Sizden Gelenler( Kuran-ý Kerim)
Pages: 1
Kuran tarih ve tarihsellik By: sumeyye Date: 03 Ekim 2010, 15:32:14
Kur'an, Tarih ve Tarihsellik

Ýslam tarihinin bilinen çok yönlü gerçeklerinden biri þudur: Birden fazla dinamiðin rol aldýðý ve helezonik zaman kavramýna uygun olarak neredeyse tamamý iniþ çýkýþlarla geçen bu tarihte ortaya konan düþünce, bilgi, irfan ve sanat mirasýnýn ilham kaynaðýný Kur'an teþkil etmektedir. Garip görünse de baský ve zulümleriyle ün salan siyasi rejimler dahi meþruiyetlerini Kur'an'da aramýþ veya arama teþebbüsünde bulunmuþlardýr. Aydýnlanma düþüncesinden mülhem "Din-dýþý" kültürün aðýr baskýlarýna raðmen, Müslüman dünya bugün de meþruiyetini Kur'an'da arama mecburiyetiyle karþý karþýya bulunmaktadýr. Bell bu genel olguyu þöyle ifade eder: "Ýnsan ruhu üzerinde Kur'an'dan baþka derin izler býrakan baþka bir kitap yoktur. Kur'an Müslümanlar'ýn dini inançlarýnýn temeli ve ibadet kanunlarýnýn kaynaðýdýr. O, Müslümanlar'ýn özel ve kamusal davranýþlarýna rehberlik eder. Kur'an, Müslümanlar'ýn düþüncelerini þekillendirir, onlarýn söylemlerini ve literatürlerini, hatta günlük konuþmalarýný belirler."

Bu açýdan bakýldýðýnda her zaman olduðu gibi bugün de Kur'an'ýn aktüel bir konumda olmasý doðaldýr; þu halde Müslümanlar için bu kadar önemli olan Kur'an'la ilgili araþtýrmalarýn yapýlýyor olmasýný memnuniyetle karþýlamak lâzým. Ancak þu da var ki, çokça araþtýrma yapmak her zaman sorunu çözmeye yetmiyor. Araþtýrma kadar, araþtýrmanýn niteliði ve araþtýrýcýnýn izlediði yöntem (usûl) de önemlidir.

Dönemsel bir bakýþ tarzý ve hâlâ Müslüman zihin üzerinde Aydýnlanma düþüncesinin süren derin etkisinde gündeme gelen "Tarihsellik" veya “Hermenötik”, Kur'an'a iliþkin ortaya çýkan tartýþmanýn merkezinde oturuyorsa, bunun söz konusu yöntem konusunun henüz açýklýða kavuþmamýþ olmasýyla ilgili bir yönü var. “Tarihsellik” ve “Hermenötik” ayrý kavramsal çerçeveler olsa bile, Kur’an’ýn anlaþýlmasýnda ve hüküm çýkarýlmasýnda bugüne kadar kullanýlan “geleneksel usûl”den, yani “tefsir ve fýkýh usûlü”nden farklý anlama ve okuma biçimlerine dayandýklarýndan “yöntem” açýsýndan ikisi bir arada alýnabilir.

Tarihsellik, sosyal bilimlerde farklý tanýmsal çerçeveleri olan bir kavramdýr. Son zamanlarda bütün sosyal bilimleri içeren ve hatta onlarýn üstünde telâkki edilen anlamýnýn ötesinde tarihsellik, mesajýn belli bir mekânda ve belli bir zamanda, yani "belli bir tarihsel durum"da dile gelmesine vurgu yapar; bu da bütün zamanlar, birbirinden farklý beþerî ortamlar ve özellikle aktüel dünyamýzda karþýlaþtýðýmýz sorunlarýn anlaþýlmasý, teþhis edilmesi ve bir çözüme kavuþturulmasý açýsýndan ifade ettiði anlamla ilgili olarak kullanýlmaktadýr. Merhum Fazlurrahman'dan baþlayýp Muhammed Arkun, Hasan Hanefi, Roger Garaudy ve Nasr Ebû Zeyd, Muhammed Abid el-Cabiri ve baþkalarýnýn pek de itibar ettiði bu "yeni okuma biçimi" daha çok ilâhiyatçýlardan müteþekkil dar bir çevrede konuþuluyor olsa bile- henüz yeterince tanýmlanmýþ, çerçevesi çizilmiþ ve usûl olarak Kur'an'a uygulandýðýnda ne türden sonuçlar vereceði test edilmiþ deðildir.

Genel anlamda kullanýldýðýnda tarihsellik, tarihsel olanýn "tarihsel bir durum"u ifade etmesi, anlamýn bu durumla sýnýrlý olmasý ve bugün için geçerliliðini kaybetmesi demektir. En kestirme ifadesiyle bir þeyin tarih içinde ortaya çýkmýþ olmasý, tarih baðýmlý tabiatý dolayýsýyla tarih-üstü ve tarih-dýþý olmamasý demektir. Bu kýsa tanýmsal çerçeve içinden “Kur’an’ýn tarihselliði”nden söz ettiðimizde, anlamamýz gereken, Kur’an’ýn belli bir tarihe ve belli bir tarihsel duruma ait olarak ortaya çýktýðý ve hiçbir zaman tarih-üstü ve tarih-dýþý bir anlam bütününe sahip olmadýðý hususudur.

Kur’an’da iki temel öðe tarihe ait görünür. Biri dil (lâfýz), diðeri nüzul zamaný. Aydýnlanma düþüncesinin varlýðýn temel bir zihnî telâkkisi durumuna geçiþinden sonra, dil ve zaman insan ve tarih baðýmlý hâle getirilmiþtir. Oysa varlýklara isim olan kelimeler, varlýkla iliþkimizi ve birbirimize karþý tutum alýþlarýmýzý ifade eden fiiller dilin temel bir parçasý olsa bile, varlýk yapýsý ve ontolojik kökeni itibariyle dil salt insana mý özgüdür? Varlýk insandan öncedir ve “Allah’ýn Âdem’e öðrettiði isimler” varlýðýn ifade biçimleri ve sembolleri olarak Âdem’den öncedirler. Yaratýlýþ öyküsünde takip edilen süreç açýsýndan, varlýða isimlerini koyan insan deðil Allah’týr. Dahasý bütünüyle varlýk isimlerin tecellisi ve tezahürü olup, insanýn varlýk âlemine çýkmasýyla birlikte Allah isimleri insana öðretmiþtir.

“Zaman” konusu, dünya hayatýmýzýn kavrayýþ düzeneði içinde yer alan hareketlerin ölçümü olarak ele alýnsa bile, varlýk ve hareket de isimler gibi bizden önceye, yani deyim yerindeyse, “zaman öncesi zaman”a veya baþka bir ifadeyle “meta-zaman”a tekabül ederler. Varlýðýn yasal düzeninde ve ondaki içkin anlamýnda ebedi özler varsa, dil ve zamanda da ebedi anlamlar ve özler vardýr. Yani her ikisinin kendilerine özgü hakikatleri vardýr ve bu hakikatler insandan önce ve ondan baðýmsýz olarak vardýrlar. Þu halde dile iliþkin tutumlarýmýz kendi varlýk planýmýz dahilinde ve sadece bununla sýnýrlý olarak- etkileyici ve zenginleþtirici katkýlar saðlasa bile, ne dili biz icad ettik ne de zaman bizimle ve bize baðýmlý olarak vardýr.

Belki cansýz varlýklardan, bitki ve hayvanlar ile cin ve meleklerden ayrý olarak salt insana ait iki temel etkinlikten söz etmek mümkündür; bunlar da “kültür” ve “tarih”tir. Ancak dil ve zaman, varlýk yapýlarý ve insanla olan iliþkileri dolayýsýyla kültür ve tarihe indirgenemez; dilin ve zamanýn kültürü ve tarihi içeren durumlarý olsa da, bunlarý aþan boyutlarý da söz konusudur. Þu halde dil ve lafýz biçimleri ve farklý tarihsel durumlarý aþan ve her durum ve zamanda deðiþmezliðini koruyan ebedi ve evrensel özler vardýr; bunlar Hakikat’ýn ezeli ve ebedi kaynaðýndan neþ’et edip fýþkýrýrlar; ancak elbette dil ve tarih içinde ete kemiðe bürünürler. Özlerin ve Hakikat Bilgisi’nin ete kemiðe büründüðü lafýzlara ve tarihsel durumlara indirgenmesi, hem Hakikat’in suistimali ve tahrifi hem de zihnin düþüþ halini ifade eder. Tarihsellik, her þeyin tarihe ve tarihsel durumlara göre deðiþtiðini öne çýkaran varsayýmý dolayýsýyla, ebedi ve evrensel hiçbir öz ve Hakikat’in olamýyacaðýný zýmnen iddia eder ve esasýnda Aydýnlanma ile ýsrarla anlatýlmak istenen budur.

Bu varsayýmda da üstü örtülmeye çalýþýlan derin bir çeliþki vardýr: Aydýnlanma ile ebedi Hakikat’ten veya Allah’ýn irade ve fiili müdahalesinden baðýmsýz (otonom) hale getirilmek istenen zaman baðýmlý/zaman ilintili tarihin yine de kendine özgü bir özünün olmasý gerekir. Bu özün nereden neþ’et ettiði ve nasýl olur da tarihin ruhu olarak hep özerk olarak sürdüðü sorusu boþlukta durmaktadýr.

Bu anlam düzeyinde tarihsellik, aslýnda tarih icadýdýr ve bu iddianýn bizzat kendisi, kendi temel varsayýmýný yalanlamaktadýr. Çünkü bu genel geçer bir iddia olarak kabul edildiðinde, bizzat kendisi reddettiði tarih üstü bir gerçeklik ve evrensel bir önerme haline gelmiþ olur.

Tarihselliðin bir icad olmasý, bugünün meþrulaþtýrýcý aracý olmasýna iþaret eder ki, bu tarihin bizzat kendisinin suistimal ve tahrifi anlamýna gelir. Tarihselciliðe baþ vurmak, tarihsel bir durumu açýða çýkarmak deðil, bugünkü bir duruma, bir projeye engel olan evrensel ve ebedi bir hakikati, tarihe ve tarihsel bir duruma indirgeyerek, onu önemsizleþtirerek bertaraf etmek demektir. Bir þey tarihe ait ise, geçmiþte kalmýþ demektir.

Tabii ki, her tarihsel olanýn kendi sýnýrlý döneminin ötesinde anlam ve geçerliliðini kaybedeceði yolunda genel bir kural yok. Bu uç anlama itibar etmesek bile, yine de genel anlamýyla tarihsellik, bazý anlam ve yargýlarýn ancak belli bir tarihsel çerçeve için geçerli olduklarýný varsayar.




Ynt: Kuran tarih ve tarihsellik By: ceren Date: 26 Mayýs 2017, 19:21:46
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri kur ani kerimi okuyan ve tarihi tarihselligi anlayan kullardan olalim insallah...

radyobeyan