Ashabý Kiram
Pages: 1
Huzeyfe Bin Yeman By: ayten Date: 05 Ekim 2010, 01:19:46
62)Sevgili Peygamberimizin sýrdaþý: HUZEYFE BÝN YEMÂN


Hz.Huzeyfe bin Yemân þöyle anlatýyor:

"Hendek savaþýnýn en þiddetli safhaya ulaþtýðý bir sýrada, bir gece yarýsý Ashâb-ý kirâmdan bir grup olarak Resûlullahýn yanýnda idik. Öyle bir gecede bulunuyorduk ki, ondan daha karanlýk bir gece görmemiþtik. Bu þiddetli karanlýkla birlikte gök gürültüsünü andýran korkunç bir rüzgâr da esmeye baþlamýþtý.

 
Ok ve Taþ Atma

Bu sýrada müþrik ordusu, telâþa kapýlýp, kendi aralarýnda anlaþmazlýða düþmüþlerdi. Peygamber efendimiz bize onlarýn bu hâlini haber verdi. Resûluluh efendimiz gece bir miktar namaz kýldýktan sonra yanýma geldi. Soðuktan ve açlýktan iki dizim üzerine çöküp büzülerek oturuyordum. Bana dokunarak buyurdu ki:


-Git þu kavim ne yapýyor bir bak! Yanýma dönüp gelinceye kadar onlara, ok ve taþ atma. Mýzrak ve kýlýç vurma. Sen benim yanýma dönüp gelinceye kadar, ne soðuktan, ne sýcaktan zarar görmeyeceksin, esir edilip, iþkenceye de uðramayacaksýn.

 
Resûlullahýn bu sözlerinden anladým ki, bana hiç bir zarar gelmeyecek. Kýlýcýmý yayýmý aldým, gitmek üzere hazýrlandým. Resûlullah efendimiz benim için duâ etti:


- Allahým, onu önünden, ardýndan, saðýndan, solundan, üstünden, altýndan koru!
 

Müþriklere doðru yürümeye baþladým. Sanki hamamda yürüyor gibiydim. Vallahi içimde ne bir korku, ne bir üþüme, ne de bir ürperti vardý. Nihâyet müþriklerin ordugâhýna vardým. Reisleri Ebû Süfyân ve diðerleri ateþ yakmýþlar, baþýnda ýsýnýyorlardý. Ebû Süfyân daha o zaman Müslüman olmamýþtý.


Hemen aklýma Ebû Süfyân'ý orada öldürmek geldi. Ok çantamdan bir ok çýkarýp, yayýma yerleþtirdim. Ateþin ýþýðýndan faydalanarak onu vurmak istedim. Tam atacaðým sýrada Resûlullahýn, "Benim yanýma dönüp gelinceye kadar bir hâdise çýkartmayacaksýn" buyurduðunu hatýrladým ve onu öldürmekten vazgeçtim.


Bundan sonra kendimde kuvvetli bir cesâret buldum. Müþriklerin yanýna sokulup ateþin baþýna oturdum. Görülmemiþ derecedeki þiddetli rüzgâr ve Alllahü teâlânýn görülmeyen ordusu melekler, onlara yapacaðýný yapýyordu. Rüzgârda, kap kacaklarý devriliyor, ateþleri ve ýþýklarý sönüyor, çadýrlarý baþlarýna yýkýlýyordu. Bir ara müþrik ordusunun kumandaný Ebû Süfyân ayaða kalkýp dedi ki:

 
- Ýçinizde gözcüler ve casuslar bulunabilir, dikkat ediniz, herkes yanýndakinin kim olduðuna baksýn! Herkes yanýnda oturanýn elini tutsun!

 
Durulacak Yerde Deðilsiniz

Ebû Süfyân, aralarýna bir yabancýnýn girdiðini sezer gibi olmuþtu. Hemen ellerimi uzatýp, saðýmda ve solumda bulunan iki kiþinin ellerinden tutup, onlardan, önce isimlerini sordum. Böylece tanýnmamý engelledim. Nihayet Ebû Süfyân:
 

- Ey Kureyþliler, siz durulacak gibi bir yerde deðilsiniz. Atlar, develer kýrýlmaya, ölmeye baþladý. Kýtlýk her tarafý sardý. Rüzgârdan, baþýmýza gelenleri görüyorsunuz. Hemen göç edip gidiniz. Ýþte ben gidiyorum, diyerek devesine bindi.

 
Müþrik ordusu periþan bir hâlde toplanýp, Mekke'ye doðru hareket etti. Rüzgârdan üzerlerine yaðan taþ ve çakýl sesini iþitiyordum.
 

Müþrik ordusu çekip gidince, ben de Resûlullahýn yanýna döndüm. Yolun yarýsýna geldiðimde karþýma yirmi kadar beyaz sarýklý süvâri þeklinde melekler çýktý. Bana dedilir ki:

 
- Resûlullaha haber ver. Allahü teâlâ düþmaný periþan etti!


Resûlullahýn yanýna geldiðimde, bir kilim üzerinde namaz kýlýyordu. Fakat ben döner dönmez, gitmeden önceki üþüme ve titreme hâlim tekrar baþlamýþtý.
 

Huzeyfe bin Yemân, Ashâb-ý kirâm arasýnda Peygamberimizin sýrdaþý olmasýyla meþhurdur. Peygamberimiz ona, Ashâb-ý kirâm arasýna karýþarak kendilerini gizleyen ve böylece fitne çýkarmak isteyen münâfýklarýn kimler olduðunu tek tek bildirmiþtir. Bundan baþka vukû bulacak hâdiseleri de bildirmiþti.

 
Ashâb-ý kirâm arasýnda çok sevilir ve ayrý bir itibar gösterilirdi. Çünkü o, Resûlullahýn verdiði sýrlarla dolu idi. Resûlullah gizli kalmasý lâzým olan bir çok þeyi, Hz. Huzeyfe'ye söyledi.

 
Lâzým Olaný Bildirdik

O ve Ebû Hüreyre buyurdular ki:

- Server-i âlem, âlemin yaratýldýðý zamandan, yok olacaðý güne kadar, olmuþ ve olacak þeyleri bize bildirdi. Bunlardan bildirilmesi lâzým olanlarý size bildirdik. Lâzým olmayanlarý, sakladýk, bildirmedik.

 
Hz. Huzeyfe, Peygamber efendimizin saðlýðýnda Hendek'ten sonraki savaþlarýn hepsine katýldý. Resûlullahýn vefâtýndan sonra Hz. Ebû Bekir, onu ordu kumandaný ta'yîn etti. Dinden dönenlerle savaþmak üzere Umman'a gönderdi. Kendisine katýlan Ýkrime ile birlikte Umman halkýný tekrar Ýslâm’a döndürdü. Bundan sonra Umman'da, önce zekâtlarý toplamakla, sonra da vâli olarak vazîfelendirildi. Sonra da Mezopotamya taraflarýnda yapýlan savaþlara katýldý. Irak'ýn ve Ýran'ýn fethinde bulundu.

 
Nihâvend savaþýnda Nu'man bin Mukarrin þehîd olunca, Ýslâm sancaðýný Huzeyfe eline alarak Hemedân, Rey ve Deynura'yý fethetmiþtir. Cezîre'nin fethinde bulunarak, Nusaybin vâliliðine tayîn olundu.

 
Hz. Ömer yeni bir vâli tayîn ettiði zaman, oranýn halkýna mektup yazarak, "Yeni vâli, âdâletle hükmettiði müddetçe; siz de onun emirlerine uyunuz" derdi. Hz. Huzeyfe'ye verdiði mektupta ise þöyle yazdý:

 
"Ey Nusaybin halký! Bu gönderdiðim vâlinin, bütün emirlerine uyun. Her isteðini yerine getirin."

 
Nusaybinliler, karþýlamaya çýktýlar. Onu gördükleri zaman; hayvaný üzerinde, bir parça kuru etle ekmek yiyordu. Selâmlaþtýlar. Sonra halîfenin emirnâmesini gösterdi. Onlar da dediler ki:
 

- Hz. Ömer'in emirleri, baþýmýz üzerine! Sen de hoþ geldin, safâ geldin. Lâkin, bizden isteklerin ne ise; þimdi söyle. Belki karþýlýyamýyacaðýmýz þeylerdir!
 

Yeni vâli tebessüm ederek þu cevabý verdi:

 
- Aranýzda kaldýðým müddetçe sizlerden; sâdece, kendimin ve hayvanýmýn yiyeceðini istiyorum. Baþka hiçbir þey istemem.

 
Duâ Eden Kurtulur

O þehirde, epeyce müddet bulundu. Görevini, kusursuz yapmaya çalýþýyordu. Bilhassa Cumadan önce, Müslümanlara vaz ve nasîhat eylerdi. Bir defasýnda buyurdu ki:

 
- Ey Mü'minler! Fitne, önce kalplerde filizlenir. Su katýlmamýþ þarap bile; fitne kadar, insan kalbini çelemez, bozamaz. Sizler, fitneye doðru gitmeyiniz. Allah’a yemîn ederim ki fitne insanlarý; selin, çöpleri sürüklediði gibi sürükler götürür!..

- Yâ "Huzeyfe! Fitneden nasýl kurtulabiliriz?

- Duâ eden, kurtulur.

- Ne zaman duâ edelim?

- Namazdan sonra. Çünkü kullarý, güzelce abdest alýp, namaza durduklarý zaman; Cenâb-ý Hak da namaz kýlanlara yönelir. Ýþte o anlarda duâ ediniz! Fakat sizler; hayýrlý kimseler olmak istiyorsanýz; geçici olan dünya için âhireti terketmeyiniz!

 
Hz. Huzeyfe, Medâyin þehrinde uzun müddet vâlilik yaptý. Oranýn halký, onun idâresinden son derece memnun olup, kendisini çok sevmiþlerdi. Nihayet bir akþam, Hz. Ömer'den haberci geldi. Artýk, Huzeyfe'nin Medîne'ye dönmesini istiyordu...
 

Emir üzerine hazýrlandý, helâllaþtý, vedâlaþtý ve yola çýktý. Dönüþünü bekleyenler arasýnda, halîfe de bulunuyordu. Az çok yaklaþýnca, Halîfe dikkatle baktý. Gördü ki; Medâyin vâlisi gönderdiði gibi dönüyor! Bunca yýl sonra; ayný hayvan üzerinde, ayný sâde elbiseler içinde.
 

Yan yana geldiler ve selâmlaþtýlar, kucaklaþtýlar. Halîfe sevinçle:

 
- Sen, benim kardeþimsin. Ben de, senin kardeþinim, diyerek, hislerini belirtti.


Cenâzesini Niçin Kýlmadýn?

Hz. Ömer halîfeliði zamanýnda Huzeyfe'nin bir cenâzenin namazýný kýlmadýðýný görerek, ona sordu:


- Niçin cenâze namazýný kýlmadýn?


Resûlullahýn sýrdaþý Hz. Huzeyfe dedi ki:


- Resûlullah efendimiz, bana o kiþinin münâfýk olduðunu açýklamýþtý. Bunun için onun namazýný kýlmadým.

- Allah’ýn Resûlü münâfýklar arasýnda Ömer'i de saydý mý yâ Huzeyfe?

- Hayýr, yâ Ömer.

- Peki memurlarým arasýnda münâfýk var mý?

- Sadece bir tane var. Ancak ismini söylemeye memur deðilim.

 
Hz.Huzeyfe, Hz. Ömer'in bütün ýsrârýna raðmen ismini söylememiþtir. Sonra o münâfýk Hz. Ömer tarafýndan uzaklaþtýrýlmýþtýr.

 
Bundan sonra Hz. Ömer, Huzeyfe'nin gitmediði cenâzeye gitmemiþtir. Çünkü onun gitmemesini, ölenin münâfýk olduðuna iþâret sayardý.

 
Bir gün Hz. Ömer, huzurunda bulunan bazý Ashâb-ý kirâma sordu:

 
- Resûlullah efendimizin fitne hakkýnda olan sözü hatýrýnda olan var mý?

 
Ýçlerinden Huzeyfe dedi ki:

 
- Ey mü'minlerin emîri! Peygamberimizin bu konudaki sözü aynýyla benim hatýrýmdadýr buyurdu ki,

 
"Kiþi ailesinden, malýndan, çocuklarýndan ve komþusundan dolayý fitneye düçâr olur. Böyle günâhlara oruç tutmak, namaz kýlmak ve iyiliði emretmek ve kötülükten sakýndýrmak keffâret olur."


- Maksadým o deðil, deniz gibi dalgalanacak fitneyi soruyorum.

- Ey mü'minlerin emîri! Senin için endiþelenecek bir þey yok. Senin zamanýnla onun arasýnda bir kapalý kapý var.

 
Kapý kýrýlacak mý?

 
- Yâ Huzeyfe! Bu kapý kýrýlacak mý, yoksa açýlacak mý?

- Ey mü'minlerin emîri! O kapý kýrýlacak.

 
Bu cevap üzerine Hz. Ömer:

 
- Desene ümmet-i Muhammed kýyâmete kadar bir araya gelemeyecek! diyerek üzüntüsünü dile getirdi.


Daha sonra Huzeyfe'ye o kapýnýn ne olduðu sorulduðunda þu cevabý vermiþtir:

 
- O kapý Hz. Ömer idi.


Hz. Ömer'in bunu bilip bilmediði sorulunca da:


- Akþam ve sabahýn olacaðýný bildiði gibi biliyordu, cevabýný vermiþtir.


Nitekim daha sonra Hz. Ömer þehîd edilmiþ, Hz. Osman devrinin sonlarýnda alevlenen fitne târih boyunca bitmemiþtir.

 
Kötü Zaman Gelecek Mi?

Hz. Huzeyfe þöyle anlatýyor:

 
Herkes Resûlullah efendimize hayýrdan sorardý. Ben ise ileride hâsýl olacak fitnelerden sorardým. Çünkü bunlarýn þerrine yakalanmaktan korkuyordum. Dedim ki:

 
- Yâ Resûlallah, biz, Müslüman olmadan önce kötü kimselerdik. Allahü teâlâ, senin þerefli vücudun ile Ýslâm ni'metini, iyiliklerini bizlere ihsân etti. Bu saâdet günlerinden sonra yine kötü zaman gelecek mi?

- Evet gelecek.

- Bu þerden sonra, hayýrlý günler yine gelir mi?

- Evet gelir. Fakat o zaman bulanýk olur.

- Bulanýklýk ne demektir?

- Benim sünnetime uymayan ve benim yolumu tutmayan kimseler ortaya çýkar. Ýbâdet de yaparlar. Günâh da iþlerler.

 
Cehenneme Çaðýranlar

- Bu hayýrlý zamandan sonra, yine þer olur mu?

- Evet, Cehennemin kapýlarýna çaðýranlar olacaktýr. Onlarý dinleyenleri Cehenneme atacaklardýr. 

- Yâ Resûlallah! Onlar nasýl kimselerdir?

- Onlar da bizim gibi insanlardýr. Bizim gibi konuþurlar.

- Onlarýn zamanlarýna yetiþirsem ne yapmamý emredersiniz?

- Müslümanlarýn cemâatýna ve hükümetine tâbi ol!

- Müslümanlarýn hükümeti yoksa ne yapalým?

- Bir kenara çekil. Aralarýna hiç karýþma, ölünceye kadar yalnýz yaþa.

 
Hz.Huzeyfe, Hz. Osman'ýn halîfeliði sýrasýnda Azerbaycan ve Ermenistan taraflarýnýn fethine gönderildi. Buradaki hizmetlerinin yanýnda mühim bir hizmeti de, Kur'ân-ý kerîm nüshâlarýnýn çoðaltýlmasýna sebep olmasýdýr. Çünkü o, Azerbaycan ve Ermenistan tarafýna gittiðinde,

 
Kur'ân-ý Kerîm’in deðiþik lehçelerle okunduðunu görerek, Kur'ân-ý kerîmin Kureyþ lehçesi üzerine çoðaltýlmasýný Hz. Osman'a teklif etti. Bunun üzerine Hz. Osman, Kur'ân-ý kerîm nüshâlarýný çoðaltýp; belli merkezlere gönderdi.
 

Hayatýnýn çoðu savaþlarda geçen Huzeyfe bin Yemân, Hz. Osman þehîd edildiðinde Medîne'de bulunuyordu. Bu sýrada yaþý oldukça ilerlemiþti. Dördüncü halîfe Hz. Ali'nin, ilk günlerinde hastalandý. Artýk iyice ihtiyarlamýþtý. Müslümanlar akýn akýn ziyâret ediyorlardý.

 
Bir arkadaþýna 300 dirhem vererek buyurdu ki:

 
- Bu parayla, kefen alýverin.

 
Desenli bir kumaþ getirdiler. Onu görünce:
 

- Bu kefen deðil, gömlek içindir. Kefen, boydan boya iki bez parçasý olur, dedi.

 
Dost Anî Geldi

Sonra da yavaþ bir sesle buyurdu ki:

 
- Hem sizin arkadaþýnýz iyi bir Müslüman ise, Cenâb-ý Hak; kabirde o kefeni, daha iyisiyle deðiþtirir. Kötü ise, daha kötü þeylere hazýrlanmalýdýr.

 
Hz. Ali'nin hilâfetinin 40. günü, 656 senesinde, Huzeyfe hazretleri de, sýrlarýyla birlikte sevgili Peygamberimize kavuþtu.
 

Hz. Huzeyfe ölüm döþeðinde yattýðý vakit þöyle duâ etmiþtir:

 
- Dost ânî bir baskýnla geldi. Piþmanlýk fayda vermez. Allah’ým, fakirlik ve hastalýktan hakkýmda hayýrlý olaný bana ver. Ölüm, hakkýmda yaþamaktan hayýrlý ise; sana ulaþýncaya kadar ölüm yolunu bana kolaylaþtýr.

Ynt: Huzeyfe Bin Yeman By: Bilal2009 Date: 15 Ocak 2019, 16:15:33
Esselamu aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Huzeyfe Bin Yeman By: ceren Date: 15 Ocak 2019, 21:19:36
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri  bu sahabelerin yolunda giden kurtuluþa erisen kullardan olalim inþallah. ..

radyobeyan