Ebu Talha By: ayten Date: 05 Ekim 2010, 01:56:04
49)Resulullahýn fedâisi: EBÛ TALHÂ
Ýslâm Güneþi Mekke'de parlarken, Ebû Talhâ 20 yaþlarýnda delikanlýydý...
Medîne'nin asîl ve zengin ailelerinden birine mensuptu. Her gece evlerinde, eðlence ve içki toplantýlarý vardý. Zenginliði sâyesinde, bütün dünya nîmetlerini tatmak istiyordu...
Daha kötüsü; birçok asil arkadaþlarý gibi, Puta tapmaktaydý.
Etrafýnda sayýsýz kadýn ve kýz dolaþýyordu. Fakat o, sadece biriyle evlenmek istedi. Haber yolladý.
Evlenme teklifinde bulundu.
Ümmü Süleym adlý bu hanýmýn, kocasý, yeni ölmüþtü. Þu cevabý verdi:
- Yetîm oðlum büyüyünceye kadar, evlenmeyi düþünmüyorum.
Ümmü Süleym fakir olduðu halde, küçük oðlunu, üvey baba eline býrakmak istemiyordu.
Hz.Ebû Talhâ, çâresiz bekliyecekti!..
Epeyce zaman sonra, bizzat kendisi gitti. Nezâketle evlenme teklifini tekrarladý:
- Oðlun artýk büyüdü, Ey Ümmü Süleym!.. Kararýný vermelisin, dedi.
O'nun niyetinin iyi olduðunu anlýyan zeki kadýn, baþka bir þeyden endiþeliydi. Açýk açýk söylemeyi uygun buldu:
- Yâ Ebû Talhâ! Ne yazýk ki, seninle evlenmem mümkün deðil.
Neccar Oðullarý Kabîlesinin bu en yiðit, en zengin ve en yakýþýklý delikanlýsý; hayretle sordu:
- Niçin?
- Çünkü sen, müþriksin. Putlara tapýyorsun.
Ebû Talhâ'nýn hayreti arttý:
- Putlarýmýz sana, bir zarar mý verdiler? diye sordu. Ümmü Süleym, gâyet sâkin:
- Onlar kimseye; ne zarar verebilir, ne de fayda!.. dedi ve devam etti:
- Çünkü sen de biliyorsun ki; tahta putlarýnýzý, aþaðý mahalledeki marangoz köleleriniz yapmaktadýr! Taþ ve toprak putllarýnýzý da, yukarý mahalledeki köleleriniz yaparlar.
Hz.Ebû Talhâ gözlerini açmýþ, evlenmek istediði kadýný dinliyordu. O, sözlerini þöyle tamamladý:
- Taptýðýnýz putlarý, ateþe atsan yanar! Kayaya çarpsan daðýlýr, toz olurlar! Senin gibi asîl bir efendinin iþe yaramaz oyuncaklara secde etmesi, yakýþýr mý?
Zekî Medîneli, ne diyeceðini þaþýrdý, sâdece sordu:
- Peki sen, nelere inanýyorsun? Nasýl düþünüyorsun?
Kadýn, cevap verdi:
- Seni, beni, yeri, göðü yaratan ve yaþatan ve öldüren Allah; birdir ve büyüktür. Muhammed aleyhisselâm, O'nun kulu ve elçisidir. Ýþte, benim inandýðým budur.
Zengin delikanlýnýn aklý karýþtý:
- Biraz düþünmek istiyorum! diyebildi.
Tek baþýna kaldýðý zaman, gerçekten uzun uzun düþündü. Sonra tekrar, Ümmü Süleym'in yanýna vardý.
- “Eþhedü en lâ ilâhe illallah ve eþhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh” diyerek, Kelime-i Þahâdet getirdi. Müslümanlýk þerefine eriþti.
Hz.Ebû Talhâ kelime-i þehâdet getirip Müslüman olunca, O mü'mine haným da:
- Ey Ebû Talhâ! Þimdi seninle, hiçbir karþýlýk istemeden; evlenmeyi kabul ediyorum, dedi.
Ümmü Süleym hakikaten sevinçliydi. Çünkü bir insaný, hem de kocasý olacak bir insaný; sapýk fikirlerden kurtarmýþtý. Ancak Müslüman olduktan sonra Ebû Talhâ hazretleri, o iyi kalbli hanýmla evlenebildi. Böylece dünyâ ve âhiret saâdetine kavuþmuþ oldu.
Bu sýralarda sevgili Peygamberimiz, Allahýn emriyle; Medîne'ye hicret, ettiler. Bu þerefe eren Medîne halký, gerekli herþeyi; Muhacîrlere, göç edenlere temîn ediyordu.
Hz. Ebû Talhâ ve muhterem hanýmý da, Peygamber efendimizin huzurlarýna vardýlar.
- Yâ Resûlallah. Biz de size, þu küçük oðlumuzu armaðan ediyoruz. Lûtfen kabul ve duâ buyurunuz. Ýnþâallah size hizmette, kusur etmez, dediler.
Bu küçük oðlu, Enes idi.
Efendimizin memnun olduklarý, gözerinden anlaþýlýyordu. Küçük Enes'i, kendi terbiyelerine aldýlar. Bir sâyede Ebû Talhâ'nýn üvey oðlu, büyük bir þerefe nâil oldu.
Cenâb-ý Hak bir müddet sonra onlara, yeni bir oðul verdi. Yeni bebek, evlerine sevinç getirmiþti. Çünkü artýk Sevgili Peygamberimiz de sýk sýk, onlara uðruyorlardý. Hatýr soruyor, cemâ'atle namaz kýldýrýyorlardý.
Ne yazýk ki çocukcaðýz, bir gün hastalandý. Az sonra da, vefat etti. O sýrada Hz. Ebû Talhâ evde yoktu. Ümmü Süleym evlâdýný yýkadý, kefenledi. Üstüne, temiz bir bez örttü.
Ev halkýna:
- Babasý geldiði zaman, siz bir þey söylemeyin, diye, tenbih etti.
Akþamleyin Ebû Talhâ eve döndü. Her zamanki gibi yanýnda, arkadaþlarý bulunuyordu. Selâm verdi ve sordu:
- Oðlum nasýl? Hanýmý:
- O þimdi, daha sâkin ve daha huzurlu bir hâlde bulunuyor, dedi. Sonra efendisine ve misafirlere, hazýrladýðý yemekleri ikrâm etti.
Hepsi âfiyetle yediler, içtiler. Hiçbir þeyden haberleri olmadý.
Misâfirler, geç vakit gittiler. Ancak o zaman, hanýmý konuþtu:
- Ey Ebû Talhâ! Aþaðý hurmalýktaki komþularýmýz, emânet birþey almýþlar. Bir müddet faydalanmýþlar. Fakat sahibi, emâneti geri isteyince, itiraz etmiþler.
- Ne demiþler?
- Daha zamaný gelmedi! Ne çabuk istiyorsun, gibi þeyler!
- Ýnsafsýzlýk etmiþler doðrusu!
- Evet öyle. Ýnþâallah biz etmeyiz.
- Hayýrdýr inþâallah! Birþey mi oldu?
- Evet...
- Ne oldu?
- Cenâb-ý Hak da, bizdeki emânetini geri istedi, deyince, kocasý hemen anladý.
- Oðlumuz öldü mü yoksa, diye sordu:
- Allah, sana ömürler versin...
Ebû Talhâ ilk oðlunun ölüm haberine raðmen sarsýldý. Fakat, herþeye raðmen: إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ “Ýnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn”[591] "Biz, hepimiz, Allah’ýn (kullarýyýz) ve ancak, O'na dönücüleriz..." mânâsýna gelen, âyet-i kerîmeyi okudu. Hakkýn emrine râzý olup, sabretti...
O günlerde Müslümanlar, maddî sýkýntý çekiyorlardý. Hazret-i Ebû Talhâ, hanýmýna:
- Ey Ümmü Süleym! Evde yiyecek var mýdýr, diye sordu. Hanýmý da:
- Evet. Ne yapacaksýn, dedi.
- Resûlullah efendimizin mübârek seslerinde, zaîflik ve açlýk hissediyorum. Gönderebilir miyiz?
Hz. Ümmü Süleym derhal, birkaç arpa ekmeðini beze sardý. Oðlu Hz. Enes'in koltuðuna verip, yolladý.
Sevgili Peygamberimiz, Mescîdde, arkadaþlarýyla idiler. Ekmeklerle, Hz. Enes'i görünce:
- Seni, Ebû Talhâ mý yolladý.
- Evet efendimiz...
- Koltuðunda, ekmek mi var?
- Evet, yâ Resûlallah.
Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz, arkadaþlarýna:
Kalkýn! Ebû Talhâ'nýn evine gidiyoruz, buyurdular.
Bunu iþiten Hz. Enes, önlerinden koþturdu. Doðru eve gelip, babasýna meseleyi bildirdi. O da:
- Yâ Ümme Süleym!.. Peygamber efendimiz bütün cemâatlarýyla birlikte, yemeðe teþrîf ediyorlarmýþ. Þimdi ne yapacaðýz! Evdeki yemek, hepsine yetecek mi, diye telâþlandý.
Hanýmý gâyet sâkin:
- Allahü teâlâ ve Peygamberi, daha iyi bilirler. Sen telâþlanma, cevabýný verdi.
Gerçekten o gün, iki cihân sultâný ve bütün arkadaþlarý, Ebû Talhâ hazretlerinin evinde doydular. Bu olay þüphesiz, Hz. Resûlullahýn mu'cizesi ve ev sahiplerinin tevekkülü sâyesinde gerçekleþti.
Günler sür'atle geçip gidiyordu.
Harp ve sulh anlarýnda Hz. Ebû Talhâ, sevgili Peygamberimizden hiç ayrýlmadý. En ufak iþâretlerini bile, yerine getirmek için, canla-baþla çabalýyordu.
Baþta büyük Bedir gâzâsý olmak üzere, bütün savaþlarda herþeyini; Allahü teâlâ ve Resûlü uðruna fedâ etti. Bilhassa Huneyn gâzâsýnda hârikaydý.
O gün Peygamber efendimiz buyurdular ki:
- Kim, bir düþmaný öldürürse; düþmanýn üzerinde nesi varsa O gâzîye âit olacaktýr. Ganîmete, dâhil edilmiyecektir.
O savaþta Hz. Ebû Talhâ tek baþýna, yirmiden fazla müþrik öldürdü. Üzerlerinde bulunan bütün eþyâlarý topladý. Ýçlerinden bir kýlýç bile almadan, hepsini Peygamber efendimizin önlerine býraktý.
O'nun tek isteði, sâdece Allahü teâlânýn ve Resûlullahýn rýzâlarý idi.
Sevgili Peygamberimiz:
- Asker içinde Ebû Talh'nýn sesi, 100 kiþiden hayýrlýdýr, buyurmuþlardýr.
Sevgili Peygamberimizin vefâtlarýndan sonra, Medîne'de duramadý. Þam taraflarýna gitti. Ancak Hz. Ömer'in son zamanlarýnda, baba ocaðýna döndü.
70 yaþlarýnda, Hakkýn rahmetine. Sevdiklerine kavuþtu.
Ynt: Ebu Talha By: Bilal2009 Date: 16 Ocak 2019, 15:46:17
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri doðrularýn yolundan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Ebu Talha By: ceren Date: 16 Ocak 2019, 15:49:57
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri bu sahabelerin yolunda giden islama hizmet eden kullardan olalim inþallah. ..