Hatip Bin Ebi Beltea By: ayten Date: 04 Ekim 2010, 02:13:51
69)Peygamber efendimizin elçilerinden: HÂTÝB BÝN EBÝ BELTEA
Hz. Hâtib, genç yaþýnda Yemen’den Mekke-i Mükerreme’ye gelmiþtir. Buraya yerleþen Hz. Hâtib, burada evlenmiþ ve birçok çocuðu olmuþtur.
Hâtib bin Ebî Beltea, Müslüman olmadan önce, þâirliði ile meþhurdu. Ýyi bir süvâri idi. Hicretten önce Müslüman olmakla sereflenmiþ olup, bunun kesin tarihi bilinmemektedir. Mekkeli Müslümanlarla birlikte, Peygamber efendimizin hicretinden önce Medîne’ye hicret etmiþtir.
Îmâný Kuvvetli, Teslimiyeti Tamdý
Medîne’de bir süre Ensardan Münzir bin Muhammed’in evinde misâfir kalmýþtýr. Resûlullah efendimiz, onu Ensardan Hâlid bin Râhile ile kardeþ yapmýþtý.
Hâtib bin Ebî Beltea hazretlerinin, îmaný kuvvetli ve Resûlullaha olan sevgisi ve teslimiyeti tamdý. Bedir, Uhud, Hendek harblerinde ve Bîat-ý Rýdvân ve Hudeybiye’de bulundu.
Bedir savaþý, Müslümanlar ile müþrikler arasýnda yapýlan ilk harptý. Bu harbe katýlan Ashâb-ý kirâmýn gösterdikleri cesâret, sabýr, fedakârlýk ve Resûlullaha olan baðlýlýklarýndan dolayý, Allahü teâlâ, Bedir harbine katýlan 313 Sahâbînin, Cennette kavuþacaklarý nîmetleri haber vermiþtir. Hâtib bin Ebî Beltea hazretleri de bu müjdeye kavuþanlardandýr.
Peygamber efendimiz, 1400 kadar Ashâbý ile hac niyetiyle Medîne’den yola çýkmýþtý. Hz. Hâtib da bunlar arasýndaydý. Bunu haber alan Mekkeli müþrikler, onlarý Mekke’ye sokmamaya karar verdiler.
Elçi olarak gönderilen Hz. Osman’dan bir haber gelmeyince, buradaki mü-minler canlarýný fedâ ederek Resûlullahý koruyacaklarýna söz vermiþlerdi. “Bîat-i Rýdvan” adý verilen bu hâdiseyi, Allah-ü Teâlâ Kur’ân-ý Kerîm’de, Fetih sûresi 18. âyet-i kerîmesinde haber vererek, onlardan râzý olduðunu bildirmiþtir. Bu âyet-i kerîmede buyuruldu ki:
لَقَدْ رَضِىَ اللّهُ عَنِ الْمُؤْمِنينَ اِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فى قُلُوبِهِمْ فَاَنْزَلَ السَّكينَةَ عَلَيْهِمْ وَاَثَابَهُمْ فَتْحًا قَريبًا
“Aðaç altýnda sana bîat eden, emirlerini kayýtsýz þartsýz yapmaya söz veren müminlerden Allahü teâlâ râzýdýr ve onlara sekîne [kalblerine kuvvet] veriyor ve sana olan sevgilerini, Sýdk ve ihlâsý biliyor ve onlarý yakýn bir feth ve zafer ile sevâblandýracaðýný müjdeliyor.”[655]
Sözleri Çok Tesirliydi
Hz.Câbir bin Abdullah’ýn bildirdiði hadis-i þerifte de Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
“Aðaç altýnda benimle sözleþenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!”
Hz.Hâtib bin Ebî Beltea, hicretin yedinci senesinde Hayber gazâsýnda, Yahûdilere karþý büyük bir cesâretle, kahramanca savaþan ve kalelerini muhâsara eden süvârilerden biriydi. O, kuvvetli bir hitâbete ve iknâ edici bir konuþma kabiliyetine sahipti.
Sözleri çok tesirliydi. Dinleyenleri mest ediyor, etkisi altýnda býrakýyordu. Sûreti, görünüþü çok güzeldi. Güler yüzlü, tatlý dilliydi. Ýyi bir þâirdi.
Resûlullah efendimiz, hicretin altýncý yýlýnda, Mekkeli müþriklerle bir sulh antlaþmasý yaptýktan sonra, Medîne civarýnda bulunan altý hükümdara mektup göndererek, onlarý Ýslâm dînine dâvet etmiþti.
Her bir hükümdara gönderdiði elçiler, Ashâbýnýn en seçkinleri olup, sûretleri ve sözleri en güzel olanlarýydý.
Ben Götürürüm!
Peygamber efendimiz, Hâtib bin Ebî Beltea’yý Mýsýr kralý Mukavkis’a göndermiþti. Peygamber efendimiz, onu göndermeden önce sordular:
- Ey Eshâbým! Mükâfatý Allahü teâlâdan beklemek üzere, þu mektubu, Mýsýr hükümdarýna kim götürür?
Bunun üzerine Hz. Hâtib, hemen yerinden fýrlayýp, ayaða kalktý ve Peygamberimize dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Ben götürürüm!
Bunun üzerine Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
- Ey Hâtib! Bu vazifeni, Allahü Teâlâ senin hakkýnda mübârek eylesin!
Hâtib bin Ebî Beltea hazretleri, mektubu Peygamberimizden aldý. Vedâ edip, evine gitti. Yol için hayvanýný hazýrladý. Âilesi ile de vedâlaþtýktan sonra yola çýktý. Önce Mýsýr’a vardý. Mukavkis’i orada bulamayýnca, Ýskenderiye’ye gitti. Orada hükümdarýn sarayýný buldu.
Kapýcý, içeriye almadan önce, maksadýný öðrendi. Kapýcý Hz. Hâtib’a çok hürmet etti. Onu hiç bekletmedi. Mukavkis, o sýrada adamlarýyla bir meclis kurmuþ bulunuyordu.
Hz. Hâtib, Mukavkis’in toplantý hâlinde olduðu yere yaklaþtý. Peygamberimizin mektubunu eline alýp, ona gösterdi. Mukavkis, mektubu görünce, Hâtib bin Ebî Beltea’yý yanýna getirmelerini adamlarýna emretti.
Müslüman Ol!
Huzuruna varýnca, Mukavkis, Peygamberimizin mektubunu Hz. Hâtib’dan aldý. Mektupta þöyle yazýyordu:
-Bismillâhirrahmânirrahîm, Allahýn kulu ve resûlü Muhammed’den Kibt’in [Eski Mýsýr halkýnýn] büyüðü Mukavkis’a, Allahü teâlânýn hidâyetine tâbi olana selâm olsun. Bundan sonra; ben seni Ýslâm’a dâvet ederim. Müslüman ol ki, selâmet bulasýn!
Allahü Teâlâ sana iki kat ecir versin. Eðer yüz çevirirsen, bütün Kibt’in vebâli senin üzerinedir.
Ey kitap ehli, sizin ve bizim aramýzda bir olan söze gelin! Allahü teâlâdan baþkasýna ibâdet etmeyelim ve O’na hiçbir þeyi ortak koþmayalým! Allahü teâlâyý býrakýp bâzýlarýmýz bâzýlarýný Rab edinmesinler! Eðer bu sözden yüz çevirirlerse, “Þâhid olunuz, biz Müslümanýz!” deyiniz!
Peygamberimizin mektubu okununca, Mukavkis, Hâtib hazretlerine, “Hayýrlýsý olsun!” dedi.
Mýsýr hükümdarý Mukavkis, kumandanlarýný, devlet adamlarýný toplayýp, Hâtib ile aralarýnda, þu konuþmalar geçti:
- Ben, anlamak istediðim bâzý þeyleri sana soracak, bu hususta seninle konuþacaðým.
- Buyur, konuþalým!
- Sizi gönderen zat, gerçekten bir Peygamber ise, kendisini öz yurdundan çýkarýp, baþka bir yere sýðýnmak zorunda býrakan kavminin aleyhinde niçin bedduâ etmedi?
- Sen, Îsâ bin Meryem’in bir Peygamber olduðuna inanýyorsun, deðil mi?
Çok Güzel Cevap Verdin
O, kavmi kendisini yakalayýp, öldürmek istediðinde, buna raðmen onlara bedduâ etmedi ve Cenâb-ý Hak, onu, dünya semâsýna kaldýrdý. Mükâfatlandýrdý.
Halbuki, o, kavminin helâk edilmesi için Allahü teâlâya duâ etse olmaz mýydý?
Hâtib’in bu cevabý üzerine, Mukavkis söyleyecek söz bulamadý ve bu sözü üç defa tekrarlattý ve sonunda dedi ki:
- Çok güzel cevap verdin. Gerçekten sen, hikmet sahibi bir zatýn yanýndan gelen hakîm bir kimsesin.
Hz. Hâtib Hz. Mûsâ zamanýndaki Firavun’u kasdederek Mukavkis’a dedi ki:
- Senden önce, burada bir hükümdar vardý. O, halkýna karþý, “En büyük ilâh benim!” diyerek Rab olduðunu iddia etmiþti. Allahü teâlâ da, onu dünya ve âhiret azaplarýyla cezâlandýrarak ondan intikam aldý. Sen ise, senden baþkasýndan ibret al da, baþkasýna ibret olma!
- Bizim için bir din vardýr. Biz bu dînimizi, ondan daha hayýrlýsý olmadýkça býrakmayýz!
-Senin baðlý olduðun ve daha hayýrlýsý olmadýkça býrakmayacaðýný söylediðin dîninden daha hayýrlý olan din, hiç þüphesiz Ýslâmiyet’tir. Biz seni Allahü teâlânýn bu son dînine, Ýslâmiyet’e dâvet ediyoruz ki, Allahü teâlâ dînini onunla tamamlamýþ, onu insanlara yeterli kýlmýþtýr.
Dahasý da yoktur. Bu Peygamber, yâni Muhammed (a.s), yalnýz seni deðil, bütün insanlarý dâvet etti. Bu Peygamber, insanlarý Ýslâm’a dâvet ettiðinde; Kureyþ, Ona karþý, insanlarýn en fazla tepki gösterip kaba davrananý; Yahûdiler, en fazla düþmanlýk edenleri; Hýristiyanlar da en yakýn olanlarý oldu.
Peygambere Ýtaat Emretmiþtir
Yemin ederim ki, Hz.Mûsâ (a.s)’ýn Hz.Îsâ (a.s)’ý müjdelemesi, ancak, Îsâ (a.s)’ýn Muhammed (a.s)’ý müjdelemesi gibidir. Binaenaleyh, bizim seni Kur’ân-ý kerîme dâvet etmemiz, senin Yahûdileri Ýncil’e dâvet etmen gibidir.
Bildiðin gibi, her Peygamber kendisini anlayýp idrâk edecek bir kavme gönderilmiþtir. Ve o kavmin, bu Peygambere itaat etmesi emredilmiþtir. Ýþte sen de bu Peygambere yetiþenlerden birisisin. Biz seni, Hz. Ýsâ’nýn da haber verdiði Muhammed aleyhisselâmýn dinine dâvet ediyoruz.
Hz. Hâtib’in, kendisini çok açýk bir þekilde Ýslâmiyet’e dâvet etmesi üzerine, Mukavkis dedi ki:
- Ben bu Peygamberin hâline baktým, emirlerinde ve yasaklarýnda aslâ akla uygun olmayan birþey bulamadým. Anladým ki, bu kiþi sihirbaz deðildir. Kâhin ve yalancý da deðildir. Peygamberlik alâmetlerinden bâzý halleri kendinde buldum.
Gizli olan þeyleri meydana çýkarmak, bu alâmetlerdendir. Bâzý sýrlardan haber vermek, bu kiþiden ortaya çýktý. Hele biraz düþüneyim.
Beþ Vakit Namazý Emrediyor
Mukavkis, Hz. Hâtib bin Ebî Beltea’yý Mýsýr’da 5 gün misâfir etti. Çok hürmet edip, ikramlarda bulundu. Mukavkis, bir gece haber salýp, Hz. Hâtib’i huzuruna çaðýrtýp, Peygamber efendimiz hakkýnda birçok sorular daha sordu. Yanlarýnda, Arapça konuþan tercümanýndan baþka kimse yoktu. Mukavkis’la aralarýnda þu konuþmalar geçti:
- Onun hakkýnda soracaðým þeylere doðru cevap verir misin? Ashâbýnýn arasýnda seni seçip gönderdiðini biliyorum. Ben sana üç þey soracaðým.
- Ýstediðin þeyi sor! Ben sana ancak doðruyu söyleyeceðim.
- Muhammed, insanlarý neye dâvet ediyor?
- Yalnýz Allahü teâlâya ibâdet etmeye dâvet ediyor. Gece ve gündüzde beþ vakit namaz kýlmayý emrediyor. Ramazan orucunu tutmayý, Kâbe’ye hac etmeyi, verilen sözde durmayý emrediyor. Kan ve ölmüþ hayvan etini yemekten men ediyor.
- Onun þekil ve þemâlini, fizikî görünüþünü bana târif et!
Hz. Hâtib bin Ebî Beltea kýsaca târif etti. Birçoðunu saymamýþtý. Bunun üzerine Mukavkis dedi ki:
- Anlatmadýðýn daha bâzý þeyler kaldý. Öyle ki, gözlerinde azýcýk kýrmýzýlýk, sýrtýnda Peygamberlik mührü vardýr. Kendisi hayvana biner, harmanî [sof] giyer, hurma ve az etli yemekle geçinir. Amcalarý veya amcaoðullarý tarafýndan korunur.
- Bunlar da onun sýfatýdýr.
- Ben gelecek bir Peygamber kaldýðýný biliyordum. Fakat onun Þam’dan çýkacaðýný sanýyordum. Çünkü daha önceki Peygamberler hep oradan çýkmýþlardý. Gerçi son Peygamberin Arabistan’da, sertlik, darlýk, yokluk ülkesinden çýkacaðýný da kitaplarda görmüþtüm.
Halkým Beni Dinlemez
Allah’ýn kitabýnda sýfatlarýný yazýlý bulduðumuz Peygamberin ortaya çýkma zamaný da, tam bu zamandýr. Biz, onun vasfýný; “Ýki kýz kardeþi bir nikâh altýnda birleþtirmez, hediyeyi kabûl eder, sadakayý kabûl etmez. Fakirlerle, yoksullarla oturur, kalkar” diye de kitapta yazýlý bulmuþtuk.
Ona uymak hususunda Kibtîler beni dinlemezler. Ben saltanatýmdan da ayrýlamayacaðým. Bu hususta çok cimriyim. O Peygamber, ülkelere hâkim olacak, kendisinden sonra da Sahâbîleri, bu topraklarýmýza kadar gelip konacaklar. En sonunda þuradakilere galip geleceklerdir.
Ben Kibtîlere bundan ne bir kelime anarým, ne de hiçbir kimseye, bu konuþmamý bildirmek isterim.
Mukavkis, Arapça yazan kâtibini çaðýrdý. Peygamberimizin mektubuna þöyle cevap yazdýrdý:
“Abdullah’ýn oðlu Muhammed’e, Kiptîlerin büyüðü Mukavkis’tan, Selâm, senin üzerine olsun. Gönderdiðin mektubunu okudum. Orada zikrettiðin þeyi ve yaptýðýn dâveti anladým. Ben de bir Peygamberin geleceðini biliyordum. Ama onun Þam’dan çýkacaðýný zannediyordum.
Elçine ikramda bulundum. Sana Kibtîlerin yanýnda büyük deðeri bulunan iki câriye ile giyecek elbise gönderdim. Bir de binmen için iki binek hayvaný hediye ettim.”
Hemen Memleketine Dön!
Mukavkis, bundan baþka ne bir þey yaptý, ne de Müslüman oldu. Hz. Hâtib bin Ebî Beltea’ya dedi ki:
- Hemen memleketine, sahibinin yanýna dön! Onun için iki câriye, iki binek hayvaný, bin miskal altýn, yirmi takým Mýsýr iþi ince elbise ve daha baþka hediyeler gönderilmesini emrettim.
Senin için de, yüz dinar ve beþ takým elbise verilmesini söyledim. Yanýmdan ayrýlýp git! Sakýn, Kibtîler, senin aðzýndan tek kelime bile iþitmesinler!
Mukavkis, Peygamber efendimize ayrýca billûr bir kadeh, kokulu bal, sarýk, Mýsýr keten kumaþý, öd, misk gibi güzel kokular, baston, bir kutu içinde sürmelik, gül yaðý, tarak, makas, misvak, ayna, iðne ve iplik de hediye etti.
Mukavkis, Hâtib hazretlerine, Peygamberimiz hakkýnda, “Sürme kullanýr mý?” diye sormuþtu. Hz. Hâtib da, “Evet! Aynaya bakar, saçýný tarar, seferde, hazarda, aynayý, sürmedanlýðý, taraðý, misvaki yanýndan ayýrmaz!” demiþti.
Mukavkis’in, Peygamberimize hediye olarak gönderdiði iki câriye Mâriye ve kardeþi Þîrîn’di. Hâtib bin Ebî Beltea yolda, bunlara Müslüman olmalarýný teklif edince, kabûl edip, Müslüman olmuþlardý.
Peygamberimiz Hz. Mâriye’yi haným olarak kabûl edip, onunla evlendi. Oðlu Hz. Ýbrâhim, ondan olmuþtu. Þîrîn’i de Ashâbýndan, “Þâir-i Nebî” olan Hassân bin Sâbit’e verdi. En iyi cins ve beyaza çok yakýn gri tüylü iki binek hayvanýndan katýra “Düldül”, merkebe de “Ufeyr” veya “Yafur” adý takýldý.
Muhâfýz Askerlerle Gönderdi
O güne kadar Arabistan’da ak tüylü katýr görülmemiþti. Müslümanlarýn ilk gördüðü ak tüylü katýr, düldül oldu. Peygamber efendimiz, hediye edilen billûr kadehle su içerdi.
Hz. Hâtib bin Ebî Beltea, Mukavkis’in yanýnda kýsa bir müddet kaldý. Halbuki yabancý heyetler, Mukavkis’in yanýnda bir ay veya daha fazla kalýrlardý. Hz. Hâtib 5 gün kaldýktan sonra, Mukavkis’in ülkesinden ayrýldý. Mukavkis, Hâtib hazretlerini Arap yarýmadasýna muhafýz askerlerle gönderdi.
Bunlar, Arabistan’a ayak bastýklarý sýrada, Þam’dan Medîne-i Münevvere’ye gitmekte olan bir kâfileye rastladýlar. Hz. Hâtib kâfileye katýlarak Mýsýrlý askerleri geri gönderdi.
Hz. Hâtib hediyelerle Medîne’ye gelip, Resûlullahýn huzuruna kavuþtu. Peygamberimiz de, Mukavkis’in hediyelerini kabûl etti. Hz. Hâtib, Mukavkis’in mektubunu verip, sözlerini nakledince, Peygamberimiz buyurdu ki:
- Ne kötü adam! Saltanatýna kýyamadý. Hâlbuki îman etmesine mâni olan saltanatý ise, kendisinde kalmayacak!
Ashâbým Hasta Olmaz
Mukavkis’in gönderdiði hediyelerden biri de, bir doktor idi. Doktor gelince dedi ki:
- Efendim! Mukavkis, beni, size hizmet için gönderdi. Hastalarýnýza bedava bakacaðým!
Resûlullah efendimiz kabûl buyurdu. Doktora, bir ev verdiler. Her gün nefîs yiyecek, içecek götürdüler. Günler, aylar geçti. Bir Müslüman, doktora gelmedi. Doktor, utanýp gelerek dedi ki:
- Efendim! Buraya, size hizmet etmeye geldim. Bugüne kadar, bir hasta gelmedi. Boþ oturdum, yiyip içip, rahat ettim.
Müsaade Ederseniz, Artýk Gideyim
Resûlullah efendimiz tebessüm ederek buyurdu ki:
- Sen bilirsin! Eðer daha kalýrsan, misâfire hizmet etmek, ona ikramda bulunmak, Müslümanlarýn baþta gelen vazifesidir. Gidersen de uðurlar olsun!
Yalnýz þunu bil ki, burada senelerce kalsan, sana kimse gelmez. Çünkü, Ashâbým hasta olmaz! Ýslâm dîni, hasta olmamak yolunu göstermiþtir. Ashâbým temizliðe çok dikkat eder. Acýkmadýkça birþey yemez ve sofradan da, doymadan kalkar!
Doktor, ülkesine geri döndü. Rum Ýmparatoru Heraklius’un da Resûlullah efendimize böyle bir doktor gönderdiði, onun da bu þekilde geri döndüðü kaynaklarda bildirilmektedir.
Mukavkis, Peygamberimizin mektubuna çok hürmet gösterip, fil diþinden yapýlmýþ bir kutu içine koymuþ, kutuyu da mühürleyip bir câriyesine teslim etmiþti.
Bu mektup 1850 senesinde Mýsýr’ýn Ahmin bölgesinde eski bir manastýrdaki Kibt kitaplarý arasýnda bulunmuþ ve Osmanlý Padiþahý Sultan Abdülmecid Hân tarafýndan satýn alýnarak, Ýstanbul Topkapý Sarayýnda, Mukaddes Emânetler Bölümüne konmuþtur. Orada muhafaza edilmektedir.
Yine Elçilik Yaptý
Peygamber efendimizin âhirete teþriflerinden sonra, Hz. Ebû Bekir zamanýnda, Hz. Hâtib tekrar Mýsýr’a elçi olarak gönderildi. Ebû Bekir’in hilâfetinden sonra, Hz. Ömer devrinde de bu vazifesini çok iyi bir sûrette yapan Hz. Hâtib, Mukavkis ile bir anlaþma imzaladý. Bu anlaþma; Mýsýr’ý fetheden Amr Ýbnü’l Âs zamanýna kadar yürürlükte kaldý.
Hâtib bin Ebî Beltea hazretleri, 650 senesinde Medîne’de vefât etmiþtir. Cenâzesini Hz. Osman kýldýrmýþ ve Bakî kabristanýna defnedilmiþtir.
Ashâb-ý kirâmýn Muhâcirlerinden ve Bedir harbine katýlanlardan olan Hz. Hatîb bin Ebî Beltea’nýn künyesi, “Ebû Muhammed” veya “Ebû Abdullah”týr. Kendisinin, Yemen’deki Kahtanî kabîlesine veya Necm bin Adiyy kabîlesine mensup olduðu zikredilmektedir. Babasý, Ebû Beltea’dýr. Doðumu hakkýnda kesin bir tarih bildirilmemiþtir.