Sa'd Bin Ebi Vakkas By: ayten Date: 08 Ekim 2010, 01:24:30
7)Resûlullahýn okçusu: SA'D BÝN EBÎ VAKKÂS
Hz.Sa'd b. Ebî Vakkas Malik b. Vuheyb b. Abdi Menaf b. Zühre. Babasý Malik b. Vuheyb'dir. Malik'in künyesi Ebî Vakkas olup, Sa'd bu künyeye nisbetle Ýbn Ebî Vakkas olarak çaðrýlýrdý. Rasûlüllah (a.s)'ýn annesi Zuhreoðullarýndan olduðu için, anne tarafýndan da nesebi Rasûlüllah (a.s) ile birleþmektedir. Sa'd'ýn annesi Hamene binti Süfyan b. Ümeyye'dir. Sa'd (r.a), ilk iman edenlerden biridir. Kendisinden yapýlan rivayetlere göre o Ýslâm-ý üçüncü kabul eden kimsedir. Ancak, Hz. Hatice, Hz. Ebu Bekr, Hz. Ali ve Zeyd b. Harise'den sonra Müslüman olmuþsa beþinci Müslüman olmuþ oluyor. Sa'd (r.a), Müslüman olduðu gün henüz namazýn farz kýlýnmamýþ olduðunu ve o zaman on yedi yaþýnda bulunduðunu söylemektedir.[290]
Hz.Sa'd (r.a) Ýslâm’a giriþine sebep olan olayý þöyle anlatýr: "Müslüman olmadan önce rüyamda kendimi hiç bir þeyi göremediðim karanlýk bir yerde gördüm. Bu arada ay doðdu ve ben onun aydýnlýðýna tabi oldum. Benden önce bu aya kimlerin uymuþ olduðuna bakýyordum. Onlar, Zeyd b. Harise, Ali b. Ebî Talib ve Ebû Bekir'di. Onlara ne kadar zamandan beri burada olduklarýný sorduðumda, onlar; "Bir saat kadardýr" dediler. Araþtýrdýðýmda öðrendim ki, Rasûlüllah (a.s) gizlice Ýslâm'a davette bulunmaktadýr. Ona Ecyad tepesi taraflarýnda rastladým. Ýkindi namazýný kýlýyordu. Orada Ýslâm-ý kabul ettim. Benden önce bu kimselerden baþkasý imân etmemiþti."[291]
Hz.Sa'd'ýn Müslüman olduðunu öðrenen annesi, buna çok üzülmüþ ve oðlunu atalarýnýn dinine döndürebilmek için çareler aramaya baþlamýþtý. Sa'd'a, eðer girdiði dinden dönmezse, yemeyip içmeyeceðine dair yemin etmiþti. Sa'd, annesine, bunu yapmamasýný, çünkü dininden dönmeyeceðini söyledi. Yeminini uygulamaya koyan annesi, bir zaman sonra açlýk ve susuzluktan bayýlmýþtý. Ayýldýðýnda Sa'd ona; "Senin bin tane canýn olsa ve bunlarý bir bir versen, ben yine de dinimden dönmeyeceðim" demiþti. Onun kararlýlýðýný gören annesi yemininden vazgeçmiþti.[292]
Hz.Sa'd (r.a) annesine çok düþkündü ve ona bir zarar gelmesini asla kabul edemezdi. Ancak imanla alakalý bir konuda Rabbine isyan edip baþkalarýnýn heva ve heveslerine de tabi olamazdý. Sa'd (r.a) ve benzerlerinin karþýlaþacaðý bu gibi durumlarý çözümlemek ve iman edenleri rahatlatmak için Allah Teâlâ þu âyet-i kerimeyi göndermiþti:
وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلى اَنْ تُشْرِكَ بى مَالَيْسَ لَكَ بِه عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِى الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبيلَ مَنْ اَنَابَ اِلَىَّ ثُمَّ اِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Eðer kendisine hiçbir bilgin olmayan bir þeyi bana þerik koþasýn diye sana zorlarlarsa o vakit onlara itaat etme ve kendilerine dünyada maruf veçhile musahip ol ve bana müteveccih olanlarýn yoluna tâbi ol! Sonra dönüþünüz Bana'dýr. Neler yapar olmuþ olduðunuzu size haber vereceðim.”[293]
Hz.Sa'd (r.a), Medine'ye hicrete kadar Mekke'de kalmýþtýr. Dolayýsýyla müþrikler tarafýndan uðradýklarý bütün saldýrý ve iþkencelere diðer Müslümanlarla birlikte Mekke dönemi boyunca muhatab olduðu muhakkaktýr. Mekke'de Müslümanlar, Mekke zorbalarýnýn saldýrýlarýndan emin olmak için ibadetlerini gizli ve tenha yerlerde ifa ediyorlardý. Bir gün Sa'd (r.a) arkadaþlarýyla birlikte ibadet ederlerken müþriklerden bir grup onlara sataþarak Ýslâm’la alay etmiþler ve onlara saldýrmýþlardý. Sa'd eline geçirdiði bir deve sýrt kemiðini alýp müþriklere karþýlýk vermiþ ve onlardan birini yaralayarak kanlar içerisinde býrakmýþtý. Ýþte Ýslâm'da Allah için ilk akýtýlan kan budur.[294]
Hz.Sa'd (r.a) kardeþi Ümeyr (r.a) ile Medine'ye hicret ettiði zaman, kan davasý yüzünden Mekke'den kaçýp buraya yerleþmiþ olan diðer kardeþleri Utbe'nin evinde kalmaya baþlamýþlardý. Muahat olayýnda Rasûlüllah (a.s), Sa'd'ý Mus'ab b. Umeyr ile kardeþ ilân etmiþti. Baþka bir rivayete göre de kardeþ ilân edildiði kimse Sa'd b. Mu'az'dýr.[295]
Medine'ye hicretle birlikte Ýslâm devlet olmuþ ve kendini tehdit eden güçlere karþý askerî faaliyetler baþlamýþtý. Bu çerçevede Mekke kervanlarýna yönelik askerî birlikler (seriyye) sevkediliyordu. Ýlk seriyye, Hicretin yedinci ayýnda Mekke kervanýnýn yolunu kesmek için otuz kiþiden oluþan Hz. Hamza komutasýndaki seriyyedir. Sa'd (r.a)'da bu ilk askerî birliðe katýlanlardandýr.[296] Bir ay sonra Ubeyde b. Haris komutasýnda gönderilen seriyye Kureyþ kervanýyla karþýlaþtýðýnda ilk oku Sad b. Ebi Vakkas (r.a) atarak çatýþmayý baþlatmýþtý. Mekke'de Allah yolunda ilk kan akýtan kimse olma þerefi Sa'd (r.a)'a ait olduðu gibi, yine Allah yolunda ilk ok atma þerefi de böylece ona nasip olmuþtur. Sa'd (r.a) þöyle demektedir: "Araplardan Allah yolunda ilk ok atan kimse benim."[297]
Ayný yýlýn Zilkade ayýnda Rasûlüllah (a.s), Sa'd b. Ebi Vakkas'ý yirmi kiþilik bir askerî birliðe komutan tayin ederek el-Harrar mevkiine göndermiþti. Bu seriyyenin gayesi de Mekkelilere ait kervaný vurmaktý. Ancak kervan bir gün önceden bu yerden hareket etmiþ olduðu için, bir çatýþma çýkmamýþtý. Rasûlüllah (a.s), sadece seriyyeler göndermekle yetinmiyor, bizzat ordusunun baþýna geçerek seferler düzenliyordu. Bunlardan biri olan ve II. Hicrî yýlýn Rebiu'l-Evvel ayýnda gerçekleþtirilen Buvat gazvesinde, ordu sancaðýný Sa'd taþýmaktaydý. Peþinden tehlikeli bir görevle Mekke ile Taif arasýndaki Nahle mevkiine keþif maksadýyla gönderilen Abdullah b. Cahþ seriyyesine katýlan Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a)'ýn bütün cihad faaliyetlerine aktif bir þekilde iþtirak ettiði görülmektedir.
Bedir savaþýnda müþrik süvari birliðinin komutaný olan Sa'id b. el-As'ý öldürüp kýlýcýný Rasûlüllah (a.s)'e getirmiþti. O, Zülkife adýndaki bu kýlýcý ganimetlerin daðýtýlýþýnda Sa'd'a vermiþti.
Uhud savaþýnda, müþriklerin üstünlüðü ele geçirdiði ve Müslümanlarýn paniðe kapýlarak daðýldýðý esnada Rasûlüllah (a.s)'ýn yanýndan ayrýlmayýp gövdelerini siper ederek onu korumaya çalýþan bir kaç kiþiden birisi Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a) idi. O, cesaretinden hiç bir þey kaybetmeden ok atmaya devam ediyordu. Sa'd (r.a) ok atmakta mahirdi ve hedefini þaþýrmýyordu. Rasûlüllah (a.s) ona ok veriyor ve þöyle diyordu: "At Sa'd Anam babam sana feda olsun." Rasûlüllah (a.s), övgü, rýza ve hoþnutluðu ifade eden bu kelimeleri, ana ve babasýný bir arada zikrederek baþka hiç kimse için kullanmamýþtýr.[298]
Hz.Sa'd (r.a)'ýn Uhud günü gördüðü hizmet ve gösterdiði kahramanlýk gerçekten çok büyüktü. Onun bu günde tek baþýna bin ok attýðý rivayet edilmektedir.[299]
O, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Mekke'nin fethi ve diðer gazvelerin tamamýna katýlmýþtýr.[300]
Rasûlüllah (a.s)'ýn vefatýndan sonra Hz. Ebu Bekir (r.a)'a bey'at eden Sa'd (r.a), Hz. Ömer döneminde aktif olarak devlet idaresinde görevler almýþtýr. Bu dönemde onun en önemli görevlerinden birisi, asrýn emperyalist süper güçlerinden birisi olan Ýran imparatorluðunu çökerten Kadisiye ordusunun kumandanlýðýdýr.
Bizans’a yönelik askerî faaliyetler sürerken, Ýran topraklarýna da seferler yapýlýyordu. Hz. Ebû Bekir (r.a) döneminde Ýranlýlarýn elinde olan Irak'ýn büyük bir bölümü fethedilmiþti. Hz. Ömer (r.a) iþ baþýna geçtiði zaman Ýran'a karþý kapsamlý ve netice alýcý bir askerî sefer düzenlenmesi için çalýþmalara baþladý. Yapýlan istiþareler sonucunda Sa'd b. Ebî Vakkas'ýn hazýrlanan orduya komutan tayin edilmesi kararlaþtýrýldý. Havâzin kabilelerinden zekât toplamak için bu bölgede bulunan Sa'd, Medine'ye çaðrýlarak ordu ona teslim edildi. Sa'd ordusuyla Irak'a doðru yürüyüþe geçerek Kadisiye mevkiinde kârargah kurdu.
Ýran þahý, Müslümanlara karþý savaþmak üzere ünlü komutaný Rüstem'i görevlendirmiþti. Yapýlan savaþý Müslümanlar kazanmýþ ve Ýran topraklarý Ýslâm tebliðine açýlmýþtý. Sa'd hasta olduðu için bizzat savaþa iþtirak edememiþ ve yüksekçe bir yerden, savaþan orduyu idare etmiþti. Kadisiye savaþlarý Ýslâm ordularýnýn kazandýðý en parlak ve kesin zaferlerden biri olarak tarihe geçmiþtir.
Daha sonra Sa'd (r.a), Celula'ya yönelmiþ ve burasýný fethetmiþti (H 16). Celula'nýn fethi bölgede büyük bir ihtida hareketini de peþinden getirmiþti. Daha sonra Ýran imparatorluk merkezi olan Medâin iki aylýk bir kuþatmadan sonra düþmüþ, büyük meblaðlarda ganimet ele geçmiþ ve Kisra III. Yezducerd buradan Hulvan'a kaçmýþtý. Sa'd b. Ebi Vakkas, bir ordu göndererek sulh yoluyla burayý fethetmiþti. Yezducerd ise Ýsfahan bölgesine kaçarak orada tutunmaya çalýþmýþtýr.
Hz.Sa'd (r.a), Medâin'e yerleþerek, fethedilen topraklarýn idarî yapýsýný oluþturmaya çalýþtý. Medâin'in havasý, askerlerin sýhhatini olumsuz yönde etkilediði için, Hz. Ömer (r.a)'ýn onayý alýnarak yerleþime ve ordunun askerî stratejisine uygun bir konumda olan Küfe, ordugâh þehir haline getirildi. Sa'd bölge valisi olarak Kûfe'de üç buçuk yýl kalmýþtýr. O, tekrar toparlanýp kaybettikleri yerleri geri almak için hazýrlýklara giriþen Ýranlýlarýn hareketlerini takip ediyor ve gerekli askerî önlemleri almaya çalýþýyordu. Ancak tam bu sýralarda Kûfe'de bir topluluk, Hz. Sa'd'ý ganimetleri adil daðýtmadýðý ve gaza iþlerinde gevþek davrandýðý yolunda iddialarla Hz. Ömer (r.a)'a þikayet etti. Ayrýca onun namaz kýldýrýþ tarzýný da beðenmiyorlardý. Hz. Ömer (r.a) meseleyi inceletmiþ; yapýlan þikayetlerin asýlsýz olduðunu anlamýþ olmakla birlikte, maslahatý gözeterek onu geri çaðýrmýþtý.[301]
Hz. Ömer (r.a), kendisinden sonra halife seçimini gerçekleþtirmek için altý kiþilik bir þûra oluþturmuþtu. Sa'd (r.a) da bunlar arasýndaydý. Hz. Ömer (r.a)'ýn vefatýndan sonra halife tayini için müzakereler baþladýðý zaman Sa'd, Abdurrahman b. Avf lehine adaylýktan çekildiðini açýklamýþtýr.
Hz. Osman (r.a), halife seçildiði zaman; Ömer (r.a)'ýn vasiyetine uyarak Sa'd'ý Küfe valiliðine tayin etti. Ancak, bu seferki Küfe valiliði de fazla sürmemiþtir. O, hazineden borç olarak almýþ olduðu bir miktar parayý geri ödemekte zorluk çekince, hazine emini Abdullah Ýbn Mes'ud tarafýndan Halifeye þikayet edilmiþ; bu þikayet üzerine Osman (r.a), onu Küfe valiliðinden azletmiþti. Bunun üzerine Sa'd (r.a) Medine yakýnlarýndaki Akik vadisinde bulunan çiftliðindeki evine yerleþmiþ ve ziraatle uðraþmaya baþlamýþtýr.
Hz.Sa'd (r.a), Hz. Osman (r.a)'ýn þehid ediliþiyle baþlayan fitne ve ihtilaflardan tamamen uzak kalmaya gayret etmiþtir. O, Müslümanlar arasýnda kan dökülmesinden çok rahatsýz oluyor ve taraflardan kendisine gelen teklifleri geri çeviriyordu. O, ümmetin üzerinde anlaþtýðý bir halife ortaya çýkýncaya kadar kendisine hiç bir þeyden bahsedilmemesini istemiþti. Sa'd (r.a), gruplar arasýnda verilen mücadelelerde kimin haklý kimin haksýz olduðunun açýklýða kavuþturulmasýnýn mümkün olmadýðýný bildiði ve haksýz yere bir müslümanýn kanýný akýtmaktan çekindiði için böyle davranýyordu. O, kendisine gelenlere þöyle diyordu: "Bana, iki gözü, dili ve iki dudaðý olan ve þu kâfirdir, þu mü'mindir diyen bir kýlýç getirilinceye kadar asla kimseyle savaþmam."[302]
Hz.Sa'd (r.a), güçlü bir kiþiliðe ve siyasî desteðe sahip olduðu halde, riyaset çekiþmelerinin içine girmekten ömrünün son günlerine kadar kaçýnmýþtýr. Oðlu Ömer ve kardeþinin oðlu Haþim gidip ona; "Yüz bin kýlýç sahibi var ki, hepsi seni hilafet için en liyakatli adam tanýyor" dediklerinde onun buna verdiði cevap þu olmuþtu:
"Bu sizin yüz bin kýlýcýnýzdan daha kuvvetli tek bir kýlýç, mü'mine çekilince onu kesmeyen, kâfire karþý sýyrýlýnca onu kesen kýlýçtýr."[303] Onun bu anlamlý sözleri, Müslümanlarýn birbirlerine zarar vermelerine karþý ne kadar hassas olduðunu ifade etmektedir.
Hz.Sa'd (r.a), Hicrî 55 yýlýnda ikâmet etmekte olduðu Medine'nin dýþýndaki Akik vadisinde vefat etmiþtir. Onun vefat tarihi hakkýnda, 54 ila 58 tarihleri arasýnda deðiþen farklý rivâyetler bulunmaktadýr.[304]
Hz.Sa'd (r.a)'ýn cenazesi Medine'ye on mil kadar uzaklýkta olan Akik vadisindeki evinden alýnarak Medine'ye getirilmiþ ve Mescid-i Nebi de kýlýnan namazdan sonra, Bâkî mezarlýðýna defnedilmiþtir.[305] Cenaze namazýný Emevilerin Medine valisi Mervan b. Hakem kýldýrmýþtýr. Rasûlüllah (a.s)'ýn zevceleri de namaza iþtirak etmiþlerdi.[306]
Hz.Sa'd (r.a), vefat edeceðini anladýðý zaman yünden mamül cübbesini getirtmiþ ve ölünce onunla kefenlenmesini vasiyet etmiþti. Bunun sebebi olarak, Bedir gününde müþriklerle karþýlaþtýðý zaman onu giymekte olduðunu ve bundan dolayý bu cübbesini çok sevdiðini söylemiþtir. Ýbnül Esir'in kaydettiði, Sa'd (r.a)'ýn oðlu Âmir'den nakledilen rivayete göre Sa'd (r.a) Muhacirlerden en son vefat eden kimsedir. [307]
Hz.Sa'd (r.a), Ashabýn seçkinlerinden biri olup saðlýðýnda Cennetle müjdelenen on kiþi arasýndadýr. Yine tarihe þûrâ olayý olarak geçen ve Hz. Osman (r.a)'ýn halife seçilmesini gerçekleþtiren Hz. Ömer (r.a)'ýn oluþturduðu altý kiþilik þûrânýn içinde bulunmaktaydý. O, ilk iman eden bir kaç kiþiden biri olarak Mekke döneminin sýkýntýlarýna Rasûlüllah (a.s)'ýn yanýndan ayrýlmayarak göðüs germiþti. Kýyamete kadar devam edecek olan cihad hareketi için, Müslümanlarý taciz eden kâfirlere saldýrarak ilk kaný akýtan odur. Yine Medine döneminin baþlarýnda kâfirlere karþý ilk oku atan kimse olma þerefi de ona aittir. Sa'd (r.a), Rasûlüllah (a.s)'ýn bütün gazalarýna, katýlmýþ, Bedir'de büyük yararlýlýklar göstermiþtir.
Allah yolunda, Ýslâm dýþý nizamlarý yok etmek için canýný feda etmeye her zaman hazýr olduðunu pratik bir þekilde ortaya koymuþtur. Uhud gününde Müslümanlar daðýldýðý zaman Rasûlüllah (a.s)'ý canlarýný feda etme pahasýna sonuna kadar korumaya çalýþan bir kaç kiþiden biri de odur. O, müþriklerin Rasûlüllah (a.s)'ý öldürmek için yaptýklarý hamleleri, attýðý oklarla sonuçsuz býrakmýþtý. Ýþte Rasûlüllah (a.s) bu kritik anda onun gösterdiði sebat ve yararlýlýktan dolayý onu baþka hiç bir kimseyi övmediði bir þekilde "Ânam babam sana feda olsun, at"[308] diyerek övmüþ ve bunu defalarca tekrarlamýþtý. Ve yine onun için dua ederek þöyle demiþti: "Allahým! Sa'd dua ettiði zaman onun duasýný kabul et ". Bu dua çerçevesinde Sa'd (r.a)'ýn yaptýðý bütün dualar gerçekleþmekteydi.[309]
Hz.Sa'd (r.a), Rasûlüllah (a.s)'ý korumak ve ona gelebilecek zararlarý engellemek için sürekli gayret içerisinde bulunmaktaydý. Aiþe (r.an) þöyle anlatmaktadýr: "Rasûlüllah (a.s) Medine'ye geliþinde bir gece uyuyamadý ve; "Keþke ashabýmdan Salih bir zat bu gece beni korusa"dedi. Biz bu durumda iken dýþarýdan bir silah hýþýrtýsý duyduk. Rasûlüllah (a.s); "Kim o?" dedi. Gelen zat; "Sa'd b. Ebi Vakkas'ým" karþýlýðýný verdi. Rasûlüllah (a.s), ona; "Neden buraya geldin?" diye sorduðunda Sa'd, þöyle cevap verdi: "Ýçime Rasûlüllah (a.s) hakkýnda bir korku düþtü de onu korumak için geldim". Bunun üzerine Rasûlüllah (a.s) ona dua etti ve sonra da uyudu."[310]
Ýþte Rasûlüllah (a.s)'ýn kendisi için duyduðu endiþeyi Allah Teâlâ bu seçkin insanýn kalbine ilham etmiþ ve onu Resûlünü korumak için harekete geçirmiþti. Buradan, Sa'd (r.a)'ýn, Ýslâm davasýný yüceltmek ve düþman güçlerin ona karþý komplolarýný engellemek için o kadar büyük bir özveriyle çatýþtýðý açýkça anlaþýlmaktadýr. Onun Rasûlüllah (a.s)'e karþý duyduðu sevginin sýnýrsýzlýðý, Uhud'da olduðu gibi daha sonralarý da onu kendi nefsini feda ederek korumaya sevketmiþtir.
Hz.Sa'd (r.a), hakkýnda âyet nazil olan sahabilerden biri olma þerefine de sahiptir. O, "Benim hakkýmda dört âyet nazil olmuþtur"[311] demektedir. Bu âyetlerden bir tanesi, Mekkeli müþriklerin Rasûlüllah (a.s)'den yanýndaki, ona iman etmiþ güçsüz kimseleri kovmasýný istemeleri üzerine nazil olan;
وَلَاتَطْرُدِ الَّذينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدوةِ وَالْعَشِىِّ يُريدُونَ وَجْهَهُ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَىْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِمْ مِنْ شَىْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمينَ
“O zâtlarý yanýndan kovma ki, sabah ve akþam Rablerine O'nun cemalini dileyerek dua ederler. Senin aleyhine onlarýn hesabýndan birþey yoktur, ve senin hesabýndan da onlarýn üzerine birþey yoktur ki, onlarý kovup da zalimlerden olasýn” ayetidir.[312]
Hz.Sa'd (r.a), devrin putperest-müþrik süper güçlerinden biri olan Ýran Ýmparatorluðunu çökerten ve böylece Ýslâm’ýn kitlelere tebliði önündeki büyük engellerden birisini ortadan kaldýran Ýslâm tarihinin en önemli savaþlarýndan biri olan Kadisiye savaþýnýn komutanýydý. O, kendisine verilen görevi hakkýyla yerine getirip, Kisranýn saraylarýný ve hazinelerini ele geçirmiþ ve yapýlacak fetih hareketlerine yeni bir boyut kazandýrmýþtý.
Böyle güçlü bir askerî yeteneðe ve siyasî güce sahip olmasýna raðmen; bu, onun sade ve zahidâne yaþayýþýna hiç bir tesirde bulunamamýþtý. Her zaman, ümmetin gerçek temsilcileri olan idarecilerin verdiði görevleri hakkýyla yerine getirmeye çalýþmýþ, bu görevlerden azledildiði zaman kalbinde hiç bir eziklik ve kýrgýnlýk hissetmeden köþesine çekilmiþtir. Þunu söylemek mümkündür ki; Sa'd (r.a), Ýslâm binasýnýn saðlam temeller üzerine oturtulmasýndaki temel taþlardan birisidir.
Hz.Sa'd (r.a)'dan çok sayýda hadis rivayet edilmiþtir. Ondan, Ýbn Ömer, Ýbn Abbas, Cabir b. Semure, Sâib b. Yezid, Aiþe (r.a), Said Ýbn Müseyyeb, Ebu Osman en-Nehdî, Ýbrahim b. Abdurrahman b. Avf, Kays b. Ebi Hazm ve diðerleri hadis rivayet etmiþlerdir. Ayrýca, Amir, Mus'ab, Muhammed, Ýbrahim ve Aiþe'de babalarý olan Sa'd (r.a)'dan hadis rivayetinde bulunmuþlardýr.[313] O hadis rivayeti konusunda çok itimat edilenlerden birisidir.
Rasûlüllah (a.s)'e atfedilen hadisler hakkýnda çok titiz ve hassas davranan Hz. Ömer (r.a)'ýn oðluna söylediði; "Oðlum, Sa'd, Rasûlûllah'dan bir rivayette bulundu mu, artýk o meseleyi bir baþkasýna sorma" sözü onun bu konudaki güvenilirliðini açýkça ortaya koymaktadýr. Sa'd (r.a), orta boylu, güçlü, büyük kafalý, sert elli bir vücud yapýsýna sahip olup, sempatik bir kiþiliði vardý.[314]
Hz.Sa'd (r.a), sekiz evlilik yapmýþ olup; bu evliliklerinde, on yedisi kýz, on yedisi de erkek olmak üzere otuz dört çocuða sahip olmuþtu.
Hz. Sad bin Ebi Vakkas (r.a)’ýn Rivayet ettiði Bazý Hadisler
ـ وعن سعد بن أبى وقاص رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كُنَّا مَعَ رسولِ اللّه # سِتَّةَ نَفَرٍ؛ فقالَ لهُ الْمُشْرِكُونَ: اطْرُدْ هؤُءِ َ يَجْتَرِئُونَ عَلَيْنَا. قَالَ: وَكُنْتُ أنَا وابنُ مَسْعُودٍ، وَرَجلٌ منْ هُذَيْلِ، وَبَِلٌ، وَرَجَُنِ لَسْتُ أسَمِّيهِمَا؛ فَوَقَعَ في نَفْسِ رسولِ اللّهِ # مَا شَاءَ اللّهُ أنْ يَقَعَ؛ فَحَدَّثَ نَفْسَهُ. فأنزل اللّهُ تعالى: وََ تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِىِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ اية.
- Sa'd Ýbnu Ebî Vakkas (r.a) anlatýyor: "Biz altý kiþi Hz. Peygamber (a.s) ile birlikte oturuyorduk. Müþrikler ona: "Þunlarý huzurundan kov, bizimle sohbete cür'et etmesinler" dediler.Sa'd devamla diyor ki, orada ben vardým, Ýbnu Mes'ud, Hüzeyl kabilesinden bir kiþi, Bilal ve ismini hatýrlayamadýðým iki kiþi daha varlardý.Resûlullah (a.s)'ýn içine Allah'ýn dilediði birþeyler düþmüþtü. Kendi kendine içinden mýrýldandý. Bunun üzerine Cenâb-ý Hakk þu âyeti inzal buyurdu: "Sabah akþam Rabblerinin rýzasýný isteyerek O'na yalvaranlarý kovma. Onlarýn hesabýndan sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabýndan da onlara bir sorumluluk yoktur ki onlarý kovarak zulmedenlerden olasýn"[315]
ـ وعن سعد أيضاً رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ: ]قالَ في هذهِ اية؛ قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَى أنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَاباً مِنْ فَوْقِكُمْ أوْ مِنْ تَحْتِ أرْجُلِكُمْ. قالَ: فقالَ رسولُ اللّهِ #: إنَّهَا كَائِنَةٌ وَلَمْ يَأتِ تَأوِيلُهَا بَعْدَ.
- Sa'd Ýbnu Ebi Vakkas (r.a) "(Ey Muhammed! De ki: "Üstünüzden ve altýnýzdan size azab göndermeye, sizi fýrka fýrka yapýp kiminize kiminizin hýncýný tattýrmaya kâdir olan O'dur. Anlasýnlar diye âyetleri nasýl yerli yerince açýkladýðýmýza bak" âyeti hakkýnda Resûlullah (a.s)'ýn þöyle dediðini rivayet etmiþtir: "Haber verilen bu durum ilerde olacaktýr, henüz olmuþ deðildir."[316]
ـ وعن سعد بن ابى وقاص رََضِىَ اللّهُ عَنْهُ أنه قال: ]لَقَدْ تَمَتَّعْنَا مَعَ رسولِ اللّه #، وَهذَا يَعْنِى مُعَاوِيَةَ كَافِرٌ بِالْعُرْشِ يَعْنِى بِالْعُرْشِ بيُوتِ مكةَ في الجَاهِليةِ.
- Sa'd Ýbnu Ebî Vakkâs (r.a) demiþtir ki: "Biz Resûlullah (a.s) ile hacc-ý temettu yaptýðýmýz zaman bu adam -ki Muâviye'yi kasteder- Urþ'ta -ki Urþ'la cahiliye devrindeki Mekke evlerini kasteder- kâfirdi."[317