Ashabý Kiram
Pages: 1
Hz.Ali Bin Ebi Talib By: ayten Date: 08 Ekim 2010, 01:39:33
4)Allah’ýn arslaný ve Resûlullahýn dâmâdý: Hz. ALÝ BÝN EBÎ TÂLÝB


Resulullah'ýn amcasýnýn oðlu, damadý, dördüncü halife. Babasý Ebû Talib, annesi Kureyþ'ten Fâtýma binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir. Künyesi Ebu'i Hasan ve Ebû Tûrab (topraðýn babasý), lâkabý Haydar; unvaný Emîru'l-Mü'minin'dir. Ayrýca 'Allah’ýn Arslaný' unvanýyla da anýlýr.

 
Hz. Ali küçük yaþýndan beri Resulullah'ýn yanýnda büyüdü. On yaþýnda Ýslam’ý kabul ettiði bilinmektedir. Hz. Hatice'den sonra Müslümanlýðý ilk kabul eden odur. Hz. Peygamber ile Hz. Hatice'yi bir gün ibadet ederken gören Hz. Ali'ye Peygamberimiz sirkin kötülüðünü, tevhidin manasýný anlattýðýnda Hz. Ali hemen Müslüman olmuþtu. Mekke döneminde her zaman Resulullah'ýn yanýndaydý. Kâbe'deki putlarý kýrmasýný þöyle anlatýr: "Bir gün Resul-u Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma çýkmak istedi. Kalkmak istediðim zaman kalkamayacaðýmý anladý, omsuzumdan indi, beni omuzuna çýkardý ve ayaða kalktý. Kendimi istesem ufuklarý tutacak sanýyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardý, onu saðdan soldan ittim. Put düþtü, parça parça oldu. Resulullah'ýn omuzlarýndan indim. ikimiz geri döndük."[261]


Resul-u Ekrem, en yakýn akrabasýný uyarmak ve hakký teblið etmek hususunda Allah'u Teâlâ'dan emir alýnca onlarý Safa tepesinde toplayýp ilâhî emirleri teblið edince, Kureyþ müþrikleri onunla alay etmiþti. Ýkinci toplantýyý yapmasýný Hz. Ali (r.a.)'ye býraktý, Ali de bir ziyafet hazýrlayarak Haþimoðullarýný davet etti. Resulullah yemekten sonra: "Ey Abdülmuttaliboðullarý, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiþ bulunuyorum.
 

Ýçinizden hanginiz benim kardeþim ve dostum olarak bana bey'at edecek" dedi. Yalnýz Ali (r.a.) kalktý ve orada Resulullah'a onun istediði sözlerle bey'at etti. Bunun üzerine Resul-u Ekrem, "Kardeþimsin ve vezirimsin " diyerek Hz. Ali'yi taltif etti.
 

Hz. Peygamber hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Ali'ye býraktý ve o gece Hz. Ali, Resulullah'ýn yataðýný da yatarak müþrikleri þaþýrttý. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber'i öldürmeye gelen müþrikleri oyalayarak onun yerine hayatýný tehlikeye atmýþ, bu suretle Peygamber'e hicreti sýrasýnda zaman kazandýrmýþtýr. Hz. Ali, Peygamberimiz'in kendisine býraktýðý emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Hz. Peygamber'in devamlý yanýnda bulundu, bütün cihat harekâtlarýna katýldý, Uhud'da gâzî oldu. Bedir'de sancaktardý.

 
Ayný zamanda keþif kolunun baþýndaydý; hakim noktalarý tespit ederek Hz. Peygamber'e bildirdi. Bu mevkiler iþgal edilerek, Bedir'de önemli bir savaþ harekâtýný baþarýya ulaþtýrdý. Bedir gazasýnýn baþlamasýndan önce, Kureyþliler'le teke tek dövüþen üç kiþiden biriydi. Bu dövüþte, hasmý Velid b. Muðire'yi kýlýcý ile öldürdüðü gibi, Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken yardýmýna koþtu ve onun hasmýný da öldürdü. Kendisine "Allah’ýn Arslaný" lâkabý ve Bedir ganimetlerinden bir kýlýç, bir kalkan ve bir de deve verildi.

 
Hz. Ali, Bedir savaþýndan sonra Hz. Peygamber'in kýzý Hz. Fâtýma ile evlendi. Nikâhýný Hz. Peygamber kýydý. O zamana kadar Resulullah'la oturan Hz. Ali nikâhtan sonra ayrý bir eve taþýndý. Hz. Ali'nin, Hz. Fâtýma'dan üç oðlu, iki kýzý dünyaya geldi. Hicret'in üçüncü yýlýnda Uhud savaþýnda, Müslüman okçularýn hatasý yüzünden müþrikler Müslümanlarýn üzerine saldýrmýþlar ve Hz. Peygamber de yaralanarak bir hendeðe düþmüþ ve düþman onun öldüðünü yaymýþtý. Halbuki o sýrada dövüþe dövüþe gerileyen Hz. Ali, Hz. Peygamber'in içine düþtüðü hendeðe ulaþarak, onu korumaya almýþtý. Ýki tarafýn da kazanamadýðý bu savaþta Hz. Ali birçok yerinden yaralanarak gazi oldu.
 

Uhud savaþýndan sonra Hz. Ali "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri üzerine bu kabile ile yapýlan savaþý bizzat idare etti. Bütün çarpýþmalarda Hz. Ali kahramanca dövüþmüþ ve müþriklerin en meþhur savaþçýlarýný öldürmüþtür. Hudeybiye barýþýnda sulh þartlarýnýn yazýlmasýnda o memur edildi. Hz. Ali, sulhnameyi yazmaya þöyle baþladý: "Bismillâhirrahmânirrahîm. Muhammed Resulullah...." Ancak müþrikler bu ifadeye itiraz ettiler. Hz. Peygamber, "Resulullah" yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasýný Hz. Ali'ye söylemiþ fakat Hz. Ali "Resulullah" ifadesinin yazýmýnda ýsrar etmiþtir.
 

Hz. Ali Mekke'nin fethi sýrasýnda yine sancaktardý. "Keda" mevkiinden Mekke'ye girdi. Mekke kan dökülmeden fethedildi. Hz. Peygamber ile birlikte Kâbe'deki bütün putlarý kýrdýlar.


Mekke'nin fethinden sonra Resulu Ekrem, Hâlid b. Velid'i Benu Huzeyme kabilesine gönderdi. Bu kabile ya cehaleti, ya da bedevî olmalarýndan, "Müslüman olduk" anlamýndaki "eslemna" kelimesi yerine "sabbena" dediði için Hâlid b. Velid hiddetlendi ve onlarla harp etti. Hz. Peygamber olayý duyunca çok üzüldü. Hz. Ali'yi bu hatayý telâfi ile görevlendirdi. Hz. Ali Benu Huzeyme'ye giderek öldürülenlerin diyetini ödeyip maðdur olanlarýn zararlarýný telâfi etmiþti.

 
Huneyn gazasýnda Müslümanlar bir ara bozulup daðýldýlar. Sayýlarý binleri bulduðu halde içlerinden ancak birkaç kiþi sabredip dayanabildi. Hz. Ali bu savaþta yalnýz sabýrla tahammül etmekle kalmayarak gösterdiði yiðitlik ve kumandanlýkla Ýslâm ordusunun kendi safýnda toparlanmasýný saðladý.


Resulu Ekrem hicretin 9. yýlýnda Tebük seferine çýkarken Hz. Ali'yi ehl-i beytin muhafazasý için Medine'de býraktý, ancak bu sefere katýlamadýðý için müteessir oldu. Bunun üzerine Resulullah: "Musa'ya göre Harun ne ise, sen bana karþý o olmak istemez misin?" dedi. Ali, bu iltifattan çok memnun oldu.
 

Berae (Tevbe) suresinin ayetleri nazil olunca, Resulullah Hz. Ali'yi Mekke'ye gönderdi. Bu suretle hiçbir müþrikin artýk Kâbe-i þerîfi bundan sonra haccedemeyeceðini bildirdi.

 
Yemen bölgesinin Ýslâm’a girmesi zordu. Görev yine Ali b. Ebi Talib'e verildi. Hz. Ali "Bu çok güç bir iþ" dedi. Resulullah da "Ya Rabb, Ali'nin dili tercümaný, kalbi hidayet nurunun memba olsun" diye dua edince, Ali, siyah bir bayrak alarak Yemen'e gitti, kýsa süren irþatlarý sayesinde Yemen'in bütün Hemedan kabilesi Müslüman oldu.

 
Hz. Peygamber'in vefatý sýrasýnda, hücresinde bulunanlarýn baþýnda geliyordu. Hz. Ebu Bekir halife seçildiði sýrada Hz. Ali Resulullah'ýn hücresinde tekfin ile meþgul idi.

 
Hz. Ömer devrinde devletin bütün hukuk iþleriyle ilgilenip adeta Ýslâm devletinin baþ kadýsý olarak görev yaptý. Hz. Ömer'in þehâdeti üzerine yine devlet baþkanýný seçmekle görevlendirilen altý kiþilik þûra heyetinde yer alýp, bu altý kiþiden en sona kalan iki adaydan biri oldu.

 
Hz. Osman’ýn hilâfeti döneminde idarî tutumdan pek memnun olmamakla birlikte Ýslâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden gelen þikayetleri hep Hz. Osman'a bildirmiþ ve ona hâl çareleri teklif etmiþti. Hz. Osman’ý muhasara edenleri uzlaþtýrmak için elinden gelen gayreti sarf etti.

 
Hz. Osman’ýn þahâdetinden sonra Ýslâm’ýn ileri gelen þahsiyetleri ona bey'at ettiler. Ancak onun bu dönemi Allah’ýn bir takdiri olarak son derece karýþýk bir dönem oldu. Hilâfete geçtiðinde hâlledilmesi gereken bir çok problemle karþý karþýya kaldý. Bu karýþýklýklar Cemel ve Sýffin gibi iç çatýþmalarý doðurdu. Ýslâm devleti bünyesindeki bu ihtilâflarý giderme konusunda büyük fedakârlýk ve gayretler gösterdi.

 
Nihayet, Kûfe'de 40/661 yýlýnda bir Hârici olan Abdurrahman b. Mülcem tarafýndan sabah namazýna giderken yaralandý. Bu yaranýn etkisiyle þehid oldu.

 
Hz. Ali devamlý olarak Hz. Peygamber (a.s.)'ýn yanýnda bulunduðu için Tefsir, Hadîs ve Fýkýhta sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta Resulullah'ýn tabiri ile "ilim beldesinin kapýsý" olarak ümmetin en bilgini idi. Hz. Peygamber yolunda insanlarý hakka iletmek için büyük gayretler sarf etmiþ ve hilâfet dönemi iç karýþýklýklarla dolu olmasýna raðmen Ýslâm’ýn öðretilmesi ve öðrenilmesi hususunda büyük katkýlarý olmuþtu.
 

Medine'de duruma hakim olup yönetimi tam olarak eline aldýktan sonra öðretim için merkezde bir okul kurdu. Arapça gramerin öðretilmesini Ebu Esved ed-Düeli'ye, Kur'an okutma ve öðretme iþini Abdurrahman esSülemi'ye, Tabiî ilimler konusunda öðretmenlik görevini Kümeyl b. Ziyâd'a verdi. Arap edebiyatý konusunda çalýþma yapmak üzere de Ubade b. es-Samit, ve Ömer b. Seleme'yi görevlendirdi. Devlet yönetimi ve hizmetlerini; maliye, ordu, teþrî ve kaza gibi bölümlere ayýrarak yürütüyordu. Malî iþleri, daðýtma ve toplama diye iki kýsma ayýrmazdý.

 
Ümmetin malýný ümmete daðýtýrken de son derece titiz davranýrdý. Kendisine bir pay ayýrma noktasýnda gayet dikkatli olup, kimsenin hakkýna tecavüz etmemekte de büyük bir örnek idi. Kendisini Kûfe'de görenler, kýþýn soðuðunda ince bir elbisenin altýnda tir tir titreyerek camiye gittiðini aktarýrlar. Devlet yönetici ve memurlarýnýn nasýl davranmalarý gerektiði konusunda þu yönetmeliði hazýrlamýþtý.

 
1. Halka karþý daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayýn ve onlarý azarlamayýn .

2. Müslüman olsun olmasýn herkese ayni davranýn. Müslümanlar kardeþleriniz, Müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandýr.

3. Affetmekten utanmayýn. Cezalandýrmada acele etmeyin. Emriniz altýnda bulunanlarýn hatalarý karþýsýnda hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin .

4. Taraf tutmayýn, bazý insanlarý kayýrmayýn. Bu tür davranýþlar sizi zulme ve despotluða çeker.

5. Memurlarýnýzý seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiþ ve devletin suçlarýndan ve zulümlerinden sorumlu olmamýþ bulunmalarýna dikkat edin.

6. Doðru, dürüst ve nazik kiþileri seçin ve çýkar ummadan ve korkmadan acý gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin.

7. Atamalarda araþtýrma yapmayý ihmal etmeyin.

8. Haksýz kazanç ve ahlâksýzlýklara düþmemeleri için memurlarýnýza yeterince maaþ ödeyin.

9. Memurlarýnýzýn hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiðiniz samimi kiþileri kullanýn.

10. Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap verin.

11. Halkýn güvenini kazanýn ve onlarýn iyiliðini istediðinize kendilerini inandýrýn.

12. Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyin.

13. Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikâr, karaborsa ve mal yýðmalarýna izin vermeyin.

14. El iþlerine yardým edin; çünkü bu yoksulluðu azaltýr, hayat standardýný artýrýr.

15. Tarýmla uðraþanlar devletin servet kaynaðýdýr ve bir servet gibi korunmalýdýr.

16. Kutsal görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak olduðunu hiç aklýnýzdan çýkarmayýn. Memurlarýnýz onlarý incitmesin, onlara kötü davranmasýn. Onlara yardým edin, koruyun ve yardýmýnýza ihtiyaç duyduklarý her zaman huzurunuza çýkmalarýna engel olmayýn .

17. Kan dökmekten kaçýnýn, Ýslâm’ýn hükümlerine göre öldürülmesi gerekmeyen kimseleri öldürmeyin.

 
Hz. Ali bütün bu emirleri kendi nefsinde eksiksiz uygulayan bir halifeydi. Beþ yýllýk halifeliði çok önemli olaylarla, savaþ ve sýkýntýlarla geçmiþti. Fitnelere karþý sonuna kadar doðru yoldan sabýrla mücadele etmek istedi sonunda þehid oldu.

 
Hz. Ali Ýslâm’ýn bütün güzelliklerine vakýftý. Çünkü o, Resulullah'ýn daima yanýnda bulunmuþtu. Vahiy kâtibiydi, hâfýz, müfessir ve muhaddisti. Hz. Peygamber'den beþ yüzden fazla hadis rivayet etti. Ahkâmýn nazariyatýndan çok amelî keyfiyetine bakardý: "Halka anladýklarý hadisleri söyleyiniz. Allah ile Peygamber'in tekzip edilmesini ister misiniz?" demiþtir.

 
Hz. Ali'nin, Hz. Fâtýma'dan Hasan, Hüseyin, Muhsin adlý oðullarý ve Zeynep, Ümmü Gülsüm adlý kýzlarý oldu.

 
Hz. Ali âbid, kahraman, cesur, iyilikte yarýþan, takva sahibi ve son derece cömertti. Medine'de Müslümanlarýn durumu düzeldikten sonra, Hz. Ali de bir hizmetçi almaya karar verip, Resulullah'a gitti. Resulullah kýzýyla damadýnýn arasýna girerek: "Ben size hizmetçiden daha hayýrlýsýný haber vereyim. Yatarken otuz üç kere Allahü ekber, otuz üç kere Elhamdülillah, otuz üç kere de Subhanallah deyin" buyurdu. Yine bir gün yiyecek çok az yemekleri olan Hz. Ali ile ailesi sofraya oturduklarý sýrada kapýlarýna bir dilenci geldi, onlar da yemeði dilenciye verdiler. Ertesi gün gelen bir yetime, üçüncü gün gelen bir esire yemeklerini verdiler.
 

Hz. Ali'nin "Zülfikâr" adý verilen meþhur bir kýlýcý vardý. Kýlýcýn aðzý iki çatallý idi ve Hz. Ali'ye Resulullah tarafýndan hediye edilmiþti. Hz. Ali'nin cömertliði, insanlýðý, Resulullah'a olan yakýnlýðýyla edindiði büyük manevî miras onu yüzyýllardýr halk inançlarýnda destaný bir kiþiliðe büründürmüþtür. Bir gün onun dört dirhemi vardý. Birini açýktan, birini gizliden birini gündüz, birini de gece infak etti ve hakkýnda þu ayet-i kerime indi:
 

اَلَّذينَ يَاْكُلُونَ الرِّبوا لَا يَقُومُونَ اِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذى يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا اِنَّمَاالْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبوا وَاَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبوا فَمَنْ جَاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّه فَانْتَهى فَلَهُ مَا سَلَفَ وَاَمْرُهُ اِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَاُولئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فيهَا خَالِدُونَ

 
“Onlar ki, mallarýný gece ve gündüz, gizli ve âþikâre olarak infak ederler, artýk onlar için Rableri nezdinde mükâfatlarý vardýr. Ve onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardýr.”[262]

 
Hz. Ali'nin peygamberimizden rivayet ettiði bazý hadis-i þerifler: "Günah isleyen biri piþman olur, abdest alýr namaz kýlar ve günahý için istiðfar ederse Allah'u Tealâ Nisâ suresinde 'Biri günah iþler veya kendine zulmeder sonra piþman olup Allah'u Teâlâ'ya istiðfar ederse Allah'u Teâlâ'yý çok merhametli ve af ve maðfiret edici bulur' buyurmaktadýr."

 
"Üzerinde farz namaz borcu olan kimse, kazasýný kýlmadan nafile kýlarsa boþ yere zahmet çekmiþ olur. Bu kimse, kazasýný ödemedikçe Allah'u Teâlâ onun nafile namazlarýný kabul etmez."

 
"Malýnýzýn zekâtýný veriniz. Biliniz ki, zekâtýný vermeyenlerin bunu vazife kabul etmeyenlerin namazý, orucu, haccý ve cihadý ve imaný yoktur. "

 
Peygamberimiz (a.s.) Hz. Ali'ye buyurdu: "Ya Ali, altiyüzbin koyun mu istersin, yahut altýyüzbin altýn mý veya altýyüzbin nasihat mý istersin ? " Hz. Ali dedi: "Altýyüzbin nasihat isterim." Peygamberimiz buyurdu: "Þu altý nasihate uyarsan altýyüzbin nasihate uymuþ olursun:

1. Herkes nafilelerle meþgul olurken sen farzlarý ifa et. Yani farzlardaki rükünleri, vacipleri sünnetleri, müstehaplarý ifa et.

2. Herkes dünya ile meþgul olurken sen Allah'u Teâlâ'yý hatýrla. Ýslâm’a uygun yasa; Ýslâm’a uygun kazan; Ýslam’a uygun harca.

3. Herkes birbirinin ayýbýný araþtýrýrken sen kendi ayýplarýný ara. Kendi ayýplarýnla meþgul ol.

4. Herkes dünyayý imar ederken sen dinini imar et, zinetlendir.

5. Herkes halka yaklaþmak için vasýta ararken, halkýn rýzasýný gözetirken sen Hakk'ýn rýzasýný gözet; hakka yaklaþtýrýcý sebep ve vasýtalarý ara.

6. Herkes çok amel islerken sen amelinin çok olmasýna deðil, ihlaslý olmasýna dikkat et."

 
Hz. Ali (r.a) Þöyle Buyuruyor:

"Kiþi dili altýnda saklýdýr. Konuþturunuz, kýymetinden neler kaybettiðini anlarsýnýz."

"Ýnsanýn yaþlanýp Rabbini bildikten sonra ölmesi, küçükken ölüp hesapsýz Cennet'e girmesinden daha hayýrlýdýr. "

"Kul ümidini yalnýz Rabbi'ne baðlamalý ve yalnýz günahlarý kendini korkutmalýdýr. "

"Cahil, bilmediðini sormaktan utanmasýn. Âlim, içinden çýkamayacaðý bir meselede en iyisini Allah'u Teâlâ bilir' demekten sakýnmasýn."

"Sizin için korktuðum þeylerin en baþýnda, nefsinin isteðine uymak ve uzun emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan alýkoyar; ikincisi ise ahireti unutturur. "

"Amellerin en zoru üçtür. Bunlar; nefsin hakkýný verebilmek, her halde Allah'u Teâlâ'yý hatýrlayabilmek, kardeþine bol bol ikramda bulunabilmektir. "

"Takva, hataya devamý býrakmak; aldanmamaktýr . "

"Kalpler, kaplara benzer. Hayýrlý olaný, hayýrla dolu olanýdýr."

"Bana bir harf öðretenin kölesi olurum. "

 
Hz. Ali bu ümmetin en ileri gelenlerinden biri olarak Ýslam’ýn bize kadar gelmesinde büyük rolü olan sahabelerdendir.

 
Hz.Peygamber (a.s.). vefat edince, Müslümanlar kendilerini idâre etmek üzere Hz.Ebû Bekir r.a'i Devlet Baþkanlýðýna getirdiler.

 
Bilindiði gibi, Hz.Peygamber (a.s.), iki görevi birden üstlenmiþti: Birisi, Allah'tan gelen vahyi, yâni ilâhi emirleri insanlara teblið etmek; ikincisi, bu vahiy hükümlerine göre, baþkaný bulunduðu devleti yönetmekti.

 
Onun vefatýyla sadece vahiy deðil, Peygamberlik de son buldu. Artýk Peygamber gelmeyecek, inanan insanlar, son peygamber vasýtasýyla gelen Kur'an'la ve bu son peygamber'in Sünnetiyle kendi yaþamlarýna yön verecek, düzenlerini kuracaklardýr. Baþka deyiþle, inanmak isteyen insanlar, yâni Müslümanlar, yaþantýlarýnýn her yönünü bu iki kaynaða göre tanzim edecekler, bu iki kaynaða ters düþen hayat kanunlarýný tanýmayacaklardýr.


Bu iki kaynaðýn özü olan Ýslâm’ý Allahu te'âlâ tek nizam kabul etmiþ ve bunun dýþýnda kalan sistemleri tanýmayacaðýný þöyle ferman buyurmuþtur:

 
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ دينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى الْاخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرينَ

 
“Ve her kim Ýslâm'dan baþka bir din ararsa elbette ondan kabul edilmez ve o ahirette hüsrâna uðramýþlardan olur.”[263]

 
Hz.Peygamber (a.s.)'ýn vefatýyla, kanun deðil, kanunun tatbikçisi olan Hz.Muhammed (a.s.). Müslümanlar arasýndan ayrýlmýþtýr. Dolayýsýyla, onun ölümünden sonra, Müslümanlar yeni kaynaklara deðil; zaten mevcut olan kaynaklarý tatbik edecek bir insana, bir idâreciye muhtaçtýlar. Yâni vakýa, kanun boþluðu veya yokluðu deðil, lider yokluðuydu; bu lideri bulmak lazýmdý ki, bu ihtiyacý da, baþlarýna "Halife dediðimiz devlet baþkanlarýný getirerek giderdiler.


Halife Seçimi

Hz.Peygamber (a.s.). kendi vefatýndan sonra, Müslümanlarý yönetmek üzere, sarahaten bir halife seçmek istemediðinden çünkü buna yeteri kadar vakti vardý, halife seçim iþi Müslümanlarýn inisiyatiflerine býrakýlmýþ; onlar da, Peygamberlerinin vefatýndan sonra, kendilerini yönetmek üzere Hz.Ebû Bekir r.a'i seçip biat' etmiþlerdir.

 
Hz.Ebû Bekir (r.a)'a biat etmiþ olmasýna raðmen, daha sonraki senelerde, bazý gruplar Hz.Ali (r.a)'ý ona karþý göstermek istemiþler ve maalesef bu þekilde baþlatýlan ihtilâf asýrlarca sürmüþ, binlerce Müslüman’ýn ölümüyle neticelenen savaþlara sebebiyet vermiþtir. Halbuki bunlar, dava arkadaþý, cihâd ve siper ortaklarýydýlar. Bunlar, hayatlarýný Allah'a hizmette yarýþtýrmýþ olan insanlardý.

 
Ýþte, bu konuyu en güzel bir þekilde tahlil ettiðine inandýðýmýz, Hz.Ali (r.a)'ýn bir konuþmasýyla açýklamak istiyoruz.

 
Hz.Osman (r.a)'ýn þehid edilmesiyle baþlayan ve Ýslâm tarihinde "el fitnet'ül kübrâ" (en büyük fitne) diye adlandýrýlan hareketten sonra, halife seçilmiþ olup, hilâfetini tanýmayanlarla savaþmak üzere Basra'ya gitmiþ olan Hz.Ali La'a, Ýbnu'l Kevva' ve Kays b. Ýbâd Basra'ya gidiþinin sebebini sorup þöyle dediler:

 
Bu konuda Resulullah'ýn bana bir ahdi yoktur.


"Müslümanlarýn karþý karþýya gelip birbirlerini öldürecekleri bu geliþin, Resulullah (a.s.)'ýn sana olan bir ahdi veya emriyle midir?" Hz.Ali r.a. þu cevabý verdi:

 
"Bu konuda Resulullah (a.s.)'ýn bana bir ahdi olup olmadýðýný soruyorsunuz. Bana verilmiþ böyle bir ahid yoktur. Vallahi ona ilk inanan ben olduðum gibi, ona ilk defa yalan isnat eden ben olmayacaðým. Þayet bu konuda Resulullah (a.s.)'ýn bana bir ahdi olsaydý, Ebû Bekir ve Ömer'in onun minberine çýkmalarýna müsaade etmezdim, elimle onlarla savaþýrdým (Resulullah (a.s.)'ýn emri olduðu için. Fakat Resulullah (a.s.). ne öldürüldü, ne de aniden öldü. Hastalýðý bir kaç gün ve gece devam etti. Müezzin ona namaz vaktini bildirmek için geldiðinde, O Müslümanlara namaz kýldýrtmak için Ebû Bekir'e emrederdi. Kaldý ki, benim orada olduðumu da görüyordu. Hanýmlarýmdan birisi (Hz. Ebû Bekir'in kýzý Hz. Aiþe)

 
Hz. Peygamber (a.s.)'e, bu görevi Ebû Bekir'den almasýný söyleyince kýzdý ve "siz kadýnlar Hz. Yusuf’un baþýný derde sokanlarsýnýz, Ebû Bekir'i geçirin Müslümanlara namazý kýldýrsýn!" dedi. Allah, Peygamberinin ruhunu alýnca, iþimize baktýk ve Resulullah (a.s.)'ýn dinimiz için lâyýk gördüðünü dünyamýz için seçtik. Namaz, Ýslâm’ýn aslýdýr; o dinin emri, dinin direðidir. Biz (bunun için) Ebû Bekir'e biat ettik ve o bu iþin ehliydi. içimizden iki kiþi dahi ona muhalefet etmedi. Ebû Bekir'e hakkýmý edâ ettim ve ona itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri için de cihad ettim. Bana verdiðini aldým, savaþa gönderince gittim; onun emriyle had cezalarýný kendi kamçýmla yerine getirdim.

 
Ölünce, yerine Ömer geldi ve arkadaþýnýn (yâni Ebû Bekir'in) yolunu takip etti, onun gibi hareket etti. Böylece Ömer'e biat ettik ve içimizden iki kiþi dahi ona muhalefet etmedi. Hiç birimiz de baþkasýný ona tercih etmedik. Ömer'e hakkým edâ ettim ve ona itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri içinde cihad ettim. Bana verdiðini aldým, savaþa gönderince gittim; onun emriyle had cezalarýný kendi kamçýmla yerine getirdim. Ölünce Hz. Peygamber (a.s.)'e olan akrabalýðýmý, Ýslâm’da önceliðimi ve selefiyyetimi ve bu iþe liyâkatimi düþünerek bu konuda baþkasýnýn bana tercih edilmeyeceðini sandým. Öldükten sonra, onun yüzünden halifenin bir günah iþlememesi ve kendini mesuliyetten kurtarmak için Ömer hilâfeti çocuðuna yasakladý ve yeni halifeyi seçmek üzere altý kiþilik bir heyet seçti ki ben onlardan biriyim. O isteseydi oðlunu seçebilirdi; yapmadý.

 
Heyet toplanýnca, kimsenin bana tercih edilmeyeceðini sandým. Abdurrahman b. Avf, kimi halife tayin ederse -Abdurrahman b. Avf adaylýktan çekildiði için, ona halifeyi seçme yetkisini sura vermiþti- ona kesinlikle itaat edileceðine dair bizden söz aldýktan sonra Osman b. Affan'ýn elini tutarak, eline vurdu ve biat etti. Ben de iþime baktým. Ona itaatim ise, biatýmdan önce oldu. Böylece Osman'a biat ettik. Ona hakkýný edâ ettim ve itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri içinde cihâd ettim. Bana verdiðini aldým, savaþa gönderince gittim; onun emriyle had cezalarýný kendi kamçýmla yerine getirdim.

 
Vurulunca, kendi iþime baktým. Resulullah (a.s.)'ýn iki halifesi gitmiþ, birisi de vurulmuþtu. Haremeyn'deki (Mekke ve Medine'deki) ve iki bölgedeki Müslümanlar bana biat ettiler. Bunun üzerine birisi ortaya atýldý ki, dengim deðil; ne Resulullah (a.s.)'e olan akrabalýðý benimki kadar yakýn, ne ilmi benim ilmime denk ve ne de Ýslâm’daki önceliði benimki gibi eskiydi. Dolayýsýyla ben bu iþe ondan (yâni Muaviye'den) daha lâyýktým!"[264]

 
Hz. Ali (r.a.) buyuruyor ki:

-Bana bir harf öðretenin kulu kölesi olayým.

-Kadýnlarýn en hayýrlýsý kocasýna muhabbet gösterendir. 

-Herþeyi boðazýna atan (fakir hakký gözetmeyen) zengin, fakir hükmündedir. 

-Haklý olduðun yerde korkma yardýmcýn Allah'týr. 

-Haksýzlýk önünde eðilmeyiniz; çünkü hakkýnýzla beraber þerefinizi de kaybedersiniz.

-Haddini bilen kimse helak olmaz. 

-Cahillerin kalbi dudaklarýnda, alimlerin aðzý kalplerindedir.

-Ýnsanlarla öyle iyi geçinin ki; düþmanlarýnýz bile ölümünüze aðlasýn.

-Alim ölse de yaþar, cahil ise yaþarken ölür.

-Þahsýnýza fenalýk eden bir düþmaný affediniz, làkin vatanýnýza,  milletinize ve dininize fenalýk edenleri affetmeyiniz. 

-Çalýþanlar kötülük düþünmeye vakit bulamazlar; tembeller ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar. 

-Sen, babanýn hakkýnda riayet edersen, oðlun da senin hakkýnda riayet eder. 

-Ölümü unutmak, kalbin  paslanmasýndandýr. 

-Ölümü yaklaþan kimseye hilesi fayda vermez.

-Vefa, dünkü gün gibi geçip gitti ! 

-Üç öldürücü þey biliyorum: Hasislik, gurur, heva ve heves... 

-Cahil  ölü,  alim  diridir...

-Fenalýklardan uzak duran ve daima verdiði sözü yerine getiren insanlarla dostluk etmeliyiz. 

-Birçok kimseye dostluk gösterdim, onlardan bir dostluk göremedim. Yine de dostluktan vazgeçmedim. 

-Dostlarýmla dost olanlarý çok severim ve onlarýn deðerini de, dostluklarýnýn derecesiyle ölçerim.

-Her þeyin hayýrlýsý yenisidir; fakat dostun hayýrlýsý eski olanýdýr. 

-Hakiki dost, sýkýntý zamanýnda imdada yetiþendir.

-Dostlarýn kalbini  kýrmakla düþmanlarýn arzularýný hizmet etmiþ olursun. 

-Yüksekliði istedim, onu alçak gönüllükte buldum. 

-Sakladýðýn sýr, senin esirindir. Açýða vurursan, sen onun esiri olursun. 

-Zenginlik, gurbeti vatan; yoksulluk vataný gurbet yapar. 

-Ýyilik ediniz, onun karþýlýðýnda kötülük görebileceðinizi aklýnýza getirmeyiniz.

-Kalbini öðütle yaþat, hikmetle aydýnlat. 

-Allah dostlarý o kiþilerdir ki insanlar dünyanýn görünüþüne baktýklarý zaman onlar,  dünyanýn içyüzünü görürler. 

-Affetmekten usanmayýn. Cezalandýrmakta acele etmeyin.

-Allah korkusuyla dökülen gözyaþý, gözlerin nûrudur.

-Ýlim hakimdir ölmez; mal ise mahkumdur. Bugün vardýr yarýn yok olur.

-Cesurun ayaklarý dayanmak korkaðýn ayaklarý kaçmak için yaratýlmýþlardýr.

-Senden soruluncaya kadar susmak, susturuluncaya kadar söylemekten hayýrlýdýr.

-Bir adamýn edep sahibi olmasý, altýn sahibi olmasýndan daha hayýrlýdýr.

-Himayen altýndakilere iyilik yapmak istersen, onlara terbiye ve edep öðret.

-Ýnsan ekseriye dilinden belaya girer.

-Ýyi yaþamak istersen nefsine uyma.

-Arkadaþýn en iyisi, seni hayra sevk edendir.

-Hangi adamýn oðlu olursan ol, terbiye öðren! Bu güzellik seni, baþka asalete muhtaç etmez.

-Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir.

-Öldükten sonra yaþamak isterseniz ölmez bir eser býrakýnýz.

-Allah'ýn insanlara verdiði nimetlerin en büyüðü akýldýr.

-Dil yarasý, ok yarasýndan daha þiddetlidir.

-Ýktisat, az þeyi çoðaltýr; israf, çok þeyi azaltýr.

-Kendinizi irþat edemezseniz, asla baþkalarýný irþat edemezsiniz.

-Oburlukla sýhhat birleþmez.

-Nimet verene karþý gelmek gibi küstahlýk ve alçaklýk olamaz.

-Ýnsanlarýn kýymeti, yaptýðý iyilikle ölçülür

 
Deðerlendirme

1. Hz. Peygamber (a.s.)., hilâfet konusunda kesin bir tavýr takýnmamýþ, kimseyi halife seçmemiþtir. Nitekim Hz. Ali'nin yukarýda buyurduðu gibi, o bu konuda bir emir vermiþ olsaydý, onun emri kanun olduðundan, mutlaka yerine getirilirdi.

2. Namaz Ýslâm’ýn aslýdýr. Asýlsýz, yâni temelsiz hiç bir þey düþünülemediði gibi, namazsýz bir Ýslâm tasavvur edilemez. Hz. Ali (r.a.) bunu delil kabul ederek, Hz. Peygamber (a.s.)'ýn namaz için seçtiði imâmý, yâni devlet baþkaný olarak kabul ediyor.

3. Hz. Ali, kendinden önce biat ettiði halifelere kesin bir itaatle baðlýdýr.

4. Hz. Ali, Hz. Muaviye'den de kendisine ayný þekilde itaat istiyor ve hilâfete kendisinin lâyýk olduðunu söylüyor.

5. Asýrlardýr Müslümanlara kabul ettirilmeye çalýþýldýðý gibi, Hulefayi reþidin birbirine düþman deðillerdir. Öyle olsaydý, yâni Hz. Ali, Hz. Ömer'i sevmeseydi ona kýzý Ümmü Gülsüm'ü verir miydi? Allah’ýn aslaný olan Hz. Ali'nin korkudan "takiyye" yapýp kýzýný Hz. Ömer verdiðini düþünmek en azýndan haksýzlýk olur.

6. O örnek halifelerin bir tek endiþesi vardý: Ýslâm’ýn gereði gibi tatbiki![265]

 
Hz.Ali (r.a)’ýn Rivayet Ettiði Bazý Hadisler

 
ـ وَعَنْ عَلي بنْ اَبِى طَالِبٍ كرّمَ اللّهُ وَجْهَهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]َ يُؤمِنُ عَبدٌ حتّى يُؤمِنَ بأربَعٍ: يَشْهَدُ أن َ إلَهَ إّ اللّهُ وَأنِّى مُحَمّدٌ رَسُولُ اللّهِ بَعَثَنِى بَالْحَقِّ وَيُؤمِنَ بِالمَوْتِ، وَيُؤمِنَ بالْبَعْثِ بَعْدَ الْمَوْتِ، وَيُؤمِنَ بِالْقَدَرِ.

 
- Hz. Ali (r.a) diyor ki: Hz. Peygamber (a.s) þöyle buyurdu: "Kiþi dört þeye inanmadýkça mü'min olmuþ sayýlmaz: Allah'tan baþka ilâh olmadýðýna ve benim Allah'ýn kulu ve elçisi Muhammed olduðuma, beni (bütün insanlara) hakla göndermiþ bulunduðuna þehâdet etmek, ölüme inanmak, tekrar dirilmeye inanmak, kadere inanmak."[266]
 

ـ وعن علي رضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]اِقْضُوا كَمَا كُنْتُمْ تَقْضُونَ فإنِّى أكرهُ الخِفَ حتّى تَكُونَ النَّاسُ جَمَاعةً أو أموتَ كَمَا مَاتَ أصْحَابِى[. وَكَانَ ابنُ سيرينَ رحمهُ اللّهُ تعالى يَرى عامةَ مايروونَ عن علي رضِىَ اللّهُ عنهُ كذباً.

 
- Hz. Ali (r.a) þöyle demiþtir: "Daha önce hükmettiðiniz þekilde hükmedin. Zira ben (kargaþaya, nizâya götürecek) muhalefeti sevmem, tâ ki halk tek bir cemaat teþkil etsinler veya arkadaþlarýmýn öldüðü gibi ben de öleyim." Ýbnu Sîrîn merhum, Hz. Ali (r.a)'den yapýlan rivayetlerin çoðunun uydurma ve yalan olduðu görüþünde idi."[267]
 
ـ وعن علي رضى اللّه عنه قال: ]وَهَبَ لِى رسُولُ اللّهِ # غُمَيْنِ أخَوَيْنِ، فَبِعْتُ أحَدَهُمَا. فقال لِى رسُولُ اللّهِ #: مَا فَعَلَ غُمَاكَ؟ فأخْبَرْتُهُ فقال لِى: لِى رُدَّهُ رُدَّهُ.

 
- Hz. Ali (r.a) anlatýyor: "Hz. Peygamber (a.s)  bana, kardeþ iki köle hediye etti. Bunlardan birini sattým. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir ara sordu: "Köleler ne yapýyorlar?" Ben durumu söyledim. Bunun üzerine bana: "Satýþý boz, satýþý boz" buyurdu."[268


radyobeyan