Ashabý Kiram
Pages: 1
Hz Osman By: ayten Date: 08 Ekim 2010, 01:45:10
3)Meleklerin bile hayâ ettiði halîfe: Hz. OSMAN


Hz.Osman b. Affân b. Ebil-As b. Ümeyye b. Abdi'þ-þems b. Abdi Menaf el-Kureþi el-Emevî; Rasid Halifelerin üçüncüsü. Ümeyyeoðullarý ailesine mensup olup, nesebi besinci ceddi olan Abdi Menaf'ta Resulullah (a.s) ile birleþmektedir. Fil olayýndan altý sene sonra Mekke'de doðmuþtur. Annesi, Erva b. Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdi þems'tir. Büyükannesi ise Resulullah (a.s)'ýn halasý Abdülmuttalib'in kýzý Beyda'dýr. Künyesi, "Ebû Abdullah'týr. Ona, "Ebu Amr" ve "Ebu Leyla" da denilirdi.[219]
 

Resulullah (a.s) risaletle görevlendirildiðinde Hz.Osman (r.a) otuz dört yaþlarýndaydý. O, ilk iman edenler arasýndadýr. Ebû Bekir (r.a), güvendiði kimseleri Ýslâm’a davette yoðun gayret göstermekteydi. Onun bu çalýþmalarý neticesinde, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Osman b. Affân iman etmiþlerdi. Hz. Osman, cahiliyye döneminde de Hz. Ebû Bekir'in samimi bir arkadaþý idi.[220]


Hz. Osman, iman ettiði zaman bunu duyan amcasý Hakem b. Ebil-Âs onu sýkýca baðlayarak hapsetmiþ ve eski dinine dönmezse asla serbest býrakmayacaðýný söylemiþti. Hz. Osman (r.a) ebediyyen dininden dönmeyeceðini söyleyince, kararlýlýðýný gören amcasý onu serbest býrakmýþtý.[221]
 

Peþinden o, Resulullah (a.s)'ýn kýzý Rukayye ile evlenmiþti. Bazý tarihçiler bu evliliðin Peygamber (a.s)'ýn risaletle görevlendirilmesinden önce olduðunu kaydederler.[222]

 
Mekkeli müþriklerin iman edenlere yönelttikleri baský ve iþkenceler yoðunlaþýp çekilmez bir hal alýnca, Resulullah (a.s), ashabýna Habeþistan’a hicret etmeleri tavsiyesinde bulunmuþtu. Hz. Osman’ýn Habeþistan’a ilk hicret edenler arasýnda olduðu hakkýnda kaynaklar ittifak halindedirler. Ýbn Hacer birçok sahabiye dayandýrarak Hz. Osman’ýn, esi Rukayye ile birlikte Habeþistan’a hicret eden ilk kimse olduðunu kaydetmektedir.

 
Mekkelilerin iman ettiklerine dair yanlýþ bir haberin Habeþistan’a ulaþmasýyla birlikte muhacirlerden bir bölümü Mekke'ye geri dönmüþtü. Hz. Osman da geri dönenler arasýndaydý. Ancak onlar kendilerine ulaþan haberin asýlsýz olduðuna þahit olduklarýnda tekrar Habeþistan’a gitmek için yola çýktýlar. Hz. Osman, hareket etmeden önce Resulullah (a.s)'e þöyle demiþti:

"Ya Resulullah! Bir defa hicret ettik. Bu Necaþi'ye ikinci hicretimiz oluyor. Ancak siz bizimle deðilsiniz". Resulullah (a.s) ona; "Siz ALLAH'a ve bana hicret edenlersiniz. Bu iki hicretin tamamý sizindir" karþýlýðýný vermiþti. Bunun üzerine o; "Bu bize yeter ya Resulullah" dedi.[223]

 
Hz. Osman (r.a), ikinci olarak hicret ettiði Habeþistan’da bir müddet kaldýktan sonra Mekke'ye geri döndü. Resulullah (a.s), Medine'ye hicret etmekle emrolunduðunda, Hz. Osman diðer Müslümanlarla birlikte Medine'ye hicret etti. O, Medine'ye ulaþtýðý zaman Hassan b. Sabit'in kardeþi Evs b. Sabit'e konuk olmuþtu. Bundan dolayý Hassan, onu çok severdi.[224]
 

Bir Yahudi’nin mülkiyetinde olan Rume kuyusunu yirmi bin dirheme satýn alarak bütün Müslümanlarýn istifadesine sunmuþtu. Bu kuyunun Müslümanlar için ne kadar önemli olduðu Resulullah (a.s)'ýn þu sözünden anlaþýlmaktadýr: "Rume kuyusunu kim açarsa, ona Cennet vardýr."[225]
 

Hz. Osman, hanýmý Rukayye aðýr hasta olduðu için, Resulullah (a.s)'ýn izniyle Bedir savaþýndan geri kalmýþtý. Rukayye ordu Bedir'de bulunduðu esnada vefat etmiþ, Müslümanlarýn zaferinin müjdesi Medine'ye ulaþtýðý gün topraða verilmiþti. Fiili olarak Bedir'de bulunmamýþ olmakla birlikte Resulullah (a.s) onu Bedir'e katýlanlardan saymýþ ve ganimetten ona da pay ayýrmýþtý.[226]
 

Hz. Osman Bedir savaþý hariç, müþriklerle ve Ýslâm düþmanlarýyla yapýlan bütün savaþlara katýlmýþtýr.

 
Rukayye'nin vefat ediþinden sonra Resulullah (a.s), Hz. Osman’ý diðer kýzý Ümmü Gülsüm ile evlendirdi. Hicretin dokuzuncu yýlýnda Ümmü Gülsüm vefat ettiðinde Resulullah (a.s) þöyle buyurmuþtu: "Eðer kýrk tane kýzým olsaydý birbiri peþinden hiç bir tane kalmayana kadar onlarý Osman'la evlendirirdim" ve yine Hz. Osman'a "Üçüncü bir kýzým olsaydý muhakkak ki seninle evlendirirdim" demiþti.[227]

 
Resulullah (a.s)'ýn iki kýzýyla evlenmiþ olduðu için iki nûr sahibi anlamýnda, "Zi'n-Nureyn" lakabýyla anýlýr olmuþtur. Zatü'r-Rika ve Gatafan seferlerinde Resulullah (a.s), onu Medine'de yerine vekil býrakmýþtýr.


Hz. Osman'ýn Habeþistan’a hicreti esnasýnda Hz. Rukayye'den doðan Abdullah adýndaki oðlu, Medine'ye hicretin dördüncü yýlýnda bir horozun yüzünü gözünü týrmalamasý sonucunda hastalanarak vefat etti. Abdullah, vefat ettiðinde altý yaþýnda idi.
 

Hicretin altýncý yýlýnda Müslümanlar, Umre yapmak için Mekke'ye hareket ettiklerinde, Hz. Osman da onlarýn arasýndaydý. Ancak, putperest Mekke yönetimi, Müslümanlarý Mekke'ye sokmama kararý almýþtý. Bunun üzerine Hudeybiye'de karargah kuran Resulullah (a.s), müþriklerle diyalog kurarak, maksatlarýnýn yalnýzca umre yapmak olduðunu onlara bildirmek istiyordu. Resulullah (a.s), bu iþ için Hz. Ömer'i görevlendirmek istemiþ, ancak Hz. Ömer, bir takým geçerli sebepler ileri sürerek Hz. Osman’ýn daha uygun olduðunu söylemiþti.

 
Bunun üzerine Resulullah (a.s), elçilik görevini Hz. Osman'a verdi. Daha önce elçi gönderilen Hiras b. Umeyye el-Ka'bî'yi Mekkeliler öldürmek istemiþlerdi. Müþriklerin hýrçýn davranýþlarý böyle bir elçiliði tehlikeli bir hale sokuyordu. Resulullah (a.s), Hz. Osman (r.a)'a þöyle dedi:

"Git ve Kureyþ'e haber ver ki, biz buraya hiç kimse ile savaþmaya gelmedik. Sadece þu Beyt'i ziyaret ve onun haremliðine saygý göstermek için geldik ve getirdiðimiz kurbanlýk develeri kesip döneceðiz."

 
Hz. Osman (r.a), Mekke'ye gidip, müþriklere bu hususlarý bildirdi. Ancak onlar; "Bu asla olmaz. Mekke'ye giremezsiniz" karþýlýðýný verdiler. Onlarýn ret cevabý Ýslâm karargahýna Osman (r.a)'ýn öldürüldüðü þeklinde ulaþtý. Onun dönüþünün gecikmesi bu haberi destekler nitelikteydi. Bunun üzerine Resulullah (a.s), yanýndaki bütün Müslümanlarý, ölmek pahasýna müþriklerle çarpýþmak üzere, bey'ata çaðýrdý. Bey'atu'r-Rýdvan adýyla tarihe geçen bu bey'atlaþmada Resulullah (a.s) sol elini sað elinin üzerine koyarak, "Osman ALLAH’ýn ve Resulünün iþi için gitmiþtir" dedi ve onun adýna da bey'at etti. Müþrikler bu durumdan korkuya kapýldýklarý için anlaþma yolunu tercih etmiþlerdi.[228] Hz. Osman, bu arada Mekke'deki güçsüz Müslümanlarla görüþmüþ ve onlarý Ýslâm’ýn yakýnda gerçekleþecek olan fethiyle teselli etmiþti.[229]
 

Müþrikler, Osman (r.a)'a isterse Kâ'be'yi tavaf edebileceðini bildirmiþler, ancak o, Resulullah (a.s) tavaf etmeden, kendisinin de tavaf etmeyeceði cevabýný vermiþti. Hudeybiye'de bulunan sahabeler ise Resulullaha: "Osman Beytullah'a kavuþtu, onu tavaf etti; ne mutlu ona" dediklerinde Resulullah (a.s); "Beytullah'ý biz tavaf etmedikçe, Osman da tavaf etmez buyurmuþtur."[230]
 

Hz. Osman, Medine dönemi boyunca sürekli Resulullah (a.s) ile birlikte olmaya gayret gösterdi. Ashabýn en zenginlerinden biri olmasý, onun Ýslâm’a ve Müslümanlara herkesten çok maddi yardýmda bulunmasýný saðladý. Bilhassa kâfirler üzerine sefere çýkan ordularýn teçhiz edilmesinde aþýrý derecede cömert davrandýðý görülmektedir.

 
Tarihçiler onun Ceys'ul-Usra diye adlandýrýlan Tebük seferine çýkacak ordunun teçhiz edilmesine yaptýðý katkýyý övgüyle zikretmektedirler. O, bu ordunun yaklaþýk üçte birini tek baþýna teçhiz etmiþtir. Asker sayýsýnýn otuz bin kiþi olduðu göz önüne alýnýrsa bu meblaðýn büyüklüðü rahatça anlaþýlýr. Yaptýðý yardýmýn dökümü þöyledir: Gerekli takýmlarýyla birlikte dokuz yüz elli deve ve yüz at, bunlarýn süvarilerinin teçhizatý, on bin dinar nakit para.[231] Onun bu davranýþýndan çok memnun olan Resulullah (a.s); "Ey ALLAH’ým! Ben Osman'dan razýyým. Sen de razý ol”[232] diyerek duada bulunmuþ ve; Bundan sonra Osman'a iþledikleri için bir sorumluluk yoktur" demiþtir.


Hz. Osman, Veda Haccý esnasýnda da Resulullah (a.s)'ýn yanýndaydý. Resulullah (a.s) Müslümanlarý ilgilendiren bir çok meselede Hz. Osman (r.a)'ýn yardýmýna müracaat etmiþtir.[233]

 
Hz. Ebû Bekir (r.a) halife seçilince Hz.Osman (r.a) ona bey'at etti. Ebû Bekir (r.a) halifeliði boyunca ümmetin iþlerini idarede onunla istiþarede bulundu. Ebû Bekir (r.a)'ýn vefatýndan önce yazdýrdýðý Hz. Ömer'in Halife atanmasýna dair belgeyi Hz.Osman (r.a) kaleme almýþtýr. Hz. Ebû Bekir, Hz.Osman (r.a)'ýn yazdýklarýný ona tekrar okutturduktan sonra mühürletmiþti. Hz.Osman (r.a), yanýnda Hz.Ömer (r.a) ve yanýnda Useyd Ýbn Saîd el-Kurazî olduðu halde dýþarý çýkmýþ ve oradakilere "Bu kaðýtta adý yazýlan kimseye bey'at ediyor musunuz" diye sormuþtu. Onlar da "evet" diyerek bunu kabul etmiþlerdi.[234]
 

Halifeliði

Hz. Ömer (r.a), yaralanýnca, hilâfete geçecek kimsenin tayin edilmesi için altý kiþiden oluþan bir þura oluþturmuþtu. Bunlar Hz. Ali, Osman, Sa'd Ýbn Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zubeyr Ýbn Avvam ve Talha Ýbn Ubeydullah (r.anhum) idiler. Yapýlan görüþmeler neticesinde, þura üyelerinden dördü feragat edince görüþmeler Hz. Osman'la Hz. Ali üzerinde devam etti. Þura baþkaný Abdurrahman Ýbn Avf, geniþ bir kamu oyu yoklamasý yaptýktan sonra Müslümanlarýn bu iki kiþiden birisinin halife seçilmesi üzerinde mutabýk olduklarýný gördü. Hz. Ali (r.a)'ý çaðýrarak ona; ALLAH’ýn Kitabý, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer'in uygulamalarýna tabi olarak hareket edip etmeyeceðini sordu. O, ALLAH’ýn Kitabý ve Resulünün Sünnetine tam olarak uyacaðý, ancak bunun dýþýnda kendi içtihadýna göre davranacaðý cevabýný verdi. Ayný soruyu Osman (r.a)'a yönelttiðinde o, bunu kabul etmiþti. Bunun üzerine Abdurrahman Ýbn Avf, Osman (r.a)'ý halife atadýðýný ilan ederek ona bey'at etti.[235]

 
Hz. Osman'a ikinci olarak bey'at eden kimse Hz. Ali (r.a) olmuþtur. Peþinden de bütün Müslümanlar ona bey'at ettiler.[236] Osman (r.a)'ýn hilâfete geçiþi Hicri yirmi üç senesi Zilhicce ayýnýn sonlarýnda olmuþtur.

 
Hz.Osman (r.a), devlet idaresini devraldýðý zaman Ýslâm fetihleri hýzlý bir þekilde devam ediyordu. Hz. Ömer (r.a) devrinde Suriye, Filistin, Mýsýr ve Ýran, Ýslâm topraklarýna katýlmýþtý. Hz. Ömer (r.a)'ýn güçlü idaresi, fethedilen bölgelerde otorite ve düzenin saðlam bir þekilde yerleþmesini saðlamýþtý.
 

Hz. Osman (r.a), Ýslâm tebliðinin girmiþ olduðu yayýlma sürecini ayný hýzla devam ettirmeye çalýþtý. O, Ermenistan, Kuzey Afrika ve Kýbrýs’ý fethetmiþ, Ýran’daki ayaklanmalarý bastýrarak merkezî yönetimin nüfuzunu yeniden tesis etmiþtir. Hz. Osman (r.a), hilâfeti devraldýðý zaman idari kadrolarda yavaþ yavaþ bazý deðiþiklikler yapma yoluna gitti. Ancak, Ömer (r.a)'ýn vasiyetine uyarak bir sene müddetle onun valilerini yerlerinde býraktý. ilk önce Küfe valisi Muðire b. þu'be'yi azlederek yerine Sa'd b. Ebi Vakkas'ý atadý. Sa'd, Osman (r.a)'ýn yönetime geçtikten sonra atadýðý ilk validir.[237]
 

Mýsýrlýlarca sevilen bir kimse olan Amr b. el-As'ýn Mýsýr valiliðinden alýnmasý ve yerine, Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'in tayin edilmesi bazý karýþýklýklarýn çýkmasýna sebep olmuþtu. Ýskenderiye halký Bizans imparatoru Heraklious'a mektup yazarak kendilerini Müslümanlarýn elinden kurtarmasýný istediler. Ayrýca, Müslümanlarýn karþý koyacak kadar askerlerinin olmadýðýný da bildirdiler. Bunun üzerine Bizans imparatoru, Manuel komutasýnda kalabalýk bir orduyu Ýskenderiye'ye gönderip burayý iþgal etti. Bizanslýlardan çekinen Kipti halk, Hz. Osman'dan duruma müdahale etmesini istediðinde o, Amr b. el-As'i Mýsýr’a geri gönderdi. Amr, yaptýðý savaþta, Manuel'i öldürerek düþmaný büyük bir yenilgiye uðrattý ve Ýskenderiye þehrini çevreleyen sur'u yýktý.[238] Ayný yýl içerisinde anlaþmalarýný bozan Rey üzerine, Sa'd b. Ebi Vakkas bir sefer düzenlemiþ; ayrýca, Deylem üzerine yürümüþtür.
 

Hz.Sa'd b. Ebi Vakkas, Beytül-Malden borç olarak aldýðý parayý geri ödemekte sýkýþýnca Osman (r.a), onu azlederek yerine anne bir kardeþi Velid b. Ukbe'yi Küfe valiliðine getirdi.[239]

 
Velid, beþ sene Küfe valiliðinde bulunmuþtur. Velid, bir sabah, namazý sarhoþ olduðundan dolayý dört rekat kýldýrmýþtý. Hatýrlatýlmasý üzerine "sizin için arttýrýyorum" demiþti. Bunu duyan Hz. Osman, ona tazir cezasý vererek bunun uygulanmasýný Hz. Ali'den istemiþti. Hz. Ali de Abdullah b. Cafer'e onu kýrbaçlattýrmýþtý. Bu olay üzerine Hz. Osman onu azlederek yerine Saîd b. el-As b. Umeyye'yi atadý.[240]

 
Suyûtî, Hz. Osman’ýn, ilk olarak Velid'i, Sa'd'ýn yerine vali yapmasý yüzünden kýnandýðýný söylemektedir.[241] Velid, Küfe valisi olunca, Azerbaycan komutaný Utbe b. Ferkat'i görevinden aldý. Bunun üzerine Azerbaycan halký isyan ettiler. Velid, Azerbeycan üzerine yürüyerek burayý itaat altýna aldýktan sonra Ermenistan (Tiflis) tarafýna yöneldi ve antlaþmalar yaparak ganimetlerle geri döndü (H. 25).
 

Bu arada Bizans’la yapýlan mücadele devam etmekteydi. Muaviye, Antalya ve Tarsus taraflarýna akýnlar düzenliyordu. Öte taraftan, Amr b. el-As'a Kuzey Afrika'yý ele geçirmek için emirler gönderen Osman (r.a), Sicistan Valisi, Abdullah b. Amr'a Kabil'e yürümesi talimatýný veriyordu.[242] Hicri yirmi altýda, Mescid-i Haram'ýn geniþletilmesi çalýþmalarýna tanýk olunmaktadýr. Mescid-i Haram'ýn çevresindeki arsalar satýn alýnarak geniþ bir alan elde edilmiþti.
 

Hz. Osman (r.a), Hicri yirmi yedinci yýlda Mýsýr Valisi Amr b. el-As'ý azlederek yerine Abdullah Ýbn Sa'd b. Ebi Serh'i getirdi. O, Kuzey Afrika’nýn fethinin tamamlanmasý düþüncesindeydi. Bunun için Osman (r.a), Ashabýn ileri gelenleriyle istiþare ettikten sonra, ona izin verdi ve içinde çok sayýda sahabenin de bulunduðu bir orduyu takviye olarak ona gönderdi.[243]

 
Abdullah b. Nafi b. Abdulkays ve Abdullah b. Nafi b. Husayn komutasýndaki kuvvetler, Ýbn Ebi Serh ile birleþerek Mýsýr’dan batýya doðru harekete geçtiler. Trablus'tan Tanca'ya kadar olan bölgenin hakimi ve Bizans imparatorunun valisi, Ýslam ordusunun topraklarýna doðru ilerlediði haberini alýnca, yirmi bini süvari olmak üzere, yüz bin kiþilik bir ordu hazýrlayarak tedbirler aldý. Krallýk merkezi olan Subaytala'ya yirmi dört saatlik bir mesafede iki ordu karþý karþýya geldi. Ýbn Ebi Serh'in, Müslüman olmak veya cizyeyi kabul etmek teklifi reddedilince çatýþma baþladý. Bu arada, ordunun Medine ile olan haberleþmesi kesilmiþti. Hz. Osman baðlantý kurabilmek için Abdullah Ýbn Zübeyr'i bir askeri birlikle Afrika'ya gönderdi. Günlerce süren savaþ, Abdullah Ýbn Zübeyr'in önerdiði taktikle kýsa zamanda büyük bir zaferle sonuçlandý. Müslümanlarýn eline geçen ganimet oldukça büyüktü. Süvarilere üçer bin dinar ve yayalara ise biner dinar hisse düþmüþtü.[244]

 
Ýslâm ordularýnýn önündeki bu engel kaldýrýldýktan sonra Hz. Osman, Abdullah b. Nafî b. Husayn ve Abdullah b. Nafi b. Abdulkays'a hiç vakit kaybetmeden Cebelu't-Tarýk’ý geçerek Endülüs’e girmeleri emrini verdi. Hz. Osman’ýn, ordunun Endülüs’e geçiþini istemesi, Ýstanbul’un batý yönünden sýkýþtýrýlarak fethinin kolaylaþtýrýlmasý düþüncesinden kaynaklanýyordu. O, komutanlarýna þöyle diyordu: "Ýstanbul ancak Endülüs tarafýndan fethedilebilir. Eðer orayý fethederseniz, Ýstanbul’u fethedenlerin ecrine ortak olacaksýnýz."[245] Böylece Hz. Osman zamanýnda, Kuzey Afrika’daki fetihler tamamlanmýþ, Ýslâm’ýn karþýsýndaki en büyük güç olan Bizans’ýn batýdan sýkýþtýrýlmasý planlarý uygulamaya konulmuþtur.
 

Öte taraftan Muaviye b. Ebi Süfyan, Osman (r.a)'dan izin alarak, Suriye sahillerinde oluþturduðu donanma ile Akdenize açýlmýþ ve Müslümanlar denizlerde de Bizans'a karþý varlýk göstermeye baþlamýþlardý. Muaviye daha önce bu iþ için Hz. Ömer'e müracaat etmiþti. Ancak Ömer (r.a), o an Müslümanlarýn maslahatý bunu gerekli kýlmadýðý için izin vermemiþti. Daha sonra þartlar bu iþ için elveriþli hale geldiðinden dolayý Hz. Osman donanma inþasýnýn lüzumuna kanaat getirmiþti. Muaviye, donanmasýyla denize açýlarak, Kýbrýs Adasýna çýktý. Abdullah b. Sa'd Mýsýr’dan onun yardýmýna gitti. Kýbrýs, yýllýk yedi bin dinar cizye ile Ýslâm hakimiyetini tanýmak zorunda kaldý (Hicrî 28). Bu miktar onlarýn Bizans imparatoruna ödediði meblaðdýr.[246] Hz. Osman, Kufe Valisi Ebu Musa el-Eþ'arî'yi görevinden alarak yerine Abdullah b. Amir el-Kureyz'i atadý (H. 29). Abdullah, Osman (r.a)'ýn dayýsýnýn oðludur. Ebu Musa’yý azletmesinin sebebi Kûfe halkýnýn ondan þikayetçi olmalara ve bunu Hz. Osman (r.a)'a bildirmeleridir.[247]

 
Hz. Osman, Mescid-i Nebi'nin geniþletilmesine ihtiyaç duyarak, onu süslü taþlarla yeniden inþa etti. Taþ sütunlar dikerek tavanýný sac (bir cins aðaç) ile kapattý. Uzunluðunu yüz altmýþ, geniþliðini de yüz elli zira'a çýkarttý.[248] Hicri otuz yýlýnda Sa'id b. el-As'ýn Taberistan'a hücum ettigi görülür. Bu bölgede gazalarda bulunan Sa'id, bir çok þehri fethetti. Horasan, Tus, Serahs, Merv, Beyhak bunlardan bazýlarýdýr.

 
Bu yýl içerisinde Hz. Osman, deðiþik eyaletlerde, Kur'an-ý Kerim'in okunmasý üzerine ortaya çýkan ihtilaflarý ortadan kaldýrmak için çalýþmalar baþlattý. Kur'an-ý Kerim ilk olarak Hz. Ebû Bekir zamanýnda tedvin edilmiþti. Zeyd b. Sabit'in baþkanlýðýnda yapýlan bu çalýþmada, Kur'an-ý Kerim bir kitap haline getirilmiþti. Bu ilk mushaf, Ebû Bekir (r.a)'dan sonra Ömer (r.a)'a geçmiþ, onun þehadetinden sonra da Hafsa (r.anh)'nýn elinde kalmýþtý.
 

Azerbaycan sefer esnasýnda ordu içerisinde kýraat konusunda bir ihtilafýn çýkmasý, ordu komutaný Huzeyfe b. Yeman'i endiþelendirmiþ ve Halife'den, Müslümanlarýn emin bir þekilde okuyabilecekleri bir mushafýn çoðaltýlmasýný istemiþti. Hafsa (r.anh)'ýn yanýnda bulunan mushaf getirilerek çoðaltýldý ve bütün eyaletlere daðýtýldý. Bunun dýþýnda kalan nüshalarýn tamamý toplatýlarak imha edildi. Bu durum karþýsýnda Ashabýn hayatta olanlarý oldukça rahatlamýþlardý.[249]

 
Hz. Osman, Resulullah (a.s)'a ait olan; Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'den sonra kendisine intikal eden mührü Medine'deki Arîs kuyusuna düþürdü. Onu bulacak olana büyük miktarda para vadinde bulunmuþ, ancak bütün aramalara raðmen bu mühür bulunamayýnca Osman (r.a) büyük bir üzüntüye kapýlmýþtý. Ondan ümidini kesince hemen bir mühür yaptýrdý. Þehid edilene kadar parmaðýnda kalan bu mührün kimin eline geçtiði tespit edilememiþtir.[250] Bu olay hilâfetinin altýncý yýlýnda meydana gelmiþtir.

 
Ýslam fetihlerinin sürekliliði ve elde edilen ganimetlerle insanlarýn zenginleþmeleri, refah seviyesini oldukça yükseltmiþti. Bu durum, tabii olarak, Ýslâm’a uygun olmayan birtakým davranýþ biçimlerinin de ortaya çýkmasýna sebep olmuþtu. Resulullah (a.s)'ýn yanýnda yetiþen ve bu geliþmeleri endiþeyle takip eden sahabeler, bu endiþelerini yer yer ortaya koymaktaydýlar. Bunlardan birisi de, züht ve takvasýyla tanýnan ve maddi varlýklardan muhtaç kimselerin yeterince istifade ettirilmediðine inanan Ebu Zerr el-Gifarî (r.a)'dýr. O, Þam’da, Muaviye'nin uygulamalarýna karþý çýktýðý ve düþüncelerini söylemekte ýsrarlý davrandýðý için Medine'ye çaðýrýldý. Ebu Zerr, Medine'ye geldiðinde görüþlerini Hz. Osman'a tekrarlamýþtý. Bunun ardýndan, Halife'den izin isteyerek, Medine'ye yakýn bir yer olan Rebeze'ye gidip yerleþmiþti.[251]

 
Bizans'a karþý kazanýlan en parlak ve kesin zaferlerden birisi hiç þüphesiz ki Latu's-Sevârî deniz savaþýdýr. Abdullah b. Sa'd'in komutasýndaki Ýslâm donanmasý, Ýskenderiye açýklarýnda Bizans imparatoru Konstantýn komutasýndaki büyük donanmayla karþý karþýya geldi. Bizanslýlarýn gemi sayýsý hakkýnda verilen bilgiler, beþ yüz ile sekiz yüz rakamý arasýnda deðiþmektedir. Ýslâm donanmasýnýn sahip olduðu gemi sayýsý ise ikiyiz civarýndaydý. Yapýlan savaþta Bizanslýlar büyük bir bozguna uðratýldý. Konstantin, Sicilya'ya sýðýnmak zorunda kalan,[252] Bu zaferden sonra Bizans, Müslümanlara karþý olan deniz üstünlüðünü kaybetmiþ, Ýslam donanmasýnýn Ýstanbul sularýna kadar önüne çýkacak bir güç kalmamýþtý.

 
Fitnenin Ortaya Çýkýþý ve Þehadeti

Hz. Osman on iki sene hilâfet makamýnda kalmýþtýr. Bunun ilk altý senesi huzur ve güven içerisinde geçmiþ ve hiç kimse yönetimin uygulamalarýndan þikayetçi olmamýþtýr. Kureyþ, onu Hz. Ömer’den daha çok sevmiþti. Çünkü Hz. Ömer onlara karþý þeriatý uygulamada müsamahasýz ve sertti. Hz. Osman ise yaratýlýþýndaki yumuþaklýk ve hoþgörü ile insanlarýn serbestçe hareket edebilmelerine imkan saðlamýþtý. Onun bu yapýsýndan istifade eden eyaletlerdeki bir takým valiler, sorumsuz davranýþlar sergilemeye baþlamýþlardý. Yükselen þikayetleri ani ve kesin kararlarla karþýlayamayýnca, yavaþ yavaþ bir fitne ve kargaþa ortamýnýn oluþmasýna zemin hazýrlanmýþtý.

 
Endülüs’ten Hindistan hudutlarýna kadar çok geniþ bir sahayý kaplayan devletin içerisinde, çeþitli din ve ýrklara mensup zýmmi statüsünde topluluklar vardý. Bunlar, maðlup düþtükleri Ýslâm Devleti'ne karþý her fýrsatý deðerlendirerek baþ kaldýrýyorlardý. Yahudi unsuru ise, Ýslâm Ümmeti'ni parçalayýp yok etmek için Ýslam’ýn temel prensiplerini hedef almýþtý. Müslüman olduðunu iddia ederek ortaya çýkan bir takým Yahudi asýllý kimseler, zuhur eden huzursuzluklarý körükleyip fitne alevini her tarafa yaymaya çalýþýyorlardý. Bunlardan birisi etkili nifak hareketlerinin ortaya çýkmasýný saðlayan ve tam bir komiteci olan Abdullah Ýbn Sebe'dir.

 
Ýbn Sebe Yemenli bir Yahudi’dir. O, samimi kimselerin haklý þikayetlerini kullanarak insanlarý Hz. Osman'a karþý kýþkýrtýyordu. Bir taraftan "ric'ati Muhammed" (Muhammed (a.s)'ýn tekrar dönüþü) düþüncesini yaymaya gayret gösterirken, öte taraftan Peygamber'in peþinden hilâfet hakkýnýn Hz. Ali (r.a)'a ait olduðunu ve bunun da ALLAH tarafýndan belirlenmiþ bir gerçekten baþka bir þey olmadýðýný yayarak daha sonra ortaya çýkacak þia akidesinin temellerini atýyordu. Onun yaydýðý düþüncelere göre Ebû Bekir (r.a), Ömer (r.a) ve Hz.Osman (r.a), Hz. .Ali (r.a)in hakkýný gasbetmiþlerdi. O, Küfe, Basra ve Þam’da insanlarý kýþkýrtýrken, Ebu Zerr (r.a)’ýn haklý çýkýþlarýný da kendisine malzeme yapmaya uðraþýyordu.[253] Bir zaman sonra, Muhammed b. Ebî Bekr ve Muhammed b. Ebî Huzeyfe de, yapmýþ olduðu atamalardan dolayý Hz. Osman’ý tenkit etmeye baþladýlar.[254]
 

Hz. Osman'a yapýlan en önemli suçlama, onun kendi akrabalarýný valiliklere getirmesi, onlara bolca ihsanlarda bulunmasý ve yolsuzluklarýný denetleyememesidir.[255]  Hz. Ali (r.a) bu konudaki þikayetlerini ona ilettiðinde o, Hz. Ali'ye þöyle diyordu: "Mugire b. Þu'be'yi Ömer'in vali tayin ettiðini bilmez misin?" Hz. Ali: "Biliyorum" deyince o; "O halde neden akrabalýðý ve yakýnlýðýndan dolayý onu vali tayin ettiðim þeklinde bir kýnamada bulunuyorsun?" diye sormuþtu. Hz. Ali'nin buna verdiði cevap þuydu; "Ömer vali atadýðý kimseyi sýký bir þekilde kontrol altýnda tutardý. En ufak hatalarýný görse onlarý sorgular ve en þiddetli þekilde cezalandýrýrdý. Sen ise bunu yapmýyorsun."[256]
 

Bunun üzerine Hz. Osman, vilayetlerdeki yönetimler hakkýnda yapýlan dedikodularý ve bunlarýn sebeplerini yerinde incelemek üzere müfettiþler tayin etti. Muhammed b. Mesleme'yi Kufe'ye; Usame b. Zeyd'i Basra'ya; Abdullah b. Ömer'i Þam’a ve Ammar b. Yasir'i de Mýsýr’a gönderdi. Ammar b. Yasir hariç, diðerleri görevlerini tamamlayarak geri dönmüþlerdi. Hz.Osman (r.a) haksýzlýklarý gidermek, filizlenmeye baþlayan ve ümmet için büyük sakýncalara sebep olacak olan fitnenin yatýþtýrýlmasý için yoðun bir gayretin içine girmiþti.


O, gelen þikayetleri dikkatle inceliyor, baþta Hz. Ali (r.a) olmak üzere Ashabýn ileri gelenleri ile istiþarelerde bulunuyordu. Ancak, Mýsýr’dan Medine'ye gelip, Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'in gayr-i meþru uygulamalarýný þikayet eden bir heyetin, dönüþlerinde Ýbn Ebi Serh'in takibatýna uðramalarý ve bazýlarýnýn öldürülmesi, olaylarýn týrmanmasýna sebep olmuþtu. Bunun üzerine Mýsýr’dan altý yüz kiþilik bir topluluk Medine'ye gelerek Mescid-i Nebi'de, namaz vakitlerinde Ebi Serh'in iþlediklerini sahabelere þikayet ediyorlardý. Talha Ýbn Ubeydullah, Hz. Aiþe (r.anha) ve Hz. Ali (r.a), Hz. Osman'a giderek, bu insanlarýn haklý isteklerini yerine getirmesini ve Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'i azlederek yargýlamasýný istediler. Bunun üzerine Hz. Osman, Mýsýrlýlara kendileri için vali olarak kimi istediklerini sordu. Onlar, Muhammed b. Ebi Bekr'i istediklerini bildirdiler. Osman (r.a), Muhammed b. Ebi Bekr'i vali tayin etti.

 
O, Mýsýr’dan gelenler ve bir grup sahabe ile birlikte Medine'den yola çýktý. Medine'den üç günlük bir uzaklýkta yol alýrlarken devesini, sanki takip ediliyormuþ gibi hýzlý sürmeye çalýþan bir adam gördüler. Adamý yakalayýp sorguladýklarýnda Ýbn Ebi Serh'e bir mesajý yetiþtirmeye çalýþtýðýný anladýlar. Ona kim olduðu sorulduðunda, bazen Hz.Osman (r.a)'ýn, bazen da Mervan b. Hakem'in kölesi olduðunu söylüyordu. Üzerindeki mektubu açtýklarýnda, içinde, "Muhammed b. Ebi Bekr ile falanca falanca... Sana ulaþtýklarýnda onlarý öldür" yazýldýðý ve bunun Hz. Osman’ýn mührüyle mühürlenmiþ olduðunu gördüler. Derhal Medine'ye geri dönüp Hz. Osman’ýn evini kuþattýlar.

 
Hz. Ali, yanýna Muhammed Ýbn Mesleme'yi alýp Hz.Osman (r.a)'ýn evine gitti. Hz. Ali (r.a) ona, üzerine kendi mührü bulunan bu mektubu kimin kaleme aldýðýný sordu. Hz.Osman (r.a) böyle bir mektup yazmadýðýný ve yazýldýðýndan da haberi olmadýðýný söyledi. Muhammed de Hz.Osman (r.a)'ý doðrulamýþ ve bu iþi düzenleyen kimsenin Mervan olduðunu söylemiþti. Yazýyý inceledikleri zaman bunun Mervan b. Hakem'e ait olduðunu anladýlar. O esnada Hz.Osman (r.a)'ýn evinde bulunmakta olan Mervan'ýn kendilerine teslim edilmesini istediler. Hz. Osman (r.a) bunu kabul etmedi. Çünkü onu öldüreceklerinden korkuyordu.


Onun evini kuþatan asiler diyalog çaðrýlarýna cevap vermedikleri gibi, suyunu da kesmiþlerdi, Hz. Osman’ýn fitneyi yatýþtýrmak ve haksýzlýklarý gidermek hususunda asilere yaptýðý nasihatlerin onlar üzerinde hiç bir tesiri olmamýþtý. Onlar, Hz. Osman (r.a)'a þöyle diyorlardý:

"Biz seni hilafetten azledene veya öldürene yahut da bu yolda ölene kadar bu iþten vazgeçecek deðiliz. Eðer sana sahip çýkanlar bize engel olmaya kalkarlarsa onlarla savaþýrýz". Hz. Osman onlara, ALLAH’ýn üzerine yüklediði hilafet görevini asla býrakmayacaðýný ve ölümün kendisine bundan daha sevimli olduðunu bildirmiþ, ayrýca kendini savunmak için kimseye emir vermediðini eklemiþti. O, ashaptan, asileri þehirden kovup çýkarmak için gelen teklifleri reddediyor, onlardan silah kullanmayacaklarýna dair kesin söz vermelerini istiyordu.

 
Bir gün kendisini kuþatan asilerin karþýsýna çýkýp: "Ali buralarda mý? Sa'd buralarda mý?" diye sormuþ, bulunmadýklarý cevabýný alýnca biraz susmuþ ve þöyle demiþti: "Bana su saðlamasýný, Ali'ye bildirecek kimse yok mu?" Bu Hz. Ali'ye ulaþýnca derhal üç kýrba suyu ona göndermiþti. Ali (r.a), asilerin Hz.Osman (r.a)'ý öldürmek istediklerini öðrenince, böyle bir þeye meydan vermemek için, iki oðlu Hasan ve Hüseyin'e, kýlýçlarýný alarak gidip Osman’ýn kapýsýnda beklemelerini ve içeri kimseyi sokmamalarýný söylemiþti. Abdullah Ýbn Zübeyr de onlara katýlmýþ, diðer bir takým sahabeler de çocuklarýný oraya göndermiþlerdi. Durum çok nazik bir hal almýþtý. Hz. Osman, ne asilerin haksýz taleplerini kabul ediyor, ne de Medine ve diðer bölgelerden gelen, asileri savaþarak Medine'den çýkarma tekliflerine olumlu cevap veriyordu. O, Peygamber Þehri’nde kan dökmek ve fitneyi ilk baþlatan kimse olmaktan çekindiði için böyle davranýyordu.

 
Hz. Âiþe (r.anha)'dan Resulullah (a.s)'ýn þöyle söylediði rivayet edilmektedir: "Ya Osman! Belki ALLAH sana bir gömlek giydirir, münafýklar senden onu çýkarmaný istediklerinde onu, bana kavuþuncaya kadar sakýn çýkarma". Hz. Osman, Resulullah (a.s)'ýn bu günler için kendisine bildirdiði þeylere uymaya çalýþýyordu. O, þöyle diyordu: "Resulullah (a.s) benimle ahitleþmiþ olduðu þey üzerinde sabretmekteyim."[257]

 
Asilerin kendisini öldürmeye kararlý olduðunu anladýðýnda, onlarýn böyle bir iþ iþleyip katillerden olmalarýný önlemek için kendilerine bir müslümanýn kanýnýn ancak; zina, kasten adam öldürme ve dinden dönmek þartlarý dahilinde helal olduðunu hatýrlatýyor ve kendisinin bunlardan hiç birisiyle itham edilemeyeceðini anlatýp duruyordu.
 

Hz. Osman  (r.a.)’ýn Rivayet Ettiði Bazý Hadisler

 
ـ وعن عثمان رضى اللّه عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]إذَا بِعْتَ فَكِلْ وَإذَا ابْتَعْتَ فكْتَلْ.

 
- Hz. Osman (r.a) anlatýyor: "Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Sattýðýn zaman tart, satýn alýnca tarttýr."[258]

 
ـ وعن عثمان رضى اللّه عنه قال: ]إذَا وَقَعَتِ الحُدُودُ في ا‘رْضِ فَ شُفْعَةَ فِيهَا، و شُفْعَةَ بِئْرٍ وََ فَحْلِ النَّخْلِ.

 
- Hz. Osman (r.a) buyurdular ki: "Bir araziye sýnýrlar konacak olursa artýk onda þuf'a hakký kalmaz, ne kuyunun suyunda þuf'a hakký ne de hurma aðaçlarýný telkih de (döllemede) þuf'a hakký kalmaz." [259]

 
ـ وعن عثمان رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ. ]أنَّ النبىَّ # قالَ: خَيْرُكُمْ مَنْ تَعَلّمَ الْقُرآنَ وَعَلَّمَهُ.


- Hz. Osman (r.a) anlatýyor: "Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Sizin en hayýrlýnýz Kur'ân'ý Kerim'i öðrenen ve öðretendir." [260]

 
Hz. Osman  (r.a.) buyuruyor ki:

-Ey insanlar, ALLAH'a muhalefetten sakýnýnýz.

-ALLAH'a muhalefetten sakýnmak bir ganimettir.

-Çok konuþmak dili kaydýrýp þaþýrtýr, dostlarý usandýrýr.

-Ýki þey ebediyen devam eder; Musibetler ve ihtiyaçlar.

-Ey insanlar! Kumar aletlerinden sakýnýnýz.

-Kimsenin görmediði, vakýf olamadýðý iþlerinizde ALLAH'a muhalefetten sakýnýnýz.

-Ya bela ve musibetlere sabredersin, yahut nedamet edersin!..

-En sonunda varacaðýnýz Haktan korkun ki, fitne ve fesada koþmuþ olmayasýnýz.

-Cenab-ý Hak Ku'an-da dünyaya ne kadar deðer verdiyse, siz de ona o kadar deðer verin.

-Mezar dünya istasyonlarýnýn en sonu, Ahiret istasyonlarýnýn en evveli. Orada azap görenin ileri de kötü. Ýyilik görenin ilerisi de iyiliktir.

-Çok söyleyen deðil, çok iþ yapan amire muhtaçsýnýz.

-ALLAH insanlarý hak üzere yarattý. Sen de haktan baþka bir þey yapma.

-Ýçkiden kaçýnýn ki, her þerrin anahtarý odur.

-ALLAH için ticaret yapýn ve kazanýn.

-Doðru alýn ve doðru verin.

-Ýnsanlarýn en hayýrlýsý günahsýz olan ve ALLAH'ýn kitabý ile amel edendir.

-Sabredin, yoksa piþman olursunuz.

-ALLAH’tan baþka hakiki sýðýnak yoktur.

-Ferahlandýðýn vakit, düþmanýn sýkýlmasý ne güzel intikamdýr.


radyobeyan