Suheyb-i Rumi By: ayten Date: 03 Ekim 2010, 18:11:38
104)Allah yolunda malýný mülkünü terk eden sahâbî: SÜHEYB-Ý RUMÝ
Ka'be-i muazzamanýn güneyinde, yüksekçe bir yerde, Hz. Erkam'ýn evi bulunuyordu. Ka'be'ye güney tarafýndan gelmek isteyen bu evin önünden geçmek durumunda idi. Ev yüksekte olduðundan Ka'be rahat olarak görünürdü. Ayrýca Hz. Erkam, Mekke'nin ileri gelenlerinden, itibarý çok olan bir zât idi ki, herkes kendisine hürmet ve ikrâm ederdi.
Bu gibi sebeplerden dolayý, Peygamber efendimiz ve diðer Müslümanlar burada toplanýrlar, emniyetli bir yer olduðu için ibâdetlerini rahat yaparlardý. Yeni Müslüman olmak isteyenler de bu eve gelir, Müslüman olmakla þereflenirdi. Bunun için, bu eve Dar'ül-Ýslâm ve Dârül-Erkam gibi isimler verilmiþti.
Müslüman Olacaðým
Bir gün Hz. Ammâr bin Yâser, Hz. Erkam'ýn evinin önünde Hz. Süheyb bin Sinan'a rastladý. O'na sordu:
- Burada ne yapýyorsun?
- Sen ne yapýyorsun?
- Ben içeri gireceðim ve Hz. Muhammed'in sözlerini dinleyip bildirdiði dîne gireceðim. Müslüman olacaðým.
- Ben de ayný maksatla buraya geldim.
Ýkisi de ayný maksatla geldiklerini söyleyince, beraber içeri girdiler. O sýrada Peygamber efendimiz de orada bulunuyordu. Müslüman oldular, akþama kadar orada kaldýlar. Akþamdan sonra evlerine gittiler.
Peygamber efendimiz, Ýslâmiyet’i tebliðden önce de Hz. Süheyb bin Sinan ile konuþurlar ve birbirlerini severlerdi. Süheyb bin Sinan, Abdullah bin Ced'an'ýn azâdlý kölesi idi. Müslüman olduðunu açýklamaktan çekinmeyen yedi mücâhid Sahâbîden biri idi.
Hz. Süheyb, Müslüman olduðunu açýkladýktan sonra Mekke'li müþriklerin, þiddetli hücum ve iþkencelerine mâruz kaldý. Müþrikler daha çok, kimsesi olmayan zavallýlara iþkence ederlerdi. Hz. Süheyb, Mekke'de akrabasý, dayanaðý olmayan bir zât olduðu için, müþrikler kendisine çok zulmederler, konuþamayacak hâle getirinceye kadar döverlerdi. Demir gömlek giydirirler, en sýcak günde, güneþ altýnda tutulur, üstüne de yük bindirirlerdi.
Zevk Alan Kimseleriz
Bir gün, Hz. Habbâb ve Hz. Ammâr'la birlikte giderlerken, Kureyþ müþriklerinden bazýlarý ile karþýlaþtýlar. Müþrikler bunlarý görünce:
- Ýþte Muhammed'e tâbi olan kimseler, diye alay ettiler ve bazý uygunsuz sözler söylediler.
Hz. Süheyb onlara cevâben buyurdu ki:
- Evet! Allahü teâlânýn Peygamberine tâbi olan, Onunla beraber bulunmaktan zevk alan kimseler biziz. Hz. Muhammed'e biz inandýk, siz inanmadýnýz. Biz O'nun söylediklerinin, bildirdiklerinin hepsinin doðru olduðunu kabûl ettik. Siz yalanladýnýz. Bütün üstünlük ve fazîletler Ýslâmiyet’te, bütün zillet ve felâketler de müþrikliktedir. Müslümanlýkta aþaðýlýk, müþriklikte üstünlük yoktur.
Hz. Süheb böyle söyleyince inanmayanlar üzerine saldýrdýlar. Hz. Süheyb bin Sinan'ý dövdüler. Öyle ki, konuþamayacak, ne söylediðini bilemeyecek hâle geldi.
Hz. Süheyb bütün bu iþkencelere tahammül ediyordu. Yapýlan eziyetler onun için, hak yolda sabýr ve sebât için bir teþvik oluyordu. Îmâný kat kat artýyor, müþriklerin onu hak yoldan döndürme gayretleri boþa gidiyordu.
Hz. Süheyb, Mekke'de kendi gayretleriyle büyük bir servet elde edip hayli zengin oldu. Medîne-i münevvereye hicret edeceði müþrikler tarafýndan haber alýnýnca yolu kesildi. Dediler ki:
- Sen Mekke'ye fakir olarak geldin. Çok mal ve servete kavuþtun. Þimdi hem kendin gideceksin, hem bunca malý götüreceksin buna izin vermeyiz.
Kendiniz Bilirsiniz
Hz. Süheyb, onlara buyurdu ki:
- Ey müþrikler. Beni iyi tanýrsýnýz ki, çok iyi ok atarým. Eðer üzerime gelirseniz, ok çantamdaki oklarýn hepsini size atarým ve sonra kýlýcýmý çekerim. Bunlardan biri elimde bulundukça bana birþey yapamazsýnýz, kendiniz bilirsiniz.
Fakat Hz. Süheyb'in, Peygamber efendimize olan muhabbeti, baðlýlýðý ve O'na kavuþmak arzûsu ve Medîne-i münevvereye gidip ibâdetlerini rahatça edâ edebilmek isteði o kadar çoktu ki, yanýnda bulunan bütün mallarýnýn ve alacaklarýnýn, Peygamber efendimizin sevgisi yanýnda hiç kýymeti yoktu. Bu sebeple hiç vakit kaybetmemek, bunlarla oyalanmamak için onlara dedi ki:
-Yanýmdaki ve Mekke'de bulunan mallarýmý size verirsem önümden çekilir misiniz, yolumu açar mýsýnýz?
Hak ve hakikatlerden nasîbi olmayan müþriklerin de arzûsu buydu. Hemen kabûl ettiler. Hz. Süheyb, yanýnda bulunan bütün mallarýný verdi, Mekke'deki mallarýnýn da yerini tarif edip müþriklerin elinden kurtuldu ve hiç parasýz olarak yoluna devam etti.
Mekke ile Medîne arasýndaki yolda binbir zahmet, tahammülü mümkün olmayan güçlüklerle karþýlaþtý. Fakat sevgili Peygamberimize kavuþmanýn heyecaný ile bütün sýkýntýlardan zevk alarak yoluna devam etti. Peygamber efendimiz, beraberlerinde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer olduðu hâlde Hz. Külsüm bin Hedm'in hânesine misâfirdiler. Önlerinde de ev sâhibinin getirdiði yaþ hurmalar vardý.
Hz. Süheyb Peygamber efendimizin huzuruna geldiðinde gözü aðrýyordu. Yolda çok acýkmýþ ve susamýþtý. Bu sebeple Peygamber efendimizin önlerinde hazýr bulunan taze hurmalardan yemeye baþladý. Hz. Ömer:
Yâ Resûlullah! Süheyb'i görüyor musunuz, hem gözü aðrýyor, hem yaþ hurma yiyiyor, dedi.
Birisi Saðlamdýr
Peygamber efendimiz de Hz. Süheyb'e lâtife ile buyurdu ki:
-Gözlerinde rahatsýzlýk var, yine de hurma yiyorsun.
Hz. Süheyb de cevaben dedi ki:
Yâ Resûlallah! Gözümün birisi saðlamdýr. Onun hakkýný yiyorum.
Peygamber efendimiz ve orada bulunanlar, bu cevap hoþlarýna gittiðinden tebessüm ettiler. Sonra Süheyb baþýndan geçenleri anlattý:
Yâ Resûlallah, Mekke'den, Medîne'ye hicret etmek için yola çýktýðým zaman, müþrikler beni yakaladýlar. Onlara bütün servetimi teklif ettim. Onlar da kabûl ettiler. Bütün malýmý vererek kendimi ve ailemi kurtararak huzurunuza geldim.
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Süheyb kazandý, Süheyb kazandý, Ebû Yahyâ kazandý! Satýþ kârlý çýktý. Satýþ kârlý çýktý.
Sonra Hz. Süheyb hakkýnda nâzil olan:
وَمَا اَنْفَقْتُمْ مِنْ نَفَقَةٍ اَوْ نَذَرْتُمْ مِنْ نَذْرٍ فَاِنَّ اللّهَ يَعْلَمُهُ وَمَا لِلظَّالِمينَ مِنْ اَنْصَارٍ
"Ýnsanlardan bir kýsmý, Allahü teâlânýn rýzâsýný isteyerek O'na ibâdet yolunda kendini ve malýný fedâ ederler"[731] âyet-i kerîmesini okudular.
Hz. Süheyb-i Rûmî, niþan almakta ve ok atmakta çok mahir idi. Baþta, Bedir, Uhud ve Hendek olmak üzere bütün gazâlarda bulundu. Çok büyük gayret ve kahramanlýklar gösterdi. Buyurdu ki:
-Her zaman, Resûlullah’ýn yanýnda bulundum. Bütün bîâtlerde, bütün gazâlarda ve seferlerde hep yanlarýndaydým. Hiç bir zaman Resûlullah ile benim aramda bir düþman bulunmamýþtýr. O'na bir zarar gelmemesi için kendi vücudumu siper ettim. Bu durum, O âhirete irtihâl edinceye kadar devam etti.
Arabým Dersin
Bir gün Hz. Ömer kendisine takýldý:
- Yâ Süheyb! Oðlunun adý Hamza olduðu hâlde, Ebû Yahyâ yanî Yahyâ'nýn Babasý diye tanýnýrsýn. Rûmî olduðun hâlde, Arabým dersin. Bir de çok harcýyorsun. Niçin?
Hz. Süheyb gülerek, þu cevabý verdi:
- Ebû Yahya künyesini, bizzat Resûlullah efendimiz verdiler. Soyum Nemr neslindendir ama, Rumlarýn eline esir düþmüþüz. Çok harcamama gelince, çok harcýyorum ama, hep Allah yolunda sarf ediyorum. Zîrâ sevgili Peygamberimizden duydum, buyurdu ki:
"Sizin hayýrlýnýz, selâmý güzelce alýp veren. Bir de, çokça ikâm eden kimsedir."
Hz. Ömer, Hz. Süheyb'i çok severdi. Hz. Ömer, Ebû Lü'lû kâfiri tarafýndan yaralanýnca, yerine geçecek halîfeyi seçmek için þûra ehlini tayin edip, yeni halîfe seçilinceye kadar Hz. Süheyb'in kendisinin yerine vekil olmasý ve cenâze namazýný kýldýrmasý için vasiyet etti.
Hz. Süheyb, üç gün müddetle cemâate namazlarý kýldýrdý. Bu mukaddes vazîfeyi büyük bir ihtimam ve hassasiyetle yerine getirdi. Hz. Ömer'in cenâze namazýný da kýldýrdý. Bu esnada gösterdiði dikkat ve itina ile herkesin takdir ve tasvibini kazandý.
Hz. Süheyb, herkese iyilik eder, çok yemek yedirirdi. Ýkrâm ve ihsânlarý çok idi. 70 yaþýnda, 658'de Medîne-i münevverede vefât etti. Bâki kabristanýna defnolundu.
Orta boylu, buðday tenli, kýrmýzý benizli, saçlarý sýk ve siyah, yakýþýklý bir zât idi. Çocuklarý Habib, Hamza, Sa'd, Salih, Seyfi, Ubbâd, Osman ve Muhammed'dir.
Süheyb'i Sevsin
Resûlullah efendimiz Süheyb'i çok severdi. Buyurdu ki:
- Bir kimse Allah’a ve Ahiret gününe inanýyorsa, bir ananýn evlâdýný sevmesi gibi Süheb'i sevsin.
Süheyb'in babasý, Nemr soyundan Sinan, anasý Kuayd kýzý Selma'dýr. Hep birlikte Übülle þehrinde yaþýyorlardý. Dedesi, Musul civârýndaki bu þehrin Hâkimi idi.
Günün birinde, Bizanslýlar hücum ettiler. Çok kimseyle birlikte, Küçük Süheyb de esir düþtü. Uzun müddet, Rumlarýn elinde kaldý. Ýþte bu yüzden, Süheyb-i Rûmî olarak anýlmýþtýr.
O'nu, Mekkeli Abdullah bin Ced'an satýn aldý. Bir müddet sonra da, iyi hareketlerinden dolayý âzâd etti...
Hz. Süheyb, orta boylu, kýrmýzý yüzlü, çok cömert ve lâtifeyi seven bir zât idi. Resûlullah’ýn hadîslerine büyük önem verir, hata ederim endiþesiyle hadîsleri nakletmezdi. Niçin nakletmiyorsun diyenlere buyurdu ki:
-Vallahi ben Resûlullah’ýn hadîslerini bile bile nakletmiyorum. Ýsterseniz gelin size Peygamber efendimizin savaþlarýný ve yanlarýnda bulunduðum sýrada gördüðüm þeylerin hepsini anlatayým. Fakat, "Peygamber efendimiz þöyle buyurdu" demeye gelince, ben onu yapamam.
radyobeyan