur'an okuyor ve ALLAH'a dua ediyorlar. ALLAH, dilerse verir, dilerse vermez. Ama þunlar, ilim öðreniyor ve öðretiyorlar. Þüphesiz ben bir muallim (öðretmen) olarak gönderildim" buyurdu ve ilimle meþgul olanlarýn yanýna oturdu."[110]
Bu iki topluluk da Ehli Suffe'den idi. Çünkü onlar, gündüzleri mescidde ilim ve ibadetle meþgul olur, Suffe'yi yatakhane ve ilmî müzakere yeri olarak kullanýrlardý.[111] Ýlimle meþgul olan Suffe ehline baþta Kur'an-ý Kerîm olmak üzere; yazý, hadisler, çeþitli dînî bilgiler öðretiliyordu. Öðretmenleri ise; baþta sevgili Peygamberimiz olmak üzere, Abdullah b. Mes'ud, Übey b. Ka'b, Muaz b. Cebel, Ebu'd-Derdâ, Ubâde b. es-Sâmit gibi bilgin sahabîler idi. Ehli Suffe ilme son derece düþkündü. Dünyevî meþgaleleri de olmadýðý için zamanlarýnýn çoðunu, ilmî müzakerelere ve Peygamberimizle beraber olmaya verebiliyorlardý. Belki de Peygamberimiz, böyle bir imkânýn doðmasý için onlarýn ihtiyaçlarýný gidermeye bu kadar ihtimam göstermiþtir.
Ashab arasýnda, 1000'den fazla hadis rivayet edenlere "Müksirûn: Çok hadis rivayet edenler" denir ve bunlarýn hepsi yedi sahabîdir. Bu yedi sahabînin de üçü; Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer, Ebû Saîd el-Hudrî idi. Bu sahabîlerden Ebû Hüreyre þöyle der:
"Benim fazla hadis rivayet etmem çok görülmesin! Muhacir kardeþlerimiz çarþýda, pazarda ticaretle, Ensar kardeþlerimiz de tarlada bahçede ziraatle uðraþýrken Ebu Hüreyre, boðaz tokluðuna Peygamber'in mübarek nasihatlarýný ezberliyor, onlarýn þahit olmadýðý olaylara þahit oluyordu."[112]
Ýlme ve Hz. Peygamber'in yanýnda olmaya düþkünlüðünden olsa gerek ki, Hz. Ömer'in oðlu Abdullah, Suffe'de kalmayý, Mescid-i Nebevî'ye hayli uzak olan baba evine tercih etmiþ ve ilimle, hadis öðrenme ile daha fazla meþgul olmuþtur.
Peygamber Efendimiz Suffe'de yetiþen bu elemanlarý, bilgi ve kabiliyetlerine göre çeþitli hizmetlerde kullanýyordu. Meselâ;
Yeni müslüman olan kabilelere Kur'an ve diðer dînî bilgileri öðretmek, onlarý Ýslâmî yönden eðitmek için Ehli Suffe'den muallim ve mûrþidler görevlendiriyordu. Raci' ve Bi'ri Maûne vakalarýnda kalleþçe þehit edilen yetmiþ kurrâ, böyle bir göreve giderken müþrikler tarafýndan þehit edilmiþti. Ýslâm'ý öðrenmek için kýsa bir süre Medine'ye, Hz. Peygamber'in yanýna gelenler; bir taraftan sevgili Peygamberimiz'le görüþürken, öbür taraftan, bilhassa Suffe ehlinden olan muallimlerden çeþitli Ýslâmî bilgileri öðreniyorlardý. Peygamberimiz, Suffe ehlinden olan Bilâl-i Habeþi ve Abdullah b. Ümmü Mektûm'u müezzinlikle görevlendirmiþti.
Kýsacasý Suffe; leylî-meccânî (parasýz-yatýlý) bir eðitim ve öðretim yuvasý, çeþitli hizmetler için de hazýr bir kuvvet idi.
Ehli Suffe'den olan ve yukarýda ismi geçen sahabîlerden baþka, bu babda Ebû Zerr el-Gýfârî, Huzeyfe, Ammar, Habbâb, Ebû Hüreyre, Selmân-ý Fârisî, Suheybi'r-Rûmî, Ukbe b. Âmir, Ükkâþe, Abdullah b. Mesud, Berâ b. Mâlik gibi önemli sahabileri sayabiliriz.