Ashabý Kiram
Pages: 1
Ukbe Bin Amir By: ayten Date: 03 Ekim 2010, 18:17:17
102)Ashâb-ý suffadan: UKBE BÝN ÂMÝR


Hz.Ukbe bin Âmir, Medîne otlaklarýnda koyun güderdi. Peygamber efendimizin Medîne'ye hicret ettiðini de daðda haber almýþtý. Artýk orada duramazdý. Gidecek, o yüce Peygamberi görecekti. Koyunlarý oracýkta býraktý, doðruca Medîne'nin yolunu tuttu. Geldi, Resûlullahý sordu. Misâfir kaldýðý evi öðrenir öðrenmez soluðu huzurunda aldý.

 
Suffa Ashâbýndan Oldu

Kâinatýn Efendisini karþýsýnda görünce çok sevindi, birden dünyasý geniþledi, gönlü aydýnlandý. Uçacak gibiydi. Ýçi içine sýðmýyordu. O zamana kadar böyle bir heyecan yaþamamýþ, bu kadar sevinmemiþti. Rûhundaki deðiþikliklere kendisi de inanamaz olmuþtu. Dedi ki:

 
- Yâ Resûlallah! Size bî'at edeceðim.

 
Resûl-i ekrem efendimiz hakikat nûrlarýndan inciler saçtý önüne. Yüce dînin esaslarýný öðretti. Ukbe en ufak bir tereddüt bile göstermedi. Hemen bî'at edip mü'minler arasýnda yer almakta gecikmedi. Ukbe artýk bir sahâbiydi. Hem de Suffe Ashâbýnýn içinde yer alan seçkin bir Sahâbî.

 
Hz.Ukbe bundan sonra her þeyi terkederek kendisini tamamen ilme verdi. Peygamberimizin hayat dolu sohbetini artýk hiç kaçýrmýyordu. Ondan ilim ve ma'rifet meyveleri derliyordu. Peygamberimiz de Ukbe'nin ilme olan aþýrý arzûsunu bildiði için kendisiyle husûsî olarak ilgileniyordu.
 

Bir gün Hz. Ukbe'ye hitâben þöyle buyurdu:
 

- Kur'ân-ý Kerîm de bazý sû'reler vardýr. Cenâb-ý Hak o sûrelerin bir benzerini ne Tevrât'ta, ne Ýncil'de, ne Zebûr'da ve ne de Kur'ân-ý Kerîmde indirmemiþtir. Hiçbir geceni onlarý okumadan geçirme. Bunlar: Ýhlâs, Felâk, ve Nâs sûreleridir.


Bu sözleri kulaklarýna küpe edinen Ukbe þöyle der:

 
- O günden sonra her gece bu sûreleri okumadan yatmadým. Hep okudum.

 
Hz. Ukbe bilmediklerini, öðrenmek istediði husûslarý Peygamberimizden sormaktan çekinmezdi. Böylece pek çok þeyi öðrenme imkânýný bulmuþtu. Bir gün Peygamberimizin yanýna yaklaþtý, mübârek ellerini tuttu ve þöyle dedi:

 
- Yâ Resûlallah, iyilik ve ibâdetin üstün olanlarýnýn hangisi olduðunu söyler misiniz?

 
- Hâlini sormayanýn hâlini sor. Sana bir þey vermeyene vermeye bak. Sana haksýzlýk edeni de affet.

 
- Ya Resûlallah, kurtuluþ nerededir?

 
- Diline sahip ol, evin sana dar gelmesin. Sýrrýný yayma. Günâhlarýn için aðla.

 
Sen Hüküm Ver

Bunlar zor iþlerdi. Nefse aðýr gelen hizmetlerdi, fakat Cennete kavuþturuyordu. Bunun için her þeyden önce böyle nefse zor gelen amelleri iþleyerek Allahü teâlânýn rýzâsýný elde etmek lâzýmdý. Hz. Ukbe'nin öðrenme husûsundaki bu gayreti onun kýsa zamanda âlim Sahâbîler arasýna girmesine sebep oldu. Öyle ki, Hz. Ukbe, Peygamberimizin zamanýnda ictihâd edebilecek seviyeye geldi. Hattâ bir defasýnda Peygamberimiz kendisine müracaat eden iki dâvâlý hakkýnda hüküm verme iþini ona býraktý. Ukbe:

 
- Siz daha lâyýksýnýz yâ Resûlallah! Anam, babam size fedâ olsun, dedi.

 
Fakat Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

 
- Sen hüküm ver!

 
- Neye göre hüküm vereyim yâ Resûlallah?

 
- Kendi ictihâdýna göre hüküm ver. Eðer hükmünde isâbet edersen sana on sevâb verilir. Ýsâbet etmezsen bir sevâb kazanýrsýn.

 
Hz. Ukbe bir gün on iki arkadaþýyla birlikte Peygamberimizden bir þeyler öðrenmek düþüncesiyle yola çýktý. Yanlarýnda develeri de vardý. Onlarý baþý boþ býrakmak istemediler. Dediler ki:


- Ýçimizden birisi develerimizi otlatsa da, kalanýmýz Resûlullah efendimizle sohbet etsek. Sonra öðrendiklerimizi ona bildiririz.

 
Hz. Ukbe gerçi Peygamberimizin sohbetinde bulunmayý çok arzuluyordu. Fakat develerin yanýnda birisinin kalmasý gerektiðine de inanýyordu. Arkadaþlarýný kendi nefsine tercih ederek, "Siz gidin. Develeri ben otlatýrým" dedi. Sonrasýný kendisi þöyle anlatýr:

 
Kim Güzelce Abdest Alýrsa

"Arkadaþlarým gideli bir hayli olmuþtu. Kendi kendime dedim ki:

-Galiba aldandým. Arkadaþlarým Resûlullah’tan benim duymadýklarýmý dinliyor, öðrenmediklerimi öðreniyorlar.

 
Sonra þehre gittim. Yolda sahâbîlerden bir grupla karþýlaþtým. Ýçlerinden biri, Peygamberimizin, "Kim güzelce abdest alýrsa, günâhýndan temizlenerek annesinden yeni doðmuþ gibi olur" buyurduðunu söyledi. Hayret etim. Benim hayretimi fark eden Ömer bin Hattâb dedi ki:

 
- Hele sen ondan önceki hadîsi dinlemeliydin. Ondaki müjde daha fazla idi.

 
- Ne olur, onu da sen söyle!

 
Bunun üzerine O da, Resûlullahýn, "Kim Allah’a hiçbir þeyi ortak koþmadan ölürse, Allah ona Cennet kapýlarýný açar. O da istediði kapýdan Cennete girer. Cennetin sekiz kapýsý vardýr" buyurduðunu söyledi.

 
Tam bu sýrada Resûlullah efendimiz geldi. Ben de tam karþýsýnda oturdum, dinlemeye baþladým. Fakat benden yüzünü çevirdi. Dedim ki:
 

- Ey Allah’ýn Resûlü! Anam babam size fedâ olsun. Niçin benden yüzünüzü çeviriyorsunuz?

 
Resûl-i ekrem efendimiz buyurdu ki:

 
- Sence bir kiþinin istifâdesi mi daha kýymetli, yoksa on iki kiþinin mi?

 
Hatâmý anlamýþtým."

 
Hz. Ukbe, Peygamber efendimize karþý son derece hürmetkârdý. Öyle ki, Resûlullahýn huzurunda deveye binmeyi hürmetsizlik sayardý. Birgün Peygamberimizle birlikte bir yere gidiyordu. Peygamberimiz deveye binmiþti. Kendisi yaya idi.

 
Resûlullah efendimiz onu terkisine almak istedi.
 

- Ey Ukbe! Binmiyor musun? buyurdu.
 

Hz. Ukbe dedi ki:

 
- Yâ Resûlallah! Edebsizlik etmekten korkuyorum,
 

Peygamberimizin ýsrar etmesi üzerine, onun emri edepten üstündür diyerek mahcûb bir hâlde deveye bindi.

 
Allahü Teâlâ Onun Ayýbýný Örter

Hz.Ukbe, mü'min kardeþlerinde gördüðü kusurlarý, kabahatleri açýða vurmazdý. Baþkalarýnýn kusurlarýný araþtýrmadýðý gibi, yanýnda baþkasýnýn kabahatlerinin anlatýlmasýndan da rahatsýz olurdu. Bir defasýnda hizmetçisi, komþunun bir hatâsýný söyledi. Hz. Ukbe, hizmetçiye kýzmadý. Ona nasîhat etti. Bunun iyi bir þey olmadýðýný anlattý. Sonra da þu hadîs-i þerîfi rivâyet etti:

 
"Kim dünyada bir mü'minin ayýbýný örterse, Allahü teâlâ da Kýyâmet günü onun ayýbýný örter."

 
Hz. Ukbe'nin; hadîs, mîrâs taksimi ve hitâbet gibi sahalarda müstesnâ bir yeri vardý. Kur'ân-ý kerimi güzel okuyan, sesiyle süsleyen sahâbîlerdendi. Hattâ Hz. Ömer ona Kur'ân-ý kerîm okutturur ve büyük bir huþû ile dinlerdi.

 
Hz. Ukbe'nin bir diðer husûsiyeti de askerlik sanatýna olan merakýydý. Fýrsat buldukça Peygamber efendimizin, (Hiçbiriniz ok atýþý yapmaktan geri durmasýn) ve (Bir ok sebebiyle Allah üç kiþiyi Cennete koyar: Oku hayýrlý bir iþte kullanmak maksadýyla yapan ustasýný, onu ataný ve atana yardýmcý olaný) gibi hadîsleri hatýrlatýyordu. Böylece cihâd rûhunun devamlý uyanýk kalmasýný, Müslümanlarýn düþmana karþý tâlim yapmaya ehemmiyet vermelerini istiyordu.
 

Yollarýn En Hayýrlýsý

Hz.Ukbe, Peygamberimizin Ýstanbul'un fethi için verdiði müjdeyi kalbinin derinliðinde bir sýr gibi saklýyordu. Hicretin 52. senesinde Hz. Muaviye'nin Ýstanbul'un fethi için hazýrladýðý orduda vazife aldý. O sýralar Mýsýr vâlisi olduðu için Mýsýr'dan hazýrlanan birliðin kumandanlýðýný yaptý. Hicretin 58. senesinde vefât etti.
 

Mýsýr'da vâli iken Peygamberimizden rivâyet ettiði bir hutbenin meâli þöyledir:

 
- Ey insanlar! Sözlerin en iyisi, Allahü teâlânýn kitâbýdýr. Yollarýn en hayýrlýsý, benim yolumdur. Sözlerin en deðerlisi, Allahü Teâlâyý anmaktýr. Kýssalarýn en deðerlisi, Kur'ân-ý Kerîmdir. Amellerin en iyisi, farz olan amellerdir. Ýþlerin en kötüsü, bu yolda yapýlan deðiþikliklerdir. Bid'atlerin hepsi dalâlettir, sapýklýktýr.

 
Ölümlerin en þereflisi, þehitlerin ölümüdür. Körlüðün en kötüsü, hidâyete erdikten sonra sapýklýða düþmektir. Ýlmin en iyisi, faydalý olandýr. Veren el, alan elden üstündür. Az ve yeterli olan mal, çok olan ve azdýran servetten iyidir. Piþmanlýðýn en kötüsü, Kýyâmet günü duyulan piþmanlýktýr.

 
En büyük hatâ, yalan söylemektir. En hayýrlý zenginlik, gönül zenginliðidir. En iyi azýk, takvâdýr. Hikmetin baþý, Allah korkusudur. Kalbde yer alan þeylerin en iyisi, hakîkî îmândýr. Ölüler için yüksek sesle aðlayýp dövünmek câhiliyye âdetlerindendir. Devlet malýna el uzatmak, Cehennemden ateþ közleri çalmaktýr. Altýn ve gümüþü biriktirip zekâtýný vermemek, insanýn, vücudunu Cehennem ateþiyle daðlamasýdýr. Ýçki kötülüklerin anasýdýr. Kazançlarýn en kötüsü fâizdir. Yiyeceklerin en kötüsü yetimin malýdýr. Bahtiyar insan, baþkasýndan ders alabilendir.

 
Topraða Gireceksiniz

Hepiniz nihayet birkaç metrelik topraða gireceksiniz. Her iþ neticesiyle deðerlendirilir. Amellerde geçerli olan, amelin sonudur. Gelmesi muhakkak olan þey, uzak olsa da yakýndýr. Mü'mine sövmek fâsýklýktýr. Mü'minin gýybetini etmek Allahü teâlâya karþý gelmektir. Mü'minin kanýna tecâvüz etmek ne kadar harâm ise, malýna tecâvüz etmek de o kadar harâmdýr. Kim kötü bir iþ yapmak için Allah adýna yemin ederse, Allahü teâlâ onu yalancý çýkarýr. Kim sabrederse, Allah sevâbýný kat kat verir.

 
Allahým, beni ve ümmetimi baðýþla! Allahým, beni ve ümmetimi baðýþla! Allah’tan beni ve sizi affetmesini dilerim.


radyobeyan