Ashabý Kiram
Pages: 1
Abdullah Bin Huzafe By: ayten Date: 07 Ekim 2010, 12:36:27
20)Resûlullahýn elçilerinden: ABDULLAH BÝN HUZÂFE

Peygamber efendimiz, Hudeybiye antlaþmasýndan sonra, Ýslâm’ýn bütün dünyaya yayýlmasý ve insanlarýn Cehennemden kurtulup, ebedî saâdete kavuþmalarý için hükümdarlara elçiler göndermek istiyordu. Zîrâ o, âlemlere rahmet olarak gönderilmiþti. 

 
Ýstediðini Emret!

Bu sebeple bir gün, Ashâb-ý kirâma buyurdular ki:

-Ba’zýnýzý, yabancý hükümdarlara göndermek istiyorum. Sakýn, Ýsrâiloðullarýnýn, Peygamberlerine karþý davrandýklarý gibi, siz de bana karþý davranmayasýnýz!

 
Ashâb-ý kirâm cevap verdiler:

- Yâ Resûlallah! Biz, sana karþý, hiçbir zaman, hiçbir þey hakkýnda aykýrý davranmayýz. Sen, bize, istediðini emret, bizi istediðin yere gönder!
 

Bunun üzerine Ýslâmiyet’e davet etmek üzere, Hükümdarlara birer mektupla altý sahâbî gönderildi. Bu altý elçiden birisi de, Abdullah bin Huzâfe idi. Peygamberimiz onu, Kisrâ’ya yanî Ýran þâhýna göndermiþti.

 
Peygamberimiz, mektubunu Kisrâ’ya sunmak üzere Bahreyn vâlisine vermesini de Abdullah bin Huzâfe’ye emretti.
 

Peygamberimiz, Kisrâ’ya yazdýðý mektubunda þöyle buyurdu:

 
“Bismillâhirrahmânirrahîm. Allahýn Resûlü Muhammed’den, Farslarýn büyüðü Kisrâ’ya!

 
Hidâyete uyan, doðru yolu tutanlara, Allah’a ve Resûlüne îmân edenlere, Allah’tan baþka hiçbir ilâh ve ma’bûd olmadýðýna, O’nun eþi, ortaðý bulunmadýðýna ve Muhammed’in de O’nun kulu ve Resûlü olduðuna þehâdet getirenlere selâm olsun!


Ben, seni, Allah’a îmâna davet ediyorum! Çünkü ben; Allah’ýn, kalpleri diri ve akýllarý baþýnda olanlarý uyarmak, kâfirler hakkýnda da, o azâp sözü gerçekleþmek için bütün insanlara göndermiþ olduðu Peygamberiyimdir!
 

Öyle ise, Müslüman ol, selâmeti bul! Davetimden yüz çevirir, kaçýnýrsan, bütün Mecûsîlerin günâhý senin boynuna olsun!”

 
Bahreyn Vâlisine Verdi

Peygamberimizin, Ýran Þâhý’na göndermiþ olduðu mektubun aslý, 1962 yýlý kasýmýnýn sonuna doðru Þam’da bulunmuþtur. Parþömen üzerine yazýlmýþ bulunan bu mübârek mektup, zamanla rengi deðiþmiþ ve dokumasý eskimiþ yeþil bir kumaþa yapýþtýrýlmýþ olup, boyu 28 cm, eni 21,5cm.dir.

 
Hz.Abdullah bin Huzâfe hazretleri, Peygamberimizin mektubunu Kisrâ’ya sunmak üzere, Bahreyn vâlisi Münzir bin Sava’ya baþvurdu. O da, onu Kisrâ’ya yolladý.

 
Hz.Abdullah bin Huzâfe’nin bildirdiðine göre, kendisi, Kisrâ’nýn kapýsýna kadar vardý. Yanýna girmek için izin istedi.

 
Kisrâ, önce köþk salonunun süslenmesini emretti. Sonra, Fars devlet adamlarýnýn, daha sonra da, Peygamberimizin elçisinin içeri alýnmasýna müsâade etti.

 
Hz.Abdullah bin Huzâfe hazretleri, Peygamberimizin mektubunu sunmak üzere Ýran Kisrâ’sýnýn huzûruna girdi. Kisrâ, Peygamberimizin mektubunun elçiden alýnmasýný emretti. Abdullah bin Huzâfe dedi ki:   


- Onu, Resûlullah efendimizin buyruðu üzere, sana kendim vereceðim!

 
Kisrâ bunun üzerine dedi ki:

 
- Öyle ise, haydi yanýma yaklaþ!


Düþ Hayâtý Yaþýyorsunuz

Hz.Abdullah bin Huzâfe, Kisrâ’ya yaklaþarak mektubu sundu. Kisrâ, mektubu okutmak için Hîreli kâtibini çaðýrdý. Mektubu ona okuttu. Kâtip, mektubu:


“Allah’ýn Resûlü Muhammed’den, Farslarýn büyüðü Kisrâ’ya!” diyerek okumaya baþlayýnca, Kisrâ, mektuba, Peygamberimizin kendi ismiyle baþlamýþ olmasýna son derecede öfkelendi. Baðýrdý, çaðýrdý.

 
Bunun üzerine Abdullah bin Huzâfe, Kisrâ’nýn huzûrunda þöyle konuþtu:
 

- Ey Fars cemaati! Sizler, yeryüzünden ancak ellerinizde bulunan bir kýsmýna hâkim olarak, Peygambersiz ve Kitapsýz olarak sayýlý günlerinizi geçiriyor, bir düþ hayatý yaþýyorsunuz! Hâlbuki, yeryüzünün, hâkim olamadýðýnýz kýsmý daha çoktur.

 
Ey Kisrâ! Senden önce, nice dünyalýk ve âhiretlik hükümdarlar gelmiþ geçmiþ ve hüküm sürmüþlerdir. Onlardan, âhiretlik olanlar,dünyadan da nasîplerini almýþlar; dünyalýk olanlar ise, âhiret nasîplerini yitirmiþlerdir! Dünyaya çalýþmakta birbirlerinden geri kalanlar, âhirette bir hizâya gelmiþlerdir.

 
Sana getirip sunduðumuz bu iþi, sen küçümsüyorsun, ammâ, vallahi, nerede olursan ol, küçümsediðin þey gelince, ondan korkacak ve korunamayacaksýn!


Bana mektup yazýyor ha!

 
Kisrâ ise öfke ile saltanatýna gururlanarak dedi ki:

 
- Þuna bak! Benim, kulum, kölem olan kiþi, kalkýyor da, bana mektup yazýyor hâ! Mülk ve saltanat, bana mahsûstur! Benim, bu husûsta ne yenilgiye uðramaktan, ne de bana bir ortak çýkacaðýndan korkum vardýr!

 
Firavun, Ýsrâiloðullarýna hâkim olmuþtu. Siz, onlardan daha iyi ve güçlü deðilsiniz. Sizi, hemen hâkimiyetim altýna alývermeme ne engel var? Ben, Firavun’dan daha iyi ve güçlüyümdür!

 
Kisrâ, daha mektubun içinde ne denildiðini öðrenmeden mektubu alýp yýrttý. Ve Peygamberimizin elçisini dýþarý çýkarmalarýný adamlarýna emretti.
 

Abdullah bin Huzâfe hazretlerini dýþarý çýkardýlar.


Abdullah bin Huzâfe, Kisrâ’nýn huzûrundan çýkar çýkmaz, hayvanýnýn üzerine atlayýp yol almaya koyuldu. Kendi kendine dedi ki:

 
-Vallahi, benim için iki yoldan hangisi olursa, gam çekmem. Nasýl olsa Resûlullahýn mektubunu vermiþ, vazîfemi yapmýþ bulunuyorum. 
 

Kisrâ, öfkesi geçtikten sonra, elçinin içeri alýnmasýný emretti. Onu, Hîre’ye kadar arattýrdý ise de bulduramadý.

 
Mektubumu Parçaladý

Hz.Abdullah bin Huzâfe hazretleri, Medîne’ye gelip durumu, Peygamberimize haber verdi. Kisrâ’nýn kýzarak mektubu yýrttýðýný söyleyince, Peygamberimiz buyurdu ki:

 
-Parça parça olsunlar! O, benim mektubumu parçaladý. Allah da, onun mülkünü, saltanatýný parçalasýn!

 
O, kendi eliyle mülkünü parçalamýþ oldu! Ey Allahým! Onun mülkünü, saltanatýný parçala!
 

Allahü teâlâ Resûlünün duâsýný kabûl etmiþ, Kisrâ, oðlu tarafýndan bir gece hançerlenerek parça parça edilmiþti. Hz. Ömer zamanýnda da bütün Ýran topraklarý zaptedilerek Müslümanlarýn eline geçti.
 

Hz.Abdullah bin Huzâfe hazretleri, Hz. Ömer devrinde Bizanslýlarla yapýlan bir savaþta birçok Müslümanla birlikte esîr düþmüþtü. Bizanslýlar, ellerine geçirdikleri esîrlere önce Hýristiyanlýk telkîni yapar, kabûl ettiði takdirde serbest býrakýrlar, aksi hâlde çeþitli iþkencelerle öldürürlerdi.
 

Hz.Abdullah bin Huzâfe’nin, Sahâbenin ileri gelenlerinden biri olduðunu öðrenen Kral, ona ayrý bir ehemmiyet veriyor, Hýristiyanlýðý kabûl etmesi için devamlý telkînler yaptýrýyordu. Fakat Abdullah bin Huzâfe bu tekliflerin hiçbirisine kulak asmýyor, kelime-i þehâdeti söylemeye devam ediyordu. Kral henüz ümidini kesmemiþti.
 

Hz. Peygamberin yakýn arkadaþlarýndan birisinin Hýristiyanlýðý kabûl etmesi, günden güne yayýlarak, Bizans’ý tehdit eden Müslümanlar arasýnda bir panik meydana getirecek ve Hýristiyanlýk âlemi için büyük bir muvaffakiyet olacaktý.

 
Mülküme Ortak Ederim

Onun için Kral, Hz. Abdullah’ýn Hýristiyan olmasý hâlinde kavuþacaðý dünyalýklarý durmadan arttýrýyor, yeni yeni tekliflerde bulunuyordu. En sonunda þöyle bir teklifte bulundu:

 
- Hýristiyan olmayý kabûl ettiðin takdirde, kýzýmý verir, seni saltanatýma ve mülküme ortak ederim.

 
Ýlk Müslümanlardan olup, Mekkeli müþriklerin daha önceki iþkencelerine katlanmýþ olan Hz. Abdullah, izzetle haykýrarak þu cevabý verdi:

 
-Deðil bütün Bizans topraklarýný, Arap ve Acem topraklarýný da versen, bir an olsun dînimden dönmem!

 
Bunun üzerine Kral, Hz. Abdullah’a dedi ki:

 
- Öyle ise öldürüleceksiniz.

- Buna gücünüz yetebilir. Ama îmânýmý kalbimden çýkarýp atamazsýnýz!

 
Abdullah bin Huzâfe’den beklediði netîceyi alamayan Bizanslýlar, Hz. Abdullah’ý çarmýha gerdiler ve okçular devamlý olarak, ellerine ve ayaklarýna yakýn yerlere ok yaðdýrdýlar. Bu arada yine Hýristiyanlýk telkînlerine devam ediliyordu.   

 
Ayný zamanda, bir kazan su kaynatýlmýþ ve Hýristiyan olmayý reddetmiþ olan diðer Müslümanlardan birisi getirilmiþ, kazana atýlmak üzere bekletiliyordu.

 
Aðlamaya Baþladý

Derken o Müslüman kaynar suya atýldý. Etrafta bulunanlar ve Hz. Abdullah bu fecî durumu gördüler. Sonra kazanýn yanýna Hz. Abdullah getirildi.

 
Bu esnada Hz. Abdullah aðlamaya baþladý. Kral Hz. Abdullah’ýn korkusundan aðladýðýný zannederek, tekrar Hýristiyan olmasýný teklif etti. Hz. Abdullah yine tekliflerini reddetti. Bunun üzerine kral sordu:

 
- O hâlde niçin aðlýyorsun?

 
- Ben korkumdan aðlamýþ deðilim. Biz Müslümanlar Allah yolunda ölümden korkmayýz. Benim aðlamamýn sebebi þudur ki; baþýmdaki saçlarým adedince canlarým bulunsa da, onlardan her biri böyle Allah yolunda ölüme gitse, diye düþündüm ve böyle bir düþünce beni aðlamaya sevketti.
 

Ýslâm izzetinin müþahhas bir timsâli olan Hz. Abdullah’ýn bu sözleri karþýsýnda Kral yeni bir teklifte bulundu:

 
- Baþýmdan öpersen, seni serbest býrakacaðým.


Bizans saltanatýna ortaklýk teklifi karþýsýnda bile îmânýndan fedâkârlýk göstermeyen Hz. Abdullah, bir Hýristiyan’ýn baþýndan nasýl öperdi? Þöyle mukabil bir teklifte bulundu:

 
- Burada bulunan bütün Müslüman esîrleri serbest býraktýðýn takdirde, dediðini yaparým.

 
Hz. Abdullah, kralýn baþýný öpmeye giderken þöyle düþünüyordu:

 
“Bu adamýn, Allah’ýn düþmanlarýndan birisi olduðuna inanýyorum. Bunun baþýný ise, ancak Müslüman kardeþlerimi serbest býrakacaðý için öpüyorum.”
 

Hz. Abdullah, kralýn baþýný öptü ve o da sözünde durarak 80 Müslüman esîri serbest býraktý.

 
Hz.Abdullah bin Huzâfe’nin îmânýndan gelen izzet ve fedâkârlýðý, 80 Müslümanýn kurtarýlmasýna ve daha nicelerinin îmânýný kurtarmasýna vesîle olmuþtu.

 
Her Müslümanýn Vazîfesidir

Esîrlerle birlikte Medîne’ye dönen Hz. Abdullah, Hz. Ömer tarafýndan karþýlandý. Hz Ömer, Abdullah’ý tebrik etti ve orada bulunan Müslümanlara hitâben;


- Hz.Abdullah, kralýn baþýndan öperek 80 Müslüman kardeþimizin kurtuluþuna vesîle olmuþtur. Onun için, Abdullah’ýn baþýndan öpmek her Müslümana bir vazîfedir. Ýþte ilk önce ben öpüyorum, dedi ve baþýndan öptü.

 
Hz.Abdullah bin Huzâfe, ilk Müslümanlardan idi. Soyu Hz. Lüey’de Peygamber efendimizle birleþmektedir. Annesi Hârisoðullarýndandýr. Müslüman olduktan sonra Mekkeli müþriklerin iþkencelerine marûz kaldý. Ýki defa Habeþistan’a hicret etti.


Bedir savaþýndan sonra Medîne’ye geldi. Resûlullahla birlikte bütün savaþlara katýlan Abdullah bin Huzâfe hazretleri, bir ara Peygamberimiz tarafýndan 50 kiþilik bir seriyyenin kumandanlýðýna da getirilmiþti. Abdullah bin Huzâfe, Hz. Osman devrinde Mýsýr’da vefât etti.
 

Abdullah bin Huzâfe (r.a)’ýn Rivayet Ettiði Bazý Hadisler
 

ـ وعن حذيفة رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]وَالَّذِى بِيَدِهِ لَتأمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلَتَنْهَوُنَّ عن المنكرِ أو ليوشِكنّ اللّهُ أن يبعثَ عليكم عقاباً منه ثم تدْعونهُ ف يستجيبُ لكمْ[. أخرجه الترمذى .

 
-Huzeyfe (r.a) anlatýyor: Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya ma'rufu emreder ve münkerden de yasaklarsýnýz veya Allah'ýn katýndan umumî bir belâ göndermesi yakýndýr. O zaman yalvar yakar olursunuz da duanýz kabul edilmez." [384]

 
ـ عن حذيفة رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]سَمِعْتُ رَسُولُ اللّهِ # يَقُول: َتَلْبَسُوا الحَرِيرَ وََ الدِّيبَاجَ، وَ َتَشْرَبُوا في آنيةِ الذَّهَبِ وََ الْفَضِّةِ، وََ تَأكُلُوا فِي صِحَافِهمَا، فإنّها لهم في الدنيا ولكم في اŒخرةِ[. أخرجه الخمسة .
 


- Huzeyfe (r.a) anlatýyor: Resûlullah (a.s)'ýn þöyle dediðini iþittim: "Ýpek ve Ýbriþim elbise giymeyin. Altýn ve gümüþ kaplardan su içmeyin, onlarda yemek yemeyin. Zira bu iki þey dünyada onlar (kâfirler), âhirette de sizin içindir."[385]


ـ وعن حُذَيْفَةَ رضى اللّه عنه قال: قالَ رَسُولُ اللّهِ #: ]كلُّ مَعْرُوفٍ صَدَقَةٌ.

 
-Huzeyfe (r.a) anlatýyor: "Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Her bir ma'ruf sadakadýr."[386]

 
Allah ondan râzý olsun.

Ynt: Abdullah Bin Huzafe By: Bilal2009 Date: 21 Ocak 2019, 07:33:20
Esselamu aleyküm Rabbim Ýslam a hizmet edenlerden razý olsun Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan