Gel ve git By: sidretül münteha Date: 05 Ekim 2010, 16:40:50
Ýþte, hayat iki kelime “Gel ve Git”
Âlemlerin yüce yaratýcýsý istedi… Ve baþladý her þey…
O Git… Dedi. Gel’dik…
Ýki nefes arasýnda yaþayacaðýmýz, dönüp baktýðýmýzda sadece iki kelime bulacaðýmýz “Git ve Gel” arasýnda gerçekleþecek bir hayat için, hiç gidip gelmediðimizi, hep gittiðimiz yerde kaldýðýmýzý, ayný kaldýðýmýzý sanýyoruz…
Þimdilik bizim için bu satýrlar bir þey ifade etmiyor… Çünkü…
Artýk; bulunduðumuz yerde, dünyadayýz. Geldik ve baþlýyoruz maratona…
Annemizin kucaðýndayýz…
Dünyaya masumane bir bakýþ atýyor… Kirlenmemiþ, zamanýn çarklarýnýn esaretine girmemiþ, bozulmamýþ, tahrip edilmemiþ “O”nun Cennetlerinden getirdiðimiz bir gülümseme atýyoruz, hayata…
(Ne dersiniz Dünyanýn gündemini ve bize getireceklerini bilsek sizce ne yapardýk? O halimizle)
Ve… Evimize gidiyoruz… Geldik.
Ýlk geliþlerimizden birini yapýyoruz. Huzur, mutluluk, sevinçle geliyoruz. ( Bu geliþinizde ki getirdiðiniz sevinç kadar, hayatýnýzda ki yaþamýnýz süresince bir sevinç, getirebilirmisiniz ki? )
Evde ahali bizi karþýlýyor… Gel diyenler oluyor, minicik bedene, belki elimizde olmadan gidiyoruz. Bu geliþten sonraki süreçler içerisinde, hayat akýyor… Zaman geçiyor… Ýlk baþlarda doktorlara gidiyoruz. Emeklemeye baþlýyor, emeklerken bizi seyredenlere doðru geliyoruz. Saðý solu deviriyor, kaçarak yakýnýmýzda kendimizce en güvenli olarak gördüðümüz kiþiye gidiyoruz. Gecenin bir yarýsýnda, eee, biz yorulmuþuz veya da içine hapsedilmiþ olduðumuz durumdan dolayý bir yere gidemiyoruz… Öyleyse bize gelecekler ve gelirler… Ýki dirhem nazýmýzý eder, biz de onlarýn kollarýnda bir seyahate gideriz. Bebeðiz gideriz, geliriz…
Zaman akar, artýk yürümüþüzdür… Hatta artýk, bakkal, manav, pazarda annemizin elinde ki minik ve renkli poþetler, bilumum ihtiyaç maddeleri, iç hizmetlerde üstün performans gerektiren iþler bizden sorulur… Öyle ki; Sütçü amca bile mahallemize gelip bizim eve yaklaþýnca, gözleri bizi arar… Görürdük süte koþardýk. Arkadaþlarýmýz çaðýrýrdý, giderdik seksek oynardýk. Hava kararýr, bir yandan oyuna devam ederken babamýzý gözetlemeye baþlardýk, görürdük… Kucaklarýna atlamak için babamýza giderdik… Onunla evimize gelirdik. Sonra bir ses duyardýk mutfaktan… Annemiz Gel diyor… Belki menüsünün çeþidi az, ama sevgi ve þefkat oraný, muhabbet miktarý çok olan sofrayý hazýrlamýþ. Bizde boyumuz oranýnda bir iþ yapýyor. O iþte de bin laf ediyor… Yemek için sofraya gidiyorduk. Sofra gidiyor, meyveler geliyor… Oda gidiyor… E artýk bize göre hep erken olarak kalan, hepte öyle kalacak ama büyüklerimizin geç oldu, hadi yat dedikleri vakte geliyoruz. Gidiyoruz, yatýyoruz…
Büyüyoruz… Artýk okula gitme vakti… Ýlk günümüz, anne ve babamýzýn gözlerinde ki, bizden daha fazla olan heyecaný, daha bu yaþýmýzda okuyoruz. El ele, okulumuzun ilk günü için yoldayýz, yürüyoruz… Uzun yýllar sürecek bir serüvenin (tabi o zaman bu durum bizi hiç enterese etmiyor) baþlangýcý için ilkokulumuza gidiyoruz. Okula geliyoruz. Bahçedeyiz, kalabalýkça bir topluluk görüyoruz… Birçoðu, birbiriyle oynuyorlar. Biz kenardayýz, bu durum biraz bize dokunuyor… Kendimizi yalnýz hissediyoruz. Yanýmýzda duran anne, babamýzýn hep bizimle kalmasýný istiyoruz. Derken büyük teyze ve amcalar geliyor. Merdivenlerin üzerinden mikrofon olduðunu yýllar sonra öðrendiðimiz ( ufak bir reklam… Öðrenip her gün 4 saat býrakmadýðýmýz… Radyo gençlik ki… iyi ki var. Farklý platformlar gibi ) cihazýn baþýna geçiyorlar. Toplanmamýzý istiyorlar. Ailelerimizin bizi okulda býrakýp gitmelerini istiyorlar. Bugün ikinci defa bize dokunan bir durumu yaþýyoruz. Bu arada öðreniyoruz ki, biraz evvel teyze ve amca dediðimiz kiþiler meðerse öðretmenlermiþ. (Bunu öðreniyor, bir daha da unutmuyoruz… Çünkü yýllarýn adý var) sýraya geçmek için yerimize gidiyoruz. Sýnýfa gidiyoruz. Akþam oldu… haydi geçmiþ olsun. Ýlk günü savuyor, eve gidiyoruz.
Derken git geller, med cezir mirasý bir þekilde devam ediyor hayatýmýzda. Okula gidiyoruz eve gidiyoruz, derken dershane ekleniyor oralara gidiyoruz. Arkadaþ çevremiz geniþliyor onlarla gidiyoruz. Pikniðe gidiyoruz. Akrabalarýmýza gidiyoruz, kalýyoruz. Geri geliyoruz. Doðrular yapýyoruz, yanlýþlarýmýz oluyor. Nasihatler, fýrçalar yiyoruz. Sonuçta artýk düþünme gücümüzde arttý… Anlýyoruz ki, kendimize geliyoruz. Bazý þeylerin belki de, hep bizimle birlikte olduklarý için, daha önce kaybetmediðimiz, belki de kaybedip de hissetmediðimiz için deðerini anlayamýyoruz…
Artýk, önlük, lise takýmýndan sýyrýlýp, hep hayallerini kurduðumuz, Üniversiteye geliyoruz… Belki de hiç okumadýk. Hayata atýlýyoruz. Ýþte demem o ki, artýk hayatýn gerçekliðinin bizler için hissedilmeye baþlandýðý zamanlardayýz. Gidiyoruz, geliyoruz… Hayallerimizle kovalamaca oynuyoruz. O bize yaklaþýyor, biz kovalýyoruz. O kovalýyor… Bazense biz kaçýyoruz. Sokaklara gidiyoruz. Kimimiz renkli dünya hedeflerine, kimimiz iki dakikalýk eðlence için bir ömür vermeye… Kimilerimizse inanç, hedef, ilke ve idealleri için hizmete, zulümler karþýsýnda, zalimlerin karþýna çýkmak için meydanlara gidiyordu. Kýsacasý hayat gel diyor… Kaçýyor… Biz dur devam, diyip gitmiyorduk.
Bu kovalamacaya bir son veriyoruz. Þimdi… Ýþimiz gücümüzdeyiz. Bir telaþýn içine gidiyoruz. Heyecanlar yaþýyoruz. Gençlik yýllarýmýzýn sonundayýz artýk… Kendimizce akýlcý çözümler, deðiþik sýkýntýlar içerisinde akýp gidiyorduk.
Yaþ ilerledi, artýk biri iki etme zamaný gelmiþti bizim için… Nasip olmuþ, mutlu, huzurlu bir ömür için biri iki etmek için bir araya gelinmiþ… Bir yola çýkmýþtýk. Adýmlarýmýz gidiþ ve geliþ mesafelerimiz, üzerimize aldýðýmýz aðýrlýktan daha hesaplý olmuþtu. Þimdi tamamlanmýþtýk. Kendimize gelmiþ, iki olsa da o yolda yürürken bir olmuþtuk. Bu arada yaþadýðýmýz zamandý… Unutmamak gerekti. Ne olsa Süleyman bile Bin yýl yaþamýþ, soranlara ise bir kapýdan girdim diðerinden çýkýyorum demiþti. Tabi bizde bu zamana kadar gelmiþ, tüm insanlar gibi zamaný durduramýyor. Hýzlý akan zamanýn geçip gitmelerine bir mana veremiyorduk.
E… þimdi yeni bir oluþ bizim için… Bizim geldiðimiz ve yürüyüp gittiðimiz yollardan geçtiðimiz gibi, bizim anne babamýza, huzur, sevgi, sýcaklýk, mutluluk getirdiðimiz gibi… Bizim evimize de bir can, bir esenlik geliyordu… Bir rüyadaymýþsýnýz sanki bu yaþýnýza kadar da biri geldi… Bir cimcik, gözünüzü açtýnýz… Ellerinizde kundakta ki, cennet þefaatçiniz. Þimdi yollarýnýzda ki tüm gidiþ ve geliþler onun için… Diþi çýktý, emekledi, hastalandý, hastaneye gitti. Anne dedi. Baba dedi. Okula gitti, askere gitti. Evlendi. Bu arada garip bir olay geliyordu baþýmýza. Vay be diyorduk. Nasýl geçti gitti… Yýllarca emek verdiðimiz, her gün erinmeden gidip geldiðimiz iþimizden emekli oluyor… Hayatýn huzur kenarýndan tatmak için, vakit olarak feraha eriyorduk… Güne vurursanýz çok, geriye bakacak olursanýz, bu satýlarda ki özet gibi, kýsa zamanda bu olaylarýn baþýnýza geldiðini, zamanýn akýp gittiðini göreceksiniz.
Derken cennet meyvenizin, meyvesinin geldiðini göreceksiniz. Hemen görmek için kendi canýnýzýn yanýna gideceksiniz. Tabi yakýnlarýnýzda deðillerse, içinizdeki duygularýn tarifi biraz aðýr gelebilir bu satýlar için… Ýþte o an… Canýnýzýn caný, gözlerinizin önünde, kollarýnýza gelmiþtir.
Tüm hayatýnýz Türk filmlerinde olduðu gibi, film þeridi gibi gözünüzün önünden geçip gitmiþtir. Bundan sonra hayatýnýzda sizin için renk olacak bir nefes vardýr. Sizin geriye giden her nefesiniz onun için ileriye gidiþtir. Açýklayacak olursak geçen her gün de, siz biraz daha yüzünüzde ki çizgilere bir yenisini eklerken, canýnýzýn caný ise sizin ve sizin canýnýzýn geçtiði aþamalardan geçmektedir.
Kenardasýnýz þimdi… Yollarýn akýp geçen zamanlarýn bir kenarýndasýnýz. Kendi ihtiyaçlarýnýz için, rabbimiz derman verip de, gereken yerlere gidip, geliyorsanýz ne ala… Bekliyorsunuz… Siz, canlarýnýz, cananlarýnýz, çok geniþ bir tabaka ama geliþlerin þiddetinden artýk kenarda duran bir, Siz…
Beklenen olur… Herkese ve her þeye olacaðý gibi…
Derler ya…
“Siz Gitseniz bile Býrakýnda namýnýz yürüsün” diye. Son deminizde artýk bu hallerdesinizdir… Bilge, yýllanmýþ, olgun ama inþALLAH yorgunluk içimize o kadar da aðýr bir þekilde gelmez…
Ýþte O an…
O “Gel” der.. Gideriz…
Dönüþ ancak onadýr…
Ýþte, hayat iki kelime “Gel ve Git”
ALINTI