Ashabý Kiram
Pages: 1
Abdullah Bin Amr Bin As By: ayten Date: 07 Ekim 2010, 12:46:35
16)Hadîs-i þerîf yazmasý ile meþhûr sahâbî: ABDULLAH BÝN AMR BÝN ÂS


Ashâbýn ileri gelen fâkihlerinden ve ayný zamanda Abâdile’den olan sahâbi. Ebu Muhammed veya Ebu Abdurrahman künyesiyle tanýnan Abdullah, Amr b. As'ýn oðlu idi. Annesi de Râita (Reyta) binti Münebbih'tir. Abdullah, babasý Amr b. el-As'dan önce Müslüman oldu ve onunla birlikte Hicri yedinci yýlda Medîne'ye hicret etti.

 
Hz.Abdullah b. Amr (r.a.), Hz. Peygamber (a.s.)'ýn meclislerine devam ederdi. Onun tanýndýðý özelliklerden biri, Rasûlullah'ýn sözlerini ezberlemek ve kaydetmekti. Ashâb, Abdullah'ýn her þeyi yazdýðýný görerek, onu, bundan vazgeçirmek istemiþler ve ona þöyle demiþlerdir: "Sen Rasûlullah'tan iþittiðin her þeyi yazýyorsun. Halbuki Allah Resûlü, gazap ve hoþnutluk hallerinde de söz söylemektedir. "Bunun üzerine tereddüde düþen Abdullah, durumu Hz. Peygambere anlatýnca Rasûlullah, onu dinledikten sonra þöyle buyurdu: "Yaz, çünkü canýmý kudret elinde tutan yüce Allah'a yemin ederim ki, aðzýmdan haktan baþka bir þey çýkmamýþtýr."[374]
 

Hz.Abdullah b. Amr, gece ve gündüzünü Allah yoluna vakfeden sahâbelerdendi. Bütün vaktini oruç ve namaza adamýþtý. Abdullah bu hâliyle ilgili olarak þunlarý anlatýr:

"Babam, beni Abdullah b. Abbâs'ýn kýzý Umre ile evlendirdi. Fakat ben hep namaz ve oruçla vakit geçirdiðimden eþimle ilgilenememiþtim. Bir gün babam, gelinini ziyarete geldi. Beni nasýl bulduðunu sormuþ, eþim ona þu cevabý vermiþti: "Kocam, erkeklerin en þereflilerindendir, fakat bizi arayýp sorduðu yok..." Babam, zevcemin bu sözlerinden üzülerek, beni arayýp sordu ve þöyle dedi: "Oðlum, sana, Kureyþ'in en þereflilerinden bir kadýn aldým. Sen ise þöyle yaptýn, böyle yaptýn!.." Daha sonra da, Rasûlullah'a giderek beni þikâyet etti. Rasûlullah, babamý dinledikten sonra beni çaðýrdý. Hemen yüce huzurlarýna vardým. Hz. Peygamber (a.s.):

 
- Sen gündüzleri oruç mu tutarsýn?

- Evet, ya Rasûlullah!

- Geceleri namaz mý kýlarsýn?

- Evet, ya Rasûlullah!

 
Bunun üzerine Rasûlullah þunlarý söyledi:

 
"- Fakat ben, oruç tutar ve yerim; namaz kýlar ve uyurum, zevcelerimle de ilgilenirim. Benim sünnetim budur. Benim sünnetimden ayrýlan benden deðildir."

 
Rasûlullah bana:

 
- Sen Kur'an'ý ayda bir kere hatmet!... dedi. Ben de:

 
"Fakat ben kendimi daha kuvvetli hissediyorum" dedim.
 
"O halde on günde bir kere hatmet" buyurdular.
 
"Fakat ben daha fazla da okuyabilirim" dedim.
 
"O halde üç günde bir hatmet", buyurdular.

 
Sonra oruca deðinen Hz. Peygamber:
 

"Ayda üç gün oruç tut!" dedi.

 
Ben, "Daha fazla tutmaya gücüm yeter." dedim.


Ancak Rasûlullah, daha fazlasýna müsâade etmedi. Ben ise daha fazlasýný rica ettim. O zaman müsâade buyurdu. Ne var ki ben daha fazla tutmakta ýsrar ettim. Sonunda Allah Resûlü þöyle buyurdular:


"Orucun en faziletlisi, kardeþim Hz. Davud (a.s.)'ýn orucudur. O, bir gün oruç tutar, bir gün yerdi."
 

Bunu da ilâve ettiler "Her abîdin, ibadet için atýlýmlar duyduðu anlar vardýr. Fakat bunu bir bezginlik takip eder. O zaman insan ya sünnete doðru gider, ya bid'ate. Bezginlik anýnda sünnete doðru giden hidayete ermiþ demektir. Baþka bir yola giden ise helâk olur."[375]

 
Bu hadis-i þerîfin râvisi der ki: Abdullah b. Amr, bütün hayatýný Rasûlullah'ýn bu tavsiyeleri çerçevesinde geçirdi. Ýhtiyarlýðýnda bile, ayný þekilde hareket etti. Bazen de günlerce oruç tutar, sonra orucunu bozar ve þöyle derdi: "Rasûlullah'dan bu hâl üzere ayrýldým. Bu hâli býrakýp baþka bir hâle girmek istemem."

 
Hz.Abdullah b. Amr, Hz. Peygamber (a.s.) devrinde birçok gazaya katýldý. Genellikle süvarilerle birlikte hareket ederdi. Son derece cömert, eli açýk bir adam olduðundan, eline geçen her þeyi daðýtýr ve herkesi memnun ederdi. Onun cihada katýldýðýný gösteren hadîsler pek çoktur. Bunlardan, onun, gazaya çýkan mücahidleri hazýrlama görevini yürüttüðünü de anlýyoruz.

 
Hz.Amr b. Hâris ez-Zebîdi diyor ki: Bir gün Abdullah b. Amr b. el-Âs'a sordum:

- Ya Eba Muhammed! Biz öyle bir yerdeyiz ki, burada bir dirhem ve dinar namýna para yoktur. Bütün malýmýz davarlarýmýzdan ibarettir. Bunlarý deðiþtirerek alýþ-veriþ yapýyoruz.

 
Bir ineði, bir müddet için koyun karþýlýðýnda alýyoruz. Yahut bir deveyi birkaç inek karþýlýðýnda veriyoruz. Deve karþýlýðýnda at ve kýsrak alýyoruz. Fakat bunlarýn hepsi zamanla kayýtlýdýr. Bunda bir zarar var mý?

 
-Tam adamýný buldun, dedi. "Rasûlullah bir gün yanýmda bulunan develere askerleri bindirerek, bir tarafa sevketmemi emir buyurdu. Develerin askerlere yetmeyeceðini gördüm. Rasûlullah'a vararak, bazý askerlerin bineksiz kaldýklarýný söyledim. O zaman Rasûlullah, bana þu cevabý verdi: "Sadakalardan gelen erkek develer karþýlýðýnda diþi develer satýn al ve askerlere binek temin et!.. " Ben de bir erkek deve karþýlýðýnda üç diþi deve satýn alarak, bütün askere binek saðlamýþ oldum. Daha sonra Rasûlullah, sadakalara ait olan develerin bedelini ödedi."

 
Asr-ý Saadet'ten sonra, Abdullah b. Amr'ýn katýldýðý en önemli cihad Yermük'tür. Abdullah'ýn babasý Amr b. el-Âs, bu cihad hareketinin kumandanlarýndan biriydi. Abdullah bu savaþta büyük yararlýklar göstermiþti.[376]

 
Kendisi Amr b. As'ýn oðlu olduðundan, tabii olarak babasýnýn hareket çizgisini takip etmiþti. Ne var ki, Abdullah'ýn babasýnýn yanýnda bulunmasý, Muâviye'yi körü körüne desteklediði anlamýna gelmez. Çünkü o, sonuna kadar tarafsýzlýðýný koruyan büyüklerdendi. Kendisi babasýyla birlikte Muâviye'nin tarafýnda bulunmasýna raðmen, Sýffýn'da savaþa katýlmadý. Hiçbir müslümanýn kanýný dökmedi ve hiçbir zaman bir müslümana karþý silah çekmedi.

 
Sýffýn'da Ammâr b. Yâsir'in þehîd olmasý üzerine, Hz. Abdullah'dan gelen þu rivayet her þeyi açýklamaktadýr:

Hanzala b. Huveylid þöyle anlatýr: "Muaviye'nin yanýndaydým. Ammâr'ýn kesik baþý için birbiriyle tartýþan iki adam geldi. Bunlar, birbirleriyle Ammâr'ý ben öldürdüm, diye çekiþiyorlardý. Abdullah, onlara þu sözleri söyledi: Ýçinizde onu öldüren kimse sevinsin! Çünkü Rasûlullah: "Ammâr'ý azgýn bir topluluk öldürecektir. " buyurmuþtur. Abdullah'ýn bu hadisi rivayet etmesi Muâviye'yi endiþelendirmiþ ve Abdullah'a þöyle demiþti:

 
-O halde, sen niçin bizimle berabersin? Abdullah:

- Babam beni, bir gün Rasûlullah'a þikâyet etti. Rasûlullah da bana þöyle emretti: "Baban hayatta oldukça ona itaat et ve onu dinlememezlik etme." Ýþte bunun için sizinle beraberim. Fakat asla savaþa katýlmam![377]

 
Ayný olayý, Abdullah b. Hâris de naklediyor ve diyor ki: "Ben, Abdullah b. Amr ve Muâviye ile birlikte yürüyordum. Abdullah, babasý Amr b. el-As'a bakarak dedi ki: Rasûlullah'ýn þu sözleri söylediðini duydum: "Ammâr'ý azgýn bir topluluk katledecektir!.. " Bunun üzerine Amr b. el Âs Muâviye'ye bakarak: "Duydun mu ne dediðini?" dedi. Muâviye hemen durumu kurtarmak için: "Ammâr'ý biz mi öldürdük ya? Onu buralara getirenler öldürdü!" dedi.[378]

 
Bütün bu sahih rivâyetlerden anlýyoruz ki, Abdullah b. Amr fitneye karýþmayýp, Müslüman kaný dökmedi. Hattâ Müslümanlarýn birbiriyle uðraþmasýný, birbirlerine saldýrmalarýný daima üzüntüyle karþýlayýp bu hareketleri kötülemekten geri durmadý.[379]
 

Bu iki olay, Abdullah'ýn yalnýz bir mecliste deðil, birçok topluluklarda bildiðini söylemekte tereddüt etmediðini göstermektedir. Nitekim bir gün Abdullah ile Ebu Saîd el-Hudrî ve Hz. Hüseyin (r.a.) Mescid-i Nebevî'de bulunduklarý sýrada, Sýffîn olayý hatýrlanmýþ ve söz konusu edilmiþti. Ebu Saîd Abdullahta, "Sýffin harbinde Þamlýlarla bulunmasýnýn ne gibi bir hikmete dayandýðýný" sordu. Abdullah'ýn verdiði cevap þuydu: Ben Sýffin savaþýna katýlmadým. Çünkü böyle bir savaþa katýlmak bizim Allah Resûlü'nden aldýðýmýz terbiye ve hidayete aykýrýydý. Fakat Rasûlullah bana, "Babana itaatsizlik etme!" buyurmuþtu. Ýþte bunun için babamýn yanýndan ayrýlmadým. Ancak asla savaþa katýlmadým ve hiçbir müslümana silah çekmedim."


Hz.Abdullah b. Amr hicrî altmýþbeþ'inci yýlda yetmiþ iki yaþýndayken Mýsýr'ýn Füstat þehrinde vefat etti ve oraya defnolundu.

 
Hz.Abdullah (r.a.) ashâb arasýnda ilim ve fazîletiyle tanýnýrdý. Arapça'nýn yaný sýra Ýbrâni'ce ve Süryânice bilirdi. Böylece Tevrat ve Ýncil'i de okuyup, tetkik etme imkâný bulmuþtu. Hz. Ebu Hûreyre (r.a.) Abdullah'tan bahsederken; Abdullah'ýn daha fazla hadis bildiðini, zira onun hadisleri yazdýðýný, fakat kendisinin yazmadýðýný söylemektedir.[380]


Hz.Abdullah Rasûlullah'dan duyduklarýný yazarak bu hadisleri bir arada toplayan bir kitap meydana getirmiþti. Bu kitaba "es-Sahifetü's-Sadýka" adý verilirdi. Kendisine bir þey sorulduðunda buna bakarak cevap verirdi.

 
Ebu Kubeyl þunu rivâyet ediyor: Abdullah'ýn yanýnda bulunuyorduk. Kendisine bir soru soruldu: "Hangi þehir daha önce fetholunacaktýr? Kostantiniyye mi, Roma mý?.." Abdullah, soruyu dinledikten sonra bir sandýk getirdi, içinden bir kitap çýkarttý ve ona bakarak þu cevabý verdi: "Bir gün Rasûlullah'ýn çevresinde oturmuþ yazý yazýyorduk. Derken Rasûlullah'a bir soru soruldu: "Þu iki þehirden hangisi daha evvel fetholunacak; Kostantiniyye mi, Roma mý?" Allah Rasûlü, þu cevabý verdiler: "Önce Herakl'in þehri (Kostantiniyye yani Ýstanbul) feth olunacaktýr."[381]


Hz.Abdullah b. Amr Rasûlullah'tan yediyüzyirmiiki hadis rivâyet etmiþtir. Bunlardan on yedisini Buhârî ve Müslim müþtereken rivâyet ederler. Ayrýca ondan Buhâri'de sekiz, Müslim'de yirmi kadar hadîs kaydedilmiþtir. Çok hadîs rivayet ettiði için Muksirundan sayýlmaktadýr.


Abdullah b. Amr bizzat iþiterek Rasûlullah'tan hadis-i þerif rivayet ettiði gibi, Hz. Ömer'den, Abdurrahman b. Avf'dan, Muaz b. Cebel'den, Ebû'd-Derdâ, gibi birçok sahâbeden hadis rivâyet etmiþtir. Kendisinden de, Enes b. Mâlik, Ebû Umâme, Sehl b. Hanif, Abdurrahman b. Hâris b. Nevfel, Mesrûk b. Ecdâ, Sâid b. elMüsevveb, Cübeyr b. Nüfeyr, Sâbit b. Ýyâd el-Ahnef, Kayseme b. Abdurrahman el-Ca'fi, Humeyd b. Abdurrahman b. Avf, Zîr b. Hubeys, kendi oðlu Muhammed, Tâvus, Salih b. Keysân, Âmir b. Surâhil, Sa'bî, Ýbn Ebi Müleyka, Urve b. Zübeyr, Abdurrahman b. Cübeyr, Ýkrime, Ebû Seleme b. Abdurrahman, Ebû Zur'a b. Amr b. Cerir, Ebu'z-Zübeyr el Mekki, Amr b. Dinâr Hasan-ý Basri ve daha pek çok âlim hadis rivâyet etmiþtir.


Hz.Abdullah'ýn ders halkalarý son derece geniþti. Hadis öðrenimi görmek isteyenler uzak ve yakýn diyarlardan gelerek ondan ders okurlardý.

 
Naha âlimlerinden biri der ki: Ýlya mescidine giderek, bir cemaatle birlikte iki rekât namaz kýldým. Derken adamýn biri geldi. Bana yakýn bir yerde namaza durdu. Herkes bu adamýn yanýna koþtu. Meðer bu zat, Abdullah b. Amr b. el-Âs'mýþ. O, namazdan sonra oturup, halka ders vermek istedi. Fakat Muâviye'nin oðlu Yezid'in elçisi gelerek onu çaðýrdý. Bunun üzerine Hz. Abdullah, cemaate bakarak: "Bu adam (Yezid) benim size Allah Rasûlünün hadislerini öðretmemi istemiyor. Onun babasý da bunu istemezdi. Halbuki ben Allah Rasûlünden þunu iþittim: "Ya Rabbi þu dört husustan sana sýðýnýrým: Fayda vermeyen ilimden, huþua varmayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olunmayan duadan..."[382]

 
Abdullah'ýn talebeleri, onu son derece sever, etrafýnda oturup ders dinlerlerken, birisinin gelip, bu dersi bozmasýný istemezlerdi. Bir gün adamýn biri, Abdullah'ý görmek istedi. Bunun için de saflarý yararak ilerlemesi gerekti. Talebeleri hemen bu adamý durdurmak istemiþlerse de, Abdullah: "Býrakýnýz gelsin" deyince adam saflarý yara yara Hz. Abdullah'ýn yanýna varýp;
 

- Bana, Rasûlullah'dan dinleyerek ezberlediðin bir söz söyle! dedi. Abdullah b. Amr bu adama þunlarý söyledi:

- Rasûlullah' (a.s.)'ýn þöyle buyurduðunu ondan dinledim: "Müslüman, Müslümanlarýn, onun dilinden ve elinden emin olduðu kimsedir. Muhâcir, Allah'ýn yasakladýðý her þeyden uzak olan kiþidir." Abdullah (r.a.)'ýn ilminden en çok istifade eden þehirlerden biri de Basra idi. Basra'da, herkesten önce oranýn valileri derslerine koþarlardý. Onun rivâyetlerinden ümmet istifâde etmiþtir.

 
Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan Rivâyet Edilen Hadisler

"Dünyada adâlet tevzi edenler, kýyamette bu davranýþlarýnýn mükâfatý olarak inciden minberler üzerinde dururlar."

"Merhamet edenlere, Allah rahmetini esirgemez. Yerdekilere acýyýnýz ki, göktekiler de size acýsýnlar."

"Cebrâil, bana, komþu hakkýný gözetmeyi o kadar tavsiye etti ki, komþunun komþuya mirasçý olacaðýný sandým."

"Allah, ilmi, insanlardan çekerek kaldýrmaz. Ýlmi, alimlerin ölümüyle çeker. Ortada âlim kalmayýnca, câhiller baþa geçerler; sorulanlara ilimsiz cevaplar verirler, hem kendileri sapar, hem baþkalarýný saptýrýrlar."

"Ümmetimin zâlimden korktuðunu ve ona 'sen zâlimsin' denmekten çekindiðini görürseniz, onda bir hayýr kalmamýþtýr."

"Kalbinde bir hardal tanesi kadar kibir olan cennete giremez."

"Rüþvet alanla veren mel'undur."

"Azý sarhoþ edenin, çoðu da haramdýr."


Rasûlullah'a sordum: Bazý kâfirlerin cenazeleri geçiyor, onlara ayaða kalkalým mý? Allah Rasûlü buyurdular: "Evet, kalkýnýz, çünkü siz ona deðil, ruhlarý kabzedene ta'zimen kalkýyorsunuz."

 
"Namazýna devam edenlerin namazý, kýyâmet günü, onlara nur, burhan ve kurtuluþ olur. Ona devam etmeyenler, kýyâmet günü, nursuz, burhansýz ve kurtuluþsuz kalýrlar."
 

Rasûlullah'a soruldu: Amellerin hangisi hayýrlýdýr? Buyurdular: "Yemek yedirmek, tanýdýðýna ve tanýmadýðýna selâm vermek."

 
"Camiye cemaate gidenin attýðý her adým günahlarýndan birini giderir; her adýmda onun amel defterine bir iyilik yazýlýr."

 
Rasûlullah þöyle dua ederdi: "Ya Rabbi! Borç galebesinden, düþman galebesinden ve düþman sevinmesinden sana sýðýnýrým!"


"Allah'a ve âhirete iman eden, misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve âhirete inanan, komþusuna hürmet etsin. Allah'a ve âhirete inanan, ya hayrý söylesin ya da sussun!.."

 
Rasûlullah'a sordular: Cennete götüren amel nedir? Buyurdular: "Doðruluk!. Ýnsan doðru olursa itaatli olur, itaatli olunca mü'min olur, mü'min olunca da Cennete girer. Rasûlullah'a tekrar sordular: Cehennem ameli nedir? Buyurdular: "Yalan!. Ýnsan, yalan söylerse fâcir olur, fâcir olursa kâfir olur, kâfir olunca da Cehenneme gider."


Bir gün Rasûlullah'ýn yanýndaydým. "Gariplere ne mutlu!.." buyurdular. Bunlar kimlerdir? diye sorduk. Buyurdular ki: "Bunlar, sürü sürü fena adamlar arasýnda bir takým iyi adamlardýr. Onlarý dinlemeyenler, dinleyenlerden kat kat fazladýr."


"Dört sýfatla muttasýf olduktan sonra, dünyadan baþka bir þey kazanmadýðýna önem verme. Bunlar: Emâneti koruma, doðru konuþma, güzel huy ve iffet..."

 
"Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz, israfsýz ve tekebbürsüz giyininiz Allah, nimetlerinin kullarý üzerinde görünmesini ister."

"Bize karþý silah taþýyan, bizden deðildir."

"Küçüðümüze acýmayan, büyüðümüze hürmet etmeyen bizden deðildir."

"Sizin, kýyâmet günü bana en yakýnýnýz ve en sevgili olanýnýzýn kim olduðunu haber vereyim mi? En iyi huylu olanlarýnýzdýr..."
 
"Zimmet ehlinden birini öldüren cennet kokusunu alamaz. Cennet kokusu ise kýrk yýllýk mesafeden duyulur."

 
Rasûlullah bana buyurdular: "Senin gündüzlerini oruç, gecelerini namaz ile geçirdiðini haber aldým. Böyle yapma. Çünkü cesedinin senin üzerinde hakký vardýr, gözlerinin hakký vardýr, zevcenin hakký vardýr. Ayda üç gün oruç tut kâfi..."

 
Adamýn biri, Allah Rasûlüne gelmiþ ve ona: Sana bey'at için geldim. Geride anne ve babamý aðlar-býraktým, dedi. Rasûlullah buyurdular: "Geri dön, onlarý aðlattýðýn gibi güldür."

 
Adamýn biri, Rasûlullah'a gelmiþ ve ondan cihâd için müsaade istemiþti. Rasûlullah sordu: Senin ebeveynin hayatta mý? Adam, evet, dedi. Rasûlullah emretti: "Dön ve onlara bak!.."

 
Bir gün Allah Rasûlü, cemaate sordular:


"- Müslim kime derler, biliyor musunuz?"

"- Allah ve Rasûlü daha iyi bilir."

"- Müslim, müslümanlarýn elinden ve dilinden emin olduklarý kimsedir."

"- Mü'min kime denir biliyor musunuz?"

"- Allah ve Rasûlü daha iyi bilir."

"- Mü'min, mü'minlerin mallarý ve canlarý konusunda kendisinden emin olduklarý kimsedir. Muhacir, fenalýðý terkedendir."

"Þehit olanýn bütün günahlarý affolunur. Borç hariç..."

 
Bir gün Allah Rasûlü, Hz. Sa'd'ý abdest alýrken gördü ve ona þöyle dedi: "Sa'd, bu ne israf!.." Hz. Sa'd: Ya Rasûlullah, abdestte de mi israftan sakýnacaðýz? dedi. Rasûlullah buyurdular: "Akan bir nehir önünde olsanýz bile suyu israftan sakýnýnýz."

 
Bir gece rüyamda, parmaðýmýn birinde yað, birinde bal gördüm. Ýkisini de yalýyordum. Sabah rüyamý Allah Rasûlüne arzettim. Buyurdular: "Sen iki kitabý; Kur'an-ý da Tevrat'ý da okursun. " Ben, her ikisini de okudum.

 
Rasûlullah'a sordular: Hicret nedir? Allah Rasûlü cevap verdiler: "Hicret, gizli ve açýk her fenâlýðý terketmektir, namazý kýlmak ve zekatý vermektir. Böyle yaparsanýz, her nerede olursanýz olun muhacirsinizdir..."[383]


radyobeyan